Sığındığım düşler adasında gördüm güneşi, ayla sarmaş dolaş. Meğer ne çok seviyorlarmış birbirlerini. Işığım sensin diyordu ay. Başını güneşin göğsüne yaslamış, güneşin kalbinin tınılarını dinliyor ve bitmesin diyordu bu an. Masumlukla, sevecenlikle ve duyguyla uykuya daldıkları an; topladım yıldızları bir bir, örttüm üzerlerine. Ayrıldım oradan…
Uyanmıştım. Tatlı bir tebessüm yerleşmişti yüzüme o sabah. İmkânsız bir şeydi gördüğüm düş. Ay, güneşle sarmaş dolaş gezebilir miydi hiç? Hem sonra n’olurdu dünyanın düzeni? Mevsimler küs olmazlar mıydı o zaman? Hangi baharda tomurcuklanırdı çiçekler ya da çiçekler için bir mevsim olur muydu acaba? Yağmur mu yağardı en çok? Beklide en çok kar? Ya! Sahi o zaman dünyayı sarmaz mıydı kardan adamlar?
Düş işte benimki. Dikeni severim düşlerde, gülü güzel diye. Dikenin acısındaki tadı keşfederim. Haa bir de, uzun kumsalları vardır sığındığım düşler adasının. Her gece kumsalda, yıldızlar ve yakamozlarla kurarım çilingir sofrasını. Ortada ateş yakarız önce, sonra yığılırız etrafına. Hiç şaşmaz, sohbetin en koyu yerinde çıkar ortaya her zamanki deniz kaplumbağası. Gitarını da hiç yanından ayırmaz kerata. Bir görseniz hınzır mı hınzır bir şey. Eski 45’ liklerden çalar bize deniz kaplumbağası. O çalar, biz söyleriz. O çalar biz hüznü yeniden keşfederiz dudaklarımızdan akan her tınıda. Yıldızlar, yakamozlar, ben ve hınzır kaplumbağa dünyanın en şen, kardeşten de ileri yarenleriyiz.
Gecenin ilerleyen saatlerinde; yıldızlar, yakamozlar ve hınzır deniz kaplumbağası bir olup, ısrarla bir şiir oku derler bana. Yaşayarak yazdıklarımdan ve natamam dizelerimden birkaç satır okur, gözlerimin buğusuyla uyanırım her sabah.
“Kayıtsız Zamanlardan Kalma Bir Düş Hatırası”
09.11.2009 Sınırkent Duygulu Duygusuz / Tekil Dünyalı Yusuf BOZAN
PLATONYA / DÜŞLER ADASI...........
Sığındığım düşler adasında gördüm güneşi, ayla sarmaş dolaş. Meğer ne çok seviyorlarmış birbirlerini. Işığım sensin diyordu ay. Başını güneşin göğsüne yaslamış, güneşin kalbinin tınılarını dinliyor ve bitmesin diyordu bu an. Masumlukla, sevecenlikle ve duyguyla uykuya daldıkları an; topladım yıldızları bir bir, örttüm üzerlerine. Ayrıldım oradan…
Uyanmıştım. Tatlı bir tebessüm yerleşmişti yüzüme o sabah. İmkânsız bir şeydi gördüğüm düş. Ay, güneşle sarmaş dolaş gezebilir miydi hiç? Hem sonra n’olurdu dünyanın düzeni? Mevsimler küs olmazlar mıydı o zaman? Hangi baharda tomurcuklanırdı çiçekler ya da çiçekler için bir mevsim olur muydu acaba? Yağmur mu yağardı en çok? Beklide en çok kar? Ya! Sahi o zaman dünyayı sarmaz mıydı kardan adamlar?
Düş işte benimki. Dikeni severim düşlerde, gülü güzel diye. Dikenin acısındaki tadı keşfederim. Haa bir de, uzun kumsalları vardır sığındığım düşler adasının. Her gece kumsalda, yıldızlar ve yakamozlarla kurarım çilingir sofrasını. Ortada ateş yakarız önce, sonra yığılırız etrafına. Hiç şaşmaz, sohbetin en koyu yerinde çıkar ortaya her zamanki deniz kaplumbağası. Gitarını da hiç yanından ayırmaz kerata. Bir görseniz hınzır mı hınzır bir şey. Eski 45’ liklerden çalar bize deniz kaplumbağası. O çalar, biz söyleriz. O çalar biz hüznü yeniden keşfederiz dudaklarımızdan akan her tınıda. Yıldızlar, yakamozlar, ben ve hınzır kaplumbağa dünyanın en şen, kardeşten de ileri yarenleriyiz.
Gecenin ilerleyen saatlerinde; yıldızlar, yakamozlar ve hınzır deniz kaplumbağası bir olup, ısrarla bir şiir oku derler bana. Yaşayarak yazdıklarımdan ve natamam dizelerimden birkaç satır okur, gözlerimin buğusuyla uyanırım her sabah.
“Kayıtsız Zamanlardan Kalma Bir Düş Hatırası”
09.11.2009 Sınırkent
Duygulu Duygusuz / Tekil Dünyalı
Yusuf BOZAN