Kızılcık, sonbaharın habercisi olan bir meyvedir. Eylül ve ekim aylarında meyvelerini verir, havalar iyice soğuduğunda ise sessizce yapraklarını dökerek tohuma çekilir. Karadeniz'de ve İstanbul'un Karadeniz'e yakın yamaçlarında kızılcık bol miktarda yetişir. Ağustos sonunda açan çiçekleri sarı, meyvesi ise koyu kırmızı renktedir. Tadı ekşi ve mayhoştur. Yararları saymakla bitmez! Meyvesi, yaprağı, ağacının kökü, gövdesi, kabuğu tümüyle şifalıdır. Bu köşeye neden konu olduğunu soracak olursanız, kızılcık en önde gelen anti- aging gıdalardan biri olduğu için, dikkatinizi çekmek istedim.
* Antioksidan etkisi: Kızılcıkta bol miktarda flavanoid (izoflavon) , karotinoid ve müthiş bir antioksidan olan melatonin bulunur.
* Flavonoidler (İzoflavonlar) : Tüm narenciyelerde, üzüm çekirdeğinde, kırmızı şarapta, yeşil çayda, elmada, soya fasulyesinde ve soğanda bulunan övmekle bitiremediğimiz en önemli madde flavonoid'dir. Şu an bilinen 4000 çeşit flavonoid var. Bunlar vücut direncini artırır, hastalıklardan korunmamızı ve onlarla baş etmemizi sağlarlar. Vücudumuzdaki iltihaplanmayı önleyen, alerjileri azaltan, kan damarlarını güçlendiren muhteşem antioksidanlardır. Ateşli hastalıklarda ve menapozdaki ateş basmalarında çok rahatlatırlar.
* Karotinoidler: Kırmızı, turuncu, sarı meyvelerin ve koyu yeşil sebzelerin yararları ve canlı renkleri karotinoidlerden gelir. Bildiğimiz en ünlü karotinoid domatesteki likopendir. Günümüzde keşfedilmiş olan 600 çeşit karotinoid var. Bunların hepsi antioksidan etkileriyle tanınırlar. Bağışıklık sistemini güçlendirirler, hastalıklarla savaşırlar, retinayı koruyarak görüşümüzün berrak olmasını sağlarlar. Kalp hastalıklarını, prostat ve akciğer kanserlerini önlerler.
* Kızılcık zengin bir melatonin kaynağıdır: Beynimizde bulunan epifiz bezi, hava karardıktan sonra melatonin adı verilen bir hormon salgılar. Yaşam ritmimizi ve uykumuzu bu hormona borçluyuz. Uyku beyni dinlendirir, güçlendirir, hücre yenilenmesini sağlar, bağışıklık sistemini, oksidasyonu onarır ve tüm yaşam kalitesini yükseltir. Öte yandan önemli hormonların salgılanmasına yardımcı olur. Bir çok bilim adamı melatonini en önemli anti-oksidan olarak tanımlarlar. Melatonin takviyesi günümüzdeki temel anti aging tedavilerinden birisi olmuştur. Bu hormonun doktor kontrolünde kullanımı, bağışıklık sistemini ve yaşam kalitesini etkili bir şekilde yükseltir. Melatonin ilaçlarının birçoğu kızılcıktan yapılır. Uyku sorunlarınız varsa, gece yatmadan önce bir bardak kızılcık suyu içmenizi tavsiye ederim.
* İbni Sina'nın yara ve yanık ilacı: Kızılcık kanın pıhtılaşmasını artırır. Çiğden hazırlanmış kızılcık suyu veya kaynatarak yapılan kızılcık şerbeti, kan pıhtılaşmasını düzenler. Özellikle şeker hastaları için yararlıdır. Ünlü hekim İbni Sina, yaraları yıkamak için kızılcık suyu; yarayanık merhemi yapmak için ağacın kökünü kullanırmış.
* Ateş düşürücü ve ishale karşı: Kızılcık kabuğu ateş düşürücü ve güçlü bir ishal kesicidir. 1 yemek kaşığı dolusu taze veya kuru kızılcık ile 1 fincan soğuk suyu 5 dakika kaynatın. 15 dakika demledikten sonra süzgeçten geçirin ve sonra ishale karşı ilaç olarak kullanın. 60 gr kızılcık ağacı kabuğunu 1 litre su ile kaynatarak, ateşli hastalıkların tedavisinde kullanabilirsiniz. Eskiler bu karışımı özellikle sıtmaya karşı hazırlarlarmış.
* İdrar yolu enfeksiyonları ve böbrek taşlarına karşı doğal destek: Özellikle bayanlar sık sık sistit ve idrar yolu enfeksiyonu geçirirler. Kızılcık bu sorunların tedavisine yardımcı olur. İdrar enfeksiyonlarının çoğuna e-coli adı verilen bir bakteri neden olur. Kızılcıkta bulunan benzoik asit bakterilerin çoğalmasını engeller ve vücudumuzdan atılmasını kolaylaştırır. Kızılcık suyu, şerbeti veya kompostosu idrarımızdaki asit miktarını arttırır. Böylece böbrek taşlarının (özellikle kalsiyum taşları) tedavisinde kullanılır. Bu arada idrardaki ağır kokuları da giderir.
* Gece işemeleri: Gece işeme sorunu olan çocuklara kızılcık yapraklarından bir ilaç hazırlayabilirsiniz. 30 gr. kızılcık yaprağını, 1 litre su ile kaynatıp, 1/3 kadarını buharlaşıncaya kadar ateşte tutun. Süzgeçten geçirip, soğuyunca cam bir şişeye doldurun. Geceleri yatmadan önce çocuğunuza bu çaydan bir fincan içirin.
'Zira aşkımız,saadetimiz sandığımız şey aynı devamlı,bölünmez ihtiras değildir.Bunlar birbirini takibeden sayısız aşklardan,biribirinden farklı kıskançlıklardan terekkübederler ve gelip geçicidirler.Fakat fasılasız çocuklariyle süreklilik intibaı,birlik zehabı verirler.' M.Proust
'Bir ihtiras bizlerde geçici ve farklı bir karakter gibi var olduğu müddetçe asıl karakterin yerine geçer ve bunun ifadesi olan o vakte kadar değişmez alametleri de giderir.' M.Proust
'Aşkı sağlıyan bütün tarzlar arasında,kutsal marazı yayan bütün unsurlar içinde bir tane en tesirlisi vardır; Zaman olup üzerimizden geçen o büyük teheyyüç soluğu.O zaman,kendisinden o sırada hoşlandığımız kimse,talih zarı atılmıştır,işte seveceğimiz kimse bu olacaktır.Onun,hatta başkalarından çok veya başkaları kadar bile hoşumuza gitmesine ihtiyaç yoktur.Lazım olan şudur ki,kendisi için beslediğimiz heves,ona inhisar etsin.Bu şart ise-kendisinden mahrum bulunduğumuz anda-gerçekleşmiş,kendisindeki hoşluğun bize verdiği zevk arayışı yerine konusu bu kimsenin doğrudan doğruya kendisi olan manasız bir ihtiyaç geçivermiştir,öyle iç sıkıcı bir ihtiyaç ki bu alemin kanunları tatminini imkansız ve şifasını güç kılar-o kimseye temellükteki divanece ve acılı ihtiyaç.' M.Proust
'Bizim kalbimiz pek acayiptir; zira (bir gün Matmazel Swann'ın bana yaptığına hükmettiğim gibi) kah bir kadının bize hakaretle bakması ve bize elde edilmesinin imkansız olduğunu hissettirmesi,kah bunun aksine olarak Madam de Guermantes gibi tatlı tebessümleriyle bize elde edilmesinin kolay olduğu zannını vermesi zavallı kalbimizde aynı aşkın ateşini körükler.' M.Proust
Bu olay Amerika'da yaşanmış. Adamın biri, bir gün öğle tatilinde yemeğini Burger King'de yemiş. Akşam karısı ve çocukları ile beraber sinemaya gittiklerinde ise filmden önce Mc Donalds'da bi'şeyler yemişler. Sonra filmi izleyip eve dönmüşler. Her şey normalmiş. Yatıp uyumuşlar. Derken gece yarısı adam birden fenalaşmış, kan ter içinde uyanmış. 'Midem! Midem! ' diye yataktan fırlamış ve daha bir adım atamadan iki seksen yere yığılmış.
Gürültüye uyanan karısı adamı o halde görünce hemen 911'i arayıp yardım istemiş. Ambulans gelmiş ama maalesef adam yolda ölmüş. Daha sonra olayı incelemeye alan FBI, otopsi sonuçlarından da kesin bir şey çıkmayınca soruşturmayı derinleştirmiş. Adamın yaptığı harcamaları, yazar kasa fişleriyle takip eden dedektifler, meftanın aynı gün hem Burger King hem de Mc Donalds'da yemek yediğini bulmuşlar. Bunun üzerine otopsi raporlarını tekrar inceleyince olayı çözmüşler.
Burger King ile Mc Donalds amansız bir rekabet içinde oldukları için hamburger köftelerinin kıyma harçlarına bağımlılık yapıcı, özel kimyevi maddeler koyuyormuş. Böylece, bir kez gelen müşteri bir daha sürekli o markanın restoranlarına gidiyomuş. Bizim adam ise aynı gün her ikisinden de yemek yiyince, hamburgerlerin içinde bulunan özel maddeler kimyasal reaksiyona girmiş ve adamı zehirlemiş.
O günden sonra da, Amerika'daki hamburger restoranlarında çalışan elemanlar, büyük bi dikkatle eğitimden geçirilip sipariş alırken daima müşteriye, 'Bugün X restoranında ya da Y restoranında yemek yediniz mi? ' diye sorar olmuşlar.
ABD'de UFO gördüğünü iddia eden insan sayısı kadar Elvis Presley'in ölmediğini, hatta onu orada burada gördüklerini iddia eden insan vardır. Ancak yakın zamana kadar Elvis'in neden ölü numarasına yattığı konusunda bir açıklama yoktu. Meğerse, Elvis çok önemli bir cinayetin -muhtemelen politik bir suikastin- görgü tanığıymış. Bu nedenle FBI tarafından tanık koruma programına alınmış.
Kral halen Amerika'nın ücra bir kasabasında tonton bir ihtiyar olarak yaşamını sürdürüyormuş. Bu kadar çok insanın Elvis'i gördüğünü iddia etmesinin sebebi de böylece anlaşılmış. Çünkü tanık koruma programına göre, tanıklar uzun süre aynı yerde yaşamazlar, sürekli mekan değiştirirlermiş
Jerry Siegel ve Joe Shuster adında iki Amerikalı’nın 1930'lu yıllarda yarattığı Superman dünyaca ünlü bir çizgi kahraman. Siegel yazmış, Shuster resimlemiş Süperman’i, çok ama çok ünlü olmuş, filmleri, dizileri yapılmış. Ancak Superman yaratıcılarına ve filmlerinde oynayan aktörlerin çoğuna hiç şans getirmemiş.
Jerry Siegel perişan, beş parasız ve sefil bir ihtiyar olarak ölmüş. Superman'ı canlardıran ilk aktör Kirk Alyn'nın akıbeti de pek iyi olmamış. 1948 – 1950 arası televizyon dizisinde Superman’i oynamış, dizi bitiminde tek bir rol bulamamış, tüm kariyeri bununla kalmış. Sonra Alzheimer hastalığına yakalanmış.
Sonraki Superman filmi bildiğimiz Christopher Reeve'in olnadığı film. Superman'in sevgilisi Lois Lane rolünü oynayan Margot Kidder, kariyerinin en iyi çağında bu rolü almıştı. Ama film sonrası şansı bir türlü yaver gitmemiş. Kısa zamanda paronoyak şizofren tanısıyla hastaneye kaldırılmış.
Superman rolünü oynayan Christopher Reeve’in ise talihsizliği herkes tarafından biliniyor. Attan düştü ve tekerlekli sandalyeye mahkum. Hastane masraflarını sinema sanatçısı arkadaşları ödüyor.
Zonguldak'ın gerçek ismi Güldağ'mış. Zamanında Fransızlar, bu bölgede kömür arama ve çıkartma faaliyetlerine başlamışlar. Haritalarına bu yerin ismini 'Zone Guldag' olarak geçirmişler. Fakat Güldağ ismini doğru telaffuz edemedikleri için 'Zone Güldak' diyebilmişler. Zamanla kömür ocaklarının etrafında gelişen kente Zonguldak denir olmuş.
İtalya Kralı’nın oğlu 30 Mayıs 1867’de bi dükün kızıyla evlenecekmiş. Düğün için şenliklerin başladığı gün inanılmaz trajik olaylar zincirinin de başladığı tarih olmuş. Efsaneye göre, kraliyet ailesi bu olayları uzun süre halktan saklamış. Çünkü “sarayın etrafında uğursuzluk var” söylentisinden çekiniyolarmış.
Önce, gelinin giysilerinden sorumlu olan hizmetçi kendini asmış. Ardından, düğün alayını saraydan kiliseye götüren gruba liderlik eden komutan, güneş çarpması sonucu fenalaşıp hastaneye kaldırılmış, ancak kurtarılamamış. Bu arada, kızın çeyizini saraya getirmişler. Sarayın kapısı uzun süre açılmamış. Kapıdan sorumlu olan görevli kan gölünün içinde yatar halde bulunmuş. Allahtan nikah kıyılırken ölümler durmuş ama rahip, “Sizi karı-koca ilan ediyorum” der demez kilisenin içinde bi silah sesi yankılanmış ve Kraliyet Muhafız Alayı’ndan bi asker yanlışlıkla kendini vurmuş. (üstelik kafasından)
Gelinle damat nikahtan sonra kraliyet ailesinin balayı yaptığı bölgeye gidecekmiş. Düğün alayı tren garına doğru yola çıkmış. Genç çiftin olduğu arabada resmi nikah işlemlerini yapan memur da varmış. Bi ara arabanın tekerleği çukura düşünce adam kafasını hızla cama çarpmış ve bayılmış. (Bilmiyoruz ama kesin ölmüştür) Bu arada, kraliyet trenini hazırlayan gar şefi kendini lokomotifin altına atarak intihar etmiş.
Kral Victor Emmanuel, bu trajik olaylara son vermek için gelinle damadın balayı köşküne gitmeyip, saraya dönmelerine istemiş. Çünkü oğlu ve yeni gelininin bu uğursuz günleri sarayda, güven içinde geçirmelerinin daha iyi olacağını düşünmüş. Ancak düğün alayı saraya doğru giderken Castiglione Dükü atından, taze çiftin olduğu arabanın altına düşmüş. Dükün ceketindeki madalyalardan biri yanağından içeri girerek ölümüne yol açmış.
'Gerçi Swann görmüş geçirmiş bir adamdı ve çoktan kanıksama çağına yaklaşmış sayılırdı.Bu yaşta,insan,aşkı yalnız aşık olmak zevki için ister ve karşılığını beklemek pek de aklından geçmez.Fakat,ilk gençlik devirlerine mahsus bir gönül kaynaşması,-ki takibettiğimiz,ulaşmak dilediğimiz başlıca hedeftir- bütün hayat boyunca daima sevginin esaslı vasıflarından biri gibi kalır ve bazan,-onunla aşık olmazdan evvel karşılaştığımız takdirde- bizim için gene aşkın temelini teşkil etmekte devam eder.Eskiden,-yani gençliğimizde kadını sevmeden önce onun kalbine malik olmayı hayal ederdik..Sonraları bir kadının bize gönül vermesi sevmemize kafi gelecektir.Gene o çağdaki insan,aşkta yalnız subjektif bir haz aradığı için,kadının güzelliği sevdanın en esaslı bir sebebini teşkil eder ve aşk -hatta aşkın en fiziki olanı bile- bizde,önceden hiçbir arzu duymaksızın peydah olabillir.Hayatın bu safhasında,aşk,bize,birçok defa çarpmıştır; bundan böyle,artık,pasif ve şaşkın kalbimiz içinde,ilk zamanlarda olduğu gibi tek başına,kendi mukadder ve meçhul kanunlarına göre tekamül edemez.Biz,daima onunu işlerine karışır,onun imdadına erişir ve hafızamızın telkinleriyle onun safiyetini bozar,cevherini bulandırırız.Alametlerinden birini sezince hemen eskiden bildiğimiz öbür alametleri de hatırlar ve yeniden canlandırıp yaşatmaya başlarız.Ve aşk türküsü,baştan başa bizim ezberimizde olduğu için herhangi bir kadının,gelip de,güzelliğinin ilhamiyle o şarkıyı bize hatırlatmasına veyahut başlangıcını söylemek suretiyle sonunu getirmemize yardım etmesine hiçbir ihtiyacımız yoktur.Böylece,kadın,o şarkıya,gönüllerin birbirine yaklaştığı ve 'sensiz ölürüm' yeminlerinin verildiği bir anda -ki,aşkın tam ortasıdır-başlıyacak olursa,biz,bu besteye çoktan alışmış bulunduğumuzdan müzik arkadaşımız bizi beklediği fasılda,nasıl iltihak edeceğimizi pek iyi biliriz.'
M.Proust
-Oğlum az iç şu kahveyi,iyice zayıfladın.
-Ama anne Amerikan Kimya Birliği tarafından yapılan bir araştırma Amerikalıların diyetlerinde yer alan besinler içerisinde en çok antioksidan sağlayanın kahve olduğunu gösterdi. Genellikle meyve ve sebzeler en iyi antioksidan kaynağı olarak bilindikleri için bu bulgu şaşırtıcı oldu. Decaf kahveler de aynı derecede antioksidan içermekte. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bir besinin antioksidan içeriğinin vücuda aynı derecede yansımayabileceği. Bunu belirleyen de o besinin vücuda ne kadar emildiği ve kullanıldığı. Antioksidanlar özellikle kalp hastalıkları ve kansere karşı koruyucu olarak bilinmekte.
Bu araştırma için 100'den fazla değişik besin maddesi incelendi. Kahve çay, süt ve çikolata gibi antioksidanları geçerek 1. sırada yer aldı.Bunu sırası ile muz, kurubaklagiller ve mısır izlemekte. Meyvalar ise aynı zamanda bol vitamin, mineral ve fiber içerdiklerinden her gün tüketilmesi gereken besin maddeleri.
-Eyi oğul...
Televizyon açıldığında bütün kanallar mutlaka kahramanla ilgili bir haber vermektedir.Ve ilgili haber dinlendikten sonra,devamında bir laf var mı yok mu bir şey diyecekler mi düşüncesi olmaksızın pat diye kapatılır ve konu didiklenir.Ve hatta asıl olay o zaman çözülür.
Mahmut Ustaosmanoğlu
29.07.2006 - 15:35çeçenistanda savaşmış bir mücahid,istanbula,ismailağa camiine geliyor,efendi hazretlerinin vaazını dinlemeye...efendi hz.ni görür görmez düşüp bayılıyo,ayıltıyolar,yine bayılıyo...neyin var diyolar...ben bu zatla cephede savaştım diyo...
kızılcık
29.07.2006 - 00:22Kızılcık, sonbaharın habercisi olan bir meyvedir. Eylül ve ekim aylarında meyvelerini verir, havalar iyice soğuduğunda ise sessizce yapraklarını dökerek tohuma çekilir. Karadeniz'de ve İstanbul'un Karadeniz'e yakın yamaçlarında kızılcık bol miktarda yetişir. Ağustos sonunda açan çiçekleri sarı, meyvesi ise koyu kırmızı renktedir. Tadı ekşi ve mayhoştur. Yararları saymakla bitmez! Meyvesi, yaprağı, ağacının kökü, gövdesi, kabuğu tümüyle şifalıdır. Bu köşeye neden konu olduğunu soracak olursanız, kızılcık en önde gelen anti- aging gıdalardan biri olduğu için, dikkatinizi çekmek istedim.
* Antioksidan etkisi: Kızılcıkta bol miktarda flavanoid (izoflavon) , karotinoid ve müthiş bir antioksidan olan melatonin bulunur.
* Flavonoidler (İzoflavonlar) : Tüm narenciyelerde, üzüm çekirdeğinde, kırmızı şarapta, yeşil çayda, elmada, soya fasulyesinde ve soğanda bulunan övmekle bitiremediğimiz en önemli madde flavonoid'dir. Şu an bilinen 4000 çeşit flavonoid var. Bunlar vücut direncini artırır, hastalıklardan korunmamızı ve onlarla baş etmemizi sağlarlar. Vücudumuzdaki iltihaplanmayı önleyen, alerjileri azaltan, kan damarlarını güçlendiren muhteşem antioksidanlardır. Ateşli hastalıklarda ve menapozdaki ateş basmalarında çok rahatlatırlar.
* Karotinoidler: Kırmızı, turuncu, sarı meyvelerin ve koyu yeşil sebzelerin yararları ve canlı renkleri karotinoidlerden gelir. Bildiğimiz en ünlü karotinoid domatesteki likopendir. Günümüzde keşfedilmiş olan 600 çeşit karotinoid var. Bunların hepsi antioksidan etkileriyle tanınırlar. Bağışıklık sistemini güçlendirirler, hastalıklarla savaşırlar, retinayı koruyarak görüşümüzün berrak olmasını sağlarlar. Kalp hastalıklarını, prostat ve akciğer kanserlerini önlerler.
* Kızılcık zengin bir melatonin kaynağıdır: Beynimizde bulunan epifiz bezi, hava karardıktan sonra melatonin adı verilen bir hormon salgılar. Yaşam ritmimizi ve uykumuzu bu hormona borçluyuz. Uyku beyni dinlendirir, güçlendirir, hücre yenilenmesini sağlar, bağışıklık sistemini, oksidasyonu onarır ve tüm yaşam kalitesini yükseltir. Öte yandan önemli hormonların salgılanmasına yardımcı olur. Bir çok bilim adamı melatonini en önemli anti-oksidan olarak tanımlarlar. Melatonin takviyesi günümüzdeki temel anti aging tedavilerinden birisi olmuştur. Bu hormonun doktor kontrolünde kullanımı, bağışıklık sistemini ve yaşam kalitesini etkili bir şekilde yükseltir. Melatonin ilaçlarının birçoğu kızılcıktan yapılır. Uyku sorunlarınız varsa, gece yatmadan önce bir bardak kızılcık suyu içmenizi tavsiye ederim.
* İbni Sina'nın yara ve yanık ilacı: Kızılcık kanın pıhtılaşmasını artırır. Çiğden hazırlanmış kızılcık suyu veya kaynatarak yapılan kızılcık şerbeti, kan pıhtılaşmasını düzenler. Özellikle şeker hastaları için yararlıdır. Ünlü hekim İbni Sina, yaraları yıkamak için kızılcık suyu; yarayanık merhemi yapmak için ağacın kökünü kullanırmış.
* Ateş düşürücü ve ishale karşı: Kızılcık kabuğu ateş düşürücü ve güçlü bir ishal kesicidir. 1 yemek kaşığı dolusu taze veya kuru kızılcık ile 1 fincan soğuk suyu 5 dakika kaynatın. 15 dakika demledikten sonra süzgeçten geçirin ve sonra ishale karşı ilaç olarak kullanın. 60 gr kızılcık ağacı kabuğunu 1 litre su ile kaynatarak, ateşli hastalıkların tedavisinde kullanabilirsiniz. Eskiler bu karışımı özellikle sıtmaya karşı hazırlarlarmış.
* İdrar yolu enfeksiyonları ve böbrek taşlarına karşı doğal destek: Özellikle bayanlar sık sık sistit ve idrar yolu enfeksiyonu geçirirler. Kızılcık bu sorunların tedavisine yardımcı olur. İdrar enfeksiyonlarının çoğuna e-coli adı verilen bir bakteri neden olur. Kızılcıkta bulunan benzoik asit bakterilerin çoğalmasını engeller ve vücudumuzdan atılmasını kolaylaştırır. Kızılcık suyu, şerbeti veya kompostosu idrarımızdaki asit miktarını arttırır. Böylece böbrek taşlarının (özellikle kalsiyum taşları) tedavisinde kullanılır. Bu arada idrardaki ağır kokuları da giderir.
* Gece işemeleri: Gece işeme sorunu olan çocuklara kızılcık yapraklarından bir ilaç hazırlayabilirsiniz. 30 gr. kızılcık yaprağını, 1 litre su ile kaynatıp, 1/3 kadarını buharlaşıncaya kadar ateşte tutun. Süzgeçten geçirip, soğuyunca cam bir şişeye doldurun. Geceleri yatmadan önce çocuğunuza bu çaydan bir fincan içirin.
mazoşist
28.07.2006 - 21:50Leopold Ritter von Sacher-Masoch (1836-1895)
mazoşist
28.07.2006 - 21:49bir sadistle mazoşist ıssız bir adaya düşmüşler...mazoşist sadiste yalvarıyormuş,bana vur bana vur diye...sadist de ne dese beğenirsiniz...
-vurmam...
ikinci cumhuriyetçiler
28.07.2006 - 18:05şeriyat...
Kara Mizah
28.07.2006 - 18:01fargo...bir başyapıt...
aşk
28.07.2006 - 07:01'Zira aşkımız,saadetimiz sandığımız şey aynı devamlı,bölünmez ihtiras değildir.Bunlar birbirini takibeden sayısız aşklardan,biribirinden farklı kıskançlıklardan terekkübederler ve gelip geçicidirler.Fakat fasılasız çocuklariyle süreklilik intibaı,birlik zehabı verirler.' M.Proust
ihtiras
26.07.2006 - 21:43'Bir ihtiras bizlerde geçici ve farklı bir karakter gibi var olduğu müddetçe asıl karakterin yerine geçer ve bunun ifadesi olan o vakte kadar değişmez alametleri de giderir.' M.Proust
aşk
26.07.2006 - 21:38'Aşkı sağlıyan bütün tarzlar arasında,kutsal marazı yayan bütün unsurlar içinde bir tane en tesirlisi vardır; Zaman olup üzerimizden geçen o büyük teheyyüç soluğu.O zaman,kendisinden o sırada hoşlandığımız kimse,talih zarı atılmıştır,işte seveceğimiz kimse bu olacaktır.Onun,hatta başkalarından çok veya başkaları kadar bile hoşumuza gitmesine ihtiyaç yoktur.Lazım olan şudur ki,kendisi için beslediğimiz heves,ona inhisar etsin.Bu şart ise-kendisinden mahrum bulunduğumuz anda-gerçekleşmiş,kendisindeki hoşluğun bize verdiği zevk arayışı yerine konusu bu kimsenin doğrudan doğruya kendisi olan manasız bir ihtiyaç geçivermiştir,öyle iç sıkıcı bir ihtiyaç ki bu alemin kanunları tatminini imkansız ve şifasını güç kılar-o kimseye temellükteki divanece ve acılı ihtiyaç.' M.Proust
brigitte bardot
26.07.2006 - 14:45eskilerin güzellik anlayışı baya farklıymış...
aşk
26.07.2006 - 08:18'Bizim kalbimiz pek acayiptir; zira (bir gün Matmazel Swann'ın bana yaptığına hükmettiğim gibi) kah bir kadının bize hakaretle bakması ve bize elde edilmesinin imkansız olduğunu hissettirmesi,kah bunun aksine olarak Madam de Guermantes gibi tatlı tebessümleriyle bize elde edilmesinin kolay olduğu zannını vermesi zavallı kalbimizde aynı aşkın ateşini körükler.' M.Proust
gözden ırak olan, gönülden de ırak olur
26.07.2006 - 07:24'Aşkın en büyük düşmanı sevgilinin realitesidir.' P.Safa
komşuluk
26.07.2006 - 07:22EVİM
Ahşap ev; camlarından kızıl biberler sarkan!
Arsız gökdelenlerle çevrilmiş önün, arkan!
Kefensiz bir cenaze, çırılçıplak, ortada...
Garanti yok sen gibi faniye sigortada!
Eskiden ne güzeldin; evdin, köşktün, yalıydın!
Madden kaç para eder, sen bir remz olmalıydın!
Bir köşende annanem, dalgın Kuran okurdu;
Ve karşısında annem, sessiz gergef dokurdu.
Semaverde huzuru besteleyen bir şarkı;
Asma saatte tık tık zamanın hazin çarkı...
Çam kokulu tahtalar, gıcır gıcır silinmiş;
Sular cömert, 'temizlik imandandır' bilinmiş...
Komşuya hatır soran sıra sıra terlikler.
Ölçülü uzaklıkta, yakın beraberlikler...
Seni yiyip bitiren, kırk katlı ejder oldu;
Komşuluk, mana ve ruh, ne varsa heder oldu;
Bir yeni nesil geldi, üstüste binenlerden;
Göğe çıkayım derken boşluğa inenlerden...
Seninle sarmaş dolaş, kökten bozuldu denge;
Vuran kimse kalmadı bu davayı mihenge...
Şimdi git, mahkemede hesap ver, iki büklüm;
Cezan, susuz, ekmeksiz, olduğun yerde ölüm! ..
Evim, evim, vah evim, gönül bucağı evim!
Tadım, rengim, ışığım, anne kucağı evim!
NFK
lipton
26.07.2006 - 07:20içine ne katıyorlarsa mide yanması yapıyor,en iyisi seylan çayı,iki demlik iç yine de hiç dokanmıyo...
hamburger
25.07.2006 - 21:21Bu olay Amerika'da yaşanmış. Adamın biri, bir gün öğle tatilinde yemeğini Burger King'de yemiş. Akşam karısı ve çocukları ile beraber sinemaya gittiklerinde ise filmden önce Mc Donalds'da bi'şeyler yemişler. Sonra filmi izleyip eve dönmüşler. Her şey normalmiş. Yatıp uyumuşlar. Derken gece yarısı adam birden fenalaşmış, kan ter içinde uyanmış. 'Midem! Midem! ' diye yataktan fırlamış ve daha bir adım atamadan iki seksen yere yığılmış.
Gürültüye uyanan karısı adamı o halde görünce hemen 911'i arayıp yardım istemiş. Ambulans gelmiş ama maalesef adam yolda ölmüş. Daha sonra olayı incelemeye alan FBI, otopsi sonuçlarından da kesin bir şey çıkmayınca soruşturmayı derinleştirmiş. Adamın yaptığı harcamaları, yazar kasa fişleriyle takip eden dedektifler, meftanın aynı gün hem Burger King hem de Mc Donalds'da yemek yediğini bulmuşlar. Bunun üzerine otopsi raporlarını tekrar inceleyince olayı çözmüşler.
Burger King ile Mc Donalds amansız bir rekabet içinde oldukları için hamburger köftelerinin kıyma harçlarına bağımlılık yapıcı, özel kimyevi maddeler koyuyormuş. Böylece, bir kez gelen müşteri bir daha sürekli o markanın restoranlarına gidiyomuş. Bizim adam ise aynı gün her ikisinden de yemek yiyince, hamburgerlerin içinde bulunan özel maddeler kimyasal reaksiyona girmiş ve adamı zehirlemiş.
O günden sonra da, Amerika'daki hamburger restoranlarında çalışan elemanlar, büyük bi dikkatle eğitimden geçirilip sipariş alırken daima müşteriye, 'Bugün X restoranında ya da Y restoranında yemek yediniz mi? ' diye sorar olmuşlar.
OZ
25.07.2006 - 16:47Oz Büyücüsü filminin ormandan geçiş sahnelerinden birinde, arkadaki ağaçlardan birinde kendini asarak intihar etmiş bir adam görülüyormuş
elvis presley
25.07.2006 - 16:44ABD'de UFO gördüğünü iddia eden insan sayısı kadar Elvis Presley'in ölmediğini, hatta onu orada burada gördüklerini iddia eden insan vardır. Ancak yakın zamana kadar Elvis'in neden ölü numarasına yattığı konusunda bir açıklama yoktu. Meğerse, Elvis çok önemli bir cinayetin -muhtemelen politik bir suikastin- görgü tanığıymış. Bu nedenle FBI tarafından tanık koruma programına alınmış.
Kral halen Amerika'nın ücra bir kasabasında tonton bir ihtiyar olarak yaşamını sürdürüyormuş. Bu kadar çok insanın Elvis'i gördüğünü iddia etmesinin sebebi de böylece anlaşılmış. Çünkü tanık koruma programına göre, tanıklar uzun süre aynı yerde yaşamazlar, sürekli mekan değiştirirlermiş
superman
25.07.2006 - 16:34Jerry Siegel ve Joe Shuster adında iki Amerikalı’nın 1930'lu yıllarda yarattığı Superman dünyaca ünlü bir çizgi kahraman. Siegel yazmış, Shuster resimlemiş Süperman’i, çok ama çok ünlü olmuş, filmleri, dizileri yapılmış. Ancak Superman yaratıcılarına ve filmlerinde oynayan aktörlerin çoğuna hiç şans getirmemiş.
Jerry Siegel perişan, beş parasız ve sefil bir ihtiyar olarak ölmüş. Superman'ı canlardıran ilk aktör Kirk Alyn'nın akıbeti de pek iyi olmamış. 1948 – 1950 arası televizyon dizisinde Superman’i oynamış, dizi bitiminde tek bir rol bulamamış, tüm kariyeri bununla kalmış. Sonra Alzheimer hastalığına yakalanmış.
Sonraki Superman filmi bildiğimiz Christopher Reeve'in olnadığı film. Superman'in sevgilisi Lois Lane rolünü oynayan Margot Kidder, kariyerinin en iyi çağında bu rolü almıştı. Ama film sonrası şansı bir türlü yaver gitmemiş. Kısa zamanda paronoyak şizofren tanısıyla hastaneye kaldırılmış.
Superman rolünü oynayan Christopher Reeve’in ise talihsizliği herkes tarafından biliniyor. Attan düştü ve tekerlekli sandalyeye mahkum. Hastane masraflarını sinema sanatçısı arkadaşları ödüyor.
ZONGULDAK
25.07.2006 - 16:29Zonguldak'ın gerçek ismi Güldağ'mış. Zamanında Fransızlar, bu bölgede kömür arama ve çıkartma faaliyetlerine başlamışlar. Haritalarına bu yerin ismini 'Zone Guldag' olarak geçirmişler. Fakat Güldağ ismini doğru telaffuz edemedikleri için 'Zone Güldak' diyebilmişler. Zamanla kömür ocaklarının etrafında gelişen kente Zonguldak denir olmuş.
aksilik
25.07.2006 - 16:17İtalya Kralı’nın oğlu 30 Mayıs 1867’de bi dükün kızıyla evlenecekmiş. Düğün için şenliklerin başladığı gün inanılmaz trajik olaylar zincirinin de başladığı tarih olmuş. Efsaneye göre, kraliyet ailesi bu olayları uzun süre halktan saklamış. Çünkü “sarayın etrafında uğursuzluk var” söylentisinden çekiniyolarmış.
Önce, gelinin giysilerinden sorumlu olan hizmetçi kendini asmış. Ardından, düğün alayını saraydan kiliseye götüren gruba liderlik eden komutan, güneş çarpması sonucu fenalaşıp hastaneye kaldırılmış, ancak kurtarılamamış. Bu arada, kızın çeyizini saraya getirmişler. Sarayın kapısı uzun süre açılmamış. Kapıdan sorumlu olan görevli kan gölünün içinde yatar halde bulunmuş. Allahtan nikah kıyılırken ölümler durmuş ama rahip, “Sizi karı-koca ilan ediyorum” der demez kilisenin içinde bi silah sesi yankılanmış ve Kraliyet Muhafız Alayı’ndan bi asker yanlışlıkla kendini vurmuş. (üstelik kafasından)
Gelinle damat nikahtan sonra kraliyet ailesinin balayı yaptığı bölgeye gidecekmiş. Düğün alayı tren garına doğru yola çıkmış. Genç çiftin olduğu arabada resmi nikah işlemlerini yapan memur da varmış. Bi ara arabanın tekerleği çukura düşünce adam kafasını hızla cama çarpmış ve bayılmış. (Bilmiyoruz ama kesin ölmüştür) Bu arada, kraliyet trenini hazırlayan gar şefi kendini lokomotifin altına atarak intihar etmiş.
Kral Victor Emmanuel, bu trajik olaylara son vermek için gelinle damadın balayı köşküne gitmeyip, saraya dönmelerine istemiş. Çünkü oğlu ve yeni gelininin bu uğursuz günleri sarayda, güven içinde geçirmelerinin daha iyi olacağını düşünmüş. Ancak düğün alayı saraya doğru giderken Castiglione Dükü atından, taze çiftin olduğu arabanın altına düşmüş. Dükün ceketindeki madalyalardan biri yanağından içeri girerek ölümüne yol açmış.
aşk
25.07.2006 - 16:05'Gerçi Swann görmüş geçirmiş bir adamdı ve çoktan kanıksama çağına yaklaşmış sayılırdı.Bu yaşta,insan,aşkı yalnız aşık olmak zevki için ister ve karşılığını beklemek pek de aklından geçmez.Fakat,ilk gençlik devirlerine mahsus bir gönül kaynaşması,-ki takibettiğimiz,ulaşmak dilediğimiz başlıca hedeftir- bütün hayat boyunca daima sevginin esaslı vasıflarından biri gibi kalır ve bazan,-onunla aşık olmazdan evvel karşılaştığımız takdirde- bizim için gene aşkın temelini teşkil etmekte devam eder.Eskiden,-yani gençliğimizde kadını sevmeden önce onun kalbine malik olmayı hayal ederdik..Sonraları bir kadının bize gönül vermesi sevmemize kafi gelecektir.Gene o çağdaki insan,aşkta yalnız subjektif bir haz aradığı için,kadının güzelliği sevdanın en esaslı bir sebebini teşkil eder ve aşk -hatta aşkın en fiziki olanı bile- bizde,önceden hiçbir arzu duymaksızın peydah olabillir.Hayatın bu safhasında,aşk,bize,birçok defa çarpmıştır; bundan böyle,artık,pasif ve şaşkın kalbimiz içinde,ilk zamanlarda olduğu gibi tek başına,kendi mukadder ve meçhul kanunlarına göre tekamül edemez.Biz,daima onunu işlerine karışır,onun imdadına erişir ve hafızamızın telkinleriyle onun safiyetini bozar,cevherini bulandırırız.Alametlerinden birini sezince hemen eskiden bildiğimiz öbür alametleri de hatırlar ve yeniden canlandırıp yaşatmaya başlarız.Ve aşk türküsü,baştan başa bizim ezberimizde olduğu için herhangi bir kadının,gelip de,güzelliğinin ilhamiyle o şarkıyı bize hatırlatmasına veyahut başlangıcını söylemek suretiyle sonunu getirmemize yardım etmesine hiçbir ihtiyacımız yoktur.Böylece,kadın,o şarkıya,gönüllerin birbirine yaklaştığı ve 'sensiz ölürüm' yeminlerinin verildiği bir anda -ki,aşkın tam ortasıdır-başlıyacak olursa,biz,bu besteye çoktan alışmış bulunduğumuzdan müzik arkadaşımız bizi beklediği fasılda,nasıl iltihak edeceğimizi pek iyi biliriz.'
M.Proust
arınma
25.07.2006 - 15:29Ateş benim yıkayan, yuyan, emziren annem!
Bir arınma kurnası olsa gerek cehennem...
NFK
Türk Kahvesi
25.07.2006 - 07:59-Oğlum az iç şu kahveyi,iyice zayıfladın.
-Ama anne Amerikan Kimya Birliği tarafından yapılan bir araştırma Amerikalıların diyetlerinde yer alan besinler içerisinde en çok antioksidan sağlayanın kahve olduğunu gösterdi. Genellikle meyve ve sebzeler en iyi antioksidan kaynağı olarak bilindikleri için bu bulgu şaşırtıcı oldu. Decaf kahveler de aynı derecede antioksidan içermekte. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bir besinin antioksidan içeriğinin vücuda aynı derecede yansımayabileceği. Bunu belirleyen de o besinin vücuda ne kadar emildiği ve kullanıldığı. Antioksidanlar özellikle kalp hastalıkları ve kansere karşı koruyucu olarak bilinmekte.
Bu araştırma için 100'den fazla değişik besin maddesi incelendi. Kahve çay, süt ve çikolata gibi antioksidanları geçerek 1. sırada yer aldı.Bunu sırası ile muz, kurubaklagiller ve mısır izlemekte. Meyvalar ise aynı zamanda bol vitamin, mineral ve fiber içerdiklerinden her gün tüketilmesi gereken besin maddeleri.
-Eyi oğul...
hollywood klişeleri
25.07.2006 - 06:47Televizyon açıldığında bütün kanallar mutlaka kahramanla ilgili bir haber vermektedir.Ve ilgili haber dinlendikten sonra,devamında bir laf var mı yok mu bir şey diyecekler mi düşüncesi olmaksızın pat diye kapatılır ve konu didiklenir.Ve hatta asıl olay o zaman çözülür.
Toplam 983 mesaj bulundu