yazan insanınızın, el yazısıyla, eğik satırlarıyla,gözünüzün önüne gelen, size mektup yazarkenki haliyle gününüze/anınıza giriveren güzel soluğudur. size yönelmiş el,düşünce,nefestir. anlam değeri kadar sözegelmez nesne değeri de vardır. yazılmış,okunmuş,zarfa konmuş,postaneye götürülmüş, size yollanmıştır. artık sadece yazanın değil yazılanın da olmuştur.
sana yazmak istedim aslında nereden başlayacağımı bilmeden.ama
başlayınca anlatmaya bendeki seni sana nasıl olsa devamı gelir diye düşündüm...
sana anlatacaklarım hiç bitmesin istiyorum...aynı hayatımdaki
varlığının bitmemesini istediğim gibi.artık naftalin kokan kalp
sandığımın kilidinin anahtarını elinde tuttuğunu farkettiğim andan beri içinde
sakladıklarım ve bana acı verenlerin üzerine sevgini örtüp sana yeni
yerler açma isteği içimdeki...
hayat yapbozumun ve hiç tam olamamış ruhumun
eskik parçasısın sen.unuttuğum tüm hislerin üzerindeki sis perdesi kalkıyor
yavaş yavaş ve ben biz olmanın keyfini çıkartıyorum
şimdilerde...
yaşanmışlıkları temize çekerken kötü anılarımı silen her zaman elimi uzatsam dokunabilecek kadar yakın ama olması gereken sınırlarımı aşmayacak kadar uzak...
sona doğru bitmeyecek gibi gelen koşuda zamanı ellerinle durduracak masal kahramanım ol sen...
beni ben yapanlardan çok sen yapacakları öğret
bana....
kendi kendime inşa etmeye çalıştığım her yenilişte yerle bir olan
aşk kalemin temellerini atmama yardım et yeniden...
yenile beni tekrar doğmuşcasına ve gözlerimi aydınlığa açmamı sağla...
senden istediklerim hiç bitmesin yaşam isteğim gibi...
ve son olarak...
hayatımızda sonlar olmaması dileğiyle...
nietzsche nin insanlar icin gosterdigi hedeftir. ustinsan ahlaki degerlerin ustunde, tarihin ve geleneklerin esaretinden kurtulmus, aslinda tamamen zamansiz bir varliktir. tamamiyle ozgurdur. bu evrimin bir sonraki halkasi degil, daha ziyade zorlama bir sicrayistir. nitekim nietzsche de bu mertebeye ulasacak insanlarin cok azinlikta kalacagini ongormus. ona gore toplumlarin gorevi, bu tip nadir yeteneklerin gelismesine yardimci olacak kosullari hazirlamaktir. yani yiginlar ve sistemler mumkun oldugunca fazla potansiyel ustinsanin yetkinlesmesine olanak yaratacak sartlari saglamalidir.
simdilerde ne yazik ki ayaga dusmus, her felsefe okuyup karate yapabilene yakistirilan bir sifattir. mevcut sistemin icinde yukselip, yemek zincirinin tepesine oturmak ustinsan olmak degildir. ustinsan mevcut sistemin uzerinde kurulu oldugu tum deger yargilarindan arinmis, tum gudulenmelerden uzaktir zaten...
olanın farkında olmaktan ibaret bir durumdur ki her insan farklı ve özgündür. dolayısıyla da istisnalar hariç çok doğal ve takdir edilesi bir ruh halini ifade eder; şahsın dünyaya bakışı, olayları değerlendirişinde çok verimli ve güzel kapılar açar...
farklı olduğunu farkeden insan ile farklı doğduğunu iddia eden insanlar elbette aynı başlıkta değerlendirilmemeli. ama insanların içinde bulundukları ortamlarda sürüklenmekten rahatsızlık duymaları, monoton süreçlerde yeni kırılma noktaları aramalarını da anlamak gerekir.
olayı megalomanlıktan da ayırmak gerekir; farklısınız evet ama bu demek değildir ki farklı olduğunuz için daha iyisiniz.
içinde durulan olgu, zaman dışında durmak gibi.
reklamlardaki görüntüler gibi, metroda tüm hayat canavar hızıyla ilerler, insanlar koştururken, sürünen/duran salyangoz olmak gibi. ve hep renkli çizgiler halinde etrafınızda dönen hayata katılmak için bir karar, bir haber, bir olay, bir tesadüf beklemek gibi. başkasını beklemeden kendi atılımınızı yapmaya karar vermek, ama sonrasında yine bişeyleri beklemek gibi.
adressiz olmak gibi, geriye dönüp bakınca çok şey görmek, ileriye bakınca gözleri ne kadar kısarsan kıs bi halt görememek gibi...
allah'ın bir adı. bir surenin adı. bir sureye adını veren, bir ayetin adı: 'allah göklerin ve yerin nurudur. '
bu ayetin tefsirini, fi zilal'il-kuran'da, seyyid kutup şöyle yapmış:
'göklerin ve yerin yapısı ve düzeni bu nura dayanır. varlıklarının özünü bahşeden, onların hareket tarzlarını belirleyen sistemi koyan bu nurdur. son zamanlarda insanlar-atomun parçalanmasından sonra- ellerindeki maddenin, ışık enerjisinden başka hiçbir dayanakları, ışık enerjisinden başka bir 'madde'likleri bulunmayan hareketli ışınlara dönüşmesi ile birlikte bu büyük gerçeğin bir yönünü kavrama imkanına kavuştular. çünkü maddenin özünü oluşturan atom, nötron ve elektronlardan oluşur. atomun parçalanması ile birlikte bu nötron ve eléktronlar özü itibariyle nur olan ışın dalgaları halinde dağılırlar. oysa insan kalbi bilimden asırlar önce bu büyük gerçeği kavramıştı. şeffaflaşıp kanatlandığı, nurdan ufuklara doğru yol aldığı her seferinde kavramıştı bu gerçeği. hiç kuşkusuz peygamberimizin -salât ve selâm üzerine olsun- kalbi bu gerçeği tam ve her yönüyle kavramıştı. taiften dönerken ellerini insanlardan silkeleyip ve rabbine yönelirken bu nuru ifade etmişti:
'allah'ım karanlıkları aydınlattığın, dünya ve ahiret işlerini onunla düzenlediğin yüzünün nuruna sığınırım.' isra ve miraç yolculuğu dönüşünde de bu nuru ifade etmişti. hz. aişe 'rabbini gördün mü? ' diye sorduğunda 'o nurdur, nasıl görebilirim ki? ' diye cevap vermişti
diyor ki; ancak söz gümüsse sükut altındır. yani sükutun altin olmasinin ön sarti sözün gümüs olmasidir.
örnegin birileri tepenizde sürekli dırdır ediyorsa ve dahi terbiyesizlesiyorsa o söz gümüs degildir. ve o sözün gümüş olmaması durumunda sükut altın hic degildir...
bazen umutsuzluk iğfal ettiğinde beynin en bakir köşelerini, tüm istekler bir bir yanılgıya dönüştüğünde, durup baktığımız yerden hayat tepetaklak görünüyorken içine düşülen durum.
-bazen son giden sevenin ardından gelen ilk gün,
-bazen bir garda oturup ayakkabılarından öteye gidememek,
-yanlış anlaşılmaktan korkarken hiç anlaşılamamak hayat boyu,
-tutunulan dalların birbir ele gelmesi,
-artık anneni bile özlerken kavuşamayacağını bilmek..
özetle eli kolu bağlı bir soluk çekmek içine, mecbur olunanlara bile yüz çevirip iyi bir şeyler olmasını beklemek öylece...
milyonlarca insanın yaşam tarzıdır..tıpkı şarkılardaki gibi kahpe kader! hayırlısı olsun! neydi günahım! hey gidi felek! acıların insanı! işte bu felsefe ile yaşayan, yaşadığı ve yaptığı bir çok şeyi kadere yükleyip hayatla olan kavgadan kolayca sıyrılmayı tercih eden yaşam felsefesi...
istemek eksik olduğunu.. aciz olduğunu kabul etmektir.. zor tabi..
rab istemeyi emreder kula.. aczini kabul etsin diye.. hatırlasın diye..
o istenmeden de verir.. isteneni vermeyebilir de..
fakat vermek istemeseydi, isteme duygusunu da vermezdi...
dönüşüyle, yeryüzünden bir şair daha eksildi. bir başkası şair doğmuş olmalı, bayrağı teslim alacak bir yeni mısra düşen... o'nun huzurunda, bembeyaz kıyılarda, o an hiçbir işimize yaramasa da yalnız bir iletişim, bir tanışmışlık ibaresi olarak kalubeladan, birbirimize, avazımız çıktığı kadar bağırabilmek, çığırabilmek dileğiyle...şiirlerimizi...bütün şiirlerin yazılma sebebine...bütün şiirlerin sahibine doğru... rahmetini eksik etmesin, en rahmetlisi...
sistemden silindiğinden bu yana ahlak ve etik denenlerin de silinmesine neden olandır.
öze yaklaşan insanda zaten bu otomatik devre atmaları yaşanmaz.
utanmak, vicdan gibi emniyet sistemleri insan olmayı hatırlama yolunda pek işe yarar.
bir durup bu anları yakalayan insan neden insan olmayı hatılamakta zorluk çektiğini de fark eder...
yanmak
15.07.2008 - 14:05yanma varlığın ötesinde bir varlık erinci ama muhatabı ibrahim olduğunda...
ibrahim olun(a) mayınca, ateşe gül fermanı çıkmasını beklemek boşuna....
mektup
15.07.2008 - 14:04yazan insanınızın, el yazısıyla, eğik satırlarıyla,gözünüzün önüne gelen, size mektup yazarkenki haliyle gününüze/anınıza giriveren güzel soluğudur. size yönelmiş el,düşünce,nefestir. anlam değeri kadar sözegelmez nesne değeri de vardır. yazılmış,okunmuş,zarfa konmuş,postaneye götürülmüş, size yollanmıştır. artık sadece yazanın değil yazılanın da olmuştur.
mektup
15.07.2008 - 14:02sana yazmak istedim aslında nereden başlayacağımı bilmeden.ama
başlayınca anlatmaya bendeki seni sana nasıl olsa devamı gelir diye düşündüm...
sana anlatacaklarım hiç bitmesin istiyorum...aynı hayatımdaki
varlığının bitmemesini istediğim gibi.artık naftalin kokan kalp
sandığımın kilidinin anahtarını elinde tuttuğunu farkettiğim andan beri içinde
sakladıklarım ve bana acı verenlerin üzerine sevgini örtüp sana yeni
yerler açma isteği içimdeki...
hayat yapbozumun ve hiç tam olamamış ruhumun
eskik parçasısın sen.unuttuğum tüm hislerin üzerindeki sis perdesi kalkıyor
yavaş yavaş ve ben biz olmanın keyfini çıkartıyorum
şimdilerde...
yaşanmışlıkları temize çekerken kötü anılarımı silen her zaman elimi uzatsam dokunabilecek kadar yakın ama olması gereken sınırlarımı aşmayacak kadar uzak...
sona doğru bitmeyecek gibi gelen koşuda zamanı ellerinle durduracak masal kahramanım ol sen...
beni ben yapanlardan çok sen yapacakları öğret
bana....
kendi kendime inşa etmeye çalıştığım her yenilişte yerle bir olan
aşk kalemin temellerini atmama yardım et yeniden...
yenile beni tekrar doğmuşcasına ve gözlerimi aydınlığa açmamı sağla...
senden istediklerim hiç bitmesin yaşam isteğim gibi...
ve son olarak...
hayatımızda sonlar olmaması dileğiyle...
übermensch
15.07.2008 - 13:56nietzsche nin insanlar icin gosterdigi hedeftir. ustinsan ahlaki degerlerin ustunde, tarihin ve geleneklerin esaretinden kurtulmus, aslinda tamamen zamansiz bir varliktir. tamamiyle ozgurdur. bu evrimin bir sonraki halkasi degil, daha ziyade zorlama bir sicrayistir. nitekim nietzsche de bu mertebeye ulasacak insanlarin cok azinlikta kalacagini ongormus. ona gore toplumlarin gorevi, bu tip nadir yeteneklerin gelismesine yardimci olacak kosullari hazirlamaktir. yani yiginlar ve sistemler mumkun oldugunca fazla potansiyel ustinsanin yetkinlesmesine olanak yaratacak sartlari saglamalidir.
simdilerde ne yazik ki ayaga dusmus, her felsefe okuyup karate yapabilene yakistirilan bir sifattir. mevcut sistemin icinde yukselip, yemek zincirinin tepesine oturmak ustinsan olmak degildir. ustinsan mevcut sistemin uzerinde kurulu oldugu tum deger yargilarindan arinmis, tum gudulenmelerden uzaktir zaten...
FARKLI OLMAK
15.07.2008 - 13:52olanın farkında olmaktan ibaret bir durumdur ki her insan farklı ve özgündür. dolayısıyla da istisnalar hariç çok doğal ve takdir edilesi bir ruh halini ifade eder; şahsın dünyaya bakışı, olayları değerlendirişinde çok verimli ve güzel kapılar açar...
farklı olduğunu farkeden insan ile farklı doğduğunu iddia eden insanlar elbette aynı başlıkta değerlendirilmemeli. ama insanların içinde bulundukları ortamlarda sürüklenmekten rahatsızlık duymaları, monoton süreçlerde yeni kırılma noktaları aramalarını da anlamak gerekir.
olayı megalomanlıktan da ayırmak gerekir; farklısınız evet ama bu demek değildir ki farklı olduğunuz için daha iyisiniz.
boşluk
12.07.2008 - 12:23eğer içindeysen eninde sonunda çıkarsın...ama içindeyse işin zor...
boşluk
12.07.2008 - 12:20içinde durulan olgu, zaman dışında durmak gibi.
reklamlardaki görüntüler gibi, metroda tüm hayat canavar hızıyla ilerler, insanlar koştururken, sürünen/duran salyangoz olmak gibi. ve hep renkli çizgiler halinde etrafınızda dönen hayata katılmak için bir karar, bir haber, bir olay, bir tesadüf beklemek gibi. başkasını beklemeden kendi atılımınızı yapmaya karar vermek, ama sonrasında yine bişeyleri beklemek gibi.
adressiz olmak gibi, geriye dönüp bakınca çok şey görmek, ileriye bakınca gözleri ne kadar kısarsan kıs bi halt görememek gibi...
arkaik
12.07.2008 - 12:11kullanıldığı dönemden önceki dönemleri refer eden bir yardımcı kelime
eşanlamlısı, primitif
benimsin
12.07.2008 - 12:08anlam yükledikçe değişen, değiştikçe anlam kazanan, güzelleşen, seven dudakların asi sözcüğüdür.
vurgu biçiminde gizlidir pek çok sırrı.
benimsin.
bedenime iğnelenmiş küçük bir lekesin.
lekemsin.
gömüldüğüm gün dahi en son çürüyeceksin.
ve söz, ben görmeyeceğim.
Eklektisizm
12.07.2008 - 12:07felsefede ve ilahiyatta farklı düşünce sistemlerinden seçilen öğretilerin ayrı bir sistem içinde birleştirilmesi.
öğretilerin alındığı sistemin bütününü benimsemediği gibi, aralarındaki çelişkileri çözümleme amacını da gütmez...
korku cumhuriyeti
12.07.2008 - 12:04ahmet kahraman nın cumhuriyet dönemi ve öncesindeki idamları anlattığı kitap...
sanat
09.07.2008 - 16:15'ölüme karşı tek yanıt sanattır' diyor malraux.
bense tam tersini düşünüyorum:
yaşama karşı tek yanıttır sanat...
nur
09.07.2008 - 15:53allah'ın bir adı. bir surenin adı. bir sureye adını veren, bir ayetin adı: 'allah göklerin ve yerin nurudur. '
bu ayetin tefsirini, fi zilal'il-kuran'da, seyyid kutup şöyle yapmış:
'göklerin ve yerin yapısı ve düzeni bu nura dayanır. varlıklarının özünü bahşeden, onların hareket tarzlarını belirleyen sistemi koyan bu nurdur. son zamanlarda insanlar-atomun parçalanmasından sonra- ellerindeki maddenin, ışık enerjisinden başka hiçbir dayanakları, ışık enerjisinden başka bir 'madde'likleri bulunmayan hareketli ışınlara dönüşmesi ile birlikte bu büyük gerçeğin bir yönünü kavrama imkanına kavuştular. çünkü maddenin özünü oluşturan atom, nötron ve elektronlardan oluşur. atomun parçalanması ile birlikte bu nötron ve eléktronlar özü itibariyle nur olan ışın dalgaları halinde dağılırlar. oysa insan kalbi bilimden asırlar önce bu büyük gerçeği kavramıştı. şeffaflaşıp kanatlandığı, nurdan ufuklara doğru yol aldığı her seferinde kavramıştı bu gerçeği. hiç kuşkusuz peygamberimizin -salât ve selâm üzerine olsun- kalbi bu gerçeği tam ve her yönüyle kavramıştı. taiften dönerken ellerini insanlardan silkeleyip ve rabbine yönelirken bu nuru ifade etmişti:
'allah'ım karanlıkları aydınlattığın, dünya ve ahiret işlerini onunla düzenlediğin yüzünün nuruna sığınırım.' isra ve miraç yolculuğu dönüşünde de bu nuru ifade etmişti. hz. aişe 'rabbini gördün mü? ' diye sorduğunda 'o nurdur, nasıl görebilirim ki? ' diye cevap vermişti
nur
09.07.2008 - 15:52o nur nerededir?
sağına, soluna baktı, göremedi.
ses dedi ki;
bir an için sağsız solsuz bak!
Söz gümüş ise sükût altındır
09.07.2008 - 15:40diyor ki; ancak söz gümüsse sükut altındır. yani sükutun altin olmasinin ön sarti sözün gümüs olmasidir.
örnegin birileri tepenizde sürekli dırdır ediyorsa ve dahi terbiyesizlesiyorsa o söz gümüs degildir. ve o sözün gümüş olmaması durumunda sükut altın hic degildir...
atatürkçü düşünce
09.07.2008 - 15:34atatürkçü,düşünce tutun ellerini kaldırın ayağa...
öyleleride lazım bize,o halde bırakıp da gitmeyin sakın...
atatürkçü düşünce
09.07.2008 - 15:32'atam izindeyiz bizde çok içiyoruz' şeklinde yanlış anlanabilecek düşünce...
kalakalmak
09.07.2008 - 15:23bazen umutsuzluk iğfal ettiğinde beynin en bakir köşelerini, tüm istekler bir bir yanılgıya dönüştüğünde, durup baktığımız yerden hayat tepetaklak görünüyorken içine düşülen durum.
-bazen son giden sevenin ardından gelen ilk gün,
-bazen bir garda oturup ayakkabılarından öteye gidememek,
-yanlış anlaşılmaktan korkarken hiç anlaşılamamak hayat boyu,
-tutunulan dalların birbir ele gelmesi,
-artık anneni bile özlerken kavuşamayacağını bilmek..
özetle eli kolu bağlı bir soluk çekmek içine, mecbur olunanlara bile yüz çevirip iyi bir şeyler olmasını beklemek öylece...
arabesk
09.07.2008 - 15:21milyonlarca insanın yaşam tarzıdır..tıpkı şarkılardaki gibi kahpe kader! hayırlısı olsun! neydi günahım! hey gidi felek! acıların insanı! işte bu felsefe ile yaşayan, yaşadığı ve yaptığı bir çok şeyi kadere yükleyip hayatla olan kavgadan kolayca sıyrılmayı tercih eden yaşam felsefesi...
istemek
09.07.2008 - 15:11kalpten ses gelir; rüyadır olması ama hayalle varolur zamanda.
istemekle varoluş genişler, karşılığına kavuşması için inanç gerekir. inanç ise zamanla zorlanır.
rüya kalbin sesidir. istemek bir düşe hayat verir. hayata verilen düşler ya acı ya varoluşa biraz daha açılmayı yaratır.
zamanın gardiyanlığında.
istemek kalbin gücüyle varolabilir zamanda.
avuntudur sonuçta, en yakın olan...
anlayana....
istemek
09.07.2008 - 15:09istemek eksik olduğunu.. aciz olduğunu kabul etmektir.. zor tabi..
rab istemeyi emreder kula.. aczini kabul etsin diye.. hatırlasın diye..
o istenmeden de verir.. isteneni vermeyebilir de..
fakat vermek istemeseydi, isteme duygusunu da vermezdi...
Erdem Beyazıt
08.07.2008 - 16:35dönüşüyle, yeryüzünden bir şair daha eksildi. bir başkası şair doğmuş olmalı, bayrağı teslim alacak bir yeni mısra düşen... o'nun huzurunda, bembeyaz kıyılarda, o an hiçbir işimize yaramasa da yalnız bir iletişim, bir tanışmışlık ibaresi olarak kalubeladan, birbirimize, avazımız çıktığı kadar bağırabilmek, çığırabilmek dileğiyle...şiirlerimizi...bütün şiirlerin yazılma sebebine...bütün şiirlerin sahibine doğru... rahmetini eksik etmesin, en rahmetlisi...
git
08.07.2008 - 16:24kalmak istiyorum...
utanmak
08.07.2008 - 15:57sistemden silindiğinden bu yana ahlak ve etik denenlerin de silinmesine neden olandır.
öze yaklaşan insanda zaten bu otomatik devre atmaları yaşanmaz.
utanmak, vicdan gibi emniyet sistemleri insan olmayı hatırlama yolunda pek işe yarar.
bir durup bu anları yakalayan insan neden insan olmayı hatılamakta zorluk çektiğini de fark eder...
Toplam 1002 mesaj bulundu