Tanya Kayra Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • karakter

    11.11.2010 - 23:52

    Yaşam bir alfabeye benzer.. Bu alfabede ister ünlü ol, ister ünsüz; yeter ki KARAKTERSİZ olma..!

  • Orfe

    08.09.2009 - 14:30

    Hayli ilginç gizemleri ve öğretileri ilgimi çekmişti...
    Şöyle ki; Birgün Apollon'un oğlu olan bu genç hatta çok yakışıklı onun güzelliğini merak eden bakatlar bile,genç adamın etrafında,benekli postlarıyla gurur duyan aşık panterler misali dönüp duruyor ve onun anlaşılmaz sözlerine gülümsüyorlarmış...Tıpkı şuan benim gülümsediğim gibi.. :) Ah orfe ah...

    Neyse biz konumuza dönelim,orfe bir gün birdenbire ortadan kaybolur..Onun ölüp cehenneme indiği söylenir...Oysa o gizlice mısır'a kaçmış memfis rahiplerinin yanına sığınmış..Rahiplerin gizemli öğretisinden geçtikten 20 yıl sonra,geçirdiği sınavların sonucunda misyonunun bir işareti olarak üstatlarından aldığı inisiyasyon adıyla birlikte geri dönmüş.O,artık ışıkla şifa veren anlamına gelen Orfe ya da Arfa adıyla anılır olmuştur...

  • herru

    08.09.2009 - 13:56

    Uzaktan veya yakında ilgisi olmayan merrunun 'ya' ile bağlantısının olduğu herru'nun,gözü karartmak...ne olursa olsun bağıntısının olma hadisesidir... ;)

    Şöyle birşey de aklımdan geçmiyor değil...merru'nun meru dağı,herru'nun eşek olma ihtimali...eşeğin dağa kaçma açılımı vs...

  • üsküre

    08.09.2009 - 13:46

    Doğu Anadolu'da bakır tas'a verilen isim...

  • nirvana

    07.09.2009 - 15:12

    Nirvana 'acıdan kaçma' anlamına gelir..İnsan acı çekme,yanılsama ve bilgisizlik durumundan kurtaran ve bu dünyadaki tüm isteklerin silinmesiyle gerçekleşen durumdur..Hindu felsefesinde,tekrardoğuş çevriminden kurtulma ve brahman durumunun gerçekleşmesi anlamına gelen moksa terimiyle adlandırılır...

    Kaynak vikipedi...:p

  • kabala

    07.09.2009 - 14:57

    Kabala kutsal kitap metinleri ve sözlü gelenekleri üzerine Yahudiler'in yaptığı gizemli ve içrek yorumların tümü diyebiliriz...

  • İGS

    07.09.2009 - 14:49

    Giyim mağazasının adı...

    İGS açılımı: İçeri girme, soyarlar... ;)

  • jüpiter

    07.09.2009 - 14:46

    Zeus'a Romalılar'ın verdiği ad...

  • Pavlus

    07.09.2009 - 14:41

    Pavlus önceleri Saul adıyla Hristiyanlara zulmmetmiş,ama daha sonra şam yolunda Hristiyan olmuş olan havaridir...Küçük Asya'da ve Yunan'da incil konusunda vaazlar vermiştir...Neron zamanında Roma'da boyunu vurularak katledilmiştir..

  • Markos

    07.09.2009 - 14:37

    Dört incil yazarlarından biri olan Markos,önce Pavlus'a,sonra da Petrus'a yoldaşlık etmiş ve anılarını ikinci incil'de toplamıştır...

  • Kufi

    07.09.2009 - 14:28

    Kufi bir hat sanatıdır... Kur’an harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazılardır. Bu sanat Kur’an harflerinin 6 ile10. Yüzyıllar arasında geçirdiği uzunca bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Kuran-ı Kerim’in bir araya toplanmasından sonra, İslam dininin bilime verdiği özel önemin etkisiyle, çok sayıda katip yetişmiş, yazı da doğal olarak büyük aşamalar göstererek önemli sanat kolu olmuştur.

    Bu yazının ilk biçimi olan ve adını Kufe kentinden alan köşeli karakterli kufi yazısının yerini 9. yüzyıldan sonra aklam-ı sitte (altı çeşit yazı) almaya başlamıştır.

    Hat sanatı, tarihi seyir içersinde gelişmiş, mükemmelleşmiş ve güzel sanatlar arasında seçkin yerini fiilen almıştır. Hat sanatı; “Cismani aletlerle ortaya çıkan ruhani bir hendesedir” şeklinde tarif edilmiştir.

    Aslı Finikeliler’den gelen ve Nebat kavmince kullanılırken Araplar’a geçen ve basit şekillerden ibaret olan bu yazı çeşidi, İslamiyet’in gelişi ile beraber önem kazanmıştır. Kavim yazısı olmaktan çıkıp ümmet yazısı haline gelmiştir.

    Bu bakımdan “Arap harfleri” yerine “İslam harfleri” yahut “Kur’an harfleri” ifadesini kullanmak daha yerinde olacaktır.

    Kur’an ve hadislerin doğru tespiti için yapılan çalışmalar hat ilmini, o kutsal ibareleri güzel yazma gayreti ise hat sanatını meydana getirmiştir. Türkler, hat sanatıyla Anadolu’ya geldikten sonra ilgilenmeye başlamışlar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zamanında yaşamışlardır. Yakut-ı Mustasımi’nin Anadolu’daki etkisi 13. yüzyıl ortalarından başlayıp 15. yüzyıl ortalarına kadar sürmüştür. Bu yüzyılda yetişen Şeyh Hamdullah (1429-1520) Yakut-ı Mustasımi’nin koyduğu kurallarda bazı değişiklikler yaparak yazıya daha sıcak, daha yumuşak bir görünüm kazandırmıştır.

    Türk hat sanatının kurucusu sayılan Şeyh Hamdullah’ın üslup ve anlayışı 17. yüzyıla kadar sürmüş, daha sonraları, Hafız Osman, Rakım Efendi, Şevki ve Sami Efendi gibi dahi sanatkarların hizmetleriyle varabileceği doruk noktasına yücelmiştir.

    Türkler, altı tür yazı dışında, İranlılar’ın bulduğu tâ’lik yazıda da yeni bir üslup ortaya koydular. Önceleri İran etkisinde olan tâ’lik yazı 18. yüzyılda Mehmed Esad Yesari (ö. 1798) ile oğlu Yesarizade Mustafa İzzet’in (ö. 1849) elinde yepyeni bir görünüm kazandı.

    Hat sanatının doğduğu dönemde ortaya çıkan altı tür yazı ile İranlılar’ın bulduğu tâlik dışında başka birçok yazı türü daha vardır. Bunların bir bölümü fazla yaygınlaşamamış, bir bölümü de belli alanlarda kullanılmıştır.

    Örneğin Türkler’in geliştirdiği divani yazı yalnızca Divan-ı Hümayun’da yazılan önemli belgelerde, yazılması ve okunması özel eğitim gerektiren siyakat ise mali kayıtlarda kullanılmıştır. Kolay yazıldığı için günlük yaşamda yaygın olarak kullanılan bir yazı türü olan rik’a da 19. yüzyılda sanat yazısı durumuna gelmiştir.

    Sultanların imzası olan tuğralar ise, tuğrakeş adı verilen kimseler tarafından hazırlanmaktaydı. Sultanların mührü niteliğindeki tuğraların, doğal olarak her sultanla birlikte, biçimi ve metni değişmekte, böylece zengin bir tuğra dizisi elde edilmiş bulunmaktadır. Tuğralar, fermanlarda, anıtsal yapıların girişlerinde ve gerekli diğer bölümlerinde sultanların simgesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Fermanlardaki tuğraların tezhipli örneklerini bugün başta İstanbul olmak üzere müzelerde rastlamak Hat sanatıyla uğraşan kişiye “hattat” adı verilir. Hattatlar yüzyıllar boyu usta-çırak ilişkisi içinde yetişmişlerdir

    Başlangıçta harflerin tek tek yazılışları, sonra iki harfin birleşme biçimleri ve bunun kuralları öğrenilir. Ardından ikiden fazla harfin birleştirilmesine yani satır çalışmasına geçilir. Bunun için genellikle önce uzunca bir kaside, sonra bazı ayet ve hadisler, dualar özlü sözler yazılır.

    Ortalama üç beş yıl kadar süren bu eğitimin sonunda hattat adayı iki ya da üç hattatın önünde yazı yazarak bir çeşit sınav verir. Hattatlar bu yazıyı beğenirlerse altına imzalarını koyarlar. Buna, “icazetname” adı verilir. İcazetname almamış kişi hattat sayılmaz, dolayısıyla yazdığı bir yazının altına adını koyamaz. Osmanlılar döneminde, hattatlar arasında en kıdemli ve usta olana, hattatların reisi (reisü’l-hattatin) adı verilirdi. Onun ölümünde yerine bir başkası geçerdi.

    Kufi yazı: İslam yazısının en eski örneği olan bu yazı, İslamiyetin zuhurunda Arap yarımadasının birçok yerinde kullanılmakta idi. Nitekim ilk Kur’an-ı kerimler bu yazı ile yazılmıştır. Düz çizgiler ve köşelerden oluşan bir yazı çeşididir. Kufi denilen yazının en temelli karakteri geometrik olmasıdır.

    (Alıntı)

    Hat sanatlarında en hayranlık duyduğum yazı türüdür...

    Bu yazı ile ilgili görsel linkler....

    http://images.google.com.tr/images? hl=tr&source=hp&q=kufi%20yaz%C4%B1%20%C3%B6rnekleri&lr=lang_tr&um=1&ie=UTF-8&sa=N&tab=wi

  • Piti

    07.09.2009 - 14:22

    Delf'de Apollon adına kehanette bulunan kadın kahin..

  • övmek ve övülmek

    07.09.2009 - 14:11

    Övmek ve Övülmek Allah'a mahsustur...

    Fatiha Süresinin mealine bakınız...

  • arazi olmak

    07.09.2009 - 14:05

    Sıvışmak...

    Daha çok kişilerin işine gelmediği durumlarda ve asker ocaklarında iştima esnasında arazi olmanın yollarının arandığı durum vs.dir..

  • tek

    03.09.2009 - 04:25

    Öteki yarım.. :)

  • gecenin rengi

    03.09.2009 - 04:19

    Ay döner bana
    Uykum koşar sana
    Ağlarım ölür diye
    Gece kanar

    (bkz: düş sokağı sakinleri)

  • öksüz

    03.09.2009 - 04:15

    Annesiz,annesi olmayana denir..

  • şu an ne dinliyorum

    03.09.2009 - 04:10

    Ben ne zaman büyüdüm anne (niran ünsal) dinliyorum,gözlerim ıslak ıslak...:(

    Bir acı denizinde kayboldu umutlarım
    Ağlarım dalgalardan görünmez gözyaşlarım
    Bir boşluğa asılmış kanayan fotoğrafın
    Gecelerde çırpınır ebruli kanatların
    Nerde masalların,o masum hayallerin
    Ben ne zaman büyüdüm anne
    Kirlendi ellerim
    Nerde sevinölerin,o bahar gülüşlerin
    Ben ne zaman güz oldum anne
    Döküldü çiçeklerim
    Küçücük bir ümit sür solan gözbebeğime
    Daldan kopan yaprak gibi yalnızım yalnız anne
    Bir masal kuşu uçur üşüyen düşlerime
    Kayboldum kör sokaklarda
    Gel de bul beni anne
    Nerde masalların,o masum hayallerin
    Ben ne zaman büyüdüm anne
    Kirlendi ellerim
    Nerde sevinçlerin,o bahar gülüşlerin
    Ben ne zaman güz oldum anne
    Döküldü çiçeklerim

  • manken

    03.09.2009 - 04:06

    Elbise askısı...

  • uykusu kaçmak

    02.09.2009 - 02:52

    Kayıp aranıyor..!

    Ey uyku nerdesin..?

    Görenlerin,bilenlerin anto namına haber vermeleri esefle rica olunur...:(

  • Yağmura Kafa Tutan Küp Şeker

    02.09.2009 - 02:42

    Beni köyümün yağmurunda eritin...:P

  • musa

    02.09.2009 - 02:15

    Homer’den beş yüzyıl ve isa’dan on üç yüzyıl önceydi…

    Yani Musa’nın devriydi.

    Hint kali Yuga çağına,yani karanlıklar çağına gömülüyordu ve önceki ihtişamının gölgesinden başka bir şey değildi artık.

    Babil’in zulmüyle,dünyada anarşinin kılıcını serbest bırakan Asur,Asya’yı ayaklar altına alıyordu.Rahiplerinin ve firavunlarının bilimi sayesinde büyüyen mısır bu evrensel çöküşe direniyordu ama onun da gücü ancak Fırat’a ve Akdeniz’e kadar uzanabiliyordu.

    İsrail ise,Musa’nın gürleyen sesi aracılığıyla,çölde,Eril Tanrı ve ilahi birlik ilkesini kuvvetlendirmeye çalışıyordu ama yeryüzü,bu sesin yankılarını henüz duymuş değildi…

    Bkz homer: http://nedir.antoloji.com/homer/

  • sırf yazmış olmak için nedir yazmak

    02.09.2009 - 02:10

    Kollarını Nedir'e uzatmış ve etrafı çelenk misali forumlarla çevrelenmiş olan bu dağlık yarımadada yıllardır beyaz ırktan bir halk yaşamaktaydı…Bu halk Doğudan, Batıdan ve ilkel Keltlerle akraba idi… :))

    Bu türünün son örneği ırk,önceki tüm uygarlıklarla karışmış,onlardan pek çok şey alıp harmanlayarak atılımlar yapmıştır…Karadeniz’den, Akdeniz’den ve Orta Anadolu’dan gelen koloniler bu Nedir'e yerleşmiş,dağlık burunları ve vadileri çeşitli ırklarla,mezheplerle ve siyasetle doldurmuşlardı…..Bu 'Nedir' Asyanın ve Afrikanın zenginliklerini taşısaydı ne olurdu..?

    Fildişi,boyalı çömlekler,Suriye kumaşları,altın vazolar,baharatlar,kadife ve inciler ve çoğu zaman,vahşi bir kıyıdan kaçırılmış akıllar...

    Ah bu çok hoş oldu...kimse üzerine alınmasın... :))

  • sanalcan

    02.09.2009 - 01:53

    sanalda dincilik
    sanalda siyaset
    sanalda ülkeyi kurtarmalar...

    eşittir yine sanallığıyla kalmalar....

    Cehennemde,dünyada ve cennette üç kez taç giydirmek lazım bu kullanıcılara...

    takımyıldızlarla onların arasından,alınlarında bir yıldızla yürüyün edebi,yüce anto kullanıcıları... :))

Toplam 208 mesaj bulundu