- ölümün eşiğinden döndüğünü söylemiştin bana.
- evet
- nasıl bir ölümdü bu?
- geleceği olmayan. doğrusunu istersen geçmişi de olmayan. ille de öğrenmek istiyorsan şimdisi de pek yoktu. yalnız o vardı, ölüm. bir de ben. aramızda da bir eşik.
- sonra n'oldu?
- kapıyı yüzüne çarptım. sırası değil, dedim ona.
insan, yalnızlık korkusundan tir tir titreyen, bu yüzden yeni bir hayata başlamaktan ölesiye kaçan bir varlık. saf duygularının alışkanlık katmanından görülemez hale gelmesinden dolayı -o katmanı iyice kalınlaştıracağını bile bile- 'ya tutarsa' diyip göle maya çalıp gölü de bulandırır, göle yazık olur.
dikkatsiz ve bastan savma kullanimlari basa bela olabilecek kelimelerden. kelimelerin icinde birden cikiveren 'ben' savaslarinin ve hatta zamansiz iktidar telaslarinin habercisi olabilir...
kimi zaman da bütün ağırlığı, yadsınmaz gerçeği taşıyan sinsiliği ile gelip cümlenin orta yerine kuruluverendir... ağırdır...
doğum gününde kimsenin aramaması ve doğum gününde bile kimsenin aramaması arasındaki duruşu ile bir hayata sirayet etmiş yalnızlığı tokat gibi ortaya koyuşuyla ne de güçlüdür...
'yok lan o kadar da güçlü değildir' diyene 'sen de haklısın' derim, başım ağrıyor zaten...
söz sahiplerinin uzay boşluğunda birbirine verevine doğrular çizen zikriyâtıyla fiiliyâtına güzel bir örnek teşkil eder ve çoğu kez muhatap uzay zaman sürekliliği içinde bu iki doğrunun kesişim noktasından geçerek aslen zamanı büker. bildiği kızların bilmediği gibi olduğundan değil; bilmediği kızın bildikleri gibi olduğundan...
güzellik salonlarında zamanın kırışıklıklarını silme uğruna harcanan beyhude vakitler.
vücut geliştirme salonlarında bedenlerinin duruşlarına fors takmak isteyenler...
yüz bakım ürünlerinin peşinde koşarken ruhun ayaklarına giren kramplar.
boyalarla deneyimin ve yaşananların şahidi beyaz rengi saçlarından silmek isteyenler.
bedenlerine göre giysiyi almak gibi basit bir yolu tercih etmeyip giysilere göre beden oluşturma gayretleriyle çöpe atılan zamanlar..
bizi tanımayan kitaplarımızı okumasın diyen devrinde tüm islam coğrafyasını gezmiş konya'da sadreddin konevi adlı talebesini bırakmış islam mucizesi insanlardan biri.
ben kafiye düşünüyorum oysa sevgilim bana
'vechimden başka bir şey düşünme' diyor
diyor ki ey benim kafiye düşünenim rahat ol
benim yanımda en güzel kafiye sensin
harf ne oluyor ki sen onu düşünesin
nedir ki harf? üzüm bağının çitten duvarı
harfi, sesi, sözü artık birbirine vurup parçalayayım da
seninle bu üçü olmaksızın konuşayım,ah! ..
Yine düştün aklıma…Çay rengi gözlerimden süzülüyor tonlarca ağırlığındaki iki damla…sol yanım uğulduyor…halsiz,küskün içimdeki çocuk kırdı bütün oyuncaklarını…nerdesin şimdi hangi yıldıza bakıp “ bu çoban yıldızı” diyorsun…hangi kuşa anlatıyorsun beni…yine giydim hüzün elbisemi, sensizliğin tespihini çekerken kopartıp fırlatıyorum onu sesini astığım duvara…işte çöktü yine dizlerinin üstüne umutlarım…sızılarım arttı…içimde sen,parmaklarımda fesleğen kokusu,saçlarımda akasya çiçekleri …neden susturamıyorum içimde ağlayan çocuğu…
Saklı kentlerin süvarileriyiz biz unuttun mu?
Ağlama diyorum sana!
Kanarım…yıkılırım…sancılanırım…düşerim…üşürüm…
Ölmek mi istiyorsun? peki önce solu benim son nefesimi.…
biçim olarak hoş görünmese de nick ya da nickname sözcükleri yerine kullanmayı çok istediğim kelime. herkes kullansın, kimse yalnız hissetmesin. rumuzum antidig, 37 yaşında yazarım. ruanda'da savaşırken öldüm.
zor ve tehlikeli bir eylem. kendi icinde karmasik olan bir seyi daha da karmasik hale getirmenin anlami yok zaten. konusmak belki de bir insana verilecek en buyuk cezadir. cevremdeki seslere bakarak diyorum bunu'
dilin hareketi, bir makine dişlisinin çarklarına benzer bir hareketle düzenli çalıştığı için; zaman zaman çark atması gibi bir şey de yapıp, sıradan bir kelimeye mükemmel anlamlar yüklememize neden olabiliyor. konuşulanı bilmek, aslında bizim kelimelerden hissettiğimiz şey; karşımızdakinin kelimelerle bize iletmeye çalıştığı her neyse o değil.
bilgiye nasıl ulaşacağız o zaman? galiba matematikle. galiba insan ırkının anadili matematik çünkü. ters okunamayacak tek disiplin olan matematik.
neyleyeyim o halde başkasıyla geçen zamanı, sonu sen'sen... ve neyleyeyim ben sadece hayalinle geçirdiğim gecelerimde çektiğim acıları. yanında değilken mutlu olmalarım neye yarar benim için sonuç hep sana çıkıyorsa... ayrılmalarımın sebepleri bile sadece sende son bulacak olan zamanımın daha zorlu geçmesini sağlıyorsa seninle arama neden 'ayrı'lıklar girsin ki?
eğer hayatta geçirilen tüm zamanların en nihayeti sende son buluyorsa, ve ben sadece sana ulaşacağım zamanı yaşıyorsam neye yarar benim sensizken yaşadıklarım ve ne işe yarar bu geriye kalan onca boş zaman? boş zamanlarımın 'boş' olma sebepleri sensen ve ben sadece seninle olan zamanlarda mutluysam o halde gerek yok başka şeylere. sadece sen ol, sen ol, sen ol hayatımda ki zorunlu olduğum bu zamanları en sevgiliyle geçirebileyim.
kaldıramadım. gün saydım varlığında yokluklara, elini tuttum ellerini; dört elimizin toplamından cok değildi zamanımız. ellerini bıraktım.
gittim. kaç yıl olmuştu ben gideli...
simdi de kaldıramıyorum, her gun her gece karanlığa sığınır mı insan.
insan annesini babasını kaybediyor, gözlerinin önünde bir kadının çocuğu ölüveriyor, 20sinde genc bir adam kendisinin olmayan bir savaşta vurulup düşüyor, ne acılar yaşıyor dünya. bana düşeni kaldıramıyorum oysa, insanlığın çektiği tüm acıyı ufacık kalbimde taşıyorum sanki.
sana bir kez gel demiştim, gitme diyemedim. ben gidecektim cunku...
gidecektim,
yeter diyene kadar içimdeki ses, mantığımı susturup yeter naptın dıyene kadar gittim. durdum sonra, varlıkla yokluk arasında bir yerde kaldım. içim acıdı.
yeter dıye bagırdı bır seyler ıcımde, sustum geriye bakıp...
Tahminimce yersiz bir nefes aldım,
Af diliyorum dünyadan…
Bir meyve daha kopardım yaşımdan,
Af diliyorum hayattan…
Kelimeler sevimli buldu beni,
Af diliyorum cümleden…
Noktalar terki etti cümlemi,
Af diliyorum kendimden…
Gidiyorum deyip kaldığım,
Fazlalık kelimeler var yüklüğümde…
Akşamlar ayırırken geç kalmış sevgileri…
Zaman farkı olurum sana,
Nefes alışlarım tövbeli…
Hadi bana geç kal… Hadi bana yarım…
Ağlamak tamlasın ellerimizi…
Bir şehrin zaman farkı parselliyorken gözlerini,
Gözlerinden aktıysam, affet…
Bir şehrin geri kalmış hüznünü paylaştıysam sana;
Bana bir güzellik yap; bana geç kal… Bana uzak!
Şehzâde, avuçlarım ter
Yorgun akşamüstlerinde hayatın
Dalgın, ufka bakan süvariler gibiyiz
Şehsüvâr olmaktan ümit kalmadı
Atları vurdular önce
Ve ardından yiğitliği gömdüler
Bir çağ başlangıcıydı
ulaşmayı, uzaklaşmayı,
geride kalmamayı ama geride kalanları,
ilerlemekten çok ilerletmek zamanı,
hem yolu hem arkadaşını içerendir.
yürümek yolları aşındırmaz da yürekleri aşındırır elbet.
gece yürüyen için edilir dualar da gecelere sığıştırılamaz yürüyüşler, gündüze yakışan oldukları için.
kendini bir yere ait hissetmeyenler için gecenin serinliği yürüyüşe davettir oysa.
tüm yürümeler birikir birikir de en güzeli en sona kalır: hakka yürümek..
eşik
09.08.2008 - 23:13- ölümün eşiğinden döndüğünü söylemiştin bana.
- evet
- nasıl bir ölümdü bu?
- geleceği olmayan. doğrusunu istersen geçmişi de olmayan. ille de öğrenmek istiyorsan şimdisi de pek yoktu. yalnız o vardı, ölüm. bir de ben. aramızda da bir eşik.
- sonra n'oldu?
- kapıyı yüzüne çarptım. sırası değil, dedim ona.
bile bile
09.08.2008 - 23:08insan, yalnızlık korkusundan tir tir titreyen, bu yüzden yeni bir hayata başlamaktan ölesiye kaçan bir varlık. saf duygularının alışkanlık katmanından görülemez hale gelmesinden dolayı -o katmanı iyice kalınlaştıracağını bile bile- 'ya tutarsa' diyip göle maya çalıp gölü de bulandırır, göle yazık olur.
bile
09.08.2008 - 23:06dikkatsiz ve bastan savma kullanimlari basa bela olabilecek kelimelerden. kelimelerin icinde birden cikiveren 'ben' savaslarinin ve hatta zamansiz iktidar telaslarinin habercisi olabilir...
kimi zaman da bütün ağırlığı, yadsınmaz gerçeği taşıyan sinsiliği ile gelip cümlenin orta yerine kuruluverendir... ağırdır...
doğum gününde kimsenin aramaması ve doğum gününde bile kimsenin aramaması arasındaki duruşu ile bir hayata sirayet etmiş yalnızlığı tokat gibi ortaya koyuşuyla ne de güçlüdür...
'yok lan o kadar da güçlü değildir' diyene 'sen de haklısın' derim, başım ağrıyor zaten...
kapı
09.08.2008 - 22:58insanların ömrü hayatlarında sayısız kez geçip bir yerlere vardıkları yer.
her mekan bir kapıya açılır, girişlerde kapı, çıkışlarda kapı, tekrar girişlerde kapı, çıkışlarda kapı.. e hayat da bir kapı, çıkışı?
çıkışlar sağ taraftan...
beklemek
09.08.2008 - 22:55sallasın istiyorum, savursun istiyorum, yerle yeksan etsin istiyorum.
bekliyorum bekliyorum bekliyorum.
ben senin bildiğin kızlardan değilim
09.08.2008 - 22:48söz sahiplerinin uzay boşluğunda birbirine verevine doğrular çizen zikriyâtıyla fiiliyâtına güzel bir örnek teşkil eder ve çoğu kez muhatap uzay zaman sürekliliği içinde bu iki doğrunun kesişim noktasından geçerek aslen zamanı büker. bildiği kızların bilmediği gibi olduğundan değil; bilmediği kızın bildikleri gibi olduğundan...
beden
07.08.2008 - 23:20güzellik salonlarında zamanın kırışıklıklarını silme uğruna harcanan beyhude vakitler.
vücut geliştirme salonlarında bedenlerinin duruşlarına fors takmak isteyenler...
yüz bakım ürünlerinin peşinde koşarken ruhun ayaklarına giren kramplar.
boyalarla deneyimin ve yaşananların şahidi beyaz rengi saçlarından silmek isteyenler.
bedenlerine göre giysiyi almak gibi basit bir yolu tercih etmeyip giysilere göre beden oluşturma gayretleriyle çöpe atılan zamanlar..
bronzlaşma ürünlerinin kayganlığına basıp yerle yeksan olan incelikli davranış biçimleri.
solaryumlarda solgunlaşan empati kimlikleri.
herkes bedenini pazarlıyor...
evet, ruhun hapishanesidir beden.
muhiddin ibni arabi
07.08.2008 - 23:14bizi tanımayan kitaplarımızı okumasın diyen devrinde tüm islam coğrafyasını gezmiş konya'da sadreddin konevi adlı talebesini bırakmış islam mucizesi insanlardan biri.
muhiddin ibni arabi
07.08.2008 - 23:10ben kafiye düşünüyorum oysa sevgilim bana
'vechimden başka bir şey düşünme' diyor
diyor ki ey benim kafiye düşünenim rahat ol
benim yanımda en güzel kafiye sensin
harf ne oluyor ki sen onu düşünesin
nedir ki harf? üzüm bağının çitten duvarı
harfi, sesi, sözü artık birbirine vurup parçalayayım da
seninle bu üçü olmaksızın konuşayım,ah! ..
çaresizlik
07.08.2008 - 22:58çaresizlik ne illet bir sancı…ne öldürüyor ne yaşatıyor…söylesene martım..kırsam bütün sokak lambalarını fark eder mi bir kör için...
hatırlamak
07.08.2008 - 22:56Yine düştün aklıma…Çay rengi gözlerimden süzülüyor tonlarca ağırlığındaki iki damla…sol yanım uğulduyor…halsiz,küskün içimdeki çocuk kırdı bütün oyuncaklarını…nerdesin şimdi hangi yıldıza bakıp “ bu çoban yıldızı” diyorsun…hangi kuşa anlatıyorsun beni…yine giydim hüzün elbisemi, sensizliğin tespihini çekerken kopartıp fırlatıyorum onu sesini astığım duvara…işte çöktü yine dizlerinin üstüne umutlarım…sızılarım arttı…içimde sen,parmaklarımda fesleğen kokusu,saçlarımda akasya çiçekleri …neden susturamıyorum içimde ağlayan çocuğu…
son nefes
07.08.2008 - 22:53Saklı kentlerin süvarileriyiz biz unuttun mu?
Ağlama diyorum sana!
Kanarım…yıkılırım…sancılanırım…düşerim…üşürüm…
Ölmek mi istiyorsun? peki önce solu benim son nefesimi.…
rumuz(lar)
31.07.2008 - 23:37biçim olarak hoş görünmese de nick ya da nickname sözcükleri yerine kullanmayı çok istediğim kelime. herkes kullansın, kimse yalnız hissetmesin. rumuzum antidig, 37 yaşında yazarım. ruanda'da savaşırken öldüm.
Aşk iki kişiliktir
31.07.2008 - 23:32yalan...
konuşmak
31.07.2008 - 23:22zor ve tehlikeli bir eylem. kendi icinde karmasik olan bir seyi daha da karmasik hale getirmenin anlami yok zaten. konusmak belki de bir insana verilecek en buyuk cezadir. cevremdeki seslere bakarak diyorum bunu'
konuşmak
31.07.2008 - 23:21metafiziktir.
dilin hareketi, bir makine dişlisinin çarklarına benzer bir hareketle düzenli çalıştığı için; zaman zaman çark atması gibi bir şey de yapıp, sıradan bir kelimeye mükemmel anlamlar yüklememize neden olabiliyor. konuşulanı bilmek, aslında bizim kelimelerden hissettiğimiz şey; karşımızdakinin kelimelerle bize iletmeye çalıştığı her neyse o değil.
bilgiye nasıl ulaşacağız o zaman? galiba matematikle. galiba insan ırkının anadili matematik çünkü. ters okunamayacak tek disiplin olan matematik.
doğum günü
31.07.2008 - 23:08Kapat perdelerimi
Artik gunes girmesin
Kimse beni bilmesin
Kapat perdelerimi
Kalbin beni sevmesin
Derdim sana gecmesin
Sussun istiyorum su koca kalabalik
Bombos olsun sokaklar, calmasin telefonum
Hic kimse ozlemesin, gelmesinler kapima
İhtiyacim yok cunku yeni bir hatiraya
Hayat cok guzeldi
Durduk yere uzuldum
Her dogum gunumde
Neden bir yas kuculdum?
sen
31.07.2008 - 23:02içerisinde yüzlerce ben olan.
neyleyeyim o halde başkasıyla geçen zamanı, sonu sen'sen... ve neyleyeyim ben sadece hayalinle geçirdiğim gecelerimde çektiğim acıları. yanında değilken mutlu olmalarım neye yarar benim için sonuç hep sana çıkıyorsa... ayrılmalarımın sebepleri bile sadece sende son bulacak olan zamanımın daha zorlu geçmesini sağlıyorsa seninle arama neden 'ayrı'lıklar girsin ki?
eğer hayatta geçirilen tüm zamanların en nihayeti sende son buluyorsa, ve ben sadece sana ulaşacağım zamanı yaşıyorsam neye yarar benim sensizken yaşadıklarım ve ne işe yarar bu geriye kalan onca boş zaman? boş zamanlarımın 'boş' olma sebepleri sensen ve ben sadece seninle olan zamanlarda mutluysam o halde gerek yok başka şeylere. sadece sen ol, sen ol, sen ol hayatımda ki zorunlu olduğum bu zamanları en sevgiliyle geçirebileyim.
yeter
31.07.2008 - 22:51kaldıramadım. gün saydım varlığında yokluklara, elini tuttum ellerini; dört elimizin toplamından cok değildi zamanımız. ellerini bıraktım.
gittim. kaç yıl olmuştu ben gideli...
simdi de kaldıramıyorum, her gun her gece karanlığa sığınır mı insan.
insan annesini babasını kaybediyor, gözlerinin önünde bir kadının çocuğu ölüveriyor, 20sinde genc bir adam kendisinin olmayan bir savaşta vurulup düşüyor, ne acılar yaşıyor dünya. bana düşeni kaldıramıyorum oysa, insanlığın çektiği tüm acıyı ufacık kalbimde taşıyorum sanki.
sana bir kez gel demiştim, gitme diyemedim. ben gidecektim cunku...
gidecektim,
yeter diyene kadar içimdeki ses, mantığımı susturup yeter naptın dıyene kadar gittim. durdum sonra, varlıkla yokluk arasında bir yerde kaldım. içim acıdı.
yeter dıye bagırdı bır seyler ıcımde, sustum geriye bakıp...
af
31.07.2008 - 22:33Tahminimce yersiz bir nefes aldım,
Af diliyorum dünyadan…
Bir meyve daha kopardım yaşımdan,
Af diliyorum hayattan…
Kelimeler sevimli buldu beni,
Af diliyorum cümleden…
Noktalar terki etti cümlemi,
Af diliyorum kendimden…
Gidiyorum deyip kaldığım,
Fazlalık kelimeler var yüklüğümde…
Akşamlar ayırırken geç kalmış sevgileri…
Zaman farkı olurum sana,
Nefes alışlarım tövbeli…
Hadi bana geç kal… Hadi bana yarım…
Ağlamak tamlasın ellerimizi…
Bir şehrin zaman farkı parselliyorken gözlerini,
Gözlerinden aktıysam, affet…
Bir şehrin geri kalmış hüznünü paylaştıysam sana;
Bana bir güzellik yap; bana geç kal… Bana uzak!
Şehzâde
31.07.2008 - 22:26Şehzâde, avuçlarım ter
Yorgun akşamüstlerinde hayatın
Dalgın, ufka bakan süvariler gibiyiz
Şehsüvâr olmaktan ümit kalmadı
Atları vurdular önce
Ve ardından yiğitliği gömdüler
Bir çağ başlangıcıydı
gitme
28.07.2008 - 23:09bak gitmiyorum işte...senin için kalıyorum,sadece senin için yazıyorum...
yürümek
28.07.2008 - 23:08ulaşmayı, uzaklaşmayı,
geride kalmamayı ama geride kalanları,
ilerlemekten çok ilerletmek zamanı,
hem yolu hem arkadaşını içerendir.
yürümek yolları aşındırmaz da yürekleri aşındırır elbet.
gece yürüyen için edilir dualar da gecelere sığıştırılamaz yürüyüşler, gündüze yakışan oldukları için.
kendini bir yere ait hissetmeyenler için gecenin serinliği yürüyüşe davettir oysa.
tüm yürümeler birikir birikir de en güzeli en sona kalır: hakka yürümek..
yürümek
28.07.2008 - 23:07Yürümek ardındaki gölgelerin zahirliğinde
titrek ruhun adımlarına nufüz ettiğini bilerek
içimdeki sürgüne bir vaveyla ekerek
Göçmek...
Kül zamanıdır
sönmüş kelamların biteveyesinde,
toparlanmaz yangın,
sistemli ölümlerin defnedilişinde
Toplam 1002 mesaj bulundu