Tülin Doğan Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • galatasaray

    16.04.2007 - 15:07

    Güzel ülkemin en büyük takımı olmakla beraber dünyanın en büyük takımlarından.
    Birgün herkes Galatasaraylı olmasın
    Bırakın o ayrıcalık bizde kalsın

  • Fem Dersaneleri

    16.04.2007 - 15:00

    Mükemmel işleyen bir sistemin eğitim uzantılarından bir tanesi.Fakat sistem ne denli düzgün olursa olsun sanırım kişilerde bir sorun var! ..(bazılarında)

  • necip fazıl kısakürek

    16.04.2007 - 14:56

    Zindanda iki hece.Mehmed'im lafta!
    Baba katiliyle baban bir safta!
    Bir de geri adam,boynunda yafta...

    Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
    Kavuşmak mi? ..Belki..Daha ölmedim!

    Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
    Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
    Bu yol da tutuktur hapse düşeli...

    Git ve gel... Yüz adım...Bin yıllık konak
    Ne ayak dayanır buna,ne tırnak!

    Bir alem ki, gökler boru içinde.
    Akıl almazların zoru içinde
    Üstüste sorular soru içinde.

    Düşün mü,konuş mu, sus mu,unut mu?
    Buradan insan mı çıkar,tabut mu?

    Bir idamlık Ali vardı,asıldı
    Kaydını düştüler,mühür basıldı.
    Geçti gitti,birkaç günlük fasıldı

    Ondan kalan,boynu bükük ve sefil;
    Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

    Müdür bey dert dinler,bugün'maruzat'!
    Çatık kaş...Hükumet dedikleri zat...
    Beni Allah tutmuş kim eder azat?

    Anlamaz; yazısız,pulsuz,dilekçem...
    Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!

    Saat beş dedi mi,bir yırtıcı zil
    Sayım var, maltada hizaya dizil!
    Tek yekun içinde yazıl ve çizil!

    Insanlar zindanda birer kemmiyet;
    Urbalarla kemik,mintanlarla et.

    Somurtuş gibi bıçak,nara gibi tokat;
    Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
    Yalnız seccademin yönünde şefkat

    Beni kimsecikler okşamaz madem
    Öp beni alnımdan,sen öp seccadem!

    Çaycı getir ilaç kokulu çaydan!
    Dakika düşelim,senelik paydan!
    Zindanda dakika farksız aydan

    Karıştır çayını zaman erisin
    Kopuk kopuk,duman duman erisin!

    Peykeler,duvara mihli peykeler
    Duvarda,başlardan yağlı lekeler
    Gömülmüş duvara,bas bas gölgeler...

    Duvar,katil duvar yolumu biçtin
    Kanla dolu sünger... Beynimi içtin

    Sukut...Kıvrım kıvrım uzaklık uzar
    Tek nokta seçemez dünyada nazar
    Yerinde mi acep,ölü ve mezar?

    Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz?
    Güneşe göç varda,kalan biz miyiz?

    Ses demir,su demir ve ekmek demir...
    İstersen demirde muhali kemir.
    Ne gelir ki elden,kader bu,emir...

    Garip pencerecik,küçük daracık;
    Dünyaya kapalı,Allah'a açık

    Dua,dua eller karıncalanmış;
    Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış
    Gözyaşı bir tarla,hep yoncalanmış

    Bir soluk,bir tütsü,bir uçan buğu
    İplik ki incecik,örer boşluğu

    Ana rahmi zahir,şu bizim koğuş
    Karanlığında nur,yeniden doğuş....
    Sesler duymaktayım; Davran ve boğuş!

    Sen bir devsin,yükü ağırdır devin!
    Kalk ayağa,dimdik doğrul ve sevin!

    Mehmed'im,sevinin,başlar yüksekte!
    Ölsek de sevinin,eve dönsek de!
    Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

    Yarın elbet bizim,elbet bizimdir!
    Gün doğmuş,gün batmış,ebed bizimdir

  • necip fazıl kısakürek

    16.04.2007 - 14:55

    İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya:
    Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

    Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
    Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

    Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir:
    Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.

    Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat:
    Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

    Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne?
    Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine:

    Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
    Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

    Rabb'im isterse, sular büklüm büklüm burulur.
    Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.

    Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük?
    Bu dâvâ hor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük! ..

    Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya!
    Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

    İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
    Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,

    Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan:
    Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan!

    Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
    Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

    Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu?
    Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

    Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna?
    Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

    Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
    Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

    Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
    Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

    Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya.
    Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

    İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su:
    Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

    Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek:
    Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

    Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
    Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

    Sakarya, saf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
    Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

    Sen ve ben, gözyaşıyle ıslanmış hamurdanız;
    Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

    Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
    Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

    Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz:
    Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber kılavuz!

    Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya:
    Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!

  • necip fazıl kısakürek

    16.04.2007 - 14:54

    Akşamı getiren sesleri dinle
    Dinle de gönlümü alıver gitsin
    Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
    Yaşlı gözlerime dalıver gitsin

    Güneşle köye in, beni bırak da
    Küçüle, küçüle kaybol ırakta
    Şu yolu dönerken arkana bak da
    Köşede bir lahza kalıver gitsin

    Ümidim yılların seline düştü
    Saçının en titrek teline düştü
    Kuru yaprak gibi eline düştü
    İstersen rüzgara salıver gitsin

  • abdürrahim karakoç

    16.04.2007 - 14:51

    Görmeden, doğduğum gecenin seherini
    Ellerim değmeden anama,
    Ve günah izi yokken dudaklarımda,
    Bebeklere has bir dille ağlayarak,
    SANA geliyorum SANA
    Çırılçıplak

    Köklerim sığmadı zamana;
    Silktim ham meyvelerimi utandım da,
    Bir garip ağaç oldum aşk ükesinde,
    Kutsal duygularınla donandım yaprak yaprak
    SANA geliyorum SANA
    Dal-budak

    Ne bir dürüm ekmek var heybemde
    Ne içecek suyum kana kana...
    Bir tutam umutla düştüm yollara,
    Bazan yürüyerek, bazan koşarak
    SANA geliyorum SANA
    Yalınayak

    Yollar uzadıkça yük ağırlaştı,
    Ateş düştü gönlümdeki harmana
    Bıraktım ağrıyı, sızıyı bir yana;
    Hasretinden ipil ipil yanarak,
    SANA geliyorum SANA
    Bir avuç toprak

    Seyrettim uzaktan benliğimi ki,
    Et, kemik, kan değilmiş manâ
    Habibin hakkına, İsmin hakkına
    Af dilemek icin ağlayarak,
    SANA geliyorun SANA
    Ya HAKK..

  • abdürrahim karakoç

    16.04.2007 - 14:51

    Bunca yıldır bir hiçliğe
    Gittim sana geliyorum
    Yeter artık döne döne
    Bittim sana geliyorum

    Durdum ve düşündüm demin
    Baktım bu yol daha emin
    Ayrılmamaya bin yemin
    Ettim sana geliyorum

    Gözüm yaşlı gönlüm garip
    Yalvarayım dedim varıp
    Benliği benden çıkarıp
    Attım sana geliyorum

    Aşk tokmağı değdi örse
    Durmam gayri dünya dursa
    Dünden kalma neyim varsa
    Sattım sana geliyorum

    Bıraktım öfkeyi kini
    Oldum bir rahmet ekini
    Seni sevmenin zevkini
    Tattım sana geliyorum

  • abdürrahim karakoç

    16.04.2007 - 14:50

    Çileyi koklayıp gül niyetine,
    Zindana girersen beni de çağır.
    Sabrı, kanaatı bal niyetine
    Ekmeğe dürersen beni de çağır.

    Bazen iki dünya sığar içime,
    Bazen iki güneş doğar içime.
    Bazen gam yağmuru yağar içime
    Sen beni ararsan, beni de çağır.

    Dostların var ise divanelerden,
    Göz yaşın aktıysa minarelerden.
    Binlerce senelik viranelerden
    Birşeyler sorarsan, beni de çağır

    Ezelin ezelden öncesi vardı,
    Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı.
    Zaman yumağına bizi kim sardı?
    Aklını yorarsan beni de çağır.

    Dışarda göz yanar, içerde yürek,
    Taahhüt ehline tahammül gerek.
    Mazlum yarasına merhem diyerek
    Göz yaşı sürersen beni de çağır.

  • sivas

    23.03.2007 - 21:52

    Sivas...
    58 ine kurban olduğum
    Tarihiyle gurur duyduğum
    Adını duyunca hepten doyduğum
    Sivasım..Herşeyim..

    Sivas demek vatan demek..

  • Şarkışla

    23.03.2007 - 21:44

    Sivas ve Kayseri illerinin tam ortasında.Yörede Bekir BABA olarak bilinen 2003 te vefat eden Hz.Bekir GÖZÜBERK(k.s.) in yaşamış olduğu ilçe.Ayrıca Aşık Veysel,Pir Sultan Abdal Ve Aşık Fatih i yetiştiren yörenin adı..

  • Karakoç

    23.03.2007 - 21:40

    Ümmet KARAKOÇ
    Bahattin KARAKOÇ
    Abdurrahim KARAKOÇ
    Sezai KARAKOÇ
    Emrah KARAKOÇ
    neyi çağrıştırdığını da siz bulun?

  • Karakoç

    23.03.2007 - 21:39

    Bahattin KARAKOÇ'tan;
    Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
    Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
    Kimseye uğramam ben sana uğramadan
    Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
    Takvim sorup hudut çizdirme bana
    Ben sana çiçeklerle geleceğim
    -Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Abdurrahim KARAKOÇ'tan;
    Şüphe “başlangıç”tır, karar “nihayet”
    Zamanı zamana etme şikayet
    Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
    Beraber kaçalım tut ellerimden.

    Sezai KARAKOÇ'tan;
    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
    Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
    Bir gün gözlerimin ta içine bak
    Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

    Emrah KARAKOÇ'tan
    Karakoç der yaktın beni
    Hasretinden ettin deli
    'Gönül evine türbemi
    Kur' de gardaş, kuram Aziz

Toplam 12 mesaj bulundu