Sude Öğretmen - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

Ben aşırı duygusal, özellikle mavi ve yeşil tutkunu, Çocukları, çiçekleri,böcekleri velhasıl doğayı çok seven, yaşamdan zevk alan, hayatın olumlu yönlerinin görülmesi gerektiğine inanan bir öğretmenim.Şiir dostu ve yaşamı birlikte daha renkli kılabileceğime inandığım dostlarla aynı çizgide buluşmak, tanışmak isterim.Dostça ve sevgiyle kalın.Tüm arkadaşlara güzellikler diliyorum.
Sude öğretmen

SEVDİKLERİM

içtenliği severim, alçak gönüllülüğü…özgün şeyleri
severim, yaratıcı
insanları… emek vermeyi, özen göstermeyi...öncelikle de insana,
insan
ilişkilerine özen göstermeyi severim...ve bana da özen
gösterilmesini
isterim......sahil kasabalarını, orman
göllerini, .. yeni bir
umut
vaadettiği için her yeni doğan günü severim...sonsuzluğa
yayılmayı
çağrıştıran maviyi...güneşin sarısını, ufukların koyulaşan

pembeliklerini... karın beyazını... ve burcumun rengi
turkuazı...sualtınının derinliklerinde saklı gizemi severim...
açık
denizleri, dalgaları, altın kumsalları, deniz kabukları
toplamayı...MonaLisa’nın yüreklere uzanan gizemli gülüşünü
severim...ışığı,
gölgeyi, rengi ve resim yapmayı...sihirli mısralarında aşkı,
özlemi anlatan
şiirleri severim...müziği, Kayahan’ı, Sezen’i, Nilüfer’i,Zeki Müren'i
...sonu mutlu
biten hüzünlü aşk filmlerini...güneş gibi sıcak, gökkuşağı
gibi renkli
hayalleri...berrak bir gecede dünyaya gülümseyen ay’ı
severim...geceme
gülümseyen yıldızların altında ruhumu dinlendirmeyi...yağmurda
dolaşmayı
severim ve sonrasında toprak kokusunu içime çekmeyi...güneşin
doğarken ve
batarken denize, gökyüzüne ve yeryüzüne yaptığı
resimleri…bir uçurumun
kıyısında kimsenin farkında olmadığı kır çiçeklerini
severim...erişilmez
suların korumasındaki umut dolu nilüferleri...hep sevecen ve daima
yenilmez
kardelenleri...anemonları ve ille de papatyaları...ve dünyanın en
narin
çiçekleri, gelincikleri...akasyanın, yaseminin ve leylağın
kokusunu,
çileğin tadını, gülün ve kırmızı şarabın rengini severim...
ve akdeniz
mutfağını…ve çikolatayı...düşünüldüğünde gülümseten
çocukluğa dair anıları
severim...gecemi gündüzle tanıştıran derin
sohbetleri...anlatılan bir
fıkranın ardından atılan kahkahayı...ince belli bir bardaktan
içilen tek
şekerli demli çayı...ilkbahar sabahının ılıklığını
yüreğimde hissetmeyi
severim...aşk şarkılarının ezgilerinde saklı hüznü...yarın
için hiç
bıkmadan beslenen umudu...beyaz sürprizleri severim...ve sevmeyi,
özlemeyi
...özlenecek insanlarla tanışmayı...

Yaşamımda kendime çizdiğim bir yol var...o yolu onurlu biçimde
izlemek için
elimden geleni yapıyorum.

Saygı ve sevgilerimle....

KIRLANGIÇ VE MAVİ

Derlerki,
Dünyanın çukurlar ve tepelerden oluştuğu zamanlarda,
Küçük bir kırlangıcın yolu düşmüş bizim gezegenimize...
Kırlangıç ürküntüyle bakmış, bu kara parçalarından oluşan gezegene..
Yanlızca taşlar ve korkunç çukurlar olan dünyamızı yaşanılır kılmak istemiş.
O sırada rengarenk bir gökkuşağı belirivermiş.
İşte o zaman kırlangıcın aklına çılgınca bir fikir gelmiş,
Uçmuş....
Gökyüzünün sonsuzluğuna doğru...
Gökkuşağından renkleri taşımaya başlamış yeryüzüne..

Beyazları getirip, yeryüzüne bıraktığında;
Papatyalar açmış.
Kırmızılardan gelincikler..
Sonra yeşil..
Hertaraf çayır çimen olmuş...
Maviyi taşırken yorgun kanatları daha fazla çekememiş bu yükü,
Ve kocaman bir yarıktan içeri düşüvermiş Mavi...

Kırlangıç çok üzülmüş.
En fazla o rengi severmiş.
Öyle ağlamış ki,
Gözyaşlarından çukurlar suyla dolmuş.

Derler ki, Deniz ondan mavidir, gözyaşı tuzludur..


Güzel gözlerinizden akan mavi damlacıkların,mutluluk gözyaşları olması dileğiyle...

Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bahaeddin KARAKOÇ
(Uzaklara Türkü)

Bahattin Karakoç


Sustum!
Ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
kendimle konuşuyorum şimdi yalnız...
yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime
kimse duymuyor...

Sustum!
Bin ah sürüp dudaklarıma
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
sustu benimle deniz,
sustu deli dalgalar, sustu martılar...
umutlarımı sarıp rüzgarlara
uzaklara savuruyorum her gece
yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne
kimse görmüyor...

Sustum!
Tam acılarımı haykıracaktım ki,
sustum
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
bir çığlık kanıyor demedim, en derininde yüreğimin...
içimdeki volkanları boğarak sustum!
açmadım kimselere yüreğimi
hançeri sadece kendime sapladım
sapladım ve sustum!
hüznü yüzümde,
acıları gözlerimde topladım sustum! ..

Sustum!
sustu dudağımdaki şarkı,
gözlerimdeki şiir
yaraları yalayan rüzgar
sokaklarında kahrolduğum şehir
gözlerim konuşuyor yalnız!

Saçı ağarmış hayaller
nemli kirpiklerle
bulutlandığında gözlerim
gökte şimşek olup çakıyorum
kimse görmüyor...

Sustum!
tuz basıp yaralarıma!
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi
yaslanıp yalnızlığın duvarına
gül döküp kalabalıklara her gece
kimsesiz geziyorum gönül ülkemi
kimse bilmiyor...

Sustum!
tam sevdiğimi haykıracaktım ki, sustum
sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak
acılar konuşuyor şimdi yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor
tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir
atıyorum uçurumlardan
kimse görmüyor

Ne zaman
dudaklarından öpmeye kalksam hayatı
saçlarını koklasam rüzgarların
içimde incecik bir sevgi ürperiyor
sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme
gelmiyor beklediğim bahar
yaralar merhem tutmuyor
gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara
kimse silmiyor
yağmur dinmiyor
sevdiğim bilmiyor

Sustum!
sustu benimle sarı sabır,
sustu hasret, sustu zaman
yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata
kimse duymuyor

Sustum!
İçimde dalgalar kabardıkça volkanlar gibi
sustum
sustu dudağımdaki şiir
gözlerimdeki nehir
gönlümdeki yara
bulutlar haykırdı isyanımı
şimşekler haykırdı
sadece ben duydum
sadece ben

Ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat
ey kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi
yaralar merhem tutmuyor
geceler avutmuyor
ben sustum
acılarım konuşuyor yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor

Ben sustum!
susmuyor yüreğimi kavuran kasırga
pencereme vuran yağmur damlaları
susmuyor dışarda inleyen rüzgar
yıldızlar küs
ay üzgün
yağmur dinmiyor
içimde binlerce şiir kanıyor her gece
kimse bilmiyor
kimse duymuyor

sustum!
sustu benimle sarı sabır, sustu hasret,
sustu hayat, sustu zaman
acılar konuşuyor yalnız
acılarım konuşuyor
kimse duymuyor...
duymuyor...
duymu...
duy...


Nuri CAN

Ölüm Gelmişse

Bitmişse
Kızıllığını avuç avuç içtiğimiz sefamlar
Öğleler, ikindiler çoktan geçmişse
Bir akşamüstü garipliği
Sarmışsa her yeri
Güneş devrilmiş
Renkler solmuş
Sesler kesilmişse
Son kuşlar da geçip gitmişlerse ufuktan
Ve çiçekler
Bükmüşse boyunlarını dalgın dalgın
Bil ki olum saati gelmiştir
Senden uzak, kendimden uzak
Tüm umutlardan ve her şeyden uzak
Ben olmuşumdur uzaklarda bir yerde
Gövdesini kurtların oyduğu
Bir ağaç gibi devrilmişimdir
O ani sen bileceksin herkesten önce
Herkesten iyi sen anlayacaksın
Çaresizliğini, yıkılmışlığını
Sevdiğin adamın
Ve seni nasıl sevdiğini
Duyacaksın derinden derine
Belli belirsiz
Bir gölge düşecek gözlerine
Fakat ağlamayacaksın, ağlamayacaksın
Sen tek gelinim, sen tek kadınım
Sen güzelim, nazlım, bebeğim
Kadersizim sen
Gülerken ağlayanım, ağlarken gülenim
Varlığım, nedenim, alınyazım benim
Elbette ağlamayacaksın
Çünkü sonsuzluklar
Sonsuz sevenler içindir
Çünkü olum
Sevmeyi ve ölmeyi bilenler icindir.
.

Ümit Yaşar Oğuzcan

Düşlerimden Yakala...


Beni anlarmısın anlatsam sana
Korkuyorum kırılmaktan desem mesela?

Mevsimsiz fırtınanın içinde yaşıyorum
Ben yok olurmuyum o dönüşse yağmura?

Pembece bulutlarım kar hasatında
Eşlik edermisin en masum yalanıma?

Yorulmuşum küskünüm desem aşkına
Sessizce gelsem sığınsam yamacına?

Beni anlarmısın anlatsam sana
Çok kötüyüm ölüyorum desem mesela?

Düşüyorum uçurumdan hayata
Hadi uzat ellerini
Düşlerimden yakala

Kirazlar çiçek açsa ben uyansam bahara....

ZEYNEP GÜNGÖR..


DESEM Kİ


Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.

Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

Cahit Sıtkı TARANCI

Nereye Baksam Hasretim Sana-1

Nereye baksam hasretim sana
Suyunu içmediğin ırmak
Üzerinde yürümediğin toprak kalmamış bana
Nereye baksam hasretim sana

Islanmadığımız yağmur
Güneşlenmediğimiz kumsal kalmamış bana
Nereye baksam hasretim sana

Gezmediğimiz bir tek cadde sokak kalmamış bana
Piknikler,denizler,çarşı pazar sen kokuyor
Senden başka hiç bir koku kalmamış bana
Nereye baksam hasretim sana

Kahvaltımdaki tabakta
Çatalımdaki makarnada bile sen varsın
Salataya katılacak bir tek sos bile kalmamış bana
Nereye baksam hasretim sana

Bütün şarkılar bütün filimlerde sen varsın
Dinleyebileceğim bir tek şarkı
Seyredebileceğim bir tek filim kalmamış bana
Nereye baksam hasretim sana

Zamanların ötesine bile geçmiş sesimiz
Hüzünlerimiz gülüşlerimiz
Ağlayabileceğim bir tek hüzün
Gülebileceğim bir tek gülüş kalmamış bana
Nereye baksam hasretim sana

Şeker yedirdiğimiz atlarımı
Gezdiğimiz mekanlarımı anlatsam sana
Ne binebileceğim bir at
Nede gezebileceğim bir mekan kaldı bana
Nereye baksam hasretim sana

Cennet atları gibi gelip geçtin
Ardına bakmadan dolu dizgin
Arkandan bir türlü yetişemedim sana
Ne yolu nede tozu kaldı bana
Nereye baksam hasretim sana

Özel günlerin meğer hepsi seninmiş
Bir tek özel günüm bile kalmamış bana
Nereye baksam hasretim sana

Bırakıp gittin sevgili,bütün zamanlar senin olmuş
Uykuda bile seni düşünmediğim
Bir tek,bir tek dakika bırakmadın bana
Nereye baksam hasretim sana.

Hasan Hüseyin Gömleksiz


Mavi Mavi Sevdim Seni


Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Kalbim şimdi bir sokak çocuğu
Kelebekleri göç etti gönlümün
Issızlaştı hayat sanki
Sanki, sabahı eksik şiirlerimin.
Sanki, gecesi hep kanayan bir yara
Ve sanki, artık hep kanayacak...
Ağlanacak bir aşkın kıyısına vurduysa gözlerim
Çare yok, ağlayacak.
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Kapıları kendime ben açamadım
Ya da yanlış saatlerde bekledim gelmeni
Düşünüyorum da sen gideli ne çok yalnızım..
Sarmaşık aşkın sarısında kaldım, sarılamadım.
Savunamadım seni kimselere
Anlatamadım seni kimselere
Kimsesiz kaldım,En çok da sensiz...
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben..
Sana uyumak,Sana uyanmaktı hayat.
Sıratını geçtim yaşarken korkmadan
Korkumu geçtim cesaretle, ihanetle
Berduş bir yalan masumiyeti öptüm bile bile
Tek sen gitme diye
Sonbahar oldum yaprak yaprak
Ağaç oldum köklerimi unutarak
Tesellisiz bir geceye fırlatıldım
Kalbimi dar kafese kapatarak
İçimdeki bir kanarya
Hiç susmadan ağlayacak
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yakamozlarında yıkadım sevdamı çırılçıplak
Seni sevdiğimi bağırdım mehtabına
Beyazında akladım bulutunun
Mavi mavi sevdim seni içim kan ağlayarak
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim.
Bugün sardunyalarım da açmadı
Belki de küskün renklere
Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
Sensiz soluyorum anlayacağın
Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın,
Var mısın, yok musun?
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak
Aklıma her geldiğinde ağlayarak....

Naşide Göktürk

ADIMLA NASIL BERABERSEM

hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan
koşar gibi yürüyüşün
karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün

hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
uzak uzak yıldızlarla çevrilmiş kainatın
karanlık boşluklarında akıp giderken zaman

adımla nasıl berabersem öylece beraberiz
seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye
gönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat
koltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz
ve sonra her zaman her ölümlüye
aynı şartlar altında kısmet olmıyan
gerçekleri görmenin aydınlığı alınlarımızda

hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın

ATTİLA İLHAN

Özledim

Özledim,
Gülümsemesi eksik olmayan gözlerini
Kış içinde baharı özler gibi özledim
Özledim,
Sabah rüzgarının
Baharın kucaklaştığı,
Ay ışığı bahçelerde
Şarkılar söyleyerek
Aşk çiçekleri toplamayı özledim.
Özledim,
Çim yatağı derenin kenarında
Bana sevmeyi öğreten sözlerini özledim.
Özledim,
Güneşin mor dağlarda batışıyla
Şimdi gülümseyen dünyanın
Karanlıklaşan geceye dönüşmesini sevmezdim
Ben ışığı severdim
Ve seni ışıkta seyretmeyi özledim.


Orhan Erdoğan


ÇOK UZAKLARDASIN

hayatın gölgeleri çöktü üstüme
rüzgarların önünde oyuncak olmuş
mor bulutlarda vefa yok.
tek umut sensin içimde
ama sen,
çok uzaklardasın nafile.




http://www.dailymotion.com/swf/x8rq9k' />http://www.dailymotion.com/swf/x8rq9k' type='application/x-shockwave-flash' width='420' height='339' allowFullScreen='true' allowscripttttttAccess='always'>

[Hata Bildir]

© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.