Tanya Kayra Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkın ...

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    26.04.2008 - 00:23

    ____####_____¦¦¦____#####__ ¦
    ___########___ ¦ __#######__ ¦
    __#######################__ ¦
    _#########################__ ¦
    _#########################__ ¦ karanlık çökünce, sokağınıza,
    _########################__ ¦ köşede ben varım, unutamazsın,
    __######################__ ¦ o mutlu günler, hep gelir aklına,
    ___####################__ ¦ sen beni ömrünce, unutamazsın.! ! ! !
    ____##################__ ¦
    ______###############__ ¦ mektupları yırtıp, attın diyelim,
    ________############__ ¦ resimleri yırtıp, yaktın diyelim,
    __________#########__ ¦ bir mazi var olup, nasıl silelim,
    ____________#######__ ¦ sen beni ömrünce, unutamazsın.! ! ! ! !
    ______________#####__ ¦
    ________________####__ ¦ ah edip adını, her anışımda,
    __________________###__ ¦ bir aşık misali, hep yanışım da,
    ____________________##__ ¦ bir hayal olurum, yanıbaşında,
    ______________________#__ ¦ sen beni ömrünce

    unutamazsınnn....! ! ! ! ! !

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    26.04.2008 - 00:01

    alistim sana birtanem
    alistim hergun gormeye
    bir nefes gibi muhtacim
    sevilmeye sevmeye
    her sabah uyandigimda
    seni buldum yanimda
    yoklugun bir zehir gibi
    dolasiyor kanimda

    alismak sevmekten
    daha zor geliyor
    alismak bir yara
    bagrimda kaniyor
    sen yoksun kollarim
    boslugu sariyor
    alistim birtanem alistim sana

    alistim sana birtanem
    yokluguna dayanamam
    inan sensiz kaderimle
    tekbasima savasamam
    ben seninle varolmusum
    benim seninle bir sarhosum
    sen yanimda olmayinca
    gayesizim bombosum

    alismak sevmekten
    daha zor geliyor
    alismak bir yara
    bagrimda kaniyor
    sen yoksun kollarim
    boslugu sariyor
    alistim birtanem alistim sana...

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    22.04.2008 - 22:36

    Sen
    Seni özleyenin
    Özleminden habersiz
    Özlemle
    Özlenmektesin
    Sen var ya
    Sen
    Özlemlerin
    İçinde
    En çok
    Özlenensin...

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    21.04.2008 - 17:25

    Sevgi emek ister...

    sevgi yürek ister......

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    20.04.2008 - 10:12

    _____Senden Kalanlar_________

    Şunu bilki! ....

    Ne acılar, ne yokluklar
    Ne de olumsuzluklar
    Hiç biri yakmadı
    Senin kadar......
    Bu sana son sözlerim;
    Sönmüş bir aşktan kalan küller.
    Sana ait ne varsa;
    Kalbimden soyuyorum
    Harcanmış yıllarımın vebaliyle birlikte
    Al işte! ! ! yolluyorum......

    Mısralara sinmiş gözyaşlarımı
    Anlamını yitirmiş umutlarımı
    Kelimelere yüklediğim acılarımı
    Payıma düşen ne varsa,senden kalan
    İade ediyorum
    Al işte! ! ! yolluyorum......

    Biliyorum;
    Kelimeler güçsüz kalacak
    Duygularımı anlatmaya
    Bu yüzden; yanmış tükenmiş bir kalbin
    Sönmeye yüz tutmuş son aleviyle yazıyorum bu hitabımı

    Al işte! ! ! aşk kitabımı
    Artık bana müsade......
    Sayfalar tutuştukça elinde
    Neler çektiğimi hissedeceksin ! ! !
    Yitirilmiş bir aşkın
    Küllerini göreceksin
    Biraz şaşkın!
    Biraz üzgün!
    Biraz da pişmanlık duyup

    Ürpereceksin! ..............

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    18.04.2008 - 12:00

    Palyaço mu, şarlatan mı, soytarı mı ? nasıl çevireceğini bilemez insan bazen.... halbuki soytarı sözcüğü diğer ikisinden çok daha farklı bir şeyin altını çiziyor:... soytarılar voltaire’in ‘candid’i ya da dostoyevski’nin ‘budala’si gibi aslında erdem ve doğru sözlülüğün timsalidirler... ortalıkta bir sürü entrika, kirlilik, çirkinlik kol gezerken onlar bize görmemiz gereken şeyi gösterir, duymayı istediğimiz doğruları söylerler.... saray soytarıları genelde deli muamelesi görür, ama onlar tarot kartlarındaki ‘fool’ gibi aslında ermişliğin vücuda gelmiş halidirler.

    ‘kral lear’de bu durum çok açıkça görülür...mesela.... oyun içinde soytarının çok önemli bir rolü vardır.... krala, en küçük kızı cordelia’yi mirasından ve sevgisinden mahrum ederken ne kadar aptalca bir iş yaptığını hatırlatmak ve diğer iki kızının ve şapşal damatlarının bencilliklerini her firsatta yüzlerine vurmak.... (yazarken ne kadar belli oluyor bilmiyorum, ama ben bu soytarı milletini cok severim, özellikle de, ‘kral lear’deki soytarıyı) soytarı bir tür deli muamelesi gördüğü için krala yaltaklanması gerekmez, dilediğini ağzına geldiği gibi söyler.... dürüsttür, sivri dillidir ve kralı en kötu zamanlarında bile yalnız bırakmaz.

    soytarının krala yaptığı işin yalnışlığını hatırlatmaktan başka bir fonksiyonu daha vardir ki, o da, seyirciye sürekli doğru olanın ne olduğunu söylemesidir.... soytarı, shakespeare’in oyunlarında, eski yunan tragedyalarinda koronun üstlendiği görevi görur, yani her şey cılgınca bir felakete doğru akarken, o bize sağduyunun ve akılcı davranışın sesini duyurur... kaosa karşı düzenin sesidir soytarı..

    soytarı kimi zaman deliliğin arkasına sığınarak inanılmaz akıllıca laflar eder ve taşı gediğine koyar.... mesela, ben soytarının kendi külahını lear’in başına geçirmeye kalkıştığı sahneyi pek severim... kral lear, topraklarını iki büyük kızı arasında bölüştürmeye karar verdiğinde, soytarı, kendi külahını kaptığı gibi lear’in başına geçirmeye kalkar ve ona altın tacını bağışladığı sırada çıplak başında pek az akıl kaldığını söyler.... shakespeare’in dehası burada bir kez daha kendini gösterir; soytarının kişiliğinde öyle bir laf eder ki, deliliğin sembolü olan külahı ve gücün sembolü olan altın tacı kullanarak, aynı anda hem kralın deli olduğunu, hem kendisinin o saraydakı en akıllı insan olduğunu, hem de gücün artık kralın elinde olmadığını anlatmış olur....

    iktidarını ve topraklarını kızları arasında bölüştürmeye karar verdiğini açıkladıktan sonra kızlarından kötü muamele gören kral öyle bir noktaya gelir ki, artık gücünü tamamen yitirdiğini acı bir şekilde anlar, kendinden şüphe duyar ve ‘kimim ben ? ’ diye sorar.... işte o noktada, soytarının verdiği yanıt yine çok ilginçtir aslında: ‘lear’s shadow ! der krala...

    yine oyunun kritik bir dönemecinde, lear’in kendi kendisiyle hesaplaşmaya, doğruları ucundan kenarından görmeye başladığı bir anda, soytarı büyük bir laf daha eder: “thou shouldst not have been old till thou hadst been wise”. yani soytarıya göre kral, olgunlaşmadan yaşlanmış bir çocuktur aslında.... kızlarının sevgisini sınamak için çocukca bir yönteme başvurmuş ve kendi felaketini kendi elleriyle hazırlamıştır.... bu durumda soytarının ettiği laf oyunun kalbine işaret eder ve olan bitenin özeti gibidir aslında....

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    18.04.2008 - 11:15

    ZÜMRÜD-Ü ANKA... kaf dağı'nın ardında güzelliği,heybeti ve gücü ile,aklı, bilgeliği temsil eden zümrüd-ü anka,zalim bir kralın ego savaşında varlığını inkâr etmesiyle kendisinden başka güç tanımayacağını amaçlayarak yakılarak yok edilmeye çalışılan kuş...belki bir masal kuşu,belki gerçek,belki de rivayet...ancak ne olursa olsun bugün hepimiz ona olan hayranlığımızı kendi içimizde de bir zümrüd-ü anka olduğumuzu düşünerek varlığını kabulleniyoruz...

    zümrüd-ü anka...Küllerinden doğan kuş...her yandığın da küllerinden yeniden doğmasını bilen ve her son da kendine yeni bir başlangıç yaratan masal kuşu...aslında masal kahramanı,belki diğer kahramanlar gibi yel değirmenleriyle savaşmadı,kötü kalpli cadının elinden prensesi kurtarıp mutlu sona ulaşmadı,kırk haramilerden aşırdıklarını ihtiyaç sahiplerine bölüştürmedi ya da kadınlara inancını yitiren şehriyarı binbir gece masallarla uyutup ülkesinin kadınlarını ölümden kurtaramadı ama...

    tek başına bir kuş olarak bile insanoğluna her bitişte yeniden dirilişi öğretti...bugün bile her çöküşte,yine yeniden dirilmeye çalıştığımızda,aklımıza geldiğinde içimizdeki gücü temsil etti...düştüğümüz yerden kalkıp,silkelenip,kendimize geldiğimizde yeniden başlamak için ilham verdi...

    zihinlerimizde vücuda getirdiği simgesi ile, zor günlerde akla her geldiğinde, düşünme yetisine sahip tek canlı insana, pes etmenin,vazgeçmenin aksine herşeyin bitti denen yerden başladığını gösterdi...lâkin hayatta öyle anlar ve durumlar vardır ki bazen pes etmek,vazgeçmek tek çıkar yoldur...

    devam edebilmek,yeniden gülümseyerek başlamak için önce vazgeçmek gerekir bazen...yeniden başlamak bir tercih ve pes edip durumu kabullenmek de vazgeçiştir...vazgeçmeli bazen...uğruna emek verdiklerimiz için durup baktığımızda,gördüklerimiz içimizi acıtıyorsa,daha fazla devam edip pişmanlık duymamak ve keşkeleri arttırmamak için,herşeyi anladığı anda bırakmalı,vazgeçmesini bilmeli insan...

    ve ne kadar kabullenemesekte bazen herşey göründüğü kadar basit olabilir....karşılaştığımız durumları ya da kişileri değerlendirirken nedense bize anlatılanlarla ya da gördüklerimizle yetinmeyip 'hayır bu kadar basit olmamalı'deriz....arkasını arar,diğerlerinin yanılabileceklerini,herşeyin görünenden ibaret olmayacağını göstermek adına didinir dururuz....ama öyle bir an gelir ki yanıldığımızı anladığımızda kendimize ve aslında göründüğü kadar basit olana duyduğumuz şey öfkedir...ve yapılacak olan şey öfkeyi kontrol altına alıp,vazgeçip yine ve yeniden yola devam etmektir....işte zümrüd-ü anka tam da bu noktada küllerinden yeniden doğmuştur...

    fakat illa ki yanıp yakılıp küllerimizden doğmaya gerek varmıdır? ... her yangın sonrasında alınacak tedbirler listesi oluşturamamanın bahanesi ne? ...hayat deneme yanılmalarla geçirilecek kadar uzun mudur? ...ve aynı hayat bize sunulanı reddedicek,yanlışa şans üstüne şans verip emeğimizi boşa çıkaracak yeni öğretiler oluşturacak kadar lüks müdür? ....tabiki bizden önceki öğretileri irdelemeden,sorgulamadan kabullenmek yanlış,ama bazı durumlar da görünen açıklığı irdelemek,emek verip değiştirmeye çalışmak ne kadar gerekli? .....malesef yaşam basiti değiştirmeye,yanlışın,çirkinin var olan özünü sınamaya, 'bir umut insanoğlu yanılıyordur belki de derinler de çok başka güzellikler vardır' diye kendimizi avutmaya izin vericek kadar bonkör değil...

    O yüzdendir ki bazen görünen köye kılavuz ne hacet deriz...

    İşte öylesine basittir herşey bazı anlarda,tam da göründüğü kadardır....zorlamanın,yoklamanın,altında birşeyler aramanın manası yoktur....nasıl görüyorsak öyledir....'emek' kelimesinin bile öylesine harcandığında yazık edileceği kadar içi boştur görünenin.....bunu anlamak bazen zamanla,bazen de tecrübeyle sabittir....fakat bir kez anladığınız da tekrarına müsamma gösterilmiycek kadar aşırı farkındalık hasıl olur....

    ve umarım zümrüd-ü anka'nın aklı ve bilgeliği temsil ettiği gerçeği ya da rivayeti bu noktada özümüze yansır ve algıladığımız anda ki aşırı farkındalık hissi,bir ömre yayılacak kadar çıkmaz belleklerimizden denir...


    Ancak ne olursa olsun bugün hepimiz ona olan hayranlığımızı KENDİ İÇİMİZ DE BİR ZÜMRÜD-Ü ANKA OLDUĞUMUZU düşünerek varlığını kabulleniyoruz ! ! !

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    16.04.2008 - 15:06

    Bu sefer hangisi hangi bahane
    hadi en iyisi artık git burdan
    Biri durdursun seni
    Hiç halim yok benim
    Yada en iyisi artık git Burdan

    geçiyor ömrüm sayanım varmı
    Şu garip yerden beni Kurtaran varmı..?
    Geciyor ömrüm sayanım varmı
    insan insana Allahım böyle kıyarmı

    Bir zamanlar yanıp tutuşmadıkmı
    Havalanıp kalpten kalbe uçuşmadıkmı
    Biri hatırlatsın sana bunları
    Yada en iyisi artık git burdan

    geçiyor ömrüm sayanım varmı
    Şu garip yerden beni kurtaran varmı
    geciyor ömrüm sayanım varmı
    insan insana Allahım böle kıyarmı ? ?

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    06.04.2008 - 01:24

    İnanki ağlamadım
    Hüzünlüyüm sadece
    Gözlerimdeki nemler çığ gibi
    Yağar böyle her gece

    Güz gülleri gibiyim
    Hiç bahar yaşamadım
    Ya sevmeyi bilmedim yıllarca
    Ya sevince geç kaldım...

    Şimdi delicesine
    Sevmek istesem bile
    Sonbahar sisi çökmüş üstüme
    Sevincim buruk yine

    Güz gülleri gibiyim
    Hiç bahar yaşamadım
    Ya sevmeyi bilmedim yıllarca
    Ya sevince geç kaldım

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    02.04.2008 - 15:26

    Yazılarak dile getirilenlerin verdiği duygular, noktalama işaretleri olmadan nasıl tam olarak anlaşılamıyorsa, ben de sen olmadan veremiyorum çoşkumu hayata. Cama düşen yağmur tanelerini izliyorum, belki sakat ruhumu bir nebze de olsa sevindirebilirler. Küçük yağmur taneleri birbirine yol bulup, birleşerek aşağı aktıkça, gözyaşlarım da onlara imreniyor bir anda, yol bulup akmak için yüzümden, göz bebeklerimi zorluyorlar. Ama hapsettim, salmadım onları dışarı, çünkü yağmur taneleri gibi sevimli değillerdi. Ortamı sulandırmak ve görüntüyü bulandırmanın gereği yoktu şimdi. Ruhsuz ruhum, sakat ruhum aldırış etmedi ve işte, yağmur tanelerinin büyüsü ancak bu kadar olabildi gözümde. Yağmurdu işte; buharlaşıp, tekrardan yoğunlaşarak yere inen oranın buranın sularıydı! Onları görünce neden ağlayasım geliyordu ki? Muhtemelen bu yağmur halinde inen sular buharlaşırken sıcaktan, gözyaşı yerine, ter döküyor olmalıydım; şimdi yoğunlaştıklarında da yine bir şey mi dökmeliydim? Dökmem işte! Sakat ruhumun geçerli bir nedeni kalmadı ağlamak için. Yağmur taneleri etkisiz ve manasız hale geldikten sonra, beni ağlamaya meğilleyen asılsız bir şeyi alt etmişçesine gurur duydum kendimle.

    Sonra yağmura aldırmadan oturmaya devam edebildim penceremin önünde. Sessizlikte, asılı duran saatin tiktakları bana; “Yaşlanıyorsun! Yaşlanıyorsun! ” diyerek dil döküyorlardı. “Seviyor bedenim yaşlanmayı, boşuna kendini yorma saat, bana nispet yaparak zamanını harcama! ” dedim. Ne tesadüf ki, dememle birlikte, pili bitti ukala saatin, sustu haliyle. Yağmur tanelerinden sonra saati de yendim, sakat ruhum kendiyle gurur duydu.

    Şimdi saat sesi olmadan ve yağmur tanelerini izlemeden yine penceremin önündeydim. Başarabiliyordum işte, bak gördün mü? Bağlılık, hayranlık ya da ilgi duyduğum her şeyi zihnimle pratik yaparak önemsizleştirebiliyorum, varlık- yokluk denklikleri arasında zihinsel pratiklerle, çok kolay olabiliyor onlarsız da var olduğumu anlamak. Senin yokluğunu alt etmeye çalışırken de aynı böyleydim, işe yaramış olmalı ki; bugün nasıl yağmur tanelerine yenik düşmemeyi başarmışsa gözlerim, nasıl saatin sesini bastırabilmişsem cümlelerimle, yokluluğunu da böyle bastırdım. Ama ruhum bu savaşta sakat kaldı, ve sensiz hayata coşkusunu veremez oldu. Şimdi rehabilitasyon merkezinde, bu camın önündeyim, birazdan doktorum gelecek ve sakat ruhumu, soru-cevap şeklindeki pratiklerle iyileştirmeye çalışacak. Bir gün ben de hayata çoşkumu verebileceğim, hem de sen olmadan! Benim ruhum da koşup oynayacak hayatın bahçelerinde!

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    02.04.2008 - 15:18

    Sana bir ad bulmalıyım
    Adını çağırırken sana benden daha çok şey getirecek bir ad
    Başını bu adla çevirmelisin bana ve baktığında
    O ses beni anlatmalı, benim bilmediklerimi de anlatmalı
    Olmadıklarımı da

    Sana bir ses buldum
    Çiçeklerin içinde ararken adının yerine
    Bir vadiden geçirirken sana dair hatıralarımda
    Geçmişin astarı olan bir ses ve geleceğin anlamı
    Sen yaratıldın ve ben kayboldum bu anlamda

    Adını çağırırken güneşe döndürmeyi seviyorum
    Yüzümü... yüzüm yüzünle birleşince bir 'ay' doğuyor
    Yeryüzü kemiklerine kadar oynuyor sonrasında
    Senden önceki yıllarımı da sen varmışçasına hatırlıyorum; gezindiğimi
    Bir çember, bir ova ve bir dağın etrafında

    İnanmalısın... Bir adam niçin vardır
    Niçin ellerini boşaltır yağdığında yağmur
    Ve ne bekliyordur iki kaşın ortasındaki hülyada
    Tutar damlaları ona kavuşur gibi
    Onu bulur hiç olmadığı dünde ve yaşamadığı yarında

    Ben hiçbir şey söylemedim
    Fakat sen anladın
    Neredesin sensizliğimin ortasında
    Kalbim neresinde bu hiç fısıldanmamış aşkın
    Yoksun ama buradasın hep burada

    Uyansam akşam olacak geç kalacağım
    Gözlerimi kapatınca senden doğan güneşe
    Gözlerinde ışıyan şafağın çiğ zerrelerindeki sonsuz damlaya
    De ki susadım sen vardın ama ben yalnızdım, o zaman
    Öpsem öpsem bitmeyecek dudaklarındaki rayiha

    Eskilerde bir suyun başında nöbette
    Henüz var olmamış günler bile gelip geçen günlerden daha mutluluk dolu
    Senin büyüdüğünü görüyorum düne bakınca
    Üstelik yanımda olmaktan daha fazlasın
    Verilmiş bir söz buluyorum her sabah yatağımda

    Sana bir ad bulmalıyım
    Sesten hızlı, çağırmadan söylenen ve ölümsüz bir sıfat
    Denizden gelen henüz doğmamış dalga sesi anlamında
    Bütün hayatımı yaşamış ve hayatımdan sonrasını da kavrayan
    Bu ad hep yankılansın ben sustuğumda

    Yarına kalsın bütün sevişmelerimiz
    Teninde yorulmak denizinde yıkanmak gibidir
    Her nefesine bir çocuk adı adadığımda
    Sesim çırçıplak yıkandığımız ırmaktan geçer
    Kalbindeki adam olur, kurumuş dudaklarındaki vaha

    Yoksun ve bunun bir yıldızı olmalı gökte
    Başımı çevirdiğimde ben görmeden kayan bir yıldız
    Sabahları penceremde gün ağarmadan parıldasın ya da
    Senin ışığın getirsin senin yokluğunu işte böyle dayanabilirim ancak
    Yokluğuna, aramızdaki zamana ve uzaklara

    Vakit geçtikçe daha çok sende oluyorum
    Bekledikçe daha fazla kayboluyorum sen olan gökyüzümde
    Bulutlar kuş oluyor kuşlar açılmamış bir davet, sabaha
    Kadar uyumadan sayıklıyorum varmışsın gibi
    Koklamadan konuştuğum bir demet lavantada

    Bana bir masal anlat dediğinde, yaşamanın
    Anlamını söylerken gözlerindeki korkunun
    Büyüdüğünü görüyorum sonra
    Ellerinden tutuyorum ve bu anlamı verdiğin için
    Binlerce kez teşekkür ediyorum sana

    Sen hayatıma gelmeden önce hiçbir bahçede
    Çiçek yoktu hiçbir şehirde kule
    Ve bazı şüpheli meyveler ağaçlarda
    Ağaç gövdelerine dolanmış bedenlerimiz
    Günahtan arındıran bir dolambaçlı yatakta

    Buraya gel demezdi hiçbir yol levhası
    Buradayım derken bütün şehirler
    Sorardım nerede başınla birlikte doğan ayla
    Denizimizi görüyorum içinde kıyılara doğru çoğaldığımız denizi
    Kuşkularımı yemin yapan gözlerine baktıkça

    Hazzın en yüksek yerinden düşmek için söz vermedim
    Arzularını büyütmek ve saklamak için de vaadim yok
    Denizin en sıcak suyu olup ayaklarımı ıslatmadıkça
    Sen adında bir rüzgâr tanımayacağım
    Ve en heybetli dağ olarak duracağım karşında

    Caddelerden geçen mermer ruhu
    Ve içindeki yumuşak parmak hareketlerini yontan kelebekler
    Kalbin sertliğinden söz ederken bana
    Durduramadığım bir fırtınanın içinde
    Sana son şeklini verdim bir anda

    Bu tül içinde duracaksın ve kölen olacak zaman
    Ki o hiç geçmeyecek ve sen değişmez kalacaksın rüyalarımda...

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    09.03.2008 - 15:56

    SANA BAKMAK

    her şey yapılabilir
    bir beyaz kağıtla
    uçak örneğin uçurtma mesela
    altına konulabilir
    bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
    sallanan bir masanın
    veya şiir yazılabilir
    süresi ötekilerden kısa
    bir ömür üzerine.

    bir beyaz kağıda
    her şey yazılabilir
    senin dışında
    güzelliğine benzetme bulmak zor
    sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
    her şeyden
    bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
    belki tabiattadır çaresi
    senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
    ve benim
    bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
    anlarım bitkiden filan
    ama anlatamam
    toprağın güneşle konuşmasını
    sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

    sen bana ışık ver yeter
    bende filiz çok
    köklerim içimde gizlidir
    gelen giden açan soran bere budak yok
    bir şiir istersin
    “içinde benzetmeler olan”
    kusura bakma sevgilim
    heybemde sana benzeyecek kadar
    güzel bir şey yok

    uzun bir yoldan gelen
    tedariksiz katıksız bir yolcuyum
    yaralı yarasız sevdalardan geçtim
    koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
    her şeyi anlattım
    olan olmayan acıtan sancıtan
    bilsem ki sana varmak içindi
    bütün mola sancıları
    bütün stabilize arkadaşlıklar
    daha hızlı koşardım
    severadım gelirdim
    gözlerinin mercan maviliğine

    sana bakmak
    suya bakmaktır
    sana bakmak
    bir mucizeyi anlamaktır

    sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
    aşk sorgusunda şahanem
    yalnız kelepçeler sanıktır
    ne yazsam olmuyor
    çünkü bilenler hatırlar
    hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
    bahçıvanlar değil tüccarlardır
    sen öyle göz
    sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
    sen teninde cennet kayganlığı iken
    sana şiir yazmak ahmaklıktır

    bir tek söz kalır
    dişlerimin arasından
    ben sana gülüm derim
    gülün ömrü uzamaya başlar

    verdiğim bütün sözler
    sende kalsın isterim
    ben sana gülüm derim
    gül sana benzediği için ölümsüz
    yazdığım bütün şiirler
    sana başlayan bir kitap için önsöz

    sana bakmak
    bir beyaz kağıda bakmaktır
    her şey olmaya hazır
    sana bakmak
    suya bakmaktır
    gördüğün suretten utanmak
    sana bakmak
    bütün rastlantıları reddedip
    bir mucizeyi anlamaktır
    sana bakmak
    Allah’a inanmaktır...! ! !


    YILMAZ ERDOĞAN

  • Candan Öte
    Candan Öte

    14.01.2008 - 19:48

    SENSİZ KALAN BU ŞEHRİ

    sensiz kalan bu şehri yakmayı çok istedim

    mavi bir aleve dönüştürdüm kalbimi bir anda
    tutuşturmak istedim beni böyle umarsız
    bırakıp gittiğin bu zalim şehri
    yakamadım gözlerin dikildi karşıma bir caddenin tam ortasında
    inanılmaz güzel bakıyordu gözlerime hafif ıslak
    en özel en bilinmeyen türleri açmıştı papatyaların
    hatıralarınla titriyordu içim kuşlar kanatıyordu gönlümü

    gri bulutlar geçiyordu göğümden
    anlamak üzreydim neron’un roma’yı neden yaktığını
    karanlık bir koridor açıldı önümde anlayamadım
    yenik düşmüş bir napolyon kadar mutsuzdum aslında
    intihara kalkışan hitler kadar çaresiz
    yakmak üzreydim ki bu şehri hatıraların
    içli bir yağmur gibi boşandı üzerime

    kediler geçti birden kavşaklarından şehrin
    acı acı miyavladılar gözlerime baktılar kızgındılar kırgındılar
    onlar da tutulmuşlar anladım sana bendeki kadar
    onlar da terk ettiğin bu şehri çaresiz
    yakmak istiyorlar yakamıyorlar

    saçların dikildi karşıma bir sokak köşesinde
    her telinde parmaklarımın izleri parlıyordu
    benzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgar
    gözleri doluyordu saçlarına bakan kedilerin
    her biri bir kenarda darmadağın
    çömelip kalıyordu yutkunuyordu
    rengi kaçıyordu pencerelerde perdelerin

    nereye yürüdüysem bakışın, duruşun, sesin
    anladım söndürmeliyim tutuşan yüreğimi
    kendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri
    çünkü sen her şeyinle bendesin

    (Nurullah Genç)

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    08.01.2008 - 15:31

    Seni kalbimden kovdum
    bir daha giremezsin
    beddua ettim sana
    geriye dönemezsin

    Mutluluk hakkın deil
    sevilip gülemezsin
    pişman olsan boşuna
    geriye dönemezsin
    kimseyi sevemezsin

    Aşk vermiştim ne yaptın
    aldın yere firlattın
    ikimizi sen yaktın
    maziyi silemezsin

    mutluluk hakkın deil
    sevilip gülemezsin
    pişman olsan boşuna
    geriye dönemezsin
    kimseyi sevemezsin ! ! !

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    05.01.2008 - 13:22

    Yenildim vazgeçtim beni sevmenden
    Kalp kırık, yoruldum gitmelerinden
    Sevmedin belki beni çok yürekten
    Bil yeter ben üzüldüm sen giderken...

    Ah ölürmüydün beni biraz daha sevsen
    Mevsimsiz solmadım sararmadım mı ben tutmadın ellerimden
    Ben düşerken
    Kaçmadın mı gitmedin mi sen...

    Ah olmadım mı yanında sen çok yalnızken
    Sarmadım mı seni kimseler sarmazken
    İstedin vermedim mi her şeyimi
    En derinden sevmedim mi ben...

    Gitsen de silsen de beni kalbinden
    Yer etsen kendine yeni aşklarda
    Tek gerçek dönmem ki verdiğim sözden
    Tek aşksın hep duracak baş ucumda... ! ! !

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    03.01.2008 - 10:40

    Seni Seviyorum
    Bir yudum insan gözbebeklerinde..
    Hep böyle güzel bak ne olur
    Hep böyle içten, hep böyle sevgiyle..
    Ruhuma göz kırpmayı unutursan bir yerlerde
    Saklan nereye olursa bana gözükme
    Yaz yağmurlarından korunacak
    Sırca saraylarım olmasın, istemiyorum
    Islanmalıyım, iliklerime kadar
    Ve sen su damlayan saçlarıma bakıp
    Sadece gülümse..
    Belime sarıl ve yürü..
    Götür götürebildiğin yere..

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    30.12.2007 - 14:47

    Günler oldu göremedim
    o kadar ihmale gelemedim
    seni bana düşkün bilirdim
    duygusal krizdeyim
    şaşıyorum bu ben miyim
    kaderimi seveyim gel
    o güzel günleri getir bana
    dünleri yakarız bugünleri gel
    çay demledim gel içelim
    evdekileri sepetledim
    oltaya gelebilirim
    ağına düşebilirim
    idare edebilirim
    oohhh sensiz çuvallarım
    ruh gibi dolaşırım
    yataklara yapışırım gel
    bu kadar kasma kendini
    dertlere kiracı etme beni
    dinle ricamı lütfenimi
    duygusal krizdeyim
    şaşıyorum bu ben miyim
    kaderimi seveyim gel
    o güzel günleri getir bana
    dünleri yakarız bugünleri gel
    yaz gununde kış gibiyim
    sen iyisen bnde iyiyim
    oltaya gelebilirim
    ağına düşebilirim
    idare edebilirim
    sensiz çuvallarım
    uh gibi dolaşırım yataklara yapışırım gel

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    30.12.2007 - 13:10

    Sana olan aşkım hep akan bir su
    Sadece benim gibi misin söyle
    Aklımda senden başka
    Hiçbir şey yok bu günlerde

    Sadece senin aşkın avutur beni
    Unutturur bana bütün dertlerimi
    Şefkatli kollarınla sar beni bu gece
    İstediğim aslında çok değil

    Sadece senin olmak istedim bu dünyada
    Sadece sana ait olmak
    Aşk denen duyguyu yeniden keşfettim
    Sadece senin olmak istedim
    Sadece senin olmak istedim

    Sadece senin aşkın avutur beni
    Unutturur bana bütün dertlerimi
    Şefkatli kollarınla sar beni bu gece
    İstediğim aslında çok değil

    Aklında olmak yetmez bana bu gece
    Yanı başında olmak isterim
    Rüyalarında olmak yetmez bana bu gece
    Yatağında olmak isterim...!

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    30.12.2007 - 11:19

    Özledim bak kokun geçmez sarılsam yeniden
    Tadın kaldı dudağımda dokunduğum tenden...

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    30.12.2007 - 11:15

    BANANE GELECEKSE DÜNYANIN SONU
    BİTECEKSE BİTSİN ARTIK HAYAT YOLU
    KORKUM YOK İÇİM RAHAT HUZURLA DOLU
    AŞKI YAŞADIM SENLE BİR ÖMÜR BOYU

    YÜZÜMDEKI ÇİGİLERİN BİLE ADI SEN
    ALDIĞIM HER NEFESİN SEBEBİ SEN

    DÜNYAYA BİRDAHA GELSEM SEVGİLİM
    ARAR BULURUM YİNE SENİ SEVERİM
    CENNETİ DEYİŞMEM SAÇININ TELİNE
    ÖMRÜMÜN YETİĞİ KADAR SENİ SEVERİM

    BANA NE GELECEKSE DÜNYANIN SONU
    BİTECEKSE BİTSİN ARTIK HAYAT YOLU
    KORKUM YOK İÇİM RAHAT HUZURLA DOLU
    AŞKI YAŞADIM SENLE BİR ÖMÜR BOYU

    YÜZÜMDEKİ ÇİZGİLERİN BİLE ADI SEN
    ALDIĞIM HER NEFESİN SEBEBİ SEN

    DÜNYAYA BİRDAHA GELSEM SEVGİLİM
    ARAR BULURUM YİNE SENİ SEVERİM
    CENNETİ DEYİŞMEM SAÇININ TELİNE
    ÖMRÜMÜN YETİĞİ KADAR SENİ SEVERİM

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    30.12.2007 - 11:00

    Selam olsun yüreğine aşkım
    Yüreğime hoşgeldin
    Seni buldum yaradana kurban
    Kalmadı hiç derdim

    Bu zamanda hani kara sevda
    Hadisene yok derdim
    Seni gördüm yaradana kurban
    Mecnuna hak verdim

    Başıdostum ateşine düştüm
    Dudağından gül suyu içtim
    Karasevda ötesine geçtim
    Kanat açtım yüreğine uçtum
    Senden önce bin kere suçtum
    Seni sevdim aşk ile coştum

    Dünya bir yana sen bir yana
    Acımam kıyarım sana göz koyana
    Sevdam biline sevdam duyula
    Ferman yazılı aşkım adına...

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    30.12.2007 - 10:20

    Saçlarına yıldızlardan taçlarda yapsam
    Bu dünyayı yakıp kül edip yolunada sersem sana değer
    Çünkü bu dünyadaki herşey sana değer

    Yar geceler akşamdan sabaha
    İçimde korkuların var çocukluktan kalma
    Sözüm var sana
    Cayarım sanma
    Duymasanda yemin ettim aşkıma

    Sana değer dünyayı yaksam uğruna
    Sana değer ömrümü kül etsem yollarında
    Bize keder olmasın solmasın bu dünya
    Sana değer bir tanem sana değer

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    30.12.2007 - 10:05

    Şarjörüne hasret sürdüm sazımın !

    Şimdi hüzün işgalinde yüreğim !

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    30.12.2007 - 10:04

    Seni düşündüm yine bu akşam üstü
    Gelmedin mor salkımlar sana küstü
    Umutsuz bekledim sabaha kadar
    O çok sevdiğin yağmurlar bile küstü

    Mor salkımlı o sokakta ellerimi tut
    Okşa yine saçımı dizinde uyut
    Ne çok severmişim gidince anladım
    Serseri gecelerde sana ağladım

    Bu akşamda sensizliği anılara sarıp içtim
    Kaybettikten sonra anlıyor insan
    Meğerse hiçkimseyi senin kadar sevmemişim
    Bi dönsen en güzel yerinde biten o rüya

    Yeniden yaşanır istesen
    Yıldızları sermezmiyim ayaklarına
    Geldiğin yollara toz olmazmıyım
    Yine şafak söküyor

    Uykulerın unuttuğu gözlerim yine tavanda
    Ne vardı diyorum ah bi dönseydin son anda
    Şarjörüne hasret sürdüm sazımın
    Şimdi hüzün işgalinde yüreğim
    Ve ben hala mor salkımlı o sokakta bıraktığın yerdeyim...

Toplam 120 mesaj bulundu