'Stacy hakkında her şey' adlı kitabımdan herşeyi okuyabilirmisiniz okuyamazmısınız, Orasını ben bilmem siz bilirmisiniz onu da bilmem bildiğim birşey varsa stacy hakkında her şey adlı kitabımın olup olmadığıdır.
Bir kürsü elemanının ortalama ömrünün 1.5 yılını şiir asarak geçirdiğini daha önceki slayt gösterimizde öğrenmiştik.
Aşağıdaki tabloda büyütecimizi kürsü elemanlarına çeviriyoruz. Hangi kürsü elemanı ömrünün kaç yılını şiir asarak geçiriyor:
ASMEN: şiir asmaya 19 yaşında başladı, bu çeneyle 80 yıl yaşar. Demek ki ömrünün 7.5 yılı şiir asmakla geçicek.
ENBESTOFBEBE: şiir asmaya asmen’i tanıdıktan sonra başladı, 32 yaşında. Asmen’in çenesinden 42 yaşına kadar yaşayacağı varsayılıyo. Ömrünün kaç yılını şiir asarak geçirdiğini hesaplamaya bile değmez.
KUDRET: bursa’lı kudret şiir asmaya 5 yaşında başladı. O beş yaşındayken internet ve antoloji olmadığı için her sabah çil horozun ötüşüyle kalkar, odasının kapısına raptiyeyle “gulüüümmmm” yazan şiirler asardı. 47 yaşında internetle tanıştı, 63 yaşında öleceği haberi elimize ulaştığına göre ömrünün sadece 5 ayını şiir asmaya adayabildi.
KELEMARAK: copy/paste’in yaşayan 3 ustasından biri olarak nam saldı. En ünlü kopyaladığı şair nazım hikmettir. 13 yaşında başladığı şiir asma hayatına kendi şiirleri olmadan devam etmektedir. Şiir asabilmek uğruna çalışmayan kelemarak’ın evi istanbul’daki en temiz 3 çöp ev arasında gösterilmektedir.
KUVARSİT: ilk okula giden oğlunun okumayı sökerken karaladığı yazıları kendi şiiri diye asmaktaktadır. Bunlardan en meşhuru ivmesizler adlı şiiridir. Oğlunun fen bilgisi derslerinde tuttuğu notlardan derleyerek yazmıştır. 42 yaşında’dır ve 65 yaşında ölmesi beklenmektedir. Dolayısıyla ömrünün yalnızca 2 senesini şiir asarak geçirecektir.
ÖTEKİ MASLOVA: ünlü şiir şehitlerimizdendir. 9 yaşında başladığı şiir asma hayatına ortalamanın çok üzerinde günde 6 saat şiir asarak 43 yaşında ölene değin devam etmiştir.
Üzülerek bildiriyorum ki senaryodan bir başrol ve bir yardımcı oyuncu olmak üzere 2 oyuncumuz ayrılmış bulunmaktadır.
Ağyar’ ın nişanlısı Osman bey; dizinin sonuna “bu hikaye hayal ürünüdür, gerçeklerle alakası yoktur” yazmadığımız için Juan la yattığını sanarak 4. bölümün setini bastı ve Ağyar’ ı başından vurdu.
Yine dizimizin oyuncularından Mavi ve Beyaz kocası Hüsam tarafından aile içi şiddete maruz kalmıştır.
Hastaneye kaldırılan iki oyuncumuzdan Ağyar yapılan tüm tıbbi müdehalelere rağmen akşam saatlerinde yaşamını yitirmiştir.
Mavi ve Beyaz şu an yoğun bakımda yatmaktadır.
Ağyar’ ın cenazesi yarın öğle namazını müteakip Abraham Sinegogu’ ndan kaldırılacaktır. Kendisine allahtan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Acı kaybımız yüzünden 4. Bölümü atlıyor ve 5. Bölüme geçiyoruz.
fatmani.Yıllardır engebeli ve kıyıya paralel bir hayat yaşıyorum,tanrım bir sevgi kırıntısı istedim çok mu gördün bana,her gece her gece içimden tüm şiirlerimi okurken gözyaşlarımı içime akıttım,suskunluğumu içime gördüm,tüm yaşamak istediğim yaşanmamışlıklarımı yaşamak istedim durdum,lakin senin gözünde kod adı selma’ nın saçındaki bitten farkım yok.yaralandıkça yaralanıyorum,orta doğu ve balkanlardan gelen soğuk hava dalgası tüm benliğimi sardı gibi,niye bu yalnızlıklarımın korkusu,niye mavi gökyüzünden süzülen kar tanesi yüreğimin korkmuşluğu,bulamıyorum,yetmiyor şiirlerin dizeleri artık,kırlarda saçlarımı savura savura koşmak,baharda kuzuları sevmek,petrole bulanan o zavallı martıları temizlemek istiyorum,korkusuzcasına,delicesine,manyakçasına,sadistçesine bir erkek istiyor şu nacizane bedenim ve ruhum.. Korkmuştu Fatma,üşüyordu,çatlamış dudaklarına dudak stiği sürecek biri yoktu yanında,yalnızdı.havada taze bir ceset kokusu vardı.yaprakların hışırtıları baykuş seslerinin arasında sönük kalmıştı.kasvetli hava sanki fatmanın ruhuna iniyordu,dehşeti duydu Fatma,ürperdi.ben bile ürperdim.çok ürperdik.ürperiyoruz..uzun bir süre ürpericez.derken kapının gıcırtısı duyuldu.içeriye fatmanın burnunun üçte biri olan bir kız girdi.fatma ağyarın geldiğini aldı,gözlerinden yanaklarına süzülen tuzlu gözyaşıyla birlikte can kırıntılarınıda yüreğine sakladı Ağyar; nen var fatma? Fatmani; bişi yok canım, ırak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim,petrol üretiminin paylaşılmasını öngören 7 yeni sözleşmeyi onayladığını açıklamış,ona üzüldüm biraz Ağyar; üzme kendini,koy verme,prenalırın büyük büyük amcası,porşevden terörist olmasın iyi bir teröristtir,ona söyleriz hemen hallederler,hayır abla,senin başka bir şeyin var,sanki bedeninin arzu ve ihtiras istemesini,cinselliği başka bahara atmışsın gibi duruyorsun,nen var? Fatma ağyarın kendisi için üzülmesini istemedi,yakın bir zamanda antolojinin yaşı 30 dayanmış dörtgöz dedelerinden biriyle dünya evine girmeye hazırlanan yiğenini kederlere boğamazdı.ağyar pembe kırlara,altın rengi bir sonbahara,beyaz orkidelere layık hayatının baharında bir kızdı,bunu ona yapamazdı Telefon çalar Jude; canım nerelerdesin,kürsüde yoksun? Fatmani; şiir yazamıyorum jude Jude; sıçtık Fatmani; hayır hayır,geçici bir şey bu canım,duygularımın mürekkebi bitti,içimdeki çağlayan sessizliğe büründü,hayal perdemin sisi yaşanmışlıklarımın üzerini örter gibi kızgın,yüreğimin tozlu raflarında ağlıyor içimdeki pelikanlar.. Jude; şiir mi bu fatma Fatmani; hayır gerizekalı duygularım Jude; ya kürsüde olmayınca şiiri ayıramıyorum Fatma; neyse cümlelerimizdeki sanattan yoksunluk beni yordu jude,izninle odama çekilmek istiyorum Jude; öptüm Fatmanın içindeki fırtına dinmezken kürsü ahalisi her zamanki görevlerini yerine getiriyordu. Asmen herif salatasına çatalı batıramayınca,antalojinin unutulanlar kervanına katılmıştı,.kelemarak pilastik memesi olayını unutmuş,yeni şiirlere açmıştı yüreğini,benseno yine kimin kollarında aşkı aradığı belli değildi,fahriserseri oğlu yaşındaki genzonun terbiyesini kontrol ediyor,yakasını ilikliyordu.gaan yine ne astığını bilmiyordu,şiirler kürsüde özenle asılıyor,her yeni şiir kürsü elemanlarını kendin geçirip başka diyarlara götürüyordu,bir kelebeğin kanat çırpışını,dünyaya yeni gelen bir bebekteki plesenta kokusunu,duyuma ulaşmış sumamasunun yüzündeki iğrenç tebessümü fark edebiliyorlardı şiirlerin o büyülü dünyasında,, Derken o geldi… Yeni bir rumuz,yeni bir başkaldırış,beyi bir kendini bilmezlik,Juan Salvador Gonzelez.. Kürsü böyle bir şey görmemişti.rumuzunun çekiciliği,baş harjınde ki o J nin asaleti,kendinden emin harflerin sıralanışı adeta kürü dişilerinin üzerinde güneş gibi doğuyordu.genzonun eli klavyeye gidemez olmuştu,fahriserseri yanında küçüldükçe küçülüyor,juanın kirpik kırpışıyla yerle bir oluyordu.kimdi juan? Juan; slm Suratsız; ayyy meraba,şey,size, şey yani,şiir alır mısınız? duygularımı sunmak istiyorum size Juan; istemez Genzo; siz dük Salvador gonzalez olmalısınız,aristokrat sınıfının önde gelen üyelerinden bir olduğunuzu duldum,bizim gibi ayaktakımının arasında ne işiniz var efendim,önünüzde saygıyla eğilmeyi bedenim adına arz ederim. Juan; mevzu bahis var oluşumun sebebini anlamaya geldim,bana beni anlatacak bir hanımı arıyorum,kendisi antolojinin şairlerinden köylü sınıfından bir hanımmış.. Genzo; efendim ben bir sosyolog olarak buradaki herkesi familyalara ayırdım,size yardımcı olabilirim Juan; adın ne senin bakim Genzo; adım genzo wakabashi efendim,insanları familyalara ayırma sanatı adlı kitabım var Juan; seni şatomda yapacağım baloya davet ediyorum. Genzo; allah razı olsun efendim,çok şükür bi dük beni fark etti Dismal; hoş geldiniz efendim,balo vereceğinizi duydum,çok güzel elektro bağlama çalarım Juan; demek musikiyle ilgileniyorsunuz Dismal; evet efendim,hobilerim arsında en sevdiğimdir ama ben daha çok spor dallarıyla ilgileniyorum,cirit,yağlı güreş,binicilik sporlarında kendimi bulurum Juan; çekiliniz,sevdiğim kadını arıyorum,beni boş muhabbetlerle oyalamayınız Dismal; çekildim efem Benseno; naber tatlım? Juan; fahişeliğin lüzumu yok,belirli seviyede geldiğimi salık veririm Benseno; bizde öyle gelmiştik canım,senin gibi,hayat biri nerden nereye getirdi Juan; sizi nereye getirdiğini bilemiyorum hanımefendi,tek göğsünüzü kapatır mısınız Benseno; ay diğerini katırken açılmış,pardon Ağyar; merhaba efendim Juan; sanki sizi tanıyor gibiyim Ağyar:hayır efendim fatma ablayı tanıyor gibi olmalısınız Juan:hayır ben si.. Ağyar; ısrar ediyorum Juan; amaa.. Ağyar; laf dinle be Juan; evet o isim o isim sanki bana..yoksa o kadın mı,,yaşanmışlıklarımın yaşanmamışlıkları,tanrım nerde o? bana yerini söyle çabuk.. …
Bu nakıs ve mülevves dimağımla abide-i timsal-i edep olan iş bu yüreği kadar pak sahifenin sahibesi/sahibi karşısında mürekkep kurur, klavye yazmaz ve dahi parmaklarımız basmaz, basamaz. haddim değil..
nasıl ki veli veliyi tekkede, hacı hacıyı mekkede, deli deliyi dakkada bulursa aha bu da karşıma ööle çıktı antolojide..anası bunu sütü gelmediği için antoloji merdivenlerine bırakmış. o da kendini baykuş yavrusu sanıyo. normal bi insanda kelime dağarcığı bulunur, bunda database var..
sanırım ameliyatla bazı sinirlerini aldırmış. çünkü ne alınması var ne gocunması..gerçi bu çok iyi bir özellik.samimi bi deli işte. kendini olduğundan farklı göstermeye çalışmıyo en azından. yoksa o da kürsüde sürekli şiir asıp duran bir eleman olacaktı.
kimileri onu kız sanıyo, kimileri erkek..gerçek olansa kendisinin de dediği gibi namuslu bi top olması sanırım. hissiyatı kuvvetli, anlayışı kıt biraz..şair ve şiir isimlerine olan takıntısı nerden geliyo bunu anlamadım ama..hele hele şiirde şekilciliği tamamen yanlış anlaması ve şiirleri üçgen, kare gibi formatlarda incelemesi ise apayrı bir mevzu..sevişme eylemini ise insanların kol kola girip, susam sokağının fragmanındaki çocuklar gibi neşe içinde koşuşturmak sanıyo olsa gerek ki sürekli dilinde...garip adetleri olan şu küçük afrika ülkelerinden birinden gelmiş gibi bir hali var biraz da. hani birbirlerinin yüzüne tükürmenin büyük saygı ifadesi olduğu ülkelerden..işte bu yüzden birilerinin suratına oturmanın karşısındakine saygı ifadesi olduğunu düşünüyor bence..
yazıma burda son verirken inanıyorum ki şu satırları okuduğunda gözlerinden iki damla yaş süzülcek yavrucağın. dedim ya hissiyatı kuvvetli diye.hadi hep beraber sarılalım ona. ve onu ne kadar sevdiğimizi haykıralım. 1 mayıs alanlarına dönsün kürsü.. haydi..kardeşlik için. haydii..birliktelik için.. daha iyi bir dünya için..yaşanılası ne varsa onun için.. yokolmaya yüz tutmuş catetta carettalar için. yağmur ormanları ve sokak çocukları için..hadi benimle birlikte söyleyin siz de:
WE ARE THE WORLD WE ARE THE CHILDREN. WE ARE THE ONES WHO MAKE A BRİGHTER DAY SO LETS START GIVING..
(nooluyo oolm.nerden geldik bu noktaya hiç anlamadım he)
walla onu anlayan biri varsa bana da anlatsın buna kendisi de dahil :) hiçbişeyi belli değil ismi şehri adı cinsi ve hatta çoğu kişi virüs olduğunu düşünüyo.... ilginç bi kişilik... kürsüye geldiğinde tüm ilgiler onda oluyo... herşeye bi cevabı var... anormalin teki işte... uzun ve sivri dilli..., bana bulaşmadığı sürece çok komik :))))))
stacy ve sungape hakkında herhangibirşeyler stacy serbest kürsünün oluşturduğu bir virüstür... kişiler stacy ye kızar oysa asıl suçlu kendileridir...asosyal insanların topluluğu der stacy serbest kürsü için... haksız olduğunu söylemek ise çok zor... küfretmemesi en güzel huyudur... kimseye boyun eğmez... kimseye aman vermez... aklı başındadır düşünülenin aksine... sabır küpüdür zeka küpüdür... insanları sinir etmesiyle antoloji.com un en ünlü üyesi olmayı başarmıştır... o bir ajdar o bir mehmet ali o bir tülin ile canerdir... seveni az düşmanı çoktur ama stacy bu istatisliği de tutmayarak kendisinin nasıl bir dava insanı olduğunu ıspatlamıştır...
Stacy_lix_felix serisi(di oricınıl) Hazırlayan ve sunan:stacy Kadro:işe_yaramaz,kıvılcım,fatmani,sungape,bora abi(nora abla) ve stacy Konuk; izer ve eomer eşşeği Her haklı saklı olmasına rağmen bir tek sungape asabilir.
SEVGİLİ GÜNLÜK; Bugün kürsü aşıkları işe_yaramaz ve kıvılcımın evlerine gittim.evlendikten sonra kürsüden ellerini eteklerini çektiler,giresunun şirin mi şirin fındıkçı kasabasına yerleştiler.ikisinide çok sevdiğimden(? !) aramızdaki bağları koparmamaya karar verdim.beni sevinç içinde ellerinde sopa,balta,çekiç,keser vb şeylerle karşıladılar.bu sevgi seli karşısında çok heyecanlandım,gözlerim yaşardı,dayanamadım salya sümük ağladım.burnumu işe_yaramazın kıskançlığı yünden kıvılcımın giydiği fistana sildim.sonra beni evlerine götürdüler.her halde gitmemden korkmuş olacaklar ki ellerimi ayaklarımı bağladılar.BİR DE BAKTIM NE GÖREYİM.bunların bi yıllık evlilikleri boyunca 9 dene boy boy aşk meyvesi çocuk yapmışlar.yavrularım diyip sarıldım hepsine.dedim ki:”ulen sen ne çakal herifsin biz seni fındık kırıyo sanarken senin kırmadığın ceviz kalmamış”.hepimizi kandırmış valla.ayyy o çocuklar ne çete valla kızın südüğünü kulaklarından getiriyolar.işte böle sevgi yumağı olduk yuvarlana yuvarlana mutağa geçtik.kıvılcım bütün hünerini sergilemiş.büssürü çeşit vardı sofrada.fındık çorbası,fındık oturtma,fındık pilavı,fındık salatası ve fındıkbastı.bu arada işe_yaramaz dışarı odun kesmeye gitti.bi işe yaradığını gördüm ben böle şoklardayım dabi. O gitti ben ne var ne yok mideye indiriyorum.artık patlıcam kafamı kaldırdım kıvılcım karşımda ağladı ağlayacak.İŞTE O AN BİRŞEYLERİN YANLIŞ GİTTİĞİNİ ANLADIM. Ben bilmiyormuşum meğer kader eline 3 numaralı şişi almış Selanik örüyomuş bu delüler gibi birbirini seven çiftimizin.kıvılcımı dinlemeye başladım.O GÜN..O GECE…işe_yaramaz içip içip eve gelmiş..çekmiş bizim taze gelini kenara..bağııra bağıra..”sen bana yalan söyledin, Archimed denilen bi adamla seni açık hava basıncını ölçerken görmüşler,bu çocukların 4,5u onun değil mi”demiş.(ay ohha falan oldum hatta çüşşş resmen..namuslu bir fizikçiye atılacak iftira mı bu.) kıvılcım yıkıldı tabi.(archimed yaşıyo mu ki aldatsın yaşasa mutlaka aldatırdı biliyorum ben) teselli ettim…”kızım bak o işe yaramaz herife uyma,bozma yuvanı,sıra sıra dokuz çocuk,biri karnında,biri midende,deymez “dedim.beni kırmadı.barıştırdım bunları.kaldığımız yerden devam ettik.fındık yedik fındık sıçtık. Bana Giresun hatırası fındıktan yapılmış tesbih verdiler.onore falan oldum dabi.dedim her güzel şeyin bi sonu var haydi ben evime gidiyorum ve onları saadet dolu yuvalarında bırakarak eomer eşeğine bindim ve evimin yolunu tuttum.tam Kızılay meydanından geçtim,eşekle birlikte metroya binecem..Bİ BAKTIM FATMANİ VE YOLCUSU.Ahaaa! “ooooo nerelerdesin kiz meşhur yolcu bu mu(ammada çirkinmiş) ” dedi stacy fatmaniye… “bi saniye bekle stacy e bişiler sölicem “dedi fatmani yolcuya… “tabi sen iste sonsuza kadar beklerim.”dedi yolcu fatmaniye “valla stacy şiir kitabım çıktı,ığdırda imza günüm var,hayranlarımla buluşacağım”dedi fatmani stacy e… “Iğdır türkiyede mi”dedi stacy fatmaniye… (fatmani stacynin pirinç kadar beyni olmadığını o gün anladı) “müsadenle bizim acelemiz var..hadi yolcu yolunda gerek” dedi fatmani stacy e… “e eyü hadi başbaş” dedi stacy fatmaniye… “bu yolcuda bişiye benzemiyo “dedi stacy stacy e… Nese eve geldim.bi yalnızlık çöktü.içim bi tuaf,hava basık,karla karışık yağmur yağıyor,hoyrat hoyrat esen rüzgar,odada tuaf karartılar,arkamdan gelen belli belirsiz sesler, Cinler,periler,içine şeytan girmiş yayıncı n.hanım. DEDİM İNTEHAR MI EDEYİM,ZAMAN GEÇSİN.sonradan vazgeçtim.kim gidip eczaneden ilaç alacak,mutfaktan bi bardak su alıp hepsini içecek,yatağa uzanıp gözlerini tavana dikip ölümü bekleyecekte ölecek..o hoooo o zamana kadar izer şiir yazmayı öğrenir. Kürsüye baktım…heç şiir yazan yok…of allahım of…dayanamadım sungape i aradım.gel dedim kıraathanede satranç oynayalım.gittim onu evinden almaya..o zaten benim evde odamdaymış..tekrar geri döndüm.. gettik oynadık..yendim dabi..ağzını burnunu da dağıttım.dayanamadı ağladı.o ağlayınca dayanamadım ben de ağladım.ben ağladım..o ağladı..tüm Türkiye bizimle ağladı…herkes ellerini kenetlemiş..mumlar yakılmış..çanakkale türküsünü sölüyolar hep bir ağızdan.…getirdim eve sungapeciğimi..yatırdım yatağa..çoraplarını çıkardım..ilgi şevkat ne bulduysam gösterdim.ninni söledim..kitap okudum..uyudu sonunda alnından öpüp çıktım sonra kendi odama geçiyim dedim tekrar girdim odaya.yalniz kaldım mı şimdi? ? ? ? ..üşüyor muyum ne..yok bu sefer terliyorum… Niye terliyorum…çünkü heyecanlıyım…niye heyecanlıyım çünkü HOLLANDADAN NORA ABLAM(YANİ ESKİ BORA ABİM) ARIYO…neler olmuş neler..benim heç bişiden haberim yok…BENİM BU BORA ABİM PARDON NORA ABLAM İKİ CİNSİYETİNDEDE HEÇ GÜN YÜZÜ GÖRMEDİ…nişanlısı adanalı pamuk tüccarı abdülkadir receple tartışmışlar…dedim “ne oldu kız”. “ay” dedi.”sorma cinsel yaşantımız çok monoton…recep hiçbir fanteziye açık değil..açık olmadığı gibi sürekli çevrimdışı…sen ilgiden anlarsın ne yapabilirim ben”dedi.hemen izerin numarasını verdim.yardım ettiğim için çok mutlu oldum… İşte günlük bugün çookk yoruldum.. Başka bi zaman..tekrar görüşmek üzere.. Sevgi saygı en içten iyi niyet ve arzularla çok ilgili stacy…
Bana güvenmeyin, sizi sevdiğimi söylediğim zamanlarda bile. Hiçbir zaman yalnızca birinize ait olmayacağım. Aldanmayın sarılmalarıma, sevişmelerime, koynunuzda kıvrılıp uyumalarıma. Diğerlerinin arasından birisiniz sadece.
10.12.2013 - 03:04
'Stacy hakkında her şey' adlı kitabımdan herşeyi okuyabilirmisiniz okuyamazmısınız,
Orasını ben bilmem siz bilirmisiniz onu da bilmem bildiğim birşey varsa stacy hakkında her şey adlı kitabımın olup olmadığıdır.
05.12.2007 - 23:52
Bir kürsü elemanının ortalama ömrünün 1.5 yılını şiir asarak geçirdiğini daha önceki slayt gösterimizde öğrenmiştik.
Aşağıdaki tabloda büyütecimizi kürsü elemanlarına çeviriyoruz. Hangi kürsü elemanı ömrünün kaç yılını şiir asarak geçiriyor:
ASMEN: şiir asmaya 19 yaşında başladı, bu çeneyle 80 yıl yaşar. Demek ki ömrünün 7.5 yılı şiir asmakla geçicek.
ENBESTOFBEBE: şiir asmaya asmen’i tanıdıktan sonra başladı, 32 yaşında. Asmen’in çenesinden 42 yaşına kadar yaşayacağı varsayılıyo. Ömrünün kaç yılını şiir asarak geçirdiğini hesaplamaya bile değmez.
KUDRET: bursa’lı kudret şiir asmaya 5 yaşında başladı. O beş yaşındayken internet ve antoloji olmadığı için her sabah çil horozun ötüşüyle kalkar, odasının kapısına raptiyeyle “gulüüümmmm” yazan şiirler asardı. 47 yaşında internetle tanıştı, 63 yaşında öleceği haberi elimize ulaştığına göre ömrünün sadece 5 ayını şiir asmaya adayabildi.
KELEMARAK: copy/paste’in yaşayan 3 ustasından biri olarak nam saldı. En ünlü kopyaladığı şair nazım hikmettir. 13 yaşında başladığı şiir asma hayatına kendi şiirleri olmadan devam etmektedir. Şiir asabilmek uğruna çalışmayan kelemarak’ın evi istanbul’daki en temiz 3 çöp ev arasında gösterilmektedir.
KUVARSİT: ilk okula giden oğlunun okumayı sökerken karaladığı yazıları kendi şiiri diye asmaktaktadır. Bunlardan en meşhuru ivmesizler adlı şiiridir. Oğlunun fen bilgisi derslerinde tuttuğu notlardan derleyerek yazmıştır. 42 yaşında’dır ve 65 yaşında ölmesi beklenmektedir. Dolayısıyla ömrünün yalnızca 2 senesini şiir asarak geçirecektir.
ÖTEKİ MASLOVA: ünlü şiir şehitlerimizdendir. 9 yaşında başladığı şiir asma hayatına ortalamanın çok üzerinde günde 6 saat şiir asarak 43 yaşında ölene değin devam etmiştir.
14.11.2007 - 15:53
olay olay olay birisi kendisi:P
hiper komik....
13.11.2007 - 23:42
hafif manyak kendileri
10.11.2007 - 19:35
FATMA VE DÜNYASI FANATİKLKERİNE
Üzülerek bildiriyorum ki senaryodan bir başrol ve bir yardımcı oyuncu olmak üzere 2 oyuncumuz ayrılmış bulunmaktadır.
Ağyar’ ın nişanlısı Osman bey; dizinin sonuna “bu hikaye hayal ürünüdür, gerçeklerle alakası yoktur” yazmadığımız için Juan la yattığını sanarak 4. bölümün setini bastı ve Ağyar’ ı başından vurdu.
Yine dizimizin oyuncularından Mavi ve Beyaz kocası Hüsam tarafından aile içi şiddete maruz kalmıştır.
Hastaneye kaldırılan iki oyuncumuzdan Ağyar yapılan tüm tıbbi müdehalelere rağmen akşam saatlerinde yaşamını yitirmiştir.
Mavi ve Beyaz şu an yoğun bakımda yatmaktadır.
Ağyar’ ın cenazesi yarın öğle namazını müteakip Abraham Sinegogu’ ndan kaldırılacaktır. Kendisine allahtan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Acı kaybımız yüzünden 4. Bölümü atlıyor ve 5. Bölüme geçiyoruz.
Haftaya Perşembe saat 16:30
08.11.2007 - 12:25
FATMANİ VE DÜNYASI; TEKEDİLMİŞLİK VE YENİ BİR AŞK
(2.BÖLÜM)
fatmani.Yıllardır engebeli ve kıyıya paralel bir hayat yaşıyorum,tanrım bir sevgi kırıntısı istedim çok mu gördün bana,her gece her gece içimden tüm şiirlerimi okurken gözyaşlarımı içime akıttım,suskunluğumu içime gördüm,tüm yaşamak istediğim yaşanmamışlıklarımı yaşamak istedim durdum,lakin senin gözünde kod adı selma’ nın saçındaki bitten farkım yok.yaralandıkça yaralanıyorum,orta doğu ve balkanlardan gelen soğuk hava dalgası tüm benliğimi sardı gibi,niye bu yalnızlıklarımın korkusu,niye mavi gökyüzünden süzülen kar tanesi yüreğimin korkmuşluğu,bulamıyorum,yetmiyor şiirlerin dizeleri artık,kırlarda saçlarımı savura savura koşmak,baharda kuzuları sevmek,petrole bulanan o zavallı martıları temizlemek istiyorum,korkusuzcasına,delicesine,manyakçasına,sadistçesine bir erkek istiyor şu nacizane bedenim ve ruhum..
Korkmuştu Fatma,üşüyordu,çatlamış dudaklarına dudak stiği sürecek biri yoktu yanında,yalnızdı.havada taze bir ceset kokusu vardı.yaprakların hışırtıları baykuş seslerinin arasında sönük kalmıştı.kasvetli hava sanki fatmanın ruhuna iniyordu,dehşeti duydu Fatma,ürperdi.ben bile ürperdim.çok ürperdik.ürperiyoruz..uzun bir süre ürpericez.derken kapının gıcırtısı duyuldu.içeriye fatmanın burnunun üçte biri olan bir kız girdi.fatma ağyarın geldiğini aldı,gözlerinden yanaklarına süzülen tuzlu gözyaşıyla birlikte can kırıntılarınıda yüreğine sakladı
Ağyar; nen var fatma?
Fatmani; bişi yok canım, ırak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim,petrol üretiminin paylaşılmasını öngören 7 yeni sözleşmeyi onayladığını açıklamış,ona üzüldüm biraz
Ağyar; üzme kendini,koy verme,prenalırın büyük büyük amcası,porşevden terörist olmasın iyi bir teröristtir,ona söyleriz hemen hallederler,hayır abla,senin başka bir şeyin var,sanki bedeninin arzu ve ihtiras istemesini,cinselliği başka bahara atmışsın gibi duruyorsun,nen var?
Fatma ağyarın kendisi için üzülmesini istemedi,yakın bir zamanda antolojinin yaşı 30 dayanmış dörtgöz dedelerinden biriyle dünya evine girmeye hazırlanan yiğenini kederlere boğamazdı.ağyar pembe kırlara,altın rengi bir sonbahara,beyaz orkidelere layık hayatının baharında bir kızdı,bunu ona yapamazdı
Telefon çalar
Jude; canım nerelerdesin,kürsüde yoksun?
Fatmani; şiir yazamıyorum jude
Jude; sıçtık
Fatmani; hayır hayır,geçici bir şey bu canım,duygularımın mürekkebi bitti,içimdeki çağlayan sessizliğe büründü,hayal perdemin sisi yaşanmışlıklarımın üzerini örter gibi kızgın,yüreğimin tozlu raflarında ağlıyor içimdeki pelikanlar..
Jude; şiir mi bu fatma
Fatmani; hayır gerizekalı duygularım
Jude; ya kürsüde olmayınca şiiri ayıramıyorum
Fatma; neyse cümlelerimizdeki sanattan yoksunluk beni yordu jude,izninle odama çekilmek istiyorum
Jude; öptüm
Fatmanın içindeki fırtına dinmezken kürsü ahalisi her zamanki görevlerini yerine getiriyordu.
Asmen herif salatasına çatalı batıramayınca,antalojinin unutulanlar kervanına katılmıştı,.kelemarak pilastik memesi olayını unutmuş,yeni şiirlere açmıştı yüreğini,benseno yine kimin kollarında aşkı aradığı belli değildi,fahriserseri oğlu yaşındaki genzonun terbiyesini kontrol ediyor,yakasını ilikliyordu.gaan yine ne astığını bilmiyordu,şiirler kürsüde özenle asılıyor,her yeni şiir kürsü elemanlarını kendin geçirip başka diyarlara götürüyordu,bir kelebeğin kanat çırpışını,dünyaya yeni gelen bir bebekteki plesenta kokusunu,duyuma ulaşmış sumamasunun yüzündeki iğrenç tebessümü fark edebiliyorlardı şiirlerin o büyülü dünyasında,,
Derken o geldi…
Yeni bir rumuz,yeni bir başkaldırış,beyi bir kendini bilmezlik,Juan Salvador Gonzelez..
Kürsü böyle bir şey görmemişti.rumuzunun çekiciliği,baş harjınde ki o J nin asaleti,kendinden emin harflerin sıralanışı adeta kürü dişilerinin üzerinde güneş gibi doğuyordu.genzonun eli klavyeye gidemez olmuştu,fahriserseri yanında küçüldükçe küçülüyor,juanın kirpik kırpışıyla yerle bir oluyordu.kimdi juan?
Juan; slm
Suratsız; ayyy meraba,şey,size, şey yani,şiir alır mısınız? duygularımı sunmak istiyorum size
Juan; istemez
Genzo; siz dük Salvador gonzalez olmalısınız,aristokrat sınıfının önde gelen üyelerinden bir olduğunuzu duldum,bizim gibi ayaktakımının arasında ne işiniz var efendim,önünüzde saygıyla eğilmeyi bedenim adına arz ederim.
Juan; mevzu bahis var oluşumun sebebini anlamaya geldim,bana beni anlatacak bir hanımı arıyorum,kendisi antolojinin şairlerinden köylü sınıfından bir hanımmış..
Genzo; efendim ben bir sosyolog olarak buradaki herkesi familyalara ayırdım,size yardımcı olabilirim
Juan; adın ne senin bakim
Genzo; adım genzo wakabashi efendim,insanları familyalara ayırma sanatı adlı kitabım var
Juan; seni şatomda yapacağım baloya davet ediyorum.
Genzo; allah razı olsun efendim,çok şükür bi dük beni fark etti
Dismal; hoş geldiniz efendim,balo vereceğinizi duydum,çok güzel elektro bağlama çalarım
Juan; demek musikiyle ilgileniyorsunuz
Dismal; evet efendim,hobilerim arsında en sevdiğimdir ama ben daha çok spor dallarıyla ilgileniyorum,cirit,yağlı güreş,binicilik sporlarında kendimi bulurum
Juan; çekiliniz,sevdiğim kadını arıyorum,beni boş muhabbetlerle oyalamayınız
Dismal; çekildim efem
Benseno; naber tatlım?
Juan; fahişeliğin lüzumu yok,belirli seviyede geldiğimi salık veririm
Benseno; bizde öyle gelmiştik canım,senin gibi,hayat biri nerden nereye getirdi
Juan; sizi nereye getirdiğini bilemiyorum hanımefendi,tek göğsünüzü kapatır mısınız
Benseno; ay diğerini katırken açılmış,pardon
Ağyar; merhaba efendim
Juan; sanki sizi tanıyor gibiyim
Ağyar:hayır efendim fatma ablayı tanıyor gibi olmalısınız
Juan:hayır ben si..
Ağyar; ısrar ediyorum
Juan; amaa..
Ağyar; laf dinle be
Juan; evet o isim o isim sanki bana..yoksa o kadın mı,,yaşanmışlıklarımın yaşanmamışlıkları,tanrım nerde o? bana yerini söyle çabuk..
…
ikinci bölümün sonu…
05.11.2007 - 15:14
Bu nakıs ve mülevves dimağımla abide-i timsal-i edep olan iş bu yüreği kadar pak sahifenin sahibesi/sahibi karşısında mürekkep kurur, klavye yazmaz ve dahi parmaklarımız basmaz, basamaz. haddim değil..
30.10.2007 - 15:39
ant. de en yüksek aşama olan nirvana ya ulaştığını tahmin ediyorum... siz gelirken ben gidiyodum olm gibi bi durumu mevcut...
29.10.2007 - 20:04
yeni yazmışlar bunu :) yani benden öncekini..iyi adammış da ağzı az biraz bozukmuş..
27.10.2007 - 14:24
seviyorum onunla takışmayı.........sakın ona sinir olduğumu düşünmeyin...güldürüyor beni...teşekkürler :)))
08.03.2007 - 14:40
... orgulhosamente sós
24.02.2007 - 17:42
nasıl ki veli veliyi tekkede, hacı hacıyı mekkede, deli deliyi dakkada bulursa aha bu da karşıma ööle çıktı antolojide..anası bunu sütü gelmediği için antoloji merdivenlerine bırakmış. o da kendini baykuş yavrusu sanıyo. normal bi insanda kelime dağarcığı bulunur, bunda database var..
sanırım ameliyatla bazı sinirlerini aldırmış. çünkü ne alınması var ne gocunması..gerçi bu çok iyi bir özellik.samimi bi deli işte. kendini olduğundan farklı göstermeye çalışmıyo en azından. yoksa o da kürsüde sürekli şiir asıp duran bir eleman olacaktı.
kimileri onu kız sanıyo, kimileri erkek..gerçek olansa kendisinin de dediği gibi namuslu bi top olması sanırım. hissiyatı kuvvetli, anlayışı kıt biraz..şair ve şiir isimlerine olan takıntısı nerden geliyo bunu anlamadım ama..hele hele şiirde şekilciliği tamamen yanlış anlaması ve şiirleri üçgen, kare gibi formatlarda incelemesi ise apayrı bir mevzu..sevişme eylemini ise insanların kol kola girip, susam sokağının fragmanındaki çocuklar gibi neşe içinde koşuşturmak sanıyo olsa gerek ki sürekli dilinde...garip adetleri olan şu küçük afrika ülkelerinden birinden gelmiş gibi bir hali var biraz da. hani birbirlerinin yüzüne tükürmenin büyük saygı ifadesi olduğu ülkelerden..işte bu yüzden birilerinin suratına oturmanın karşısındakine saygı ifadesi olduğunu düşünüyor bence..
yazıma burda son verirken inanıyorum ki şu satırları okuduğunda gözlerinden iki damla yaş süzülcek yavrucağın. dedim ya hissiyatı kuvvetli diye.hadi hep beraber sarılalım ona. ve onu ne kadar sevdiğimizi haykıralım. 1 mayıs alanlarına dönsün kürsü.. haydi..kardeşlik için. haydii..birliktelik için.. daha iyi bir dünya için..yaşanılası ne varsa onun için.. yokolmaya yüz tutmuş catetta carettalar için. yağmur ormanları ve
sokak çocukları için..hadi benimle birlikte söyleyin siz de:
WE ARE THE WORLD
WE ARE THE CHILDREN.
WE ARE THE ONES WHO MAKE A BRİGHTER DAY
SO LETS START GIVING..
(nooluyo oolm.nerden geldik bu noktaya hiç anlamadım he)
17.02.2007 - 12:28
walla onu anlayan biri varsa bana da anlatsın buna kendisi de dahil :)
hiçbişeyi belli değil ismi şehri adı cinsi ve hatta çoğu kişi virüs olduğunu düşünüyo....
ilginç bi kişilik...
kürsüye geldiğinde tüm ilgiler onda oluyo...
herşeye bi cevabı var...
anormalin teki işte...
uzun ve sivri dilli...,
bana bulaşmadığı sürece çok komik :))))))
07.02.2007 - 01:01
stacy ve sungape hakkında herhangibirşeyler
stacy serbest kürsünün oluşturduğu bir virüstür... kişiler stacy ye kızar oysa asıl suçlu kendileridir...asosyal insanların topluluğu der stacy serbest kürsü için... haksız olduğunu söylemek ise çok zor... küfretmemesi en güzel huyudur... kimseye boyun eğmez... kimseye aman vermez... aklı başındadır düşünülenin aksine... sabır küpüdür zeka küpüdür...
insanları sinir etmesiyle antoloji.com un en ünlü üyesi olmayı başarmıştır...
o bir ajdar o bir mehmet ali o bir tülin ile canerdir...
seveni az düşmanı çoktur ama stacy bu istatisliği de tutmayarak kendisinin nasıl bir dava insanı olduğunu ıspatlamıştır...
alkışlıyorum kardeşimi...
26.01.2007 - 16:26
stacy_lix_felix.....................FELİX KLEİN için ayrılan süreyi tamamlamıştır
26.01.2007 - 16:15
14.1.2007 15:02
stacy_lix_felix (15.11.2006 21:29)
Stacy_lix_felix serisi(di oricınıl)
Hazırlayan ve sunan:stacy
Kadro:işe_yaramaz,kıvılcım,fatmani,sungape,bora abi(nora abla) ve stacy
Konuk; izer ve eomer eşşeği
Her haklı saklı olmasına rağmen bir tek sungape asabilir.
SEVGİLİ GÜNLÜK;
Bugün kürsü aşıkları işe_yaramaz ve kıvılcımın evlerine gittim.evlendikten sonra kürsüden ellerini eteklerini çektiler,giresunun şirin mi şirin fındıkçı kasabasına yerleştiler.ikisinide çok sevdiğimden(? !) aramızdaki bağları koparmamaya karar verdim.beni sevinç içinde ellerinde sopa,balta,çekiç,keser vb şeylerle karşıladılar.bu sevgi seli karşısında çok heyecanlandım,gözlerim yaşardı,dayanamadım salya sümük ağladım.burnumu işe_yaramazın kıskançlığı yünden kıvılcımın giydiği fistana sildim.sonra beni evlerine götürdüler.her halde gitmemden korkmuş olacaklar ki ellerimi ayaklarımı bağladılar.BİR DE BAKTIM NE GÖREYİM.bunların bi yıllık evlilikleri boyunca 9 dene boy boy aşk meyvesi çocuk yapmışlar.yavrularım diyip sarıldım hepsine.dedim ki:”ulen sen ne çakal herifsin biz seni fındık kırıyo sanarken senin kırmadığın ceviz kalmamış”.hepimizi kandırmış valla.ayyy o çocuklar ne çete valla kızın südüğünü kulaklarından getiriyolar.işte böle sevgi yumağı olduk yuvarlana yuvarlana mutağa geçtik.kıvılcım bütün hünerini sergilemiş.büssürü çeşit vardı sofrada.fındık çorbası,fındık oturtma,fındık pilavı,fındık salatası ve fındıkbastı.bu arada işe_yaramaz dışarı odun kesmeye gitti.bi işe yaradığını gördüm ben böle şoklardayım dabi.
O gitti ben ne var ne yok mideye indiriyorum.artık patlıcam kafamı kaldırdım kıvılcım karşımda ağladı ağlayacak.İŞTE O AN BİRŞEYLERİN YANLIŞ GİTTİĞİNİ ANLADIM.
Ben bilmiyormuşum meğer kader eline 3 numaralı şişi almış Selanik örüyomuş bu delüler gibi birbirini seven çiftimizin.kıvılcımı dinlemeye başladım.O GÜN..O GECE…işe_yaramaz içip içip eve gelmiş..çekmiş bizim taze gelini kenara..bağııra bağıra..”sen bana yalan söyledin,
Archimed denilen bi adamla seni açık hava basıncını ölçerken görmüşler,bu çocukların 4,5u onun değil mi”demiş.(ay ohha falan oldum hatta çüşşş resmen..namuslu bir fizikçiye atılacak iftira mı bu.) kıvılcım yıkıldı tabi.(archimed yaşıyo mu ki aldatsın yaşasa mutlaka aldatırdı biliyorum ben) teselli ettim…”kızım bak o işe yaramaz herife uyma,bozma yuvanı,sıra sıra dokuz çocuk,biri karnında,biri midende,deymez “dedim.beni kırmadı.barıştırdım bunları.kaldığımız yerden devam ettik.fındık yedik fındık sıçtık.
Bana Giresun hatırası fındıktan yapılmış tesbih verdiler.onore falan oldum dabi.dedim her güzel şeyin bi sonu var haydi ben evime gidiyorum ve onları saadet dolu yuvalarında bırakarak eomer eşeğine bindim ve evimin yolunu tuttum.tam Kızılay meydanından geçtim,eşekle birlikte metroya binecem..Bİ BAKTIM FATMANİ VE YOLCUSU.Ahaaa!
“ooooo nerelerdesin kiz meşhur yolcu bu mu(ammada çirkinmiş) ” dedi stacy fatmaniye…
“bi saniye bekle stacy e bişiler sölicem “dedi fatmani yolcuya…
“tabi sen iste sonsuza kadar beklerim.”dedi yolcu fatmaniye
“valla stacy şiir kitabım çıktı,ığdırda imza günüm var,hayranlarımla buluşacağım”dedi fatmani stacy e…
“Iğdır türkiyede mi”dedi stacy fatmaniye…
(fatmani stacynin pirinç kadar beyni olmadığını o gün anladı)
“müsadenle bizim acelemiz var..hadi yolcu yolunda gerek” dedi fatmani stacy e…
“e eyü hadi başbaş” dedi stacy fatmaniye…
“bu yolcuda bişiye benzemiyo “dedi stacy stacy e…
Nese eve geldim.bi yalnızlık çöktü.içim bi tuaf,hava basık,karla karışık yağmur yağıyor,hoyrat hoyrat esen rüzgar,odada tuaf karartılar,arkamdan gelen belli belirsiz sesler,
Cinler,periler,içine şeytan girmiş yayıncı n.hanım.
DEDİM İNTEHAR MI EDEYİM,ZAMAN GEÇSİN.sonradan vazgeçtim.kim gidip eczaneden ilaç alacak,mutfaktan bi bardak su alıp hepsini içecek,yatağa uzanıp gözlerini tavana dikip ölümü bekleyecekte ölecek..o hoooo o zamana kadar izer şiir yazmayı öğrenir.
Kürsüye baktım…heç şiir yazan yok…of allahım of…dayanamadım sungape i aradım.gel dedim kıraathanede satranç oynayalım.gittim onu evinden almaya..o zaten benim evde odamdaymış..tekrar geri döndüm.. gettik oynadık..yendim dabi..ağzını burnunu da dağıttım.dayanamadı ağladı.o ağlayınca dayanamadım ben de ağladım.ben ağladım..o ağladı..tüm Türkiye bizimle ağladı…herkes ellerini kenetlemiş..mumlar yakılmış..çanakkale türküsünü sölüyolar hep bir ağızdan.…getirdim eve sungapeciğimi..yatırdım yatağa..çoraplarını çıkardım..ilgi şevkat ne bulduysam gösterdim.ninni söledim..kitap okudum..uyudu sonunda alnından öpüp çıktım sonra kendi odama geçiyim dedim tekrar girdim odaya.yalniz kaldım mı şimdi? ? ? ? ..üşüyor muyum ne..yok bu sefer terliyorum…
Niye terliyorum…çünkü heyecanlıyım…niye heyecanlıyım çünkü HOLLANDADAN NORA ABLAM(YANİ ESKİ BORA ABİM) ARIYO…neler olmuş neler..benim heç bişiden haberim yok…BENİM BU BORA ABİM PARDON NORA ABLAM İKİ CİNSİYETİNDEDE HEÇ GÜN YÜZÜ GÖRMEDİ…nişanlısı adanalı pamuk tüccarı abdülkadir receple tartışmışlar…dedim “ne oldu kız”.
“ay” dedi.”sorma cinsel yaşantımız çok monoton…recep hiçbir fanteziye açık değil..açık olmadığı gibi sürekli çevrimdışı…sen ilgiden anlarsın ne yapabilirim ben”dedi.hemen izerin numarasını verdim.yardım ettiğim için çok mutlu oldum…
İşte günlük bugün çookk yoruldum..
Başka bi zaman..tekrar görüşmek üzere..
Sevgi saygı en içten iyi niyet ve arzularla çok ilgili stacy…
Toplam 16 mesaj bulundu