Abdulkadir Kahraman Adlı Üyenin Nedir Yazılar ...

  • civciv

    29.05.2003 - 16:44

    Terimle falan alakası yok bu kelimenin sadece bir derdimi ifade etmek istedim...

    Bugün dışarıda gezerken civciv satışının başladığını gördüm ve yine cinnet geçirdim...

    Niye sokakta civciv satılır? Civciv alanlar vardır tabiki ama ben kimsenin evinde tavuk yada horoz görmüyorum....

    Evet evet..çocuklarımız öldürsün diye civciv alıyoruz...hemde rengarenk civcivler.....

    Saçma gelebilir size ama bana dert oldu bugün... civciv satılmasın yaa... o kadar şirinler ki çocuklar güzelliklerine
    aldanıp istiyorlar ama ölecek..işte bunu çocuk bilmez...anne mi? baba mı? onlar hiç bilmez... tahmin ediyorum ki sorsak şöyle bir cevap verirler:

    'Biz almasak yumurta olarak kalacaklar ve yiyeceğiz..daha mı iyi? '....

    Neyse lafı uzatmayım ama şu civciv işini lütfen düşünüp etrafınıza anlatın.....

  • cemil meriç

    27.05.2003 - 15:59

    Kavgayı bir ağacın yapraklarına yazmak isterim, Sonbahar gelsin ve kurusun diye.

    Nefreti karların üzerine yazmak isterim, Güneş açınca karlar erisin diye.

    Dostluk ve sevgiyi tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterim, Onlarla birlikte büyüsün ve Tüm dünyayı sarsın diye...

    Cemil Meriç'in değil..yazmak geldi içimden...biri mesaj atmışta......

  • ağlamak

    20.05.2003 - 08:29

    Bir gece ağladım...

    Belki o gecenin hatrına.....

    Hani ağladığım gecenin.....

  • fuzuli

    20.05.2003 - 07:49

    MURABBA


    Perişan halin oldum sormadın hal-i perişanım
    Gamından derde düştüm kılmadın tedbir-i dermanım
    Ne dersin rüzgarım böyle mi geçsin güzel hanım
    Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

    Esir-i dam-ı aşkın olalı senden vefa görmem
    Seni her kanda görsem ehl-i derde aşina görmem
    Vefa vü aşinalık resmini senden reva görmem
    Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

    Değer her dem vefasız çerh yayından bana bin ok
    Kime şerh eyleyem kim mihnet ü enduh u derdim çok
    Sana kaldı mürüvvet senden özge hiç kimsem yok
    Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

    Gözümden dembedem bağrım ezip yaşım gibi gitme
    Seni terk eylemezem çün ben beni sen dahi terk eyleme
    İgen hem zalim olma ben gibi mazlumu incitme
    Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

    Katı gönlün neden bu zulm ile bidade ragıbtır
    Güzeller sen tegi olmaz cefa senden vaciptir
    Senin tek nazenine nazenin işler münasiptir
    Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

    Nazar kılmazsan ehl-i derd gözden akıdan seyle
    Yamanlıktır işin uşşak ile yahşı mıdır böyle
    Gel Allah'ı seversen bendene cevr eyleme lutf eyle
    Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

    Fuzuli şive-i ihsanın ister bir gedayındır
    Dirildikçe seg-i kuyun ölende hak-i payındır
    Gerek öldür gerek ko hükm hükmün ray rayındır
    Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım...


    FUZULİ

  • mevlana

    20.05.2003 - 07:31

    MEN BENDE-İ KUR'ANEM EGER CAN DAREM
    MEN HÂK-İ REH-İ MUHAMMED MUHTAREM
    EGER NAKL KUNED CÜZ İN KES EZ GÜFTAREM
    BİZAREM EZ U VEZ AN SUHEN BİZAREM...

    HZ. MEVLANA

    Bu canım var oldukça ben Kur'ana tutsağım
    Muhammed Mustafanın yolundaki toprağım
    Benden başka bir sözü nakledenler olursa
    Hem onu söyleyenden hem o sözden uzağım

  • aşk

    20.05.2003 - 07:18

    Artık inan bana muhacir kızı
    Dinle ve kabul et itirafımı
    Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
    Alev alev sardı her tarafımı
    Artık inan bana muhacir kızı....

    Sezai Karakoc

  • şiir

    17.05.2003 - 11:18

    Sanmayınız mihnet-i gam bülbüle gülden geldi
    Kafese girdi, belâ başına dilden geldi...

  • divan edebiyatı

    17.05.2003 - 11:11

    Bir masal devrinin kelimelere aksetmiş hali...

    Kapağı kilitli hazine...

    Yüzü peçeli güzellik...

    İftiraya uğramış iffet...

    İfade özgürlüğünün estetik formu...

    Aşkın, nefretin, kahramanlığın, hicvin...kısaca hayatın efsanevi telaffuzu...

    Anlaşılmamanın acı kaderi.....

    Mazinin gözyaşları...

    İstikbalin umutları....

    Ben divanı hala anlayamadım...sadece anlayamadığımı anladım...anlayamayanlar bu yüzden kızamıyorum....

    Sivrisinek saz değil ya bu....

  • yalnızlık

    17.05.2003 - 10:36

    Hani bir şarkıda:

    'Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar
    Yeryüzünde sizin kadar yalnızım
    Bir haykırsam belki duyulur sesim
    Ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım'

    Diyor ya... işte öyle..

    Yalnızım
    Yanızısın
    Yalnız
    Yalnızız
    Yalnızsınız
    Yalnızlar...

    Evet öyle ama.....

  • cemil meriç

    16.05.2003 - 08:02

    Ölen ölür... fikirleriyle yaşar..

    Artık fikirler üzerinde konuşma vakti geldi herhalde...

    Cemil Meriç tersine tercüme hamlesinden bahseder.

    Çok mühim bir mevzu.Bunun üstünde çok konuşmalı çok çalışmalıyız.

    Dünya bizi tanımıyor, bizim de kendimizi tanıtma adına pek çabamız yok..

    Yazarlarımızın eserleri acilen yabancı dillere çevrilmelidir.Bu şekilde yazarlarımız tanışan dünya insanı tarihimizle, kültürümüzle yani bizimle tanışmış olacak.

    Tersine tercüme hamlesi çok geç kalınmış bir adım olsa da batı dünyasının ve diğer ülkelerin ilgi duyacağı bir kültür transferinin başlangıcı olacağına inanıyorum...

    Bu tercümeler belli bir döneme ait olmamalı bilakis çok geniş bir zaman dilimini içine almalıdır.Bu noktada hazin olan bizim şu anda bir asır önce yazılmış eserleri bile okuyamıyor olmamamızdır... neyse bu sorun rahat aşılır ve böyle bir hamle ile hayal edemeyeceğimiz kapılar açılabilir önümüzde..

    Kimbilir belki de bunca eser veren yazarlarımız pek okuma alışkanlığı olmayan kendi halkları için değil de günün birinde tercüme edileceğini düşünerek eserlerini dünya milletleri için kaleme almışlardır....

    Muhabbetle

  • efkar

    16.05.2003 - 07:27

    Loncalar mutlu biraderlere hep kâr dağıtır,
    Bizim avareler akşamları efkâr dağıtır.

    Arif Nihat Asya

  • allah (c.c)

    15.05.2003 - 08:39

    Hz. İsa birgün uçurumun kenarından aşağı bakmaktadır.

    Şeytan yanına gelir ve kulağına fısıldar:

    'Atlasana aşağı, eğer kaderinde ölmek varsa ölürsün yok eğer daha ecelin gelmemişse zaten ölmezsin....'

    Hz. İsa o müthiş cevabını verir:

    'Allah insanı imtihan eder ama insan Allah'ı imtihan edemez..'

    .
    .
    .

  • cemil meriç

    15.05.2003 - 07:45

    'Öldürülmesi gereken ölüler var....'

    Cemil Meriç

    Ne güzel bir tespit.... hele şu günlerde......

  • aşk

    13.05.2003 - 08:55

    Şimdi size bişey söyleyeceğim. bir sır. gizli. kimseye söylemek yok. hazır mısınız?
    Güneş bu sabah bulutların arkasından yavaşça gökyüzüne yükselirken sapsarıydı ve boğaz kıpırtısız bir şekilde saygı duruşundaydı tam da o sırada bir kaç martı umursamazca kanat çırpıp uzaklara kaçtı bir de bir kaç gemi sıraya dizilmiş boğazı geçiyordu. bi de sanırım bugün kuş bayramı. hepsi çok sevinçli, çok heyecanlı. avaz avaz kanat çırpıyorlar. Allah Allah bu kuşlar bişey mi anlatmak istiyorlar?

  • hiciv

    13.05.2003 - 08:48

    Aynı şeyleri tekrarlamaktan

    Dinleyicileri uyuttu;

    Nihayet kendisinin de

    Esneyeceği tuttu...

    Ağzını bir açtı ki,

    Mikrofonu yuttu...

    Arif Nihat Asya

  • hiciv

    13.05.2003 - 08:47

    Gündüzlere taç giydirecek akşam yok,

    Her gün arefeymiş, ne yazık bayram yok,

    Mevzu sayısız, model bol, eller fırça,

    Bez var, boya var bizde fakat ressam yok...

    Arif Nihat Asya

  • hiciv

    13.05.2003 - 08:40

    Sadrazam Talat Paşa, bir gün Neyzen Tevfik'e devlet dairelerinden birinde kâtiplik önerir. Neyzen Tevfik:
    -Kâtip olacağım da ne olacak? Diye sorar. Teşekkür beklerken böyle bir soru ile karşılaşınca şaşıran Talat Paşa, memurluk katlarını altta üste sıralar:
    -Önce şu, sonra bu...
    Neyzen'in hâlâ hoşnut olmadığını sezince de, şöyle sürdürür:
    -Daha sonra vekil, nâzır, kim bilir belki de sadrazam...
    Neyzen'in yanıtı yine bir soru olur:
    -Ya sonra?
    Talat Paşa, bir an duraksar, 'sonrası' padişahliktır çünkü. İster istemez:
    -Hiç!
    Der. Bu yanıt karşısında güler ve şöyle der Neyzen Tevfik:
    -Ben bugün de 'hiç'im! Sonu 'hiç' olduktan sonra bunca zahmete ne gerek var?

  • hiciv

    13.05.2003 - 08:31

    Padişahım bir dirahta döndü kim guya vatan,

    Her gün bir baltadan bir şahı hâli kalmıyor.

    Gam değil amma bu mülkün böyle elden gitmesi.

    Git gide zulmetmeye elde ahali kalmıyor.

    (diraht: ağaç – şah: dal – hâli: uzak)

    Şair Eşref

  • hiciv

    13.05.2003 - 08:30

    Hasırcızade’den bir gün yeni Müslüman olmuş yoksul bir gayrimüslim için yardım istemişler. Mehmet Ağa da o zamanın en değerli parası olan iki tane “El-Gâzi” altını yardımda bulunmuş. Fakat arkasından bir nükte savurmadan edememiş:

    “Müslüman oldu bir Kâfir, şehid oldu iki Gâzi.”

  • hiciv

    13.05.2003 - 08:29

    19. yy. âlim ve şairlerinden Gaziantepli Hasırcızade Mehmet Ağa, devrinin en nüktedan kişilerinden biriymiş. Dönemin devlet adamlarından Fuat Paşa ile de tanışıklığı olan Hasırcızade Mehmet, Paşayla görüştüğü bir gün, gözü onun parmağındaki yüzüğe takılmış. Fuat paşa sormuş:

    - Taşına mı bakıyorsunuz?

    - Evet Paşam.

    - Elmastır.

    - Ne faydası var, yani ne getirir?

    - Yüzük taşı ne getirecek Mehmet Ağa?

    - Benim de babadan kalma iki taşım var, senede yüz altın getirirler.

    - Yaa, ne taşı bunlar?

    - Değirmen taşı paşam.

  • hiciv

    13.05.2003 - 08:28

    Namık Kemal, kötü bir havada kayıkla Beşiktaş’tan Üsküdar’a geçiyormuş. Deniz bir ara iyice azmış ve kayığı alabora etmeye başlamış. Namık Kemal “ah” “vah” diye korku belirtileri göstermiş. Kendisine refakat edenlerden biri büyük şaire sitem etmiş:

    - Üstadım, biz de kayıktayız; bizimki de can. Yalnız siz niye telaş ediyorsunuz?

    Namık Kemal, yazı ve konuşmalarıyla milletin sesini duyurmaya çalıştığını hissettirecek şu karşılığı vermiş:

    - Kendi canımı, sizin canınızı düşündüğünüzün çeyreği kadar düşünmem. Benim endişemin sebebi, bu kayık batarsa onunla birlikte kamuoyunun da batacak olmasıdır.

  • hiciv

    13.05.2003 - 08:26

    İmparatorluk dönemi şairlerinin en esprililerinden biri olan şair Haşmet’in (18. yy.) kendine göre aptalca işler yapanların adını kaydettiği gizli bir defteri varmış. Kim ahmakça, akılsızca bir iş yapsa adını oraya işlermiş. Haşmet’in böyle bir defter tuttuğundan haberdar olan padişah (3. Mustafa) bir yolunu bulup bu defteri elde etmiş. Padişah zevk ve merakla bu defteri karıştırırken, aptalca işler yapanların listesi demek olan bu defterde kendi adına da rastlamış. Hemen şair Haşmet’in huzuruna çıkarılmasını emretmiş. Şair karşısına çıkınca vakit kaybetmeden paylamaya başlamış:

    - Bu ne küstahlık! Sen nasıl oluyor da benim adımı böyle aptallar listesine kaydediyorsun?

    - Efendimiz sakin olunuz, izah edeyim. Siz geçenlerde baş seyise yüklü bir para vererek cins bir Arap atı almaya gönderdiniz. O kadar parayla Arabistan’a gönderilen kimse artık geri döner mi? Bunun için sizin adınız da orada bulunuyor.

    - Peki, ya baş seyis geri dönerse?

    - Kolayı var efendimiz, sizin adınızı siler onunkini yazarız...

  • hiciv

    13.05.2003 - 08:25

    Fitnat Hanım, çok güzel, henüz sakalı bile çıkmamış bakkal çırağı bir delikanlıya âşık olmuş. Bu nedenle bir bahane bulup sık sık bakkala, delikanlıyı görmeye gelirmiş. Bunu duyanlar delikanlıya, “Fitnat Hanım gelip sana dikkatle baktığı zaman ‘çok bakma güzel, âteş-i hüsnümle (güzelliğimin ateşiyle) yanarsın’ de.” diye öğretmişler. Gerçekten Fitnat Hanım gelip kendisine bakınca delikanlı bu dizeyi söylemiş. Şair, hazır cevap Fitnat Hanım da hemen cevabı yapıştırmış:

    Hattın (sakalın) çıkınca sen de beni mumla ararsın!

  • hiciv

    13.05.2003 - 08:24

    Osmanlı imparatorluğunda yetişmiş bir iki kadın şairden biri olan Fitnat Hanım ile çağdaşları olan Koca Ragıp Paşa ve Şair Haşmet arasında geçtiği rivayet edilen bir çok olay anlatılmaktadır. Bu üç kişi ellerine fırsat düştüğünde birbirini kıyasıya iğnelemekten de geri durmazlarmış. Ragıp Paşa’nın da, Haşmet’in de Fitnat Hanıma aşk duyguları besledikleri de bilinmektedir.

    Bir kurban bayramı arefesinde, Fitnat Hanım kurbanlık almak için Beyazıt çevresinde dolaşıyormuş. Şair Haşmet de oradaymış. Haşmet gökte ararken yerde bulduğu Fitnat Hanımı görünce hemen önünde bir reverans yapıp bir emri olup olmadığını sormuş. Fitnat Hanım bir emri bulunmadığını, bayram için kurbanlık bir koç alacağını söylemiş. Haşmet takılmadan edememiş:

    - Bu bayram kulunuzu kurban etseniz olmaz mı?

    - Maalesef olmaz, çünkü bu bayram boynuzsuz bir koç kurban edeceğim.

Toplam 404 mesaj bulundu