tanımlanması zor olandır bazen. ona bakarken veya onunla konuşurken karşınızda bir çocuk varmış gibi hissetmezsiniz. tarifi güç ama herkes yaşamıştır bu duyguyu. silkinip, kendine gelmiş ve aslında bir çocukla konuşmuş olduğunu farketmiştir herkes.
sesini telefondan bile duymak binlerce kilometreyi bir anda kaybeder,bir o kadar da binlerce kilometre uzakta oldugunu beynine kazır.yalnızlık duygusunu dünyada tek atabilecek şey bir adet annedir,nerde olursa olsun öper okşar gene gösterir şefkatini.zaten sorunda bunun hafifliginde eriyen kalbin sona erince tonlarca yükün altına girmesidir yoklukta.zordur uzaklık,çok zor,korkutur,yere yıkar,kahrettirir,küstürür sonra hafif bir gülücükle canım acımadıki der kavusma anında.hiç birsey dolduramaz annenin sefkat dolu kollarını su garip mavi yuvarlakta.degerini bilmek şart...
hiç şüphesiz hayatınızda karşılaşacağınız en garip kadındır! nereye koyacağınızı mütemadiyen şaşırırsınız. bazen en kuytunuzdaki tek dosttur. bazen en uzak diyarın buğulu gözlü yareni. bazen kıskanç garip bir mecnun. ama hep sıcak bir sine...
ve artık sende öl-
düğümde tüm bilmeceler
birer birer çözülürler kaderin musallasında.
beni arar bir gece ortasında, titreyen mum ışığında
anılar kaçarken yalın ayak cam kırıkları geçmiş/imden
bu saklan-kaç oyununda,
bir sevgilinin gözyaşları sobeler beni
sonsuzluğun dokunuşuyla! ..
-Çiçekleri alıp çıktı, odayı terk etti, demir kapıyı çarpıp gitti.
-Yüreğinin acısına dayanamadı…
-Galiba.Çünkü gitmenin yürek yarasını biliyordu.
-Gitmek olunca yürek yaralı oluyor öyle mi!
-Hayır! Yüreğin acı ile dolunca gitmek oluyor, böyle
Sandalye ye oturdu, içi boş kitaplığa baktı, sonra kurumuş çiçeklere.
-Sevdiğini hatırladı tabi…
-Galiba. Çünkü çiçekler gibi hatıraları da kurumuştu.
-Sevilmek olunca hatıralar unutulmuyor öyle mi!
-Hayır! Hatıralar arasında bir buket çiçek olunca, sevilmek olmuyor, böyle!
Merdiven başında, ilk basamağı çıktı, elleri titriyordu, adım atamadı.
-Korkuyordu o vakit!
-Galiba. Çünkü, ayaklarına hüküm veremiyordu.
-Korku olunca hükümsüz oluyor öyle mi!
-Hayır! Hüküm olmayınca korku oluyor, böyle...
karşıdaki insana sadece tek yönlü bir sevgi akışının özü. ne kadar uğraşırsanız uğraşın, içinizdeki sevgiyi karşınızdakine hissettiremezsiniz. öyle ki, sıradan bir hayatın içinde süregelen davranışlarınızla karşınızdakine sadece sokaktaki bir insan olarak gözükürsünüz. en güzel, en saf, en temiz aşktır bu, terketme, kavga, anlamsız bakışlar yoktur, yalnız kalmayı seven insanın aşkıdır bu. içimizdeki dünyada hep sert fırtınalar estiren, metrelerce dalgalar oluşturan bir aşktır bu.. aşık olduğun kişi asla ve asla yüzünüze bakmaz bile, çünkü onun için siz belki de saksıdaki bir çiçeksiniz, öylece sulanmayı bekleyen...
siyasal başarı için ak parti'nin kapatılmasından medet uman birisi olduğunu gazete küpüründen müteşekkil iddianame için 'ortada ciddi bir iddianame var' demesi ile belli etmişti ki, bugünkü gözaltılar ile ilgili olarak ülkenin demokratik bir hukuk devleti olduğundan duyduğu şüpheyi dile getirmesi ile beni resmen ters köşeye yatırdı.
bugün türkiye'de recep tayyip erdoğan'ın, ak parti yöneticilerinin demokrasiye inanmadığını, bunu bir araç olarak kullanacaklarını düşünen insanlar mevcut. bunların (erdoğan vs.) bu konudaki samimiyetlerini sorgulayacak değilim. ben kendim şahsım adına demokrasiye inanan ve ondan medet uman birisi de değilim. dolayısı ile demokrasi adına tayyip erdoğan ile deniz baykal'ın verdikleri karşılıklı mücadele beni bu yönü ile çok da ilgilendirmiyor.
fakat, deniz baykal gibi, karşısındakinin demokrasi inancını sorgulayan, samimi olmadığını iddia eden birinin, kürsüde tayyip erdoğan'a idam sehpası imasında bulunması, akabinde dava açılınca başta belirttiğim gibi bu kapatmadan medet umar gibi bir tavır takınması, ne bileyim, bana enteresan geliyor. yani şeriat tehlikesine karşı halkı demokrasi elden gidecek diye korkutuyor ama, görüntüye göre aslında kendisi de demokrat değil, demokrasi umurunda bile değil.
her insanın sırları vardır, sadece bazıları saklamayı beceremez. bazen bu sırların içinde günahları vardır, affedilmeyi beklerler ya da kendi günahlarını affederek, tanrı tarafından affedildiklerini sanırlar. bir bakıma kendilerini tanrılaştırırlar. öyle sırlar vardır ki, bazılarını ölene kadar saklamayı becerir insanoğlu, bazılarını saklamayı beceremeyip erken ölür. büyük, küçük hiç fark etmez herkesin sırları vardır. bazıları masumanedir, sadece bize aittir ve mutluluk verir. bazıları zihnin en derin köşesine itilmiştir, hatırlamak bile istenmez ama içten içe öldürür insanı...
bu gizdir. kapalı zarf usulü, işlemeli tepsi içinde gelir. o zarfı hemen açma, açarsan da okuma, okursan da ağzını gözünü oynatma, oynatırsan da ağzını kıpırdatma, kıpırdatırsan da konuşma, konuşursan da anlatma, kimseye.. kimseye bundan söz etme..
eğer edersen, o işlemeli tepside bundan böyle senin dilini koparmak için bir neşter takımı koyarlar.
herkesin bir hakkı var o zarfı saklamak için. eğer bir kez başarılı olursan, işlemeli tepsiler osmanlı sarayındaki cariyelerin harem kapkacaklarına dönenirler. mühim de bir adam olursun, molla derler sana..
ve olmadığı halde ısrarla varlığına inanmaya çalıştığımız. paylaştığımızda kendi kısa süreli yok oluşuna intihar süsü veren, ama belki aslında bizim katlimizi hazırlayan kavram. bütün delilleri yok etmek her zaman mümkün olabilir, ama ortalıkta özgürce dolaşıp duran sırlar, hiç.. zira kendine saklamadığın sürece, sır yoktur.
biz fısıldıyorken, etrafa avazı çıktığı kadar bağırır bu..
ölüler öldükten sonra ne fark eder ziyaret edilip edilmemeleri, mezar taşlarının üstüne yazılanlar ya da mezar taşlarının ebatı. ne fark eder ölüler öldükten sonra mezar başında geç kalınmış bi biçimde gözyaşları içinde anlatılanlar.. ne fark eder mezarın boğaz görmesi, mezarın ziyaretçileri manzarada ağlamışlar, ağlamamışlar.. yaşarken inanmışlar, sallamamışlar.. ne fark eder bi mezar taşında bir şiir, bir dua, bir tarih.. ne fark eder mezar taşı varmış yokmuş.. birileri helva yemiş, birileri boğaza karşı sigara yakmış, birileri susmuş.. ne fark eder mezar mı değil mi belli etmeden sürüklemek bedeni oradan oraya..
mezara bakmak, diri ya da ölü gömmek ne fark eder?
ne fark eder mezara bırakılan çiçeğin mezardakinin en sevdiği çiçek olması mezardaysa.. iris, papatya, lale.. ne fark eder bir mezar başında... susulanların konuşulması ne fark eder... insanın yüreği bir mezarsa varmış yokmuş ne fark eder...
gözyaşlarıyla umut veren şarkı. parça çalarken kimin yüzüne baksam buruk bir gülümseme. 'yaşanmış bitmiş gitmiş, boşver bee. bak biz varız burda' diyor sanki.
çocuk
24.07.2008 - 22:44tanımlanması zor olandır bazen. ona bakarken veya onunla konuşurken karşınızda bir çocuk varmış gibi hissetmezsiniz. tarifi güç ama herkes yaşamıştır bu duyguyu. silkinip, kendine gelmiş ve aslında bir çocukla konuşmuş olduğunu farketmiştir herkes.
çocuk
24.07.2008 - 22:42nefes almasını henüz unutmamış olandır.
nefes almayı bilir, oksijeni saf alır, enerjiye dönüştürür.
bundandır bu bitmez oyun coşkusu!
anne
23.07.2008 - 22:53sesini telefondan bile duymak binlerce kilometreyi bir anda kaybeder,bir o kadar da binlerce kilometre uzakta oldugunu beynine kazır.yalnızlık duygusunu dünyada tek atabilecek şey bir adet annedir,nerde olursa olsun öper okşar gene gösterir şefkatini.zaten sorunda bunun hafifliginde eriyen kalbin sona erince tonlarca yükün altına girmesidir yoklukta.zordur uzaklık,çok zor,korkutur,yere yıkar,kahrettirir,küstürür sonra hafif bir gülücükle canım acımadıki der kavusma anında.hiç birsey dolduramaz annenin sefkat dolu kollarını su garip mavi yuvarlakta.degerini bilmek şart...
anne
23.07.2008 - 22:51hiç şüphesiz hayatınızda karşılaşacağınız en garip kadındır! nereye koyacağınızı mütemadiyen şaşırırsınız. bazen en kuytunuzdaki tek dosttur. bazen en uzak diyarın buğulu gözlü yareni. bazen kıskanç garip bir mecnun. ama hep sıcak bir sine...
anne
23.07.2008 - 22:42sesinizden atesinizi olcebilen insan..
sobe
19.07.2008 - 19:53ve artık sende öl-
düğümde tüm bilmeceler
birer birer çözülürler kaderin musallasında.
beni arar bir gece ortasında, titreyen mum ışığında
anılar kaçarken yalın ayak cam kırıkları geçmiş/imden
bu saklan-kaç oyununda,
bir sevgilinin gözyaşları sobeler beni
sonsuzluğun dokunuşuyla! ..
ertelemek
19.07.2008 - 18:07-Artık bitirmeli bu sessizliği, tarihsiz takvim yaprağı eklemeli seneye.
-Düşünmek istemiyorsun öyle ise.
-Galiba.
-Takvim yaprakları tarihi, sen düşünmeyi erteliyorsun.
-Hayır! Düşünceme tarih verdikçe, beni erteliyorum, böyle!
gitmek
19.07.2008 - 18:07-Çiçekleri alıp çıktı, odayı terk etti, demir kapıyı çarpıp gitti.
-Yüreğinin acısına dayanamadı…
-Galiba.Çünkü gitmenin yürek yarasını biliyordu.
-Gitmek olunca yürek yaralı oluyor öyle mi!
-Hayır! Yüreğin acı ile dolunca gitmek oluyor, böyle
hatıralar
19.07.2008 - 18:06Sandalye ye oturdu, içi boş kitaplığa baktı, sonra kurumuş çiçeklere.
-Sevdiğini hatırladı tabi…
-Galiba. Çünkü çiçekler gibi hatıraları da kurumuştu.
-Sevilmek olunca hatıralar unutulmuyor öyle mi!
-Hayır! Hatıralar arasında bir buket çiçek olunca, sevilmek olmuyor, böyle!
beklemek
19.07.2008 - 18:05Kapıyı araladı, onu bekliyordu kitaplık, masa, sandalye ve bir buket kurumuş çiçek.
-Sevildiğini bilmesi gerekiyor.
-Galiba.Çünkü beklemek ne demek biliyordu.
-Sevilmek olunca bekleniyor öyle mi!
-Hayır! Beklemek olunca sevilemiyor, böyle!
korku
19.07.2008 - 18:04Merdiven başında, ilk basamağı çıktı, elleri titriyordu, adım atamadı.
-Korkuyordu o vakit!
-Galiba. Çünkü, ayaklarına hüküm veremiyordu.
-Korku olunca hükümsüz oluyor öyle mi!
-Hayır! Hüküm olmayınca korku oluyor, böyle...
yalnızlık
19.07.2008 - 18:04Demir kapıyı çaldı, kimse yoktu, sesini duyuracak oldu, cesaret edemedi.
-Yalnız mıydı?
-Galiba. Çünkü, cesaret edemedi…
-Yalnız olunca cesaret olmuyor öyle mi!
- Hayır! Cesaret olmayınca, yalnızlık oluyor, böyle!
saat
16.07.2008 - 14:44hayatla olan iliskimizin gozdagi...
yalnızlık paylaşılmaz
16.07.2008 - 14:40öyle değilmiş meğer...
önder sav
16.07.2008 - 14:40fahişe fikirli soytarı...
platonik aşk
16.07.2008 - 14:33karşıdaki insana sadece tek yönlü bir sevgi akışının özü. ne kadar uğraşırsanız uğraşın, içinizdeki sevgiyi karşınızdakine hissettiremezsiniz. öyle ki, sıradan bir hayatın içinde süregelen davranışlarınızla karşınızdakine sadece sokaktaki bir insan olarak gözükürsünüz. en güzel, en saf, en temiz aşktır bu, terketme, kavga, anlamsız bakışlar yoktur, yalnız kalmayı seven insanın aşkıdır bu. içimizdeki dünyada hep sert fırtınalar estiren, metrelerce dalgalar oluşturan bir aşktır bu.. aşık olduğun kişi asla ve asla yüzünüze bakmaz bile, çünkü onun için siz belki de saksıdaki bir çiçeksiniz, öylece sulanmayı bekleyen...
Bülent Ecevit
16.07.2008 - 14:28atatürk inkilapları için gardropp devrimi demiş,
ne güzel söylemiş...
deniz baykal
16.07.2008 - 14:23siyasal başarı için ak parti'nin kapatılmasından medet uman birisi olduğunu gazete küpüründen müteşekkil iddianame için 'ortada ciddi bir iddianame var' demesi ile belli etmişti ki, bugünkü gözaltılar ile ilgili olarak ülkenin demokratik bir hukuk devleti olduğundan duyduğu şüpheyi dile getirmesi ile beni resmen ters köşeye yatırdı.
bugün türkiye'de recep tayyip erdoğan'ın, ak parti yöneticilerinin demokrasiye inanmadığını, bunu bir araç olarak kullanacaklarını düşünen insanlar mevcut. bunların (erdoğan vs.) bu konudaki samimiyetlerini sorgulayacak değilim. ben kendim şahsım adına demokrasiye inanan ve ondan medet uman birisi de değilim. dolayısı ile demokrasi adına tayyip erdoğan ile deniz baykal'ın verdikleri karşılıklı mücadele beni bu yönü ile çok da ilgilendirmiyor.
fakat, deniz baykal gibi, karşısındakinin demokrasi inancını sorgulayan, samimi olmadığını iddia eden birinin, kürsüde tayyip erdoğan'a idam sehpası imasında bulunması, akabinde dava açılınca başta belirttiğim gibi bu kapatmadan medet umar gibi bir tavır takınması, ne bileyim, bana enteresan geliyor. yani şeriat tehlikesine karşı halkı demokrasi elden gidecek diye korkutuyor ama, görüntüye göre aslında kendisi de demokrat değil, demokrasi umurunda bile değil.
sesi mi duyan yok mu?
15.07.2008 - 14:49asıl tüyleri ürpertenin arkasından gelen cevapsızlık olduğu soru...
sır
15.07.2008 - 14:41her insanın sırları vardır, sadece bazıları saklamayı beceremez. bazen bu sırların içinde günahları vardır, affedilmeyi beklerler ya da kendi günahlarını affederek, tanrı tarafından affedildiklerini sanırlar. bir bakıma kendilerini tanrılaştırırlar. öyle sırlar vardır ki, bazılarını ölene kadar saklamayı becerir insanoğlu, bazılarını saklamayı beceremeyip erken ölür. büyük, küçük hiç fark etmez herkesin sırları vardır. bazıları masumanedir, sadece bize aittir ve mutluluk verir. bazıları zihnin en derin köşesine itilmiştir, hatırlamak bile istenmez ama içten içe öldürür insanı...
sır
15.07.2008 - 14:37bu gizdir. kapalı zarf usulü, işlemeli tepsi içinde gelir. o zarfı hemen açma, açarsan da okuma, okursan da ağzını gözünü oynatma, oynatırsan da ağzını kıpırdatma, kıpırdatırsan da konuşma, konuşursan da anlatma, kimseye.. kimseye bundan söz etme..
eğer edersen, o işlemeli tepside bundan böyle senin dilini koparmak için bir neşter takımı koyarlar.
herkesin bir hakkı var o zarfı saklamak için. eğer bir kez başarılı olursan, işlemeli tepsiler osmanlı sarayındaki cariyelerin harem kapkacaklarına dönenirler. mühim de bir adam olursun, molla derler sana..
'.....sır görünür bir şeydir de
biraz fludur.'
sır
15.07.2008 - 14:36soyut.
ve olmadığı halde ısrarla varlığına inanmaya çalıştığımız. paylaştığımızda kendi kısa süreli yok oluşuna intihar süsü veren, ama belki aslında bizim katlimizi hazırlayan kavram. bütün delilleri yok etmek her zaman mümkün olabilir, ama ortalıkta özgürce dolaşıp duran sırlar, hiç.. zira kendine saklamadığın sürece, sır yoktur.
biz fısıldıyorken, etrafa avazı çıktığı kadar bağırır bu..
mezar
15.07.2008 - 14:20ölüler öldükten sonra ne fark eder ziyaret edilip edilmemeleri, mezar taşlarının üstüne yazılanlar ya da mezar taşlarının ebatı. ne fark eder ölüler öldükten sonra mezar başında geç kalınmış bi biçimde gözyaşları içinde anlatılanlar.. ne fark eder mezarın boğaz görmesi, mezarın ziyaretçileri manzarada ağlamışlar, ağlamamışlar.. yaşarken inanmışlar, sallamamışlar.. ne fark eder bi mezar taşında bir şiir, bir dua, bir tarih.. ne fark eder mezar taşı varmış yokmuş.. birileri helva yemiş, birileri boğaza karşı sigara yakmış, birileri susmuş.. ne fark eder mezar mı değil mi belli etmeden sürüklemek bedeni oradan oraya..
mezara bakmak, diri ya da ölü gömmek ne fark eder?
ne fark eder mezara bırakılan çiçeğin mezardakinin en sevdiği çiçek olması mezardaysa.. iris, papatya, lale.. ne fark eder bir mezar başında... susulanların konuşulması ne fark eder... insanın yüreği bir mezarsa varmış yokmuş ne fark eder...
sözlerimi geri alamam
15.07.2008 - 14:10gözyaşlarıyla umut veren şarkı. parça çalarken kimin yüzüne baksam buruk bir gülümseme. 'yaşanmış bitmiş gitmiş, boşver bee. bak biz varız burda' diyor sanki.
Toplam 1002 mesaj bulundu