Zarfa konulan şey.Dışı çevrilmiş olan şeyin içindeki şey..
Şey işte her şey gibi..
'zarf' ile 'zerâfet' aynı kökenden.
Zira 'zarf' dış görüntü anlamına hâiz.
'Zârif' de dış görünümü güzel olan anlamında..
Orta Asya menşe'li bir bayram.
Gel görki 'doğuya ait' olan ne varsa ittirmişiz elimizin tersiyle. Varsa yoksa batı. Utanır olmuşuz doğululuğumuzdan..
Ve biz yitirince, 'doğulu' olduğunu inkâr etmeyen bir millet sahiplenmiş. bu günü; bu tabiatın bayram ettiği Yaratan'ın 'hay' isminin tecelli ettiği bahar ayını kutlayamaz olmuşuz.
Çok değil, 10-15 sene öncesine kadar yanıbaşımızdaki Kürt Mahallesi'nin çocuklarıyla beraber kutlardık lastik yakıp üzerinden atlayarak..
Ya biz sahiden dışa kapalı mutlu çocuklardık o zaman ya da bu mesele bu kadar siyasete âlet edilmiyordu.. Siyâset'in çocuk oyunları üzerinde de hakkı var..
'Öğrenci' kelimesi bu kelimenin karşılığı olarak türetilmiş.
'talebe' talep eden, isteyen; verenin 'veriyorum' çağrısına 'ben tâlibim, istiyorum' şeklinde cevap verendir.
Ya öğrenci?
Dışarıdan bir zorlamayla 'öğrenmek zorunda olan' gibi bir anlamı var. Görevi öğrenmek olan..
'seni sevmeye mecbûrum' demek gibi bir şey. Sığ..
Nerede eski kelimeler. Eski, eskimeyen dolu kelimeler ve onların dolu dolu anlamları..
Şüphesiz İstanbul her konuda olduğu gibi bu konuda da kişiye her türlü imkânı sunuyor.. Ya Ankara? Varsa yoksa TÖMER. O da 'talep olursa açarız' diyor Farsça kurs için. Sokaktan 'tâlip' toplamak lazım..
bknz.
tâlip aranıyor
'Zerdüşt inancında kötülük tanrısı' der lügat.
Farsça olan kelimeyi İran'lılar 'cin' anlamında da kullanıyor. Genellikle mitoslaştırılmak istenen kişiler için kullanılan bir tâbir 'dev'.
bknz.
mavi gözlü dev.
'teşbih' anlamının yanısıra 'şüphe' anlamına da gelir.
Zaten aynı köke aittir bu iki kelime.
Teşbih 'gerçeğe yakın olan fakat gerçek olmayan, kuşkulu anlatım.Benzetme, ' anlamındayken
Şüphe (şübhet) 'kararsız yaklaşım' anlamında..
'Aşk dili' demişler Farsça için.
Bunda divân edebiyatının etkisi büyük şüphesiz. Ayrıca Osmanlı hakkında 'Araplardan ve Perslerden çok fazla etkilenmişler' deyip sözde eleştirenleri anlamıyorum. Bugün hiç bir Arap veya İran'lı gelip bizde Arapça ve Farsça yazılan eserleri sahiplenmez, 'bize ait' demez. Bu demek oluyor ki bu kültür bize aittir, bizdendir, bu toprakların mahsûlüdür. Güzel ülkemin güzel başkentinde Japonca, Çince kursları bile varken 'Farsça ' dil kursunun olmaması ayrı bir mevzû tabi... Yok hafta sonu artan vaktim var harcayacak doğru düzgün yer bulamıyorum Ankara'da.. Tuhaf..
Eğlence..
Tiryâkisi iseniz kesmez. O yüzden 'sigara' niyetine içilmemeli.
Ve nargile içilen ortam kesinlikle 'şark' havası taşımalı.. Birde tavla oynamak için çabuk sinirlenen bir arkadaş lazım. Hem kızdıracaksın hem çekeceksin nargileyi..
Kedi kovalama alışkanlığı.
Önce kedinin gözlerinin içine bakarım, eğer benden kaçmıyorsa 'pist pist' derim, yine kıpırdamıyorsa peşine düşerim..
Tuhaf bir alışkanlık bu..
bknz.
Kedi benden kaçmak zorunda, kaçmıyorsa bu bir meydan okumadır.:P
İstanbul;
Martı çığlıkları ve Korna sesleri..
Karışsa birbirine, beynimde küçük kıyâmetler kopsa, başımı iki elimin arasına alsam ve o gürültülere eşlik etsem; iniltilerimle..
bknz.
'Burnun ucundan kafanın arkasına kadar olan bölüm 155 mm,
bir kulaktan öteki kulağa (kafanın üstünden) 182 mm geliyorsa, siz gerçek bir arı ırk ve saf Türksünüz..'
Yanına gelen gençlerin kafataslarını elindeki cetvelle ölçüp, sen türksün sen değilsin diye sınıflandırdığını biliyor muydunuz?
'redd' kökeni.
'reddetmek' fiili mâlum geri çevirmek, göndermek anlamında.
'tereddüt' ise iş bu eylemin süreklilik arz etmesi durumu.
Siz gönderirsiniz fikri o gelir. Yine gönderirsiniz, yüzsüzdür; yine çıkıp geliverir.
Gitme-gelme durumları.
Tüketen bir toplumuz maalesef.
İskender Pala Gençlik ve Aşk hakkında şöyle bir yorum yapmıştı ki katılmamak elde değil.
'Günümüz gençleri aşkları çabucak tüketiyor ve bitiriyor'
Bir ömre yaymak varken..
Mümkün değil. Her fiilin bir fâile ihtiyacı vardır.
Tanımlamalara bakın;
Her cümlede gizlide olsa bir özne mutlaka vardır.
Özne 'cümlede iş yapandır'.
Cümle geliyor şimdi;
'Elma tatlıdır'
Bu cümledeki öznenin 'elma' olduğunu söyler dilbilgisi. Peki elma hangi işi yapmıştır?
Tasnifte hata var.
Bir cümle ya isim cümlesidir ya da fiil cümlesi. Böyle bir kolaylık varken elmayı sorguya çekiyoruz;
-Elma..! ne iş yapıyorsun sen..! konuş..!
Cevabı ne kadar basit halbuki. Elma tatlıdır. Yaratan öyle yaratmıştır. Tatlı olmasını istemiştir. Fail yaratanındır. Olmaz değil mi bu cevap? Boğulun öyleyse bu iki kelimelik cümlenin içinde...!
mazruf
22.03.2007 - 14:44Zarfa konulan şey.Dışı çevrilmiş olan şeyin içindeki şey..
Şey işte her şey gibi..
'zarf' ile 'zerâfet' aynı kökenden.
Zira 'zarf' dış görüntü anlamına hâiz.
'Zârif' de dış görünümü güzel olan anlamında..
nevruz
22.03.2007 - 14:35Orta Asya menşe'li bir bayram.
Gel görki 'doğuya ait' olan ne varsa ittirmişiz elimizin tersiyle. Varsa yoksa batı. Utanır olmuşuz doğululuğumuzdan..
Ve biz yitirince, 'doğulu' olduğunu inkâr etmeyen bir millet sahiplenmiş. bu günü; bu tabiatın bayram ettiği Yaratan'ın 'hay' isminin tecelli ettiği bahar ayını kutlayamaz olmuşuz.
Çok değil, 10-15 sene öncesine kadar yanıbaşımızdaki Kürt Mahallesi'nin çocuklarıyla beraber kutlardık lastik yakıp üzerinden atlayarak..
Ya biz sahiden dışa kapalı mutlu çocuklardık o zaman ya da bu mesele bu kadar siyasete âlet edilmiyordu.. Siyâset'in çocuk oyunları üzerinde de hakkı var..
talebe
22.03.2007 - 14:26'Öğrenci' kelimesi bu kelimenin karşılığı olarak türetilmiş.
'talebe' talep eden, isteyen; verenin 'veriyorum' çağrısına 'ben tâlibim, istiyorum' şeklinde cevap verendir.
Ya öğrenci?
Dışarıdan bir zorlamayla 'öğrenmek zorunda olan' gibi bir anlamı var. Görevi öğrenmek olan..
'seni sevmeye mecbûrum' demek gibi bir şey. Sığ..
Nerede eski kelimeler. Eski, eskimeyen dolu kelimeler ve onların dolu dolu anlamları..
dil kursu
22.03.2007 - 14:23Şüphesiz İstanbul her konuda olduğu gibi bu konuda da kişiye her türlü imkânı sunuyor.. Ya Ankara? Varsa yoksa TÖMER. O da 'talep olursa açarız' diyor Farsça kurs için. Sokaktan 'tâlip' toplamak lazım..
bknz.
tâlip aranıyor
dev
22.03.2007 - 14:19Bir de cüceler ülkesinin devleri vardır ki bu epey uzun bir mevzû.
dev
22.03.2007 - 14:18'Zerdüşt inancında kötülük tanrısı' der lügat.
Farsça olan kelimeyi İran'lılar 'cin' anlamında da kullanıyor. Genellikle mitoslaştırılmak istenen kişiler için kullanılan bir tâbir 'dev'.
bknz.
mavi gözlü dev.
iştibah
21.03.2007 - 18:48'teşbih' anlamının yanısıra 'şüphe' anlamına da gelir.
Zaten aynı köke aittir bu iki kelime.
Teşbih 'gerçeğe yakın olan fakat gerçek olmayan, kuşkulu anlatım.Benzetme, ' anlamındayken
Şüphe (şübhet) 'kararsız yaklaşım' anlamında..
roxane
21.03.2007 - 18:16Bende Hürrem Sultan'ın diğer adı olarak biliyorum.
hatun
21.03.2007 - 17:52Eski Türkçede 'Han' eşlerine verilen ad.
bknz.
kraliçe, prenses vs.
farsça
21.03.2007 - 17:47'Aşk dili' demişler Farsça için.
Bunda divân edebiyatının etkisi büyük şüphesiz. Ayrıca Osmanlı hakkında 'Araplardan ve Perslerden çok fazla etkilenmişler' deyip sözde eleştirenleri anlamıyorum. Bugün hiç bir Arap veya İran'lı gelip bizde Arapça ve Farsça yazılan eserleri sahiplenmez, 'bize ait' demez. Bu demek oluyor ki bu kültür bize aittir, bizdendir, bu toprakların mahsûlüdür. Güzel ülkemin güzel başkentinde Japonca, Çince kursları bile varken 'Farsça ' dil kursunun olmaması ayrı bir mevzû tabi... Yok hafta sonu artan vaktim var harcayacak doğru düzgün yer bulamıyorum Ankara'da.. Tuhaf..
nedir bölümü
21.03.2007 - 17:40bknz.
den den
(not: blue, süper, hiper, mega, giga hatta tera adamsın ne diyeyim.)
tatar ramazan
21.03.2007 - 09:48-Ben bu oyunu bozarım...!
Mafya filmlerine 5 basar..*
*(bu 'beş basmak' deyiminin nereden çıktığını merak ediyorum. Araba vitesiyle alâkası olsa gerek)
nargile
21.03.2007 - 09:42Eğlence..
Tiryâkisi iseniz kesmez. O yüzden 'sigara' niyetine içilmemeli.
Ve nargile içilen ortam kesinlikle 'şark' havası taşımalı.. Birde tavla oynamak için çabuk sinirlenen bir arkadaş lazım. Hem kızdıracaksın hem çekeceksin nargileyi..
çocukluktan kalma alışkanlıklar
21.03.2007 - 09:35Kedi kovalama alışkanlığı.
Önce kedinin gözlerinin içine bakarım, eğer benden kaçmıyorsa 'pist pist' derim, yine kıpırdamıyorsa peşine düşerim..
Tuhaf bir alışkanlık bu..
bknz.
Kedi benden kaçmak zorunda, kaçmıyorsa bu bir meydan okumadır.:P
edebiyat yapmak
20.03.2007 - 21:57Grup vitaminin Rahmetli Gökhan'ı şarkıyı söylemeye başlamadan önce 'hadi abi gebertelim şu parçayı' derdi..
Bu da onun gibi bir şey olsa gerek..
ela
20.03.2007 - 21:49Lazcada 'gel'..
doğaçlama
20.03.2007 - 21:42İstanbul;
Martı çığlıkları ve Korna sesleri..
Karışsa birbirine, beynimde küçük kıyâmetler kopsa, başımı iki elimin arasına alsam ve o gürültülere eşlik etsem; iniltilerimle..
Mezura
20.03.2007 - 16:57Yassı cisimleri ölçmeye yarayan, iki ucu metal, esnek bir çeşit metre.
bknz.
bel ölçüsü alma
kafatası ölçüsü alma vs.
nihal atsız
20.03.2007 - 16:34bknz.
'Burnun ucundan kafanın arkasına kadar olan bölüm 155 mm,
bir kulaktan öteki kulağa (kafanın üstünden) 182 mm geliyorsa, siz gerçek bir arı ırk ve saf Türksünüz..'
Yanına gelen gençlerin kafataslarını elindeki cetvelle ölçüp, sen türksün sen değilsin diye sınıflandırdığını biliyor muydunuz?
(ölçesim geldi kafatasımı)
tereddüt
20.03.2007 - 16:28'redd' kökeni.
'reddetmek' fiili mâlum geri çevirmek, göndermek anlamında.
'tereddüt' ise iş bu eylemin süreklilik arz etmesi durumu.
Siz gönderirsiniz fikri o gelir. Yine gönderirsiniz, yüzsüzdür; yine çıkıp geliverir.
Gitme-gelme durumları.
kurbağa
20.03.2007 - 11:11Baştan ayağa zerafet ve asâlet..:P
Aşklar da Değişti
20.03.2007 - 11:03Tüketen bir toplumuz maalesef.
İskender Pala Gençlik ve Aşk hakkında şöyle bir yorum yapmıştı ki katılmamak elde değil.
'Günümüz gençleri aşkları çabucak tüketiyor ve bitiriyor'
Bir ömre yaymak varken..
Baba'nın İntikamı
20.03.2007 - 11:01Eşini çocuğundan kıskanan babalarda varmış.. Çok tuhaf gelmişti duyduğumda. Hala tuhaf geliyor. Biraz daha tuhaf gelmeye devam ederse takıntı olacak..
failsiz fiil
20.03.2007 - 10:52Mümkün değil. Her fiilin bir fâile ihtiyacı vardır.
Tanımlamalara bakın;
Her cümlede gizlide olsa bir özne mutlaka vardır.
Özne 'cümlede iş yapandır'.
Cümle geliyor şimdi;
'Elma tatlıdır'
Bu cümledeki öznenin 'elma' olduğunu söyler dilbilgisi. Peki elma hangi işi yapmıştır?
Tasnifte hata var.
Bir cümle ya isim cümlesidir ya da fiil cümlesi. Böyle bir kolaylık varken elmayı sorguya çekiyoruz;
-Elma..! ne iş yapıyorsun sen..! konuş..!
Cevabı ne kadar basit halbuki. Elma tatlıdır. Yaratan öyle yaratmıştır. Tatlı olmasını istemiştir. Fail yaratanındır. Olmaz değil mi bu cevap? Boğulun öyleyse bu iki kelimelik cümlenin içinde...!
Toplam 638 mesaj bulundu