Tayfun Yıldız - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

         YÜREK AVCISIYIM BEN, AVUCUMA ALIRIM KAPLERİ EZİP İÇERİM KANA KANA                          





 



 



       Neden tutukluyum, neden tutuklusun diye düşündün mü hiç? Neden hiç gülmelere erişemediğini sordun mu kendine? Oyunların içinde, piyon oluşunu sorguladın mı? Günahların neden peşini bırakmadığını ya da? İçinde kopan fırtınaların dinmeyişinin tek sebebinin, senin yüreğindeki depremlerin olduğunu kabul ettin mi? Yeryüzü yerine, sen kabuk değiştirdin mi? Neden sorularını hep son ana sakladığını ve neden o sondan durmadan kaçtığını irdeledin mi? Ben cevabımı verdim desem…



  



         Ben, işte o ben… Ben kaçtım herşeyden. Sağ yanımın sol yanıma yenik düştüğünü gördüğümde kaçtım. Ben de filizlenen ve bana ait olmayan bir canavarın varlığını öğrendiğimde başladım kaçmaya. Ateşe atlamak  için yaşatamadım cesaretimi. Cesur olmaktan bıktım, herşeyi  göğüslemekten  sağlam kalan tek yanımla. Beni en çok acıtan denizden uzaklaştım, kokusunu uzaktan içime doldurarak. “Yeniden bir fidan dikmeye hazır mıyım?” diye baktım aynada kendime. Belki hazırım belki de değilim. Cevap veremediğim tek soru buydu, bu kadar hatıradan sonra. Acı…



   



 



      “Yüreğimde kopan fırtınadan haberin yok.Ruhun rüzgara vurmuş kendini.Günahlardan azat olmayı diliyorsun.Rüzgarım sana değseydi eğer tarumar olacağından bihaber yaşıyorsun.Gözlerini ufka doğrult, gördüğün kim? Sen hala baktığın heryerde kendini bulduğunu sanıyorsun...”   



 



 



    Böyle seslendim sana bir zaman sonra. Cevabının suskunluk olacağını bile bile sordum. Söylenecek çok şey olduğunu söylerken, dilinin tutukluğuna güldüm kahkahalarla. Değişmişim ben de zaman gibi. Evet zaman gibi, neden şaşırdın? Dünyanın zembereğini çeviren zaman, beni güzelleştirirken seni eskiten zaman. Yürek avcısıyım ben, avucuma alırım kalpleri ezip içerim kana kana. Her damlada biraz daha güzelleşirim aşkla.



 



     Aşk, bana yakışır. Ya sana?



 



     Başladığı yeri unutma aşkın. Bildiğimizi söylediğimiz her an biraz daha yabancılaştığımızı da unutma. Aşk, tanınmayan bir şehrin büyüsü. İlk önce kokusuyla ele geçirir yolcusunu, sonra  gözlerine işler ilmek ilmek. Sonra, avını tuzağına düşüren kurt gibi pençesini daldırır yüreğine doğru göğsünü yararak. Ezip içer bir yudumda sevdayı.



 



 



       Şarap gibi değildir aşk, içtikçe başını döndürür ama yavaşça öldürür. Tam keyif almaya başlarken, sıkar yüreğini. Aşk avcısının işi…



 



 



      Ben bir aşk avcısıyım. İçinde birbirinden deli binbir fırtına. Ufacık bir rüzgar tenine değse, tarumar olacak avım. Kaç benden  yavru ceylan, gözlerinin saflığına sevdalıyım. Senden gidemeyişim bundan, bekleyişim de;  sana doyamayacağımdan.



 



 



     Rüzgar esmeye başladı yine, dönüp arkamı gitmeliyim şimdi. Yüreklere acıkmışlığım var benim, yudum yudum içmeye susamışlığım var. Aşka mahkum aşk avcısıyım, adımı böyle kazımış zaman toprağa…


TAYFUN...