Alfabemizi örnek veriyorum... Beyin düşünce halindeyken, düşünülen her bir farklı harf, beyinde birbirinden farklı alfabetik titreşimlerin oluşmasına neden oluyor... Yani: 29 harf = 29 birbirinden farklı alfabetik titreşim demektir. (Buna 'beyin parmak izi' diyebiliriz.)
İşkenceciler, beyin düşünce halindeyken, beyinde oluşan bu titreşimleri, SIFIR METRE uzaklıktan tespit edip binlerce kilometre uzaklıktaki işkence merkezinde, işkenceleri kumanda ettikleri bilgisayarlarına aktararak, bu titreşimleri bilgisayarlarında işitebilecek ses haline, konuşma haline getiriyorlar... (Lazer ışı nının bir ucunu işkencelerini kumanda ettikleri, bilgisayarlarla, diğer ucunu da o insanın beyni düşünce halindeyken, düşünülen her harfe göre alfabetik titreşimler oluşmasına neden olan organın üzerinde sürekli temas halinde tutarak, lazerin, burada bir iletişim kablosu vazifesini görmesini sağlayarak, düşünce tespitlerini gerçekleştiriyorlar.)
Uzaktan kumandalı lazer silahı:
Bu silahın işkenceciler tarafından kullanılmasına, güç kaynaklarından yayılan güçlü radyo ve elektronik dalgalar neden oluyor....
İşkencecilerin, işkence merkezinden önlerindeki bilgisayarlarından, o insanın istenilen vücut organları üzerinde sürekli tutarak, istedikleri gibi kumanda ettikleri lazer, bu işlem uygulanırken, o insanın vücut organları üzerinde lazer silahının namlusu ve aynı zamanda da lazer silahının mermileri görevini üstleniyor...
Şöyle ki: İşkenceciler güç kaynaklarından çevreye yayılan güçlü radyo ve elektronik dalgaların titreşimlerinin frekansından, hedef aldıkları organı, radyo ve elektronik dalgalar haline dönüştürdükleri lazerle bombardımana tutarak, bu titreşimlerin şiddetini maksimum arttırıp, o insanın vücut organlarında ölüme neden olacak tahribatlar oluşturuyorlar...
'Tıbbi idam' işlemlerinden o insanın istek, duygu ve davranışlarının yönlendirilmesi:
İşkencecileri kendileri için gerekli olan, o insanın beynindeki sinir ucunu, lazerle SIFIR METREDEN uyararak, o insanın duygu ve davranışlarını o insandan habersizce yönlendiriyorlar...
Mesela: Şiddete meyilli bir insanın, şiddet duygusunu kamçılayan sinir ucuna lazer dokundurularak uyarılmasıyla, o insanın şiddete dönük davranışlar yapmasını sağlıyorlar...
'Tıbbi idam' işlemlerinden sesin çıkış noktasında bloke edilmesi:
Ağızdan çıkan konuşmalar bloke edildikten sonra, o insanın ses tonunun aynısından, konuşmanın içeriğinin işkenceciler tarafından kendi istedikleri gibi değiştirilerek o insana aktarılması...
Bu işlem, bir TV veya radyo üzerinden uygulandığı zaman, işkenceciler TV ve radyodaki konuşmaları anında yok edip bunun yerine kendi yaptıkları yayınları TV ve radyodan yapıyorlarmış gibi gerçekleştiriyorlar... Bu yayınları TV ve radyonun olduğu yerden veriyorlar... Bu işlem yapayalnızken böyle yapılıyor... Yalnız değil de birkaç kişiyle birlikte TV seyrediyorsa o insan o zaman ses çıkış noktasında bloke edilmiyor... Diğer insanlar TV'den yapılan yayınları işitip dinlerken, işkenceciler TV'den yapılan yayını yok ederek, bunun yerine mikrodalga ses üzerinden kendi istedikleri biçimde içeriklerini değiştirdikleri TV yayınlarını TV'den yapıyormuş gibi, o insana aktarıyorlar...
'Tıbbi idamlarda' tesadüflere yer yoktur...
'Tıbbi idamlarda' uygulanan işlemlerin hepsi bilimseldir...
Matta İncili'nde deccal karşılığı olarak 'mesiha daggala', 'nabiyya daggala' gibi terkipler kullanılmaktadır... Matta'da şöyle denilmektedir: 'İsa'nın şakirtleri dünyanın sonuna alâmet ne olacak diye sordular... İsa cevap verip onlara dedi: Sakın kimse sizi saptırmasın... Çünkü birçokları 'Mesih benim' diye, benim ismimle gelip bir çoklarını saptıracaklar... Ve bir çok yalancı peygamberler kalkıp bir çoklarını saptıracaklar ve fesat çoğalacağından ötürü bir çoklarının sevgisi soğuyacak... Ancak sona kadar dayanan, kurtulan odur...'
Matta'nın başka bir yerinde deccal ile ilgili şu ifadeler vardır: 'Yalancı mesihler ve yalancı peygamberler kalkıp büyük alâmetler ve hârikalar yapacaklar, şöyle ki, mümkünse seçilmiş olanları bile saptıracaklar...'
Yaklaşık olarak Milâttan elli yıl sonra kaleme alınan Matta İncili dönemine kadar Hristiyanlar arasında İsâ düşmanına mesih-deccal tabiri kullanılmış ve bu bir şahıs veya güç olarak kabul edilmiştir...
Matta İncili'nde deccal ile ilgili olarak iki husus dikkati çekmektedir... Biri yalancı mesihlerin çeşitli ve belirsiz harikalar göstermesi, diğeri ise bir şahıstan değil, topluluktan bahsedilmesi, 'yalancı mesihler' 'yalancı peygamberler' gibi... Bu noktadan hareket eden bazı yazarlar, Hristiyanlıktaki deccal fikrinin bir şahıs değil, topluluk olacağını savunmuşlardır... Şayet bir gün Antiochus Epiphanes'ten ve Pompey'den daha büyük bir dinsiz gelecek olsaydı, inananların kendilerini muhafaza etmeleri için ikaz edilmeleri gerekirdi... Halbuki Matta'da böyle bir ikaz görülmemektedir... Herşey sanki lidersiz cereyan ediyor... Ancak şunu belirtmek gerekir ki, Katolik ilahiyatçılar, ittifaka yakın bir çoğunlukla deccalin bir şahıs olacağı görüşünü savunmaktadırlar...
...
Bazıları da bu üç harfin Yunanca'da safirî harfler olduğunu söylemişlerdir, Arapça'daki 'sin' harfi gibi... 'Sittu mie sittetün ve sittûn' şeklinde telaffuz edildiği zaman yılan sesine benzer bir ses çıkar... Yılan ise İblis'tir... Bazıları ise 7 rakamının olgunluk rakamı olduğunu, 6 rakamı ise 7'ye yakın bir rakam olmasına rağmen ona yetişemeyeceğini söylemişlerdir... Bunun manası şudur: Deccal ne kadar güçlü olursa olsun, yani bir 6 değil, üç 6 olsa yine kuzuya, yani Mesih'e mağlup olur...
...
Yunan asıllı aziz İrenaus (120/202) , deccali şöyle anlatmaktadır: 'Günahkar, katil, tahripçi deccal, yahudi kökenli olup, Dan kabilesinden çıkacaktır... Yeryüzünde üç buçuk sene kalacaktır... Kudüs'e hakim olacaktır.'
Kiliseye mensup yazarlardan olan Tertullian (155/220) , deccal terimini bidatçılara ve bütün isyankarlara teşmil etmektedir... Ona göre deccal, İsa'nın özellikleri olan 'aslan, kuzu, kahraman' gibi sıfatlarını çalacaktır...
...
Hristiyanlık literatürünün yahudilikten fazla etkilendiği Haçlı seferleri dönemi deccal fikrinin gelişmesi için münbit bir zemin teşkil etmiştir... Hatta bu dönemde yahudiler deccalden ümit beklemişlerdir: 'Türk denilen bir deccalin yakında geleceğini, İsrail'in intikamını alacağını ve Hristiyan kiliselerini ahıra dönüştüreceğini yaymışlardır.'
...
Bununla birlikte bazı kaynaklarda Süfyânî başlıbaşına bir kıyamet alâmeti olarak geçer... 360 kişilik bir süvari birliğiyle Şam'a gelecek olan bu şahsın tâbilerinin çoğu evlilikdışı doğan insanlardan oluşur... Âl-i Beytten bir zatla savaşır... Büyük cüsseli, yüzünde çiçek hastalığı izleri, gözünde bir nokta bulunan bir adam şelinde tasvir edilir... Süfyânî'den bahseden kaynaklar onu deccal karakterinde, fakat ne hikmetse deccalden farklı bir kıyamet alâmeti olarak zikrederler...
Bediüzzaman Said Nursi ise Süfyânî'yi İslâm âleminde çıkacak olan deccal şeklinde yorumlamaktadır...
...
Deccalin İstanbul'un fethinden sonra çıkacağı da nakledilir... Bir hadise göre melheme (büyük savaş) , İstanbul'un fethi ve deccalin çıkışı yedi ayda gerçekleşecektir... Diğer bir rivayette de mü'minler İstanbul'u fethettikten sonra kılıçlarını zeytin ağacına asarlar... Tam bu sırada deccalin çıktığı haberini duyarlar... Deccalin çıkacağı zamandaki toplum yapısına işaret edilen bir hadiste nifak ve iman şeklinde iki kamptan bahsedilmektedir... İnsanların böylesine kesin hatlarla ayrılmış iki kampa bölündüğünde deccal çıkacaktır...
Sheilla Castro
30.06.2013 - 23:21Marianne Faithfull - 'Electra'
Dakota
30.06.2013 - 00:52'Alexander's Ragtime Band'
sistemi okumak
29.06.2013 - 23:48Nikolai Myaskovsky - 'String Quartets' (Taneyev Quartet)
neşter
29.06.2013 - 00:45Düşünce tespitlerinin gerçekleştirilmesi:
Alfabemizi örnek veriyorum... Beyin düşünce halindeyken, düşünülen her bir farklı harf, beyinde birbirinden farklı alfabetik titreşimlerin oluşmasına neden oluyor... Yani: 29 harf = 29 birbirinden farklı alfabetik titreşim demektir. (Buna 'beyin parmak izi' diyebiliriz.)
İşkenceciler, beyin düşünce halindeyken, beyinde oluşan bu titreşimleri, SIFIR METRE uzaklıktan tespit edip binlerce kilometre uzaklıktaki işkence merkezinde, işkenceleri kumanda ettikleri bilgisayarlarına aktararak, bu titreşimleri bilgisayarlarında işitebilecek ses haline, konuşma haline getiriyorlar... (Lazer ışı nının bir ucunu işkencelerini kumanda ettikleri, bilgisayarlarla, diğer ucunu da o insanın beyni düşünce halindeyken, düşünülen her harfe göre alfabetik titreşimler oluşmasına neden olan organın üzerinde sürekli temas halinde tutarak, lazerin, burada bir iletişim kablosu vazifesini görmesini sağlayarak, düşünce tespitlerini gerçekleştiriyorlar.)
Uzaktan kumandalı lazer silahı:
Bu silahın işkenceciler tarafından kullanılmasına, güç kaynaklarından yayılan güçlü radyo ve elektronik dalgalar neden oluyor....
İşkencecilerin, işkence merkezinden önlerindeki bilgisayarlarından, o insanın istenilen vücut organları üzerinde sürekli tutarak, istedikleri gibi kumanda ettikleri lazer, bu işlem uygulanırken, o insanın vücut organları üzerinde lazer silahının namlusu ve aynı zamanda da lazer silahının mermileri görevini üstleniyor...
Şöyle ki: İşkenceciler güç kaynaklarından çevreye yayılan güçlü radyo ve elektronik dalgaların titreşimlerinin frekansından, hedef aldıkları organı, radyo ve elektronik dalgalar haline dönüştürdükleri lazerle bombardımana tutarak, bu titreşimlerin şiddetini maksimum arttırıp, o insanın vücut organlarında ölüme neden olacak tahribatlar oluşturuyorlar...
'Tıbbi idam' işlemlerinden o insanın istek, duygu ve davranışlarının yönlendirilmesi:
İşkencecileri kendileri için gerekli olan, o insanın beynindeki sinir ucunu, lazerle SIFIR METREDEN uyararak, o insanın duygu ve davranışlarını o insandan habersizce yönlendiriyorlar...
Mesela: Şiddete meyilli bir insanın, şiddet duygusunu kamçılayan sinir ucuna lazer dokundurularak uyarılmasıyla, o insanın şiddete dönük davranışlar yapmasını sağlıyorlar...
'Tıbbi idam' işlemlerinden sesin çıkış noktasında bloke edilmesi:
Ağızdan çıkan konuşmalar bloke edildikten sonra, o insanın ses tonunun aynısından, konuşmanın içeriğinin işkenceciler tarafından kendi istedikleri gibi değiştirilerek o insana aktarılması...
Bu işlem, bir TV veya radyo üzerinden uygulandığı zaman, işkenceciler TV ve radyodaki konuşmaları anında yok edip bunun yerine kendi yaptıkları yayınları TV ve radyodan yapıyorlarmış gibi gerçekleştiriyorlar... Bu yayınları TV ve radyonun olduğu yerden veriyorlar... Bu işlem yapayalnızken böyle yapılıyor... Yalnız değil de birkaç kişiyle birlikte TV seyrediyorsa o insan o zaman ses çıkış noktasında bloke edilmiyor... Diğer insanlar TV'den yapılan yayınları işitip dinlerken, işkenceciler TV'den yapılan yayını yok ederek, bunun yerine mikrodalga ses üzerinden kendi istedikleri biçimde içeriklerini değiştirdikleri TV yayınlarını TV'den yapıyormuş gibi, o insana aktarıyorlar...
'Tıbbi idamlarda' tesadüflere yer yoktur...
'Tıbbi idamlarda' uygulanan işlemlerin hepsi bilimseldir...
...
youtube
29.06.2013 - 00:31Lev Vlassenko - 'Tempest'
mulholland drive / Mulholland Çıkmazı
27.06.2013 - 22:49Rodion Shchedrin - 'Lolita'
before sunrise / gün doğmadan
26.06.2013 - 20:26Banu - 'Bir Başka Şarkı'
Dakota
26.06.2013 - 20:25Jean Sibelius - 'Musique Religieuse Op. 113 - Masonic Ritual Music'
sistemi okumak
24.06.2013 - 23:22'Beethoven's Irish and Scottish Songs' (Paul Agnew, Sophie Daneman, Peter Harvey)
maziden biri
24.06.2013 - 23:17Mischa Elman - The solo Victor recordings (1910-11)
rituel
24.06.2013 - 01:06Baldassare Galuppi - 'Il Mondo alla Roversa'
kendime not
22.06.2013 - 23:53Georges Perec - 'Experimental demonstration of the tomatotopic organization in the Soprano'
maziden biri
22.06.2013 - 23:24Louis Kentner - Liszt, Chopin, Walton, Balakirev...
neşter
22.06.2013 - 23:23'Endless Love' (1981)
Franco Zeffirelli
Serial Experiments Lain
22.06.2013 - 13:14'Protocol'
maça kızı
21.06.2013 - 00:39June Mansfield Miller (January 28, 1901 - February 1979) 'Bukovina, Austria-Hungary'
revolver
20.06.2013 - 00:32'Children of the Damned' (1964)
Anton Leader
usual suspects / olağan şüpheliler
20.06.2013 - 00:28John Venn - 'Symbolic Logic' (1881)
Dakota
19.06.2013 - 22:00Dennis Gabor 'Budapest'
cast
19.06.2013 - 20:07'Sacred Well of Sacrifice' (Bamman & Whitehead)
sistemi okumak
19.06.2013 - 08:10Dittersdorf, Vanhal - Double Bass Concertos (Chi-Chi Nwanoku)
yıldızlara uzanmak
19.06.2013 - 08:10Deanna Durbin - 'Estrellita'
içimizdeki hüzün devi
19.06.2013 - 08:06J.F. Fasch - 'Orchestral Music' (Tempesta di Mare)
gizli özne
18.06.2013 - 23:18...
Matta İncili'nde deccal karşılığı olarak 'mesiha daggala', 'nabiyya daggala' gibi terkipler kullanılmaktadır... Matta'da şöyle denilmektedir: 'İsa'nın şakirtleri dünyanın sonuna alâmet ne olacak diye sordular... İsa cevap verip onlara dedi: Sakın kimse sizi saptırmasın... Çünkü birçokları 'Mesih benim' diye, benim ismimle gelip bir çoklarını saptıracaklar... Ve bir çok yalancı peygamberler kalkıp bir çoklarını saptıracaklar ve fesat çoğalacağından ötürü bir çoklarının sevgisi soğuyacak... Ancak sona kadar dayanan, kurtulan odur...'
Matta'nın başka bir yerinde deccal ile ilgili şu ifadeler vardır: 'Yalancı mesihler ve yalancı peygamberler kalkıp büyük alâmetler ve hârikalar yapacaklar, şöyle ki, mümkünse seçilmiş olanları bile saptıracaklar...'
Yaklaşık olarak Milâttan elli yıl sonra kaleme alınan Matta İncili dönemine kadar Hristiyanlar arasında İsâ düşmanına mesih-deccal tabiri kullanılmış ve bu bir şahıs veya güç olarak kabul edilmiştir...
Matta İncili'nde deccal ile ilgili olarak iki husus dikkati çekmektedir... Biri yalancı mesihlerin çeşitli ve belirsiz harikalar göstermesi, diğeri ise bir şahıstan değil, topluluktan bahsedilmesi, 'yalancı mesihler' 'yalancı peygamberler' gibi... Bu noktadan hareket eden bazı yazarlar, Hristiyanlıktaki deccal fikrinin bir şahıs değil, topluluk olacağını savunmuşlardır... Şayet bir gün Antiochus Epiphanes'ten ve Pompey'den daha büyük bir dinsiz gelecek olsaydı, inananların kendilerini muhafaza etmeleri için ikaz edilmeleri gerekirdi... Halbuki Matta'da böyle bir ikaz görülmemektedir... Herşey sanki lidersiz cereyan ediyor... Ancak şunu belirtmek gerekir ki, Katolik ilahiyatçılar, ittifaka yakın bir çoğunlukla deccalin bir şahıs olacağı görüşünü savunmaktadırlar...
...
Bazıları da bu üç harfin Yunanca'da safirî harfler olduğunu söylemişlerdir, Arapça'daki 'sin' harfi gibi... 'Sittu mie sittetün ve sittûn' şeklinde telaffuz edildiği zaman yılan sesine benzer bir ses çıkar... Yılan ise İblis'tir... Bazıları ise 7 rakamının olgunluk rakamı olduğunu, 6 rakamı ise 7'ye yakın bir rakam olmasına rağmen ona yetişemeyeceğini söylemişlerdir... Bunun manası şudur: Deccal ne kadar güçlü olursa olsun, yani bir 6 değil, üç 6 olsa yine kuzuya, yani Mesih'e mağlup olur...
...
Yunan asıllı aziz İrenaus (120/202) , deccali şöyle anlatmaktadır: 'Günahkar, katil, tahripçi deccal, yahudi kökenli olup, Dan kabilesinden çıkacaktır... Yeryüzünde üç buçuk sene kalacaktır... Kudüs'e hakim olacaktır.'
Kiliseye mensup yazarlardan olan Tertullian (155/220) , deccal terimini bidatçılara ve bütün isyankarlara teşmil etmektedir... Ona göre deccal, İsa'nın özellikleri olan 'aslan, kuzu, kahraman' gibi sıfatlarını çalacaktır...
...
Hristiyanlık literatürünün yahudilikten fazla etkilendiği Haçlı seferleri dönemi deccal fikrinin gelişmesi için münbit bir zemin teşkil etmiştir... Hatta bu dönemde yahudiler deccalden ümit beklemişlerdir: 'Türk denilen bir deccalin yakında geleceğini, İsrail'in intikamını alacağını ve Hristiyan kiliselerini ahıra dönüştüreceğini yaymışlardır.'
...
Bununla birlikte bazı kaynaklarda Süfyânî başlıbaşına bir kıyamet alâmeti olarak geçer... 360 kişilik bir süvari birliğiyle Şam'a gelecek olan bu şahsın tâbilerinin çoğu evlilikdışı doğan insanlardan oluşur... Âl-i Beytten bir zatla savaşır... Büyük cüsseli, yüzünde çiçek hastalığı izleri, gözünde bir nokta bulunan bir adam şelinde tasvir edilir... Süfyânî'den bahseden kaynaklar onu deccal karakterinde, fakat ne hikmetse deccalden farklı bir kıyamet alâmeti olarak zikrederler...
Bediüzzaman Said Nursi ise Süfyânî'yi İslâm âleminde çıkacak olan deccal şeklinde yorumlamaktadır...
...
Deccalin İstanbul'un fethinden sonra çıkacağı da nakledilir... Bir hadise göre melheme (büyük savaş) , İstanbul'un fethi ve deccalin çıkışı yedi ayda gerçekleşecektir... Diğer bir rivayette de mü'minler İstanbul'u fethettikten sonra kılıçlarını zeytin ağacına asarlar... Tam bu sırada deccalin çıktığı haberini duyarlar... Deccalin çıkacağı zamandaki toplum yapısına işaret edilen bir hadiste nifak ve iman şeklinde iki kamptan bahsedilmektedir... İnsanların böylesine kesin hatlarla ayrılmış iki kampa bölündüğünde deccal çıkacaktır...
...
Toplam 3989 mesaj bulundu