Oraya gitme demedim mi sana? Seni yalnız ben tanırım demedim mi? Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim Kaynağın benim demedim mi? Bir gün kızsan bana Alsan başını yüzbin yıllık yere gitsen Dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi? Demedim mi şu görünene razı olma? Demedim mi sana yaraşır otağı kuran benim ancak? Onu süsleyen, bezeyen benim demedim mi? Ben bir denizim demedim mi? Sen bir balıksın demedim mi? Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın? Senin duru denizin benim demedim mi? Demedim mi yolunu vururlar senin? Demedim mi soğuturlar seni? Oysa senin ateşin benim Sıcaklığın benim demedim mi? Türlü şeyler derler sana demedim mi? Ölmezlik kaynağını kaybedersin, Yani beni kaybedersin demedim mi? Söyle bunları sana hep demedim mi?
Mevlana Celaleddin Rumi
GELMELİLER
Yüreğim düşmüş kucağımdan Gördüm, ağlıyordu.
Alnı kalu belada Avuçları Anadolu'da Yesevi'nin adına Mevlana'nın aşkına Yunus'un diyarına Gördüm,ağlıyordu.
Yitik gururumun peşinde Yüz elli yıl saydım çetrefil mazimde Ümidim sırtlanların dişinde Gördüm,ağlıyordu
Bülbül güle küsmüş Dikenin var diye. Mecnun leyladan geçmiş Beşersin diye. Anka Malazgirt'e konmuş Buradan geldiler diye Gördüm,ağlıyordu.
Heybeme baktım; içi boş Ateşler yaktım! –nafile- her şey loş Mehmedim bağlamanın sesinde sarhoş Gördüm,ağlıyordu
Şafaklara gebedir aslında geceler Dillerde hazırdır büyük heceler Bir gelseler …
Yıldızlardan kayar gibi Baharlardan kopar gibi Çisil çisil yağar gibi Bir gelseler …
Esma Özan
BİR BAHÇE GÖRDÜM
Esrarını bilemem, lakin kar taneleri Sıra sıra dökülüp, düşüyordu bağına Mum ışığı altında sevdalı haneleri Aydınlatıp sevgiyle çekiyordu ağına
Ömür bahçelerinin, al, ak gonca gülleri Zembillerle asılmış sanki gönül dağına Ay ışığı altında süzülürken tülleri Ne füsunkâr bahçe ki çekiyordu ağına
İBRAHİM KALKAN
Ateş alır yürek çıradan biri Bir dost selamı gelir aradan biri sen yüreklerdesin değil sıradan biri yazdığın yoruma sonsuz sevgiler
Kor oldu tutuştu yanıyor serde Esir düştüm aşka gönülde derde Sevdanı çekerim yalnız bu yerde Sana yanan ilden anlamadın yar
Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür Bir tufan olurum sustuğun her yerde....
ŞAHRUD VE SEYDUNA
Tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan İki ayrı yürekte durmadan kanayan Seyduna’yla Şahrud Yüreklerin akarken bıraktığı izi Birbirlerinin gözlerinde aradılar. Yoktu. İki iklim farkıydılar Ne zaman göz göze değseler Yangın çıkmayacak denli uzaktılar. Yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı Üçüncü bir kente düşmüş suretleri
Şahrud gökyüzü geliniydi. Yüzüne bulut inse dolardı masal gözleri. Bir solukluk rüzgarda bile Usul usul kanardı gelincik bedeni.
Seyduna yeryüzü cehennemi. Ölüm, çağrılı uçurumlarda sınardı sevdasını Yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı, Onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi.
İki iklim ayrıldılar. “Ya Şahrud! ” dedi Seyduna “Gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm. Ardına bakma, gözyaşımla vurulursun. Su gibi git.”
Şahrud’un yüzüne keder mayın gibi durdu. Ve zaman gözlerinin su yeşilinde kuruldu. Hüzün bir Buda heykeli gibi çırılçıplak, Yüzlerine oturdu.
Rivayet odur ki, Şahrud vardığı denizlerde hala Seyduna türküleriyle uyanmakta, Seyduna, Şahrud’un gözlerinden kalan Masalla yaşlanmakta.)
Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak Evinizin sizi içine sığdıramıyacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz Sokağa fırlayacaksınız, Sokaklarda dar gelecek Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi.. Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü Kendinizi taşıyamıyacak kadar çok büyüyecek Bir yandan da, kaybolacak kadar küçüleceksiniz....... Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan Önemli olan sağlık, Yaşamak güzel, boş ver herşey unutulur.. Siz hiçbirini duymayacaksınız Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek Az sonra, kollarında ölmek istiyecek kadar çok seveceksiniz Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz Ölüme çare bulundu ''yada'' yarın kıyamet kopacakmış deseler, başınızı kaldırıp ''Ne dedin'' diye sormayacaksınız bile.. Yalnız kalmak isteyeceksiniz.... Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak, ikiside yetmeyecek Geçmişi düşüneceksiniz neredeyse dakika dakika Ama kötüleri atlayarak Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz Gittiğiniz yerlere gitmek Bu size iyi gelmeyecek.... Ama bile bile yapacaksınız Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız Aslında kurtulmak istediğiniz halde o acıyı yaşamak için direneceksiniz Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz Herkesi ona benzetip hiç kimseyi onun yerine koyamayacaksınız Hiç bir şey oyalamayacak sizi İlaçlara sığınacaksınız.. bir kaç saat kafanızı bulandıran Ama asla onu unutturmayan, Sadece bir müdded buzlu camın arkasından seyrettiren ilaçlara... Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek, Boğazınız düğümlenecek, dinleyemeyeceksiniz Uyumak zor, uyanmak kolay olacak Sabahı iple çekeceksiniz Bazen de ''Hiç güneş doğmasa diyeceksiniz'' Ne geceler rahatlatacak sizi, nede gündüzler Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksiniz Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze ilk çıkana sarılmak isteyeceksiniz Ama nafile, düşüncesi bile tahammül edilemez gelecek Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz Her sıçrayarak uyandığınızda Onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz... Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz, Aramayacağını bile bile.. Her, çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek Ağlamaklı, konuşacaksınız arayanlarla Yüreğiniz burkulacak, canınız yanacak Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz Hayata dair hiç birşey yapmak gelmeyecek içinizden Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz..... Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz Onunla hiç bir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek Ama bir umut...... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu Bu umut sizi gitmekten alı koyacak Gel-gitler içinde yaşıyacaksınız Buna yaşamak denirse.......... Razı mısınız bütün bunlara..? Hazır mısınız.. Sonunda ölüp ölüp dirilmeye..? O HALDE AŞIK OLABİLİRSİNİZ......!
Allah’ım Kuvvetimin tükendiğini sana arz ediyorum……… Gücümün azaldığını, İnsanların gözünde küçük düştüğümü sana şikayet ediyorum! Ya Erhamerrahimin! Sensin ezilmişlerin Rabbi! Sensin benim Rabbim! Beni kimlerin elinebıraktın? Bana gaddarlık yapan yabancıların elinemi? Yoksa, davamı ipotek edecek bir düşmana mı? Eğer sen bana gücenmedinse, Kesinlikle bunlara aldırmıyorum. Lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır…. Senin nuruna sığınırım; Karanlıkları aydınlatan nuruna, Gelecek gazabın, bana ulaşacak öfkenden Kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum. Sana sığındım, yeter ki razı ol! Güç ve kuvvet sendendir, Yalnız senden! ***************************************** Allahım! Gönüllerimiz çöle döndü muhabbet ver! Ümmet paramparça oldu, vahdet ver! Küfrün pençesinde zelil, rezil ve rüsva olduk, izzet ver! Ayrılık canımıza tak etti, ülfet ver!
Kendimize karşı yabancılaşıp “aşağılık maymunlara” döndük, Fıtrat ve hilkat ver! Yüzyıllarca mutluluğun sakasıydık, şimdi fukarası olduk, saadet ve selamet ver! Sahte rehberlerin peşinde, kendi labirentimize mahkum olduk, hidayet ver! Taşlaşmış yüreklerimizin gözleri kör, kulakları sağır, dilleri lal oldu, basiret ve feraset ver.. kendi korkularımızın esiri, fobilerimizin tutsağı, vehimlerimizin hizmetçisi olduk, celadet,şecaat ve sekinet ver…………
Seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim
Kaynağın benim demedim mi?
Bir gün kızsan bana
Alsan başını yüzbin yıllık yere gitsen
Dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi?
Demedim mi şu görünene razı olma?
Demedim mi sana yaraşır otağı kuran benim ancak?
Onu süsleyen, bezeyen benim demedim mi?
Ben bir denizim demedim mi?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın?
Senin duru denizin benim demedim mi?
Demedim mi yolunu vururlar senin?
Demedim mi soğuturlar seni?
Oysa senin ateşin benim
Sıcaklığın benim demedim mi?
Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin,
Yani beni kaybedersin demedim mi?
Söyle bunları sana hep demedim mi?
Mevlana Celaleddin Rumi
GELMELİLER
Yüreğim düşmüş kucağımdan
Gördüm, ağlıyordu.
Alnı kalu belada
Avuçları Anadolu'da
Yesevi'nin adına
Mevlana'nın aşkına
Yunus'un diyarına
Gördüm,ağlıyordu.
Yitik gururumun peşinde
Yüz elli yıl saydım çetrefil mazimde
Ümidim sırtlanların dişinde
Gördüm,ağlıyordu
Bülbül güle küsmüş
Dikenin var diye.
Mecnun leyladan geçmiş
Beşersin diye.
Anka Malazgirt'e konmuş
Buradan geldiler diye
Gördüm,ağlıyordu.
Heybeme baktım; içi boş
Ateşler yaktım! –nafile- her şey loş
Mehmedim bağlamanın sesinde sarhoş
Gördüm,ağlıyordu
Şafaklara gebedir aslında geceler
Dillerde hazırdır büyük heceler
Bir gelseler …
Yıldızlardan kayar gibi
Baharlardan kopar gibi
Çisil çisil yağar gibi
Bir gelseler …
Esma Özan
BİR BAHÇE GÖRDÜM
Esrarını bilemem, lakin kar taneleri
Sıra sıra dökülüp, düşüyordu bağına
Mum ışığı altında sevdalı haneleri
Aydınlatıp sevgiyle çekiyordu ağına
Ömür bahçelerinin, al, ak gonca gülleri
Zembillerle asılmış sanki gönül dağına
Ay ışığı altında süzülürken tülleri
Ne füsunkâr bahçe ki çekiyordu ağına
İBRAHİM KALKAN
Ateş alır yürek çıradan biri
Bir dost selamı gelir aradan biri
sen yüreklerdesin değil sıradan biri
yazdığın yoruma sonsuz sevgiler
OZAN EROL COŞKUNOĞLU
TOPLA BAVULUNU
Can mülküme değmeden gözlerin
Sesin sevda türküleri yakmadan hayallerime
Yanık tenin yağmadıysa iklimime
Yokluğunu katık edip
Öğünler saymadıysam gönül soframda
Yazgıdan habersiz
Kırıklarım kucağımda
Yamacına düşmediysem
Sokulmadıysam bakışlarının kanadına
Ey yar,
Dermanım kirpiğinin ucunda demediysem
Umutlarım ağlamadıysa
Kurulmamış hayallerin
Boynu bükük, ardına bakmayan
Titrek kaçışlarına
Seni kuytunun gizinde
Beni yokluğunda
Aşkımı gözlerimde kaybetmediysem
Haykırışımla dünyayı
Öfkemle kendimi yakmadıysam
Ateş olup limanlarına
Yağmadıysam
Topla bavulunu yüreğimden
Git.
Esma Özan
Anlamadın YAR
Sana açtım gönül kapılarımı
Beni yoran halden anlamadın yar
Senin için yıktım tabularımı
Seni soran dilden anlamadın yar
Kapladın gönlümü boran kış gibi
Çarpıyor yüreğim ürkek kuş gibi
Issız gecelerde mavi düş gibi
Nazlı açan gülden anlamadın yar
Aşk olmadan yürek söyle yanarmı
Hançer değmeyince yara kanarmı
Her gönüle sevda gidip konarmı
Aşkı yazan elden anlamadın yar
Ateş düşer kalbe bir yangın başlar
Dökülür bağrıma bastığım taşlar
Irmak ırmak taşar gözümden yaşlar
Sevda akan selden anlamadın yar
Buram buram sevda hasret çekerek
Gönül toprağıma umut ekerek
Aşk harmanında savrulur yürek
Esip yakan yelden anlamadın yar
Kor oldu tutuştu yanıyor serde
Esir düştüm aşka gönülde derde
Sevdanı çekerim yalnız bu yerde
Sana yanan ilden anlamadın yar
Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde....
ŞAHRUD VE SEYDUNA
Tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan
İki ayrı yürekte durmadan kanayan
Seyduna’yla Şahrud
Yüreklerin akarken bıraktığı izi
Birbirlerinin gözlerinde aradılar.
Yoktu.
İki iklim farkıydılar
Ne zaman göz göze değseler
Yangın çıkmayacak denli uzaktılar.
Yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı
Üçüncü bir kente düşmüş suretleri
Şahrud gökyüzü geliniydi.
Yüzüne bulut inse dolardı masal gözleri.
Bir solukluk rüzgarda bile
Usul usul kanardı gelincik bedeni.
Seyduna yeryüzü cehennemi.
Ölüm, çağrılı uçurumlarda sınardı sevdasını
Yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı,
Onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi.
İki iklim ayrıldılar.
“Ya Şahrud! ” dedi Seyduna
“Gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm.
Ardına bakma, gözyaşımla vurulursun.
Su gibi git.”
Şahrud’un yüzüne keder mayın gibi durdu.
Ve zaman gözlerinin su yeşilinde kuruldu.
Hüzün bir Buda heykeli gibi çırılçıplak,
Yüzlerine oturdu.
Rivayet odur ki,
Şahrud vardığı denizlerde hala
Seyduna türküleriyle uyanmakta,
Seyduna, Şahrud’un gözlerinden kalan
Masalla yaşlanmakta.)
..................................................................
İŞTE ZORLUK BURADA BAŞLIYOR
Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak
Evinizin sizi içine sığdıramıyacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz
Sokağa fırlayacaksınız,
Sokaklarda dar gelecek
Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi..
Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü
Kendinizi taşıyamıyacak kadar çok büyüyecek
Bir yandan da, kaybolacak kadar küçüleceksiniz.......
Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan
Önemli olan sağlık,
Yaşamak güzel, boş ver herşey unutulur..
Siz hiçbirini duymayacaksınız
Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek
Az sonra, kollarında ölmek istiyecek kadar çok seveceksiniz
Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz
Ölüme çare bulundu ''yada'' yarın kıyamet kopacakmış deseler, başınızı kaldırıp
''Ne dedin'' diye sormayacaksınız bile..
Yalnız kalmak isteyeceksiniz....
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak, ikiside yetmeyecek
Geçmişi düşüneceksiniz neredeyse dakika dakika
Ama kötüleri atlayarak
Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz
Gittiğiniz yerlere gitmek
Bu size iyi gelmeyecek....
Ama bile bile yapacaksınız
Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız
Aslında kurtulmak istediğiniz halde o acıyı yaşamak için direneceksiniz
Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz
Herkesi ona benzetip
hiç kimseyi onun yerine koyamayacaksınız
Hiç bir şey oyalamayacak sizi
İlaçlara sığınacaksınız.. bir kaç saat kafanızı bulandıran
Ama asla onu unutturmayan,
Sadece bir müdded buzlu camın arkasından seyrettiren ilaçlara...
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek,
Boğazınız düğümlenecek, dinleyemeyeceksiniz
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak
Sabahı iple çekeceksiniz
Bazen de ''Hiç güneş doğmasa diyeceksiniz''
Ne geceler rahatlatacak sizi, nede gündüzler
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksiniz
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze ilk çıkana sarılmak isteyeceksiniz
Ama nafile, düşüncesi bile tahammül edilemez gelecek
Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz
Her sıçrayarak uyandığınızda
Onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz...
Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz,
Aramayacağını bile bile..
Her, çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek
Ağlamaklı, konuşacaksınız arayanlarla
Yüreğiniz burkulacak, canınız yanacak
Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz
Hayata dair hiç birşey yapmak gelmeyecek içinizden
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz.....
Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz
Onunla hiç bir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek
Ama bir umut......
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu
Bu umut sizi gitmekten alı koyacak
Gel-gitler içinde yaşıyacaksınız
Buna yaşamak denirse..........
Razı mısınız bütün bunlara..?
Hazır mısınız.. Sonunda ölüp ölüp dirilmeye..?
O HALDE AŞIK OLABİLİRSİNİZ......!
İLAHİ YARDIMIN?
**PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V) TAİF DÖNÜŞÜ EBU KUBEYS’İN TEPESİNDE GİREMEDİĞİ MEKKE’SİNE DÖNEREK YAŞLI GÖZLERLE YAPTIĞI DUADIR.***
Allah’ım
Kuvvetimin tükendiğini sana arz ediyorum………
Gücümün azaldığını,
İnsanların gözünde küçük düştüğümü sana şikayet ediyorum!
Ya Erhamerrahimin!
Sensin ezilmişlerin Rabbi!
Sensin benim Rabbim!
Beni kimlerin elinebıraktın?
Bana gaddarlık yapan yabancıların elinemi?
Yoksa, davamı ipotek edecek bir düşmana mı?
Eğer sen bana gücenmedinse,
Kesinlikle bunlara aldırmıyorum.
Lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır….
Senin nuruna sığınırım;
Karanlıkları aydınlatan nuruna,
Gelecek gazabın, bana ulaşacak öfkenden
Kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum.
Sana sığındım, yeter ki razı ol!
Güç ve kuvvet sendendir,
Yalnız senden!
*****************************************
Allahım!
Gönüllerimiz çöle döndü muhabbet ver!
Ümmet paramparça oldu, vahdet ver!
Küfrün pençesinde zelil, rezil ve rüsva olduk, izzet ver!
Ayrılık canımıza tak etti, ülfet ver!
Kendimize karşı yabancılaşıp “aşağılık maymunlara” döndük,
Fıtrat ve hilkat ver!
Yüzyıllarca mutluluğun sakasıydık, şimdi fukarası olduk, saadet ve selamet ver!
Sahte rehberlerin peşinde, kendi labirentimize mahkum olduk, hidayet ver!
Taşlaşmış yüreklerimizin gözleri kör, kulakları sağır, dilleri lal oldu,
basiret ve feraset ver..
kendi korkularımızın esiri, fobilerimizin tutsağı, vehimlerimizin hizmetçisi olduk,
celadet,şecaat ve sekinet ver…………
Free Site Counter
**GELİN PEYGAMBERİMİZE MESAJ ÇEKELİM***
A*L*A R*E*S*U*L*Ü*N*E S*A*L*A*V*A*T
........................................................................
başımı dumanlı dağ eylediler
seni her nefeste özledim bugün...