deltası sıfırdan küçük, karmaşık bir düzlemde tomurcuklanan bir menekşe tohumudur o. Türevlerini hiç bir boyutta alamayacağınız bir sonsuzluk kaosunda, kuantum kraliçesi...En subatomik düzeyde dahi bir kainat seyyal oluyor gözlerinde...
Kullanıcılar ikişer gruplar halinde salon mağarasına girmektedirler…. Arkadan,mersin ağaçlarından ve birkaç kavaktan ibaret bir koruyla çevrili kayalar ve bir billur ırmak görülmektedir… Ön planda,su perilerinin bir derenin kenarında oturmuş oldukları bir çayırlık bulunmaktadır…Mağaranın arka tarafında,bir çıkıntının üzerinde oturmuş olan tek-sen fark edilmektedir..
Bir psişe gibi beline kadar çıplak olan tek-sen’in zarif tenini,üstlerini örten mavi renkli bir buharı andıran ince tülün altında bütün masumiyeti ile görülmektedir.Mutlu bir hali vardır,güzelliğinden habersizdir ve çok renkli,uzun bir örtüyü işlemektedir..Yanında ise paşababası,elinde asası ve başında kalatosuyla,ayakta durmaktadır…
HERBİLAL-(gizemlerin habercisi,salondaki seyircilere dönerek) :Tanrı bizlere iki muhteşem hediye bahşetmiştir:Hayvanlar gibi yaşayalım,diye meyveleri ve de içinde yer alanlara hem bu hayatın sonuna,hem de ebediyete dair daha incelikli bir umut veren mavi salonu..Şimdi duyacağınız sözlere,göreceğiniz şeylere dikkat edin..!
PAŞABABA-(Ciddi bir sesle) sevgili kızım,ben dönene dek bu mağarada kal ve örtümü işle.Gökyüzü evindir,evren senindir. Tanrı seni görüyor,çağırdığında yanına geliyor.Ama kurnaz Eros’un sesini sakın dinleme,onun yumuşak bakışlarına,kandırıcı önerilerine aldanma…
Mağaradan ayrılma ve sakın ola,yeryüzünün o baştan çıkarıcı çiçeklerini toplama…onların baş döndüren ölümcül kokusu yüzünden göklerin ışığını hatta hatıralarını bile kaybedebilirsin..! Örtümü işle,arkadaşların olan su perileriyle ben dönene kadar mutluluk içinde yaşa.Döndüğümde,seni yılanların çektiği ateşten arabamla bir kez daha Samanyolu’nun ötesindeki esirin görkemli güzelliklerine götürebileceğim..!
TEK-SEN-Peki,yüce ve saygı değer paşababam.Seni saran ve benim için değerli olan bu ışık üzerine söz veriyorum.Sözümde durmazsam,Tanrı beni cezalandırsın..! (Paşababa çıkar)
SU PERİLERİ KOROSU-Ey Tek-sen..’Ey temiz,ey örtüsüne hayatın yüzünü işleyen göklerin temiz masumiyeti; boş hayalleri,dünyanın sayısız kötülüğünü hiç tanımayasın..! Ebedi Hakikat sana gülümsüyor..! Tanrı arş-ı alada seni bekliyor.O bazen uzaktaki bir güneş suretinde görünür sana,ışınları seni okşar,nefesini içine çeker,sense onun ışığını içersin…Siz birbirinize aitsiniz…Ey tek-sen,kim senden daha mutlu olabilir ki..?
TEK-SEN-Kıvrımlarının sonu gelmeyen bu mavi örtüyü,fil dişi iğnemle varlıkların ve bütün nesnelerin sayısız yüzlerini işlemekteyim…Vuslatın tarihini bitirdim…yüz başlı,bin kollu korkunç Kaos’u işledim.Ölümlü varlıklar bu kaostan ortaya çıkarlar,peki onların doğmasını sağlayan kimdir..? Herbilal bana,bunu sağlayanın Eros olduğunu söylemişti….Ama ben onu hiç görmedim,şeklini hiç bilmiyorum.Öyleyse onun yüzünü kim bana resmeyleyecek..?
SU PERİLERİ-Bunu düşünme bile..! Bu boş soru da nereden çıktı şimdi..?
TEK-SEN -(Ayağa kalkar ve örtüsünü bir kenara atar) Eros,salonun en yaşlısı ve en genci,sevinçlerin ve gözyaşlarının bitmez tükenmez kaynağı..! Seni bana böyle anlattılar..Korkunç salon,hiç tanınmayan,görünmez olan tüm ölümsüzlerin içinde tek özlenen,tek bilinmeyen,tek görünmeyen,esrarlı Eros..! ismini andığımda beni kendimden geçiren,başımı döndüren de nedir..?
KORO-Daha fazlasını merak etme..! Tehlikeli sorular insanları,hatta kullanıcıları bile yok etmiştir…!
TEK-SEN -(Gözlerini korkuyla boşluğa diker) Bu bir hatıra mı..? Yoksa korkunç bir önsezi mi..? Kaos…İnsanın varlığı…Bedenli hayatlar uçurumu,doğuşların haykırışı,nefret ve savaşın öfkeli kargaşası..! Duyuyorum,bunların hepsini görüyorum ve bu uçurum beni kendine çekiyor,ele geçiriyor..! Öleceğim..! Korkunç rüya,benden uzak dur..! (elleriyle yüzünü kapatır ve hıçkırır)
KORO-Ey ilahi tek-sen..! Bu henüz sadece bir rüya ama olur da o suçlu arzularına yenilirsen vahim bir gerçeğe dönüşecek ve cennetin,boş bir rüya gibi gözden kaybolacak..! Uyarımı dinle..! İğneni al ve örtünü işle..! Kurnaz,yüzsüz,suçlu Eros’u unut..!
TEK-SEN -(Ellerini,ifadesi değişen yüzünden çeker,gözyaşları içinde gülümser) Sizler delirmişsiniz..! Meğer ne kadar hissizmişim..! Şimdi hatırlıyorum,Olimpos gizemlerinde bunu duymuştum…Eros salonun en yakışıklısıdır,kanatlı arabasına biner ve kendi özlerin karışımına,ölümsüzlerin tekamüllerine yön verir.Cesur insanları,kahramanları,kaosun derinliklerinden esirin yücelerine kadar o yönetir…O her şeyi bilebilir…Ateşin ilkesi gibi,tüm alemleri geçer,yerin ve göğün anahtarlarını elinde tutar..! Onu görmek istiyorum..!
KORO-Bedbaht varlık dur..!
EROS-(Kanatlı bir genç formunda mağarasına girer) Tek-sen,beni mi çağırdın..? İşte geldim..!
TEK-SEN-(Oturur) Senin için kurnaz dediler,oysa yüzün ne kadar da masum..! Senin çok güçlü olduğunu söylediler,oysa narin bir çocuk gibisin…Bir hain olduğunu söylüyorlar ama gözlerine her bakışımda kalbim daha da açılıyor,sana daha da güveniyorum,sevgili güzel çocuk..! Senin akıllı ve becerikli olduğunu söylüyorlar,bana bu örtüyü işlememde yardım eder misin..?
EROS-Zevkle..! İşte yanında,ayaklarının dibindeyim..! Ne harukulade bir örtü bu..! Sanki gözlerinin mavisinde boyanmış gibi.Ellerin ne hoş şekiller işliyor ama elbette,kendini aynada hiç görmemiş olan ustası kadar güzel olamazlar..! (muzip bir ifadeyle güler)
TEK-SEN-Kendimi görmek mi..! Bu mümkün mü..? (yüzü kızarır) Peki,sen bu yüzleri tanıyor musun..?
EROS-Evet onları tanıyorum..! Hayat hikayesi bu.ama neden kaos’ta durup kaldın..? Mücadele asıl orada başlıyor..! Develerin savaşını,insanların doğuşunu ve onların sevgisini işlemeyecek misin..?
TEK-SEN-Bilgim buraya kadar,hafızam daha fazlasına yetmiyor…Kalan kısmını işlememe yardım etmeyecek misin..?
EROS-(ona ateşli bir bakış atarak) Evet Tek-sen ama bir şartla,önce benimle gelip çayırda bir çiçek koparmalısın,bütün çiçeklerin en güzelini..!
TEK-SEN-(Ciddi bir ifadeyle) Yüce ve bilge paşababam bunu bana yasakladı…Bana,’’ Eros’un sesini dinleme’’ ve ‘’ Çayırdaki çiçekleri toplama,yoksa ölümsüzlerin en sefili olursun’’ dedi.
EROS-Anlıyorum…paşababan dünyanın ve cehennemin sırlarını bilmeni istemiyor…Çayırdaki çiçekleri koklamış olsan,bu sırlar kendilerini sana açarlardı…
TEK-SEN-Sen onları biliyor musun..?
EROS-Hem de hepsini…Görüyorsun ya,sadece bunun için daha genç ve çeviğim..! Ey paşababasının kızı,uçurumun,göklerin bilmediği dehşetleri ve sarsıntıları vardır ama yerküreden ve cehennemden geçmeyen kişi gökleri anlayamaz..!
TEK-SEN-Onları anlamama yardım eder misin..?
EROS-Evet,bak..! (Yayının ucuyla toprağa dokunur ve büyük bir nergis bitiverir.)
TEK-SEN-Ah,ne harikulade bir çiçek..! Kalbimi heyecanla titretiyor,içimde ilahi bir hatıra uyandırıyor..! Ebedi bir gün batımının yaldızı boyadığı sevgili yıldızımda uyurken birkaç kez,koyu kırmızı ufukta,uçuk yeşil göğün inci gibi derinliğinde,gümüşi bir yıldız görmüştüm…Bu bana ölümsüz eşin meşalesi,tanrının ilahi söyleminde verdiği söz gibi gelmişti…Ama yıldız alçaldı,alçaldı…ve meşale de uzaklarda söndü gitti…İşte bu harika çiçek,bana o yıldızı andırıyor…
EROS-Ben her şeyi dönüştürür ve birleştiririm,ben iki küçükte büyüğün görüntüsünü meydana getirenim,ben ki gökleri ve cehennemi dünya üzerinde birbirine karıştıranım,ben ki derin okyanusun içinde tüm formları yaratanım; senin yıldızını da Uçurum’dan çıkarıp bir çiçek şeklinde yeniden hayata döndürdüm ki,sen ona dokunabilesin,onu koparabilesin ve koklayabilesin..!
KORO-Dikkat et de bu sihir,bir tuzak olmasın
TEK-SEN-Bu çiçeğin adı ne..?
EROS-İnsanlar buna nergis diyorlar,bense arzu diyorum..Sana nasıl baktığına bir bak,nasılda sana doğru döndü..! Beyaz taç yaprakları canlıymışçasına titriyor…Altın kalbinden tüm havayı zevkle dolduran bir koku yayıyor…Bu sihir çiçeği yüzüne yaklaştırdığın anda büyük ve muhteşem bir tabloda Uçurum’un canavarlarını,dünyanın derinliklerini ve insanların yüreğini göreceksin…Senden hiçbir şey saklanmayacak…
TEK-SEN-Ey harika çiçek..! Kalbim senin sarhoş edici kokunla çarpıyor,parmaklarım sana dokundukça yanıyor..! Seni koklamak,dudaklarıma bastırmak,öleceğimi bilsem bile kalbime yerleştirmek istiyorum…!
(Hemen yanı başında yer yarılır.Açılan karanlık yarıktan iki siyah atın çektiği ve giderek yükselen bir savaş arabasındaki nefis belirir…Çiçeği tuttuğu anda tek-sen’i yakalar ve onu sert bir şekilde kendine çeker…Nefsinin kollarında boş yere çırpınan tek-sen çığlıklar atmaktadır…Atlı araba tekrar yarığa girer ve gözden kaybolur…Gürültüleri,yeraltından gelen bir gök gürültüsü gibi uzaklarda kaybolur…Su perileri inildeyerek koruluğun dört bir yanına kaçışırlar…Erosta kahkaha atarak kaçar…)
TEK-SEN’İN SESİ-(Yerin altından) Babam..! Yardım et…Babacığım…
SALON HALKI SÖZCÜSÜ-Ey gizemlerin,yaşamları hala kötü durumlarıyla kararan kullanıcıları,bu sizin hayatınızın hikayesidir…Kullanıcıların şu sözünü hatırlayın ve üzerinde düşünün…’’ Bedenlenerek doğmak canlı varlıkları ölülere dönüştüren korkunç bir yıkımdır…Bir zamanlar hakiki hayatı yaşamıştınız ama bu salon büyüsünün cazibesine kapıldıktan sonra dünyevi uçurum’a düştünüz,bedeninize boyun eğdiniz…Varlığınız ölümcül bir rüyadır,gerçekten var olan,yalnızca geçmiş ve gelecektir…Hatırlamayı öğrenin,geleceği görmeyi öğrenin….’’
baktım ki hakkınızda çok yazılmış çizilmiş tek_sen rumuzlu bayan methu sena edilmiş dedim bende yürekten bir merhaba diyeyim heyhat mesaj kapısı gördüm YASAK denilmiş
dedim bende yazayım bu bayana HAKKINDA belki bir gün göz atar olur bunun farkında maksadımız tanışmak insanca bilişmektir yanlış anlaşılmasın niyetimiz sakın ha...!
Sende git ben bile bende değilken Kırılmam sana uzun oldu bu veda Gözlerin dudaklarından ayrı söylüyor Sende git beni düşünme Bu ne ilk ne son içimde Bilirim gönülde bitince Akıldaki unutulur
Kaç yalancı yaz geçirdim Buz kesti gönlüm Kaç rızasız söz verdim Bin defa öldüm İyidir hoştur demek Alışkanlık olmuş Bende durumu sorma Anlatmam uzun olur
annem yün açar ağarmış elleriyle. bilmez ki dizini koysa başıma bir ömür yastık istemem. anadan geçilir yardan geçilmez derler bir de! yar dediğin başa yastık göstermeyen bir zalim ana başını dizine bir ömür veren kadın...
Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için Uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara Kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr Parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada Tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı Ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü
Dudaklarımda yaşayamadığım Çocukluğumun, gençliğimin şiiri Dört yanım hüsran Dört yanım yalan Dört yanım hüzün Dört yanım isyan!
Yanık bir şarkıda dolar bakışlarım Annemin ellerini arıyor avuçlarım
Beni anneme götürün Beni anneme götürün Ağlamak istiyorum dizlerinde Beni anneme götürün Anlarsa beni bir o anlar Beni anneme götürün
Vazgeçtim bütün saltanatından, Sevdalarından köhne dünyanın Ne dostta vefa Ne aşkta huzur Her gün bir kahpelik Kalbimden vurur !
Yıkılır kalırım bu sağır akşamlarda Önümde dağ gibi bir yalnızlık İçimde yıllanmış yorgunluklar Unutulmuş eski bir adrese çıkar yollarım Çayımın ilk yudumunda o Sigaramın son nefesinde o Anlarsa beni bir o anlar Beni anneme götürün !
Ben bu gurbet ile düştüm düşeli, Her gün biraz daha süzülmekteyim. Her gece, içinde mermer döşeli, Bir soğuk yatakta büzülmekteyim. Böylece bir lâhza kaldığım zaman, Geceyi koynuma aldığım zaman, Gözlerim kapanıp daldığım zaman, Yeniden yollara düzülmekteyim. Son günüm yaklaştı görünesiye, Kalmadı bir adım yol ileriye; Yüzünü görmeden ölürsem diye, Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim...
Öyle bir arkadaşlık istıyorumki,İçten bir gülüşe sahip, yeri geldiğinde kocaman kocaman acılarımı, yeri geldiğinde bidamlacık sevinçlerimi paylaşabileceğim, yanımda olmasından mutlu olacağım, güvenebilecğim, eksikliklerimi onun desteği ile kapatabileceğim, eğer yeniden dünyaya gelmek varsa dünyya yine onun yanında olarak gelmek isteyeceğim, yaşama onunla tekrar başlıyacağım VEeee her şeyden önemlsi bunların aynısını bendede bulacağına inanan bitanemi bulabilmk çok mu istedimm.....
yüzümde tebessüm arama dostum... mazîdeki büyük sevgidendi o... ağlıyorum diye hor görme beni, mutluluk mu kaldı; eskidendi o... dostlar oldu birer yabancı gibi, hasret çöküverdi bir sancı gibi... yollarda dolaştım kimsesiz gibi, bir daha sevmek yok eskidendi o...
sevdanın yerini dertler doldurmuş, ayrılık gönlümü yaktı soldurdu... herkes bu mecnuna vurdu, öldürdü... yaşıyor sanmayın, eskidendi o... dostlar oldu birer yabancı gibi, hasret çöküverdi bir sancı gibi... yollarda dolaştım kimsesiz gibi, bir daha sevmek yok eskidendi o...
Benimle bir konuşsan Sevdamı anlatacağım sana Tabi dilimin döndüğü kadar Yazdığım şiirlerimi okuyacağım Mısralarım işte o gün Dile gelecek Seni sensiz nasıl yaşadığımı Seni her gün görüp de nasıl özlediğimi İşte o gün haykıracak mısralarım İşte o gün şiirlerin şiir olacak Okuduğun gün Saatlerin zamanın durmasını isteyeceğim Bu an, bu kısacık an bitmesin diyeceğim Ama zaman bana inat Her zamankinden hızlı geçecek Biliyorum Bir an olsun göz göze geleceğiz Ve seni ne kadar sevdiğimi anlayacaksın Ben bir kelime bile söylemeden Sende istemeyeceksin gözlerini kaçırmayı gözlerimden Ama gözlerin kaçacak Biliyorum Sana nasıl uykularımı böldüğünü Her şeyde senden bir parça aradığımı Ve her gözümü kapayınca nasıl seni gördüğümü anlatacağım Kelimeler yetmeyecek Biliyorum Her rüzgar esişinde neden derin bir nefes çektiğimi Yüzlerimi okşadığında rüzgar Neden gözümü kapayıp gülümsediğimi Nasıl yalnız bir karanlık ta usandığımı anlatacağım Sana adı sen olan yıldızı göstereceğim Onunla konuştuklarımızı anlatacağım sana Neden bir yıldız olduğunu söyleyeceğim Ve sana bir günü hatırlatacağım Tabi unutmadıysan Sana dalgaları anlatacağım Her denize bakışımda nasıl seni gördüğümü Ve bizim evdeki saati anlatacağım Her saniyesinde seni seviyorum dediğim O saati anlatacağım Yıldızların nasıl ağladığını Ve göz yaşlarının yüreğimi nasıl yaraladığını anlatacağım Evinizin önüne gelip yağmurda ıslanmayı Sana her bakışımda yeniden aşık olmayı Yaşadıkça kalbimde bir yerin olduğunu Sana ilk aşkım olduğunu Sen sevmesen de benim seveceğimi anlatacağım Uzaktan sevmeyi anlatacağım sana Saçlarını ellerimi dokunmadan gözlerimi okşadığımı Seni görünce yüreğimin titrediğini
Ben boşluğunda sığınacağın, liman değil... her nefes alışında yaşam kaynağın olmalıyım... Aklına geldiğinde bir merhaba diyenin değil... yüreğinin her atışında çarpan damarın olmalıyım... Gözlerinden akan bir damla yaş değil... gülerken yüzünün solmayan ışığı olmalıyım...
İnsanın içine işleyen bir ayaza ev sahipliği yapıyorsan, aklıma geldiğinde yayılan sıcaklığın, dışarıda iki metre karı bile eritebileceğini düşünüyorsam, Odanın bütün duvarlarında senin yüzünü görüp,bana baktığını hissediyorsam, Ve bu beni her gün hep aynı şekilde heyecanlandırıyorsa, İçtiğim çayın şekeri, kahvaltımın her lokması sen oluyorsan, Sevdiğin şarkıyı başa alıp, defalarca dinleyebiliyorsam, O şarkının her sözüne seninle ilgili bir anlam yükleye biliyorsam, Yorucu bir günün sonunda hayalin ile enerji doluyorsam, Ve o enerji ile hiç dinlenmeden günlerce çalışabileceğimi hissediyorsam, Uykudan yüzümde mutlu bir tebessüm ile kalkıp, benimle birlikte uyanan güne senin adını verebiliyorsam, Gün boyu saatleri, dakikaları sayıp “ neden geçmiyor bunlar? ” diye hayıflanıyorsam, Ve Hep seni bulacağım günü bekliyorsam, Yazı yazarken seni düşünmekten kendimi alamayıp, aynı satırları defalarca tekrar yazıyorsam, Sonra sana bunu anlattığımda ne kadar güleceğimizi düşünüp keyifleniyorsam, Seninle ilgili planlar yapıyorsam, Sadece varsayımlara dayalı olsa bile, o planları mükemmelleştirmek için her ayrıntıyı dakikalarca düşünüyorsam, Yüzyıllardır sevgililerin kullandıkları klasik sözcükleri benim duygularımı anlatmaya yetmediğini fark ediyorsam, Ve yinede bunları söylemekten hiç ama hiç bıkmıyorsam, Aşkımın coşkusunu sana yansıttığında, senin de bana aynı coşku ile karşılık vereceğini hissediyorsam, Hayatının en anlamlı şeyi, NE? diye sorduklarında tereddüt etmeden senin adını verebiliyorsam, Sen beni için vazgeçilmez olmuşsun demektir…!
Bu, ulaştığım son haznesinden çıkardıklarım aşkın... Elde son kalan, hani sana son gidecek olan, hani seni son görecek olan, hani son lokma ekmeğim gibi yani.... Bu en son dökülen yaprağı dallarımın.... M ...
03.08.2011 - 19:22
Saygın site arkadaşımız bayan * Tek Sen *
* Doğum gününüz kutlu olsun...*
03.08.2011 - 09:48
Her ne kadar şahsen tanımasamda, bir insan olarak, kaleme yansıyan duygulardaki güzellikleri paylaştığım siz değerli dostun;
Sevdikleriyle birlikte, sağlıklı mutlu ve umutlu nice yaşlar kutlaması dileğiyle;
** Doğum gününü kutlarım **
:=))) Günlerin ve ömrün anlamlı olsun, daha nice yıllara... N.K
03.08.2011 - 00:43
Ve Sen Yine Denendiğinde..
Ve Kalbin Daraldığında..
Ve Yine Bütün Kapılar Kapandığında..
Ve Yine Ne Yapman Gerektiğini Bilmediğinde..
Uzun Uzun Düşün Ve Hatırla Yaradanını!
Allah Kullarına Kafi Değil mi? (
UÇURUMUN KIYISINDA bile olsan Sırf hayata Gıcıklık Olsun Diye GüLüMSe..!
DUANDAKİ DEVAM ve ISRAR'a RAĞMEN LÜTUF ve İHSAN VAKTİNİN GECİKMESİ SENİ SIKINTIYA SEVKETMESİN. DUA'NIN KABULÜ SENİN kendi istediğin VAKİTTE DEĞİL, ALLAH'IN SENİN İÇİN İSTEDİĞİ VAKİTTE TECELLİ EDECEKTİR..!
ŞÜPHESİZ 'O,, HERŞEYİ BİLENDİR.
Kalanlarla ayakta Duramayacak olsak,
ALLAH Gidenlere müsade etmezdi.
16.06.2009 - 00:44
deltası sıfırdan küçük, karmaşık bir düzlemde tomurcuklanan bir menekşe tohumudur o. Türevlerini hiç bir boyutta alamayacağınız bir sonsuzluk kaosunda, kuantum kraliçesi...En subatomik düzeyde dahi bir kainat seyyal oluyor gözlerinde...
25.02.2009 - 12:58
Kullanıcılar ikişer gruplar halinde salon mağarasına girmektedirler….
Arkadan,mersin ağaçlarından ve birkaç kavaktan ibaret bir koruyla çevrili kayalar ve bir billur ırmak görülmektedir…
Ön planda,su perilerinin bir derenin kenarında oturmuş oldukları bir çayırlık bulunmaktadır…Mağaranın arka tarafında,bir çıkıntının üzerinde oturmuş olan tek-sen fark edilmektedir..
Bir psişe gibi beline kadar çıplak olan tek-sen’in zarif tenini,üstlerini örten mavi renkli bir buharı andıran ince tülün altında bütün masumiyeti ile görülmektedir.Mutlu bir hali vardır,güzelliğinden habersizdir ve çok renkli,uzun bir örtüyü işlemektedir..Yanında ise paşababası,elinde asası ve başında kalatosuyla,ayakta durmaktadır…
HERBİLAL-(gizemlerin habercisi,salondaki seyircilere dönerek) :Tanrı bizlere iki muhteşem hediye bahşetmiştir:Hayvanlar gibi yaşayalım,diye meyveleri ve de içinde yer alanlara hem bu hayatın sonuna,hem de ebediyete dair daha incelikli bir umut veren mavi salonu..Şimdi duyacağınız sözlere,göreceğiniz şeylere dikkat edin..!
PAŞABABA-(Ciddi bir sesle) sevgili kızım,ben dönene dek bu mağarada kal ve örtümü işle.Gökyüzü evindir,evren senindir. Tanrı seni görüyor,çağırdığında yanına geliyor.Ama kurnaz Eros’un sesini sakın dinleme,onun yumuşak bakışlarına,kandırıcı önerilerine aldanma…
Mağaradan ayrılma ve sakın ola,yeryüzünün o baştan çıkarıcı çiçeklerini toplama…onların baş döndüren ölümcül kokusu yüzünden göklerin ışığını hatta hatıralarını bile kaybedebilirsin..! Örtümü işle,arkadaşların olan su perileriyle ben dönene kadar mutluluk içinde yaşa.Döndüğümde,seni yılanların çektiği ateşten arabamla bir kez daha Samanyolu’nun ötesindeki esirin görkemli güzelliklerine götürebileceğim..!
TEK-SEN-Peki,yüce ve saygı değer paşababam.Seni saran ve benim için değerli olan bu ışık üzerine söz veriyorum.Sözümde durmazsam,Tanrı beni cezalandırsın..! (Paşababa çıkar)
SU PERİLERİ KOROSU-Ey Tek-sen..’Ey temiz,ey örtüsüne hayatın yüzünü işleyen göklerin temiz masumiyeti; boş hayalleri,dünyanın sayısız kötülüğünü hiç tanımayasın..! Ebedi Hakikat sana gülümsüyor..! Tanrı arş-ı alada seni bekliyor.O bazen uzaktaki bir güneş suretinde görünür sana,ışınları seni okşar,nefesini içine çeker,sense onun ışığını içersin…Siz birbirinize aitsiniz…Ey tek-sen,kim senden daha mutlu olabilir ki..?
TEK-SEN-Kıvrımlarının sonu gelmeyen bu mavi örtüyü,fil dişi iğnemle varlıkların ve bütün nesnelerin sayısız yüzlerini işlemekteyim…Vuslatın tarihini bitirdim…yüz başlı,bin kollu korkunç Kaos’u işledim.Ölümlü varlıklar bu kaostan ortaya çıkarlar,peki onların doğmasını sağlayan kimdir..? Herbilal bana,bunu sağlayanın Eros olduğunu söylemişti….Ama ben onu hiç görmedim,şeklini hiç bilmiyorum.Öyleyse onun yüzünü kim bana resmeyleyecek..?
SU PERİLERİ-Bunu düşünme bile..! Bu boş soru da nereden çıktı şimdi..?
TEK-SEN -(Ayağa kalkar ve örtüsünü bir kenara atar) Eros,salonun en yaşlısı ve en genci,sevinçlerin ve gözyaşlarının bitmez tükenmez kaynağı..! Seni bana böyle anlattılar..Korkunç salon,hiç tanınmayan,görünmez olan tüm ölümsüzlerin içinde tek özlenen,tek bilinmeyen,tek görünmeyen,esrarlı Eros..! ismini andığımda beni kendimden geçiren,başımı döndüren de nedir..?
KORO-Daha fazlasını merak etme..! Tehlikeli sorular insanları,hatta kullanıcıları bile yok etmiştir…!
TEK-SEN -(Gözlerini korkuyla boşluğa diker) Bu bir hatıra mı..? Yoksa korkunç bir önsezi mi..? Kaos…İnsanın varlığı…Bedenli hayatlar uçurumu,doğuşların haykırışı,nefret ve savaşın öfkeli kargaşası..! Duyuyorum,bunların hepsini görüyorum ve bu uçurum beni kendine çekiyor,ele geçiriyor..! Öleceğim..! Korkunç rüya,benden uzak dur..! (elleriyle yüzünü kapatır ve hıçkırır)
KORO-Ey ilahi tek-sen..! Bu henüz sadece bir rüya ama olur da o suçlu arzularına yenilirsen vahim bir gerçeğe dönüşecek ve cennetin,boş bir rüya gibi gözden kaybolacak..! Uyarımı dinle..! İğneni al ve örtünü işle..! Kurnaz,yüzsüz,suçlu Eros’u unut..!
TEK-SEN -(Ellerini,ifadesi değişen yüzünden çeker,gözyaşları içinde gülümser) Sizler delirmişsiniz..! Meğer ne kadar hissizmişim..! Şimdi hatırlıyorum,Olimpos gizemlerinde bunu duymuştum…Eros salonun en yakışıklısıdır,kanatlı arabasına biner ve kendi özlerin karışımına,ölümsüzlerin tekamüllerine yön verir.Cesur insanları,kahramanları,kaosun derinliklerinden esirin yücelerine kadar o yönetir…O her şeyi bilebilir…Ateşin ilkesi gibi,tüm alemleri geçer,yerin ve göğün anahtarlarını elinde tutar..! Onu görmek istiyorum..!
KORO-Bedbaht varlık dur..!
EROS-(Kanatlı bir genç formunda mağarasına girer) Tek-sen,beni mi çağırdın..? İşte geldim..!
TEK-SEN-(Oturur) Senin için kurnaz dediler,oysa yüzün ne kadar da masum..! Senin çok güçlü olduğunu söylediler,oysa narin bir çocuk gibisin…Bir hain olduğunu söylüyorlar ama gözlerine her bakışımda kalbim daha da açılıyor,sana daha da güveniyorum,sevgili güzel çocuk..! Senin akıllı ve becerikli olduğunu söylüyorlar,bana bu örtüyü işlememde yardım eder misin..?
EROS-Zevkle..! İşte yanında,ayaklarının dibindeyim..! Ne harukulade bir örtü bu..! Sanki gözlerinin mavisinde boyanmış gibi.Ellerin ne hoş şekiller işliyor ama elbette,kendini aynada hiç görmemiş olan ustası kadar güzel olamazlar..! (muzip bir ifadeyle güler)
TEK-SEN-Kendimi görmek mi..! Bu mümkün mü..? (yüzü kızarır) Peki,sen bu yüzleri tanıyor musun..?
EROS-Evet onları tanıyorum..! Hayat hikayesi bu.ama neden kaos’ta durup kaldın..?
Mücadele asıl orada başlıyor..! Develerin savaşını,insanların doğuşunu ve onların sevgisini işlemeyecek misin..?
TEK-SEN-Bilgim buraya kadar,hafızam daha fazlasına yetmiyor…Kalan kısmını işlememe yardım etmeyecek misin..?
EROS-(ona ateşli bir bakış atarak) Evet Tek-sen ama bir şartla,önce benimle gelip çayırda bir çiçek koparmalısın,bütün çiçeklerin en güzelini..!
TEK-SEN-(Ciddi bir ifadeyle) Yüce ve bilge paşababam bunu bana yasakladı…Bana,’’ Eros’un sesini dinleme’’ ve ‘’ Çayırdaki çiçekleri toplama,yoksa ölümsüzlerin en sefili olursun’’ dedi.
EROS-Anlıyorum…paşababan dünyanın ve cehennemin sırlarını bilmeni istemiyor…Çayırdaki çiçekleri koklamış olsan,bu sırlar kendilerini sana açarlardı…
TEK-SEN-Sen onları biliyor musun..?
EROS-Hem de hepsini…Görüyorsun ya,sadece bunun için daha genç ve çeviğim..! Ey paşababasının kızı,uçurumun,göklerin bilmediği dehşetleri ve sarsıntıları vardır ama yerküreden ve cehennemden geçmeyen kişi gökleri anlayamaz..!
TEK-SEN-Onları anlamama yardım eder misin..?
EROS-Evet,bak..! (Yayının ucuyla toprağa dokunur ve büyük bir nergis bitiverir.)
TEK-SEN-Ah,ne harikulade bir çiçek..! Kalbimi heyecanla titretiyor,içimde ilahi bir hatıra uyandırıyor..! Ebedi bir gün batımının yaldızı boyadığı sevgili yıldızımda uyurken birkaç kez,koyu kırmızı ufukta,uçuk yeşil göğün inci gibi derinliğinde,gümüşi bir yıldız görmüştüm…Bu bana ölümsüz eşin meşalesi,tanrının ilahi söyleminde verdiği söz gibi gelmişti…Ama yıldız alçaldı,alçaldı…ve meşale de uzaklarda söndü gitti…İşte bu harika çiçek,bana o yıldızı andırıyor…
EROS-Ben her şeyi dönüştürür ve birleştiririm,ben iki küçükte büyüğün görüntüsünü meydana getirenim,ben ki gökleri ve cehennemi dünya üzerinde birbirine karıştıranım,ben ki derin okyanusun içinde tüm formları yaratanım; senin yıldızını da Uçurum’dan çıkarıp bir çiçek şeklinde yeniden hayata döndürdüm ki,sen ona dokunabilesin,onu koparabilesin ve koklayabilesin..!
KORO-Dikkat et de bu sihir,bir tuzak olmasın
TEK-SEN-Bu çiçeğin adı ne..?
EROS-İnsanlar buna nergis diyorlar,bense arzu diyorum..Sana nasıl baktığına bir bak,nasılda sana doğru döndü..! Beyaz taç yaprakları canlıymışçasına titriyor…Altın kalbinden tüm havayı zevkle dolduran bir koku yayıyor…Bu sihir çiçeği yüzüne yaklaştırdığın anda büyük ve muhteşem bir tabloda Uçurum’un canavarlarını,dünyanın derinliklerini ve insanların yüreğini göreceksin…Senden hiçbir şey saklanmayacak…
TEK-SEN-Ey harika çiçek..! Kalbim senin sarhoş edici kokunla çarpıyor,parmaklarım sana dokundukça yanıyor..! Seni koklamak,dudaklarıma bastırmak,öleceğimi bilsem bile kalbime yerleştirmek istiyorum…!
(Hemen yanı başında yer yarılır.Açılan karanlık yarıktan iki siyah atın çektiği ve giderek yükselen bir savaş arabasındaki nefis belirir…Çiçeği tuttuğu anda tek-sen’i yakalar ve onu sert bir şekilde kendine çeker…Nefsinin kollarında boş yere çırpınan tek-sen çığlıklar atmaktadır…Atlı araba tekrar yarığa girer ve gözden kaybolur…Gürültüleri,yeraltından gelen bir gök gürültüsü gibi uzaklarda kaybolur…Su perileri inildeyerek koruluğun dört bir yanına kaçışırlar…Erosta kahkaha atarak kaçar…)
TEK-SEN’İN SESİ-(Yerin altından) Babam..! Yardım et…Babacığım…
SALON HALKI SÖZCÜSÜ-Ey gizemlerin,yaşamları hala kötü durumlarıyla kararan kullanıcıları,bu sizin hayatınızın hikayesidir…Kullanıcıların şu sözünü hatırlayın ve üzerinde düşünün…’’ Bedenlenerek doğmak canlı varlıkları ölülere dönüştüren korkunç bir yıkımdır…Bir zamanlar hakiki hayatı yaşamıştınız ama bu salon büyüsünün cazibesine kapıldıktan sonra dünyevi uçurum’a düştünüz,bedeninize boyun eğdiniz…Varlığınız ölümcül bir rüyadır,gerçekten var olan,yalnızca geçmiş ve gelecektir…Hatırlamayı öğrenin,geleceği görmeyi öğrenin….’’
28.10.2008 - 22:17
NECİP FAZIL KISAKÜREK..BENİM İÇİN BİR ÖRNEK..
27.10.2008 - 10:19
baktım ki hakkınızda çok yazılmış çizilmiş
tek_sen rumuzlu bayan methu sena edilmiş
dedim bende yürekten bir merhaba diyeyim
heyhat mesaj kapısı gördüm YASAK denilmiş
dedim bende yazayım bu bayana HAKKINDA
belki bir gün göz atar olur bunun farkında
maksadımız tanışmak insanca bilişmektir
yanlış anlaşılmasın niyetimiz sakın ha...!
20.10.2008 - 20:18
Yengem ve ben, seni ve sohbetini seviyoruz güzel insan..
;)
13.10.2008 - 00:38
http://www.sozluklip.com/berksan-video-klipleri/yalanci-yaz-berksan-2-dinle-izle.html
Sende git ben bile bende değilken
Kırılmam sana uzun oldu bu veda
Gözlerin dudaklarından ayrı söylüyor
Sende git beni düşünme
Bu ne ilk ne son içimde
Bilirim gönülde bitince
Akıldaki unutulur
Kaç yalancı yaz geçirdim
Buz kesti gönlüm
Kaç rızasız söz verdim
Bin defa öldüm
İyidir hoştur demek
Alışkanlık olmuş
Bende durumu sorma
Anlatmam uzun olur
30.09.2008 - 15:32
annem yün açar ağarmış elleriyle.
bilmez ki dizini koysa başıma
bir ömür yastık istemem.
anadan geçilir yardan geçilmez derler bir de!
yar dediğin başa yastık göstermeyen bir zalim
ana başını dizine bir ömür veren kadın...
d.f...
19.09.2008 - 01:01
komik kiz cocuuu
05.09.2008 - 00:38
Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için
Uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara
Kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr
Parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada
Tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı
Ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü
Ahmet Telli
22.08.2008 - 13:53
ya allahın aşkına söyle sen cennetin hangi köşesinden ayağın kayıpta düştün hurimisin melekmisin nesin sen yaa :))
10.08.2008 - 11:33
tanıtım yazına istinaden yazdım ben o sözleri.neyse yanlış anladın sen beni.
04.07.2008 - 23:54
7 / 24 inanmıyorum...teknik sorun çözülmüş :)
08.06.2008 - 18:31
mADEM KİMSE İLE SOHBET EDİP TANIŞMAYACAKSIN NEDEN BU TANIŞMA HATTINI ÜYE OLURSUNUZ Kİ BİLMEM DAHAMI GİZEMLİ OLUYOR
16.05.2008 - 23:12
BENİ ANNEME GÖTÜRÜN
Dudaklarımda yaşayamadığım
Çocukluğumun, gençliğimin şiiri
Dört yanım hüsran
Dört yanım yalan
Dört yanım hüzün
Dört yanım isyan!
Yanık bir şarkıda dolar bakışlarım
Annemin ellerini arıyor avuçlarım
Beni anneme götürün
Beni anneme götürün
Ağlamak istiyorum dizlerinde
Beni anneme götürün
Anlarsa beni bir o anlar
Beni anneme götürün
Vazgeçtim bütün saltanatından,
Sevdalarından köhne dünyanın
Ne dostta vefa
Ne aşkta huzur
Her gün bir kahpelik
Kalbimden vurur !
Yıkılır kalırım bu sağır akşamlarda
Önümde dağ gibi bir yalnızlık
İçimde yıllanmış yorgunluklar
Unutulmuş eski bir adrese çıkar yollarım
Çayımın ilk yudumunda o
Sigaramın son nefesinde o
Anlarsa beni bir o anlar
Beni anneme götürün !
AHMET SELÇUK İLKAN
09.05.2008 - 10:30
» Anneme Mektup
Ben bu gurbet ile düştüm düşeli,
Her gün biraz daha süzülmekteyim.
Her gece, içinde mermer döşeli,
Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.
Böylece bir lâhza kaldığım zaman,
Geceyi koynuma aldığım zaman,
Gözlerim kapanıp daldığım zaman,
Yeniden yollara düzülmekteyim.
Son günüm yaklaştı görünesiye,
Kalmadı bir adım yol ileriye;
Yüzünü görmeden ölürsem diye,
Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim...
Necip Fazıl Kısakürek
01.05.2008 - 18:04
Öyle bir arkadaşlık istıyorumki,İçten bir gülüşe sahip, yeri geldiğinde kocaman kocaman acılarımı, yeri geldiğinde bidamlacık sevinçlerimi paylaşabileceğim, yanımda olmasından mutlu olacağım, güvenebilecğim, eksikliklerimi onun desteği ile kapatabileceğim, eğer yeniden dünyaya gelmek varsa dünyya yine onun yanında olarak gelmek isteyeceğim, yaşama onunla tekrar başlıyacağım VEeee her şeyden önemlsi bunların aynısını bendede bulacağına inanan bitanemi bulabilmk çok mu istedimm.....
01.05.2008 - 00:43
yüzümde tebessüm arama dostum... mazîdeki büyük sevgidendi o...
ağlıyorum diye hor görme beni, mutluluk mu kaldı; eskidendi o...
dostlar oldu birer yabancı gibi, hasret çöküverdi bir sancı gibi...
yollarda dolaştım kimsesiz gibi, bir daha sevmek yok eskidendi o...
sevdanın yerini dertler doldurmuş, ayrılık gönlümü yaktı soldurdu...
herkes bu mecnuna vurdu, öldürdü... yaşıyor sanmayın, eskidendi o...
dostlar oldu birer yabancı gibi, hasret çöküverdi bir sancı gibi...
yollarda dolaştım kimsesiz gibi, bir daha sevmek yok eskidendi o...
30.04.2008 - 11:49
Benimle bir konuşsan
Sevdamı anlatacağım sana
Tabi dilimin döndüğü kadar
Yazdığım şiirlerimi okuyacağım
Mısralarım işte o gün
Dile gelecek
Seni sensiz nasıl yaşadığımı
Seni her gün görüp de nasıl özlediğimi
İşte o gün haykıracak mısralarım
İşte o gün şiirlerin şiir olacak
Okuduğun gün
Saatlerin zamanın durmasını isteyeceğim
Bu an, bu kısacık an bitmesin diyeceğim
Ama zaman bana inat
Her zamankinden hızlı geçecek
Biliyorum
Bir an olsun göz göze geleceğiz
Ve seni ne kadar sevdiğimi anlayacaksın
Ben bir kelime bile söylemeden
Sende istemeyeceksin gözlerini kaçırmayı gözlerimden
Ama gözlerin kaçacak
Biliyorum
Sana nasıl uykularımı böldüğünü
Her şeyde senden bir parça aradığımı
Ve her gözümü kapayınca nasıl seni gördüğümü anlatacağım
Kelimeler yetmeyecek
Biliyorum
Her rüzgar esişinde neden derin bir nefes çektiğimi
Yüzlerimi okşadığında rüzgar
Neden gözümü kapayıp gülümsediğimi
Nasıl yalnız bir karanlık ta usandığımı anlatacağım
Sana adı sen olan yıldızı göstereceğim
Onunla konuştuklarımızı anlatacağım sana
Neden bir yıldız olduğunu söyleyeceğim
Ve sana bir günü hatırlatacağım
Tabi unutmadıysan
Sana dalgaları anlatacağım
Her denize bakışımda nasıl seni gördüğümü
Ve bizim evdeki saati anlatacağım
Her saniyesinde seni seviyorum dediğim
O saati anlatacağım
Yıldızların nasıl ağladığını
Ve göz yaşlarının yüreğimi nasıl yaraladığını anlatacağım
Evinizin önüne gelip yağmurda ıslanmayı
Sana her bakışımda yeniden aşık olmayı
Yaşadıkça kalbimde bir yerin olduğunu
Sana ilk aşkım olduğunu
Sen sevmesen de benim seveceğimi anlatacağım
Uzaktan sevmeyi anlatacağım sana
Saçlarını ellerimi dokunmadan gözlerimi okşadığımı
Seni görünce yüreğimin titrediğini
Ve bir bakışının bana,yettiğini anlatacağım...
30.04.2008 - 11:41
Ben boşluğunda sığınacağın,
liman değil...
her nefes alışında yaşam
kaynağın olmalıyım...
Aklına geldiğinde bir merhaba
diyenin değil...
yüreğinin her atışında çarpan
damarın olmalıyım...
Gözlerinden akan bir damla
yaş değil...
gülerken yüzünün solmayan
ışığı olmalıyım...
27.04.2008 - 15:53
Ünsüz harflerle
Sessiz cümleler kurup
Haykırmak gelsede içimden
Her dilde söylenen sözle
Sana susarım...
26.04.2008 - 16:43
İnsanın içine işleyen bir ayaza ev sahipliği yapıyorsan, aklıma geldiğinde yayılan sıcaklığın, dışarıda iki metre karı bile eritebileceğini düşünüyorsam, Odanın bütün duvarlarında senin yüzünü görüp,bana baktığını hissediyorsam, Ve bu beni her gün hep aynı şekilde heyecanlandırıyorsa, İçtiğim çayın şekeri, kahvaltımın her lokması sen oluyorsan, Sevdiğin şarkıyı başa alıp, defalarca dinleyebiliyorsam, O şarkının her sözüne seninle ilgili bir anlam yükleye biliyorsam, Yorucu bir günün sonunda hayalin ile enerji doluyorsam, Ve o enerji ile hiç dinlenmeden günlerce çalışabileceğimi hissediyorsam, Uykudan yüzümde mutlu bir tebessüm ile kalkıp, benimle birlikte uyanan güne senin adını verebiliyorsam, Gün boyu saatleri, dakikaları sayıp “ neden geçmiyor bunlar? ” diye hayıflanıyorsam, Ve Hep seni bulacağım günü bekliyorsam, Yazı yazarken seni düşünmekten kendimi alamayıp, aynı satırları defalarca tekrar yazıyorsam, Sonra sana bunu anlattığımda ne kadar güleceğimizi düşünüp keyifleniyorsam, Seninle ilgili planlar yapıyorsam, Sadece varsayımlara dayalı olsa bile, o planları mükemmelleştirmek için her ayrıntıyı dakikalarca düşünüyorsam, Yüzyıllardır sevgililerin kullandıkları klasik sözcükleri benim duygularımı anlatmaya yetmediğini fark ediyorsam, Ve yinede bunları söylemekten hiç ama hiç bıkmıyorsam, Aşkımın coşkusunu sana yansıttığında, senin de bana aynı coşku ile karşılık vereceğini hissediyorsam, Hayatının en anlamlı şeyi, NE? diye sorduklarında tereddüt etmeden senin adını verebiliyorsam, Sen beni için vazgeçilmez olmuşsun demektir…!
Toplam 120 mesaj bulundu