'Hüzünlü Şarkı' adlı melodi ise, Fransız doktor ve şair, Mallarmé'nin arkadaşı Henri Cazalis'in (1840 - 1909) 1875'te, Jean Lahor takma adıyla yayınladığı 'L'illusion' (Hayal) başlıklı şiir koleksiyonundan biri üzerine bestelenmiştir... Doğu düşüncesi ve karamsarlığının, hiçliğin süslü biçimde yansıdığı bu şiirlerden birini daha önce elde eden Duparc, ezgiyi Mi bemol Majör tonda 1862'de yine piyano eşliğinde yazmış, 1912'de de orkestra eşliğini hazırlamıştır... Aynı şiiri Saint-Saens da ilk sözcüklerini başlık olarak kullanarak 'Dans ton Coeur' (Yüreğinde) adıyla 1872'de bestelemiştir...
Şarkının sözleri şöyle: 'Yüreğinde yumuşak bir yaz gecesi mehtabı uyukluyor; yaşamın sıkıntılarından kaçmak için ben de ışığında boğulacağım... Hüzünlü kalbimi ve düşüncelerimi sevecen sakin kollarında salladığında sevgilim, geçmiş acıları unutacağım... Bazen hasta başımı dizlerine koyacak ve bizden söz edecekmiş gibi bir balad söyleyeceksin... Hüzünle dolu gözlerinden o kadar çok öpücük ve sevgi içeceğim ki, o zaman belki iyileşeceğim...'
Başka türlü düşünürsek, ölümün bir iyilik olduğunu umduracak bir sebeb bulunduğunu da görürüz... Ölüm iki şeyden biridir; ya bir hiçlik ve büsbütün şuursuzluk hâlidir, yahut da herkesin dediği gibi ruhun bu dünyadan ayrılarak başka bir dünyaya geçmesidir... Ölüm bir şuursuzluk, deliksiz ve rüyâsız uyuyan bir kimsenin uykusu gibi bir uyku ise, o ne mükemmel, ne tam bir kazançtır! Bir kimse, hiç rüya görmediği bir gecesini düşünerek, bunu hayatının öteki günleri ve geceleriyle karşılaştırsaydı, bütün hayatında bundan daha iyi ve daha hoş kaç gün ve kaç gece geçirmiş olduğunu da bize söyleseydi, sanırım ki herkes, değil alelâde kimseler, Büyük Kral bile, hayatında böyle pek az gündüz ve gece bulurdu... Ölüm bu çeşit bir uyku ise, büyük bir kazançtır; çünkü öyle olunca, zamanın bütün akışı, tek bir gece gibi gözükecektir... Ama ölüm bizi bu dünyadan başka bir dünyaya götüren bir yolculuk ise ve herkesin dediği gibi bütün ölenler başka bir dünyada yaşıyorlarsa, Hâkimlerim, bizim için bundan daha büyük ne iyilik olabilir? Gerçekten öteki dünyaya vardığımızda, bu dünyada doğruluk iddia eden kimselerden kurtularak, denildiği gibi asıl doğruları veren gerçek hâkimleri, Miros'u, Rhadamanthes'i, Acokos'u, Triptolemos'u, doğru yaşamış olan yarıtanrıları bulacaksak, bu yolculuk hiçbir zaman bir ceza olamaz... Bir kimse orada Orpheus'a, Musatas'a, Hesiodas'a, Homeros'a kavuşacaksa, bunun için ne vermez ki? Hayır, bu doğru ise, bırakınız bir daha - bir daha öleyim... Hele Palamedos ile, Telmon oğlu Aias ile, haksız bir hüküm yüzünden ölen eski kahramanlarla buluşmak bizim için ne yüksek bir şeydir! Kendi sonumu onların sonu ile karşılaştırmak benim için ne büyük bir zevk! Hepsinin üstünde, burada olduğu gibi öteki dünyada da öz ve yanlış bilgeliği araştırmamı ilerletebileceğim, kimin bilgiç, kimin cahil olduğunu anlayabileceğim... Hâkimler! Büyük Troia seferinin önderi Odysseus'u, Sisyphos'u, kadınlı erkekli daha birçoklarını deneyebilmekte ne büyük bir zevk var! Onlarla konuşmakta, onların arasında yaşamakta, onlara sorular sormakta ne sonsuz bir zevk olacaktır! Orada hiç şübhesiz, sormak yüzünden ölüme mahkûm edilmek tehlikesi de yoktur... Bizden daha mesut olduktan başka, doğruyu söyleyen orada ölmez de olacaktır... O hâlde, Hâkimler, siz de benim gibi ölümden korkmayınız! Şunu biliniz ki, iyi bir insana, ne hayatta ve ne de öldükten sonra, hiçbir kötülük gelmez... Onu ve onun gibileri tanrılar daima korurlar... Benim yaklaşan sonum, sadece bir tesadüf işi değildir; tam tersine, apaydın görüyorum ki, ölmek ve böylece bütün acılardan büsbütün kurtulmak benim için daha değerlidir... İşte, içimden gelen işaretin alıkoymamasının sebebi budur... Yine bunun için, beni mahkûm edenlere ve beni suçlayanlara asla kızmıyorum... Onlar bana iyilik etmeyi bile bile istememişlerse de, bana hiç de kötülük etmemişlerdir... Onları ancak, bana bilerek kötülük etmek istediklerinden dolayı kınayabilirim...
Sizden dileyeceğim birşey daha kaldı: Çocuklarım büyüdükleri zaman, Atinalılar, faziletten çok zenginliğe yahut herhangi bir şeye düşkünlük gösterecek olurlarsa, ben sizinle nasıl uğraşmışsam siz de onlarla uğraşınız, onları cezalandırınız; kendilerine, kendilerinde olmayan bir değeri verir, önem vermeleri gereken şeye önem vermez, bir hiç oldukları hâlde kendilerini birşey sanırlarsa, ben sizi nasıl azarlamışsam, siz de onları öyle azarlayınız... Bunu yaparsanız, bana da, oğullarıma da iyillik etmiş olursunuz...
Artık ayrılmak zamanı geldi, yolumuza gidelim! Ben ölmeye, siz yaşamaya... Hangisi daha iyi? Bunu Tanrı'dan başka kimse bilmez...
Si bemol Majör 21. Prelüd (1838) şarkı söyler gibi (Cantabile) bir atmosferde ve 3/4'lük ölçüdedir... Yine noktürn havasında, sol elin alışılmamış şekilde iki sesli (legato) duyurduğu motif eşliğinde lirik bir ezgi sergilenirken, bas sesler karşı yönde gelişir... Sol bemol Majördeki orta bölmede ise temanın tekrarı gerçekleşmez...
Sol minör 22. Prelüd (1829) , çok heyecanlı (molto agitato) tempoda ve 6/8'lik ölçüdedir... Chopin'in, ülkesine giren Rusların Varşova'yı işgalinden etkilenerek yazdığı bu parçada, sol elin gökgürültüsü gibi hiddetli pasajları eşliğinde, sağ elin senkoplu vuruşları heyecanı artırır... Orta bölmede uyumsuz Re bemol Majöre dönüşen ve 'Varşova'nın Düşüşü' diye adlandırılan prelüd'de sol elin staccato olarak duyurduğu iki pasaj da oldukça dayanıklılık gerektirir...
1838'de bestelenen Fa Majör 23. Prelüd orta (moderato) tempoda, 4/4'lük ölçüdedir... Bestecinin Op.10 No.8 Etüd'üne çok benzeyen bu parçada ezgi, sağ elin hızlı pasajları ve arpejleri eşliğinde çok bağlı (sempre legato) olarak belirir ve boşlukta yüzermiş gibi, iki elin zarif arpejleriyle söner...
Re minör 24. Prelüd (1839) hızlı ve tutkulu (Allegro appassionato) tempoda ve 6/8'lik ölçüdedir... Etüd formundaki tutkulu anlatımı ve kahramanca havasıyla Chopin'in Op.10 No.12 İhtilal Etüdü'nü anımsatır ve üç ağır ve trajik akorla sona erer...
Grieg Holberg Çağından adlı Süit'ini 1884'te, sipariş üzerine bestelemiştir... Şair Ludwig Holberg (1684 1754) yazdığı tarih, bilimsel, politik, felsefe ve tiyatro eserleriyle Danimarka edebiyatının kurucusu sayılır... Kuzeyin Molière'i olarak da kabul edilen ve arkadaşlarına Latince mektuplar yazan, hanımlarla Fransızca konuşan, köpeğine Almanca emirler veren, uşaklarını Danimarka dilinde azarlayan Holberg'in 200. doğum yılı nedeniyle, önce solo piyano için Barok stille romantik unsurların bir karışımı olarak yazılan, çeşitli ülkelerin danslarını da yansıtan beş bölümlü süitin, bir yıl sonra besteci tarafından yaylı çalgılar için düzenlemesi de yapılmıştır... Bir Prelüd ve dört Barok çağ dansından oluşan süitin biçimi, aşağı yukarı J.S.Bach ile aynı yıllarda yaşamış olan Holberg'in çağının stilindedir...
Prenses, küçük tanrıların oyunlarını uzaktan denetleyen yüce bir tanrıça gibi, mahsus biraz geride, yanlamasına konmuş, mercan kayası gibi kıpkırmızı bir kanepenin üzerinde oturuyordu; yanındaki, muhtemelen ayna olan geniş, camsı yansıma, suların gözkamaştırıcı billurunda bir ışının böldüğü, dik, karanlık ve sıvı bir bölgeyi hatırlatıyordu... Kimi deniz çiçekleri gibi hem tüy, hem taç olan, iri, beyaz, kanat gibi havlı bir çiçek, prensesin alnından aşağı, bir yanağı boyunca inmekte, yanağın kıvrımını cilveli, sevdalı, canlı bir kıvraklıkla izleyerek, adetâ bir masal kuşunun yuvasındaki pembe bir yumurta gibi, yanağı yarı yarıya örtmekteydi... Prensesin saçlarının üzerinde, kaşlarına kadar inen, sonra daha aşağıda, boğazının hizasında devam eden, kimi güney denizlerinden çıkan beyaz deniz kabuklarından ve aralarına serpiştirilmiş incilerden oluşan bir file vardı; dalgaların arasından yeni çıkmış bu deniz mozaiği arasıra karanlığa gömülüyor, o zaman bile, prensesin gözlerindeki parıltılı hareket, derinliklerden bir insan varlığını haber veriyordu... Prensesi alacakaranlığın diğer dilberlerinden çok daha üstün kılan güzellik, bütünüyle ve tek başına, somut olarak ensesinde, omuzlarında, kollarında, endamında yer almıyordu... Ama endamının o hârikulâde, tamamlanmamış çizgisi, kesin bir hareket noktasıydı; göz bu kaçınılmaz başlangıcı, olağanüstü güzellikte, ideal bir figürün koyu karanlıkta yansıyan hayaleti gibi, kadının etrafına dolanan, görünmez çizgiler halinde uzatmaktan kendini alamıyordu...
- It seems to me, there are two kinds of men, one who learns to play Bach and Handel, only to play 'I Kiss Your Little Hand, Madame' and the man who learns to walk step by step so that one day he might climb Mount Everest...
Art thou troubled? Music will calm thee
Art thou weary? Rest shall be thine
Music, source of all gladness heals thy sadness at her shrine
Music, music ever divine
Music, music calleth with voice divine
When the welcome spring is smiling,
All the earth with flow'rs beguiling after winter's dreary reign,
Sweetest music doth attend her,
Heavenly harmonies doth lend her,
Chanting praises in her train...
1 - Ankara Elmadağ’da NATO eken uyarı istasyonu
2 - Ankara Belbaşı’nda Amerikan dinleme istasyonu
3 - Ankara Balgat’ta Amerikan hava kuvvetleri için atom deposu, Amerikan dinleme istasyonu
4 - Amasra’da NATO role istasyonu
5 - Bartın’da NATO erken uyarı istasyonu
6 - Sinop’ta Amerikan dinleme istasyonu
7 - Samsun’da NATO erken uyarı istasyonu
8 - Merzifon’da NATO role istasyonu, NATO eken uyarı istasyonu
9 - Sivas’ta NATO role istasyonu
10 - Ordu Perşembe’de NATO role istasyonu, NATO erken uyarı istasyonu
11 - Malatya Erhaç’ta Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası deposu, NATOaskeri tesisleri, NATO erken uyarı istasyonu
12 - Rize Pazar’da NATO erken uyarı istasyonu, NATO role istasyonu
13 - Kargapazarı’nda NATO erken uyarı istasyonu
14 - Erzurum’da NATO erken uyarı istasyonu
15 - Diyarbakır’da NATO erken uyarı istasyonu, NATO role istasyonu
16 - Pirinççik’te Amerikan dinleme istasyonu
17 - Mardin’de NATO role istasyonu, NATO erken uyarı istasyonu
18 - Silopi’de NATO erken uyarı istasyonu
19 - Adana İncirlik’te Amerikan hava kuvvetleri için atom bambası deposu, NATO role istasyonu
20 - Kocaeli Köseköy’de NATO’nun atom bombası deposu
21 - Kocaeli Karamürsel’de Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası istasyonu
22 - Eskişehir’de Amerikan hava kuvvetleri için atom deposu
23 - İzmir’de NATO’nun Güneydoğu karargahı ve NATO’nun Kuzeydoğu karargahı
24 - Çanakkale’de NATO erken uyarı istasyonu
25 - Lüleburgaz’da Amerikan kara kuvvetleri için atom deposu, NATO erken uyarı istasyonu
26 - Ankara Merkez’de NATO Kuzey Karargahı, NATO erken uyarı istasyonu, NATO role istasyonu, Amerikanlojistik grubu, Amerikan askeri misyonu
27 - Kütahya’da NATO role istasyonu
28 - Balıkesir’de Amerikan Hava Kuvvetleri için atom bombası deposu
İŞTE ATOM BOMBASI DEPOLARI
1 - Ankara Balgat’da Amerikan Hava Kuvvetleri için atom deposu
2 - Malatya Erhaç’ta Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası deposu
3 - Adana İncirlik’te Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası deposu
4 - Kocaeli Köseköy’de NATO’nun atom bombası deposu
5 - Balıkesir’de Amerikan hava kuvvetleri için atom deposu
6 - Lüleburgaz’da Amerikan kara kuvvetleri için Atom deposu
7 - Kocaeli Karamürsel’de Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası deposu
Reconnaissance (Tanıma) , maskeli genç bir kızın hayranlarından kurtulmak için maskesini çıkartacağına söz verişini canlı (Animato) tempoda, 2/4'lük ölçüde canlandırır... Çok hızlı (Presto) tempoda yorumlanan Pantalone ve Colombine'de, Karnaval'ın bu iki ünlü karakterinden Colombine, Pantalone'nin aşkını ilân etmesini dinlemekten bıkar ve onu itekler... Çok canlı (Molto vivace) tempoda ve zarif şekildeki Valse Allemande (Alman valsi) , ünlü kemancı ve besteci Paganini'nin müthiş tekniğini simgeleyen çok canlı (molto vivace) staccato'larla kesilir... Tutkulu (Passionato) anlatımdaki Aveu (İtiraf) , bir kez dinlenen ve kabul edilen içten bir aşk ilânıdır... Promenade (Gezinti) , ağır bir valste tekrar buluşan çiftlerin fısıldaşmalarını ve hareketli (Con moto) tempoda bir balo sahnesini canlandırır... Pause (Ara) , isminde belirtildiği gibi bir dinlenmeyi değil, finale uzanan gürültülü havayı canlı (Vivo) tempoda yansıtır... 'Filistinlilere karşı savaşa giden Davidbündler'in Marşı'nda (Marche des Davidsbündler contre les Philistins) , Davidbündler halkı yeni bir müzik tanrısına tapar... Filistinliler ise eski klasik müziklerine bağlıdırlar... Schumann klasiklere karşı savaşanlar için 3/4'lük (!) ölçüde bir marş yazmış; Filistinlileri ise 17. yüzyıldan kalma Büyükbabanın Dansı adlı temayla simgelemiştir... Davidsbündler bu temaya karşı komik bir saldırıya geçer ve kavga, Préambule'de kullanılan galop ile biter... Karnaval böylece neşeli ve nefes kesici hızda bir dansla sona erer...
Bir İstek Parçası
01.03.2010 - 20:01Sixpence None The Richer - Within A Room Somewhere...
şiirsel
01.03.2010 - 19:54'Ju Dou' (1990)
Fengliang Yang
Yimou Zhang
aşk şarkısı
01.03.2010 - 19:27Chanson Triste
'Hüzünlü Şarkı' adlı melodi ise, Fransız doktor ve şair, Mallarmé'nin arkadaşı Henri Cazalis'in (1840 - 1909) 1875'te, Jean Lahor takma adıyla yayınladığı 'L'illusion' (Hayal) başlıklı şiir koleksiyonundan biri üzerine bestelenmiştir... Doğu düşüncesi ve karamsarlığının, hiçliğin süslü biçimde yansıdığı bu şiirlerden birini daha önce elde eden Duparc, ezgiyi Mi bemol Majör tonda 1862'de yine piyano eşliğinde yazmış, 1912'de de orkestra eşliğini hazırlamıştır... Aynı şiiri Saint-Saens da ilk sözcüklerini başlık olarak kullanarak 'Dans ton Coeur' (Yüreğinde) adıyla 1872'de bestelemiştir...
Şarkının sözleri şöyle: 'Yüreğinde yumuşak bir yaz gecesi mehtabı uyukluyor; yaşamın sıkıntılarından kaçmak için ben de ışığında boğulacağım... Hüzünlü kalbimi ve düşüncelerimi sevecen sakin kollarında salladığında sevgilim, geçmiş acıları unutacağım... Bazen hasta başımı dizlerine koyacak ve bizden söz edecekmiş gibi bir balad söyleyeceksin... Hüzünle dolu gözlerinden o kadar çok öpücük ve sevgi içeceğim ki, o zaman belki iyileşeceğim...'
zodiac
27.02.2010 - 20:02Painless...
ateşten gömlek
26.02.2010 - 19:46Başka türlü düşünürsek, ölümün bir iyilik olduğunu umduracak bir sebeb bulunduğunu da görürüz... Ölüm iki şeyden biridir; ya bir hiçlik ve büsbütün şuursuzluk hâlidir, yahut da herkesin dediği gibi ruhun bu dünyadan ayrılarak başka bir dünyaya geçmesidir... Ölüm bir şuursuzluk, deliksiz ve rüyâsız uyuyan bir kimsenin uykusu gibi bir uyku ise, o ne mükemmel, ne tam bir kazançtır! Bir kimse, hiç rüya görmediği bir gecesini düşünerek, bunu hayatının öteki günleri ve geceleriyle karşılaştırsaydı, bütün hayatında bundan daha iyi ve daha hoş kaç gün ve kaç gece geçirmiş olduğunu da bize söyleseydi, sanırım ki herkes, değil alelâde kimseler, Büyük Kral bile, hayatında böyle pek az gündüz ve gece bulurdu... Ölüm bu çeşit bir uyku ise, büyük bir kazançtır; çünkü öyle olunca, zamanın bütün akışı, tek bir gece gibi gözükecektir... Ama ölüm bizi bu dünyadan başka bir dünyaya götüren bir yolculuk ise ve herkesin dediği gibi bütün ölenler başka bir dünyada yaşıyorlarsa, Hâkimlerim, bizim için bundan daha büyük ne iyilik olabilir? Gerçekten öteki dünyaya vardığımızda, bu dünyada doğruluk iddia eden kimselerden kurtularak, denildiği gibi asıl doğruları veren gerçek hâkimleri, Miros'u, Rhadamanthes'i, Acokos'u, Triptolemos'u, doğru yaşamış olan yarıtanrıları bulacaksak, bu yolculuk hiçbir zaman bir ceza olamaz... Bir kimse orada Orpheus'a, Musatas'a, Hesiodas'a, Homeros'a kavuşacaksa, bunun için ne vermez ki? Hayır, bu doğru ise, bırakınız bir daha - bir daha öleyim... Hele Palamedos ile, Telmon oğlu Aias ile, haksız bir hüküm yüzünden ölen eski kahramanlarla buluşmak bizim için ne yüksek bir şeydir! Kendi sonumu onların sonu ile karşılaştırmak benim için ne büyük bir zevk! Hepsinin üstünde, burada olduğu gibi öteki dünyada da öz ve yanlış bilgeliği araştırmamı ilerletebileceğim, kimin bilgiç, kimin cahil olduğunu anlayabileceğim... Hâkimler! Büyük Troia seferinin önderi Odysseus'u, Sisyphos'u, kadınlı erkekli daha birçoklarını deneyebilmekte ne büyük bir zevk var! Onlarla konuşmakta, onların arasında yaşamakta, onlara sorular sormakta ne sonsuz bir zevk olacaktır! Orada hiç şübhesiz, sormak yüzünden ölüme mahkûm edilmek tehlikesi de yoktur... Bizden daha mesut olduktan başka, doğruyu söyleyen orada ölmez de olacaktır... O hâlde, Hâkimler, siz de benim gibi ölümden korkmayınız! Şunu biliniz ki, iyi bir insana, ne hayatta ve ne de öldükten sonra, hiçbir kötülük gelmez... Onu ve onun gibileri tanrılar daima korurlar... Benim yaklaşan sonum, sadece bir tesadüf işi değildir; tam tersine, apaydın görüyorum ki, ölmek ve böylece bütün acılardan büsbütün kurtulmak benim için daha değerlidir... İşte, içimden gelen işaretin alıkoymamasının sebebi budur... Yine bunun için, beni mahkûm edenlere ve beni suçlayanlara asla kızmıyorum... Onlar bana iyilik etmeyi bile bile istememişlerse de, bana hiç de kötülük etmemişlerdir... Onları ancak, bana bilerek kötülük etmek istediklerinden dolayı kınayabilirim...
Sizden dileyeceğim birşey daha kaldı: Çocuklarım büyüdükleri zaman, Atinalılar, faziletten çok zenginliğe yahut herhangi bir şeye düşkünlük gösterecek olurlarsa, ben sizinle nasıl uğraşmışsam siz de onlarla uğraşınız, onları cezalandırınız; kendilerine, kendilerinde olmayan bir değeri verir, önem vermeleri gereken şeye önem vermez, bir hiç oldukları hâlde kendilerini birşey sanırlarsa, ben sizi nasıl azarlamışsam, siz de onları öyle azarlayınız... Bunu yaparsanız, bana da, oğullarıma da iyillik etmiş olursunuz...
Artık ayrılmak zamanı geldi, yolumuza gidelim! Ben ölmeye, siz yaşamaya... Hangisi daha iyi? Bunu Tanrı'dan başka kimse bilmez...
...
RÜZGARA KARŞI
25.02.2010 - 19:25Si bemol Majör 21. Prelüd (1838) şarkı söyler gibi (Cantabile) bir atmosferde ve 3/4'lük ölçüdedir... Yine noktürn havasında, sol elin alışılmamış şekilde iki sesli (legato) duyurduğu motif eşliğinde lirik bir ezgi sergilenirken, bas sesler karşı yönde gelişir... Sol bemol Majördeki orta bölmede ise temanın tekrarı gerçekleşmez...
Sol minör 22. Prelüd (1829) , çok heyecanlı (molto agitato) tempoda ve 6/8'lik ölçüdedir... Chopin'in, ülkesine giren Rusların Varşova'yı işgalinden etkilenerek yazdığı bu parçada, sol elin gökgürültüsü gibi hiddetli pasajları eşliğinde, sağ elin senkoplu vuruşları heyecanı artırır... Orta bölmede uyumsuz Re bemol Majöre dönüşen ve 'Varşova'nın Düşüşü' diye adlandırılan prelüd'de sol elin staccato olarak duyurduğu iki pasaj da oldukça dayanıklılık gerektirir...
1838'de bestelenen Fa Majör 23. Prelüd orta (moderato) tempoda, 4/4'lük ölçüdedir... Bestecinin Op.10 No.8 Etüd'üne çok benzeyen bu parçada ezgi, sağ elin hızlı pasajları ve arpejleri eşliğinde çok bağlı (sempre legato) olarak belirir ve boşlukta yüzermiş gibi, iki elin zarif arpejleriyle söner...
Re minör 24. Prelüd (1839) hızlı ve tutkulu (Allegro appassionato) tempoda ve 6/8'lik ölçüdedir... Etüd formundaki tutkulu anlatımı ve kahramanca havasıyla Chopin'in Op.10 No.12 İhtilal Etüdü'nü anımsatır ve üç ağır ve trajik akorla sona erer...
...
ilham kaynağı olmak
23.02.2010 - 20:09The Veronicas - In Another Life...
lost
22.02.2010 - 22:14...
Grieg Holberg Çağından adlı Süit'ini 1884'te, sipariş üzerine bestelemiştir... Şair Ludwig Holberg (1684 1754) yazdığı tarih, bilimsel, politik, felsefe ve tiyatro eserleriyle Danimarka edebiyatının kurucusu sayılır... Kuzeyin Molière'i olarak da kabul edilen ve arkadaşlarına Latince mektuplar yazan, hanımlarla Fransızca konuşan, köpeğine Almanca emirler veren, uşaklarını Danimarka dilinde azarlayan Holberg'in 200. doğum yılı nedeniyle, önce solo piyano için Barok stille romantik unsurların bir karışımı olarak yazılan, çeşitli ülkelerin danslarını da yansıtan beş bölümlü süitin, bir yıl sonra besteci tarafından yaylı çalgılar için düzenlemesi de yapılmıştır... Bir Prelüd ve dört Barok çağ dansından oluşan süitin biçimi, aşağı yukarı J.S.Bach ile aynı yıllarda yaşamış olan Holberg'in çağının stilindedir...
...
acemi balık
21.02.2010 - 19:27...
Prenses, küçük tanrıların oyunlarını uzaktan denetleyen yüce bir tanrıça gibi, mahsus biraz geride, yanlamasına konmuş, mercan kayası gibi kıpkırmızı bir kanepenin üzerinde oturuyordu; yanındaki, muhtemelen ayna olan geniş, camsı yansıma, suların gözkamaştırıcı billurunda bir ışının böldüğü, dik, karanlık ve sıvı bir bölgeyi hatırlatıyordu... Kimi deniz çiçekleri gibi hem tüy, hem taç olan, iri, beyaz, kanat gibi havlı bir çiçek, prensesin alnından aşağı, bir yanağı boyunca inmekte, yanağın kıvrımını cilveli, sevdalı, canlı bir kıvraklıkla izleyerek, adetâ bir masal kuşunun yuvasındaki pembe bir yumurta gibi, yanağı yarı yarıya örtmekteydi... Prensesin saçlarının üzerinde, kaşlarına kadar inen, sonra daha aşağıda, boğazının hizasında devam eden, kimi güney denizlerinden çıkan beyaz deniz kabuklarından ve aralarına serpiştirilmiş incilerden oluşan bir file vardı; dalgaların arasından yeni çıkmış bu deniz mozaiği arasıra karanlığa gömülüyor, o zaman bile, prensesin gözlerindeki parıltılı hareket, derinliklerden bir insan varlığını haber veriyordu... Prensesi alacakaranlığın diğer dilberlerinden çok daha üstün kılan güzellik, bütünüyle ve tek başına, somut olarak ensesinde, omuzlarında, kollarında, endamında yer almıyordu... Ama endamının o hârikulâde, tamamlanmamış çizgisi, kesin bir hareket noktasıydı; göz bu kaçınılmaz başlangıcı, olağanüstü güzellikte, ideal bir figürün koyu karanlıkta yansıyan hayaleti gibi, kadının etrafına dolanan, görünmez çizgiler halinde uzatmaktan kendini alamıyordu...
...
kült film
20.02.2010 - 16:16'Yaju no seishun' (1963)
Seijun Suzuki
film replikleri
20.02.2010 - 16:14- It seems to me, there are two kinds of men, one who learns to play Bach and Handel, only to play 'I Kiss Your Little Hand, Madame' and the man who learns to walk step by step so that one day he might climb Mount Everest...
(A Canterbury Tale)
ilham kaynağı olmak
19.02.2010 - 21:29Julie Manet (1878 - 14.7.1966) 'Growing up with the Impressionists.'
cancağız
17.02.2010 - 21:16Aç kapıyı ben geldim
Safa geldin hoş geldin
El ediyor el ediyor
O yar beni del'ediyor
Çuha da yelek ekl'olur
Çirkin seven dertl'olur
Sen de yanık ben de yanık
Sular akar boz bulanık
Eller de uyur ben uyanık
Sever isen güzel sev
Güzel merhamatl'olur
El ediyor el ediyor
O yar beni del'ediyor...
sistemi okumak
17.02.2010 - 20:31Forgotten virtuosi - Violin showpieces from the early 17th century - Jonathan Talbott
izahtan vâreste
17.02.2010 - 20:16Art thou troubled? Music will calm thee
Art thou weary? Rest shall be thine
Music, source of all gladness heals thy sadness at her shrine
Music, music ever divine
Music, music calleth with voice divine
When the welcome spring is smiling,
All the earth with flow'rs beguiling after winter's dreary reign,
Sweetest music doth attend her,
Heavenly harmonies doth lend her,
Chanting praises in her train...
film replikleri
17.02.2010 - 20:13- Bir kadının yalanı incelik ve zarafetle yumuşatılıyorsa her zaman kabul edilebilir...
içimizdeki hüzün devi
17.02.2010 - 20:07Concerto in D minor for Violin, Organ, Strings and Continuo, RV 541
lost
15.02.2010 - 20:39Jules Supervielle (1884 - 1960) - L'Enfant de la haute mer...
cebren
14.02.2010 - 19:33İŞTE ABD VE NATO’NUN TÜRKİYE’DEKİ TESİSLERİ
1 - Ankara Elmadağ’da NATO eken uyarı istasyonu
2 - Ankara Belbaşı’nda Amerikan dinleme istasyonu
3 - Ankara Balgat’ta Amerikan hava kuvvetleri için atom deposu, Amerikan dinleme istasyonu
4 - Amasra’da NATO role istasyonu
5 - Bartın’da NATO erken uyarı istasyonu
6 - Sinop’ta Amerikan dinleme istasyonu
7 - Samsun’da NATO erken uyarı istasyonu
8 - Merzifon’da NATO role istasyonu, NATO eken uyarı istasyonu
9 - Sivas’ta NATO role istasyonu
10 - Ordu Perşembe’de NATO role istasyonu, NATO erken uyarı istasyonu
11 - Malatya Erhaç’ta Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası deposu, NATOaskeri tesisleri, NATO erken uyarı istasyonu
12 - Rize Pazar’da NATO erken uyarı istasyonu, NATO role istasyonu
13 - Kargapazarı’nda NATO erken uyarı istasyonu
14 - Erzurum’da NATO erken uyarı istasyonu
15 - Diyarbakır’da NATO erken uyarı istasyonu, NATO role istasyonu
16 - Pirinççik’te Amerikan dinleme istasyonu
17 - Mardin’de NATO role istasyonu, NATO erken uyarı istasyonu
18 - Silopi’de NATO erken uyarı istasyonu
19 - Adana İncirlik’te Amerikan hava kuvvetleri için atom bambası deposu, NATO role istasyonu
20 - Kocaeli Köseköy’de NATO’nun atom bombası deposu
21 - Kocaeli Karamürsel’de Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası istasyonu
22 - Eskişehir’de Amerikan hava kuvvetleri için atom deposu
23 - İzmir’de NATO’nun Güneydoğu karargahı ve NATO’nun Kuzeydoğu karargahı
24 - Çanakkale’de NATO erken uyarı istasyonu
25 - Lüleburgaz’da Amerikan kara kuvvetleri için atom deposu, NATO erken uyarı istasyonu
26 - Ankara Merkez’de NATO Kuzey Karargahı, NATO erken uyarı istasyonu, NATO role istasyonu, Amerikanlojistik grubu, Amerikan askeri misyonu
27 - Kütahya’da NATO role istasyonu
28 - Balıkesir’de Amerikan Hava Kuvvetleri için atom bombası deposu
İŞTE ATOM BOMBASI DEPOLARI
1 - Ankara Balgat’da Amerikan Hava Kuvvetleri için atom deposu
2 - Malatya Erhaç’ta Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası deposu
3 - Adana İncirlik’te Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası deposu
4 - Kocaeli Köseköy’de NATO’nun atom bombası deposu
5 - Balıkesir’de Amerikan hava kuvvetleri için atom deposu
6 - Lüleburgaz’da Amerikan kara kuvvetleri için Atom deposu
7 - Kocaeli Karamürsel’de Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası deposu
majiskül
14.02.2010 - 19:32Reconnaissance (Tanıma) , maskeli genç bir kızın hayranlarından kurtulmak için maskesini çıkartacağına söz verişini canlı (Animato) tempoda, 2/4'lük ölçüde canlandırır... Çok hızlı (Presto) tempoda yorumlanan Pantalone ve Colombine'de, Karnaval'ın bu iki ünlü karakterinden Colombine, Pantalone'nin aşkını ilân etmesini dinlemekten bıkar ve onu itekler... Çok canlı (Molto vivace) tempoda ve zarif şekildeki Valse Allemande (Alman valsi) , ünlü kemancı ve besteci Paganini'nin müthiş tekniğini simgeleyen çok canlı (molto vivace) staccato'larla kesilir... Tutkulu (Passionato) anlatımdaki Aveu (İtiraf) , bir kez dinlenen ve kabul edilen içten bir aşk ilânıdır... Promenade (Gezinti) , ağır bir valste tekrar buluşan çiftlerin fısıldaşmalarını ve hareketli (Con moto) tempoda bir balo sahnesini canlandırır... Pause (Ara) , isminde belirtildiği gibi bir dinlenmeyi değil, finale uzanan gürültülü havayı canlı (Vivo) tempoda yansıtır... 'Filistinlilere karşı savaşa giden Davidbündler'in Marşı'nda (Marche des Davidsbündler contre les Philistins) , Davidbündler halkı yeni bir müzik tanrısına tapar... Filistinliler ise eski klasik müziklerine bağlıdırlar... Schumann klasiklere karşı savaşanlar için 3/4'lük (!) ölçüde bir marş yazmış; Filistinlileri ise 17. yüzyıldan kalma Büyükbabanın Dansı adlı temayla simgelemiştir... Davidsbündler bu temaya karşı komik bir saldırıya geçer ve kavga, Préambule'de kullanılan galop ile biter... Karnaval böylece neşeli ve nefes kesici hızda bir dansla sona erer...
...
kült film
14.02.2010 - 19:29'Bodas de sangre' (1981)
Carlos Saura
rené jacobs
13.02.2010 - 21:15- Continental Airlines commences operations...
15.7.1934
- First flight of the Boeing 367-80, prototype for both the Boeing 707 and C-135 series...
15.7.1954
rené jacobs
13.02.2010 - 21:10- She was living a double life...
(Twin Peaks)
zodiac
10.02.2010 - 20:45Last Resort...
Toplam 3989 mesaj bulundu