'...bunlar, o taşra kasabası odalarındandı ki, (bazı memleketlerde havanın ve denizin bütün bir kısmı gözle görülmeyen milyonlarca protozoerlerin kokuları ve ışıklarıyla dolu oluşu gibi) içerilerindeki havaya sinmiş bulunan birtakım faziletlerin, hikmetlerin, itiyatların ve bütün bir gizli kapalı, fakat için için taşkın ve mânevi bir hayatın bin bir türlü kokusuyla bizi âdeta afsunlar... Bu kokular, şüphesiz, henüz tabiîliklerini tamamıyla kaybetmiş değildir ve komşu kırla aynı saman rengini taşırlar; fakat meyva bahçelerinden, kiler dolaplarına henüz giren taze yemişlerinden yapılmış, o berrak ve nefis pelteler gibi artık eve kapanmış, insanîleşmiştirler... Gene bu kokular, mevsimden mevsime değişmekle beraber, eve aitleşmiş, evin eşyaları sırasına geçmiştir; kâh, beyaz peltenin ekşimtrak tatlılığını sıcak ekmeğin lezzetiyle tadil ederler; kâh bir köyün duvar saati gibi dakika şaşmazlar; kâh ne vakit gelip ne vakit gittikleri bilinmez, kâh sürtük ve kâh yerleşik, kâh kaygısız ve kâh ihtiyatlıdırlar; kâh bir çamaşırcı kadın gibi titiz ve erkenci, kâh manastırdaki bir kız kadar sofudurlar; kâh endişeyi artıran bir sükûn ve kendi içinde uzun müddet yaşamadan geçip giden bir büyük şiir hazinesi hizmetini gören harcıâlem bir edebiyatla bahtiyardırlar... İşte, bu birer ruh kadar canlı kokuların sindiği veya dolaştığı odalar, aynı zamanda öyle nefis, öyle besleyici bir sessizlikle doludur ki, ben oraya giderken âdeta iştihamın açıldığını hissederdim... Bu his, hele, paskalya haftasının henüz serin olan bir sabahı, ilk Combray'e geldiğim gün, halama ilk ziyaretim esnasında, bir oburluk kelimesiyle ancak ifade edilebilirdi... 'Bonjur! ' demek için doğrudan doğruya halamın yanına girmezden önce beni bir müddet bitişik odada bekletirlerdi... Burada, henüz devam etmekte olan bir gecikmiş kış güneşi, sanki ocağın ateşinin önünde ısınmağa gelirdi... Köylerde birtakım 'fırın saçaklar' veya eski şatolarda birtakım kocaman ocak kubbeleri vardır ki bunların önünde veya altında bulunduğumuz vakit, duyduğumuz inziva rahatlığına bir de kışın şiirini ilâve etmek için dışarıda yağmurların, karların yağmasını, hattâ belki de bir tufan âfetinin zuhurunu dileyeceğimiz gelir... Halamın odasındaki ocak da iki tuğla arasında çıtırdayan ateşiyle etrafı is kokularına bulayarak yanarken bana böyle bir arzu verirdi... Halamı, beni kabul edinceye kadar yan odada beklerken Prie-Dieu ile baş dayanacak yerleri daima birer örgü keten parçasıyla örtülü kadife koltuklar arasında birkaç adım atardım... Bu esnada, ocağın ateşi, güneşli bir nisan sabahının nemli serinliğiyle biraz evvel tazelenmiş olmasına rağmen hâlâ o iştah açıcı kokularla zarlanmış bulunan havayı bir hamur gibi pişirir, incecik tabaklar halinde yoğurur, kızartır, kırıştırır, şişirir ve ondan gözle görülmez fakat elle dokunulur bir taşra pastası, bir nevi kocaman chausson meydana getirirdi... Ve ben, baştanbaşa bir hamur tatlısı haline gelmiş bu odada, yerli dolabın, komodinin, kuşlu duvar kâğıdının daha ince, daha tanıdık, fakat, daha kuru aroma kırıntılarını şöyle üstünkörü bir tattıktan sonra daima itiraf edilemez bir açgözlülükle çiçekli yatak örtüsünün biraz kirlimsi, biraz fazla olmuş meyva kokan, hazmı güç, ikisi ortası, yavan kokusuna dönüyor ve bununla daha ziyade avunuyordum...'
Written in five voices, the Prelude is a poem which opens to us horizons of infinite space through stages of succeeding modulations... But who would expect what Bach prepares for us? For after a Prelude which soars high, comes a Fugue terrestrial and lively...
Most editions indicate grazioso or scherzando... Yet this Fugue is just a gigue... Not so violent as the Finale of the G Minor Concerto (Harpsichord and Strings) , for instance, but retaining nonetheless the marked features of a gigue... Though not grazioso, not scherzando, it must have the verve and the character of a gigue...
From the seventeenth measure on, the motive in the bass -the tail of the subject- imitated by the middle voice, then by the treble, and in the following measure once again by the bass, contains a surprise... This motive I recognize in measure 3 of the Prelude of Bach's English Suite in A Major... It is not marked Gigue in the English Suite, but we find the name in Dieupart, Le Roux, Marchand, etc., above pieces whose motives are analogous to that of the English Suite... This motive was dear to the French clavecinistes (cf. Pirro: l'Esthetique de Bach, p. 430) .
No.3 - La Puerta del vino (Şarap Kapısı) : Debussy'nin İspanya sevgisini gösteren, İspanyolca başlıklı bu prelüd, Re bemol Majör tonda, 2/4'lük Habanera ritminde (Mouvement de Habanera) Elhamra (Alhambra) sarayının küçük ve renkli bir tablosunu yansıtır... Debussy'nin, Manuel de Falla'dan aldığı bir kartpostaldan esinlenerek yazdığı bu renkli ve etkili parça, habanera ritmine karşın, çabuk süslemelerle flamenko stilinden de yankılar taşır... Daha çok Lorca ve Falla'nın otantik havasına yakın olan bu prelüdün 'En şiddetli kuvvetle ve en tutkulu zariflik arasındaki çarpıcı kontrastla' çalınması öngörülmüştür... İki tını yüzeyinin, anlatımın iki tabakasının birbiri üstünde kaydığı parça, çok basit bir malzeme üzerine kurulmuştur... Baslarda habanera temposu şaşmazken, sağ el Cante Jondo'nun (Derin Flamenko) ilginç melodik yapısını sergiler... Prelüd bu keskin kontrastları ve geniş ses hacmiyle dizinin en ilgi çekenlerinden biri olmuş, Fransız besteci ve şef Henri Büsser (1872-1973) tarafından - La Cathédrale engloutie gibi- 1917'de orkestraya uygulanmıştır... Bu form ilerde Ravel'i de ünlü Habanera'sını yazarken etkileyecektir...
10. Fast zu ernst (Hemen hemen ciddî) : Senkoplu ezgiyle ritmi belirleyen bas arasındaki olağanüstü dengeyle dikkat çeken parçada Schumann, çocukların çocuksu, neşeli, dışa dönük olmaları konusunda hafifçe ihtarda bulunur gibidir...
11. Fürchtenmachen (Korkutma) : Bu parçada tekrar oyuna dönülür... Dört kez keskin kontrastlarla beliren, cümle sonlarında hızlanan melodik kısımda, öyküyü anlatanın sesi bazen korkutur, bazen şaka yaptığını ima eder... Bitiş kadansı da çocuksu korkuyu duyurur...
12. Kind im Einschlummern (Uykuya dalan çocuk) : Yüzer gibi bir armoni düzeni, ağırlaşan girişler bu uykuyu belirtir... Derin nefes alışlarını duyuran Schumann, hattâ Mi Majörde güzel bir rüyayı da canlandırır ve nefes alışların ağırlaşması ve hafiflemesi Mi minörden La minöre dönüşen armoni ile uykunun bastırmasını ve pianissimo bas sesiyle tam kendinden geçişi vurgular...
13. Der Dichter spricht (Şair konuşuyor) : Aslında Çocuk Sahneleri sona ermiştir... Sözü şair almış, bu müzikal kısa epilog ile çocukluğun, çocukluğunun mutlu anılarını düşünür gibi konuşması yanında, Clara'ya da beklentilerini duyurmak ister gibidir...
Help, I need somebody,
Help, not just anybody,
Help, you know I need someone, help
When I was younger, so much younger than today
I never needed anybody's help in any way
But now these days are gone, I'm not so self assured
Now I find I've changed my mind and opened up the doors
Help me if you can, I'm feeling down
And I do appreciate you being round
Help me, get my feet back on the ground
Won't you please, please help me?
And now my life has changed in oh so many ways
My independence seems to vanish in the haze
But every now and then I feel so insecure
I know that I just need you like I've never done before
Help me if you can, I'm feeling down
And I do appreciate you being round
Help me, get my feet back on the ground
Won't you please, please help me
When I was younger, so much younger than today
I never needed anybody's help in any way
But now these days are gone, I'm not so self assured
Now I find I've changed my mind and opened up the doors
Help me if you can, I'm feeling down
And I do appreciate you being round
Help me, get my feet back on the ground
Won't you please, please help me, help me, help me...
Hey there lonely girl, lonely girl
Let me make your broken heart like new
Oh, my lonely girl, lonely girl
Don't you know this lonely boy loves you
Ever since he broke your heart you seem so lost
Each time you pass my way
How I long to take your hand
And say don't cry, I'll kiss your tears away
Hey there lonely girl, lonely girl
Let me make your broken heart like new
Oh my lonely girl, lonely girl
Don't you know this lonely boy loves you
You think that only his two lips can kiss your lips
And make your heart stand still
But once you're in my arms you'll see
No one can kiss your lips the way I will
Hey there lonely girl, lonely girl
Let me make your broken heart like new
Oh, my lonely girl, lonely girl
Don't you know this lonely girl loves you
Oh my lonely girl, lonely girl
Don't you know this lonely boy loves you...
Montalto köyündeki panayırı yansıtan canlı bir orkestra prelüdünden sonra perde açılmadan sahneye çıkan gezginci tiyatronun oyuncusu Palyaço Tonio gerçek kişilerden oluşan gerçek olaydan söz eder: Si puo? Signore, signori... (Buraya bakın hanımlar, beyler) sizleri bugün bir prologçu olarak selamlıyorum... Gördüğünüz eğlenceli maskelerin hepsi yalandır; sahneyi ciddiye almayın' diye başlar ve sözlerini 'Oyun başlıyor, perdeyi açın' diye bitirir: 'Andiam! Incominciate! '
Aslında Çaykovski bu viyolonsel eserinde Beethoven'in kendi viyolonsel varyasyonlarında yaptığı gibi gerçek bir Mozart teması kullanmamış, bu zarif müzikte Barok ile Klasik çağlar arasında kalan o çağı anmak, onun en büyük temsilcisi saydığı Mozart'a olan aşırı sevgisini de göstermek istemiştir... Ancak Rokoko (Galant stil = kibar üslup) adını verdiği eser, çok ayrıntılı süslemeleriyle belirginleşen o çağın değil daha çok bu 19. yüzyıl bestecisinin aşırı duygusallığını, romantizmini ve heyecanını yansıtır...
7. ve son Planet, mistik inançların kaynağı olan Neptün, 5/4'lük ölçüde, ağırca (Andante) tempoda, yalnızca iki flütün yumuşak tarzda yorgunca duyurduğu melodiyle başlar... Bölümde temalardan çok, yapının dokusu önem kazanmıştır... Neptün güneş sisteminin o gün için, 4000 milyon kilometreyle en uzak gezegeni olarak biliniyordu ve Pluton ancak 1930'da keşfedilecekti; bu nedenle de en uzak, en anlaşılmaz ve de en mistik olarak kabul ediliyordu... Böylece duyurulan bu flütün ezgisi iki arp ile, tremolo eşlikte tekrarlanarak bu hava korunur... Ksilofonun ses damlalarıyla renklenir... Daha sonra tahta üfleme çalgıların çabukça (Allegretto) tempodaki yeni teması ortamı pek değiştirmez... Bu gizemli havayı, arka planda saklanmış olan kadınlar korosu da, sanki uzaydan işitiliyormuş gibi vokalize destekler ve sanki yine uzaklara gidiyormuş gibi hafifler, söner...
köy anıları
18.10.2008 - 20:24'...bunlar, o taşra kasabası odalarındandı ki, (bazı memleketlerde havanın ve denizin bütün bir kısmı gözle görülmeyen milyonlarca protozoerlerin kokuları ve ışıklarıyla dolu oluşu gibi) içerilerindeki havaya sinmiş bulunan birtakım faziletlerin, hikmetlerin, itiyatların ve bütün bir gizli kapalı, fakat için için taşkın ve mânevi bir hayatın bin bir türlü kokusuyla bizi âdeta afsunlar... Bu kokular, şüphesiz, henüz tabiîliklerini tamamıyla kaybetmiş değildir ve komşu kırla aynı saman rengini taşırlar; fakat meyva bahçelerinden, kiler dolaplarına henüz giren taze yemişlerinden yapılmış, o berrak ve nefis pelteler gibi artık eve kapanmış, insanîleşmiştirler... Gene bu kokular, mevsimden mevsime değişmekle beraber, eve aitleşmiş, evin eşyaları sırasına geçmiştir; kâh, beyaz peltenin ekşimtrak tatlılığını sıcak ekmeğin lezzetiyle tadil ederler; kâh bir köyün duvar saati gibi dakika şaşmazlar; kâh ne vakit gelip ne vakit gittikleri bilinmez, kâh sürtük ve kâh yerleşik, kâh kaygısız ve kâh ihtiyatlıdırlar; kâh bir çamaşırcı kadın gibi titiz ve erkenci, kâh manastırdaki bir kız kadar sofudurlar; kâh endişeyi artıran bir sükûn ve kendi içinde uzun müddet yaşamadan geçip giden bir büyük şiir hazinesi hizmetini gören harcıâlem bir edebiyatla bahtiyardırlar... İşte, bu birer ruh kadar canlı kokuların sindiği veya dolaştığı odalar, aynı zamanda öyle nefis, öyle besleyici bir sessizlikle doludur ki, ben oraya giderken âdeta iştihamın açıldığını hissederdim... Bu his, hele, paskalya haftasının henüz serin olan bir sabahı, ilk Combray'e geldiğim gün, halama ilk ziyaretim esnasında, bir oburluk kelimesiyle ancak ifade edilebilirdi... 'Bonjur! ' demek için doğrudan doğruya halamın yanına girmezden önce beni bir müddet bitişik odada bekletirlerdi... Burada, henüz devam etmekte olan bir gecikmiş kış güneşi, sanki ocağın ateşinin önünde ısınmağa gelirdi... Köylerde birtakım 'fırın saçaklar' veya eski şatolarda birtakım kocaman ocak kubbeleri vardır ki bunların önünde veya altında bulunduğumuz vakit, duyduğumuz inziva rahatlığına bir de kışın şiirini ilâve etmek için dışarıda yağmurların, karların yağmasını, hattâ belki de bir tufan âfetinin zuhurunu dileyeceğimiz gelir... Halamın odasındaki ocak da iki tuğla arasında çıtırdayan ateşiyle etrafı is kokularına bulayarak yanarken bana böyle bir arzu verirdi... Halamı, beni kabul edinceye kadar yan odada beklerken Prie-Dieu ile baş dayanacak yerleri daima birer örgü keten parçasıyla örtülü kadife koltuklar arasında birkaç adım atardım... Bu esnada, ocağın ateşi, güneşli bir nisan sabahının nemli serinliğiyle biraz evvel tazelenmiş olmasına rağmen hâlâ o iştah açıcı kokularla zarlanmış bulunan havayı bir hamur gibi pişirir, incecik tabaklar halinde yoğurur, kızartır, kırıştırır, şişirir ve ondan gözle görülmez fakat elle dokunulur bir taşra pastası, bir nevi kocaman chausson meydana getirirdi... Ve ben, baştanbaşa bir hamur tatlısı haline gelmiş bu odada, yerli dolabın, komodinin, kuşlu duvar kâğıdının daha ince, daha tanıdık, fakat, daha kuru aroma kırıntılarını şöyle üstünkörü bir tattıktan sonra daima itiraf edilemez bir açgözlülükle çiçekli yatak örtüsünün biraz kirlimsi, biraz fazla olmuş meyva kokan, hazmı güç, ikisi ortası, yavan kokusuna dönüyor ve bununla daha ziyade avunuyordum...'
sen yine seni sev
14.10.2008 - 21:23Cathy Carr - Ivory Tower...
well tempered clavier
14.10.2008 - 21:03Prelude and Fugue XI in F Major
Written in five voices, the Prelude is a poem which opens to us horizons of infinite space through stages of succeeding modulations... But who would expect what Bach prepares for us? For after a Prelude which soars high, comes a Fugue terrestrial and lively...
Most editions indicate grazioso or scherzando... Yet this Fugue is just a gigue... Not so violent as the Finale of the G Minor Concerto (Harpsichord and Strings) , for instance, but retaining nonetheless the marked features of a gigue... Though not grazioso, not scherzando, it must have the verve and the character of a gigue...
From the seventeenth measure on, the motive in the bass -the tail of the subject- imitated by the middle voice, then by the treble, and in the following measure once again by the bass, contains a surprise... This motive I recognize in measure 3 of the Prelude of Bach's English Suite in A Major... It is not marked Gigue in the English Suite, but we find the name in Dieupart, Le Roux, Marchand, etc., above pieces whose motives are analogous to that of the English Suite... This motive was dear to the French clavecinistes (cf. Pirro: l'Esthetique de Bach, p. 430) .
sistemi okumak
14.10.2008 - 21:00Bach - Concertos for 2 & 3 Pianos R. G. & J. Casadesus
teknikler ve mistikler
14.10.2008 - 20:59No.3 - La Puerta del vino (Şarap Kapısı) : Debussy'nin İspanya sevgisini gösteren, İspanyolca başlıklı bu prelüd, Re bemol Majör tonda, 2/4'lük Habanera ritminde (Mouvement de Habanera) Elhamra (Alhambra) sarayının küçük ve renkli bir tablosunu yansıtır... Debussy'nin, Manuel de Falla'dan aldığı bir kartpostaldan esinlenerek yazdığı bu renkli ve etkili parça, habanera ritmine karşın, çabuk süslemelerle flamenko stilinden de yankılar taşır... Daha çok Lorca ve Falla'nın otantik havasına yakın olan bu prelüdün 'En şiddetli kuvvetle ve en tutkulu zariflik arasındaki çarpıcı kontrastla' çalınması öngörülmüştür... İki tını yüzeyinin, anlatımın iki tabakasının birbiri üstünde kaydığı parça, çok basit bir malzeme üzerine kurulmuştur... Baslarda habanera temposu şaşmazken, sağ el Cante Jondo'nun (Derin Flamenko) ilginç melodik yapısını sergiler... Prelüd bu keskin kontrastları ve geniş ses hacmiyle dizinin en ilgi çekenlerinden biri olmuş, Fransız besteci ve şef Henri Büsser (1872-1973) tarafından - La Cathédrale engloutie gibi- 1917'de orkestraya uygulanmıştır... Bu form ilerde Ravel'i de ünlü Habanera'sını yazarken etkileyecektir...
düşgözlü
14.10.2008 - 20:5110. Fast zu ernst (Hemen hemen ciddî) : Senkoplu ezgiyle ritmi belirleyen bas arasındaki olağanüstü dengeyle dikkat çeken parçada Schumann, çocukların çocuksu, neşeli, dışa dönük olmaları konusunda hafifçe ihtarda bulunur gibidir...
11. Fürchtenmachen (Korkutma) : Bu parçada tekrar oyuna dönülür... Dört kez keskin kontrastlarla beliren, cümle sonlarında hızlanan melodik kısımda, öyküyü anlatanın sesi bazen korkutur, bazen şaka yaptığını ima eder... Bitiş kadansı da çocuksu korkuyu duyurur...
12. Kind im Einschlummern (Uykuya dalan çocuk) : Yüzer gibi bir armoni düzeni, ağırlaşan girişler bu uykuyu belirtir... Derin nefes alışlarını duyuran Schumann, hattâ Mi Majörde güzel bir rüyayı da canlandırır ve nefes alışların ağırlaşması ve hafiflemesi Mi minörden La minöre dönüşen armoni ile uykunun bastırmasını ve pianissimo bas sesiyle tam kendinden geçişi vurgular...
13. Der Dichter spricht (Şair konuşuyor) : Aslında Çocuk Sahneleri sona ermiştir... Sözü şair almış, bu müzikal kısa epilog ile çocukluğun, çocukluğunun mutlu anılarını düşünür gibi konuşması yanında, Clara'ya da beklentilerini duyurmak ister gibidir...
henry purcell
12.10.2008 - 20:55Gordion Düğümü...
sana ihtiyacım var
12.10.2008 - 20:44Help, I need somebody,
Help, not just anybody,
Help, you know I need someone, help
When I was younger, so much younger than today
I never needed anybody's help in any way
But now these days are gone, I'm not so self assured
Now I find I've changed my mind and opened up the doors
Help me if you can, I'm feeling down
And I do appreciate you being round
Help me, get my feet back on the ground
Won't you please, please help me?
And now my life has changed in oh so many ways
My independence seems to vanish in the haze
But every now and then I feel so insecure
I know that I just need you like I've never done before
Help me if you can, I'm feeling down
And I do appreciate you being round
Help me, get my feet back on the ground
Won't you please, please help me
When I was younger, so much younger than today
I never needed anybody's help in any way
But now these days are gone, I'm not so self assured
Now I find I've changed my mind and opened up the doors
Help me if you can, I'm feeling down
And I do appreciate you being round
Help me, get my feet back on the ground
Won't you please, please help me, help me, help me...
aşkın ritmi
12.10.2008 - 20:39Aretha Franklin - I Say A Little Prayer...
amelie
12.10.2008 - 20:27Hey there lonely girl, lonely girl
Let me make your broken heart like new
Oh, my lonely girl, lonely girl
Don't you know this lonely boy loves you
Ever since he broke your heart you seem so lost
Each time you pass my way
How I long to take your hand
And say don't cry, I'll kiss your tears away
Hey there lonely girl, lonely girl
Let me make your broken heart like new
Oh my lonely girl, lonely girl
Don't you know this lonely boy loves you
You think that only his two lips can kiss your lips
And make your heart stand still
But once you're in my arms you'll see
No one can kiss your lips the way I will
Hey there lonely girl, lonely girl
Let me make your broken heart like new
Oh, my lonely girl, lonely girl
Don't you know this lonely girl loves you
Oh my lonely girl, lonely girl
Don't you know this lonely boy loves you...
tekel
12.10.2008 - 20:21'Immortel (ad vitam) '
Enki Bilal
Münzevî kalbler
10.10.2008 - 18:17Chicago - If you leave me now...
aşkı öldürmek
10.10.2008 - 18:11'Sevmek zamanı' (1965)
Metin Erksan
severek ayrılmak zorunda kalmak
10.10.2008 - 18:08Bilirsen mi sennen niye küsmüşem
Bahmadın üzüme size gelende
Ona göre bu dostluğu kesmişem
Kem bahırsan üzbe üze gelende
Kerem olub men oduna yanaram
Dostuma dost düşmenime yamanam
Men arifem işareden ganaram
Kelmeyi başlayıb söze gelende
Şeydâ diyer heç gedrimi bilmedin
Dost oluban bir üzüme gülmedin
Vede verib vedemize gelmedin
Ne demiştik geze geze gelende...
yalnızlığın halleri
10.10.2008 - 18:06Bobby Vinton - Mr. Lonely...
film replikleri
10.10.2008 - 18:00- A daughter is much better... That way you won't have a son who'll grow up to be like you...
(Night On Earth)
ya sev ya sevmediğini açıkça söyle
10.10.2008 - 17:56I'm Looking Through You...
Hiç gelmeyecek birini özlemek
10.10.2008 - 17:50Natasha Bedingfield - Soulmate...
köy anıları
07.10.2008 - 23:19Mother Nature's Son...
Theatre Of Tragedy
07.10.2008 - 23:17...
Montalto köyündeki panayırı yansıtan canlı bir orkestra prelüdünden sonra perde açılmadan sahneye çıkan gezginci tiyatronun oyuncusu Palyaço Tonio gerçek kişilerden oluşan gerçek olaydan söz eder: Si puo? Signore, signori... (Buraya bakın hanımlar, beyler) sizleri bugün bir prologçu olarak selamlıyorum... Gördüğünüz eğlenceli maskelerin hepsi yalandır; sahneyi ciddiye almayın' diye başlar ve sözlerini 'Oyun başlıyor, perdeyi açın' diye bitirir: 'Andiam! Incominciate! '
...
ROKOKO
07.10.2008 - 23:09...
Aslında Çaykovski bu viyolonsel eserinde Beethoven'in kendi viyolonsel varyasyonlarında yaptığı gibi gerçek bir Mozart teması kullanmamış, bu zarif müzikte Barok ile Klasik çağlar arasında kalan o çağı anmak, onun en büyük temsilcisi saydığı Mozart'a olan aşırı sevgisini de göstermek istemiştir... Ancak Rokoko (Galant stil = kibar üslup) adını verdiği eser, çok ayrıntılı süslemeleriyle belirginleşen o çağın değil daha çok bu 19. yüzyıl bestecisinin aşırı duygusallığını, romantizmini ve heyecanını yansıtır...
...
sıfır noktası
07.10.2008 - 23:06'Niagara' (1953)
Henry Hathaway
Duygu açlığı
07.10.2008 - 23:01Cyndi Lauper - Girls Just Wanna Have Fun...
gustav holst
07.10.2008 - 22:557. ve son Planet, mistik inançların kaynağı olan Neptün, 5/4'lük ölçüde, ağırca (Andante) tempoda, yalnızca iki flütün yumuşak tarzda yorgunca duyurduğu melodiyle başlar... Bölümde temalardan çok, yapının dokusu önem kazanmıştır... Neptün güneş sisteminin o gün için, 4000 milyon kilometreyle en uzak gezegeni olarak biliniyordu ve Pluton ancak 1930'da keşfedilecekti; bu nedenle de en uzak, en anlaşılmaz ve de en mistik olarak kabul ediliyordu... Böylece duyurulan bu flütün ezgisi iki arp ile, tremolo eşlikte tekrarlanarak bu hava korunur... Ksilofonun ses damlalarıyla renklenir... Daha sonra tahta üfleme çalgıların çabukça (Allegretto) tempodaki yeni teması ortamı pek değiştirmez... Bu gizemli havayı, arka planda saklanmış olan kadınlar korosu da, sanki uzaydan işitiliyormuş gibi vokalize destekler ve sanki yine uzaklara gidiyormuş gibi hafifler, söner...
Toplam 3989 mesaj bulundu