Muhteşem ötesi...Kemana adeta kendi içindeki fırtınaları aksettiren,ruha direkt etki eden,derinliklerinizde iz bırakıp sözcüklere dönüşen,görünenin ardındaki görünmeyeni algılamak ve hissetmek isteyen zihinler için derin manalarla içeren bir keman sanatçısı...Kemanına bu kadar hakim ve fakat bu kadar pallas bir virtüöz...
Dinlemenizi önerebileceğim parçaları...'pari kojaie,enroozha,sang e khaaraa,taghatam deh'
Kıl dönmesi daha anne karnında cenin iken,hücrelerin yapısal aşamasında ters giden birşeylerin olduğu ve bir kaç kıl kökü tam gelişmeden üzerini deri hücrelerinin kapladığı ve zamanla yaş ilerledikçe bu kıl veya kılların sürekli uzamasıyla bir yumak haline gelip kişiye rahatsızlık vermesiyle anlaşılan bir hastalıktır...daha çok erkeklerde görülür..
Dip not: Tamamen kendi hipotezimdir..Eğer tıbba girseydim büyük çığırlar açabilirdim...:p
Her peygamber vazifelidir.Peygamber,vazifeyi bizatihi almaz,kendisi meydana getirir...Peygamber olup da varlıklara evrenin bilgisini nakledecek olan kimse,bu ödevini yerine getirmeden önce yüksek ruhsal yönetici sisteme,bu ödeve talip olduğuna dair beyanda bulunur.
Şimdilerde üzümden çok çekirdeğinde şifa arayışları başladı...Kilosunun bilmem kaç olduğu bu çekirdeklerin piyasada bulmak için mısır çarşısına bir zahmet gitmeniz gerekiyor...
Çocukluğumda rüyamda süliyetini görmüştüm...Gökyüzünde tüm ihtişamı ile bulutlardan oluşan yüzü hala gözlerimin önünde...
Ey dünün çocuğu,geleceğin büyüğü...
Mısırlıların sahip olduğu tüm bilimin mirascısı olan kitap, (Tekvin) geleceğin biliminin tohumlarını taşımaktadır...Doğanın sahip olduğu en derin ve en gizemli ne varsa,insan zihninin kavrayabildiği tüm mucizelere ve ruhun sahip olduğu en büyük yüceliğe o sahiptir...
Gökyüzü babamdır,dünyaya gelmemi o sağladı.Ailem,beni beni çevreleyen tüm göksel mevcudattır.Anam,yüce topraktır.Yüzeyinin en yüksek yeri onun döl yatağıdır..Baba,kendi karısı ve kızı olanın rahmini orada döller..
Bundan yüzyıllar önce,kuru otların yandığı bir ateşin alazladığı toprak sunağın önündeki veda şairi işte böyle söylüyormuş.
Derin bir ileri görüşlülüğün,yüce bir şuurun yansıdığı bu garip sözler,insanlığın ikili kökenini de içermekte adeta..İnsanın ilahi simgesi,yeryüzünden önce ve de ondan üstün yaratılmıştır…
Ruhunun kökeni semavidir.İnsanın bedeni ise kozmik bir öz tarafından döllenen dünyasal öğretilerin ürünü olduğunu sembolize etmiştir.Gizli sırlar lisanında,Uranüs ve yüce ana’nın kucaklaşmaları,dünyasal tohumları döllemekle görevli ruh ya da ruhsal monat yağmurlarını simgelemiş…
Onları maddeyi dağınık ve cansız bir kütle olmaktan çıkaran düzenleyici ilkelerdir.Dünya yüzeyinin,veda şairince toprağın rahmi olarak isimlendirilen en yüksek kısmı,insan ırklarının beşiği olan kıtaları ve dağları işaret etmektedir.
Gökyüzüne gelince,yunanlıların uranüs’ü varuna görünmeyen fizik ötesi,ölümsüz ve zihinsel düzeni simgeler..uzayın ve zamanın tüm sonsuzluğunu kucaklar…
(Varuna terimini nedir’e ekledim ve fakat bir türlü kabul görmüyor) (Varuna: başlıca veda tanrılarından biriymiş.kökeni,taa hint’in ahura mazdasına kadar bağlıymış.kozmik düzenin koruyucusu olarak kabul edilirmiş…yalancıları cezalandırdığına ancak içtenlikle pişmanlık duyan kimseleri bağışladığına inanılan bir tanrıymış…)
Sokrat eflatunun hayatında devrimler yapan ilk ve son filozoftur…
Şöyle ki;
Bir gün Eflatun,Akademinin bahçelerinde gençlerle sohbet edip duran Sokrat’la tanışır.Sokrat,doğru ve yanlış’tan,güzel’den,iyi,den ve gerçekten bahsediyordu..Şair,filozofun yanına yaklaşıp onu dinlemiş,ertesi gün yine gelmiş ve ondan sonraki günlerde de gelmeye devam etmiş…
Birkaç hafta sonra,zihninde tam bir devrim gerçekleşmiş.O mutlu genç adam,yanılsamalarla yüklü şair kendini tanıyamıyordu artık…Düşünce tarzı,hayatının amacı değişmişti..Ruh doğurtan diyen kişinin kelamı sayesinde yeni bir eflatun olmuştu…
Peki ne olmuştu..?
Bu satir suratlı mantıkçı acaba nasıl bir büyü yapmıştı da o yakışıklı (yakışıklı derken onu görenlerin yalancısıyım,yoksa cidden görmüşlüğüm yok) her neyse yakışıklı,cana yakın Eflatun’u lüxten,zevklerden ve şiirden vazgeçirmiş,dünya nimetlerine paşalar gibi sırt çevirme yoluna sokmuştur…
İyi niyetli bir adam olan Sokrat çok sade ama çok da garip bir adamdı..(Bizzat görüp tanıştım) …Bir heykeltıraşın oğluydu ve ergenlik çağındayken Üç Gras (Venüs’ün üç tanrıça arkadaşı) heykelini yapmıştı..
Ardından,mermer yerine kendi ruhunu yontmayı tercih ettiğini söyleyerek yontma kalemini fırlatıp atmış (atılan kalemi ele geçirdim,saklıyorum) ve o andan itibaren,hayatını bilgelik anlayışına adamıştı.Daha sonraları ise beden eğitimi okullarında,halk meydanında,tiyatroda genç insanlarla,sanatçılarla,filozoflarla konuşurken ve onlara iddia ettikleri şeylerin kanıtlarını sorgularken görülmeye başlamıştı…
Tabi sofistler o sıralarda,çekirge bulutları gibi Atina’nın üzerine üşüşüp cirit atıyorlardı…Sofist,filozofun sahtesi ve canlı inkarıdır…tıpkı demogogların,devlet adamlarının,ikiyüzlülerin,din adamlarının,kara büyücülerin,gerçek modların iğrenç birer taklidi olmaları gibi…(Bilal’in imitasyon olması gibi bişey) …:p
Sofistin Yunan versiyonu diğerlerine göre daha incelikli,daha mantıklı ve daha aşındırıcıdır,ancak bu tür,gerileyip çöken tüm uygarlıklarda var olmuştur…Sofistlerin sayıları,çürümekte olan bir cesetteki kurtlar misali (iğrenç bir benzetme oldu ama idare edin işte) birden vahim bir derecede artmıştı.Adları ister ateist,ister nihilist,ister pesimist olsun tüm sofistler her çağda birbirine benzemekteydiler.
Her zaman için,en yüce hakikat ve hayat demek olan Tanrı’yı ve ruhu inkar etmişlerdir…bunlar hakikat ile safsata arasında fark olmadığını söyleyen sofist bozuntularıydı…ne türde olursa olsun her fikri ve onun tersini ispatlayabileceklerine dair kendilerine güvenleri öyle güçlüydü ki güçten başka adalet olmadığını,kişinin kendi görüşünden başka doğru olmadığını iddia ediyorlardı…Bununla tatmin oluyor,dersleri için yüksek ücret ödüyecek enayi bulup,genç insanları yoldan çıkarıp,entrikalar çevirmeleri ve zorbalık yapmaları için kışkırtıyorlardı…
Sokrat,kendi kendini yetiştirmek isteyen cahil bir insan gibi,içe işleyen yumuşaklığıyla,eşsiz saflığıyla sofistlerin yanına yaklaşmaktaydı…Sonra,art arda sorduğu sorularla onları,iddia ettiklerinin tersini söylemeye ve aslında neden bahsettiklerini bile bilmediklerini açık yüreklilikle itiraf etmeye zorlamaktaydı…
Bunun ardından Sokrat,evrenin bilgisine sahipmiş gibi davranan bu sofistlerin aslında hiçbir şeyin ne nedenini ne de ilkesini bilmediklerini ortaya çıkarmakta,böylelikle onların sesini kestikten sonra hiçbir zafer sarhoşluğuna kapılmayıp,yanıtları ile bir şey öğrenmesini sağladıkları için onlara gülümseyerek teşekkür etmekte ve aslında hiçbir şey bilmediğini bilmenin,gerçek bilgeliğin başlangıcı olduğunu söylemekteydi…
Hımm peki Sokrat neye inanmakta ve neyi ileri sürmekteydi..?
Tanrıyı inkar etmiyordu,şehirdeki diğer insanlar gibi ona ibadet ediyordu ama onun doğasına nüfuz edilemez olduğunu da söylüyordu…Okullarda öğretilen fizikten ve metafizikten hiçbir şey anlamadığını da itiraf ediyordu…Önemli olanın,insanın doğru ve hakiki olana inanması ve bunu,kendi hayatında uygulaması olduğunu söylüyordu.
Sokrat Areopaj (areopaj:Solon'dan itibaren eski arhontlar'dan teşkil edilmekte olan ve en ciddi türden cinai olayları yargılamakla yükümlü bulunan Atina yüksek mahkemesine denir..) tarafından ölüme mahkum edilip de baldıran zehrini içtikten sonra etrafını saran öğrencilerinin arasında öldüğünde,Eflatun onun öğrencisi olalı bir kaç yıl olmuştu...
Eflatun ile ilgili bilgileri daha sonraya saklıyorum...
Ancak Apollon sokrat hakkında ne düşündüğü sorulduğunda,Piti (Piti için nedire bakınız lütfen) Ondan daha özgür,daha adil ve daha zeki bir insan yoktur diye yanıtlamıştır...
İsa'nın hayatı ve havariler'in işleri isimli eserleri ile ünlü olan Fransız yazardır...Dillerin ve dinlerin tarihi üzerine çalışmış akılcı bir yazar olduğu kayıtlara geçmiştir...
Bir dinin temel ilkeleri içinde kalan anlamını taşıdığı gibi,gelenekçi,geleneğe bağlı anlamını da taşımaktadır...Bu sıfatı burada,ikinci anlamıyla kabul etmek daha yerinde olacaktır...
Nedense gelenekçiler,işin aslını ve incesini araştırmaktan genellikle uzak durmaktadırlar...
(neyse bu gecelik bu kadar nedircilik yeter...34 mışılistan 432 plakalı yolcu otobüsüde gelmiş bulunmakta...Ben kaçtım)
Heykeltraşın oğlu olan sokrat, Yunan filozofudur..Öğretisini düzenli bir biçimde sunmamış ve hiç bir kitap da yazmamıştır..Her türlü dogmatik öğretinin karşısına dikilmiştir...Hakikati ve kendi öz çelişkilerini,muhatabına sorular sorarak buldurma metodunu benimsemiş ve uygulamıştır...Sofistiklerle mücadele eden,tarihe mal olan bir şahsiyettir...
Bu, ulaştığım son haznesinden çıkardıklarım aşkın... Elde son kalan, hani sana son gidecek olan, hani seni son görecek olan, hani son lokma ekmeğim gibi yani.... Bu en son dökülen yaprağı dallarımın.... M ...
alo fetva hattı
30.08.2009 - 02:49Diyanet işlerinin başlatmış olduğu ' Sor sorunu,al elcevabını' sistemidir..
Herşey de olduğu gibi bunun da suyunu çıkaran insankızlarımız bakın ne tür sorular soruyormuş... ;))
-alo fetva hattı mı..?
-buyrun?
-sabah namazı kaç rekat..?
-4 rekat
-oldu sağolun
öğle 11:48
-alo fetva hattı mı..?
-evet buyrun
-öğle namazı kaç rekat..?
-10 efendim
-oldu sağolun
ikindi vakti 14:56
-alo fetva hattı mı..?
-evet buyrun
-ikindi namazı kaç rekat..?
-8 rekat kılacaksınız
-oldu oldu sağol
akşam 17:43
-alo fetva hattı mı..?
-evet buyrun
-akşam namazı kaç rekat..?
-beşşşşş
-oldu sağolun
gece 22:35
-alo fetva hattı mı..?
-hımpsss..evet evet burası...
-yats...
-on üç rekat gerizekalı kadın..!
-yok yok ben yatsanıza artık diyecektim..geç oldu...
Fared Farjad
30.08.2009 - 02:11Anlamıyorum..! Bir insan kemanının yayıyla nasıl bir başkasının yüreğin bu kadar titretebilir..?
Fared Farjad
30.08.2009 - 02:01Muhteşem ötesi...Kemana adeta kendi içindeki fırtınaları aksettiren,ruha direkt etki eden,derinliklerinizde iz bırakıp sözcüklere dönüşen,görünenin ardındaki görünmeyeni algılamak ve hissetmek isteyen zihinler için derin manalarla içeren bir keman sanatçısı...Kemanına bu kadar hakim ve fakat bu kadar pallas bir virtüöz...
Dinlemenizi önerebileceğim parçaları...'pari kojaie,enroozha,sang e khaaraa,taghatam deh'
kıl dönmesi
28.08.2009 - 19:38Kıl dönmesi daha anne karnında cenin iken,hücrelerin yapısal aşamasında ters giden birşeylerin olduğu ve bir kaç kıl kökü tam gelişmeden üzerini deri hücrelerinin kapladığı ve zamanla yaş ilerledikçe bu kıl veya kılların sürekli uzamasıyla bir yumak haline gelip kişiye rahatsızlık vermesiyle anlaşılan bir hastalıktır...daha çok erkeklerde görülür..
Dip not: Tamamen kendi hipotezimdir..Eğer tıbba girseydim büyük çığırlar açabilirdim...:p
kehanet
28.08.2009 - 02:20Kehanet,çeşitli devirlerin tüm halkları arasında,varlığını çok çeşitli biçimlerde sürdürmüştür...Bu sürdürüş günümüzde hala mevcuttur..
hiç
28.08.2009 - 02:15Hiçlikte bir varlıktır...
Otomobili bozulan insankızı aracını bir tamirci ustasına götürür ve sorar...
-Usta nesi var arabanın
Cevap çok enteresan
- HİÇ
Demek ki hiç varlığın sembolü...
nabız
28.08.2009 - 01:54Her zaman düşük olan öyle ki bazen hiç duyulup hissedilmeyen,ardından tansiyonun düşük hemen tuzlu ayran içmelisin dedirten şey..
peri
28.08.2009 - 01:50Dişi cin...
peygamber
28.08.2009 - 01:47Her peygamber vazifelidir.Peygamber,vazifeyi bizatihi almaz,kendisi meydana getirir...Peygamber olup da varlıklara evrenin bilgisini nakledecek olan kimse,bu ödevini yerine getirmeden önce yüksek ruhsal yönetici sisteme,bu ödeve talip olduğuna dair beyanda bulunur.
bazen
28.08.2009 - 01:41Bazen evren enerjisini insanlığın hayrına ve selametine kullanmak üzere kendimi yoğunlaştırarak,bir paratoner vazifesi göresim geliyor...:p
üzüm
28.08.2009 - 01:26Şimdilerde üzümden çok çekirdeğinde şifa arayışları başladı...Kilosunun bilmem kaç olduğu bu çekirdeklerin piyasada bulmak için mısır çarşısına bir zahmet gitmeniz gerekiyor...
insan
28.08.2009 - 01:21Mümbit varlıktır...yatırım yaptıkça verim alırsınız...
musa
27.08.2009 - 23:04Çocukluğumda rüyamda süliyetini görmüştüm...Gökyüzünde tüm ihtişamı ile bulutlardan oluşan yüzü hala gözlerimin önünde...
Ey dünün çocuğu,geleceğin büyüğü...
Mısırlıların sahip olduğu tüm bilimin mirascısı olan kitap, (Tekvin) geleceğin biliminin tohumlarını taşımaktadır...Doğanın sahip olduğu en derin ve en gizemli ne varsa,insan zihninin kavrayabildiği tüm mucizelere ve ruhun sahip olduğu en büyük yüceliğe o sahiptir...
(ihya edilmiş ibran dili)
rama
25.08.2009 - 03:33RAMA
Gökyüzü babamdır,dünyaya gelmemi o sağladı.Ailem,beni beni çevreleyen tüm göksel mevcudattır.Anam,yüce topraktır.Yüzeyinin en yüksek yeri onun döl yatağıdır..Baba,kendi karısı ve kızı olanın rahmini orada döller..
Bundan yüzyıllar önce,kuru otların yandığı bir ateşin alazladığı toprak sunağın önündeki veda şairi işte böyle söylüyormuş.
Derin bir ileri görüşlülüğün,yüce bir şuurun yansıdığı bu garip sözler,insanlığın ikili kökenini de içermekte adeta..İnsanın ilahi simgesi,yeryüzünden önce ve de ondan üstün yaratılmıştır…
Ruhunun kökeni semavidir.İnsanın bedeni ise kozmik bir öz tarafından döllenen dünyasal öğretilerin ürünü olduğunu sembolize etmiştir.Gizli sırlar lisanında,Uranüs ve yüce ana’nın kucaklaşmaları,dünyasal tohumları döllemekle görevli ruh ya da ruhsal monat yağmurlarını simgelemiş…
Onları maddeyi dağınık ve cansız bir kütle olmaktan çıkaran düzenleyici ilkelerdir.Dünya yüzeyinin,veda şairince toprağın rahmi olarak isimlendirilen en yüksek kısmı,insan ırklarının beşiği olan kıtaları ve dağları işaret etmektedir.
Gökyüzüne gelince,yunanlıların uranüs’ü varuna görünmeyen fizik ötesi,ölümsüz ve zihinsel düzeni simgeler..uzayın ve zamanın tüm sonsuzluğunu kucaklar…
(Varuna terimini nedir’e ekledim ve fakat bir türlü kabul görmüyor) (Varuna: başlıca veda tanrılarından biriymiş.kökeni,taa hint’in ahura mazdasına kadar bağlıymış.kozmik düzenin koruyucusu olarak kabul edilirmiş…yalancıları cezalandırdığına ancak içtenlikle pişmanlık duyan kimseleri bağışladığına inanılan bir tanrıymış…)
Devam edecek...
sokrates
22.08.2009 - 13:53Devam edelim...
Sokrat eflatunun hayatında devrimler yapan ilk ve son filozoftur…
Şöyle ki;
Bir gün Eflatun,Akademinin bahçelerinde gençlerle sohbet edip duran Sokrat’la tanışır.Sokrat,doğru ve yanlış’tan,güzel’den,iyi,den ve gerçekten bahsediyordu..Şair,filozofun yanına yaklaşıp onu dinlemiş,ertesi gün yine gelmiş ve ondan sonraki günlerde de gelmeye devam etmiş…
Birkaç hafta sonra,zihninde tam bir devrim gerçekleşmiş.O mutlu genç adam,yanılsamalarla yüklü şair kendini tanıyamıyordu artık…Düşünce tarzı,hayatının amacı değişmişti..Ruh doğurtan diyen kişinin kelamı sayesinde yeni bir eflatun olmuştu…
Peki ne olmuştu..?
Bu satir suratlı mantıkçı acaba nasıl bir büyü yapmıştı da o yakışıklı (yakışıklı derken onu görenlerin yalancısıyım,yoksa cidden görmüşlüğüm yok) her neyse yakışıklı,cana yakın Eflatun’u lüxten,zevklerden ve şiirden vazgeçirmiş,dünya nimetlerine paşalar gibi sırt çevirme yoluna sokmuştur…
İyi niyetli bir adam olan Sokrat çok sade ama çok da garip bir adamdı..(Bizzat görüp tanıştım) …Bir heykeltıraşın oğluydu ve ergenlik çağındayken Üç Gras (Venüs’ün üç tanrıça arkadaşı) heykelini yapmıştı..
Ardından,mermer yerine kendi ruhunu yontmayı tercih ettiğini söyleyerek yontma kalemini fırlatıp atmış (atılan kalemi ele geçirdim,saklıyorum) ve o andan itibaren,hayatını bilgelik anlayışına adamıştı.Daha sonraları ise beden eğitimi okullarında,halk meydanında,tiyatroda genç insanlarla,sanatçılarla,filozoflarla konuşurken ve onlara iddia ettikleri şeylerin kanıtlarını sorgularken görülmeye başlamıştı…
Tabi sofistler o sıralarda,çekirge bulutları gibi Atina’nın üzerine üşüşüp cirit atıyorlardı…Sofist,filozofun sahtesi ve canlı inkarıdır…tıpkı demogogların,devlet adamlarının,ikiyüzlülerin,din adamlarının,kara büyücülerin,gerçek modların iğrenç birer taklidi olmaları gibi…(Bilal’in imitasyon olması gibi bişey) …:p
Sofistin Yunan versiyonu diğerlerine göre daha incelikli,daha mantıklı ve daha aşındırıcıdır,ancak bu tür,gerileyip çöken tüm uygarlıklarda var olmuştur…Sofistlerin sayıları,çürümekte olan bir cesetteki kurtlar misali (iğrenç bir benzetme oldu ama idare edin işte) birden vahim bir derecede artmıştı.Adları ister ateist,ister nihilist,ister pesimist olsun tüm sofistler her çağda birbirine benzemekteydiler.
Her zaman için,en yüce hakikat ve hayat demek olan Tanrı’yı ve ruhu inkar etmişlerdir…bunlar hakikat ile safsata arasında fark olmadığını söyleyen sofist bozuntularıydı…ne türde olursa olsun her fikri ve onun tersini ispatlayabileceklerine dair kendilerine güvenleri öyle güçlüydü ki güçten başka adalet olmadığını,kişinin kendi görüşünden başka doğru olmadığını iddia ediyorlardı…Bununla tatmin oluyor,dersleri için yüksek ücret ödüyecek enayi bulup,genç insanları yoldan çıkarıp,entrikalar çevirmeleri ve zorbalık yapmaları için kışkırtıyorlardı…
Sokrat,kendi kendini yetiştirmek isteyen cahil bir insan gibi,içe işleyen yumuşaklığıyla,eşsiz saflığıyla sofistlerin yanına yaklaşmaktaydı…Sonra,art arda sorduğu sorularla onları,iddia ettiklerinin tersini söylemeye ve aslında neden bahsettiklerini bile bilmediklerini açık yüreklilikle itiraf etmeye zorlamaktaydı…
Bunun ardından Sokrat,evrenin bilgisine sahipmiş gibi davranan bu sofistlerin aslında hiçbir şeyin ne nedenini ne de ilkesini bilmediklerini ortaya çıkarmakta,böylelikle onların sesini kestikten sonra hiçbir zafer sarhoşluğuna kapılmayıp,yanıtları ile bir şey öğrenmesini sağladıkları için onlara gülümseyerek teşekkür etmekte ve aslında hiçbir şey bilmediğini bilmenin,gerçek bilgeliğin başlangıcı olduğunu söylemekteydi…
Hımm peki Sokrat neye inanmakta ve neyi ileri sürmekteydi..?
Tanrıyı inkar etmiyordu,şehirdeki diğer insanlar gibi ona ibadet ediyordu ama onun doğasına nüfuz edilemez olduğunu da söylüyordu…Okullarda öğretilen fizikten ve metafizikten hiçbir şey anlamadığını da itiraf ediyordu…Önemli olanın,insanın doğru ve hakiki olana inanması ve bunu,kendi hayatında uygulaması olduğunu söylüyordu.
sokrates
22.08.2009 - 04:40Sokrat Areopaj (areopaj:Solon'dan itibaren eski arhontlar'dan teşkil edilmekte olan ve en ciddi türden cinai olayları yargılamakla yükümlü bulunan Atina yüksek mahkemesine denir..) tarafından ölüme mahkum edilip de baldıran zehrini içtikten sonra etrafını saran öğrencilerinin arasında öldüğünde,Eflatun onun öğrencisi olalı bir kaç yıl olmuştu...
Eflatun ile ilgili bilgileri daha sonraya saklıyorum...
Ancak Apollon sokrat hakkında ne düşündüğü sorulduğunda,Piti (Piti için nedire bakınız lütfen) Ondan daha özgür,daha adil ve daha zeki bir insan yoktur diye yanıtlamıştır...
(Yoruldum devamı arkası yarında)
irem
22.08.2009 - 03:18İrem şehri yüksek sütunlu bir şehirdir...Ve şehirler arasında onun gibisi kurulmamıştır..
(bilmem hala bu tez günümüzde geçerliliğini koruyormu..?)
Ernest Renan
22.08.2009 - 03:08İsa'nın hayatı ve havariler'in işleri isimli eserleri ile ünlü olan Fransız yazardır...Dillerin ve dinlerin tarihi üzerine çalışmış akılcı bir yazar olduğu kayıtlara geçmiştir...
janti
22.08.2009 - 03:04Janti bir diğer adıyla Gentils ilk hıristiyanların payenlere (Çok Tanrıcı) verdikleri ad..
Brahman
22.08.2009 - 03:00Brahmanizmin baş Tanrısı,alem ruhu...
ortodoks
20.08.2009 - 03:14Bir dinin temel ilkeleri içinde kalan anlamını taşıdığı gibi,gelenekçi,geleneğe bağlı anlamını da taşımaktadır...Bu sıfatı burada,ikinci anlamıyla kabul etmek daha yerinde olacaktır...
Nedense gelenekçiler,işin aslını ve incesini araştırmaktan genellikle uzak durmaktadırlar...
(neyse bu gecelik bu kadar nedircilik yeter...34 mışılistan 432 plakalı yolcu otobüsüde gelmiş bulunmakta...Ben kaçtım)
teşbih (benzetme)
20.08.2009 - 03:05Bir diğer adı da,alegoriktir
sokrates
20.08.2009 - 02:49Heykeltraşın oğlu olan sokrat, Yunan filozofudur..Öğretisini düzenli bir biçimde sunmamış ve hiç bir kitap da yazmamıştır..Her türlü dogmatik öğretinin karşısına dikilmiştir...Hakikati ve kendi öz çelişkilerini,muhatabına sorular sorarak buldurma metodunu benimsemiş ve uygulamıştır...Sofistiklerle mücadele eden,tarihe mal olan bir şahsiyettir...
TAKLAMAKAN
20.08.2009 - 02:01kendi içinde döndüğünü düşünen ama dizeleri ile hayranlık uyandıran çok değerli bir şahsiyet...Kadim dosttur..
Kendi vicdanında kendine getirebiliyorsan af;
Bu aftan sonra yapacaksın kâbe etrafında tavaf(!) .
Şu kâbemin tüm duvarları hep kemiktendir ve etten
Bir yalnızlık dinlerim bende gurbetim denen suretten
Toplam 208 mesaj bulundu