'Kendi ruhunun verdiği acı insana olayların gerçek yüzünü fark etme imkanı tanır; sorumluluk duygusu artar,suçluluk bilinci gelişir.İşte o zaman insan kendi tembelliğini ve ihmalkarlığını,bu dünyada olup bitenlerin kendi suçu olmadığı,bütün bunların diğer insanların kötü emelleri tarafından belirlendiği şeklindeki bir bahaneyle haklı göstermeye kalkışmaz.Bence dünyaya huzur,ancak ve ancak kişisel sorumluluğun yeniden yerleşmesiyle gelir.'
şener şen: 'paşa dediğin atılgandır,cesurdur,tuttuğunu
koparır,gözlerinden ateş saçar.'
kemal sunal: 'lütfücüğüm,ben bu dediklerinin hepsini yapıyorum da yanlız gözlerimden ateş çıkaramıyorum.'
'Bu yaşıma kadar evlenmeği daima tereddütle karşıladığım halde,günün birinde mutlaka evleneceğimi bana haber veren kuvvetli bir his taşıdığım için,zevcem olacak meçhul insan etrafında,senelerden beri türlü hayaller kurmuş ve tahminler yapmıştım.'Kim bu kadın? derdim; elbette,şimdi,o da benim gibi yer yüzündedir,hatta fazla bir ihtimal ile Türkiye'dedir ve daha fazla bir ihtimal ile İstanbul'dadır.O da benimle bahtını ve hayatını birleştireceğini bilmeden,kendi kendine müstakbel zevcinin kim olabileceğini sorup duruyor.Nasıl bir tesadüf,nasıl bir hadise veya mecburiyet,hangi yollarda,nerde ve ne zaman bu iki insanı karşılaştıracak,tanıştıracak ve birbirine yaklaştıracak? Gazali'nin meçhul sevgilisi için kendi kendine sorduğu gibi, 'Nerde şimdi o? Sarı saçlı mıdır,esmer midir ve gecenin büyülü şiiri içinde,acaba,şimdi ne düşünüyor? '
-Now, I'm gonna read some words.And...they won't make any sense...and look at me all the time.Can you do that?
-Yes, Monica.
-Can you feel my hand on the back of your neck?
-Yes.
- Does any of this hurt?
- No.
-Okay, now, look at me.Ready?
Cirrus.
Socrates.
Particle.
Decibel.
Hurricane.
Dolphin.
Tulip.
Monica.
David.
Monica.
All right.I wonder if I did that right.I don't...
'...
Özgürlük sorunuyla birlikte ortaya,deneyim ve eğitim sorunu da çıkar.Zira günümüz insanlığının özgürlük mücadelesi bireysel özgürlük,yani bireyin kendi yararına olacak her şeyi yapmasına izin veren olanaklar etrafında döner.Ancak bu hayali bir kurtuluştur,çünkü bu yolda isanlığı yalnızca yeni hayal kırıklıkları beklemektedir.İnsan ruhundaki enerjinin kurtuluşu ancak,korkunç bir iç çatışma sonucu gerçekleşebilir ki bu çatışmaya girip girmemeye de ancak bireyin kendisi karar verebilir.İnsanın eğitimi yerine öz-eğitim geçmelidir,aksi takdirde elde ettiği özgürlükle ne yapacağını,onun kaba,salt tüketmeye dayalı bir anlayışla ele alınmasına nasıl karşı çıkacağını bilemez.'
Melankoli insanın varoluşundan beri süregelmiş bir ruhsal durum ve yaşam tarzı olmuştur. İnsanın toplumdan uzaklaşması,yalnızlığı seçmesi, kendi içine yönelmesi, kuşku duyup sorular sorması ve uyumsuz olması her çağda yaşanan bir durumdur. Melankoli derin bir keder içinde hüzünlü, acı çeken, yalnız, umutsuz bir insanın içinde bulunduğu durumdur. Melankolik mizaçlı kişiler mutsuzdur. Diğer insanlarla yakın ilişkiler içine girmekten kaçarlar. Yaşamı boş ve anlamsız bulurlar. Keder, mutsuzluk ve değersizlik duyguları içindedirler.
Resim sanatında melankoli bir konu olmasının yanında tasvir edilen figürün ruh halidir ya da izleyende bıraktığı etkidir. Eski Yunan resminde de 20. yüzyıl resminde de bu tür bir figüre rastlanabilir. Bu resimler insanın içinde bulunduğu trajik durumun sanatçıda uyandırdığı durumu ortaya koyar. Ortaçağ’da karışık, karanlık ve dini baskılar altındaki ortamda sanatçılarda bu trajikliği ortaya koyan yapıtlar üretmişlerdir. Kuzey ülkelerinin sanatçıları dönemin insanlarının içinde bulunduğu durumu, acılı ve gülünç halleri düşlerle besleyerek resimlerine aktarmışlardır. Romantik ressamlar da yaşadıkları çağdan memnun olmayıp geçmişe özlem duymuş düşlere ve doğaya yönelmişlerdir. Doğanın görkemini ve insanın doğa karşısında güçsüzlüğünü, çaresizliğini vermeye çalışmışlardır Sembolist ressamlarda düşler ve hayallerden yola çıkarak simgesel bir ifade kullanmışlardır. Ruh ve melankoli iki önemli unsur olmuştur. Doğanın ruhunu verirken çağrışımlara ve sembollere başvurmuşlardır. Her sanatçı kendi gördükleri, yaşadıklarını, edebiyattan aldıklarını, imgelem ve düş gücüyle bir araya getirip ifade etmiştir. Munch renklerle veya bir takım duruşlar ve pozlarla ruhsal sıkıntıları simgesel olarak ortaya koymuştur.
İtalyan Ressam Giorgio De Chirico (1888-1978) Carlo Carra ile birlikte Metafizik Resmin kurucularındandır. Atina’da ve Münih’te –Böcklin Okulunda- resim eğitimi görmüş olan Chirico Böcklin’in yapıtlarından etkilenmiştir. Nietzsche ve Schopenhauer’in felsefesine ilgi duymuştur. Bu isimler Chirico’nun dünya ve sanat görüşlerinin belirlenmesinde rol oynamışlardır. Daha sonra Paris’e gitmiş burada metafizik resim anlayışını geliştirmiştir. Sıradan nesnelerin ardındaki gerçeği, nesneler arasındaki gizemli ilişkilerle vermeye çalışmıştır. Nesneleri kendi ortamlarından koparıp farklı mekanlarda – meydanlarda- bir araya getirir. Yapıtları gerçeküstücüleri etkilemiştir. “Chirico’nun kentleri, kemerleri, bir meydandaki anıtları, geçen trenleri, terzi mankenleri, durumları belirsiz bir beklenti haline sokan bir ışık seli içindeydi. Bu bir akşam ışığıydı; çarpıktı, gecenin müjdecisiydi. Gölge resmin dışındaki bir kişinin gölgesiydi; ama gecenin gündüzün içinde olamayışı gibi varolmaksızın oradaki yerini alıyordu ya da hemen hemen oradaki yerini almak üzereydi. Chirico’nun resminde acı vardı” (1) . Resimlerinin isimleri onun melankolik durumunu ve yalnızlığını açığa vurur: ‘Bir şairin öğleden sonra melankolisi’, ‘Güzel bir Öğleden sonra Melankolisi’, ‘Bir sokağın gizemi ve melankolisi’, ‘Bir politikacının melankolisi’ gibi...
Güzel bir Öğleden Sonra Melankolisi’nde geleneksel perspektif kuralları içinde kenara yerleştirilmiş yuvarlak kemerli bir arkadı olan bina yer alır. Binanın önünde bir meydan ve bu meydanda kaide üzerinde uzanmış bir pozisyonda heykel bulunur. Meydanın diğer tarafında da karaltı halinde bir yapı vardır. Arka planda ise bir tepede kurulmuş yerleşim bölgesi göze çarpar. Resmin ön planında görülen arkadlı –kemerli açıklıklardan oluşan bölüm- binaya dönük figür başını önüne eğmiş, muhtemelen elleriyle yüzünü tutmaktadır. Bu figür Böcklin’in Odysseus tasviriyle büyük bir benzerlik içindedir. Orada da arkası dönük bir figür aynı şekilde durur. Ancak o figürün tamamı koyu renklidir. Chirico’nun resminde figürün uzatılmış gölgesi de gösterilmiştir. Ayrıca elini çenesine dayamış heykelin de kaidesiyle birlikte gölgesi vardır. Akdeniz güneşinin ışıkları bu gölgeleri uzatır. Resimde bir dinginlik,zamansızlık, durgunluk ve ıssızlık hakimdir. Bu durum resme oldukça gizemli bir hava vermektedir. Yalnız bir insanın melankolisi meydana hakim olmuştur.Chirico’nun Böcklin’in Odysseus figüründen etkilenip yaptığı bir resmi de The Enigma of Oracle’dır. Sağdaki figürün başı aşağıya dönük, kolları göğsünde kavuşturulmuş ve düşünür bir pozisyondadır. Solda ise siyah bir perde arkasında bir heykelin üst kısmı görülür. Düşünür tapınaktan aşağıya doğru bakar.
Bu onun geçmişe bakışıdır. Arkadaki heykel ise geleceği temsil eder. İki figürün arasındaki duvar ise şimdiyi gösterir. Düşünür romantik ve dişi olanı, heykel ise klasik ve erkek olanı çağrıştırarak karşıtlık oluşturur.. Yapının dışındaki bulutlar ve evler yapının içindeki sessizlikle tema ve kompozisyon açısından denge oluşturur. Nietzsche’ den etkilendiği bilinen Chirico, onun sezgilerle bilmece çözme – enigma-, öngörü ve kehanet gibi terimlerine ve sanatı bilinçaltından gelen imgelerle açığa vurma olarak ele almasına da resimleriyle katılır.
Issız bir meydan, donmuş kent görünümü, perspektif içinde gizemli bir arkad, uzanan gölgeler, heykel, manken Chirico’nun 1910 sonrası resimlerinde sıklıkla görülen öğelerdir. Geometrik formları sembolik olarak kullanır. Geometriye ve perspektife felsefi ve şiirsel anlamlar yükleyerek metafizik kaygıları ortaya koyar.
Bir Sokağın Gizemi ve Melankolisi’ ’nde yine arkadlı binalar, perspektif ve gölgelerle karşılaşırız. Resmin yarısından çoğu karanlık ve gölgeli diğer kısmı aydınlıktır. Gölgeler varolmayan şeylere aittir. Sadece kendileri vardır. Resmin kenarından çember çeviren uzun saçlı bir kız gölgesi girer. Sağ tarafta ön kısımdaki arkadlı yapının önünde arka kapıları açık, içi boş bir vagon durur. Vagonun bir kısmı aydınlıktır. Yapının yan kısmından uzanmış bir insan gölgesi ve yanında bir direk gölgesi yer alır. Perspektif kurallarına uygunluk bu resimde de kendini gösterir. Arkadlı binanın uzatılmış perspektifi, gökyüzünün koyu tonları, caddenin ıssızlığı, bomboş alanlar, gölgeler gizemli ve melankolik bir durumu ortaya koyar. “ Chirico Nietzsche’nin İtalya seyahati sırasında ‘Turin’de her şey hayalettir, meydanın geometrisi sonsuzluğa özlemi açığa vurur’ sözlerini bu sahneyle resmetmiş gibidir” (2) . Gerçeküstü bir dış dünyanın, hayal ile gerçeğin kaynaştığı resimler yapmıştır Chirico. Her iki resimde de boşluk ve ıssızlığın ifadesi metafizik niteliktedir.
Notlar
(1) Passeron, René, Sürrealizm Sanat Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990. s:28
(2) Faerna, J. Mana, De Chirico, Harry N. Abrams. Inc. Publishers, New York, 1995. s:19
----------
Nalan Yılmaz - 28 Temmuz 2003, Pazartesi
bir fincan kahve
10.09.2006 - 06:49içine de bir iki tane kakule...
ama ben beğenmedim...
tarkovsky
09.09.2006 - 16:10'Bir insanın sahip olduğu en önemli şey,gönül rahatlığıyla hayatın tadını çıkarmasını engelleyen her zaman huzursuz bir vicdandır.'
film replikleri
09.09.2006 - 15:50Kasımpaşa'dan 3 milyon ışık yılı uzaktayız...
(turist ömer uzayda)
akira kurosawa
09.09.2006 - 15:23'hidden fortress' yazacağıma 'yojimbo' yazmışım...
film replikleri
09.09.2006 - 01:52cüneyt arkın: sen benim kim oldugumu biliyormusun?
hülya koçyiğit: kimsin sen?
cüneyt arkın: ben cüneyt arcın'ım
hülya koçyiğit: haa haa haaa! ! !
cüneyt arkın:...
hülya koçyiğit: sen cüneyt arcın'san ben de hulya çokyiğit'im
tarkovsky
09.09.2006 - 01:47'Kendi ruhunun verdiği acı insana olayların gerçek yüzünü fark etme imkanı tanır; sorumluluk duygusu artar,suçluluk bilinci gelişir.İşte o zaman insan kendi tembelliğini ve ihmalkarlığını,bu dünyada olup bitenlerin kendi suçu olmadığı,bütün bunların diğer insanların kötü emelleri tarafından belirlendiği şeklindeki bir bahaneyle haklı göstermeye kalkışmaz.Bence dünyaya huzur,ancak ve ancak kişisel sorumluluğun yeniden yerleşmesiyle gelir.'
Eren Keskin
08.09.2006 - 09:24herkesin sustuğu 'bazı' mevzularda haklının yanında yer almasını bilmişti...
film replikleri
08.09.2006 - 07:39şener şen: 'paşa dediğin atılgandır,cesurdur,tuttuğunu
koparır,gözlerinden ateş saçar.'
kemal sunal: 'lütfücüğüm,ben bu dediklerinin hepsini yapıyorum da yanlız gözlerimden ateş çıkaramıyorum.'
peyami safa
08.09.2006 - 07:34'Bu yaşıma kadar evlenmeği daima tereddütle karşıladığım halde,günün birinde mutlaka evleneceğimi bana haber veren kuvvetli bir his taşıdığım için,zevcem olacak meçhul insan etrafında,senelerden beri türlü hayaller kurmuş ve tahminler yapmıştım.'Kim bu kadın? derdim; elbette,şimdi,o da benim gibi yer yüzündedir,hatta fazla bir ihtimal ile Türkiye'dedir ve daha fazla bir ihtimal ile İstanbul'dadır.O da benimle bahtını ve hayatını birleştireceğini bilmeden,kendi kendine müstakbel zevcinin kim olabileceğini sorup duruyor.Nasıl bir tesadüf,nasıl bir hadise veya mecburiyet,hangi yollarda,nerde ve ne zaman bu iki insanı karşılaştıracak,tanıştıracak ve birbirine yaklaştıracak? Gazali'nin meçhul sevgilisi için kendi kendine sorduğu gibi, 'Nerde şimdi o? Sarı saçlı mıdır,esmer midir ve gecenin büyülü şiiri içinde,acaba,şimdi ne düşünüyor? '
(Bir Tereddüdün Romanı,sh.38)
film replikleri
08.09.2006 - 00:27-Is it a game?
-Now, I'm gonna read some words.And...they won't make any sense...and look at me all the time.Can you do that?
-Yes, Monica.
-Can you feel my hand on the back of your neck?
-Yes.
- Does any of this hurt?
- No.
-Okay, now, look at me.Ready?
Cirrus.
Socrates.
Particle.
Decibel.
Hurricane.
Dolphin.
Tulip.
Monica.
David.
Monica.
All right.I wonder if I did that right.I don't...
-What were those words for,Mommy?
-What did you call me?
-Mommy.
-Who am I, David?
-You are my mommy.
(Artificial Intelligence)
tarihi sözler
07.09.2006 - 08:47'nota dediginiz müzik notasına benzemez'
'dünya tanıyor güney kıbrısı biz tanımasak ne olur? '
tarihi sözler
07.09.2006 - 08:43*elhamdulillah şeriatçıyiz. (21.11.1994 milliyet)
*yılbaşına karşıyım. (19.12.1994 sabah)
*ben tekkeye değil dergaha gittim. (22.1.1997 gozcu)
*ata'ya saygi duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok. (12.5.1994 hurriyet)
*10 kasım da yaygara kopartıldı. (14.11.1994 hürriyet)
*içki yasaklansin. (1.5.1996 hurriyet)
*istanbul u medine yapacağiz. (akis)
*butun okullar imam hatip yapılacak. (17.9.1994 cumhuriyet)
*ben istanbul un imamıyım. (8.1.1995 hürriyet)
*mayo reklami şehvet sömürüsüdur. (6.3.1996 hürriyet)
*milli piyango zulümdur. (29.9.1994 hürriyet)
*taksimdeki caminin temelini insallah atacağiz. (1.7.1994)
*cumhurbaskaninin imam hatipli olacagi gunler yakındir. (5.2.1996 akit)
*sarık operasyonu çok komik. (15.5.1995 sabah)
*yeşil (kaldirim rengi) medeniyettir. (25.6.1994)
*ben meclis'in dua ile acilmasindan yanayim. (8.1.1996 milliyet)
*imamlar da nikah kıysın. (9.5.1995 milliyet)
salih mirzabeyoğlu
07.09.2006 - 07:21www.fikirkulubu.org
tarkovsky
07.09.2006 - 07:19'...
Özgürlük sorunuyla birlikte ortaya,deneyim ve eğitim sorunu da çıkar.Zira günümüz insanlığının özgürlük mücadelesi bireysel özgürlük,yani bireyin kendi yararına olacak her şeyi yapmasına izin veren olanaklar etrafında döner.Ancak bu hayali bir kurtuluştur,çünkü bu yolda isanlığı yalnızca yeni hayal kırıklıkları beklemektedir.İnsan ruhundaki enerjinin kurtuluşu ancak,korkunç bir iç çatışma sonucu gerçekleşebilir ki bu çatışmaya girip girmemeye de ancak bireyin kendisi karar verebilir.İnsanın eğitimi yerine öz-eğitim geçmelidir,aksi takdirde elde ettiği özgürlükle ne yapacağını,onun kaba,salt tüketmeye dayalı bir anlayışla ele alınmasına nasıl karşı çıkacağını bilemez.'
film replikleri
07.09.2006 - 07:11-aa todukların danı tekmitti
-aaannee bana çokomel aalsanaa!
-sen sezayi, sen recayi.. bu da bu eve geldiğine göre olsa olsa enayi...
(sultan)
Giorgio De Chirico
06.09.2006 - 23:52resimleri italyan film yönetmeni 'michelangelo antonioni'yi etkilemiştir...
Giorgio De Chirico
06.09.2006 - 23:47de Chirico'nun resimlerinde melankoli
Melankoli insanın varoluşundan beri süregelmiş bir ruhsal durum ve yaşam tarzı olmuştur. İnsanın toplumdan uzaklaşması,yalnızlığı seçmesi, kendi içine yönelmesi, kuşku duyup sorular sorması ve uyumsuz olması her çağda yaşanan bir durumdur. Melankoli derin bir keder içinde hüzünlü, acı çeken, yalnız, umutsuz bir insanın içinde bulunduğu durumdur. Melankolik mizaçlı kişiler mutsuzdur. Diğer insanlarla yakın ilişkiler içine girmekten kaçarlar. Yaşamı boş ve anlamsız bulurlar. Keder, mutsuzluk ve değersizlik duyguları içindedirler.
Resim sanatında melankoli bir konu olmasının yanında tasvir edilen figürün ruh halidir ya da izleyende bıraktığı etkidir. Eski Yunan resminde de 20. yüzyıl resminde de bu tür bir figüre rastlanabilir. Bu resimler insanın içinde bulunduğu trajik durumun sanatçıda uyandırdığı durumu ortaya koyar. Ortaçağ’da karışık, karanlık ve dini baskılar altındaki ortamda sanatçılarda bu trajikliği ortaya koyan yapıtlar üretmişlerdir. Kuzey ülkelerinin sanatçıları dönemin insanlarının içinde bulunduğu durumu, acılı ve gülünç halleri düşlerle besleyerek resimlerine aktarmışlardır. Romantik ressamlar da yaşadıkları çağdan memnun olmayıp geçmişe özlem duymuş düşlere ve doğaya yönelmişlerdir. Doğanın görkemini ve insanın doğa karşısında güçsüzlüğünü, çaresizliğini vermeye çalışmışlardır Sembolist ressamlarda düşler ve hayallerden yola çıkarak simgesel bir ifade kullanmışlardır. Ruh ve melankoli iki önemli unsur olmuştur. Doğanın ruhunu verirken çağrışımlara ve sembollere başvurmuşlardır. Her sanatçı kendi gördükleri, yaşadıklarını, edebiyattan aldıklarını, imgelem ve düş gücüyle bir araya getirip ifade etmiştir. Munch renklerle veya bir takım duruşlar ve pozlarla ruhsal sıkıntıları simgesel olarak ortaya koymuştur.
İtalyan Ressam Giorgio De Chirico (1888-1978) Carlo Carra ile birlikte Metafizik Resmin kurucularındandır. Atina’da ve Münih’te –Böcklin Okulunda- resim eğitimi görmüş olan Chirico Böcklin’in yapıtlarından etkilenmiştir. Nietzsche ve Schopenhauer’in felsefesine ilgi duymuştur. Bu isimler Chirico’nun dünya ve sanat görüşlerinin belirlenmesinde rol oynamışlardır. Daha sonra Paris’e gitmiş burada metafizik resim anlayışını geliştirmiştir. Sıradan nesnelerin ardındaki gerçeği, nesneler arasındaki gizemli ilişkilerle vermeye çalışmıştır. Nesneleri kendi ortamlarından koparıp farklı mekanlarda – meydanlarda- bir araya getirir. Yapıtları gerçeküstücüleri etkilemiştir. “Chirico’nun kentleri, kemerleri, bir meydandaki anıtları, geçen trenleri, terzi mankenleri, durumları belirsiz bir beklenti haline sokan bir ışık seli içindeydi. Bu bir akşam ışığıydı; çarpıktı, gecenin müjdecisiydi. Gölge resmin dışındaki bir kişinin gölgesiydi; ama gecenin gündüzün içinde olamayışı gibi varolmaksızın oradaki yerini alıyordu ya da hemen hemen oradaki yerini almak üzereydi. Chirico’nun resminde acı vardı” (1) . Resimlerinin isimleri onun melankolik durumunu ve yalnızlığını açığa vurur: ‘Bir şairin öğleden sonra melankolisi’, ‘Güzel bir Öğleden sonra Melankolisi’, ‘Bir sokağın gizemi ve melankolisi’, ‘Bir politikacının melankolisi’ gibi...
Güzel bir Öğleden Sonra Melankolisi’nde geleneksel perspektif kuralları içinde kenara yerleştirilmiş yuvarlak kemerli bir arkadı olan bina yer alır. Binanın önünde bir meydan ve bu meydanda kaide üzerinde uzanmış bir pozisyonda heykel bulunur. Meydanın diğer tarafında da karaltı halinde bir yapı vardır. Arka planda ise bir tepede kurulmuş yerleşim bölgesi göze çarpar. Resmin ön planında görülen arkadlı –kemerli açıklıklardan oluşan bölüm- binaya dönük figür başını önüne eğmiş, muhtemelen elleriyle yüzünü tutmaktadır. Bu figür Böcklin’in Odysseus tasviriyle büyük bir benzerlik içindedir. Orada da arkası dönük bir figür aynı şekilde durur. Ancak o figürün tamamı koyu renklidir. Chirico’nun resminde figürün uzatılmış gölgesi de gösterilmiştir. Ayrıca elini çenesine dayamış heykelin de kaidesiyle birlikte gölgesi vardır. Akdeniz güneşinin ışıkları bu gölgeleri uzatır. Resimde bir dinginlik,zamansızlık, durgunluk ve ıssızlık hakimdir. Bu durum resme oldukça gizemli bir hava vermektedir. Yalnız bir insanın melankolisi meydana hakim olmuştur.Chirico’nun Böcklin’in Odysseus figüründen etkilenip yaptığı bir resmi de The Enigma of Oracle’dır. Sağdaki figürün başı aşağıya dönük, kolları göğsünde kavuşturulmuş ve düşünür bir pozisyondadır. Solda ise siyah bir perde arkasında bir heykelin üst kısmı görülür. Düşünür tapınaktan aşağıya doğru bakar.
Bu onun geçmişe bakışıdır. Arkadaki heykel ise geleceği temsil eder. İki figürün arasındaki duvar ise şimdiyi gösterir. Düşünür romantik ve dişi olanı, heykel ise klasik ve erkek olanı çağrıştırarak karşıtlık oluşturur.. Yapının dışındaki bulutlar ve evler yapının içindeki sessizlikle tema ve kompozisyon açısından denge oluşturur. Nietzsche’ den etkilendiği bilinen Chirico, onun sezgilerle bilmece çözme – enigma-, öngörü ve kehanet gibi terimlerine ve sanatı bilinçaltından gelen imgelerle açığa vurma olarak ele almasına da resimleriyle katılır.
Issız bir meydan, donmuş kent görünümü, perspektif içinde gizemli bir arkad, uzanan gölgeler, heykel, manken Chirico’nun 1910 sonrası resimlerinde sıklıkla görülen öğelerdir. Geometrik formları sembolik olarak kullanır. Geometriye ve perspektife felsefi ve şiirsel anlamlar yükleyerek metafizik kaygıları ortaya koyar.
Bir Sokağın Gizemi ve Melankolisi’ ’nde yine arkadlı binalar, perspektif ve gölgelerle karşılaşırız. Resmin yarısından çoğu karanlık ve gölgeli diğer kısmı aydınlıktır. Gölgeler varolmayan şeylere aittir. Sadece kendileri vardır. Resmin kenarından çember çeviren uzun saçlı bir kız gölgesi girer. Sağ tarafta ön kısımdaki arkadlı yapının önünde arka kapıları açık, içi boş bir vagon durur. Vagonun bir kısmı aydınlıktır. Yapının yan kısmından uzanmış bir insan gölgesi ve yanında bir direk gölgesi yer alır. Perspektif kurallarına uygunluk bu resimde de kendini gösterir. Arkadlı binanın uzatılmış perspektifi, gökyüzünün koyu tonları, caddenin ıssızlığı, bomboş alanlar, gölgeler gizemli ve melankolik bir durumu ortaya koyar. “ Chirico Nietzsche’nin İtalya seyahati sırasında ‘Turin’de her şey hayalettir, meydanın geometrisi sonsuzluğa özlemi açığa vurur’ sözlerini bu sahneyle resmetmiş gibidir” (2) . Gerçeküstü bir dış dünyanın, hayal ile gerçeğin kaynaştığı resimler yapmıştır Chirico. Her iki resimde de boşluk ve ıssızlığın ifadesi metafizik niteliktedir.
Notlar
(1) Passeron, René, Sürrealizm Sanat Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990. s:28
(2) Faerna, J. Mana, De Chirico, Harry N. Abrams. Inc. Publishers, New York, 1995. s:19
----------
Nalan Yılmaz - 28 Temmuz 2003, Pazartesi
depresyon
06.09.2006 - 09:04göbek adım...
wolfgang amadeus mozart
06.09.2006 - 08:1739. senfonisinin 2. bölümü...
kız çocuğu
06.09.2006 - 01:52bu dünyaya çocuk mu getirilir...
klarnet
06.09.2006 - 01:23mozart'ın 'klarnet konçertosu' bu çalgı için yazılmış en iyi eser...
akira kurosawa
06.09.2006 - 01:21'rashamon' filmi zamanının çok çok ilerisinde bir filmdi...
akira kurosawa
06.09.2006 - 01:20kızıl sakal ve yojimbo filmlerinde baya duygulanmıştım...ki nadiren olur...
tarihi sözler
05.09.2006 - 18:33'Haydi ananı al da git! '
yürüyen takım elbise
Toplam 983 mesaj bulundu