Topal Kuşlar Antoloji.com

hippolyte, lambaların solgun ışığı vuranmindelerlere uzanmış sessizce duruyordu,ve toy gençkızlığının perdesini kaldırangüçlü okşayışları, dalgın, düşünüyordu.sabah uyandığında nasıl başını yolcuçevirip mavi ufka bakarsa, tıpkı öyle,henüz uzaklardaki gökleri arıyordufırtınalı bir anın ürküttüğü gözlerle.ölgün halkalardaki o tembel gözyaşları,bitkin, perişan hali, şehvetli üzgün teni,hurda silahlar gibi terk edilmiş kollarıve her şey süslüyordu narin güzelliğini.dişlediği avını öldürmeyip gözleyengüçlü bir hayvan gibi, delphine, eteklerinde,dingin ve kıvanç dolu, baktıkça alevlenengözlerini örtmüştü hippolyte’in üstüne.güçlü güzellik ince güzellik önünde dizçökmüş ve şarabını içerken utkusunun,dermek istercesine ağzından tatlı bir söz,uzanıyordu ona doğru, sevdalı, tutkun.kurbanının gözünde arıyordu durmadanarzunun şakıdığı sessiz ilahilerive uzun ahlar gibi gözkapağından çıkanşükran duygularını, o tatlı sözcükleri.-dedi: 'nedir düşüncen, ne dersin olanlara?hoyratça soldururlar, hippolyte, tatlı yürek,ilk güllerin kutsal adağını o kaba,o yaban soluklara asla sunmaman gerek.benim öpüşüm, akşam, büyük, saydam gölleriokşayan susineği gibi yumuşacıktır,erkeklerin dudağı saban demiri gibi,tekerler gibi oyar, acı izler bırakır;atlar, öküzler gibi geçerler üzerinden,çiğnenirsin altında insafsız ayakların,hippolyte, kızkardeşim, yüzünü bana dön sen,ruhumsun, her şeyimsin ve öteki yanımsın,kutsal merhem, çevir o yıldızlı gözlerini,bir tek bakışın bana yeter, ey tatlı bacım,daha loş arzuların kaldırıp perdesinisonsuz düşler içinde seni uyutacağım!'hippolyte genç başını kaldırdı usul usul:-'pişmanlık duymuyorum, hiç de nankör değilimama, ağır bir akşam yemeği yemiş gibisıkıntılı ve öyle endişe içindeyim.sanki kanlı bir ufkun her yandan kapattığıişlek, uzun yollara beni sokmak isteyeno yoğun ve o kara hayalet taburlarıçökmüşçesine ağır bir yük altındayım ben,diyebiliyorsan de bana, dehşetim, ruhum,yakışıksız, garip bir eylemde bulunduk mu?sen 'meleğim!' dedikçe korkudan titriyorum,yine de dudaklarım gidiyor sana doğru.kalbimin sonsuza dek sahibi, kızkardeşim,artık tek düşüncemsin, öyle bakma yüzüme,beni yakacakları ateş ve cehennemim,günahımın ilki, ilk nedeni olsan bile'öfkeyle silkeleyip perişan yelesini,delphine, demir kürsüde tepinir gibi, birden,gözleri çakmak çakmak, güçlü bir sesle, dedi:-'kim söz edebilirmiş aşk varken cehnnemden?binlerce lanet olsun, o ilk hayalci kimse,lanet o budalaya, o dürüstlük satana,çözümsüz ve kısır bir sorunu benimseyipaşka dürüstlük denen saçmalığı katana!serin ile sıcağı, gündüz ile geceyigizemli bir uyumda görmek isteyen bir kaz,bir işe yaramayan inmeli bedeninisevda denen o kızıl güneşte ısıtamaz!git, istersen aptal bir nişanlı bul kendine;kızoğlankız bir kalbi hoyrat öpüşlere sun;koşa koşa, dağlanmış göğsünü, bil ki, yinebana getireceksin, azapla dolu, solgun...bu dünyada herkesin bir tek sahibi vardır!'çocuk birden acıyla haykırdı: -'duyuyorum,şu an tüm varlığımda, benliğimde derin biruçurum açılıyor; kalbimdir bu uçurum!volkan gibi yakıcı -ve boşluk gibi derin!euménide’in, elinde meşale, kanına dekyaktığı bu ejderin, bu inleyen yüreğinkanmayan susuzluğu dinmiyor, dinmeyecek.kopalım bu dünyadan, perdeleri çekelim,dinlendirsin öpüşler yorgun yüreğimizi!derin göğüslerinde yok olmak, tüm dileğim,ve bulmak mezarların uzak serinliğini!'-inin, durmadan inin, ey acıklı kurbanlar,inin, sonsuz, ölümsüz cehennemin yolundanuçurumun dibine dalın, orda tüm suçlarkamçılanıp göklerden gelmeyen bir rüzgârlakaynar, fırtınaların, kasırgaların korkunçuğultusunda, koşun en son noktasına dekarzuların, ki onlar dinmek bilmeyecek hiçcezanız tutkunuzun karşılığı olacak;tek serin ışık sızmayacak mahzeninizeve işte, yarıklardan, sokak feneri gibiyanan kızgın mikroplar giriyor içeriye,korkunç kokularıyla kaplıyor gövdenizi.kıvancınızın buruk, doyumsuz kısırlığısusuzluğu dindirip derinizi geriyor,şehvetli teninizin öfkeli rüzgârlarıetinizi bir bayrak misali titretiyor.insanlardan uzakta, gezginler, hükümlüler,koşun aç kurtlar gibi çöllere akın akın;yazgınızı kendiniz yazın, düzensiz ruhlar,içinizde kökleşen sonsuzluktan sakının Baudelaire
..

Devamını Oku
  • Topal Kuşlar
    Topal Kuşlar 11.06.2009 - 03:46

    teşekkürler :)

  • Cem Selim
    Cem Selim 08.06.2009 - 17:21

    'O gün gelsin, neşemiz tazelensin de gör,
    Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör,
    Seyreyle gülü, bülbülü,
    Çifter çifter aylar gökyüzünde,
    Her gece ayın on dördü..'



    NERGİS İLE YANKI
    Nergis dünyaya geldiğinde
    Su perisi olan anası
    Ona baktı da uzun uzun
    Ya bu dünya güzeli çocuk
    Gö ...

Toplam 2 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR