Bora Aslan Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antol ...

  • deneme

    27.08.2008 - 23:33

    Mektubumda Ölüm Kokusu

    Senin var olduğun ülkede sessizlik istiyorum...Cellat kesilmiş öfke kusan kara kargaların lakırtısından usanışımın yıldönümündeyim...Vücudumda hançerden delik deşik edilmiş kelimelerin mahpusluğu...Yaralarım kör kuyular kadar derin...Tuz banası bir hale geldi bedenim...

    Bana yaklaş ve hükmünü neşret...Çilek mevsiminden bahset...Yapraklarımıza uğur böcekleri konmayan çilek mevsiminden...Acılarımızı el bombalarına sığdıranlara ıslah haberleri gönderelim...Suni zelzelelerle ülkemizi sarsmaya çalışan siyah gazete manşetlerine karşı biz hep beyazlara sarmalanalım...Varsın hükümsüz olsun rengimiz...Bombaların gürültüsünden kulaklarım iflasın eşiğinde...

    Gözlerimden türeyen adamların gölgeleri...Gölgeni dirilt ve tek hüküm taşıyan sen ol...Senin firakında dönüp dolaşırken ben! Meşeden bir tabut...Sığar mı ki bu küçük beden? Akli dengelerim bozuluyor...Bombalar,gözyaşalrımdan türeyen adamlar ve meşeden bozma bir tabut! Ensiz, biçimsiz şekli, toprağa uzanıyor hükmü...

    Korkmadım postalların ardına gizlenen adamlardan, korkmadım beni yakan harından... Şimdiler de korkar oldum meşeden bozma bir tabuttan...Acının kaçıncı halindeyiz? Ölüme biraz ara versek! Tankları konuşsak, seni konuşsak, hara denk düşen yüreğimi... Tanklarda nerden çıktı bilmiyorum Ülkemde var olan tanklardan, filistindeki tanklardan, yüreğimizde sürgün gibi yaşayan her daim insanlığa saldıracak olan tanklardan...Sustun'Konuş(a) mazdın ki zaten...Varlığın sus olup yüreğimde gizlenir...Ve yine sustun! Son nefesimin korkaklığında sana filistindeki taşın tankları nasıl ezip geçtiğini, ülkemdeki tankların kimleri ezip geçmeye çalıştığını anlatacağım. Bir kaç ter damlatılacak ruhuma. Sessizlik demiştim ya ne kadar da gürültülü bir mektup yazdım yine sana! Sessizliğin hükmünü ilelebet sedasızlık olan ölüm aldı...Zaman, tükenişimin yorgunluğu son cümlelerimin bitirilmişliği...Usandım tankların harekatından, usandım bombalardan, usandım savaşlardan, usandım ayrılıklardan...Bulutlara yaklaşıyorum...Son bir şehadet nidası! Nefesim tükeniyor...Toprakla birleşiyor vücudum! Bombasız, tanksız, savaşsız ve gürültüsüz bir hayat çalınıyor ömrüme...

  • Neyse

    27.08.2008 - 23:19

    bir insanın hayatında giderek daha fazla yer isgal edebilecek kısa, basit gözüken ama anlam dolu ifade. kendi icinde bir paradoks barındıran bir kelime. neyse, onemli degil, gecti artık, önümüze bakalım gibi umursamamak olarak tanımlayabilecegimiz bir anlam taşısa da, o neyse'yi diyenler bilirler genelde bogazdaki o dügümlenmeyle birlikte gelen acı dolu o gülümsemeyi...

  • IQ

    27.08.2008 - 23:17

    black sabbath ın ozzy osbourne lu vokallerinden fazlaca etkilenmis progressive grubu. yada ben tespit adı altında mutamadiyyen saçmalamaktayım...

  • mutsuzluk

    27.08.2008 - 23:14

    insanın hayattan tek bir isteğinin olması ve o isteğin imkansız olduğunun anlaşılmasıdır. gözbağıyla dolaşmaktır, gözyaşlarını kahkahalara ve alaylara çevirecek gözbağına sahip olmaktır. yapacak hiçbir şeyin olmamasıdır. acıyı görmektir ve düzeltememektir, acısız yaşayamamaktır, teslim olmaktır, eski kavuşma özlemlerinden değil, yitik özlemlerle yanmaktır.

    mutsuzluk, çok derin bir yerde yanar. birinin iyi olmasını dilemekle değil, unutarak söner. unutmak istemeyen için daha da harlar. mutsuzluk hayatta bir kere gerçekten anlaşılır, özellikle çaresizlikle birlikte iyi çalışır.

    gözler kurudur, içeride bir günde doldurulmuş okyanuslar kurulur. kalp katıdır, her nokta zayıftır. avuntu boldur ve aslında hiç yoktur.

    mutsuzluk ömürde bir kez gerçekten vurur.
    mutlu edecek şey ise hep uzakta;
    imkansızı mümkün kılmak için uğraşırsan
    daha uzağa
    umutsuzsan daha imkansıza
    ve biter.
    mutsuzluk değil, gözyaşları.
    gözler kurudur...

  • Umutsuzluk

    27.08.2008 - 23:14

    hissizliği çağırır.
    ilk adımlarsa, tepkisizlik, herşeyi olağan kabul edebilmekir...

  • Umutsuzluk

    27.08.2008 - 23:10

    bir insanın hayatında alabileceği en büyük ceza. çünkü umutsuzluk bir bakıma bir sondur. belki kişi kendini bu duruma sokmuştur belkide şartlar. fakat her nasıl olursa olsun artık taakat kalmamıştır. çünkü umutlar yanılmış, gerçekleşmemiştir. kimi zaman depresyonda geçer bu dönem, kimi zaman yaşamsal ihtiyaçları yaparak fakat yinede yaşama denemeyecek bir şekilde yaşayarak.. kimi zamanda çabalamayla geçer. ne kadar umutsuz olursa olsun son bir çarpışma için. en azından ayakta yok olmak için.

  • Umutsuzluk

    27.08.2008 - 23:07

    ben büyüyünce...

    diye baslayip devam eden cümlelerle hayal kuramamaktır artik çünkü zaten büyümüşsündür...

  • mutsuzluk

    27.08.2008 - 22:57

    kişiye, kendisi olma fırsatını vermeyen bir dar çerçevenin maharetidir bu..
    doğduğunuz andan itibaren, bir kabın içine akmaya başlarsınız.. ölüme dek sürdüreceğiniz akıştır bu..
    ve o kabın şeklini alacaksınız..
    kaçarı yok..

    şansınız varsa eğer..
    insanlar girecek hayatınıza ve o kap esneyecek bazı noktalardan.. daha geniş alanlarınız olacak..
    ya da bir kitap okuyacaksınız ve akış hızınız değişecek..
    yahut bir şarkı duyacaksınız ve debiniz başkalaşacak..

    lakin o kap sizi kuşattıkça mutsuzluk tek gerçek.
    alışın..
    ellerinizi serbest bırakın..
    nefesinizi de..

    akış bu..

  • acı

    27.08.2008 - 22:56

    schopenhauer,nietzsche,cioran ın üzerine kafa patlattığı en önemli konu...acı üzerinde yaptıkları tanımda hemen hemen hemfikir sayılırlar...hemfikir oldukları tanım: ' her insanın yaşamak zorunda olduğu bir süreç olduğudur bu kaçınılmazdır ve süreçten kasıtları kişinin bütün ömrüdür'...

  • mutsuzluk

    27.08.2008 - 22:52

    umitisiz yakarislarin, derdin tasanin butunleyicisi, deyim uygunsa finale kavusmasinin anahtari olan his. tecrube ettiginiz ilk zamandan sonra surekli hayat akisi icerisinde kendini belirten bir arayuz. degiskenler ve mekanlar farklilassa da, dusunceler ve birikimler artmis eksilmis olsa da bir sure sonra kabullenmeye bile baslanandir mutsuzluk. tahayyul ettiklerinizin sinirlarina ulastiginizi anladiginiz an, buyuyup koca koca evlatlar oldugunuzun zikredildigi an, dahasi icinden asla cikamayacaginiz o fasitdairenin henuz gobeginde oldugunuzu fark ettiginiz an daha da fena bir seviyeye ulasmaniz da mumkundur. eskiler tecrubeler birer birer hatirlanir gozyaslariyla, yalnizlikla beraber uçlemenin tamamlayicisdir gecenin simsiyahliginda. bilemediginiz ise ne zaman sizi terk edecegidir sadece ve sadece...

  • sıkılmak

    27.08.2008 - 22:44

    aylarca, belki de yıllarca boşboş dolaştığınızı, söylemeye bile daha alışamadığınız o 'bilmem kaç yaş'ınıza gelmenize rağmen hala bir işe yaramadığınızı fark etmeniz üzerine daha da gaza gelip zamanı azıcık da olsa kendi lehinize çevirmeye çalışacakken, elinizde olsa her şeyden elinizi eteğinizi çekmenize sebep olacak bir şeydir sıkılmak.
    aslında sıkıldığınızın kendiniz olduğunu da bilirsiniz. ya 'için için' bilirsiniz ya da 'bal gibi ortada'dır bu tarafınızca da ama elinizden hiç bir şeyin gelmemesi, o sıkkınlığı üstünüzden atmak için attığınız bütün adımların, geçmişte nasıl geri teptiğini bilmeniz veya geri tepeceğini tahmin etmeniz sizi iyice çeker sıkıntının içine.
    çevrenizdekiler, en sevdikleriniz ve yakın olduklarınız sizin için ne yaparlarsa yapsınlar, ne kadar yanınızda olup sizi yalnız bırakmamaya, içinizi açmaya, döktürmeye çalışırlarsa çalışsınlar, çoğu zaman o içi geçmiş, nerede olduğu bilinmeyen donuk bakışlı baygın gözlerinizden başka hiç bir şey göremezler kül rengi soluk yüzünüzde...

  • sıkılmak

    27.08.2008 - 22:41

    kişilere yönelik değildir çoğu zaman..
    duruma..
    koşullara..
    yaşanılan, içinde debelenilen akan suya yöneliktir..
    bu yöne değil..
    başka bi yöne aksın bu su artık demektir.

    değişim istemek, değiştirmeyi istememektir.
    değişsin istemektir.

  • bence

    22.08.2008 - 19:32

    genellikle, tepki çekmekten korkmanın, düşüncelerinin, iddialarının arkasında duramayacak olmanın işaretidir. iddali bir söyleminiz vardır ama kendinizden emin değilsinizdir, sizi kurtaracak ifade, 'bence'dir. görüldüğü yerden koşarak kaçmaksa elzemdir.

    ayrıca, hepimizin de kullandığı bir ifadedir. dolayısıyla bazen ne yaptığımızın, ne söylediğimizin, nasıl göründüğümüzün bile farkında olmadığımızı düşünüyorum.

  • belki

    20.08.2008 - 22:19

    gözlerindeki firar boşuna...zamanın koynunda sakladığı yaşanılasıların yanından geçip gidiyoruz...hiç düşündün mü belki'yi? belki de eline en yakışan takı benim elim...belki de en belli olacak yalan benim söylediğim. belki sen ve belki ben...belki yıllar sonra...

  • ruhi

    20.08.2008 - 22:14

    kendisiyle konuşmadım diye''..........güzel'' rumuzlu bir insanın rumuzuma atfen bana taktığı isimdir...sadece bununla kalsaydı keşke...nice hakaretleri varki devam ederse deşifre edilecek tarafımdan...

  • tesettür

    20.08.2008 - 22:07

    sadece baş örtüsü ile, pardesü giymek ile, hatta ve hatta çarşaf giymek ile tessettür olmaz. gözlerden başlar, bedenle devam eder, kalpte biter.

  • Gerçekle Yüzleşmek

    20.08.2008 - 21:55

    beyinde bir şimşeğin çakmasıdır...
    bazen acısız olur, bazen kıvrandırır insanı..
    hayal kırıklığı, kızgınlık, kırgınlık, öfke, nefret, aldatılmışık, isyan....
    hepsi doluşur ruha....yerle bir eder...
    şaşkın, karışmış, ümitsiz, yalnız, kızgın....
    çaresiz bırakır insanı o an.
    bütün kaleler düşer...

    gerisi bize kalmıştık artık...
    elimizdeki gerçeği ne yapacağız?
    en çok inanılanın en yalan olduğunu kabullenmek yıllar alır bazen,
    bazen de kabullenmek istemez insan, yalanı tercih eder, yalana inanmak ister...
    bir 'ama'dır artık hayat, iki en aykırı ucu birbirine bağlayan....

  • tasavvuf

    20.08.2008 - 21:51

    biz dünya hayatina annemizden ayrilip, göbegimizin kesilmesiyle baslariz. dünyaya gelince ilk yaptigimiz aglamaktir, dünyaya aglayarak geliriz. tasavvuf, aglayarak geldigimiz dünyadan, gülerek ahirete göc etme ilmidir. tasavvuf hayatina dogus bir mürsidden inabe almakla baslar, bir mürside mürid olmakla baslar. ilk mürsid allah zü'l celal, ilk mürid ise adem aleyhisselam'dir...

  • farkındalık

    20.08.2008 - 21:47

    yaşam eşiğiyle bilinç eşiğinin çakışma durumu; yalınayak yürümek diger söyleyişle çakıllar arasında...
    olanla yetinememe durumu, daha fazlasını isteme ve bu istem doruktayken bile bu istemin ne tür acılara sebep olabileceğini görebilme duyarlılığı...
    zehir; bağışıklık sistemi güçlü olanlara doğarken tanrı tarafından bahşedilen trajik duygu...

  • farkındalık

    20.08.2008 - 21:42

    susmayı öğretendir, haykırmak istediğin halde.
    sevebilmektir, nefret ettiğin halde.
    gülebilmektir, için kan ağladığı halde.
    kesinlikle cezadır, zaman zaman ödül olduğunu düşündüğün halde.
    ve kesinlikle ödüldür, zaman zaman ceza olduğunu düşündüğün halde...

    düşündüm de, ne ödül ne cezadır belki de... anlam yüklememeyi öğrenmektir. basit yaşamak dedikleri, benim henüz beceremediğim, beceremeyeceğim...

  • cumhuriyet

    20.08.2008 - 16:41

    muhalifliğin, iktidara bağlı olarak değişken bir kavram olduğunu anlayamayan insanların okuduğu gazetedir. zamanında kendi görüşlerine uygun partiler iktidardayken muhalif olmamışlardır, şimdi ise elbette muhaliftirler veya muhalif görünümündedirler.

    ama kesin olan birşey var ki, yaşları, akılları ve siyasi görüşleri sadece ama sadece 'ak parti karşıtlığı' temelinde kısır bir biçimde oturmuş ve oluşmuş olan beyinsizler tarafından 'muhalif bir gazete' olduğu zannedilir. bu nedenle de hiç ama hiçbir zaman gerçek anlamda muhalif olamaz. devletin ve hatta derin devletin bu kadar içinde ve derininde olan bir gazeteyi de zaten sadece onu muhalif sanabilecek kadar açık beyinli ve görüşlü olanlar bir dinmişçesine savunabilirler.

  • çabalamak

    20.08.2008 - 16:36

    eylemler üzerinden bakılırsa somutlaştırılması kolay olan, aslında kendisi de eylem olan ama diğerlerinin içine sıkışıp görünür özelliğini kaybendendir.

    düşersin kabullenip oturmazsın, bir daha kalkarsın ve yine düşersin ve yine....

    bir de bu arada bir tekmeleyen varsa çabanın önemi artar, kıymete biner.

  • anmak

    20.08.2008 - 16:34

    anmak bir şuurlanmadır...

  • deneme

    20.08.2008 - 15:58

    Yüzüme mahsus hüzünlerim

    Ben vardım ve yüz çevirdi bulutlar. Ben vardım huzura, kapılar kapandı. Kapısında yattım, köpeklerle sabahladım, tiz bir çığlık gibi geçti içimden geceler, nemli bir rüzgar olsun okşamadı saçlarımı. Ben yürüdüm ve benle yürüdü uzaklar. Saralı değildim. Veremli değildim. Hummalı değildim. Yağmur susuzu dualarım vardı. Yüzüme mahsus hüzünlerim vardı. Bir damla gözyaşına muhabbetim ve hasretim vardı.

    Ben geldim ve şehirden el etek çekti yağmurlar. Islak kaldırımlara sürdüm ellerimi, yüzümü oluklara uzattım… Allah’ım.

    Ben vardım ve yüz çevirdi bulutlar. Ben vardım huzura, kapılar kapandı. Mücrimlerle anılmak yazıldı alnıma. Vebalılarla bir sürüldüm şehirlerden. Yağmur susuzu yüreğimle mecalsiz kalakaldım dağlar başında.

    Bütün kapılar kapandı. Yolların sonu, dibi karanlık ve mustarip uçurumlar. Çok zamandır bulutsuzum. Sitemim var. Susunca dağları ürperten kahrım var. Hasretinden çatlamış dudaklarım var. Ah kimsenin geçmişe bir vefa borcu yok ve yarın, pek karanlık hep eyyam-ı buhur… Alnımda yağmursuz mührü var.

    Yağmurla büyüyor dağlar. Tek ü tenha bir ağaçtan ummana el uzanıyor. Kıyılar, coştukça coşuyor şehrin çocuklarıyla. Yağmurla boğuluyor dünya, ben, toprakla boğuluyorum. Bu kirli, kaypak şehre, ucuz hesapların insanlarına yağıyor yağmur; caddeler, kirli çatılar yağmurla yıkanıyor; çocuğun, bebek arabasından düşen ayakkabısının teki logarlarda boğuluyor. Bebeğin ayakkabısına düşen yağmur için olsun nelere ihanet etmezdim. Ne kadar da çaresizim! ..

    Ben vardım ve yüz çevirdi bulutlar. Ben vardım huzura, kapılar kapandı. Tevbelerimden başka azığım yok. Siyaha çalan rengim ile cahiliyye Mekkesinin pazarlarında alınıp satılan bir kölesiyim yağmurdan uzak. Hava kuru ve sıcak. Öylesine sıcak ki gölgesi uzuyor güneş neye çarparsa. Yağmurlar uzuyor uzak… Kayalara yağan yağmur kadar nasipsizim. Yağmur uzak.

    Bulutların benden beklediğini yüreğime yaz Allah’ım

Toplam 1002 mesaj bulundu