nasıl anlatılır nasıl ifade edilir diye düşündüğüm herşeyi çoook çok önceden yaşamış,yazmış,bestelemiş olan şahane grup! paris konserini izleyenlerin ağlama olasılığı yüksektir!
nereye dönersen dön tecavüzse, kaçınılmaz olandan zevk almasını öğrenmelisin telkinleri hep bir ağızdan koro halinde kulaklarına doğru uğulduyorsa, her yer ve her şey içine dışına pisse ve pislik doluysa, uymuyorsan, uyamıyorsan, yaşanılan ve hissedilenlerin bir kabus olduğunu dileyip, uyanmayı bekliyorsan, ve öyle ki, artık hissedilenleri dahi ayrımsayamıyorsan...
acı nedir?
biliyorsundur...
gençlik bunalımlarının don kişotlarıdır kendileri. bu dönemde dinlendiği takdirde hüzünlere eşlik eder, zaten o sarhoş sesi*sağlıklı bir bireyin uzun süre dinleyebilmesi bir mucizedir, ama ergenlik çağındaki birey sıkılmadan usanmadan durmadan dinler. dinlenen sadece az buçuk gitar, hüzünlü vokal ve sözlerdir.
derken zaman geçer ve birey bunalımlarına uzaktan bakacak konumda dikilir. bunalımların anlamsızlığını farkeder ama hatıralarının bu insanların parçalarına bulandığını görür. orda artık dinlenenin sadece parça değil, güzel bi geçmiş olduğunu görür. belki bunalımsız koşuşturmacanın içinde, o zamanki boşluğu, gereksiz hüznü, hayatı anlamıyorumları hatırlar, geçmişe saygı mahiyatında bir hüzün yaşar. dinlenen tüm enstrümanlar, tek tek notalardır. ve bu dinlenenler bile insanın büyüdüğünün kanıtıdır. maalesef...
zaman akıp gider miydi, sorun muydu bu yollar
ya da niye yaşadığını bilmeden
sonsuz muydu yürüdüğümüz bu sokaklar
ya da bir düş müydü yaşamak
cliff burton'ın bas gitarının clean tonda duyulabildiği ender metallica parçalarından biridir. yine de bas gitarın volümü biraz daha yukarı çekilebilirmiş diye düşünüyorum. cliff em all'un sonunda çalan versiyonunda bas biraz daha net duyulmaktadır ki kaydın elden geçirildiği barizdir. cliff'i bu parçayı canlı çalarken izleyememiş olmak büyük şanssızlık. zira hem jason hem robert hem de üçüncü parti grupların coverlarındaki bas tonunun orjinalindekiyle pek bir alakası yok.
bir kere olduguna asla inanmadigim hadise.. sadece nefes alip vermenin durmasi, beynin fonksiyonlarinin gercekleşmemesi degildir ölüm. yaşamak icin sebebinin kalmamasi ama yaşamak zorunda olmak, elini attigin herşeyin curuk cikmasi ve artik elini birşeye uzatmaya gucun kalmamasi da ölümdür pekâlâ.ve asil biyolojik ölümden daha yikicidir cogu insan icin, bir kere olmaz cunku, olup bitmez, ölü bir şekilde yaşarsiniz ölümü.
kişinin tek başına varolabileceğini kendi kendine kanıtlama şansı. 'hayatının tek sahibi yine kendinsin' lafının tekrar hatırlanmasını, hatta tekrar öğrenilmesini sağlayan acı. ilk evrelerinde nefeslerin sıkıştığı, her şeyin insana flashback yaşattığı, zamanla hafifleyen, bazılarında izsiz geçip giden, bazılarında ise yağmurlu havalarda sızlayan bir yara bırakan duygu sağanağı.
agır geliyormusum ona... tasıyamıyormus. affını isterim dedi ve gitti...
o da bana agırdı aslında
ama hic bilemedi nasıl yuklendigimi
önce midem sonra beynim sisti
ve kalbim...
dugumlendi
duydugum en komik bahaneydi
ama agır geldi
onun yukunden daha da fazla
tasıyamadım...
yolumuz uzun ya da kısaydı
ama biliyordum
derin ucurumdu bir yanımız
ya yuruyecektik yuvarlanmayı goze ala ala
ya da hıc dusmeyecekmis gibi sarılacaktık birbirimize...
ikisine de razıydım
ben kaldım
o gitti
....
yuvarlanan bir sey var asagı simdi
acaba ne ki? ..
yalnızlık acıyı örtünmek, dünyayı yok saymaktır. dışarıda akan hayatın bir ucuna tutunamamak, kendi boş evreninizin ortasında asılı kalmaktır.boşluk, kimi zaman göz doldurur ve çokça korkutur. yalnızlık boşlugun korkutucu büyüsüne kapılmaktır. boşlukla çevrelenmek, boşlukla dolmaktır. yalnızlık, boşluk sarhoşlugudur...
bir kapı sesi, bir kurtarıcı, bir ümit için şuursuzca beklemektir yalnızlık. ses yapsın diye televizyonu hep açık tutmak, yatarken eski giyilmiş eşyalara sarılmak, kurtarılmış arındırılmış ve içinden çıklıması imkansız bir alana hapsolmaktır. kimsenin ilk arayacagı insan olmamak, çagırılacaklar listesinde adı bulunmamaktır yalnızlık. 1 etkisiz elemandır. yanlızlık başkalarının etkisiz elemanı olmaktır.
mide bosluguna coreklenmis kara yilan. agirligi ve sicakligi ile varligini her daim hissettirir. zaman zaman bir anı ile uyanir... aninin kaynagina yonelir yavas hareketlerle, merakla... ipek bir kumasin akmasi gibi, yureginize beyninize dogru sürünür sakince... o akarken eski yerindeki agirlik hafifler yeni yerine bir azap cöreklenir... insan ölüyorum sanır... beynine bedenine yüreğine yabancılaşır.... sonra bir müddet orda uyur... sessiz sakin... acı diner. sonra başka bir anı dürtükler onu... gene akar bir yerden diğerine... bu beden onun evidir, iyi yada kötü bütün misafirler davetsizdir onu için, sevmez. bedeni bekler, ölünceye kadar terketmez acı seni..
tebliğin önündeki engelleri kaldırmak için yapılan mücadele. amaç herkesi müslüman etmek değil, islam mesajının herkese ulaşmasıdır. mesajı almışlarsa, müslüman olup olmamak kendi bilecekleri meseledir. mesajı savaşmadan da sınırın ötesine taşıyabiliyorsanız, savaşmanız gerekmez.
durmadan bir şeyler öğreten ve de hep çalışmadığımız yerlerden soran zaman aralığı. kafamızı karıştıran olaylar zinciri.. mantığın aklın, duygunun, bedenin aracı olduğu bir sanat dalı. biz godot'yu beklerken yanımızdan geçen insanlar, hayatımızın figuranları.. cevapların kimi zaman birer tokat, sorularınsa acı olduğu provasız oyun. sahne bir anlamda.. ve siyah ojeli ellerin. kırmızı dudakların. ağlamaktan akmış rimellerin.. can acıtan bir şarkı söylemektir kalabalığa hayat.. bazen 'üzerine atlanacak dev bir konser izleyeni'. kalabalık, kitle.. açık renk eldivenler kolay kirlenir. hayatın bize öğrettiği..
gece bazen cok acimasiz olabilir, gun boyunca milyonlarca uyarici sizi gerceklerden alikoyar. gunes isigi sadece yuzeyi aydinlatir, karanlik ise daha derinleri. gece ustunuze ususen ozlemler ve uzuntulerden kacmak icin medet umdugunuz meleklerdir ruyalar, kafanizi yastiga koydugunuz anda olumsuzluklarin, uzuntulerin olmadigi bir dunyanin anahtarini sunacaklarina inanirsiniz. oysa sabah kalkmadan hemen once basrolunde kactiginiz huzunlerin oynadigi bir ruya gorursunuz ve allak bullak olursunuz. guveninizi bosa cikaran siginaklardir ruyalar. sizi guleryuzle iclerine alirlar, en ihtiyac duydugunuz anda kapi disari ederler. iste gece yatarken dusundugunuz son kisiyle sabah kalkinca dusundugunuz ilk kisinin ayni insan olma sebebi de budur.
something's burning in my head
restless days and nights, they never end
with every word unspoken i fade away
thought that's not your fault, it's me who has no excuse
each time i see your eyes i just feel guilty
of loving you this way -though i'm not hopless yet-
my soul is shadowed by your magic smile
i tried so hard to reach you but i failed
my dream is gone and i'm undone
sürgün bir şey değildir, dante'nin de dediği gibi 'güneşin ve yıldızların ışığı her yerden görünür', insanın yurdu bütün dünya olmalıdır; burda aslında bir acılık yok gibidir. oysa; insan kendi(ne) özlemini, yabancılaşmasını yaşamaya başladığında iç sürgün başlamış olur ki fikrimce bu beterdir.
depeche mode
19.06.2007 - 18:47nasıl anlatılır nasıl ifade edilir diye düşündüğüm herşeyi çoook çok önceden yaşamış,yazmış,bestelemiş olan şahane grup! paris konserini izleyenlerin ağlama olasılığı yüksektir!
acı
19.06.2007 - 18:43nereye dönersen dön tecavüzse, kaçınılmaz olandan zevk almasını öğrenmelisin telkinleri hep bir ağızdan koro halinde kulaklarına doğru uğulduyorsa, her yer ve her şey içine dışına pisse ve pislik doluysa, uymuyorsan, uyamıyorsan, yaşanılan ve hissedilenlerin bir kabus olduğunu dileyip, uyanmayı bekliyorsan, ve öyle ki, artık hissedilenleri dahi ayrımsayamıyorsan...
acı nedir?
biliyorsundur...
düş sokağı sakinleri
19.06.2007 - 18:30gençlik bunalımlarının don kişotlarıdır kendileri. bu dönemde dinlendiği takdirde hüzünlere eşlik eder, zaten o sarhoş sesi*sağlıklı bir bireyin uzun süre dinleyebilmesi bir mucizedir, ama ergenlik çağındaki birey sıkılmadan usanmadan durmadan dinler. dinlenen sadece az buçuk gitar, hüzünlü vokal ve sözlerdir.
derken zaman geçer ve birey bunalımlarına uzaktan bakacak konumda dikilir. bunalımların anlamsızlığını farkeder ama hatıralarının bu insanların parçalarına bulandığını görür. orda artık dinlenenin sadece parça değil, güzel bi geçmiş olduğunu görür. belki bunalımsız koşuşturmacanın içinde, o zamanki boşluğu, gereksiz hüznü, hayatı anlamıyorumları hatırlar, geçmişe saygı mahiyatında bir hüzün yaşar. dinlenen tüm enstrümanlar, tek tek notalardır. ve bu dinlenenler bile insanın büyüdüğünün kanıtıdır. maalesef...
zaman akıp gider miydi, sorun muydu bu yollar
ya da niye yaşadığını bilmeden
sonsuz muydu yürüdüğümüz bu sokaklar
ya da bir düş müydü yaşamak
orion
18.06.2007 - 15:07parçadaki sololar:
5:40 - 6:17-] james hetfield
6:18 - 6:35-] kirk hammett
6:35 - 6:53-] cliff burton'a aittir... *
orion
18.06.2007 - 15:06metallica parca yapsin ama enstrumantal olsun dedirten parca
orion
18.06.2007 - 15:04cliff burton'ın bas gitarının clean tonda duyulabildiği ender metallica parçalarından biridir. yine de bas gitarın volümü biraz daha yukarı çekilebilirmiş diye düşünüyorum. cliff em all'un sonunda çalan versiyonunda bas biraz daha net duyulmaktadır ki kaydın elden geçirildiği barizdir. cliff'i bu parçayı canlı çalarken izleyememiş olmak büyük şanssızlık. zira hem jason hem robert hem de üçüncü parti grupların coverlarındaki bas tonunun orjinalindekiyle pek bir alakası yok.
ölüm
18.06.2007 - 12:42bir kere olduguna asla inanmadigim hadise.. sadece nefes alip vermenin durmasi, beynin fonksiyonlarinin gercekleşmemesi degildir ölüm. yaşamak icin sebebinin kalmamasi ama yaşamak zorunda olmak, elini attigin herşeyin curuk cikmasi ve artik elini birşeye uzatmaya gucun kalmamasi da ölümdür pekâlâ.ve asil biyolojik ölümden daha yikicidir cogu insan icin, bir kere olmaz cunku, olup bitmez, ölü bir şekilde yaşarsiniz ölümü.
ayrılık
15.06.2007 - 15:35kişinin tek başına varolabileceğini kendi kendine kanıtlama şansı. 'hayatının tek sahibi yine kendinsin' lafının tekrar hatırlanmasını, hatta tekrar öğrenilmesini sağlayan acı. ilk evrelerinde nefeslerin sıkıştığı, her şeyin insana flashback yaşattığı, zamanla hafifleyen, bazılarında izsiz geçip giden, bazılarında ise yağmurlu havalarda sızlayan bir yara bırakan duygu sağanağı.
ayrılık
15.06.2007 - 15:34agır geliyormusum ona... tasıyamıyormus. affını isterim dedi ve gitti...
o da bana agırdı aslında
ama hic bilemedi nasıl yuklendigimi
önce midem sonra beynim sisti
ve kalbim...
dugumlendi
duydugum en komik bahaneydi
ama agır geldi
onun yukunden daha da fazla
tasıyamadım...
yolumuz uzun ya da kısaydı
ama biliyordum
derin ucurumdu bir yanımız
ya yuruyecektik yuvarlanmayı goze ala ala
ya da hıc dusmeyecekmis gibi sarılacaktık birbirimize...
ikisine de razıydım
ben kaldım
o gitti
....
yuvarlanan bir sey var asagı simdi
acaba ne ki? ..
yalnızlık
15.06.2007 - 15:29yalnızlık acıyı örtünmek, dünyayı yok saymaktır. dışarıda akan hayatın bir ucuna tutunamamak, kendi boş evreninizin ortasında asılı kalmaktır.boşluk, kimi zaman göz doldurur ve çokça korkutur. yalnızlık boşlugun korkutucu büyüsüne kapılmaktır. boşlukla çevrelenmek, boşlukla dolmaktır. yalnızlık, boşluk sarhoşlugudur...
yalnızlık
15.06.2007 - 15:28bir kapı sesi, bir kurtarıcı, bir ümit için şuursuzca beklemektir yalnızlık. ses yapsın diye televizyonu hep açık tutmak, yatarken eski giyilmiş eşyalara sarılmak, kurtarılmış arındırılmış ve içinden çıklıması imkansız bir alana hapsolmaktır. kimsenin ilk arayacagı insan olmamak, çagırılacaklar listesinde adı bulunmamaktır yalnızlık. 1 etkisiz elemandır. yanlızlık başkalarının etkisiz elemanı olmaktır.
acı
15.06.2007 - 15:22mide bosluguna coreklenmis kara yilan. agirligi ve sicakligi ile varligini her daim hissettirir. zaman zaman bir anı ile uyanir... aninin kaynagina yonelir yavas hareketlerle, merakla... ipek bir kumasin akmasi gibi, yureginize beyninize dogru sürünür sakince... o akarken eski yerindeki agirlik hafifler yeni yerine bir azap cöreklenir... insan ölüyorum sanır... beynine bedenine yüreğine yabancılaşır.... sonra bir müddet orda uyur... sessiz sakin... acı diner. sonra başka bir anı dürtükler onu... gene akar bir yerden diğerine... bu beden onun evidir, iyi yada kötü bütün misafirler davetsizdir onu için, sevmez. bedeni bekler, ölünceye kadar terketmez acı seni..
cihad
14.06.2007 - 15:11tebliğin önündeki engelleri kaldırmak için yapılan mücadele. amaç herkesi müslüman etmek değil, islam mesajının herkese ulaşmasıdır. mesajı almışlarsa, müslüman olup olmamak kendi bilecekleri meseledir. mesajı savaşmadan da sınırın ötesine taşıyabiliyorsanız, savaşmanız gerekmez.
cihad
14.06.2007 - 15:10insanın hiç bir karşılık beklemeden iyi güzel ve doğru şeyler için elinden geldiğince ve hatta onun ötesinde çalışıp kendini aşması.
mustafa kemal atatürk
11.06.2007 - 13:44yaptiklarini begenin ya da begenmeyin muthis zeki, gercek bir lider fakat gozden kacan nokta kendisinin de bir insan oldugudur.
hayat
11.06.2007 - 13:42sadece nefes alip vererek varolunamaycak yani siira bazen acida cekilmesi gereken (bence) eylem
hayat
11.06.2007 - 13:42durmadan bir şeyler öğreten ve de hep çalışmadığımız yerlerden soran zaman aralığı. kafamızı karıştıran olaylar zinciri.. mantığın aklın, duygunun, bedenin aracı olduğu bir sanat dalı. biz godot'yu beklerken yanımızdan geçen insanlar, hayatımızın figuranları.. cevapların kimi zaman birer tokat, sorularınsa acı olduğu provasız oyun. sahne bir anlamda.. ve siyah ojeli ellerin. kırmızı dudakların. ağlamaktan akmış rimellerin.. can acıtan bir şarkı söylemektir kalabalığa hayat.. bazen 'üzerine atlanacak dev bir konser izleyeni'. kalabalık, kitle.. açık renk eldivenler kolay kirlenir. hayatın bize öğrettiği..
rüya
11.06.2007 - 13:40gece bazen cok acimasiz olabilir, gun boyunca milyonlarca uyarici sizi gerceklerden alikoyar. gunes isigi sadece yuzeyi aydinlatir, karanlik ise daha derinleri. gece ustunuze ususen ozlemler ve uzuntulerden kacmak icin medet umdugunuz meleklerdir ruyalar, kafanizi yastiga koydugunuz anda olumsuzluklarin, uzuntulerin olmadigi bir dunyanin anahtarini sunacaklarina inanirsiniz. oysa sabah kalkmadan hemen once basrolunde kactiginiz huzunlerin oynadigi bir ruya gorursunuz ve allak bullak olursunuz. guveninizi bosa cikaran siginaklardir ruyalar. sizi guleryuzle iclerine alirlar, en ihtiyac duydugunuz anda kapi disari ederler. iste gece yatarken dusundugunuz son kisiyle sabah kalkinca dusundugunuz ilk kisinin ayni insan olma sebebi de budur.
rüya
11.06.2007 - 13:39kesinlikle yalan olmayan ve asla yalandan yaşanmayandır.
ruhun bedenin ağırlığından kurtulması ile yaşanan şey, hakikat değil de nedir?
rüya
11.06.2007 - 13:37something's burning in my head
restless days and nights, they never end
with every word unspoken i fade away
thought that's not your fault, it's me who has no excuse
each time i see your eyes i just feel guilty
of loving you this way -though i'm not hopless yet-
my soul is shadowed by your magic smile
i tried so hard to reach you but i failed
my dream is gone and i'm undone
sürgün
11.06.2007 - 13:33sürgün bir şey değildir, dante'nin de dediği gibi 'güneşin ve yıldızların ışığı her yerden görünür', insanın yurdu bütün dünya olmalıdır; burda aslında bir acılık yok gibidir. oysa; insan kendi(ne) özlemini, yabancılaşmasını yaşamaya başladığında iç sürgün başlamış olur ki fikrimce bu beterdir.
sürgün
11.06.2007 - 13:32kaybettigi bir sey yok
kazandigi hicbir şey
o arsiz bir surgun icindeki zindan da...
(içindeki zindanda)
Suç
11.06.2007 - 13:30şizofren beyinlerin coşkun vukulardan kendi içsel çatışmalarından ötürü vazgeçiş biçimi.tırmanışı zirvede tamamlayamayış sersemliği. histeri nöbetlerini dizginlemiş hatun kelamı.
adalet
11.06.2007 - 13:29çoğu zamanda 'atalet'e kurban gidendir.
yazık olandır.
Toplam 1002 mesaj bulundu