Değerli arkadaşım, bu gün sizin doğum gününüz,iyi ki doğmuş ve iyiki sevenleriniz olmuş ve siz sevenlerinizi mutlu kılmışsınız.Selam ve Saygılarımla
Doğum Günü
D oğduğunda bilmezdin dünyada misafirsin O ysa nadir bulunan değerli bir safirsin G eçmiş günlere göre bu gün daha mahirsin U marım her geçen gün biraz daha tahirsin M addenle hayal değil dünden daha sahisin
G ünün kutlu olmalı iyi ki doğmuşsunuz Ü zmesin sizi kimse siz hakkı bulmuşsunuz N edamet kulun işi siz nadim olmuşsunuz Ü stelik bu alemde gül gibi kokmuşsunuz N ezafeti yüreğe,elbet indirmişsiniz, Ü midi saklı tutup,hayatı bilmişsiniz, Z aman akıp gitmekte,siz bunu görmüşsünüz.
K utlu olsun bu günün,kutlu olsun her günün, U marım ağlamazsın,hep görülsün güldüğün, T efekküre yönelsin,bakışın temayülün, L ebinden çıktığında,karşılansın isteğin, U zaklarda değildir,yakındır mutluluğun.
O lsun diye dilerim,bu günlerin hep kutlu, L ayıksın mutluluğa,günlerin olsun mutlu, S ıkıntılı olmasın,yarınların umutlu, U mduğunu bulursun,yaşarsın hep onurlu, N ezaket içersinde,her şeyi yap şuurlu.
Bugün 2 kişi seni sordu, cep numaranı istediler verdim.Seni nasıl bulacaklarını da tarif ettim. Kızmadın dimi? Beni nereden tanıdıklarını da bilmiyorum.Çok samimi davrandılar. Sanki 40 yıldır arkadaşmışız gibi.Bugün yola çıkacaklarmış, hazırlıklı olun! ..
Sana çok iyi bakacaklarmış. Onlara inandım! İsimlerini sordum, birinin adı ** SAĞLIK, **Diğerinin adı da ** MUTLULUK' ** muş. 2010 da hep sende kalacaklarmış..
;) peki efenim... nasıl isterseniz sualimiz havada kaldı üzüldük fekat haddinizi bilmenize sevindik ayrıyyetten memlekette kriz olduğundan 120 fırın idi zanneder isem 20fırına indirdik maksat insanlar aç kalmasın maksat elimizi taşın altına bizde koymuş olalım:Phasılı hayatta her şey gönlünüzce olsun son söz:sürgün ruhtan daha iyi adamım ona yazmışın bana yazmadın çok alındım... haset ilen... asabiyet ilen... saygı ilen...
Sayın Fî-yakalı Kusura bakmayın bu zelil-ü hakir kimseye msg atmıyor.. heleki de size.. Zira size msg atabilmek için henüz 120 fırınlık ekmeği bitiremedim..teessür ilen.. Üstelik sizin isteğiniz üzre120 fırın ekmeği yedikten sonra kendi yağımdada yanmadan kavrulmam lazım.. Maalesef 'nedir'e yazarken (arapça, farsça ve osmanlıca konularında) yardım aldığım dedem de sizlere ömür olduğu için size yazmamın imkanı ortadan tamamen kalkmıştır. Bilmenizi isterimki artık kendimi hemcinslerimle ayar kılmak için kasmıyor, iki lugat devirmiyor beş kelimede uydurmuyorum..(artık daha çok kelime uydurmaya başladım :)) Amma velakin neşvesi zaif, güzelliği hafif olan şahsımıza suâl sorma lutfunda bulunmanız dahi bizleri ihyâ ve şerefyâb etmiştir.. Zatınızın yanında iki fırınlık mertebesinde bulunmak için cüssemizi aşan kelimeler sadır oldu ise affımızı taleb ederiz.. Selametle kalınız efendim..
Aşk dediğin beklemektir Ey Sevgili! Kays gibi Mecnun olana kadar, Hz. Yakup gibi aydınlığa hasret kalana kadar beklemek bekleye bekleye gözden olmak, sözden olmaktır. Ve beklemek dünyanın en asil eylemidir, eğer beklenene değecekse..Bilesin! Aşk; yanmaktır Ey Sevgili! Yanıp kül olmaktır, Kerem gibi Aslına ermektir.. Ateşin ortasına hesapsız girmektir İbrahim misali. Ki onun gönlünün yangınıdır ateşi gülistana çeviren. Ki yanmak insanı kurtarır hamlıktan çiğlikten. Hem ne diyordu şair; 'Yanmışın halinden ne bilsin ham/ Sükut gerektir bize gayrı vesselam..' Gözlerinden ayrı geçen her an yanmaktayım. Bilesin! ...
ف ل س ط ي ن ر و ح ي و ر ي ح ا ن ت ي ف ل س ط ي ن ي ا ج ن ة ا ل م ن ع م أ م ا آ ن ل ل ظ ل م أ ن ي ن ج ل ي و ي ج ل و ا ل ظ ل ا م ع ن ا ل م س ل م و ن ح ي ا ب ع ز ع ل ى أ ر ض ن ا و ن ب ن ي م ن ا ر ً ا إ ل ى ا ل أ ن ج م
ben filistin çiçeğiyim! ! her gün kanla sulanan kanda açan ve aynı kanda soldurulan filistin çiçeklerinden biriyim.. ya siz filistin limisiniz? filistinde mi kalbiniz gönlünüz?
Hani ey aşık, hani özlem çekiyorsun ya Sevgili'ye! Bil ki Sevgili'dendir özlemin özü. Odur asıl sana özlem duyan. Çünkü o tutuşturmayınca alevi, kimsede olmaz ateş...
Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.
Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, gözyumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir.
“Keşke” cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır.
kaç elif mikdarı susarsın bilinmez gayri...ama ki her susuşunda binlerce 'ah' yükselir göklere içimden..
söyle hadi..! ! ! bu suskunluk kaç elif mikdarı..? söyle yâr sukuttan azade lik ne zaman.?
söyle hadi.! ! ! yoksa sukutunlamı azad ettin beni? ama ben senin la/lliği/ne inat, en siyahi kelimelerle kölen olup en beyaz kelimelerden çeyiz sunuyorum sana... azad ettiğin kadar köle kalıyorum avuçlarında... ben yüreğindeki prangalara bir zincirde kendim için takıp azad etsende kölen kalıyorum... en siyahi halimde, en beyaz aşkımda hüküm sür istiyorum... gözlerimin özgürlük maviliğine inat, azadsız kölen kalabilmek için, en siyah yaşlar akıtıyorum sana kızıl ikindilerde..
artık söyle yâr! ! ! sen sustukça Bende Susmalımıyım? unutarak nedenini niçinini, silerek anıların geçmişini....
HERŞEY YALAN 34 kardeşim islamiyet adına yaptığın savunma için çok tşkr ederim..Yüce Allah razı ve memnun olsun inşallah.. bu kişinin yazdıklarını asla kaale almıyor, sinirlenmiyor, bilakis bu şahsa acıyor,acıyor,ACIYORUM kendisnin sadece hz Allahın kuranı kerimde apaçık zikrettiği biz onların gözlerini mühürleriz görmezler,kulaklarını mühürleriz duymazlar,kalplerini mühürleriz inanmazlar ve onlar akıl edemezler mealindeki summun,bukmun umyun fehum la ya'kılun ayeti kerimesindeki işaret ettiği kör,sağır ve imandan nasipsiz kişilerin sınıfına dahil olmasından dolayı kendisi adına üzülüyor, ve kendisine gerçekten acıyor,teessüf ediyorum.. yüce mevlam eğer nasibi var ise islah etsin, nasibi yoksada habibine bu şekilde hakaret eden duyu ve havas engelli bu kişiyi ramazan hürmetine kahhar ismi şerifinin hürmetine kahru perişan etsin.. ama bu şahıs bize şunuda gösteriyor; içinde Allah sevgisi bulunmayan bir varlığın kalbinde ne insan, ne hayvan, nede doğa sevgisi bulunuyor..sanki nefret ve öfke hamuuruyla yoğrulmuş gibi herkese kin,nefret ve öfke kusuyor. başkalarının dinine, inancına salyalarını savurarak kuduz köpekler gibi saldırarak, hiç bir şey elde edemeyeceğini öğrenememiş zavallıya acımakdan başka maalesef hiç bir şey gelmiyor elimden.. SELAM VE DUA İLE TEK VE BİR OLAN YÜCE YARADANA EMANETSİNİZ..
birazda bu kaynaktan öğrenilim hayber fethini.. Hendek savaşı Yahudilerin Mekkelileri kışkırtması sonucu gerçekleşmişti. Habib-i Kibriya Hudeybiye anlaşmanın ardından üç ay geçmişti ki bu meseleyi kökünden çözmek için Hayber kalesinin fethine karar verdi. Muhtemeldir ki Yahudiler tekrar müşriklerle anlaşır güç kazanabilir diyedir. Bu gerçekler ışığın da Allah Rasulü; hedef Hayber dedi. Hayberliler tarlalarında çalışırken ansızın Medine’den gelen orduyu görünce kalelerine kaçtılar. Hayber son derece donanımlı, zengin ve toplam üç beş kaleden ibaret bir belde idi. Hayber’in ileri gelenleri gelen orduya nasıl karşılık vereceği hususunu masaya yatırdılar. Aldıkları nihai kararla savunmaya dayalı strateji belirlediler. Kuşatma başlamıştı, ama kale iki üç gün dışardan karşılıklı ok ve taş atışlarıyla devam edebildi ancak. Kuşatmanın dışardan karşılıklı ok atışlarıyla böyle devam etmesi Yahudileri canından bezdirmiş, Müslümanlarda ise yiyeceklerin tükenme noktasına geldiğinden dolayı açlık ve bitkinlik belitilerinin doğmasına neden oldu. Üstüne üstelik kuşatma sırasında toz ve toprak içerisinde kalan Hz. Alin’in gözleri rahatsızlandı, neredeyse göremez oldu etrafı, ister istemez istirahata çekilmek zorunda kaldı. Kuşatma ilerledikçe açlıktan ashabın takatı kalmayacak hale geldiği gözlerden kaçmadı. Bu durumda Rasululah(s.a.v) açtı ellerini semaya: — Ya Rabbi! Sana malum, Mü’minlere güç ver, Hayberin en varlıklı ve erzakı bol kalenin fethini bizlere nasibi müyesser eyle, diye dua eyledi. Birgün Rasulüllah hastalandı ve sancağı Hz. Ebubekir’e devretti, ama o gün fetih gerçekleşemedi. Ertesi gün sancak sırasıyla Hz. Ömer vs. derken Ensar’dan birilerine teslim edildi yine sonuç elde edilemedi. Rasulüllah(s.a.v) bu sefer dedi ki: — Yarın olduğunda sancağı öyle bir kişiye vereceğim ki fetih onun elinde müyesser olacak. Ashab merak etti: — Ya Rasulüllah! O kim? Habib-i Kibriya Efendimiz: — O Ali’dir. Ashab: — Ya Rasulüllah! Ali’nin gözleri kuşatma esnasında rahatsızlandı, o artık sancağı taşıyamaz dediler. Rasulüllah(s.a.v) : — Ali’yi çağırın yanıma. Ali geldi, Allah Rasulü tükrüğünü çalarak gözüne sürdüğünde ağrıdan sızıdan eser kalmadı, bundan böyle Ali hayatının sonuna kadar gözlerinden şikâyeti olmayacaktı. Gözlerinin feri yerine geldiği gibi, gaza ruhu Ali’de yeniden canlanmaya başladı bile. Öyle ki, sancağı alır almaz hücuma kalktı, indirdiği ilk kılıç hamlesiyle Hayber’in kapısında bekleyen Merhab’ın kalkanına isabet etti, ardından başını gövdesinden ayırdı. Böylece Hayber kalesininin kapılarını bir darbede hızla açan Allah’ın arslanı Ali’nin hamleleriyle Yahudiler şoka uğrayarak kuşatmanın yedinci gününde en büyük hezimete uğradılar. Bu vaziyette Ali’nin komutasında Hayber zafere dönüştü, Allah Rasulü’nün yarın olduğunda fetih müyesser olacaktır sözü gerçekleşti. Derken Yahudilerin en meşhur kalesi fethedildi. Bu arada savaş diğer kalelerde hızla devam ediyordu, artık Yahudilerin direnme güçleri kalmamıştı, nihayet pes etmek zorunda kaldılar, bu arada Yahudiler; kaleden pek az miktarda olan eşyalarını alıp çıkmak üzere anlaşmak istediklerini bildirdiler. Allah Resulü bu tekliflerine hayır demedi. Hayber Kalesini terk edecekleri sırada Yahudiler ikinci teklifte daha bulundular; —İsterseniz fethettiğiniz toprakları bizlere verin, hatta emrinizde çalışarak ekip biçmeye ve elde edilen ürünün yarısını sizlere vermeye razıyız dediler. Bu teklifte kabül gördü, fakat Allah’ın Habib-i metne; dilediğimiz zaman Hayberden tekrar çıkarmak hakkımızın mahfuz tutulması şartının da şerh düşülmesini istedi. Böylece bu şerhi de anlaşmaya ilave ettirdi. Anlaşmanı ardından tam yola çıkılacağı sırada uzaklardan görünen kafilenin tozbulutları belirmeye başladı, biranda gözler o tarafa çevrilmişti. Kafile yaklaştıkça gelenlerin bir zamanlar müşriklerin baskıları yüzünden öz yurdunu terk etmek zorunda kalan Habeş Yurdun’a hicret edenlerden yalnız birkaç kişi olduğu anlaşıldı. Bu birkaç kişi arasında Caferi Tayyar da vardı aralarında. İlk buluşmada hasretle kucaklaşıldı, müminlerin arasına dâhil oldular. Böylece onlarda ganimetlerden pay almaya hak kazandılar. Artık Hayber fethiyle dönüş emri verildi. Efendimiz yolda konakladıkları yerde Hendek savaşına sebep olan Nadir Yahudilerinin reisi Huyeyy b. Ahtab’ın kızı Safiyye ile evlendi. Fakat ordu içinde Safiye müminlerin annesi olarak mı, yoksa cariye olarak mı kalacak tartışmaları başladı. Derken mesele Efendimiz(s.a.v) yola çıkarken devesine Safiyye’nin yüzünü örtmesi ile tartışmaya son verilmişti, yani o müminlerin annesidir mesajı verildi. Allah Rasulü Medine’ye girdiğinde iki rekât namazı kıldıktan sonra hane-i saadetinde Ayşe’ye; — Safiyye’yi nasıl buldun? Sorusunu tevdi etti. Ayşe annemiz kıskançlık duygusunun ağır basmasıyla olsa gerek; — Nasıl bulacağım, eninde sonun da bir Yahudi kızı değil mi? diye karşılık verdi. Efendimiz(s.a.v): — Öyle konuşma ya Ayşe! O İslamiyet’i tereddütsüz kabül eden bir hanım beyanıyla ırkçı söylemlere geçit vermedi. İşte insanlığa rahmet peygamberi olarak gönderilen “Adı Güzel Kendi Güzel Muhammed” budur.
03.03.2010 - 00:02
Doğum günümü kutlayan tüm arkadaşlarıma geçte olsa teşekkürlerimi gönderiyorum...
24.01.2010 - 18:07
♥ (¯`´•.¸(¯`´•.¸ _______ღ ♥ ღ _______ ¸.•´´¯) ¸.•´´¯) ♥
♥ -==-♥ °°DOGUM GÜNÜNÜZ°°♥ HAYIRLI OLSUN-==-♥
♥ (_¸.•´´(_¸.•´´_¯¯¯¯¯¯¯ღ ♥ ღ ¯¯¯¯¯¯¯ `´•.¸_) `´•.¸_) ♥
DEĞERLİ KARDEŞİM DOĞUM GÜNÜNÜZ HAYIRLARA VESİLE OLSUN
RABBİM SAĞLIKLI HAYIRLI UZUN ÖMÜRLER VERSİN İNŞ
İHVANİ PAYLAŞIM PLATFORMU-gurubuna davetlisiniz
BİLGİ PAYLAŞIM
SAYGI PAYLAŞIM
SEVGİ PAYLAŞIM
EN İYİ PAYLAŞIM
İHVANİ PAYLAŞIM PLATFORMU –davetlisiniz
DEĞERLİ KARDŞİM SEVİYELİ VE KARDEŞÇE BİR PAYLAŞIM ATMOSFERİNDE SİZLERİDE ARAMIZDA GÖRMEKTEN MUTLU OLURUZ
ihvani-paylasim-platformu
http://gruplar.Antoloji.Com/ihvani-paylasim-platformu yazarak bu gruba daha hızlı ulaşabilirsiniz
DAVETLİM SİNİZ ONUR DUYARIM
24.01.2010 - 12:27
Değerli arkadaşım, bu gün sizin doğum gününüz,iyi ki doğmuş ve iyiki sevenleriniz olmuş ve siz sevenlerinizi mutlu kılmışsınız.Selam ve Saygılarımla
Doğum Günü
D oğduğunda bilmezdin dünyada misafirsin
O ysa nadir bulunan değerli bir safirsin
G eçmiş günlere göre bu gün daha mahirsin
U marım her geçen gün biraz daha tahirsin
M addenle hayal değil dünden daha sahisin
G ünün kutlu olmalı iyi ki doğmuşsunuz
Ü zmesin sizi kimse siz hakkı bulmuşsunuz
N edamet kulun işi siz nadim olmuşsunuz
Ü stelik bu alemde gül gibi kokmuşsunuz
N ezafeti yüreğe,elbet indirmişsiniz,
Ü midi saklı tutup,hayatı bilmişsiniz,
Z aman akıp gitmekte,siz bunu görmüşsünüz.
K utlu olsun bu günün,kutlu olsun her günün,
U marım ağlamazsın,hep görülsün güldüğün,
T efekküre yönelsin,bakışın temayülün,
L ebinden çıktığında,karşılansın isteğin,
U zaklarda değildir,yakındır mutluluğun.
O lsun diye dilerim,bu günlerin hep kutlu,
L ayıksın mutluluğa,günlerin olsun mutlu,
S ıkıntılı olmasın,yarınların umutlu,
U mduğunu bulursun,yaşarsın hep onurlu,
N ezaket içersinde,her şeyi yap şuurlu.
Sinan Karakaş
24.01.2010 - 02:46
sevgili arkadaşım;
Bugün 2 kişi seni sordu, cep numaranı istediler verdim.Seni nasıl bulacaklarını da tarif ettim. Kızmadın dimi? Beni nereden tanıdıklarını da bilmiyorum.Çok samimi davrandılar. Sanki 40 yıldır arkadaşmışız gibi.Bugün yola çıkacaklarmış, hazırlıklı olun! ..
Sana çok iyi bakacaklarmış. Onlara inandım! İsimlerini sordum, birinin adı ** SAĞLIK, **Diğerinin adı da ** MUTLULUK' ** muş. 2010 da hep sende kalacaklarmış..
MUTLU YILLARRRRRRRRRR....
akçaydan selam ve sevgilerimle.
ibrahim yılmaz.
****************************************************************
SAYGIDEĞER ARKADAŞIM;
*** DOĞUM GÜNÜNÜZÜ KUTLAR,YAŞAM BOYU BAŞARI VE MUTLULUKLAR DİLERİM..****
HAYAT SEVGİ KADAR GÜZEL AŞK GİBİ GÜÇLÜ OLSUN
**** RÜYA GİBİ *** ŞİİRİM BESTELENDİ...DİNLEMEK VE YORUM YAZMAK İSTERSENİZ 1. SAYFAMDA GÖRÜŞLERİNİZE SUNMUŞ BULUNMAKTAYIM....
ANTOLOJİ ANA SAYFAMDA TANITIM YAZISI BÖLÜMÜNDE www.atlassiir.com LİNKİNE TIKLAYARAK ŞARKIYI BENİM WEP SİTEMDEN DİNLEYEBİLİRSİNİZ..
wep sitem
www.atlassiir.com
AKÇAYDAN SELAM VE SAYGILARIMLA...İBRAHİM YILMAZ..
** RÜYA GİBİ **
Rüya gibi uçup bitti
O güzelim mutlu anlar
Bir hayaldi geçip gitti
O sevecen tatlı yıllar.
Mazideki o yıllara
Şöyle dönüp bir baksana
Sarhoş eden duygu gibi
Alır bizi kollarına.
Solmaz denen güzellikler
Hep yalanmış yalan meğer
Hayat denen tüm gerçekler
Bir anlık rüyaymış meğer.
Nerde şimdi nerde kaldı
Yalan olan çocukluğum
Bir yıldızdı kaydı gitti
Aşka kanan o gençliğim.
Kutlu olsun doğum günün
Mutlu olsun melek yüzün
Aşkla gülsün bütün ömrün
Sevip sarsın petek gönlün.
ŞEHİR PALAS OTELİ
SARIKAMIŞ
Güfte: İbrahim Yılmaz
Beste:Ersin Kayışlı - Mustafa Açıkgöz
Okuyan: Mustafa Açıkgöz
Not:bu şarkının yasal telif hakları mevcuttur.
Bestekar saygıdeğer Ersin Kayışlı hocama ve şarkıyı okuyan saygıdeğer Mustafa Açıkgöz kardeşime çok teşekkür ederim
03.12.2009 - 22:35
msj atamıyorum sana,,kapalı:/
20.09.2009 - 00:53
Tüm arkadaşlarımın Ramazan bayramını en samimi duygularımla tebrik ederim... :))
07.08.2009 - 20:49
tebrik ilen ;)
07.06.2009 - 22:33
;) peki efenim...
nasıl isterseniz
sualimiz havada kaldı üzüldük fekat haddinizi bilmenize sevindik
ayrıyyetten memlekette kriz olduğundan 120 fırın idi zanneder isem 20fırına indirdik maksat insanlar aç kalmasın maksat elimizi taşın altına bizde koymuş olalım:Phasılı hayatta her şey gönlünüzce olsun
son söz:sürgün ruhtan daha iyi adamım ona yazmışın bana yazmadın çok alındım...
haset ilen...
asabiyet ilen...
saygı ilen...
06.06.2009 - 23:52
Sayın Fî-yakalı
Kusura bakmayın bu zelil-ü hakir kimseye msg atmıyor.. heleki de size..
Zira size msg atabilmek için henüz 120 fırınlık ekmeği bitiremedim..teessür ilen..
Üstelik sizin isteğiniz üzre120 fırın ekmeği yedikten sonra kendi yağımdada yanmadan kavrulmam lazım..
Maalesef 'nedir'e yazarken (arapça, farsça ve osmanlıca konularında) yardım aldığım dedem de sizlere ömür olduğu için size yazmamın imkanı ortadan tamamen kalkmıştır.
Bilmenizi isterimki artık kendimi hemcinslerimle ayar kılmak için kasmıyor, iki lugat devirmiyor beş kelimede uydurmuyorum..(artık daha çok kelime uydurmaya başladım :))
Amma velakin neşvesi zaif, güzelliği hafif olan şahsımıza suâl sorma lutfunda bulunmanız dahi bizleri ihyâ ve şerefyâb etmiştir..
Zatınızın yanında iki fırınlık mertebesinde bulunmak için cüssemizi aşan kelimeler sadır oldu ise affımızı taleb ederiz..
Selametle kalınız efendim..
03.06.2009 - 20:31
sana bi şey sormalıyım...
bana msg atabilirmisn?
07.03.2009 - 13:10
Ne mutlu Ona peygamberim diyenlere...
Ne mutlu Onun ümmetim dediklerine....
Mevlid kandilinin, tüm islam âleminin yeniden doğuşu olması temennisiyle bütün müslüman kardeşlerimin kandilini tebrik ederim..
10.01.2009 - 23:02
Aşk dediğin beklemektir Ey Sevgili! Kays gibi Mecnun olana kadar, Hz. Yakup gibi aydınlığa hasret kalana kadar beklemek bekleye bekleye gözden olmak, sözden olmaktır.
Ve beklemek dünyanın en asil eylemidir, eğer beklenene değecekse..Bilesin! Aşk; yanmaktır Ey Sevgili! Yanıp kül olmaktır, Kerem gibi Aslına ermektir.. Ateşin ortasına hesapsız girmektir İbrahim misali. Ki onun gönlünün yangınıdır ateşi gülistana çeviren. Ki yanmak insanı kurtarır hamlıktan çiğlikten. Hem ne diyordu şair; 'Yanmışın halinden ne bilsin ham/ Sükut gerektir bize gayrı vesselam..' Gözlerinden ayrı geçen her an yanmaktayım. Bilesin! ...
10.01.2009 - 16:55
'aşkını anlatmaya yeltenme sakın, ancak söylenmemiş aşklar aşktır'...
09.01.2009 - 20:18
ف ل س ط ي ن ر و ح ي و ر ي ح ا ن ت ي
ف ل س ط ي ن ي ا ج ن ة ا ل م ن ع م
أ م ا آ ن ل ل ظ ل م أ ن ي ن ج ل ي
و ي ج ل و ا ل ظ ل ا م ع ن ا ل م س ل م
و ن ح ي ا ب ع ز ع ل ى أ ر ض ن ا
و ن ب ن ي م ن ا ر ً ا إ ل ى ا ل أ ن ج م
09.01.2009 - 17:49
أ ن ا ز ه ر ة ا ل ف ل س ط ي ن
ENE ZEHRATÜL FİLİSTİN..
ben filistin çiçeğiyim! !
her gün kanla sulanan kanda açan ve aynı kanda soldurulan filistin çiçeklerinden biriyim..
ya siz filistin limisiniz? filistinde mi kalbiniz gönlünüz?
07.01.2009 - 14:29
Hani ey aşık, hani özlem çekiyorsun ya Sevgili'ye! Bil ki Sevgili'dendir özlemin özü. Odur asıl sana özlem duyan. Çünkü o tutuşturmayınca alevi, kimsede olmaz ateş...
26.12.2008 - 09:44
Mağlubiyetin takısıdır “keşke”...
Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.
Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, gözyumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir.
“Keşke” cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır.
17.12.2008 - 00:04
kaç elif mikdarı susarsın bilinmez gayri...ama ki her susuşunda binlerce 'ah' yükselir göklere içimden..
söyle hadi..! ! !
bu suskunluk kaç elif mikdarı..?
söyle yâr
sukuttan azade lik ne zaman.?
söyle hadi.! ! !
yoksa sukutunlamı azad ettin beni? ama ben senin la/lliği/ne inat, en siyahi kelimelerle kölen olup en beyaz kelimelerden çeyiz sunuyorum sana...
azad ettiğin kadar köle kalıyorum avuçlarında...
ben yüreğindeki prangalara bir zincirde kendim için takıp azad etsende kölen kalıyorum...
en siyahi halimde,
en beyaz aşkımda hüküm sür istiyorum...
gözlerimin özgürlük maviliğine inat, azadsız kölen kalabilmek için, en siyah yaşlar akıtıyorum sana kızıl ikindilerde..
artık söyle yâr! ! !
sen sustukça
Bende Susmalımıyım?
unutarak nedenini niçinini,
silerek anıların geçmişini....
16.12.2008 - 21:32
Ben imkansız aşklar için yaratılmışım
Ne kavuşmayı bilirim ne unutmayı,
Kayboldum kuytusunda yalnızlıkların
Yaşadım en karasını sevdaların...
05.12.2008 - 23:04
susmak vav olmaktır secdeye varır gibi
susmak elif duruşunda kıyama durmak gibi
susmak...
merhametin alfabesiyle konuşmak gibi...
ve sustum suskunluğum feryatlarıma sığmadı.....
lakin feryatlarımı duyan olmadı..
04.12.2008 - 23:00
Arz- ı hal etmeğe seni tenha bulamam,
Seni tenha bulacak kendimi asla bulamam...
Ne beyân-ı hâle cür'et, ne figâna tâkatım var,
Ne recâ-yı vasla gayret, ne firâka kudretim var...
19.10.2008 - 02:11
bekliyorsun
bekleyeceksin
belki birgün
yarına
teşekkür etmek için
dünden özür dileyeceksin..y.e.d..
14.09.2008 - 23:16
HERŞEY YALAN 34 kardeşim
islamiyet adına yaptığın savunma için çok tşkr ederim..Yüce Allah razı ve memnun olsun inşallah..
bu kişinin yazdıklarını asla kaale almıyor, sinirlenmiyor, bilakis bu şahsa acıyor,acıyor,ACIYORUM
kendisnin sadece hz Allahın kuranı kerimde apaçık zikrettiği
biz onların gözlerini mühürleriz görmezler,kulaklarını mühürleriz duymazlar,kalplerini mühürleriz inanmazlar ve onlar akıl edemezler mealindeki summun,bukmun umyun fehum la ya'kılun ayeti kerimesindeki işaret ettiği kör,sağır ve imandan nasipsiz kişilerin sınıfına dahil olmasından dolayı kendisi adına üzülüyor, ve kendisine gerçekten acıyor,teessüf ediyorum..
yüce mevlam eğer nasibi var ise islah etsin, nasibi yoksada habibine bu şekilde hakaret eden duyu ve havas engelli bu kişiyi ramazan hürmetine kahhar ismi şerifinin hürmetine kahru perişan etsin..
ama bu şahıs bize şunuda gösteriyor; içinde Allah sevgisi bulunmayan bir varlığın kalbinde ne insan, ne hayvan, nede doğa sevgisi bulunuyor..sanki nefret ve öfke hamuuruyla yoğrulmuş gibi herkese kin,nefret ve öfke kusuyor.
başkalarının dinine, inancına salyalarını savurarak kuduz köpekler gibi saldırarak, hiç bir şey elde edemeyeceğini öğrenememiş zavallıya acımakdan başka maalesef hiç bir şey gelmiyor elimden..
SELAM VE DUA İLE
TEK VE BİR OLAN YÜCE YARADANA EMANETSİNİZ..
14.09.2008 - 13:45
birazda bu kaynaktan öğrenilim hayber fethini..
Hendek savaşı Yahudilerin Mekkelileri kışkırtması sonucu gerçekleşmişti. Habib-i Kibriya Hudeybiye anlaşmanın ardından üç ay geçmişti ki bu meseleyi kökünden çözmek için Hayber kalesinin fethine karar verdi. Muhtemeldir ki Yahudiler tekrar müşriklerle anlaşır güç kazanabilir diyedir. Bu gerçekler ışığın da Allah Rasulü; hedef Hayber dedi.
Hayberliler tarlalarında çalışırken ansızın Medine’den gelen orduyu görünce kalelerine kaçtılar. Hayber son derece donanımlı, zengin ve toplam üç beş kaleden ibaret bir belde idi. Hayber’in ileri gelenleri gelen orduya nasıl karşılık vereceği hususunu masaya yatırdılar. Aldıkları nihai kararla savunmaya dayalı strateji belirlediler.
Kuşatma başlamıştı, ama kale iki üç gün dışardan karşılıklı ok ve taş atışlarıyla devam edebildi ancak. Kuşatmanın dışardan karşılıklı ok atışlarıyla böyle devam etmesi Yahudileri canından bezdirmiş, Müslümanlarda ise yiyeceklerin tükenme noktasına geldiğinden dolayı açlık ve bitkinlik belitilerinin doğmasına neden oldu. Üstüne üstelik kuşatma sırasında toz ve toprak içerisinde kalan Hz. Alin’in gözleri rahatsızlandı, neredeyse göremez oldu etrafı, ister istemez istirahata çekilmek zorunda kaldı. Kuşatma ilerledikçe açlıktan ashabın takatı kalmayacak hale geldiği gözlerden kaçmadı. Bu durumda Rasululah(s.a.v) açtı ellerini semaya:
— Ya Rabbi! Sana malum, Mü’minlere güç ver, Hayberin en varlıklı ve erzakı bol kalenin fethini bizlere nasibi müyesser eyle, diye dua eyledi.
Birgün Rasulüllah hastalandı ve sancağı Hz. Ebubekir’e devretti, ama o gün fetih gerçekleşemedi. Ertesi gün sancak sırasıyla Hz. Ömer vs. derken Ensar’dan birilerine teslim edildi yine sonuç elde edilemedi. Rasulüllah(s.a.v) bu sefer dedi ki:
— Yarın olduğunda sancağı öyle bir kişiye vereceğim ki fetih onun elinde müyesser olacak.
Ashab merak etti:
— Ya Rasulüllah! O kim?
Habib-i Kibriya Efendimiz:
— O Ali’dir.
Ashab:
— Ya Rasulüllah! Ali’nin gözleri kuşatma esnasında rahatsızlandı, o artık sancağı taşıyamaz dediler.
Rasulüllah(s.a.v) :
— Ali’yi çağırın yanıma.
Ali geldi, Allah Rasulü tükrüğünü çalarak gözüne sürdüğünde ağrıdan sızıdan eser kalmadı, bundan böyle Ali hayatının sonuna kadar gözlerinden şikâyeti olmayacaktı.
Gözlerinin feri yerine geldiği gibi, gaza ruhu Ali’de yeniden canlanmaya başladı bile. Öyle ki, sancağı alır almaz hücuma kalktı, indirdiği ilk kılıç hamlesiyle Hayber’in kapısında bekleyen Merhab’ın kalkanına isabet etti, ardından başını gövdesinden ayırdı. Böylece Hayber kalesininin kapılarını bir darbede hızla açan Allah’ın arslanı Ali’nin hamleleriyle Yahudiler şoka uğrayarak kuşatmanın yedinci gününde en büyük hezimete uğradılar. Bu vaziyette Ali’nin komutasında Hayber zafere dönüştü, Allah Rasulü’nün yarın olduğunda fetih müyesser olacaktır sözü gerçekleşti. Derken Yahudilerin en meşhur kalesi fethedildi. Bu arada savaş diğer kalelerde hızla devam ediyordu, artık Yahudilerin direnme güçleri kalmamıştı, nihayet pes etmek zorunda kaldılar, bu arada Yahudiler; kaleden pek az miktarda olan eşyalarını alıp çıkmak üzere anlaşmak istediklerini bildirdiler. Allah Resulü bu tekliflerine hayır demedi.
Hayber Kalesini terk edecekleri sırada Yahudiler ikinci teklifte daha bulundular;
—İsterseniz fethettiğiniz toprakları bizlere verin, hatta emrinizde çalışarak ekip biçmeye ve elde edilen ürünün yarısını sizlere vermeye razıyız dediler.
Bu teklifte kabül gördü, fakat Allah’ın Habib-i metne; dilediğimiz zaman Hayberden tekrar çıkarmak hakkımızın mahfuz tutulması şartının da şerh düşülmesini istedi. Böylece bu şerhi de anlaşmaya ilave ettirdi.
Anlaşmanı ardından tam yola çıkılacağı sırada uzaklardan görünen kafilenin tozbulutları belirmeye başladı, biranda gözler o tarafa çevrilmişti. Kafile yaklaştıkça gelenlerin bir zamanlar müşriklerin baskıları yüzünden öz yurdunu terk etmek zorunda kalan Habeş Yurdun’a hicret edenlerden yalnız birkaç kişi olduğu anlaşıldı. Bu birkaç kişi arasında Caferi Tayyar da vardı aralarında. İlk buluşmada hasretle kucaklaşıldı, müminlerin arasına dâhil oldular. Böylece onlarda ganimetlerden pay almaya hak kazandılar.
Artık Hayber fethiyle dönüş emri verildi. Efendimiz yolda konakladıkları yerde Hendek savaşına sebep olan Nadir Yahudilerinin reisi Huyeyy b. Ahtab’ın kızı Safiyye ile evlendi. Fakat ordu içinde Safiye müminlerin annesi olarak mı, yoksa cariye olarak mı kalacak tartışmaları başladı. Derken mesele Efendimiz(s.a.v) yola çıkarken devesine Safiyye’nin yüzünü örtmesi ile tartışmaya son verilmişti, yani o müminlerin annesidir mesajı verildi.
Allah Rasulü Medine’ye girdiğinde iki rekât namazı kıldıktan sonra hane-i saadetinde Ayşe’ye;
— Safiyye’yi nasıl buldun? Sorusunu tevdi etti.
Ayşe annemiz kıskançlık duygusunun ağır basmasıyla olsa gerek;
— Nasıl bulacağım, eninde sonun da bir Yahudi kızı değil mi? diye karşılık verdi.
Efendimiz(s.a.v):
— Öyle konuşma ya Ayşe! O İslamiyet’i tereddütsüz kabül eden bir hanım beyanıyla ırkçı söylemlere geçit vermedi.
İşte insanlığa rahmet peygamberi olarak gönderilen “Adı Güzel Kendi Güzel Muhammed” budur.
Toplam 31 mesaj bulundu