Turan Orak Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkınd ...

  • Işık German Ersoy
    Işık German Ersoy

    04.02.2025 - 23:36

    Site arkadaşımız Sn. Turan Orak
    << DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN >>

  • Hüsamettin Sungur
    Hüsamettin Sungur

    04.02.2021 - 07:22

    DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN

  • Işık German Ersoy
    Işık German Ersoy

    04.02.2017 - 19:50

    Şair arkadaşımız Sayın Turan Orak

    ** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...**

    - Ayrıca sizi sitemizdeki bu saygın gruplarımızda aramızda görmek
    dileklerimizle sen kalın.

    * Dr.Jivago - Işık German Ersoy *
    * Antoloji Sitesi Yetkili Şairler Grubu *
    * Antoloji.Com Gruplar Kurucu Ve Yöneticileri *
    * Antoloji.Com Çağdaş Şair Yazarlar Birliği *
    * Evrensel Sanatçılar Birliği ESB *
    * Özgür Şair-Yazarlar Birliği *
    * Antoloji Sitesi Üyeler Birliği *

  • NİCE MUTLU YILLAR DİLERİM :)

    Bu Gün senin doğum günün Şimdi bu mutluluğuna sımsıkı sarıl ve bırakma ümidini koskoca bir yıl boyunca hiç yitirme sevdiklerinle Nice Mutlu Yıllara ve yaşlara Saygı ve Sevgilerimle.

  • Bilal Özcan
    Bilal Özcan

    04.02.2014 - 07:40

    Doğum Gününüzü Can-ı Gönülden Kutlar sağlık,sıhhat, huzur ve mutluluk dolu nice nice yıllar dilerim.
    Sevgi, Saygı ve Muhabbetle

  • NİCE MUTLU YILLAR DİLERİM :)

    Bu Gün senin doğum günün sen daima gül bu kutlama sevgi, neşe ve iyi dilekler ve mutluluk içermektedir. Bir dakika için yaşamında seni düşünen birilerinin olduğunun sevincini hisset ve mutlu ol! Şimdi bu mutluluğuna sımsıkı sarıl ve bırakma ümidini koskoca bir yıl boyunca hiç yitirme! İyi ki doğdun. Nice Mutlu Yıllara ve yaşlara Saygı ve Sevgilerimle.

  • Emine Tokgöz
    Emine Tokgöz

    04.02.2012 - 07:53

    Tüm sevdikleriniz ve sevenlerinizle nice mutlu sağlıklı senelere.Doğum Gününüz Kutlu Olsun.

    Saygılar

  • Sinan Karakaş
    Sinan Karakaş

    04.02.2010 - 23:49

    Değerli arkadaşım, bu gün sizin doğum gününüz,iyi ki doğmuş ve iyiki sevenleriniz olmuş ve siz sevenlerinizi mutlu kılmışsınız.Selam ve Saygılarımla

    Doğum Günü

    D oğduğunda bilmezdin dünyada misafirsin
    O ysa nadir bulunan değerli bir safirsin
    G eçmiş günlere göre bu gün daha mahirsin
    U marım her geçen gün biraz daha tahirsin
    M addenle hayal değil dünden daha sahisin


    G ünün kutlu olmalı iyi ki doğmuşsunuz
    Ü zmesin sizi kimse siz hakkı bulmuşsunuz
    N edamet kulun işi siz nadim olmuşsunuz
    Ü stelik bu alemde gül gibi kokmuşsunuz
    N ezafeti yüreğe,elbet indirmişsiniz,
    Ü midi saklı tutup,hayatı bilmişsiniz,
    Z aman akıp gitmekte,siz bunu görmüşsünüz.


    K utlu olsun bu günün,kutlu olsun her günün,
    U marım ağlamazsın,hep görülsün güldüğün,
    T efekküre yönelsin,bakışın temayülün,
    L ebinden çıktığında,karşılansın isteğin,
    U zaklarda değildir,yakındır mutluluğun.


    O lsun diye dilerim,bu günlerin hep kutlu,
    L ayıksın mutluluğa,günlerin olsun mutlu,
    S ıkıntılı olmasın,yarınların umutlu,
    U mduğunu bulursun,yaşarsın hep onurlu,
    N ezaket içersinde,her şeyi yap şuurlu.

    Sinan Karakaş

  • Salih Kozan
    Salih Kozan

    04.02.2010 - 08:53

    ♥ (¯`´•.¸(¯`´•.¸ _______ღ ♥ ღ _______ ¸.•´´¯) ¸.•´´¯) ♥
    ♥ -==-♥ °°DOGUM GÜNÜNÜZ°°♥ HAYIRLI OLSUN-==-♥
    ♥ (_¸.•´´(_¸.•´´_¯¯¯¯¯¯¯ღ ♥ ღ ¯¯¯¯¯¯¯ `´•.¸_) `´•.¸_) ♥

    DEĞERLİ KARDEŞİM DOĞUM GÜNÜNÜZ HAYIRLARA VESİLE OLSUN
    RABBİM SAĞLIKLI HAYIRLI UZUN ÖMÜRLER VERSİN İNŞ



    İHVANİ PAYLAŞIM PLATFORMU

  • Ahmet Tahsin Çınar
    Ahmet Tahsin Çınar

    18.01.2010 - 18:19

    HASAN KEYF VE İKİ DEĞERLİ ŞAİR TURANY ORAK VE BEHÇET YANİ


    Sabah erkenden kalkarak banyo yapıp tıraş oluyorum. Güneydoğu Anadolu'da kırk altıncı gün ve her geçen gün daha bir seviyorum her şeyi. Yyirmi beş sene önce memurken de gelmiştim Diyarbakır'a. O zaman da çok hoşlanmıştım; buralar henüz bozulmamış büyük şehirler gibi diye düşünmüştüm. Şimdi yirmi beş yıl sonra çok şükür yine adetiyle, insanlığıyla ve insana saygısıyla bozulmamış bir coğrafya buluyorum.


    Bu gün Batman'a gideceğim ve orada iki kıymetli şairle buluşacağım; Turan Orak ve Behçet Yani. Her ikisini de Behçet Yani'nin Ankara’da Hayal Şair Kafe de imza gününde tanımıştım. Aralığın dokuzu ve soğuk bir kış günüydü, Sevil Nizamoğulları, Nazlıhan Hasköylü, Zeynep Nilgün, Reşide Sarıkavak, Filiz Kılınç, Ramazan Topoğlu, İsmail Doğan, Cumhur Karaca ve şu an anımsayamadığım pek çok şair arkadaş da gelmişti. Turan Orak'ı zaman zaman Ankara etkinliklerinde görüyorum ama Behcet Yani'yi üç yıldır görmemiştim.


    Yanımda bir kaç koli kitap var Van'a, yine bir başka sevgili şair dostumuz Orhan Demirtaş'a ulaştırılacak; okul aile birliği başkanı olduğu okulun kütüphanesine konulmak üzere. Bu ulaştırma işini de Turan Orak üstlendi. Dayanışma içinde olmak nasıl güzel bir şey, herkes kendine düşeni yüksünmeden yapıyor, umut dolup yola koyuluyorum.


    Sabahın erken saatlerinde buluşuyoruz, herkesin yüzünde gülücükler. Turan mayıs ayındaki Gölbaşı etkinliğinden bu yana hiç değişmemiş, Behçet Yani evlenip çocuklanmış ama yüzü değişmemiş, öpüşüp iltifatlar yağdırıyoruz birbirimize. “Bir kahvehanede oturalım.” diyorum “Olmaz.”diyorlar ve otomobilin yönünü Hasan Keyf'e döndürüyoruz. Hasan Keyf Batman'a yirmi beş otuz km mesafede. Sağ kolumuzda Dicle bir görünüp bir kayboluyor, tarlalar buğday ekilmiş, dört parmak kadar da büyümüş; cennet gibi uzanıyor sıradağların sınırına kadar. İnsanın içini ürperten dar vadilerden geçiyoruz, burada yıllardır çekilen özgürlük çilesini ve umut eylemlerinin izlerini hatırlıyoruz. Köklü bir toprak reformu olmadan özgürlük zor diye düşünüyorum, yetmişli yıllardan kalma bir alışkanlıkla. Haklı mıyım, haksız mıyım, düşünmeye vakit bırakmıyor konuşmalar, Köprüyü geçip Hasan Keyf’e girerken ağzım bir karış açık kalıyor. Sanki Kapadokya'dayım, bir peri bacaları eksik; hemen yanında gümüş ışıklar saçarak akan Dicle fazla.


    Acıkmışız, dostlar da sabah kahvaltısını yapamadılar sayemde. Köprünün bitiminde hemen sağda bir tarafı Dicle’ye bakan lokantanın balkonuna oturuyoruz; içimden yöresel yemekleri var mı ki acep diye geçiriyorum. Ortaya karışık bir büyük tepsi getiriyorlar; pidenin, kebabın yanında birkaç parça da kızartılmış balık. Balık olması beni şaşırtıyor; önce tadını sonra da adını merak ediyorum. Şabot diye bir balıkmış ve Türkçe adı yok; tabi ki olmaz, çünkü bu balıktan Türkiye’nin başka bir yöresinde de yok. Tadı derseniz böyle güzel bir balık yemedim, bu yazımı okuyan şanslı kişilere tavsiye ederim, yolunuz Hasan Keyf'e düşerse, yemek vakti olmasa bile bu balıktan tatmadan geçmeyin.


    Kaleye doğru yürüyoruz, otoparkın dışında hiç bir şeyden para almıyorlar, yani bir müze parası ödemiyorsunuz. Kültür Bakanlığı en küçük bir ören yerini bile paralı yaparken burayı nasıl yapmamış hayrette kalıyorum; aşağı yukarı beş kilometre kare ören sahası ve tadına doyulmaz Dicle manzaraları.


    Behçet Yani yörenin tarihi geçmişinden bahsediyor, bu konuda her yerde pek çok döküman bulmak mümkün ama Behçet'in anlattıklarını her yerde bulmak mümkün değil. Kaleye girerken yol üzerindeki güzel minareli caminin hikâyesini anlatıyor:


    Minare yapan bir usta ve bir kalfa varmış. Kalfa bir gün ustasına “Artık bana ustalık vermelisin ben de kendi minarelerimi yapmalıyım.” demiş. Ustası da “Daha sen usta olamadın, şu karşı mahalleye bir minare de sen başla, eğer benden evvel bitirirsen sana ustalık veririm, eğer ben senden evvel bitirirsem gelir seni minareden atarım.” demiş. Her ikisi de minarelerini yapmaya başlamışlar; usta minaresini bitirip kalfanın bulunduğu yere geldiğinde daha minarenin bitmemiş olduğunu görmüş ve kalfaya seslenmiş: “İn aşağıya seni öldüreceğim, eğer inmezsen ben gelir seni oradan aşağıya atarım.” Kalfa “ Gel at o zaman.” diye minareden seslenmiş. Usta minareye tırmanmış tam şerefeye çıkmış ki, kalfa aşağıda. Hemen öfkeyle aşağıya inmiş ama ne görsün, kalfa bu kez minarenin tepesinde. Meğer ki kalfa minareye iki çıkış merdivenli yapmış. Ustası birinden çıkarken o öbüründen inmiş; o ustası aşağıya inerken de o diğerinden yukarıya çıkmış. Bu duruma şaşıran ustası da kalfanın ustalığını onaylamış. Biz de kalfayı takdir ederek kaleye doğru yürüyoruz. Bir suskunluk oluyor ve Turan Orak'ın:


    “zordur
    “alev alev yanan yüreklerdeki yangınları söndürmek
    “bir cehennem sıcaklığında şiirler yazmak
    “bir idama cellat olmak kadar zor

    “kim bilir kaç defa ölümün soğuk yüzüne baktım
    “kaç defa terkettim kendimi
    “kaç defa intiharlara aktım
    “kaç defa kefenledim bedenimi “ dizelerini hatırlıyor ve bu satırların şairine bakıyorum. Sevgisi uzun, saygısı uzun, kendisi uzun bir adam Turan Orak. Bende uyandırdığı yankılardan habersiz yanımız sıra yürüyor.


    Yarısı düzlenmiş yüksekliği elli metreden fazla dik bir kayanın önüne geliyoruz. Behçet Yani yeniden anlatmaya başlıyor. Burada taş ustası iki kardeş yaşıyorlarmış vakti zamanında. Kimseler tırmanmasın diye taşları düzleştiriyorlarmış. İşin yarısında kardeşlerden birin düşüp ölmüş ve kalan kardeş büyük bir bunalıma girmiş. Mademki ölüm her yerde var, bu kadar tedbire ne gerek var diye düşünmüş ve işi yarım bırakmış.

    Ben de eşim öldüğünde; işte tüm gördükleri, bildikleri ve öğrendikleri ile gitti; ne gerek var okumaya ve yeni yerleri görmeye diye düşünmüştüm. Demek ki binlerce yıl evvel de ölüm aynı şekilde etkiliyor insanı. Ama bir gün bile yaşayacaksan, tüm bildiklerine ve öğrendiklerine ihtiyaç vardır, diyerek yeniden sarıldım okumaya. Yeniden hayat doldum ve yeni yerlerin keşfine çıktım. Dicle solumuzda böyle devinip akarken; yüzümüzü yalayan rüzgârın bir daha geri dönmesi mümkün değilken, yaşamaktan cayılması nasıl mümkün olur, bunu anlamak zor. Turan Orak yanım sıra yürüyor. Her iki şair de önüme geçmemekte çok dikkatli davranıyorlar. Merdivende, kapıda ve manzaraya bakmakta ilk sıra benim. Tekrar duygu sağanaklarına yakalanıyorum ve Turan'ın bir şiiri daha geliyor aklıma:


    “hüznün
    “dökülsün kaygısı nöbetlerin yalnızlıklarından
    “sigara dumanlarına boğulmasın hayâller
    “ürkekliği ruhumdaki tutuklu serçe
    “sıyrılsın korkuların girdaplarından

    “öksürüklü uykular ölsün artık istiyorum
    “katil bir gece olsun veremsi sensizliklere
    “bir yanımda ölü umutları bekletiyorum
    “bir yanımda
    “isyân büyütüyorum sessizliklere “

    Kapılarda ve merdivenlerde gösterdikleri tevazuyu şiirde göstermiyorlar diye düşünüyorum. Yüzüme sessiz bir gülme yayılıyor.


    Bu kez uzakta bir noktayı gösteriyor Behcet Yani. Ben üç tarafını görüyorum bulunduğum yerden ve üç yanı da uçurum. Buralarda bir Bey varmış eskiden diye devam ediyor, güzel bir de kızı varmış. Bir de fakir çoban tabii ki. Gönül bu ya, çobana kapılmış Bey'in kızı. Bey köpürmüş. Bir ev yaptırıp kızı buraya hapsetmiş. Çaresiz kalan çoban işte o kayalıklardan kendini atıp ölmüş. Bir an Ferhat’la Şirin'e gidiyorum. Kerem ile Aslı hikâyesini hatırlıyorum, Leyla ile Mecnun’ da da böyle, sevdalı erkekler hikâyenin sonunda ya yanıp ya paralanıyorlar. Bunda bir haksızlık var diye düşünüyorum. Şirin, Ferhat’ın ölümünü hazırlayacak kadar aptal mı? Aslı fistanının düğmelerini kendisi çözseydi Kerem kahredip yanmazdı diye düşünürken; çağdaş yazarlarımızdan dizeler hatırlıyorum Kerem'i aratmayacak; hatta Behçet Yani'nin şiirlerinde bile var:



    “Bakınca cennet gözlerine
    “Yıldızların içinde en yıldız
    “Yeşilin içinde en yeşil
    “Gülüş gülüş güzelleşen…
    “Nehirlerin içinde en nehir
    “Aşkların içinde en aşk
    “Hasret hasret kabaran!
    “Bir kuş ki kanat kanat…
    “Bir çocuk doğuracak gibi oluyorum
    “Bakınca gözlerine Allah’a yaklaşıyorum
    “Yoksulluk azalıyor yeryüzünde yüzünün
    “Bulutlar dağılıyor gülümsemene bak
    “Cennet gözlerinden sürgün etme beni “
    Aklıma Kerem'in, Mecnun 'un, Ferhat'ın da şair olduğu geliyor. Ancak bir şair ölür sevdiğinin uğruna diye düşünüp, şapkamın güneşi gölgelemesine güvenip rahatça kızarıyorum.


    Batman'a dönerken yol boyu şiirden ve edebiyattan söz ediyoruz. İkinci Yeni'nin Türk okuruna bir şey katmadığında birleşip yok sayıyoruz.


    Bir süre sonra Hasan Keyf'de yapılacak olan barajın suları yükselecek ve binlerce yıllık tarih sonsuza kadar sular altında kalacak. Böyle bir değerli hazineyi torunlarına taşımayacak olan siyasetçilerin mantığını anlamakta zorlanıyoruz. On bin yıllık bir geçmiş, otuz yıl ömrü olan bir baraj için nasıl feda edilebilir, elektrik enerjisi olarak ülkemize getirisi, turizm getirisinden daha mı büyük. Otuz yıl çalışacak bir elektrik fabrikası için binlerce yıl daha yaşayacak ve dünya mirası olacak nitelikteki tarihi kalıntılar sonsuza kadar nasıl yok edilebilir. Bu yok ediş mantığı Japonya'ya atılan atom bombasına emir veren mantıkla eş değerdedir.


    Batman'da Broka Sanat Kafe'de oturup çayları yudumlarken ortak dostumuz Reşide Sarıkavak'ın burada yapmış olduğu etkinliği konuşup kulaklarını çınlatıyoruz. Tekrar buluşmak için sözleştikten sonra ben Silvan’a dönmek için yola koyuluyorum; içim dışım, koynum ve gögüs cebim de dostluk dolu.


    Her iki şaire sevgim baki.

  • Salih Kozan
    Salih Kozan

    06.01.2010 - 18:26


    ♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ ..♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ ..♥ .♥ .♥ .♥
    Değer verdiğimiz kardeşimiz saygıdeğer bir şahsiyettir
    Etkili ve seviyeli paylaşım atmosferi
    İHVANİ PAYLAŞIM PLATFORMU –Değerli bir üyesidir
    Kendisiyle paylaşım yapmaktan onur duyarız …….
    ♥ ♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ ..♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ ..♥ .♥ .♥

  • Mehmet Kahvecioğlu
    Mehmet Kahvecioğlu

    20.09.2009 - 17:11

    ... Bayramınız kutlu olsun sevdiklerinizle Nice mutlu bayramlar dilerim. Dil sayesindedir ki insanlar duygularını, düşüncelerini, hayallerini, gördüklerini birbirlerine aktarırlar. Dil, kendimizi anlatmamızı, başkalarını da anlamamızı sağlar. Dil olmasaydı geçmiş nesillerin birikimlerinden yararlanamaz kendi birikimlerimizi de gelecek nesillere aktaramazdık. Üç bin çıvarında olduğu tahmin edilen dil'e gönül isterdi ki ayrı ayrı tebrik ve kutlamalarda bulunabilmek. Ses, harf, resim, mimik kendine göre anlam ifade eden her şey semboldür. Anlaşma aracımız olan dil ses ve harflerden oluşmaktadır. Ses ile Bayramınızı kutlamam mümkün değil, ancak harflerden oluşan sevgi bağı üç kelime ile lütfen kabul edin. Saygılarımla BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.
    Mehmet Kahvecioğlu

  • Boğaz Esintisi Grubu
    Boğaz Esintisi Grubu

    05.07.2008 - 01:25

    İstanbul'un incisi boğaz esintisinin üyesi....aramızda olmanızdan cok mutluyuz...tüm sevgiler yüreğinizde serinlik esintisi olsun.....

  • Fatih Güler
    Fatih Güler

    15.03.2008 - 22:36

    İstanbul Rüzgarı grubum sizinle olmaktan gurur duyuyor abim

    Saygılar

  • Tükenmez Kelam
    Tükenmez Kelam

    03.08.2007 - 01:20

    '_GüLüNüN_SoLDuĞu_AkŞaM_' grup kurucusu olarak grubumuza hoş geldiniz diyorum..mutlu paylaşımlar adına merhaba :)

  • Samet Bayram
    Samet Bayram

    30.06.2007 - 20:26

    ...*Bir dost yüzüne ihtiyaç duyduğunda başını kaldır ve gökyüzüne bak.Gündüzleri bulutların,geceleri yıldızların arkasından gülümsüyor olacağım... *
    ***Yaşamın Rengi' adlı grubuma ^^ hoşgeldiniz.^^

Toplam 16 mesaj bulundu