Ben Taşucu'luyum.Denizi,yuzmeyi, kumsalda dolasmayı,aksamları sahilde oturup sohbet etmeyi ve ayisiginin denizde olusturdugu yakamozlara bakarken soğuk biramı yudumlamayı çok severim.Bir çok insana lüks gelecek şeyleri halbuki ben hergün yaşıyorum.Büyük şehrin stresinden uzak,iklimi güzel(sıcak iklimi severim) havası güzel buranın yahu.Bisiklete binmek,balik tutmak,kitap-gazete okumayi seviyorum.Yeni yerleri ve yeni kulturleri tanımaktan çok haz duyarım.Özellikle yurtdışında ilk anda görmek istediğim ülkeler var.Mesela Mısır'ı,Hindistan'ı, Brezilya'yı ve Avustralya'yı görmek isterdim.Bize uzak olan ülkelerin yaşam biçimderi ve kültürleri de uzak olduğu için onları yerinde görmek ve tanımak hoşuma gider ve tabiki oraların doğasını havasını tadmak.
Geniş bir hayal gücüne sahibim ama hayalci değilim.İnsan her zaman gerçeklerle de yüzleşmesini bilmeli.Uzay bilimlerine ilgi duyuyorum.Eğer evreni tanımaya ve algılamaya başladıysanız üzerinde yaşadığımız dünyanın evren içerisinde bir kum tanesi kadar bile değeri olmadığını göreceksiniz. TV'de belgeselleri severek seyrederim.Bilgi yarışmaları da hoş.Müzikte 'en' lerim yoktur.Tür ayırt etmem müzikte.
Dusurtluk,sevgi,saygi hosgoru ve her seyden önemlisi dogal olmak benim icin cok onemlidir yani kendin olabilmeyi basarabilmek.İnsan eğer kendi öz benliğine saygılı değilse o insan kendini kaybetmiştir.Tıpkı dümeni kırık bir gemi gibidir hayat okyanusunda.
Akdeniz'in incisi'dir Taşucu.Ben buralıyım.Altta web sitemde Taşucu'nun güzel fotograflarını görebilirsiniz.
Bana ulaşabileceğiniz antoloji grubum ve web sitem:
Eflatun tek tek sıralamış:
-Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler.Ne var ki çocukluklarını özlerler... -Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler.Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler... -Yarından endişe ederken bugünü unuturlar.Dolayısıyla ne bügünü ne de yarını yaşarlar... -Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar.Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.
Sıra gelmiş ikinci soruya:'Peki sen ne öneriyorsun? '
Bilge yine sıralamış:
-Kimseye kendinizi 'sevdirmeye' kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendimizi 'sevilmeye' bırakmaktır... -Önemli olan hayatta; 'en çok şeye sahip olmak' değil, 'en az şeye ihtiyaç duymaktır'..
DOST ELİ
Bir yaz günü, plajda oturuyor, kumlarla oynayan iki çocuğu seyrediyordum. Her ikisi de, deniz kıyısında, kapılarıyla, kuleleriyle, tünelleriyle kocaman bir kale yapmak için beraberce harıl harıl çalışıyorlardı. Kale neredeyse tamamlanmışken, büyük bir dalga gelip kaleyi bozdu. Her şey, bir anda ıslak bir kum yığınına dönüşmüştü.
Bütün uğraşlarının bir anda gözlerinin önünde yok olduğunu gören çocukların göz yaşlarına boğulmalarını bekliyordum. Ama çocuklar beni şaşırttı. Ağlamak yerine, ikisi de kalkıp el ele tutuştular ve gülerek kıyıdan biraz daha uzaklaşıp yeni bir kale yapmaya giriştiler.
Çocukların, o anda bana önemli bir ders öğrettiklerini fark ettim. Yaşamımızdaki her şey, yaratmak için üstünde çok zaman ve enerji sarf ettiğimiz her karmaşık yapı, aslında kumdan yapılmışlardır. Sadece başka insanlarla kurduğumuz ilişkiler ayakta sağlam kalabilir. Er ya da geç, bir dalga gelip, kurmak için yoğun çaba sarf ettiğimiz çalışmaları anında yıkabilir. Böyle bir durum karşısında, sadece yanında tutacak bir eli olan insan gülümseyebilir.... Rabi Harold Kushner
mesela aşkı arıyor insan ama bulunca da aşk azalıyor zamanla onu hoyratça tüketiyorsun.Sevgiyi buluyorsun ama sevmenin anlamını tam olarak anlayamadan tüketiyorsun.Biz zamanımızı iyi kullanamıyoruz.Onu da çok hesapsızca harcıyoruz.Tükettiğimiz her saniyenin altın değerinde oldugunu bilmeden geçiyor ömrümüz.Sonra da 'hey gidi gençlik hey' diyoruz.Keşkelerle başlayan cümleler fayda etmiyor yaralarımızı sarmaya.Yaralar geçmişte yapamadıklarımızın oluşturduğu kalp yaraları değil midir?
Geçtiğimiz,gezdiğimiz, bulunduğumuz yerdeki güzelliklerin farkında değiliz.Hep bir şeyler peşinde koşuşturmaktan çevremizdeki güzelliklerin farkında olmuyoruz.Azaltıyoruz her şeyi tüketiyoruz.Belki de bundan tüketim toplumu diyorlar bize.Ekonomik göstergeler iyi gibi görünse de dışardan gelen sıcak parayla patlamaya hazır şişirilmiş bir borsa. 9.9 büyüdük diye halkımızı aldatıyorlar.Halbuki düşük döviz kurunun yarattığı bir sonuç bu.Öyle övünülecek bir şey değilki.Büyüdükte neden işsizlik artıyor peki? İşsizlik çok artıyor ve bu işsizler ordusu hep üretmeden tüketiyor.Korkunç bir hayat mücadelesi ve maneviyatımızı yitirişimizin hikasesi bu.İşte maneviyatın içine aşkı,sevgiyi,şevkati,dürüstlüğü yani hissetmek adına bütün duygularımızı koyabiliriz.Bunların hepsi örseleniyor.Koyu sohbetler edemez olduk artık eskisi gibi.Sohbetin koyuluğunu artık çalan cep telefonları bozar oldu.Ya da gelen bir mesaj sesi.Komşu kapı komşusunu tanımaz oldu.Herkes bir birine yabancı.Bu nasıl bir dünya? Acaba bu insan davranışlarındaki sapmaların,insanlar arasındaki yabancılaşmanın sebebi sadece ekonomik sıkıntılar mıdır? Farzedelim ki Türkiyede herkesin cebi dolu ve hiç bir şeye ihtiyacı yok istediğin yiyip,içebiliyor giyebiliyor,seyehat edebiliyor her yere.Sorarım size o zamanda komşu komşuyu tanıyacak mı yoksa umursamazlık dahadamı çok artacak? Bu internet ortamında bile insanlar gerçek yaşamın güvensizliğini,yabancılaşmayı burada nasıl bir samimiyetle paylaşacaklarını,gidereceklerini bilmiyorlar.Dünya kirleniyor hızla, hem fiziksel olarak hem de manevi olarak.
Gerçekten insanca yaşamanın çok zorlaştığı bu zamanlarda güzel bir hayat diliyorum hepinize
Süleyman ARSLAN
Tüm Özel Insanlara,
Sevilecek biri olmadigin zamanlarda bile Seni Sevmeli... Sarilinacak biri olmadigin zamanlarda bile Sana sarilmali.... Dayanilmaz oldugun zamanlarda bile Sana Dayanmali.. Dost dedigin; fanatik olmali; ' Butun dunya seni uzdugunde Sana moral vermeli, Guzel haberler aldiginda seninle dans etmeli, Ve agladiginda, seninle aglamali... Ama hepsinden daha cok; ' Dost matematiksel olmali; ' Sevinci carpmali... Uzuntuyu bolmeli... Gecmisi cikarmali... Yarini toplamali... Kalbinin derinliklerinde ihtiyaci hesaplamali... Ve her zaman Butun parcalardan daha buyuk olmali... Isi bitince seni bir tarafa atmamali.............''
Eş seçmek kitap seçmeye benzer. İyi tasarlanmış bir kapak ve cilt ilginizi çekebilir. İçeriği sağlam olmadıkça sonunu getirmek zordur.
Confucyus
GÜL Seninle paylaşmak uykularda en büyük günahları Seninle uyanmak nice çılgın gecelerden sonra Alır götürür beni kokun uzaklara en uzaklara Ağzın dudaklarımda ıslak bir güldür sabahları
Dönsün başım tutuşsun damarlarımda kanım Gel otur yanıbaşıma erişilmez kadınım Yum iri gözlerini, devir kirpiklerini Ser önüme bir hazine gibi güzelliklerini
Sana en muhtaç olduğum şu anda gel Yaşamak olsan da gel, ölüm olsan da gel.
Sevgilimsin
Şu en içten 'Sevgilim' lafı Kimilerinin ağzına şımarıkça doldu, Kimileri ağzına almaz oldu. Bazen söyleyen sevgiyi bilmezdi, Bazen de söylenen sevgiyi haketmezdi. Ama ben sana sevgilim diyorum, Duya duya, Doya doya, Bağıra bağıra. Sımsıcaklığımdan daha bir ateşim sana, Senden daha vahşiyim düşmanına. Benimlesin, benim içinsin, bende senin için. 'Sevgilim' diyorum sana Kelimenin manasını bile bile, Sindire sindire, Bağıra bağıra... Sevgilimsin, Seni deli gibi seviyorum. Ve biliyorum, Ancak sen bu sevgiye layıksın. Sevgilimsin. Ve ancak sen böyle sevilirsin...
Shot at 2007-08-20
Shot at 2007-08-20
Shot at 2007-08-20
Shot at 2007-08-21
Shot at 2007-08-21
Shot with E7600 at 2007-08-16
Mersin/Silifke/Taşucu'ndan sıcacık merhabalar;
Ben Süleyman,
Felsefe grubu öğretmeniyim...
Ben Taşucu'luyum.Denizi,yuzmeyi, kumsalda dolasmayı,aksamları sahilde oturup sohbet etmeyi ve ayisiginin denizde olusturdugu yakamozlara bakarken soğuk biramı yudumlamayı çok severim.Bir çok insana lüks gelecek şeyleri halbuki ben hergün yaşıyorum.Büyük şehrin stresinden uzak,iklimi güzel(sıcak iklimi severim) havası güzel buranın yahu.Bisiklete binmek,balik tutmak,kitap-gazete okumayi seviyorum.Yeni yerleri ve yeni kulturleri tanımaktan çok haz duyarım.Özellikle yurtdışında ilk anda görmek istediğim ülkeler var.Mesela Mısır'ı,Hindistan'ı, Brezilya'yı ve Avustralya'yı görmek isterdim.Bize uzak olan ülkelerin yaşam biçimderi ve kültürleri de uzak olduğu için onları yerinde görmek ve tanımak hoşuma gider ve tabiki oraların doğasını havasını tadmak.
Geniş bir hayal gücüne sahibim ama hayalci değilim.İnsan her zaman gerçeklerle de yüzleşmesini bilmeli.Uzay bilimlerine ilgi duyuyorum.Eğer evreni tanımaya ve algılamaya başladıysanız üzerinde yaşadığımız dünyanın evren içerisinde bir kum tanesi kadar bile değeri olmadığını göreceksiniz.
TV'de belgeselleri severek seyrederim.Bilgi yarışmaları da hoş.Müzikte 'en' lerim yoktur.Tür ayırt etmem müzikte.
Dusurtluk,sevgi,saygi hosgoru ve her seyden önemlisi dogal olmak benim icin cok onemlidir yani kendin olabilmeyi basarabilmek.İnsan eğer kendi öz benliğine saygılı değilse o insan kendini kaybetmiştir.Tıpkı dümeni kırık bir gemi gibidir hayat okyanusunda.
Akdeniz'in incisi'dir Taşucu.Ben buralıyım.Altta web sitemde Taşucu'nun güzel fotograflarını görebilirsiniz.
Bana ulaşabileceğiniz antoloji grubum ve web sitem:
Eflatun tek tek sıralamış:
-Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler.Ne var ki çocukluklarını özlerler...
-Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler.Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler...
-Yarından endişe ederken bugünü unuturlar.Dolayısıyla ne bügünü ne de yarını yaşarlar...
-Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar.Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.
Sıra gelmiş ikinci soruya:'Peki sen ne öneriyorsun? '
Bilge yine sıralamış:
-Kimseye kendinizi 'sevdirmeye' kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendimizi 'sevilmeye' bırakmaktır...
-Önemli olan hayatta; 'en çok şeye sahip olmak' değil, 'en az şeye ihtiyaç duymaktır'..
DOST ELİ
Bir yaz günü, plajda oturuyor, kumlarla oynayan iki çocuğu seyrediyordum. Her ikisi de, deniz kıyısında, kapılarıyla, kuleleriyle, tünelleriyle kocaman bir kale yapmak için beraberce harıl harıl çalışıyorlardı. Kale neredeyse tamamlanmışken, büyük bir dalga gelip kaleyi bozdu. Her şey, bir anda ıslak bir kum yığınına dönüşmüştü.
Bütün uğraşlarının bir anda gözlerinin önünde yok olduğunu gören çocukların göz yaşlarına boğulmalarını bekliyordum. Ama çocuklar beni şaşırttı. Ağlamak yerine, ikisi de kalkıp el ele tutuştular ve gülerek kıyıdan biraz daha uzaklaşıp yeni bir kale yapmaya giriştiler.
Çocukların, o anda bana önemli bir ders öğrettiklerini fark ettim. Yaşamımızdaki her şey, yaratmak için üstünde çok zaman ve enerji sarf ettiğimiz her karmaşık yapı, aslında kumdan yapılmışlardır. Sadece başka insanlarla kurduğumuz ilişkiler ayakta sağlam kalabilir. Er ya da geç, bir dalga gelip, kurmak için yoğun çaba sarf ettiğimiz çalışmaları anında yıkabilir. Böyle bir durum karşısında, sadece yanında tutacak bir eli olan insan gülümseyebilir.... Rabi Harold Kushner
ELELE TUTUŞACAK DOSTLARINIZIN OLMASI DİLEĞİ İLE...
Hayatın İçinden Geliyorum
mesela aşkı arıyor insan ama bulunca da aşk azalıyor zamanla onu hoyratça tüketiyorsun.Sevgiyi buluyorsun ama sevmenin anlamını tam olarak anlayamadan tüketiyorsun.Biz zamanımızı iyi kullanamıyoruz.Onu da çok hesapsızca harcıyoruz.Tükettiğimiz her saniyenin altın değerinde oldugunu bilmeden geçiyor ömrümüz.Sonra da 'hey gidi gençlik hey' diyoruz.Keşkelerle başlayan cümleler fayda etmiyor yaralarımızı sarmaya.Yaralar geçmişte yapamadıklarımızın oluşturduğu kalp yaraları değil midir?
Geçtiğimiz,gezdiğimiz, bulunduğumuz yerdeki güzelliklerin farkında değiliz.Hep bir şeyler peşinde koşuşturmaktan çevremizdeki güzelliklerin farkında olmuyoruz.Azaltıyoruz her şeyi tüketiyoruz.Belki de bundan tüketim toplumu diyorlar bize.Ekonomik göstergeler iyi gibi görünse de dışardan gelen sıcak parayla patlamaya hazır şişirilmiş bir borsa. 9.9 büyüdük diye halkımızı aldatıyorlar.Halbuki düşük döviz kurunun yarattığı bir sonuç bu.Öyle övünülecek bir şey değilki.Büyüdükte neden işsizlik artıyor peki? İşsizlik çok artıyor ve bu işsizler ordusu hep üretmeden tüketiyor.Korkunç bir hayat mücadelesi ve maneviyatımızı yitirişimizin hikasesi bu.İşte maneviyatın içine aşkı,sevgiyi,şevkati,dürüstlüğü yani hissetmek adına bütün duygularımızı koyabiliriz.Bunların hepsi örseleniyor.Koyu sohbetler edemez olduk artık eskisi gibi.Sohbetin koyuluğunu artık çalan cep telefonları bozar oldu.Ya da gelen bir mesaj sesi.Komşu kapı komşusunu tanımaz oldu.Herkes bir birine yabancı.Bu nasıl bir dünya? Acaba bu insan davranışlarındaki sapmaların,insanlar arasındaki yabancılaşmanın sebebi sadece ekonomik sıkıntılar mıdır? Farzedelim ki Türkiyede herkesin cebi dolu ve hiç bir şeye ihtiyacı yok istediğin yiyip,içebiliyor giyebiliyor,seyehat edebiliyor her yere.Sorarım size o zamanda komşu komşuyu tanıyacak mı yoksa umursamazlık dahadamı çok artacak? Bu internet ortamında bile insanlar gerçek yaşamın güvensizliğini,yabancılaşmayı burada nasıl bir samimiyetle paylaşacaklarını,gidereceklerini bilmiyorlar.Dünya kirleniyor hızla, hem fiziksel olarak hem de manevi olarak.
Gerçekten insanca yaşamanın çok zorlaştığı bu zamanlarda güzel bir hayat diliyorum hepinize
Süleyman ARSLAN
Tüm Özel Insanlara,
Sevilecek biri olmadigin zamanlarda bile Seni Sevmeli...
Sarilinacak biri olmadigin zamanlarda bile Sana sarilmali....
Dayanilmaz oldugun zamanlarda bile Sana Dayanmali..
Dost dedigin; fanatik olmali; '
Butun dunya seni uzdugunde Sana moral vermeli,
Guzel haberler aldiginda seninle dans etmeli,
Ve agladiginda, seninle aglamali...
Ama hepsinden daha cok; '
Dost matematiksel olmali; '
Sevinci carpmali...
Uzuntuyu bolmeli...
Gecmisi cikarmali...
Yarini toplamali...
Kalbinin derinliklerinde ihtiyaci hesaplamali...
Ve her zaman Butun parcalardan daha buyuk olmali...
Isi bitince seni bir tarafa atmamali.............''
Eş seçmek kitap seçmeye benzer.
İyi tasarlanmış bir kapak ve cilt ilginizi çekebilir.
İçeriği sağlam olmadıkça sonunu getirmek zordur.
Confucyus
GÜL
Seninle paylaşmak uykularda en büyük günahları
Seninle uyanmak nice çılgın gecelerden sonra
Alır götürür beni kokun uzaklara en uzaklara
Ağzın dudaklarımda ıslak bir güldür sabahları
Tenin çekiyor beni tenin tutmuş saçlarımdan
Afrikalı kölenim senin, esirinim, mecburunum
Gözlerin değmese gözlerime kahrolurum
Ölürüm çekersen ellerini avuçlarımdan
Dönsün başım tutuşsun damarlarımda kanım
Gel otur yanıbaşıma erişilmez kadınım
Yum iri gözlerini, devir kirpiklerini
Ser önüme bir hazine gibi güzelliklerini
Sana en muhtaç olduğum şu anda gel
Yaşamak olsan da gel, ölüm olsan da gel.
Sevgilimsin
Şu en içten 'Sevgilim' lafı
Kimilerinin ağzına şımarıkça doldu,
Kimileri ağzına almaz oldu.
Bazen söyleyen sevgiyi bilmezdi,
Bazen de söylenen sevgiyi haketmezdi.
Ama ben sana sevgilim diyorum,
Duya duya,
Doya doya,
Bağıra bağıra.
Sımsıcaklığımdan daha bir ateşim sana,
Senden daha vahşiyim düşmanına.
Benimlesin, benim içinsin, bende senin için.
'Sevgilim' diyorum sana
Kelimenin manasını bile bile,
Sindire sindire,
Bağıra bağıra...
Sevgilimsin,
Seni deli gibi seviyorum.
Ve biliyorum,
Ancak sen bu sevgiye layıksın.
Sevgilimsin.
Ve ancak sen böyle sevilirsin...