-Hoş kız...
-Ben buna hoş demem,güzel derim...
-Hoş ile güzel arasındaki farkın ne olduğunu sanırız?
-Kemik yapısıyla ilgili bir şey olsa gerek...Gençken hoş olan hoştur,güzelse her zaman güzeldir...
'Her kültür ve medeniyetin kendine has bir anlayışı vardır ve ithal edildiği yere mutlaka damgasını vurur.Teknoloji; üretildiği ülkelerin -Batı'nın- medeniyet ve kültür ürünüdür ve aracıdır.Teknoloji girdiği yere Batı kültürünü götürür.Nitekim bilgisayar donanın ve yazılım teknolojisi üreten dünyaca ünlü Batılı büyük bir firmanın büyük başlarından birisi,geçtiğimiz yıl Türk gazetelerine şöyle bir demeç vermişti:'Bugün bilgisayar teknolojisi bütün dünyaya yayılmış durumdadır.Batı'nın dışındaki ülkeler,bilgisayarın 'hardware' (donanım) imalatını -Batılı bir firma adına fason imalatını-,Batı ülkeleri ise 'software' (yazılım) imalatını yapmaktadırlar'.Donanım,Batı'dan alınan lisansla yapılmak zorunda,yazılım ise bilgisayarın beynidir.Batı 'yazılım' vermediği müddetçe sizin onun lisansı ile imal ettiğiniz donanım,yeni bir hurdadan başka bir şey değildir.
Son söz:İktisadi nizamını kuramayan ve teknolojisini üretemeyen devletlerin,bağımsızlık iddia etmeleri fasa fisodan başka bir şey değildir...'
Namazın beden sağlığına olan faydaları iki nokta üzerinde toplanır: Birincisi namazın temizlik yönü, ikincisi de hareket, yâni namazın idman yönüdür.
NAMAZIN TEMİZLİK YÖNÜ
Vücudun kiri ile Cenâb-ı Hakk’ın karşısına çıkılmayacağı gibi, namaz abdesti almadan namaza durmak da mümkün değildir. Namaz kılan insanın vücudu pırıl pırıldır ve bu temizlik günde beş defa tekrar edilir. Namaz kılan insan en iyi şekilde tahâretlenmeye (temizlenmeye) mecburdur. Onun kulaklarında, burnunda, göbeğinde kir bulunmaz. Madem ki namaz mü’minin mi’râcıdır ve Cenab-ı Hakk’ın huzûruna yükseliştir, o halde huzûra çıkan bir şahsın gerek bedenen, gerek fikren ve gerekse rûhen tertemiz olması şarttır.
NAMAZIN İDMAN YÖNÜ
Her rekâtta iki defa secdeye giden mü’min, günlük 40 rekat namazda 80 defa yatar kalkar. Hiçbir jimnastikçi, bu hareketleri muntazam olarak günde 80 defa tekrarlayamaz. Jimnastikçiler, genellikle sadece sabahları olmak üzere, günde yirmi veya otuz defa hareket ederler. Yaptıkları hareketler hızlı olduğundan, ekseriyetle kalblerini yorar ve onları yorgun düşürür. Bütün gün de hareket etmediklerinden, vücutlarında kalori toplanmasının ve yağlanmanın önüne geçemezler. Namazda ise hareketler yavaştır. Hareketler kalbi yormaz ve günün muhtelif saatlerinde olduğu için insanı devamlı dinç tutar. Yağlanmaya ve kalori depolanmasına mâni olur.
“Sıvı halindeki organımız” denebilen kan, akciğerlerde ve böbreklerde temizlenir, oksijen ile yüklenir ve bütün vücuda yayılmak üzere kalbe gelir. Kalb, kanı vücudun en ücra yerlerine kadar ulaştırmak üzere pompalar. Ancak bu kan gönderme işinde kalbe yardımcı olunabilmesi için, insanın birtakım hareketler yapması gerekmektedir. Organizmadaki hücrelerin yaşaması ve bedenin dinç kalması için, o hücrelerin kan ile iyice sulanması veyahut kanlanması gerekmektedir.
Namaz kılmadan bütün gün sopa gibi gezinen bir insanın kalbinden başına doğru pompalanan kan ile, namaz kılan ve günde başını 80 defa yere koyan bir kimsenin başına gelecek kan miktarı, muhakkak ki aynı değildir. Beynin üzerindeki zar tabakası, namaz kılan şahıslarda, kılmayanlara nazaran günde 80 defa daha fazla kanlanıyor demektir.
Hafıza ve şahsiyet ile ilgili frontal lob, yâni beynin ön lobu da, aynı şekilde 80 defa fazla kan banyosu yapmaktadır.
Namaz kılan insanlarda hafıza ve şahsiyet bozukluklarına, çok az rastlanır. Bu insanlar daha uzun ömürlü olur ve bunamaya uğramazlar. Erken bunamanın cerrahî tedavisinde bu frontal lob, yâni beynin ön kısmı kesilip çıkartılır. Bir insanın beyni günde seksen defa kanla yıkanırsa, o insan ne erken ne de geç bunamaya yakalanır. Onun için namaz kılan ve çok yaşayan ihtiyarlar kolay kolay bunamazlar. Fazla ihtiyarlamadığı halde yataklara yapışıp altlarını pisleyen ve ekseriya bunama alâmetleri gösterenler, namaz kılmayan kimselerdir.
Diğer taraftan, insanın iradesine bağlı hareketlerini ve yürüyüşünü temin eden merkezlerin bulunduğu parietal lob ile görme, işitme, duyma, koklama ve tatma merkezlerinin bulunduğu arka lob da 80 defa fazla kanla besleniyor demektir. Beynin içindeki “Capsula interna” dediğimiz noktalı çekirdeğin içinde de, insanın irade dışı hareketlerini temin eden (ekstrapramidal) merkezler olduğu için, namaz kılanların capsula internaları da, kan ile 80 defa temas etmektedir. İnsanın dengesini sağlayan beyinciğin ve kafa çiftlerinin çıktığı beyin kökünün beslenmesinin ne kadar kıymetli bir şey olduğunu anlamak için doktor olmak gerekmez.
Namaz kılanların gözleri de kuvvetli bir kan deveranına mâlik olur. Böylece göziçi tansiyonunda artma olmaz ve ön kameradaki sıvının devamlı şekilde değişmesi temin edilmiş olur. Glokom ve buna benzer vahim göz hastalıklarının namaz kılanlarda daha az görülmesi bu yüzdendir. Kulakların iyi kanlanması da sinüzitlerin meydana gelmesine büyük ölçüde mâni olmaktadır.
Namazın ritmik hareketleri, bağırsak peristaltizmini arttırdığından, bağırsakların kolay boşalmasında ve kabızlık âfetinin defedilmesinde büyük rol oynar. Namaz kılan insanların gerek kalça, gerek diz ve gerekse ayak bileklerinin yanısıra kol omuzu, dirsek ve el bileği mafsalları da devamlı işleyen bir makina gibi olduğundan, mafsallarda teşekkül edecek bütün romatizma ve degeneratif hastalıklardan korunduğu apaçık ortadadır. Zaten bu hastalıklar, İslâm Dîni ile yakından uzaktan alâkası olmayan Hristiyanlarda ve namaz kılmayan insanlarda daha fazla görülür. En son bahsettiğimiz bu mafsal hastalıklarından insanı koruması bile, namazın mucizevî yönlerinden birini teşkil eder.
Namazın, organizmamız üzerindeki faydalarını yazmak, ciltler dolusu bir eser gerektirdiğinden, bunu her uzvun uzmanına bırakmayı uygun görüyorum. Bu konuda yapılan her araştırma, namazın “dinin direği” olduğu gerçeğini bir kere daha ispatlayacaktır.
'Bist du bei mir, geh' ich mit Freuden
zum Sterben und zu meiner Ruh'.
Ach, wie vergnügt wär' so mein Ende,
es drückten deine lieben [schönen]1 Hände
mir die getreuen Augen zu! '
'Sen yanımdayken,ölüme ve son istirahatime bile neşeyle giderim.
Ah,ne mutlu bir sonum olurdu,sadık gözlerimi senin güzel ellerin kapasaydı.'
Premiere Magazine's 100 Greatest Performances of All Time
Peter O'Toole as T.E. Lawrence in Lawrence of Arabia (1962)
Marlon Brando as Terry Malloy in On the Waterfront (1954)
Meryl Streep as Sophie Zawistowska in Sophie's Choice (1982)
Al Pacino as Sonny Wortzik in Dog Day Afternoon (1975)
Bette Davis as Margo Channing in All About Eve (1950)
James Cagney as George M. Cohan in Yankee Doodle Dandy (1942)
Dustin Hoffman as 'Ratso' Rizzo in Midnight Cowboy (1969)
James Stewart as George Bailey in It's a Wonderful Life (1946)
Gene Wilder as Dr. Frederick Frankenstein in Young Frankenstein (1974)
Robert De Niro as Jake La Motta in Raging Bull (1980)
Daniel Day-Lewis as Christy Brown in My Left Foot (1989)
Jack Nicholson as 'Badass' Buddusky in The Last Detail (1973)
Katharine Hepburn as Eleanor of Aquitaine in The Lion in Winter (1968)
Robert Duvall as Mac Sledge in Tender Mercies (1983)
Tom Hanks as Josh Baskin in Big (1988)
Cary Grant as T.R. Devlin in Notorious (1946)
Denzel Washington as Malcolm X in Malcolm X (1992)
Emily Watson as Bess McNeill in Breaking the Waves (1996)
Paul Newman as Frank Galvin in The Verdict (1982)
Al Pacino as Michael Corleone in The Godfather Part II (1974)
Giulietta Masina as Cabiria in Nights of Cabiria (1957)
Johnny Depp as Edward Scissorhands in Edward Scissorhands (1990)
Russell Crowe as Jeffrey Wigand in The Insider (1999)
Humphrey Bogart as Fred C. Dobbs in The Treasure of the Sierra Madre (1948)
Greta Garbo as Ninotchka in Ninotchka (1939)
Maria Falconetti as Joan of Arc in The Passion of Joan of Arc (1928)
Marlon Brando as Paul in The Last Tango in Paris (1972)
Rosalind Russell as Hildy Johnson in His Girl Friday (1940)
Peter Sellers as Chance the Gardener in Being There (1979)
James Stewart as John 'Scottie' Ferguson in Vertigo (1958)
Jamie Foxx as Ray Charles in Ray (2004)
Audrey Hepburn as Holly Golightly in Breakfast at Tiffany's (1961)
Dustin Hoffman as Michael Dorsey/Dorothy Michaels in Tootsie (1982)
Buster Keaton as Johnny Gray in The General (1927)
Philip Seymour Hoffman as Truman Capote in Capote (2005)
Faye Dunaway as Evelyn Cross Mulwray in Chinatown (1974)
Gene Hackman as Harry Caul in The Conversation (1974)
Carole Lombard as Maria Tura in To Be or Not to Be (1942)
Laurence Olivier as Richard III in Richard III (1955)
Nicole Kidman as Suzanne Stone Maretto in To Die For (1995)
Samuel L. Jackson as Jules Winnfield in Pulp Fiction (1994)
Robert De Niro as Travis Bickle in Taxi Driver (1976)
James Dean as Jim Stark in Rebel Without a Cause (1955)
Charlie Chapman as a Tramp in City Lights (1931)
Reese Witherspoon as Tracy Flick in Election (1999)
Tom Hanks as Chuck Noland in Cast Away (2001)
Jack Nicholson as Randle Patrick McMurphy in One Flew Over the Cuckoo's Nest (1975)
Bill Murray as Phil Connors in Groundhog Day (1993)
Liv Ullmann as Elisabet Vogler in Persona (1966)
Humphrey Bogart as Sam Spade in The Maltese Falcon (1941)
Henry Fonda as Tom Joad in The Grapes of Wrath (1940)
Emma Thompson as Miss Kenton in The Remains of the Day (1993)
Daniel Day-Lewis as Bill 'The Butcher' Cutting in Gangs of New York (2002)
Katharine Hepburn as Tracy Lord in The Philadelphia Story (1940)
Sidney Poitier as Virgil Tibbs in In the Heat of the Night (1967)
Jodie Foster as Sarah Tobias in The Accused (1988)
Max Von Sydow as Lasse Karlsson in Pelle the Conqueror (1987)
Sigourney Weaver as Ellen Ripley in Aliens (1986)
Catherine Deneuve as Severine Serizy in Belle de Jour (1967)
Diane Keaton as Annie Hall in Annie Hall (1977)
Ralph Fiennes as Amon Goeth in Schindler's List (1993)
Gary Oldman as Sid Vicious in Sid & Nancy (1986)
Gena Rowlands as Mabel Longhetti in A Woman Under the Influence (1974)
Paul Newman as Fast Eddie Felson in The Hustler (1961)
Jack Lemmon as Jerry/Daphne in Some Like It Hot (1959)
Holly Hunter as Jane Craig in Broadcast News (1987)
Spencer Tracy as Henry Drummond in Inherit the Wind (1960)
Cary Grant as Dr. David Huxley in Bringing Up Baby (1938)
Gloria Swanson as Norma Desmond in Sunset Boulevard (1950)
Anthony Hopkins as Hannibal Lecter in The Silence of the Lambs (1991)
Meryl Streep as Karen Silkwood in Silkwood (1983)
Judy Garland as Esther Blodgett, A.K.A. Vicki Lester in A Star Is Born (1954)
John Travolta as Tony Manero in Saturday Night Fever (1977)
Madeline Kahn as Lili Von Shtupp in Blazing Saddles (1974)
Julie Christie as Diana Scott in Darling (1965)
Burt Lancaster as J.J. Hunsecker in Sweet Smell of Success (1957)
Morgan Freeman as Leo Smalls Jr., A.K.A. Fast Black in Street Smart (1987)
Toshiro Mifune as Sanjuro Kuwabatake in Yojimbo (1961)
Johnny Depp as Captain Jack Sparrow in The Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl (2003)
Jeanne Moreau as Catherine in Jules and Jim (1962)
Kate Winslet as Clementine Kruczynski in Eternal Sunshine of the Spotless Mind (2004)
George C. Scott as General George S. Patton Jr. in Patton (1970)
Hilary Swank as Brandon Teena in Boys Don't Cry (1999)
Anjelica Huston as Lilly Dillon in The Grifters (1990)
Jessica Lange as Frances Farmer in Frances (1982)
Robert Walker as Bruno Anthony in Strangers on a Train (1951)
John Wayne as Ethan Edwards in The Searchers (1956)
Christopher Walken as Nick Chevotarevich in The Deer Hunter (1978)
Gong Li as Juxian in Farewell My Concubine (1993)
Jeff Bridges as Jeffrey 'The Dude' Lebowski in The Big Lebowski (1998)
Jane Fonda as Bree Daniels in Klute (1971)
Clint Eastwood as 'Dirty' Harry Callahan in Dirty Harry (1971)
Joan Crawford as Mildred Pierce Beragon in Mildred Pierce (1945)
Peter Lorre as Hans Beckert in M (1931)
Angela Bassett as Tina Turner in What's Love Got to Do with It? (1993)
Judy Holliday as Billie Dawn in Born Yesterday (1950)
Ben Kingsley as Don Logan in Sexy Beast (2001)
Barbara Stanwyck as Phyllis Dietrichson in Double Indemnity (1944)
Steve Martin as Navin Johnson in The Jerk (1979)
Malcolm McDowell as Alex DeLarge in A Clockwork Orange (1971)
AIDS'de erken tanı için yüz binlerce dolarlık cihazlar gerekli. En ucuz test 200 dolar. Harvard'lı Türk doktor Utkan Demirci, sorunu çözen müthiş bir buluş yaptı.İşte o buluş
DÜNYA AYAKLANDI
Buluşu ile 'dünyanın kaderini değiştiren 35 bilimadamı' arasına giren Demirci'nin geliştirdiği sistem, 10 cente satılacak. Testi herkes, hem de evinde kendi kendisine yapabilecek.
Müthiş beyin
Türk bilimadamı, 2 hafta süren AIDS testini, sadece 10 cent'lik bir aletle yarım saate indirdi. Müthiş buluş, milyonlarca kişinin hayatını kurtaracak.
Dünyayı değiştiren Türk
Amerika'da Harvard Tıp Fakültesi ile Harvard-MİT Sağlık Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü'nde öğretim görevlisi olan Türk bilimadamı Dr. Utkan Demirci (28) , bilim dünyasında yankı yaratan bir buluşa imza attı. Biyoteknoloji alanında adını 'dünyayı değiştirecek 35 bilimadamı' listesine yazdırmayı başaran Demirci, AIDS'e yol açan HIV virüsünün 2 hafta süren teşhis süresini, yeni buluşu ile yarım saate indiriyor. Demirci'nin bulduğu mini alet, kana karışmış HIV virüsünün saldırdığı beyaz kan hücrelerinin çok ucuza ve hızlı bir şekilde tespit edilmesini sağlıyor.
Şimdi de kalbe el attı
Gelişmiş ülkelerde testin yapılmasına imkan veren makinenin fiyatı 200 bin dolar civarında. Utkan Demirci'nin portatif ve 'kullan-at' tekniği ile geliştirdiği alet ise sadece 10 cent'e satılıyor. Türk doktorun bu müthiş buluşu sayesinde, az gelişmiş ülkelerde milyonlarca kişinin hayatı kurtulabilecek. Alet, Afrika'da bir dağın tepesinde bile hastalığın tespit edilebilmesine olanak tanıyor. Demirci, AIDS dışında kalp üzerinde de çalışıyor. Yeni hedefi, hücrelerden doku oluşturup, kalp gibi organları bir yazıcı ile sayfa yazarmış gibi yapabilmek.
Eserlerinde hareket eden insan figürünü büyük bir ustalıkla işleyen Empresyonist Fransız sanatçı 1834'te Paris'te doğdu.1859 yılında aile ve arkadaşlarının portrelerini ve bazı tarihsel konuları klasik ve romantik stille birleştirerek resimledi.1870'lerin başında 'balerinler' resimlerinde kullandığı başlıca tema oldu. Degas, dansçıları, temsil öncesi provalarında, temsil sırasında sahnedeyken, sahneye çıkarken, dinlenirken, kendi dans sıralarının gelmesini beklerken simultane olarak kendi bakış açısıyla resimlerdi.
tuhaf.ama bazen,karanlığın temsilcileri,
aklımızı çelip bizi kötülüğe yöneltmek için,
baştan bir iki şeyi doğru söyler,
güvenimizi kazandıktan sonra,
iş canalıcı noktaya geldiğinde,
oyuna getiriverirler bizi...
hayalimizdeki korkular,
gerçek korkulardan daha kötü...
şu anda,burada,
insanların gülüşlerinde hançerler saklı...
insaf ve merhametin olmadığı yerden
gizlice sıvışmak ayıp sayılmaz...
-peki son felaket ne?
-bir saat önceki haber bile bayat sayılıyor artık.
her dakika yeni bir şey oluyor çünkü...
vakit geliyor; çok geçmeden,
kimin ne olduğu belli olacak.
tahminler ve kehanetler
sadece kendi umutlarımızı yansıtır.
bazı konular ancak eylemle çözülür;
o halde,haydi savaşa!
hayat bir masal; aptalın birinin anlattığı...
bana ait olan şeyi bile sahiplenemedim...
sen neysen osun
ve benim düşüncelerimle değişecek değilsin...
Roche firmasının ilacını kullanan bazı hastaların öldüğü, bunun üzerine Roche firması yetkilisinin ölüm raporunu değiştirdiği öne sürüldü.
Roche'un, kendi ilacını kullanan hasta sayısı ile bu ilaçları veren hastane ve doktor isimlerini takibe aldığı ileri sürüldü.
Roche ilaç şirketi hakkındaki bu iddialar, 'sansürsüz.com' adlı internet sitesinde yayımlandı. Emine Algan imzasıyla çıkan haber şöyle:
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren Roche davasına yeni giden bir dosya, insan sağlığının yıllardır nasıl hiçe sayıldığını bir kez daha çarpıcı biçimde ortaya koydu. İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Roche yönetici ve çalışanlarının e-mail yoluyla yaptıkları iç yazışmaları çözdü ve bir raporla mahkemeye gönderdi. E-mail’lerden birinde, vizite raporunda yazan ölüm nedeninin, bir Roche çalışanı tarafından değiştirildiği belirtiliyor.
Çete davasının sanıklarından eski Roche Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Demir’e ait yazışmalardan birinde, çeşitli hastanelerde Roche ilacı kullanan hastaların takibe alındığı ve sonuçların rapor edildiği yer alıyor. Hasta sayısı, hastane ve doktor isimlerinin de bulunduğu yazışmada 6 doktorun katıldığı bir vizite raporu var.
Raporda, “Diyaliz çalışmasında takibimizde olan 2 hasta ex. olmuştur.(*) (Ciddi hipotansiyon şikayetleri olmaktadır.) ” Ardından Gökhan Demir’in ifadeleri geliyor. Demir, bu raporu sakıncalı bulmuş olacak ki şöyle diyor: “CRF’de (vizite raporu) vericinin ölüm nedeni bölümü bulunmaktadır. Bu sayfanın değiştirilmesine ve yeni halinin CRF’lere takılmasına karar verildi. Buna göre X (bir Roche çalışanı) yeni sayfaları Sürat Daktiloya yaptıracak ve elimizdeki dosyalara bu sayfalar takılacak.”
7 HASTA EX, 3’Ü ÇALIŞMA DIŞI
Yazışmalarda yer alan bir başka klinik çalışma raporunda da 22 hastanın tedaviye alındığı, 10 hastanın tedaviyi bıraktığı yazıyor ve neden bıraktıkları şöyle açıklanıyor: “7 hasta ex, 3 hasta çalışma dışı.”
Diyaliz ve kanser hastalarında kullanılan ilaçlardan sorumlu genel müdür yardımcısı Gökhan Demir’in kişisel bilgisayarından aktarılan e-mail’lerde, vizite raporları ayrıntılarıyla yer alıyor. Başka firmaların ilaçlarının da kullanıldığı anlaşılan hastaların izleme raporlarından birinde yine şöyle bir ifade yer alıyor: “Tedavisine yanıt vermeyen ya da relaps gelişmiş olan KHC (kronik hepatit C) hastalarında PegIntron Rib. Kombinasyonu (başka bir firmaya ait ilaç) . Bu çalışmaya da 6 hasta alındı ve 10’a tamamlanacak.”
Takibe alınan hastaların kullandığı ilaçlar nedeniyle mi yoksa başka bir nedenle mi öldüğünü söylemek, sadece bu raporlara bakarak elbette mümkün değil. Ancak bir ilaç firmasının, vizite raporunda hastaların ölüm nedeni yazdığı için bu sayfayı değiştirmesi ve yeni halini, doktorların da oluru ve imzasıyla rapor ettirmesi, açıklanması ve sorgulanması gereken bir durum. Organize Suçlarla Mücadele Şubesi Müdürlüğü’nün, yazışmalardaki bu bölümlere yıldız işareti koyarak “çok çok önemli” diye düştüğü not da bu nedenle mahkeme dosyasına girdi.
ŞİFRELER POLİSTEN GİZLENDİ
Roche şirketindeki yasadışı uygulamalara karşı çıkan ve işine son verilen eski Satış İdaresi Müdürü Veysi Mungan ve avukatı Ayhan Erdoğan, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na, polisin raporunu da ekleyerek yeni bir suç duyurusu yapacak.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Nazmi Okumuş’un isteği üzerine Organize Suçlar Şube Müdürlüğü, 13 Ağustos 2004’te Roche şirketinin merkezine baskın düzenlemiş ve çuvallar dolusu belgeye el koymuştu. Bu belgeler arasında 20 adet yedekleme kartuşu da bulunuyordu. Kartuşların çözülebilmesi uzun zaman aldı. İstanbul’da çözülemeyince Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderildi. Burada da uzun süre çalışıldı ve gerekli programlar bulundu. Ancak bu kez de dosyaların açılması için şifre gerektiği anlaşıldı.
Roche firmasından şifreler istendi, firma bir yıla yakın oyalama taktiği uygulayarak şifreleri vermedi. Sonunda mahkeme kararıyla şifrelere ulaşıldı. İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Mutlu Ekizoğlu başkanlığındaki 10 kişilik ekip bir yıl çalışarak yüzbinlerce e-mail kaydını inceledi. Sonunda suç ve suç unsuru teşkil eden 416 e-mail tespit edildi. Buradaki bilgilerle bir inceleme tutanağı düzenlenerek savcılığa gönderildi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın bir sonraki duruşması 22 Aralık’ta yapılacak.
(*) 'Ex olmak', tıp dilinde 'ölmek' anlamında kullanılıyor.
-Mr EIkins
-HeIIo, nurse
-You shouId be in bed
-I couIdn't sIeep, so I come down and made a cup of tea
-You're not supposed to
-I have been doing things aII my Iife I'm not supposed to...
'Büyük değer sahibi bir yazara,bana karşı pek az yakınlık gösterilmesinden yakınıyordum,şu derin sözle karşılık verdi:
-Sizin büyük bir kusurunuz var ki bu size bütün kapıları kapayabilir:Siz bir ahmakla kendisine ahmak olduğunu hissettirmeden iki dakika bile konuşamıyorsunuz.'
(Zola'nın 'Therese Raquin' isimli romanına getirilen eleştirilere verdiği cevaptan)
film replikleri
15.10.2006 - 03:31-Hoş kız...
-Ben buna hoş demem,güzel derim...
-Hoş ile güzel arasındaki farkın ne olduğunu sanırız?
-Kemik yapısıyla ilgili bir şey olsa gerek...Gençken hoş olan hoştur,güzelse her zaman güzeldir...
bilgisayar
14.10.2006 - 02:14'Her kültür ve medeniyetin kendine has bir anlayışı vardır ve ithal edildiği yere mutlaka damgasını vurur.Teknoloji; üretildiği ülkelerin -Batı'nın- medeniyet ve kültür ürünüdür ve aracıdır.Teknoloji girdiği yere Batı kültürünü götürür.Nitekim bilgisayar donanın ve yazılım teknolojisi üreten dünyaca ünlü Batılı büyük bir firmanın büyük başlarından birisi,geçtiğimiz yıl Türk gazetelerine şöyle bir demeç vermişti:'Bugün bilgisayar teknolojisi bütün dünyaya yayılmış durumdadır.Batı'nın dışındaki ülkeler,bilgisayarın 'hardware' (donanım) imalatını -Batılı bir firma adına fason imalatını-,Batı ülkeleri ise 'software' (yazılım) imalatını yapmaktadırlar'.Donanım,Batı'dan alınan lisansla yapılmak zorunda,yazılım ise bilgisayarın beynidir.Batı 'yazılım' vermediği müddetçe sizin onun lisansı ile imal ettiğiniz donanım,yeni bir hurdadan başka bir şey değildir.
Son söz:İktisadi nizamını kuramayan ve teknolojisini üretemeyen devletlerin,bağımsızlık iddia etmeleri fasa fisodan başka bir şey değildir...'
Fazıl Duygun
namaz
14.10.2006 - 01:46Namaz ve Sağlık
Namazın beden sağlığına olan faydaları iki nokta üzerinde toplanır: Birincisi namazın temizlik yönü, ikincisi de hareket, yâni namazın idman yönüdür.
NAMAZIN TEMİZLİK YÖNÜ
Vücudun kiri ile Cenâb-ı Hakk’ın karşısına çıkılmayacağı gibi, namaz abdesti almadan namaza durmak da mümkün değildir. Namaz kılan insanın vücudu pırıl pırıldır ve bu temizlik günde beş defa tekrar edilir. Namaz kılan insan en iyi şekilde tahâretlenmeye (temizlenmeye) mecburdur. Onun kulaklarında, burnunda, göbeğinde kir bulunmaz. Madem ki namaz mü’minin mi’râcıdır ve Cenab-ı Hakk’ın huzûruna yükseliştir, o halde huzûra çıkan bir şahsın gerek bedenen, gerek fikren ve gerekse rûhen tertemiz olması şarttır.
NAMAZIN İDMAN YÖNÜ
Her rekâtta iki defa secdeye giden mü’min, günlük 40 rekat namazda 80 defa yatar kalkar. Hiçbir jimnastikçi, bu hareketleri muntazam olarak günde 80 defa tekrarlayamaz. Jimnastikçiler, genellikle sadece sabahları olmak üzere, günde yirmi veya otuz defa hareket ederler. Yaptıkları hareketler hızlı olduğundan, ekseriyetle kalblerini yorar ve onları yorgun düşürür. Bütün gün de hareket etmediklerinden, vücutlarında kalori toplanmasının ve yağlanmanın önüne geçemezler. Namazda ise hareketler yavaştır. Hareketler kalbi yormaz ve günün muhtelif saatlerinde olduğu için insanı devamlı dinç tutar. Yağlanmaya ve kalori depolanmasına mâni olur.
“Sıvı halindeki organımız” denebilen kan, akciğerlerde ve böbreklerde temizlenir, oksijen ile yüklenir ve bütün vücuda yayılmak üzere kalbe gelir. Kalb, kanı vücudun en ücra yerlerine kadar ulaştırmak üzere pompalar. Ancak bu kan gönderme işinde kalbe yardımcı olunabilmesi için, insanın birtakım hareketler yapması gerekmektedir. Organizmadaki hücrelerin yaşaması ve bedenin dinç kalması için, o hücrelerin kan ile iyice sulanması veyahut kanlanması gerekmektedir.
Namaz kılmadan bütün gün sopa gibi gezinen bir insanın kalbinden başına doğru pompalanan kan ile, namaz kılan ve günde başını 80 defa yere koyan bir kimsenin başına gelecek kan miktarı, muhakkak ki aynı değildir. Beynin üzerindeki zar tabakası, namaz kılan şahıslarda, kılmayanlara nazaran günde 80 defa daha fazla kanlanıyor demektir.
Hafıza ve şahsiyet ile ilgili frontal lob, yâni beynin ön lobu da, aynı şekilde 80 defa fazla kan banyosu yapmaktadır.
Namaz kılan insanlarda hafıza ve şahsiyet bozukluklarına, çok az rastlanır. Bu insanlar daha uzun ömürlü olur ve bunamaya uğramazlar. Erken bunamanın cerrahî tedavisinde bu frontal lob, yâni beynin ön kısmı kesilip çıkartılır. Bir insanın beyni günde seksen defa kanla yıkanırsa, o insan ne erken ne de geç bunamaya yakalanır. Onun için namaz kılan ve çok yaşayan ihtiyarlar kolay kolay bunamazlar. Fazla ihtiyarlamadığı halde yataklara yapışıp altlarını pisleyen ve ekseriya bunama alâmetleri gösterenler, namaz kılmayan kimselerdir.
Diğer taraftan, insanın iradesine bağlı hareketlerini ve yürüyüşünü temin eden merkezlerin bulunduğu parietal lob ile görme, işitme, duyma, koklama ve tatma merkezlerinin bulunduğu arka lob da 80 defa fazla kanla besleniyor demektir. Beynin içindeki “Capsula interna” dediğimiz noktalı çekirdeğin içinde de, insanın irade dışı hareketlerini temin eden (ekstrapramidal) merkezler olduğu için, namaz kılanların capsula internaları da, kan ile 80 defa temas etmektedir. İnsanın dengesini sağlayan beyinciğin ve kafa çiftlerinin çıktığı beyin kökünün beslenmesinin ne kadar kıymetli bir şey olduğunu anlamak için doktor olmak gerekmez.
Namaz kılanların gözleri de kuvvetli bir kan deveranına mâlik olur. Böylece göziçi tansiyonunda artma olmaz ve ön kameradaki sıvının devamlı şekilde değişmesi temin edilmiş olur. Glokom ve buna benzer vahim göz hastalıklarının namaz kılanlarda daha az görülmesi bu yüzdendir. Kulakların iyi kanlanması da sinüzitlerin meydana gelmesine büyük ölçüde mâni olmaktadır.
Namazın ritmik hareketleri, bağırsak peristaltizmini arttırdığından, bağırsakların kolay boşalmasında ve kabızlık âfetinin defedilmesinde büyük rol oynar. Namaz kılan insanların gerek kalça, gerek diz ve gerekse ayak bileklerinin yanısıra kol omuzu, dirsek ve el bileği mafsalları da devamlı işleyen bir makina gibi olduğundan, mafsallarda teşekkül edecek bütün romatizma ve degeneratif hastalıklardan korunduğu apaçık ortadadır. Zaten bu hastalıklar, İslâm Dîni ile yakından uzaktan alâkası olmayan Hristiyanlarda ve namaz kılmayan insanlarda daha fazla görülür. En son bahsettiğimiz bu mafsal hastalıklarından insanı koruması bile, namazın mucizevî yönlerinden birini teşkil eder.
Namazın, organizmamız üzerindeki faydalarını yazmak, ciltler dolusu bir eser gerektirdiğinden, bunu her uzvun uzmanına bırakmayı uygun görüyorum. Bu konuda yapılan her araştırma, namazın “dinin direği” olduğu gerçeğini bir kere daha ispatlayacaktır.
cem boyner
13.10.2006 - 04:00sabetayist...
ölmeden önce dinlenmesi gereken şarkılar
13.10.2006 - 03:56J.S.Bach
'Bist du bei mir, geh' ich mit Freuden
zum Sterben und zu meiner Ruh'.
Ach, wie vergnügt wär' so mein Ende,
es drückten deine lieben [schönen]1 Hände
mir die getreuen Augen zu! '
'Sen yanımdayken,ölüme ve son istirahatime bile neşeyle giderim.
Ah,ne mutlu bir sonum olurdu,sadık gözlerimi senin güzel ellerin kapasaydı.'
Oyunculuk
13.10.2006 - 03:17Premiere Magazine's 100 Greatest Performances of All Time
Peter O'Toole as T.E. Lawrence in Lawrence of Arabia (1962)
Marlon Brando as Terry Malloy in On the Waterfront (1954)
Meryl Streep as Sophie Zawistowska in Sophie's Choice (1982)
Al Pacino as Sonny Wortzik in Dog Day Afternoon (1975)
Bette Davis as Margo Channing in All About Eve (1950)
James Cagney as George M. Cohan in Yankee Doodle Dandy (1942)
Dustin Hoffman as 'Ratso' Rizzo in Midnight Cowboy (1969)
James Stewart as George Bailey in It's a Wonderful Life (1946)
Gene Wilder as Dr. Frederick Frankenstein in Young Frankenstein (1974)
Robert De Niro as Jake La Motta in Raging Bull (1980)
Daniel Day-Lewis as Christy Brown in My Left Foot (1989)
Jack Nicholson as 'Badass' Buddusky in The Last Detail (1973)
Katharine Hepburn as Eleanor of Aquitaine in The Lion in Winter (1968)
Robert Duvall as Mac Sledge in Tender Mercies (1983)
Tom Hanks as Josh Baskin in Big (1988)
Cary Grant as T.R. Devlin in Notorious (1946)
Denzel Washington as Malcolm X in Malcolm X (1992)
Emily Watson as Bess McNeill in Breaking the Waves (1996)
Paul Newman as Frank Galvin in The Verdict (1982)
Al Pacino as Michael Corleone in The Godfather Part II (1974)
Giulietta Masina as Cabiria in Nights of Cabiria (1957)
Johnny Depp as Edward Scissorhands in Edward Scissorhands (1990)
Russell Crowe as Jeffrey Wigand in The Insider (1999)
Humphrey Bogart as Fred C. Dobbs in The Treasure of the Sierra Madre (1948)
Greta Garbo as Ninotchka in Ninotchka (1939)
Maria Falconetti as Joan of Arc in The Passion of Joan of Arc (1928)
Marlon Brando as Paul in The Last Tango in Paris (1972)
Rosalind Russell as Hildy Johnson in His Girl Friday (1940)
Peter Sellers as Chance the Gardener in Being There (1979)
James Stewart as John 'Scottie' Ferguson in Vertigo (1958)
Jamie Foxx as Ray Charles in Ray (2004)
Audrey Hepburn as Holly Golightly in Breakfast at Tiffany's (1961)
Dustin Hoffman as Michael Dorsey/Dorothy Michaels in Tootsie (1982)
Buster Keaton as Johnny Gray in The General (1927)
Philip Seymour Hoffman as Truman Capote in Capote (2005)
Faye Dunaway as Evelyn Cross Mulwray in Chinatown (1974)
Gene Hackman as Harry Caul in The Conversation (1974)
Carole Lombard as Maria Tura in To Be or Not to Be (1942)
Laurence Olivier as Richard III in Richard III (1955)
Nicole Kidman as Suzanne Stone Maretto in To Die For (1995)
Samuel L. Jackson as Jules Winnfield in Pulp Fiction (1994)
Robert De Niro as Travis Bickle in Taxi Driver (1976)
James Dean as Jim Stark in Rebel Without a Cause (1955)
Charlie Chapman as a Tramp in City Lights (1931)
Reese Witherspoon as Tracy Flick in Election (1999)
Tom Hanks as Chuck Noland in Cast Away (2001)
Jack Nicholson as Randle Patrick McMurphy in One Flew Over the Cuckoo's Nest (1975)
Bill Murray as Phil Connors in Groundhog Day (1993)
Liv Ullmann as Elisabet Vogler in Persona (1966)
Humphrey Bogart as Sam Spade in The Maltese Falcon (1941)
Henry Fonda as Tom Joad in The Grapes of Wrath (1940)
Emma Thompson as Miss Kenton in The Remains of the Day (1993)
Daniel Day-Lewis as Bill 'The Butcher' Cutting in Gangs of New York (2002)
Katharine Hepburn as Tracy Lord in The Philadelphia Story (1940)
Sidney Poitier as Virgil Tibbs in In the Heat of the Night (1967)
Jodie Foster as Sarah Tobias in The Accused (1988)
Max Von Sydow as Lasse Karlsson in Pelle the Conqueror (1987)
Sigourney Weaver as Ellen Ripley in Aliens (1986)
Catherine Deneuve as Severine Serizy in Belle de Jour (1967)
Diane Keaton as Annie Hall in Annie Hall (1977)
Ralph Fiennes as Amon Goeth in Schindler's List (1993)
Gary Oldman as Sid Vicious in Sid & Nancy (1986)
Gena Rowlands as Mabel Longhetti in A Woman Under the Influence (1974)
Paul Newman as Fast Eddie Felson in The Hustler (1961)
Jack Lemmon as Jerry/Daphne in Some Like It Hot (1959)
Holly Hunter as Jane Craig in Broadcast News (1987)
Spencer Tracy as Henry Drummond in Inherit the Wind (1960)
Cary Grant as Dr. David Huxley in Bringing Up Baby (1938)
Gloria Swanson as Norma Desmond in Sunset Boulevard (1950)
Anthony Hopkins as Hannibal Lecter in The Silence of the Lambs (1991)
Meryl Streep as Karen Silkwood in Silkwood (1983)
Judy Garland as Esther Blodgett, A.K.A. Vicki Lester in A Star Is Born (1954)
John Travolta as Tony Manero in Saturday Night Fever (1977)
Madeline Kahn as Lili Von Shtupp in Blazing Saddles (1974)
Julie Christie as Diana Scott in Darling (1965)
Burt Lancaster as J.J. Hunsecker in Sweet Smell of Success (1957)
Morgan Freeman as Leo Smalls Jr., A.K.A. Fast Black in Street Smart (1987)
Toshiro Mifune as Sanjuro Kuwabatake in Yojimbo (1961)
Johnny Depp as Captain Jack Sparrow in The Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl (2003)
Jeanne Moreau as Catherine in Jules and Jim (1962)
Kate Winslet as Clementine Kruczynski in Eternal Sunshine of the Spotless Mind (2004)
George C. Scott as General George S. Patton Jr. in Patton (1970)
Hilary Swank as Brandon Teena in Boys Don't Cry (1999)
Anjelica Huston as Lilly Dillon in The Grifters (1990)
Jessica Lange as Frances Farmer in Frances (1982)
Robert Walker as Bruno Anthony in Strangers on a Train (1951)
John Wayne as Ethan Edwards in The Searchers (1956)
Christopher Walken as Nick Chevotarevich in The Deer Hunter (1978)
Gong Li as Juxian in Farewell My Concubine (1993)
Jeff Bridges as Jeffrey 'The Dude' Lebowski in The Big Lebowski (1998)
Jane Fonda as Bree Daniels in Klute (1971)
Clint Eastwood as 'Dirty' Harry Callahan in Dirty Harry (1971)
Joan Crawford as Mildred Pierce Beragon in Mildred Pierce (1945)
Peter Lorre as Hans Beckert in M (1931)
Angela Bassett as Tina Turner in What's Love Got to Do with It? (1993)
Judy Holliday as Billie Dawn in Born Yesterday (1950)
Ben Kingsley as Don Logan in Sexy Beast (2001)
Barbara Stanwyck as Phyllis Dietrichson in Double Indemnity (1944)
Steve Martin as Navin Johnson in The Jerk (1979)
Malcolm McDowell as Alex DeLarge in A Clockwork Orange (1971)
sağlık
13.10.2006 - 03:118/10/2006 - Müthiş Beyinli Türk
AIDS'de erken tanı için yüz binlerce dolarlık cihazlar gerekli. En ucuz test 200 dolar. Harvard'lı Türk doktor Utkan Demirci, sorunu çözen müthiş bir buluş yaptı.İşte o buluş
DÜNYA AYAKLANDI
Buluşu ile 'dünyanın kaderini değiştiren 35 bilimadamı' arasına giren Demirci'nin geliştirdiği sistem, 10 cente satılacak. Testi herkes, hem de evinde kendi kendisine yapabilecek.
Müthiş beyin
Türk bilimadamı, 2 hafta süren AIDS testini, sadece 10 cent'lik bir aletle yarım saate indirdi. Müthiş buluş, milyonlarca kişinin hayatını kurtaracak.
Dünyayı değiştiren Türk
Amerika'da Harvard Tıp Fakültesi ile Harvard-MİT Sağlık Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü'nde öğretim görevlisi olan Türk bilimadamı Dr. Utkan Demirci (28) , bilim dünyasında yankı yaratan bir buluşa imza attı. Biyoteknoloji alanında adını 'dünyayı değiştirecek 35 bilimadamı' listesine yazdırmayı başaran Demirci, AIDS'e yol açan HIV virüsünün 2 hafta süren teşhis süresini, yeni buluşu ile yarım saate indiriyor. Demirci'nin bulduğu mini alet, kana karışmış HIV virüsünün saldırdığı beyaz kan hücrelerinin çok ucuza ve hızlı bir şekilde tespit edilmesini sağlıyor.
Şimdi de kalbe el attı
Gelişmiş ülkelerde testin yapılmasına imkan veren makinenin fiyatı 200 bin dolar civarında. Utkan Demirci'nin portatif ve 'kullan-at' tekniği ile geliştirdiği alet ise sadece 10 cent'e satılıyor. Türk doktorun bu müthiş buluşu sayesinde, az gelişmiş ülkelerde milyonlarca kişinin hayatı kurtulabilecek. Alet, Afrika'da bir dağın tepesinde bile hastalığın tespit edilebilmesine olanak tanıyor. Demirci, AIDS dışında kalp üzerinde de çalışıyor. Yeni hedefi, hücrelerden doku oluşturup, kalp gibi organları bir yazıcı ile sayfa yazarmış gibi yapabilmek.
kült film
12.10.2006 - 05:08'Letter from an Unknown Woman' (1948)
Max Ophüls
Fanny Ardant
11.10.2006 - 01:56callas'ı oynamak kim,sen kim...
hayat güzeldir
11.10.2006 - 01:34berbat bir film...
aldığı ödüller de siyasi sebeplerden...
tarihi sözler
11.10.2006 - 01:30'Benim oğlum 18 yıl da yatar, 20 yıl da yatar. Devleti milleti için yatıyorsa helâl olsun benim evladıma. Allah için yatıyor'
Necmiye A.
Edgar Degas
10.10.2006 - 20:14Eserlerinde hareket eden insan figürünü büyük bir ustalıkla işleyen Empresyonist Fransız sanatçı 1834'te Paris'te doğdu.1859 yılında aile ve arkadaşlarının portrelerini ve bazı tarihsel konuları klasik ve romantik stille birleştirerek resimledi.1870'lerin başında 'balerinler' resimlerinde kullandığı başlıca tema oldu. Degas, dansçıları, temsil öncesi provalarında, temsil sırasında sahnedeyken, sahneye çıkarken, dinlenirken, kendi dans sıralarının gelmesini beklerken simultane olarak kendi bakış açısıyla resimlerdi.
alkestis
10.10.2006 - 20:02gluck...alceste operası...divinites du styx...callas...
william shakespeare
10.10.2006 - 02:19tuhaf.ama bazen,karanlığın temsilcileri,
aklımızı çelip bizi kötülüğe yöneltmek için,
baştan bir iki şeyi doğru söyler,
güvenimizi kazandıktan sonra,
iş canalıcı noktaya geldiğinde,
oyuna getiriverirler bizi...
hayalimizdeki korkular,
gerçek korkulardan daha kötü...
şu anda,burada,
insanların gülüşlerinde hançerler saklı...
insaf ve merhametin olmadığı yerden
gizlice sıvışmak ayıp sayılmaz...
-peki son felaket ne?
-bir saat önceki haber bile bayat sayılıyor artık.
her dakika yeni bir şey oluyor çünkü...
vakit geliyor; çok geçmeden,
kimin ne olduğu belli olacak.
tahminler ve kehanetler
sadece kendi umutlarımızı yansıtır.
bazı konular ancak eylemle çözülür;
o halde,haydi savaşa!
hayat bir masal; aptalın birinin anlattığı...
bana ait olan şeyi bile sahiplenemedim...
sen neysen osun
ve benim düşüncelerimle değişecek değilsin...
film replikleri
10.10.2006 - 01:34-She don't keep asking do you Iove her,Iike young birds do...She don't never mention Iove...She knows what she wants and she's gonna get it...
(alfie)
okudukça
10.10.2006 - 01:12aslında okuduğumuz bütün kitaplarda kendimizi arıyoruz...
frederic chopin
10.10.2006 - 00:59noktürn no.13
polonez-fantezi,no.7,op.61
noktürn no.16,ignaz friedman'dan...
cortot...cziffra...michelangeli...kissin...george sand...
sağlık
09.10.2006 - 19:446/10/2006 - Roche İlaçları Ölüm Skandalı
Roche firmasının ilacını kullanan bazı hastaların öldüğü, bunun üzerine Roche firması yetkilisinin ölüm raporunu değiştirdiği öne sürüldü.
Roche'un, kendi ilacını kullanan hasta sayısı ile bu ilaçları veren hastane ve doktor isimlerini takibe aldığı ileri sürüldü.
Roche ilaç şirketi hakkındaki bu iddialar, 'sansürsüz.com' adlı internet sitesinde yayımlandı. Emine Algan imzasıyla çıkan haber şöyle:
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren Roche davasına yeni giden bir dosya, insan sağlığının yıllardır nasıl hiçe sayıldığını bir kez daha çarpıcı biçimde ortaya koydu. İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Roche yönetici ve çalışanlarının e-mail yoluyla yaptıkları iç yazışmaları çözdü ve bir raporla mahkemeye gönderdi. E-mail’lerden birinde, vizite raporunda yazan ölüm nedeninin, bir Roche çalışanı tarafından değiştirildiği belirtiliyor.
Çete davasının sanıklarından eski Roche Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Demir’e ait yazışmalardan birinde, çeşitli hastanelerde Roche ilacı kullanan hastaların takibe alındığı ve sonuçların rapor edildiği yer alıyor. Hasta sayısı, hastane ve doktor isimlerinin de bulunduğu yazışmada 6 doktorun katıldığı bir vizite raporu var.
Raporda, “Diyaliz çalışmasında takibimizde olan 2 hasta ex. olmuştur.(*) (Ciddi hipotansiyon şikayetleri olmaktadır.) ” Ardından Gökhan Demir’in ifadeleri geliyor. Demir, bu raporu sakıncalı bulmuş olacak ki şöyle diyor: “CRF’de (vizite raporu) vericinin ölüm nedeni bölümü bulunmaktadır. Bu sayfanın değiştirilmesine ve yeni halinin CRF’lere takılmasına karar verildi. Buna göre X (bir Roche çalışanı) yeni sayfaları Sürat Daktiloya yaptıracak ve elimizdeki dosyalara bu sayfalar takılacak.”
7 HASTA EX, 3’Ü ÇALIŞMA DIŞI
Yazışmalarda yer alan bir başka klinik çalışma raporunda da 22 hastanın tedaviye alındığı, 10 hastanın tedaviyi bıraktığı yazıyor ve neden bıraktıkları şöyle açıklanıyor: “7 hasta ex, 3 hasta çalışma dışı.”
Diyaliz ve kanser hastalarında kullanılan ilaçlardan sorumlu genel müdür yardımcısı Gökhan Demir’in kişisel bilgisayarından aktarılan e-mail’lerde, vizite raporları ayrıntılarıyla yer alıyor. Başka firmaların ilaçlarının da kullanıldığı anlaşılan hastaların izleme raporlarından birinde yine şöyle bir ifade yer alıyor: “Tedavisine yanıt vermeyen ya da relaps gelişmiş olan KHC (kronik hepatit C) hastalarında PegIntron Rib. Kombinasyonu (başka bir firmaya ait ilaç) . Bu çalışmaya da 6 hasta alındı ve 10’a tamamlanacak.”
Takibe alınan hastaların kullandığı ilaçlar nedeniyle mi yoksa başka bir nedenle mi öldüğünü söylemek, sadece bu raporlara bakarak elbette mümkün değil. Ancak bir ilaç firmasının, vizite raporunda hastaların ölüm nedeni yazdığı için bu sayfayı değiştirmesi ve yeni halini, doktorların da oluru ve imzasıyla rapor ettirmesi, açıklanması ve sorgulanması gereken bir durum. Organize Suçlarla Mücadele Şubesi Müdürlüğü’nün, yazışmalardaki bu bölümlere yıldız işareti koyarak “çok çok önemli” diye düştüğü not da bu nedenle mahkeme dosyasına girdi.
ŞİFRELER POLİSTEN GİZLENDİ
Roche şirketindeki yasadışı uygulamalara karşı çıkan ve işine son verilen eski Satış İdaresi Müdürü Veysi Mungan ve avukatı Ayhan Erdoğan, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na, polisin raporunu da ekleyerek yeni bir suç duyurusu yapacak.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Nazmi Okumuş’un isteği üzerine Organize Suçlar Şube Müdürlüğü, 13 Ağustos 2004’te Roche şirketinin merkezine baskın düzenlemiş ve çuvallar dolusu belgeye el koymuştu. Bu belgeler arasında 20 adet yedekleme kartuşu da bulunuyordu. Kartuşların çözülebilmesi uzun zaman aldı. İstanbul’da çözülemeyince Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderildi. Burada da uzun süre çalışıldı ve gerekli programlar bulundu. Ancak bu kez de dosyaların açılması için şifre gerektiği anlaşıldı.
Roche firmasından şifreler istendi, firma bir yıla yakın oyalama taktiği uygulayarak şifreleri vermedi. Sonunda mahkeme kararıyla şifrelere ulaşıldı. İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Mutlu Ekizoğlu başkanlığındaki 10 kişilik ekip bir yıl çalışarak yüzbinlerce e-mail kaydını inceledi. Sonunda suç ve suç unsuru teşkil eden 416 e-mail tespit edildi. Buradaki bilgilerle bir inceleme tutanağı düzenlenerek savcılığa gönderildi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın bir sonraki duruşması 22 Aralık’ta yapılacak.
(*) 'Ex olmak', tıp dilinde 'ölmek' anlamında kullanılıyor.
film replikleri
09.10.2006 - 03:01-Mr EIkins
-HeIIo, nurse
-You shouId be in bed
-I couIdn't sIeep, so I come down and made a cup of tea
-You're not supposed to
-I have been doing things aII my Iife I'm not supposed to...
(alfie)
bedrich smetana
08.10.2006 - 04:37'yaylı çalgılar dörtlüsü no.1,2'
'piyanolu üçlü'
'moldau'
gustav holst
08.10.2006 - 04:31en tanınmış eseri 'gezegenler orkestra süiti'...
hector berlioz
08.10.2006 - 04:26'fantastik senfoni'...
ama iyi bir şeften...
yoğun bir eser...
the truman show
07.10.2006 - 23:38yönetmenin naif yaklaşımı çok geç izlediğim bu filmden beklentilerimi boşa çıkardı...
carrey'nin 'maske'deki rolünün etkileri hissediliyor...
bu filmi bir de kieslowski çekseydi nasıl olurdu bilemiyorum...
ama tahmin edebiliyorum...
-kurtarın beni! ! !
-kurtarın mı? kimden?
emile zola
07.10.2006 - 00:39'Büyük değer sahibi bir yazara,bana karşı pek az yakınlık gösterilmesinden yakınıyordum,şu derin sözle karşılık verdi:
-Sizin büyük bir kusurunuz var ki bu size bütün kapıları kapayabilir:Siz bir ahmakla kendisine ahmak olduğunu hissettirmeden iki dakika bile konuşamıyorsunuz.'
(Zola'nın 'Therese Raquin' isimli romanına getirilen eleştirilere verdiği cevaptan)
Toplam 983 mesaj bulundu