seni kimse anlamıyor duygu
yıkandığın su, yürüdüğün yol, omuzunda gezinen melek
şemsiyende sayı saymayı öğrenen yağmur
sarmaşık gibi yüzüne sarılan ayna
seni kimse anlamıyor duygu
binicisiz atlar, yeleli gece, elini altına soktuğun yastık
hep başkalarının sevdiği şarkıları çalan radyolar
kırmızı şal gibi alnında gezinen ateş
seni kimse anlamıyor duygu
denizdeki şişe, şişedeki mektup, mektuptaki söz
tuttuğun günlüğe düşen gölge
kuruttuğun çiçeklerden uçup giden koku
seni kimse anlamıyor duygu
kırılan bardak, taşan süt, eteğine sıçrayan çamur
yorgunlukta başını dayadığın omuz
rüzgarın getirip pencerenin önüne bıraktığı kuştüyü
kendini bırakmak karanlık ve silik anılarında ve kendini bırakmak akan suyun aklına...
dün derken bugüne kalan ve yarınlara taşıyamadığın umutların elinde kalan ve kaçma isteği ama en çok kendinden...
küçükken en sevdiğim oyundu hayal denen şeyin adını bilmezken ve beklentilerim yokken gözlerimi kapatıp olamısını istediklerimi gözlerim açıkmışcasına görüvermek.şimdi gözlerimi kapatmaktan bile korkarken nasıl güvenebilirim hayallerime ve vazgeçmekten kim vazgeçirebilir beni? kim inandırabilir gerçek olmasını istediğin yalanlara bir daha ve en önemlisi inanmak isteyen beni kim bulabilir derinlerinde saflığımın...
vazgeçmek belki en kolay kullanılan kelime hemen ağzından çıkıveriyor sanki hep orada hazır duruyormuş gibi.
yapabilmesi söylemesi kadar kolay mı aşk denen kimyasal bozukluğun kalbinden damarlarına yayılırken attığı zafer çığlıkları yankılanırken kulaklarında...aşk işte en en büyük düşmanı vazgeçmelerin ama vazgeçmek kendinden daha kolaylaştırır kangren olmuş kalbini göğsünden kendi ellerinle çekip çıkartmayı...çaresiz bedenini acıdan temizlemenin sihirli anahtarıdır vazgeçmek ve bazen eksildikçe güçlenir insan...
yakınında olupta dokunamamaktı. dokunsan bile hissedememekti. bir karabasan gibi bütün ilintilerine girerek seni kemiren o karanlığın sisini bir türlü dağıtamamaktı. karanlık üstünde büyüyordu ona karşı koyamıyordun. sen görüş mesafesini, duyguları yaklaştırırken o devamlı bir kaçış ve siyaha bürünme halindeydi. renk olarak değilde bir ruh olarak. kıpırdayamaz halde ne yapacağını bilemeden veya bilsen bile yapamadan geçen süreydi, dönemdi o.
gözlerinin, artık kapanabilirliğini yitirmeye başlaması...
göz kapaklarının açık veya (acı ile) kapalı durumlarında, değerli kişinin silüetinin kafandaki belirsiz karanlıkta aydınlandığı sıralarda, kaçış olarak sızmak görününce, rüyada yine ve yine değerli silüetin acı ile kıvranışı...
uykudan korkuyla uyanmak...
metro merdivenlerinden asagi inerken bir anda yıgınla insanin arasinda kalan insanlar butunu.elinde olsa hızlıca iniverecek,koşacak o metro'dan, belki'de en birinci kendisi olacak.millet olarak ne zaman sahip çıkacağız acaba*, en azından engelli bir insan gordugumuzde yanından hızlıca koşup geçmeyelim.onlar'la eşit oldugumuzu anlatmak ve/veya gostermek için duralım,yavaşlayalım ya da o merdivenlerden inerken yanında kalıp yavaşça inelim.
bir yol bulup kendime
çoğu zaman gözlerimden
sustuklarımdan belki de
kim bilir sözlerimden
taşar dışıma yalnızlığım
yağmurlarıma karışır
gizliden izler seni
süzülürken penceremden
yorgundur yalnızlığım
saçlarının gölgesinde uyur
sevdiğin bir çiçek olur
ellerine dokunur
yanında bir yavru kedi olur
yanında hiç soru sormadan uslu durur
yanında belki beni bile unutur
yalnızlığım mutludur yanında
en zor verilen ve en zor alınan.
sanırım en kıymetli.güvenin en yakın arkadaşı,belki de olmazsa olmazı. gerçeğin sağlaması. her kaybedilenin arkasından baktığında bulduğun tek eksik, farketmeden atladığın, yaşamadan anlamadığın. herkese veremediğin, zorlasanda hissedemediğin.
başlamak için çok geç, bitirmek için çok erken olandır.
dünün sancıları, yarının telaşıyla güme giden, değeri bilinmeyendir.
herkesin eksiğidir bugün.
dün çok olduğu için, yarın merak edildiğinden şanslıdır.
bugün gözden kaçırılandır.
biliyorum bu aynanın arkasında sen varsın
ama ben sana kendim kadar yaklasabiliyorum.
icinden gecemem..icinde kalmaktan korkuyorum.
aynayı kıramam..icinde sen varsın biliyorum.
zaman zaman çok iyi bir ifade ve dışavuruş biçimi. sessizlik lisanların, ünlemlerin yetersiz kaldığı yerlerde gerçek bir ifade aracı olur.
sessizlik aynı zamanda müziğin bir parçasıdır.
sessizlik her zaman olumsuzluğun ya da kabullenme veya onayın ifadesi değildir, bazen büyük takdirin, sözlerle belirtilemeyecek müteşekkirliğin de ifadesi olabilir. sonuçta birinin önünde saygıyla eğilirken, sesiniz çıkmaz. bir şey söylemeye gerek duymazsınız. sadece başınızı eğersiniz. sessizlik kimi zaman bir tür derin saygının ve sözlerin ifade edemediği güçlü sevginin de dışavurumudur.
sen daha birkaç günlük gölgeyken gözbebeklerimde, göz pınarlarımdaki kan damlası aktı içime doğru...ne hiç doğuramadığım güneşlerdi tenimdeki pırıltı, ne asılı kaldığım boşlukta durduğum nokta...
turuncu bir bohçaya sarıp hatırladığım en eski tarihe yolladığım gizli parmak izimdin daha gölge iken... bindokuzyüzbilmemkaçın ağır aksak temposunda hiç tutulmamış bir çocuk eliydin... sabaha az kala güneşe dair tek izdin 'yok'luğun 'var'lığına inat...
büyücünün rüyamdan çaldığı o küçük heybede, merdiven altı hikayelerimin arasına çocuk aklımla gizlediğim yakamoz ışığıydın, bulunmamasına adaklar adadığım...
hiç duyulmamış bir haykırıştın boğazımda sen daha bir kaç günlük bir gölgeyken gözbebeklerimde.....
siz tahtadaki yaziyi okumaya calisirken ondeki arkadasinizin kafasinin tahta ile sizin araniza girmesi uzerine bir şey gorememeniz ve hemen akabinde 'ceksene kafani' demeniz uzerine de kendisinin kafasini tahta_siz duzleminden cekmesi
gölgelerin hafif hafif uzamaya başladığı, sabahı hatırlatan bir serinliğin çöktüğü zaman dilimi...balkonda izlenecek bir gökyüzü, maviden ve kızıldan yana zengin...elde bir bardak sıcak çay ile izlenen sahne, perdeler inerken...
'...
gözleri kadar güzel sevdalımın
uzayan gölgelere uzanıyorum
üstümde hırçın bir mavi
yeni bir zamana başlar gibiyim
batan günün ölgün kırmızısında
usulca koyuluyor akşam türküleri
...'
yıllar olmuştu gideli
bir avuç kum getirdi gelirken
avuçlarından dökülerek
kumu alıp yıkadım yüzümü ve değişti her şey
yine gitmek zamanı geldi, bırakıp avuçlarıma kumu
'hiçbir şey yok' diyerek gittin
ve arkandan baktım, üzgün değildim ama
öylesine hüznüne hasret kalarak
güle güle
'hiçbir şey yok'tu artık...
“sen gelmesen de bu yangın çıkacaktı
bir kırlangıç bizi ikiye bölecekti
yeni adlar koyacaktık bitkilere
son yaz güneşi de çekip gidecekti asmalardan
senin korkun da gidecekti
unutacaktık”
duygu
06.10.2007 - 17:48seni kimse anlamıyor duygu
yıkandığın su, yürüdüğün yol, omuzunda gezinen melek
şemsiyende sayı saymayı öğrenen yağmur
sarmaşık gibi yüzüne sarılan ayna
seni kimse anlamıyor duygu
binicisiz atlar, yeleli gece, elini altına soktuğun yastık
hep başkalarının sevdiği şarkıları çalan radyolar
kırmızı şal gibi alnında gezinen ateş
seni kimse anlamıyor duygu
denizdeki şişe, şişedeki mektup, mektuptaki söz
tuttuğun günlüğe düşen gölge
kuruttuğun çiçeklerden uçup giden koku
seni kimse anlamıyor duygu
kırılan bardak, taşan süt, eteğine sıçrayan çamur
yorgunlukta başını dayadığın omuz
rüzgarın getirip pencerenin önüne bıraktığı kuştüyü
vazgeçmek
02.10.2007 - 09:52kendini bırakmak karanlık ve silik anılarında ve kendini bırakmak akan suyun aklına...
dün derken bugüne kalan ve yarınlara taşıyamadığın umutların elinde kalan ve kaçma isteği ama en çok kendinden...
küçükken en sevdiğim oyundu hayal denen şeyin adını bilmezken ve beklentilerim yokken gözlerimi kapatıp olamısını istediklerimi gözlerim açıkmışcasına görüvermek.şimdi gözlerimi kapatmaktan bile korkarken nasıl güvenebilirim hayallerime ve vazgeçmekten kim vazgeçirebilir beni? kim inandırabilir gerçek olmasını istediğin yalanlara bir daha ve en önemlisi inanmak isteyen beni kim bulabilir derinlerinde saflığımın...
vazgeçmek belki en kolay kullanılan kelime hemen ağzından çıkıveriyor sanki hep orada hazır duruyormuş gibi.
yapabilmesi söylemesi kadar kolay mı aşk denen kimyasal bozukluğun kalbinden damarlarına yayılırken attığı zafer çığlıkları yankılanırken kulaklarında...aşk işte en en büyük düşmanı vazgeçmelerin ama vazgeçmek kendinden daha kolaylaştırır kangren olmuş kalbini göğsünden kendi ellerinle çekip çıkartmayı...çaresiz bedenini acıdan temizlemenin sihirli anahtarıdır vazgeçmek ve bazen eksildikçe güçlenir insan...
çaresizlik
02.10.2007 - 09:48yakınında olupta dokunamamaktı. dokunsan bile hissedememekti. bir karabasan gibi bütün ilintilerine girerek seni kemiren o karanlığın sisini bir türlü dağıtamamaktı. karanlık üstünde büyüyordu ona karşı koyamıyordun. sen görüş mesafesini, duyguları yaklaştırırken o devamlı bir kaçış ve siyaha bürünme halindeydi. renk olarak değilde bir ruh olarak. kıpırdayamaz halde ne yapacağını bilemeden veya bilsen bile yapamadan geçen süreydi, dönemdi o.
çaresizlik
02.10.2007 - 09:47gözlerinin, artık kapanabilirliğini yitirmeye başlaması...
göz kapaklarının açık veya (acı ile) kapalı durumlarında, değerli kişinin silüetinin kafandaki belirsiz karanlıkta aydınlandığı sıralarda, kaçış olarak sızmak görününce, rüyada yine ve yine değerli silüetin acı ile kıvranışı...
uykudan korkuyla uyanmak...
ENGELLİ
26.09.2007 - 14:47metro merdivenlerinden asagi inerken bir anda yıgınla insanin arasinda kalan insanlar butunu.elinde olsa hızlıca iniverecek,koşacak o metro'dan, belki'de en birinci kendisi olacak.millet olarak ne zaman sahip çıkacağız acaba*, en azından engelli bir insan gordugumuzde yanından hızlıca koşup geçmeyelim.onlar'la eşit oldugumuzu anlatmak ve/veya gostermek için duralım,yavaşlayalım ya da o merdivenlerden inerken yanında kalıp yavaşça inelim.
yanında
26.09.2007 - 14:44bir yol bulup kendime
çoğu zaman gözlerimden
sustuklarımdan belki de
kim bilir sözlerimden
taşar dışıma yalnızlığım
yağmurlarıma karışır
gizliden izler seni
süzülürken penceremden
yorgundur yalnızlığım
saçlarının gölgesinde uyur
sevdiğin bir çiçek olur
ellerine dokunur
yanında bir yavru kedi olur
yanında hiç soru sormadan uslu durur
yanında belki beni bile unutur
yalnızlığım mutludur yanında
vefa
26.09.2007 - 14:42en zor verilen ve en zor alınan.
sanırım en kıymetli.güvenin en yakın arkadaşı,belki de olmazsa olmazı. gerçeğin sağlaması. her kaybedilenin arkasından baktığında bulduğun tek eksik, farketmeden atladığın, yaşamadan anlamadığın. herkese veremediğin, zorlasanda hissedemediğin.
Yalnız
26.09.2007 - 14:40yalnız'ın
sakladığı bir şey vardır;
boyuna yerini değiştirir,
boyuna onu arar..
biri bulsa diye.
Yalnız
26.09.2007 - 14:39düşmek
doğarken çağırdığımız yalnızlığı dağa taşa özenerek
küserek geçmişe, geleceğe sürtünerek
düşündüğümüz bi başına uyuduğumuz uyandığımız,
gördüğümüz rüya, uyandığımız yalnız
sana
26.09.2007 - 14:36küçük çocuklar yapıp geceleri kendimden
seni öpsünler diye gönderiyorum sana
bana kucaklarında seni getiriyorlar
ben de sonra o seni getiriyorum sana'
n´olur
26.09.2007 - 14:26sessiz bir ricadır; üstüste söylenmeyen, üstelemeksizin, köşesiz hatta yuvarlak.
bugün
08.09.2007 - 13:51başlamak için çok geç, bitirmek için çok erken olandır.
dünün sancıları, yarının telaşıyla güme giden, değeri bilinmeyendir.
herkesin eksiğidir bugün.
dün çok olduğu için, yarın merak edildiğinden şanslıdır.
bugün gözden kaçırılandır.
gitmek
08.09.2007 - 13:44gitmek. o kaos duygusu,aklın
sarsıntılarla yorgun düsüsü
bilincin karmasası belki de
rehin bırakılacak bir sey yok
unuttuklarından baska
ayna
08.09.2007 - 11:04biliyorum bu aynanın arkasında sen varsın
ama ben sana kendim kadar yaklasabiliyorum.
icinden gecemem..icinde kalmaktan korkuyorum.
aynayı kıramam..icinde sen varsın biliyorum.
ayna
08.09.2007 - 10:58aynaların gölgeli kırılganlığında ten
ıssızlaştı
elveda merasimleri tamamlandığında
zaman, geçmiş çağlardan bir zamandı
nefti koylara çekildi hüznün
dili lal
ve başladı yüz yıl süren uykular
sabır suskunlukla sınandı
tenhalığı kuşandı gönül
hamdı
zamansız mecrasında ruh
aşinalık acıya
flu bir düş kımıldandı.
sessizlik
08.09.2007 - 10:53zaman zaman çok iyi bir ifade ve dışavuruş biçimi. sessizlik lisanların, ünlemlerin yetersiz kaldığı yerlerde gerçek bir ifade aracı olur.
sessizlik aynı zamanda müziğin bir parçasıdır.
sessizlik her zaman olumsuzluğun ya da kabullenme veya onayın ifadesi değildir, bazen büyük takdirin, sözlerle belirtilemeyecek müteşekkirliğin de ifadesi olabilir. sonuçta birinin önünde saygıyla eğilirken, sesiniz çıkmaz. bir şey söylemeye gerek duymazsınız. sadece başınızı eğersiniz. sessizlik kimi zaman bir tür derin saygının ve sözlerin ifade edemediği güçlü sevginin de dışavurumudur.
sessiz
08.09.2007 - 10:45anlatmadan anlaşılmak isteyendir kimi zaman.
sen
08.09.2007 - 10:36Bu melâl denizinde sukûn ettiğim
ellerimi böğrüme vurduğum acım,
gözlerimin oluklarına dolup dolup boşalan
iki büklüm üşüdüğüm,sığındığım
böyle aceleyle koyup gidiveren
yüzün, yüzümdür diye incitmediğim
Gölge
08.09.2007 - 10:20sen daha birkaç günlük gölgeyken gözbebeklerimde, göz pınarlarımdaki kan damlası aktı içime doğru...ne hiç doğuramadığım güneşlerdi tenimdeki pırıltı, ne asılı kaldığım boşlukta durduğum nokta...
turuncu bir bohçaya sarıp hatırladığım en eski tarihe yolladığım gizli parmak izimdin daha gölge iken... bindokuzyüzbilmemkaçın ağır aksak temposunda hiç tutulmamış bir çocuk eliydin... sabaha az kala güneşe dair tek izdin 'yok'luğun 'var'lığına inat...
büyücünün rüyamdan çaldığı o küçük heybede, merdiven altı hikayelerimin arasına çocuk aklımla gizlediğim yakamoz ışığıydın, bulunmamasına adaklar adadığım...
hiç duyulmamış bir haykırıştın boğazımda sen daha bir kaç günlük bir gölgeyken gözbebeklerimde.....
kafayı çekmek
07.09.2007 - 20:42siz tahtadaki yaziyi okumaya calisirken ondeki arkadasinizin kafasinin tahta ile sizin araniza girmesi uzerine bir şey gorememeniz ve hemen akabinde 'ceksene kafani' demeniz uzerine de kendisinin kafasini tahta_siz duzleminden cekmesi
akşam
07.09.2007 - 20:34gölgelerin hafif hafif uzamaya başladığı, sabahı hatırlatan bir serinliğin çöktüğü zaman dilimi...balkonda izlenecek bir gökyüzü, maviden ve kızıldan yana zengin...elde bir bardak sıcak çay ile izlenen sahne, perdeler inerken...
'...
gözleri kadar güzel sevdalımın
uzayan gölgelere uzanıyorum
üstümde hırçın bir mavi
yeni bir zamana başlar gibiyim
batan günün ölgün kırmızısında
usulca koyuluyor akşam türküleri
...'
adres
07.09.2007 - 20:29arkami dondugumde yuzume gec
kacarken tut beni
yorma kendini beni tanimak icin
beni sorma sevgisiz sokagin sakinlerine
bilmezler icine atilarak buyutulen kayip asklarin adreslerini
hiçbir şey
07.09.2007 - 20:27yıllar olmuştu gideli
bir avuç kum getirdi gelirken
avuçlarından dökülerek
kumu alıp yıkadım yüzümü ve değişti her şey
yine gitmek zamanı geldi, bırakıp avuçlarıma kumu
'hiçbir şey yok' diyerek gittin
ve arkandan baktım, üzgün değildim ama
öylesine hüznüne hasret kalarak
güle güle
'hiçbir şey yok'tu artık...
son
07.09.2007 - 20:24“sen gelmesen de bu yangın çıkacaktı
bir kırlangıç bizi ikiye bölecekti
yeni adlar koyacaktık bitkilere
son yaz güneşi de çekip gidecekti asmalardan
senin korkun da gidecekti
unutacaktık”
Toplam 1002 mesaj bulundu