Sefa Genç Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antolo ...

  • tek tanrılı dinler

    03.08.2009 - 15:22

    'ALLAH KATINDA DİN İSLAM'DIR.' (ali imran 19)
    İSLAMDAN BAŞKA BİR DİN YOK TUR HEPSİ SAPIK DİNDİR.
    TEK İLAH SADECE İSLAM'DA VARDIR.DİNLER KELİMESİ KÜFÜRDÜR. İSLAMDAN BAŞKA DİN OLDUĞUNU SÖYLEYEN KAFİR OLUR.

  • münafıkun suresi

    03.08.2009 - 14:42

    MÜNÂFİKUN
    SÛRE-İ ŞERİF'İ

    (63. Sûre)

    (Medine döneminde inmiştir. 11 âyettir.)

    Bismillâhirrahmânirrahîm.

    1. Münafıklar sana geldikleri zaman: 'Senin Allah'ın elçisi olduğuna şâhitlik ederiz.' derler. Allah, senin gerçekten O'nun elçisi olduğunu çok iyi bilir. Ve Allah, münafıkların yalancı olduklarına da şâhitlik ediyor.

    2. Yeminlerini kendilerine bir kalkan yaptılar. Allah'ın yoluna engel oldular. Gerçekten onlar çok kötü bir şey yapıyorlar.

    3. Çünkü onlar, imana girdiler, sonra kâfir oldular. Bunun üzerine kalpleri mühürlendi de, onlar artık anlamaz bir toplum oldular.

    4. Sen o münafıkları gördüğün zaman, kalıpları hoşuna gider ve söylerlerse dediklerine kulak verirsin. Sanki onlar direk olmuş keresteler gibidirler. Ve her gürültüyü, korkularından aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, onun için (kendilerine emniyet etme) onlardan sakın. Allah kahretsin onları! Hakk'tan nasıl çevriliyorlar?

    5. Onlara: 'Geliniz, Resulullah sizin için mağfiret dilesin! ' denildiği zaman, başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.

    6. Onlara (Allah'tan) mağfiret dilesen de dilemesen de onlar için birdir. Allah onları aslâ bağışlamayacaktır. Çünkü Allah fâsıklar topluluğunu doğru yola iletmez.

    7. Onlar: 'Allah'ın Peygamber'inin yanında bulunanlara hiçbir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler! ' diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar bunu anlamazlar.

    8. Derler ki: 'Andolsun, eğer Medine'ye dönersek en üstün olan en zelil olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.' İzzet Allah'ındır, Allah'ın Peygamber'inindir ve bütün müminlerindir. Fakat münafıklar bilmezler.

    9. Ey iman edenler! Ne mallarınız ne evlâtlarınız sizi zikrullahtan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanlardır.

    10. Herhangi birinize ölüm gelip de: 'Ey Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! ' demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin.

    11. Allah, süresi gelip eceli yettiği zaman hiçbir canı aslâ geri bırakmaz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

  • menzil Sultanlar diyarı

    03.08.2009 - 14:40

    iyi günler ben menzil deki dergahta 10 yıl kaldım fakat allaha hamdolsun bizi kurtardı.bu yazdıklarım tamamen oraya yeni gidenler ve gidecekler içindir.muhammed raşit erol efendi zamanında menzil nasip oldu. kendisi çok iyi bir zattı allah için çalışır onun yolunda ilimle meşgul olurdu. kimseden bir menfaat talep etmez gayesi allah rızası idi. amma ne var ki kendisi ahirete göç edince kimseyi oraya vekil kılmadığı halde- çünkü bu yol hakk yoludur burası saltanat kapısı değil- akrabalarından bir kısım oraya sahip çıktı raşit erol efendiden sonra 6 kısma bölndüler.
    tabii şimdi insanlar oraya gittim çook güzel falan der halbuki böyle birşey yok kesinlikle ben gördüğüm için söylüyorum.bir çok hikaye uydururlar çorba var diyor ye ye bitmiyor diyor.zaten bunların işi gücü yemek içmek oraya gidenleri şeyh dedikleri kimsenin uçsuz bucaksız tarlalarında çalıştırırlar. para toplamak en büyük adetleridir. insanlar uydum kalabalıa diyip peşlerine takılıyorlar. şeyhlik makamı babadan oğula vs akrabasına geçecek bir yol değildir kesinlikle.peygamber efendimiz ashabından bir zerre ücret veya sadaka almamış islamın en alii zamannında dahi elinin emeğiyle geçinmiş idi. buradaki insanlar müridinden geçiniyorlar. sorun o zaman ne ile geçiniyor. insanlardan para toplama ile heryeri işgal etmişler buna allahın rıza sı yok tur. sefahat içinde dervişlik olmaz
    zaten bu insanların ne bir kitabı var nede ilmi biri gitti konyada kurdu biri menzili işgaletti biri antepe vs.. madem ilimleri vardı da biz niye görmedik keramet sahibiyiz derler amma oda hikaye çünkü velilerin hiçbiri keramet göstermemiştir çünkü bu vaciptir.ebu bekir sıddık ra hın bir tane kerametini gören yok bunlar ondan daha büyük olduklarını mı iddaa ediyor.
    bu yazı sadece oraya yeni giden iyi niyetli insanlar için ben onların içinden SİGARAyı size söyleyeyim bu insanlar peygam berimiz de içti diyecek kadar sapık kimseler. müslümanın her şeyi temiz olur bunlar ne ozaman. -ağzımda duman gönlümde iman - ottur günahı yok tur - safsatalar vs.....
    daha anlatılacak neler var neler yeni kimseleri allahım kurtarsın
    selam olsun hidayete tabi olanlara! ! ! ! ! ! !

  • mehdi

    03.08.2009 - 14:21

    3. HAZRET-İ İSA ALEYHİSSELÂM

    İsa Aleyhisselâm Allah-u Teâlâ’nın İsrailoğulları’na gönderdiği ve mucizevî bir şekilde doğmuş bir peygamberidir. Kudsî ruhla desteklenmiştir ve Allah-u Teâlâ’nın bir kelimesidir. Kendisinden önce Musa Aleyhisselâm’a verilen Tevrat’ı tasdik etmekle birlikte, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmek üzere gelmiş, muhataplarını Allah-u Teâlâ’nın kulluğuna yönelmeye teşvik etmiştir. Allah-u Teâlâ’nın mütevazi ve seçkin kullarından birisi ve peygamberidir.

    İsa Aleyhisselâm ölmemiş, semâya çekilmiştir. Cesedi ile birlikte semâda yaşamaktadır. Deccâlin fitnesi ile müslümanların iyice bunaldığı bir sırada yeryüzüne inecektir ve icraatlarını gerçekleştirecektir.

    İsa Aleyhisselâm’ın halen sağ olduğuna, âhir zamanda mutlaka yeryüzüne inerek Muhammed Aleyhisselâm’ın şeriatı ile hükmedeceğine ve Allah yolunda mücadele mücahede edeceğine inanmak farzdır.

    Bu husus tevatür derecesine ulaşmış; Kitap, Sünnet ve İcmâ ile sabit olmuştur.

    Ümmet-i Muhammed’in her asırdaki âlimlerinin ileri gelenleri, İsa Aleyhisselâm’ın kıyamete yakın bir zamanda ineceği hakkında icmâ etmişler, muhalefette bulunmamışlardır. Ancak bir takım filozoflar inkâra kalkışmışlardır. Bunda şüphe eden bil’icmâ küfre düşer.

    İsa Aleyhisselâm’ı çok sevmeli ve gelmesini de beklemeliyiz, ancak henüz daha gelmiş değil. Bu yüzden bu çıkanların hepsi sahtedir, yalancıdır, soytarıdır.

    Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyurur:

    “Şüphesiz ki o, kıyametin kopacağını gösteren bir bilgidir.” (Zuhruf: 61)

    İsa Aleyhisselâm’ın yeryüzüne inmesi de kıyametin en büyük ve en bariz alâmetlerinden birisidir. Allah-u Teâlâ kıyametin kopmasından az önce onu gökten indirecektir. Onun belirmesi ile kıyametin kopmasının yakın olduğu anlaşılır.

    “Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce İsa’ya muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o onlara şâhit olacaktır.” (Nisâ: 159)

    İman edecekler amma, imanları makbul değildir. Çünkü zamanın peygamberi o değil. Ancak Resulullah Aleyhisselâm’a yapılan iman makbuldür.

    İsa Aleyhisselâm’ın şâhitlik yapması; “Ben o zamanın peygamberi değilim, ben onlara Resulullah’ı tavsiye etmiştim.”

    O onun geleceğini işaret etmişti, onun emrini dinlemediler, kendi arzularına uydular.

    Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadisi şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

    “Varlığım kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki; bu ümmetten yahudi olsun hıristiyan olsun, kim benim peygamberliğimi duyar da benim getirdiğime iman etmeden ölürse mutlaka cehennemliklerden olur.” (Müslim: 153)

    İman etse müslüman olacak, yahudi veya hıristiyan olmayacak.

    Onun içindir ki Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

    “İbrahim ne yahudi ne de hıristiyandı. Fakat o Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı. Müşriklerden de değildi.” (Âl-i imrân: 67)

    Onun içindir ki İsa Aleyhisselâm’a iman etmeleri onları kurtarmayacaktır. İsa Aleyhisselâm onları Muhammed Aleyhisselâm’a indirilen ahkâma uymaya dâvet edecek, bu dâvete uyan kurtulacaktır.

    Bu ehl-i kitap, âhir zamanda onun nüzulü esnasında hayatta bulunacak olan kitap ehlidir. Yeryüzüne indiği zaman onun vefatından önce bütün ehl-i kitap iman edeceklerdir. O zaman bütün insanlar İslâmiyet’e nâil olacaklar, bir ümmet halinde bulunacaklardır.

    Onlar öyle iştiyakla iman edecekler ki, içlerinden: “Ah, ne olaydı, ben de onu görseydim! ” diyenler çıkacak.

    Nitekim Alman İmparatorluğu’nun ilk Başbakanı Prens Bismark da bu gerçeği ifade etmişti.

    Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ve Kur’an-ı kerim hakkında der ki:

    “Seninle aynı çağda yaşayamadığım için çok üzgünüm ey Muhammed!

    Muallimi ve nâşiri olduğun bu kitap senin değildir, o ilâhidir. Bunun ilâhi olduğunu inkâr etmek, mevcud ilimlerin asılsız olduğunu ileri sürmek kadar gülünçtür.

    Bunun için beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra da göremeyecektir.

    Ben heybetli huzurunda en büyük hürmetle eğilirim.”

    Mehdi Resul ve İsa Aleyhisselâm zamanında gerçeği görerek iman edenler de aynı sözü söyleyecekler. İman ettikçe hatırlanacak.

    Süleyman Ateş; Hazret-i Isa, Hazret-i Mehdi ve Deccâl hakkında kendi zannı ile yanlış bilgiler vererek halkı şaşırtmakta ve küfre kaymalarına sebep olmaktadır.

    Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
    “Allah onu kendi katına yükseltti.” (Nisâ: 158) buyurmaktadır.
    Yaşar Nuri Öztürk ise “Kur’an’daki İslâm” isimli kitabının 600. sayfasında Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın göğe yükselmediğini ve tekrar yeryüzüne indirilmeyeceğini söyleyerek bâtıl inanışını müslümanlara yaymaya çalışmaktadır:

    Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde:
    “Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki; çok sürmez Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak ve mal o kadar çoğalacak ki, onu kabul eden kimse bulunmayacaktır.” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1018)
    Buyurduğu halde Yaşar Nuri Öztürk “Cevap Veriyorum” isimli kitabının 63. sayfasında şunları yazmıştır:

    İsa Aleyhisselâm; kendi zamanına kadar gelen dînî hayatı tazelemiş, kendisinden sonra gelecek olan Ahmed-i Muhtar’ı açıkça ismiyle duyurmuş, fikir ve kanaatları Hatem-ül Enbiyâ Muhammed Aleyhisselâm’a meylettirmiş, göğe yükselmeden önce bütün insanlara en büyük müjdeyi vererek şöyle söylemişti:

    “Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş Tevrat’ı tasdik edip doğrulayan, benden sonra gelecek ve ismi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah’ın size gönderilmiş bir peygamberiyim.” (Saf: 6)

    Görüldüğü üzere İsa Aleyhisselâm, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin geleceğini haber verdiği gibi, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de İsa Aleyhisselâm’ın tekrar gökten inip geleceğini, ümmetine ona uymasını emredip, ne gibi işler yapacağını da bir bir müjdelemiştir.

    İsa Aleyhisselâm’ın kıyamete yakın bir zamanda ineceğine dair Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-in rivayet ettiği bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyururlar:

    “Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki; çok sürmez Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak ve mal o kadar çoğalacak ki, onu kabul eden kimse bulunmayacaktır.” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1018)

    Haçı kırması; kendisinin öldürüldüğünü iddiâ edenlerin yalan söylediklerine, dinlerinin bâtıl, İslâmiyet’in hak olduğuna, kendisinin müslümanlığı meydana çıkarmak gibi icraatla o dinleri iptal etmek için indiğine işarettir. Müslümanlıktan başka din kabul etmeyecektir. Dinleri iptal edilip yeryüzünden kaldırılınca, diğer birçok bâtıl inançların yanında domuz yeme âdetleri de kaldırılmış olacak.

    Cizyeyi kaldırmaktan murad, kâfirlerden onun alınmasının kaldırılıp, İslâm’dan başka hiçbir şeyin kabul edilmemesidir. Çünkü müslümandan cizye alınmaz, zekât alınır.

    Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz diğer bir Hadis-i şerif’lerinde ise şöyle buyurmuşlardır:

    “Vallahi Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak mutlaka inecek ve haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak, genç dişi develer başıboş bırakılarak onlara rağbet edilmeyecek, bütün düşmanlıklar, küsüşmeler ve hasetlikler muhakkak surette kalkacak.

    (İsa Aleyhisselâm) İnsanları mala davet edecek, fakat malı hiç kimse kabul etmeyecektir.” (Müslim: 155)

    Çıkan harplerde çok az insan kalacak. Çünkü üçüncü dünya harbi bitmiş, yahudiler gitmiş, Çinliler yok olmuş, İsa Aleyhisselâm gönderilmiş, birçok hadiseler olmuş, her şey meydanda kalmış.

    Yani dünya yüzünde insan az, mal ve servet çok. Hazineler var, fakat insan yok.

    Câbir bin Abdullah -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:

    “Ümmetimden bir taife, kıyamet gününe kadar hak için muzaffer bir şekilde mücadeleye devam edecektir.

    O zaman Meryem oğlu İsa da iner. Müslümanların emiri ‘Gel bize namaz kıldır! ’ der. Fakat o: ‘Hayır! Allah-u Teâlâ’nın bu ümmete bir ikramı olarak siz birbirinize emirsiniz.’ buyurur.” (Müslim: 155)

    Yani Allah-u Teâlâ’nın ona verdiği lütfu tebeyyün ediyor. “Siz Allah-u Teâlâ’nın Resulü’nün nurunu taşıyorsunuz.” mânâsına gelir.

    İsa Aleyhisselâm dahi onu kabul edecek ve Allah-u Teâlâ’nın tayini olduğu için öne geçmeyecek.

    İsa Aleyhisselâm ki önüne geçmiyor, onun önüne kim geçebilir? Veya karşı gelebilir? Geçtiği zaman durumu ne olur?

    Onun nurunu, onun vekâletini taşıdığı için ulül-azm bir peygamber dahi öne geçemiyor.

    Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

    “İnsanlar arasında Meryem oğlu İsa’ya dünyada ve ahirette en yakın olan benim. Bütün peygamberler kardeştir, bir babanın ayrı kadınlardan doğmuş evlatları gibidir. Dinleri birdir.” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1403)

    Peygamberlerin dinlerinin bir olması, asıl itibariyle aynı olmasını ifade eder. Bu asıl “Tevhid”dir. Aralarındaki ayrılık, gelişen şartlara tâbi olarak ortaya çıkan bazı fürû meselelerindedir.

    Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:

    “O’nun peygamberlerinden hiçbirini ayırmayız.” buyuruyor. (Bakara: 285)

    Onları birbirinden ayırmak emr-i ilâhiye muhalefet etmek demektir.

    Onlar gerçek dinde kardeştir, muteber olan da dinde kardeş olmaktır, karında değil. Eğer karında kardeşlik muteber olsaydı Nuh Aleyhisselâm’ın oğlu da dahil olurdu.

    Aynı zincir, son bakla...

    Yalnız şu var ki, Allah-u Teâlâ Resulullah Aleyhisselâm’ın nurunu Âdem Aleyhisselâm’a taktı. Onun şeref bulması, o nur sayesindedir. O nur bütün peygamberan-ı izam hazeratına geçti. Nur nura gelince bütün âlemleri kapladı. Sonra o nur hangi vekile geçtiyse, yine o aynı âlemlerin nurunu taşıyordu.

    Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz İsa Aleyhisselâm’ın hacc yapacağını Hadis-i şerif’lerinde haber vermişlerdir:

    “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki Meryemoğlu, Hacc veya umre yahut her ikisini birden yapmak için mutlaka Fecc-i Ravhâ’da telbiye getirecektir.” (Müslim: 1252)

    Bu Hadis-i şerif de İsa Aleyhisselâm’ın sağ olduğuna delildir. Âhir zamanda yeryüzüne inecektir.

    Abdullah bin Ömer -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

    “Bir gece rüyamda kendimi Kâbe’nin yanında gördüm. Derken öyle karayağız güzeli bir zat gördüm ki, erkeklerden gördüğüm karayağızların en güzeli! Kulaklarına inmiş öyle saçları vardı ki gördüğüm uzun saçların en güzeli! Saçlarını taramış, üzerlerinden su damlıyordu. İki zâta (yahut iki zâtın omuzlarına) dayanarak beyti tavaf ediyordu. ‘Bu kim? ’ diye sordum. ‘Meryem oğlu Mesih! ’ dediler.

    Sonra birdenbire son derece kıvırcık saçlı, sağ gözü şaşı bir herifle karşılaştım. Zannedersin ki, gözü salkımdan dışarı fırlamış bir üzüm tanesi. ‘Bu kim? ’ diye sordum. ‘Bu da Mesih Deccal’dir’ dediler.” (Müslim: 169)

    Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

    “Benimle İsa Aleyhisselâm arasında bir peygamber yoktur. O inecektir. Gördüğünüz vakit, onu tanıyın:

    Orta boylu, pembeye mâil beyaz tenli, üzerinde iki parçadan ibaret bir takım elbisesi olan bir kimsedir. Islaklık yoksa da, sanki başından su damlar. İslâm üzerine insanlarla savaş edecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır. Onun zamanında Allah, İslâm’dan başka bütün milletleri helâk edecek, Mesih Deccal’i de helâk edecektir.

    Sonra, yeryüzünde sükunet, emniyet meydana gelecektir. O kadar ki arslanlar develerle, panterler ineklerle ve kurtlar kuzularla serbestçe otlayıp geçinecekler, çocuklar da yılanlarla oynayacaklardır.

    İsa Aleyhisselâm kırk yıl yeryüzünde yaşayacak, sonra ölecek, cenazesini de müslümanlar kılacaktır.” (Ebu Dâvud - Hâkim - Ahmed bin Hanbel)

    “Allah’ın düşmanı Deccal, İsa’yı görünce, tıpkı tuzun suda erimesi gibi erir.” (Müslim)

    Zülmaniyet nur ile eriyecek, yok olacak!

    Biz İsa Aleyhisselâm’ı çok severiz ve gelmesini de bekleriz.

    İsa Aleyhisselâm, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in geleceğini haber verdiği gibi, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de İsa Aleyhisselâm’ın geleceğini duyurmuştur.

    Biz de size bu gerçekleri duyurmaya çalışıyoruz ve hemen ona uymanızı tavsiye ediyoruz.

    Ey kardeş!

    Hıristiyan âlemi hakikati arıyor ve bir gün bulacak. Sen de bu bölücüleri, saptırıcıları bırak ve hakikati bul.

    Onlar bölücüler kadar muhalefet edemez. Çünkü o: “İsa geldi! ” der, “Ben onu bekliyordum! ” der, amma bölücü kendi imamını bekler. Onların âkıbeti çok kötü! Çünkü Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz dinden çıkacaklarını ve bir daha dine girmeyeceklerini, onların hayvandan da daha aşağı olduklarını haber veriyor.

    Hıristiyan, İsa Aleyhisselâm’ın gelmesiyle aradığını beklediğini bulmuş olacak ve fakat bölücü dinden çıktığından ötürü, ne arayacak ne de bekleyecek.

    Kurtuluşa ermen için sana bunca Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerle hakikati açıkça beyan ediyoruz.

    Yetmiş iki fırka dalâlette ve cehennemde olduğu için o bir fırkayı bul. Bölücülerin arasında bulunursan; o bir fırkayı bulamadığın gibi, İsa Aleyhisselâm’a uymana da mâni olurlar.

    Yalancı imamlardan size çok bahsettik. Gerçekten bir imam gelecek, fakat fakirin tahminine göre bu zamana daha otuz sene kadar var. Nasibi olan bu hakiki imamı görür. Çıktığı zaman tereddütsüz biat edin.

    Çünkü Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

    “Bakalım imamınız kendinizden olduğu halde Meryem oğlu İsa yanınıza indiği zaman durumunuz nasıl olur? ” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1406)

    Herkes imtihan olacak, böylece iman ile küfür ayrılacak.

    Allah-u Teâlâ kime o lütuf nurunu koymuşsa ona tâbi olacak, kime koymamışsa olmayacak.

    Önümüzde çok büyük hadiseler, çok büyük sıkıntılar, çok büyük harpler var. Şimdiden Hazret-i Allah’a ve Resul’üne sığınmaya bakın.

    Bir Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:

    “Dünyanın geniş vakitlerinde, (yani sıhhat ve servet, asayiş ve emniyet gibi istirahat sebepleri mükemmel olduğu bir zamanda) Cenâb-ı Hakk’a ibadet ve taat ile kendini takdim et ki, muzayakalı bir zamanda seni lütfu ile yad buyursun.” (Ahmed bin Hanbel)

    O gün gelmeden önce tevbe edip Allah-u Teâlâ’ya ve Resulullah Aleyhisselâm’a yönelenlere ne mutlu! O dilediğini dilediği şekilde kurtarır. Bu gibi kimselerin dünyası saadet, ahireti selâmet olur. Çünkü o Hakk ile idi, halk ile değil.

    Hazret-i Allah’a yönelelim, bize O yeter! Kalsak yolunda, gitsek yolunda ölelim inşaallah. Bizim için fayda getirecek budur: Yolunda olalım, yolunda ölelim.

    Allah-u Teâlâ’ya yönelmekten daha güzel bir kale olmaz, O’nun kalesinin harici boşluktur. O kalesine kimi aldıysa hayat vardır, hem de hayat-ı ebediye vardır. Bu bir ikazdır, hatırlatmadır, yöneltmedir. O dilediğine hidayet verir. Dilerse O her felâketten kurtarır.

    Kitapları daima okuyun ve böylece bu devirleri aşmaya bakın!

    hakikat dergisi 123. sayı (aralık 2003)

  • kelime-i tevhid

    03.08.2009 - 14:15

    bu konu hakkında bilgi edinmek isteyen hakikat dergisinin 191. sayısını okusun muhakkak kaçırmayın.kelime-i tevhid hakkında en geniş bilgiyi burda bulabilirsiniz.

    http://www.hakikat.com/anabuay.html

  • kavimlerin helakı

    03.08.2009 - 14:11

    'hiçbir memleket hariç olmamak üzere biz unu ya helak ederiz yada şiddetli bir azapla azaplandırırız.' (ayet-i kerime)
    şuanda helak olmuş kavimleri helak olmalarına sebep olan işleri hepsi aynı anda cereyan ediyor bu kadar küfür için de allah insanları neden helak etmiyor bir düşünün
    'sen aralarında iken allah onlara azap etmez' (ayet-i keime)

  • Güneşin batıdan doğması

    03.08.2009 - 14:03

    6. GÜNEŞİN BATIDAN DOĞMASI

    Kıyametin büyük alâmetlerinden birisi de, Allah-u Teâlâ’nın izni ve emriyle bir defaya mahsus olmak üzere güneşin bir cuma günü battığı yerden doğmasıdır.

    Abdullah bin Amr -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuştur:

    “Kıyamet alâmetlerinden ilk meydana gelecek olanı güneşin battığı yerden doğması ve Dabbe’nin kuşluk vaktinde insanlara (yerden) çıkmasıdır.” (İbn-i Mâce: 4069)

    Bu iki alâmetin arasında uzun bir zaman olmayacaktır.

    Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde güneşin batıdan doğduğunu gördüklerinde yeryüzü halkının tevbelerinin kabul edilmeyeceğine hükmederek şöyle buyurur:

    “Rabb’inin bazı âyetleri (mucizeleri) geldiği gün, kişi daha önce inanmamışsa veya imanında bir hayır kazanmamışsa, imanı ona hiç fayda sağlamaz.” (En’âm: 158)

    Öyle mucizeler ki inanmayanların pişmanlık ve tevbeleri hiçbir fayda vermediği gibi, kurtulmak için dünya dolusu altın verseler kabul edilmeyecektir.

    Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen diğer bir Hadis-i şerif’lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

    “Güneş battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmayacaktır. O battığı yerden doğduğu zaman bütün insanlar iman edecek, fakat o gün daha evvelden iman etmeyen, yahut imanında bir hayır kazanamayan hiç kimseye imanı fayda vermeyecektir.” (Müslim: 157)

    Önceden iman etmeyen bir kâfirin güneş batıdan doğduktan sonra iman etmesinin fayda vermemesi, can boğaza geldiği zaman edilen imanın hükmü gibidir.

    Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir gün güneşin battığı bir sırada Ebu Zerr -radiyallahu anh-e:

    “Güneş nereye gider bilir misin? ” diye sordu. “Allah ve Resul’ü bilir! ” demesi üzerine şöyle buyurdu:

    “Güneş gider, arşın altında secde eder ve tekrar doğmak için izin ister, izin verilir. Bir gün gelir secde edip izin ister, fakat secdesi kabul edilmeyip izin verilmez. Ona: ‘Geldiğin yere git battığın yerden doğ! ’ denilir. O da battığı yerden doğar.” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1321 - Müslim: 159)

    Güneşin âdeti hilâfına battığı yerden doğması, gökte meydana gelecek acaib alâmetlerin ilkidir.

    hakikat dergisi 123. sayı (aralık 2003)

  • Cüneyd i Bağdadi

    03.08.2009 - 13:57

    'ARAMAKLA BULUNMAZ AMMA BULANLARIN HEPSİ ARAYANLARDIR' (cüneydi bağdadi hz)

  • dinde fırkalara ayrılmak

    03.08.2009 - 13:55

    52. Şüphesiz sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O hâlde benden korkun.

    53. Amma ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.

    54. Şimdi sen onları bir süreye kadar kendi sapıklıkları ile başbaşa bırak.

    55. Kendilerine servet ve oğullar vermekle zannediyorlar mı ki,

    56. Onların iyiliklerine koşuyoruz? Hayır onlar işin farkında değiller.

    mü'minun suresi (52-56)

Toplam 9 mesaj bulundu