Suf Aya Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antoloji ...

  • sanskritçe

    02.06.2007 - 17:11

    Kadîm dillerden.. Âramca, Farsça ve Arapçayıda etkilemiştir..

  • alışmak

    02.06.2007 - 17:08

    'alışığ' (yumuşamış) 'alışmag' (yumuşamak) .
    'alış' (yumuşak) . Kullanılagelen anlamıyla etimolojisi ne kadar uyumlu değilmi..

  • kireç

    02.06.2007 - 17:02

    Farsça bir kelime. 'gırâç'

  • kireç

    02.06.2007 - 17:01

    'Kıraç topraklar' daki 'kıraç'ın kireçten esinlendiği söylenir..

  • Hoş amedî

    02.06.2007 - 16:59

    Hoş geldin.

  • sittinsene

    02.06.2007 - 16:58

    bknz.
    sittin sene

  • enterese

    20.05.2007 - 14:06

    Aslında 'ilgili olmak, alakadarlık' anlamındayken 'beni enterese etmez' (ilgilendirmez) anlamıyla olumsuz olarak kullanılıyor türkçede. Türevi olan 'enteresan' ise (ilgi çekici) anlamına geliyor.

  • usanmak

    20.05.2007 - 13:52

    'osanmak'.
    Bir şeye olan ilgisini kaybetmek...

    'Meyl eylemezem gayrısına; tövbeler olsun,
    Bu âna değin ettiğim isyandan usandım'

    Kuddusî.

  • vefa

    12.05.2007 - 20:49

    'Sözünü tutma, borcuna sadık olma.' diyor sözlük.
    Yani bir şeyin karşılığı olarak verilen/ödenen anlamına hâiz. Verilen bir sözdür ve bu sözü yerine getirmek 'vefâ'dır. Buraya kadar her şey normal. Bakıyoruz bu kökten türeyen diğer kelimelere; 'fiyat' karşımızda ilkin. Bir şeyin karşılığında ödenen demek ki anlam aynı hemen hemen; hatta tamamen.
    Diğeri 'ifâ'. Bu da aynı kökenden.Verilmiş bir sözü, dillendirilmiş bir vaadi yerine getirmek. 'Vefâ'nın vücud bulmuş hâli. Bir eylem bir ispat belki..
    Sonuncusu ve en mânidarı ise 'vefât'. Açıklamaya ne hâcet?
    Verilmiş bir sözü yerine getirmek. Heyhât biz yerine getirmesekte tahsil edilecek bir borç bu. Bir şeyin ödenen bedeli. Hayatın fiyatı; 'vefât'.
    'Allah'a bir can borcum var' deyişine de açıklık getiriyor bu tanımlar. Burada düğümlendi yazı...

  • altı kaval üstü şeşhane

    16.04.2007 - 16:41

    Var böyle doğru yazılış ve söylenişleri insanı şaşırtan deyim ve atasözleri. Bunu 'şişhâne' olarak bilirdim ki doğrusu 'şeşhâne' imiş. Fakat ömrümde 'Ane* gibi yâr, Bağdat gibi diyâr olmaz' atasözüne şaşırdığım kadar başka bir şeye şaşırmadım.
    Meğer Bağdat'a yakın bir yerde sarp bir uçurum varmış; ismi 'Ane'. Gerçekten 'Ane' uçurumu Bağdat'lıların görüp göreceği en sarp uçurum (yar) imiş. Ve bu atasözüde o uçurumdan türemiş;
    'Ane gibi yar, Bağdat gibi diyâr olmaz'..
    Daha neler göreceğiz bakalım...

  • emel sayın

    08.04.2007 - 17:10

    Farsça söylüyor..

  • yasak aşk

    08.04.2007 - 14:04

    Aşk-ı memnû..

  • kabul görmek

    08.04.2007 - 13:58

    Yüz yüze gelmek, yüzünü dönmek, yüzleşmek
    Almak, benimsemek, direnmemek, misafir etmek, konukseverlik göstermek..
    'k-b-l' fiilinin lügat anlamları bunlar..
    Ve 'kıble' kelimesi de aynı köktendir..

  • Münacat

    08.04.2007 - 13:29

    Doğru yazılışı 'münâcaat' olmakla birlikte akla Elmalılı Hamdi Yazır'ın hâlen câmiilerde İmam Efendilerce edilen duası gelmiştir;

    'Hamdini sözüme sertâc ettim, Zikrini kalbime mî'rac ettim, Kitâbını kendime minhâc ettim. Ben yoktum var ettin, varlığından haberdar ettin, aşkınla gönlümü bîkarâr ettin.
    Inayetine sığındım, kapına geldim, hidayetine sığındım lütfuna geldim, kulluk edemedim afvına geldim.
    Şaşırtma beni dogruyu söylet, neş'eni duyur, hakikati ögret.
    Sen duyurmazsan ben duyamam, sen söyletmezsen ben söyleyemem, sen sevdirmezsen ben sevdiremem. Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini.
    Sevdin habibini kainata sevdirdin: Sevdin de hil'at -i risaleti giydirdin, Makam-ı İbrahim'den Makam-ı Mahmuda erdirdin. Server-i asfiya kıldın. Hatem-i enbiya kildın. Muhammed Mustafa kildin.
    Salat-ü selam, tahiyyat-ü ikram, her türlü ihtiram ona, onun Al-i Ashab-u etbaina ya Rab! Amin... '

  • duygulanmak

    08.04.2007 - 13:18

    Burun kemiğinin sızlaması.

  • mavi gül

    08.04.2007 - 13:16

    Az biraz çiçeğe, bilumum börtü-böceğe olan alâkam sebebiyle üretimine bizzat şahid olduğum güldür. Şöyle ki;
    Kırmızı güller seradan standart ölçüde kesilerek toplanır, ve içi 'mavi boya' ile karıştırılmış su dolu bir kovaya konulur. Yaklaşık 2-3 saat sonra güllerimiz mavi hâle gelir.

  • ekmeğin içinden vida çikmasi

    08.04.2007 - 13:10

    İmkân hatt-ı dâhilinde olandır; Mümküdür.

  • perde takmak

    08.04.2007 - 13:08

    Daha zor olanı için bknz.
    Yeni yıkanmış, ıslak perdeyi takmak.

    Ayrıca bknz.
    Ev hanımlarıın pratik zekâsı

    -Bunu öce kurutsak sonra assak olmuyor mu?
    -Hayır astığın yerde kuruyacak zaten..

  • nedir'in olmazsa olmazları

    08.04.2007 - 13:00

    'Kaz gelecek yerden esirgenen çilli tavuğun çift sarılı yumurtası'.
    Gözükmüyor epeydir. Omlet yaptılar gâliba..
    bknz.
    kim ekliyor kardeşim böyle terimleri.

  • ipekyolu

    08.04.2007 - 12:58

    Bknz.
    E-90 Karayolu

  • Şu'le i biziya yı hüzn i kamer

    06.04.2007 - 19:54

    Biraz uzun. Kopyalayıp yapıştırmak âdetim değil. Ama bu şiir için değer.Hele şu söz; 'melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz'..

    Ah..

    Denizlerden
    Esen bu ince havâ saçlarınla eğlensin.
    Bilsen
    Melâl-i hasret ü gurbetle ufk-i şâma bakan
    Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
    Ne sen,
    Ne ben,
    Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ,
    Ne de âlâm-i fikre bir mersâ
    Olan bu mâi deniz,
    Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz.
    Sana yalnız bir ince tâze kadın
    Bana yalnızca eski bir budala
    Diyen bugünkü beşer,
    Bu sefîl iştihâ, bu kirli nazar,
    Bulamaz sende, bende bir ma'nâ,
    Ne bu akşamda bir gam-i nermîn
    Ne de durgun denizde bir muğber
    Lerze-î istitâr ü istiğnâ.

    Sen ve ben
    Ve deniz
    Ve bu akşamki lerzesiz, sessiz
    Topluyor bû-yi rûhunu gûyâ,
    Uzak
    Ve mâi gölgeli bir beldeden cüdâ kalarak
    Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkûmuz...

    O belde?
    Durur menâtık-ı dûşîze-yi tahayyülde;
    Mâi bir akşam
    Eder üstünde dâimâ ârâm;
    Eteklerinde deniz
    Döker ervâha bir sükûn-ı menâm.
    Kadınlar orda güzel, ince, sâf, leylîdir,
    Hepsinin gözlerinde hüznün var
    Hepsi hemşiredir veyâhud yâr;
    Dilde tenvîm-i ıstırâbı bilir
    Dudaklarındaki giryende bûseler, yâhud,
    O gözlerindeki nîlî sükût-ı istifhâm
    Onların ruhu, şâm-ı muğberden
    Mütekâsif menekşelerdir ki
    Mütemâdî sükûn u samtı arar;
    Şu'le-î bî-ziyâ-yı hüzn-i kamer
    Mültecî sanki sâde ellerine
    O kadar nâ-tüvân ki, âh, onlar,
    Onların hüzn-i lâl ü müştereki,
    Sonra dalgın mesâ, o hasta deniz
    Hepsi benzer o yerde birbirine...

    O belde
    Hangi bir kıt'a-yı muhayyelde?
    Hangi bir nehr-i dûr ile mahdûd?
    Bir yalan yer midir veya mevcûd
    Fakat bulunmayacak bir melâz-i hulyâ mı?
    Bilmem... Yalnız
    Bildiğim, sen ve ben ve mâi deniz
    Ve bu akşam ki eyliyor tehzîz
    Bende evtâr-ı hüzn ü ilhâmı.

    Uzak
    Ve mâi gölgeli bir beldeden cüdâ kalarak
    Bu nefy ü hicre, müebbed bu yerde mahkûmuz...

    ..met Hâşim.

  • rejim

    06.04.2007 - 19:42

    Yönetim, yönetme.
    Aslında 'sıkı yönetim' anlamına hâiz. Bir cebir söz konusu. İnsanların kilo vermek için girdikleri şeye de(?) rejim deniliyor. Anlam aynı aslında. Kendi kendine sıkıyönetim, olağanüstü hâl vs.

  • lazca

    06.04.2007 - 19:25

    Bir laz atasözü der ki;

    'Heşa na mulun tani, himuti ulun yani yani..'

    Babaannem rahmetli çok söylerdi.

  • minibüs şoförleri

    06.04.2007 - 19:13

    Yolların 'tapusuz' sahipleridir. Sanki asfaltlar onlar için dökülmüştür. % 80 ni trafikte saygısızca hareket ediyordur.

Toplam 638 mesaj bulundu