1
beni burada arama anne
kapıda adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne
ağlama
kaç zamandır yüzüm tıraşlı
gözlerim şafak bekledim
uzarken ellerim
kulağım kirişte
ölümü özledim anne
yaşamak isterken delice
2
bugün görüş günü
günlerden salı
ıslak
sarı bir yağmur
ülkemin neresine bakarsa ay
orada yitik bir anne ağlıyor
sen aralıyorsun yağmuru
acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini
sonra bir umut koşuyorsun
yüreğin avcunda
ısırırken
çırpıntı gözlerini
ah verebilseydim keşke
yüreği avcunda koşan
herbir anneye
tepeden tırnağa oğula
ve kıza kesmiş
bir ülkeyi armağan
koşma anne
birdenbire batacak olan
düş denizinde yarattığın umut sandalıdır
oysa benim için gece
ışık hızıyla koşan
kısa ve soğuk bir zamandır
bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak
uykusuz
yorgun
ve korkak
3
sanırım baytardı
yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken
ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor
boşver hipokrat amca
üzülme ne olur
sen de anne
sen de üzülme
hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi
ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim
ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim
korkak kahraman gecelerimi
düşlerimle sınırsız
diretmişliğimle genç
şaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine
usulca açılıverdi
yanağımda tomurcuk
pir sultan’ı düşün anne
şeyh bedrettin’i
börklüce’yi
torlak kemal’i düşün anne
hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde
utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının
onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen
ince bilekli çıplak ayaklı tanya’nın
deniz’i düşün anne
her mayıs şafağında uzun
uzun döverken darağaçlarını
ve o şafaktan doğma
onbir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları
insanları düşün anne
düşün ki yüreğin sallansın
düşün ki o an
güneşli güzel günlere inanan
mutlu bir yusufçuk havalansın
4
sıcak omuzlar değerken omzuma
buz üstünde yürüdüm yıllar boyu
bayraklar ve türkülerle
kopunca memelerinden o mükemmel yaşama
kurşunlar sıktılar alnıma
açık alanlarda ağır
kartalların konup kalktığı
yalçın kayalardan biriydim
ölüp dirildim yeniden
güneşli güneşsiz akşamlarda
mutlu yarınlar adına
özgürlük adına ekmek adına
üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin
dirilip dönmesin diye hiroşimalar
tahtadan atların boynuna çıplak
ölümlerle yatmasın diye çocuklar
aç gözlerle bakmasın diye çocuklar
kardeşlik adına
havadaki kuş denizdeki balık adına
yürüdüm yıllar boyu
dönüp bakmadım arkama
ıraktı gözlerim çok ırak
izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda
kalsa da silinir gider
yalnızca bir ağıt gibi çakılır
ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer
5
tören adımlarıyla ölmek
ne garip şey anne
kanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum
bütün gözler üstümde
sürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun
masa üstünde üşüyen bir sigara
yanında küçücük bir cam bardak
içinde rengi bu gecenin
cılız titrek bir kibrit
kağıt kalem
sandalye
geride flu
yağlı
büküm büküm bir ip
ve çingene kuralına uygun
değişmez dekoru mudur
idam mahkumunun
6
kırılacak cammışım gibi davranıyorlar
yüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün
oysa birazdan boynumu kıracaklar
pul pul dökülecek yaz siyasi eylül’ün
ben ölümü asıl az ötede titreyen
çingenenin kara killi ellerinde gördüm
anladım ki küllenen sigaradır
soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm
yani benim güzel annem
alacaşafağında ülkemin
yıldız uçurmak varken
oturup yıldızlar içinde
kendi buruk kanımı içtim
7
ne garip duygu şu ölmek
öptüğüm kızlar geliyor aklıma
bir açıklaması vardır elbet
giderken darağacına
8
geride
masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem
bağışla beni güzel annem
oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana
elleri değsin istemedim
gözleri değsin istemedim
ağlayıp koklayacaktın
belki bir ömür taşıyacaktın koynunda
usul adımlarla yürüdüm ömrümü
karşımda kurum kurum-laşan darağacı
(tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan
ökse de olsa dört bir yanı)
birdenbire acıdı boynum
gelecekler var birbiri ardınca genç
yakışıklı
ne olur işçi kadınım
az yumuşak dik
şu kefenin yakasını
9
yaşamak ağrısı asıldı boynuma
oysa türkü tadında yaşamak isterdim
çiçekleri kokmak ırmakları akmak
yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak
su başlarında aylak sektirmek kavalımı
sonra bir çocuğun afacan bacaklarında
anavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim
o güzel günleri görenler arasında
bir soluk ben de yaşamak isterdim
bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden
öperken siya-u jakond’u tebessümünden
işte o an saçlarından yakalamak dolunayı
bir de yirmibeş kilometreden görebilmek
nazım’ın gözleriyle pırıl pırıl moskova’yı
ölmek ne garip şey anne
bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı
sedef kakmalı bir kutu içinde
vermek isterdim çocukların ellerine
sonra
sonra benim güzel annem
damdan düşer gibi
vurulmak isterdim bir kıza
10
künyemi okudular
suçumuz malum
gecenin kıyısında durmuşum
kefenin cebi yok
koynuma yıldız doldurmuşum
koşun çocuklar çocuklar koşun
sabah üstüme
üstüme geliyor
yanlış mı duydum yoksa
erkenci bir horoz mu ötüyor
keskin bir acı bilenmiş
gitgide yaklaşıyor sonum
iri sözlerim yoktu söyleyecek
usulca baktım yüzlerine
bin yıllık iskeletleri çatırdayarak
göçtü ayaklarının dibine
korkutamadılar beni anne
avlunun ortasında çatık bir kaş gibi duran
darağacı
bir zaman rüzgarda
saçını tarayan telli kavak değil mi
boynumdaki kemendi bir öğle sonu bükerken o kız
sarı sıcak sevdasını düşünmedi mi
söyle anne
o çingene
bir çiçek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan
bağıra çağıra geçen bohçacı kadını
sevmedi mi çılgınca
11
kurulmuş tuzaklar yok artık yolumda
işkenceler zindanlar hücreler
savunmak yok mutlu tok bir yaşamı
açlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi kemiren
mideme karşı
kısacası
bir çiçeği düşünürken ürpermek yok
gülmek umut etmek özlemek
ya da mektup beklemek
gözleri yatırıp ıraklara
ölmek ne garip şey anne
artık duvarları kanatırcasına tırnağımla
şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım
mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım
baba olamayacağım örneğin
toprak olmak ne garip şey anne
ceplerimde el yerine balyoz taşırken
korkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini
ve yüreğimin ırmakları taştı
taşacakken
ölmek ne garip şey anne
uçurumlar ki sende büyür
dağdır ki sende göçer
ben yaprak derim çiçek derim
çam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim
gül yanaklı çocuğa benzer
yine de
oğlunu yitirmek kimbilir
ne garip şey anne
12
beni burada arama anne
kapıda adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne
ağlama
kırıldıysa düş evinin kapısı
bütün kırık kapıların çağrılışıyım
kızların yanaklarında çukurlaşan
biten başlayan aşkların ortasındayım
her kavgada ölen benim
bayrak tutan çarpışan
her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni
özlem benim kavga benim aşk benim
bekle beni anne
bir sabah çıkagelirim
bir sabah anne bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur
çam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar
o zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak
öylece kalkar uykudan şalterler
dişleyip tükürmeden sigaralarını
türkü tadında giyinirken işçiler
bir sabah anne bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
adı başka sesi başka nice yaşıtım
koynunda çiçekler
çiçekler içinde bir ülke getirirler
başlarını koymak için yorgun dizine
sen hazır tut dizini anne
o mükemmel güne
Ermeni yurttaşımız ölmedi ÖLDÜRÜLDÜ peki kim yaptı.Sizin gibi faşist zihniyetliler.
Filistinli kardeslerimizi öldürenler kim siyonistler yanii sizin gibi FAŞİSTLER
Biz İNSANIZ İNSANNNNNNN.YARATAN BİR DİYORUZ SONUNA KADAR DA SÖZÜMÜZE SAHİP ÇIKARIZ.ÖNCE İNSAN...
Şehitler üzerinden siyaset yapıp insanların beynini yıkayan ve bu şekilde yaygınlaşan ırkçı zihniyettir ülkücülük
Yaratan bir diyoruz bunlar ayrım yapıyor hangi ırkın diğer bir ırktan üstünlüğü olabilir ALLAH herkesi eşit yarattı kimsenin diğerinden üstünlüğü olamaz ve herkes farklı bir ırktan ve dinden gelebilirdi dünyaya.Bu insanların beynini yıkayanlar bunlara vatan elden gidiyor deyip mağsum insanları bile öldürte biliyor.Sadece sağdan soldan duyma palavralarla yola çıktıkları için bir çok yanlış yapabiliyorlar.
Biz Vatan severiz diyorlar Etnik kökeni fazla olan bir ülkede ayrım yaparak huzursuzluk çıkarmadır bunların Vatan severliği
Tüm bu ırkçı zihniyete ve kattilliğe karşı haykırıyoruz..
37 kişinin canlı canlı yandıgı katledildiği otel.İçerde 37 kişi yanarken dışarıda ki insan diyemiyeceğimiz kişiler Allah Allah diyip alkışlıyorlardı bu olanı.
Kurban olduğum Allah 'Allah Allah' diyip insana kıyanların insan yakanların yanına bırakmaz bunlarıı.
Herşeye rağmen düşmana inat yaşayacağız.Yarın bizim çünkü... Biz öleceğiz ama çocuklarımız bırakacağımız mirasi taşıyacaklar yüreklerinde... Ve onların yürekleri bizim altında ezildiğimiz korkuları taşımayacak...
Yılmaz Güney
'sorunun esası şudur: Ya devrim yolunu seçeceğiz... ya da, bu düzenin baskılarına, haksızlıklarına boyun eğerek, şu ya da bu biçimde teslim olarak yaşamayı seçeceğiz. bu çeşit bir seçiş, yok olmanın bir biçimidir.'
Yılmaz Güney
Yılmaz Güney
Dağlarımız,ovalarımız ve ırmaklarımız bizi bekliyor
Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip
Gurbet türküleri söylemek istemiyoruz,
Biz yiğitlikleri ile destanlar yazmış bir halkız,
Ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek
Aczme, kararlılığa ve koşullara sahibiz...
Dost ve düşman herkes bilsin ki;
“Sion”, Yahudilerin en eski dönemlerde Kudüs için kullandıkları isimdir ve “Siyonizm” kelimesi bundan türemiştir. Roma istilasıyla Filistin’den kovulan ve iki bin yıl boyunca topraksız yaşayan Yahudiler, kutsal inanışlarınca bir gün Kudüs’e dönüp devletlerini kurmayı hayal etmişlerdir. Siyonizm’in temelinde, Yahudilerin tanrıları tarafından kendilerine vaad edildiğini iddia ettikleri kutsal topraklar üzerinde Kudüs merkezli devletlerini kurma, ve bu devletle dünyaya hükmetme emelleri yatmaktadır.
Hrant’ın katli,tam da bu hedeflere uygun bir dönemde,zamanda,koşullarda gerçekleştirildi.Ama dün olduğu gibi bugün de,bu katliamlar halkları birbirinden uzaklaştırmak yerine daha çok yakınlaştırma işlevi görmüştür ve görmeye devam edecektir.
Sıkılan kurşunlar,”Ermeni Hrant’a” değil; halkların kardeşliğine,birliğine,mücadelesine sıkılmıştır.Hrant’ı anmak,halkların kardeşlik ve birlik bağlarının daha da güçlendirilmesi ve mücadelesinin yükseltilmesi demek olmalıdır.Hrantların anılması demek “sistemle-düzenle radikal anlamda hesaplaşılması” demektir.Hrantları anmak demek,devrimi gerçek kılmak demek olmalıdır.Her zamankinden daha da önemlidir,halkların kardeşliği ve birliği…
“Hrantlar ölmez, Agoslar susmaz! ”, “Ermeni halkı yalnız değildir! ”, “İnadına hepimiz Ermeni’yiz!
...Ey herşey bitti diyenler
Korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
Ne kırlarda direnen çiçekler
Ne kentlerde devleşen öfkeler
Henüz elveda demediler.
Bitmedi daha sürüyor o kavga
Ve sürecek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! ! !
Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının
Kardeşliği diye slogan attı. İp boğazına geçirilmişti.
Tam bu anda Kahrolsun Faşîzm sloganını üç sefer peş peşe attı.
Kahrolsun Sömürgecilik Yaşasın Anti-emperyalist, Anti-oligarşik Halk
Devrimi
İşte tam o andı.
Ve o anda da tereddüt etmedi.
Sandalyesini tekmeledi.
NECDET ADALI ÖLÜMSÜZDÜR! ! !
Her tür pis işi yapan İsrail ve Amerika ile doğrudan bağlantısı olan masonik vatan hainleri paraları olduğu için 'vatansever', Deniz Gezmiş gibi vatanseverler ise Amerikan askerlerini İstanbul'a ayak bastığı için dağa kaldıran ve insanların eşit bir şekilde yaşamasını,yoksulların da insanca yaşamasını istediği için 'vatan haini' olarak adlandırılan ve idam edilen kişidir.
Sosyalizm ' İnsana, emeğe, emeğin değerine ağırlık vermesi ve bu değerlerin kavranması için vardır.
Sosyalist kültürde sömürüye karşı, modern köleliğe karşı sosyal adalet kavramları öğretilir.
sosyalizm
04.02.2009 - 18:26Santinius Burda SOSYALİZM nedir diyor komunizm değil.gelip masal anlatma ikisi aynı şeyler değildir araştır önce...
nevzat çelik
28.01.2009 - 18:11Şafak Türküsü
1
beni burada arama anne
kapıda adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne
ağlama
kaç zamandır yüzüm tıraşlı
gözlerim şafak bekledim
uzarken ellerim
kulağım kirişte
ölümü özledim anne
yaşamak isterken delice
2
bugün görüş günü
günlerden salı
ıslak
sarı bir yağmur
ülkemin neresine bakarsa ay
orada yitik bir anne ağlıyor
sen aralıyorsun yağmuru
acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini
sonra bir umut koşuyorsun
yüreğin avcunda
ısırırken
çırpıntı gözlerini
ah verebilseydim keşke
yüreği avcunda koşan
herbir anneye
tepeden tırnağa oğula
ve kıza kesmiş
bir ülkeyi armağan
koşma anne
birdenbire batacak olan
düş denizinde yarattığın umut sandalıdır
oysa benim için gece
ışık hızıyla koşan
kısa ve soğuk bir zamandır
bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak
uykusuz
yorgun
ve korkak
3
sanırım baytardı
yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken
ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor
boşver hipokrat amca
üzülme ne olur
sen de anne
sen de üzülme
hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi
ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim
ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim
korkak kahraman gecelerimi
düşlerimle sınırsız
diretmişliğimle genç
şaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine
usulca açılıverdi
yanağımda tomurcuk
pir sultan’ı düşün anne
şeyh bedrettin’i
börklüce’yi
torlak kemal’i düşün anne
hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde
utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının
onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen
ince bilekli çıplak ayaklı tanya’nın
deniz’i düşün anne
her mayıs şafağında uzun
uzun döverken darağaçlarını
ve o şafaktan doğma
onbir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları
insanları düşün anne
düşün ki yüreğin sallansın
düşün ki o an
güneşli güzel günlere inanan
mutlu bir yusufçuk havalansın
4
sıcak omuzlar değerken omzuma
buz üstünde yürüdüm yıllar boyu
bayraklar ve türkülerle
kopunca memelerinden o mükemmel yaşama
kurşunlar sıktılar alnıma
açık alanlarda ağır
kartalların konup kalktığı
yalçın kayalardan biriydim
ölüp dirildim yeniden
güneşli güneşsiz akşamlarda
mutlu yarınlar adına
özgürlük adına ekmek adına
üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin
dirilip dönmesin diye hiroşimalar
tahtadan atların boynuna çıplak
ölümlerle yatmasın diye çocuklar
aç gözlerle bakmasın diye çocuklar
kardeşlik adına
havadaki kuş denizdeki balık adına
yürüdüm yıllar boyu
dönüp bakmadım arkama
ıraktı gözlerim çok ırak
izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda
kalsa da silinir gider
yalnızca bir ağıt gibi çakılır
ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer
5
tören adımlarıyla ölmek
ne garip şey anne
kanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum
bütün gözler üstümde
sürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun
masa üstünde üşüyen bir sigara
yanında küçücük bir cam bardak
içinde rengi bu gecenin
cılız titrek bir kibrit
kağıt kalem
sandalye
geride flu
yağlı
büküm büküm bir ip
ve çingene kuralına uygun
değişmez dekoru mudur
idam mahkumunun
6
kırılacak cammışım gibi davranıyorlar
yüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün
oysa birazdan boynumu kıracaklar
pul pul dökülecek yaz siyasi eylül’ün
ben ölümü asıl az ötede titreyen
çingenenin kara killi ellerinde gördüm
anladım ki küllenen sigaradır
soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm
yani benim güzel annem
alacaşafağında ülkemin
yıldız uçurmak varken
oturup yıldızlar içinde
kendi buruk kanımı içtim
7
ne garip duygu şu ölmek
öptüğüm kızlar geliyor aklıma
bir açıklaması vardır elbet
giderken darağacına
8
geride
masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem
bağışla beni güzel annem
oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana
elleri değsin istemedim
gözleri değsin istemedim
ağlayıp koklayacaktın
belki bir ömür taşıyacaktın koynunda
usul adımlarla yürüdüm ömrümü
karşımda kurum kurum-laşan darağacı
(tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan
ökse de olsa dört bir yanı)
birdenbire acıdı boynum
gelecekler var birbiri ardınca genç
yakışıklı
ne olur işçi kadınım
az yumuşak dik
şu kefenin yakasını
9
yaşamak ağrısı asıldı boynuma
oysa türkü tadında yaşamak isterdim
çiçekleri kokmak ırmakları akmak
yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak
su başlarında aylak sektirmek kavalımı
sonra bir çocuğun afacan bacaklarında
anavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim
o güzel günleri görenler arasında
bir soluk ben de yaşamak isterdim
bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden
öperken siya-u jakond’u tebessümünden
işte o an saçlarından yakalamak dolunayı
bir de yirmibeş kilometreden görebilmek
nazım’ın gözleriyle pırıl pırıl moskova’yı
ölmek ne garip şey anne
bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı
sedef kakmalı bir kutu içinde
vermek isterdim çocukların ellerine
sonra
sonra benim güzel annem
damdan düşer gibi
vurulmak isterdim bir kıza
10
künyemi okudular
suçumuz malum
gecenin kıyısında durmuşum
kefenin cebi yok
koynuma yıldız doldurmuşum
koşun çocuklar çocuklar koşun
sabah üstüme
üstüme geliyor
yanlış mı duydum yoksa
erkenci bir horoz mu ötüyor
keskin bir acı bilenmiş
gitgide yaklaşıyor sonum
iri sözlerim yoktu söyleyecek
usulca baktım yüzlerine
bin yıllık iskeletleri çatırdayarak
göçtü ayaklarının dibine
korkutamadılar beni anne
avlunun ortasında çatık bir kaş gibi duran
darağacı
bir zaman rüzgarda
saçını tarayan telli kavak değil mi
boynumdaki kemendi bir öğle sonu bükerken o kız
sarı sıcak sevdasını düşünmedi mi
söyle anne
o çingene
bir çiçek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan
bağıra çağıra geçen bohçacı kadını
sevmedi mi çılgınca
11
kurulmuş tuzaklar yok artık yolumda
işkenceler zindanlar hücreler
savunmak yok mutlu tok bir yaşamı
açlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi kemiren
mideme karşı
kısacası
bir çiçeği düşünürken ürpermek yok
gülmek umut etmek özlemek
ya da mektup beklemek
gözleri yatırıp ıraklara
ölmek ne garip şey anne
artık duvarları kanatırcasına tırnağımla
şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım
mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım
baba olamayacağım örneğin
toprak olmak ne garip şey anne
ceplerimde el yerine balyoz taşırken
korkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini
ve yüreğimin ırmakları taştı
taşacakken
ölmek ne garip şey anne
uçurumlar ki sende büyür
dağdır ki sende göçer
ben yaprak derim çiçek derim
çam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim
gül yanaklı çocuğa benzer
yine de
oğlunu yitirmek kimbilir
ne garip şey anne
12
beni burada arama anne
kapıda adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne
ağlama
kırıldıysa düş evinin kapısı
bütün kırık kapıların çağrılışıyım
kızların yanaklarında çukurlaşan
biten başlayan aşkların ortasındayım
her kavgada ölen benim
bayrak tutan çarpışan
her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni
özlem benim kavga benim aşk benim
bekle beni anne
bir sabah çıkagelirim
bir sabah anne bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur
çam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar
o zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak
öylece kalkar uykudan şalterler
dişleyip tükürmeden sigaralarını
türkü tadında giyinirken işçiler
bir sabah anne bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
adı başka sesi başka nice yaşıtım
koynunda çiçekler
çiçekler içinde bir ülke getirirler
başlarını koymak için yorgun dizine
sen hazır tut dizini anne
o mükemmel güne
Nevzat Çelik
Hrant Dink
28.01.2009 - 14:46Santinius
Almanya da Türk evlerini yakan faşistleri lanetlemesini bilirsiniz.Ama burda onlardan HİÇ BİR FARKINIZ YOK.
'Papaz öldü hristiyan olduk.
Hrant Dink öldü, ermeni olduk.
Allah(C.C.) Bülent Ersoy 'u başımızdan eksik etmesin
xD '
Bunu yazacak kadar halsiyetsizsin
Ermeni yurttaşımız ölmedi ÖLDÜRÜLDÜ peki kim yaptı.Sizin gibi faşist zihniyetliler.
Filistinli kardeslerimizi öldürenler kim siyonistler yanii sizin gibi FAŞİSTLER
Biz İNSANIZ İNSANNNNNNN.YARATAN BİR DİYORUZ SONUNA KADAR DA SÖZÜMÜZE SAHİP ÇIKARIZ.ÖNCE İNSAN...
İNADINA ERMENİYİZ İNADINA FİLİSTİNLİYİZ
ülkücü
27.01.2009 - 11:13Şehitler üzerinden siyaset yapıp insanların beynini yıkayan ve bu şekilde yaygınlaşan ırkçı zihniyettir ülkücülük
Yaratan bir diyoruz bunlar ayrım yapıyor hangi ırkın diğer bir ırktan üstünlüğü olabilir ALLAH herkesi eşit yarattı kimsenin diğerinden üstünlüğü olamaz ve herkes farklı bir ırktan ve dinden gelebilirdi dünyaya.Bu insanların beynini yıkayanlar bunlara vatan elden gidiyor deyip mağsum insanları bile öldürte biliyor.Sadece sağdan soldan duyma palavralarla yola çıktıkları için bir çok yanlış yapabiliyorlar.
Biz Vatan severiz diyorlar Etnik kökeni fazla olan bir ülkede ayrım yaparak huzursuzluk çıkarmadır bunların Vatan severliği
Tüm bu ırkçı zihniyete ve kattilliğe karşı haykırıyoruz..
İnadına AŞK! ! ! İnadına DEVRİM! ! ! İnadına SOSYALİZM! ! !
Yaşasın halkların kardeşliği..! ! !
madımak oteli
26.01.2009 - 20:3737 kişinin canlı canlı yandıgı katledildiği otel.İçerde 37 kişi yanarken dışarıda ki insan diyemiyeceğimiz kişiler Allah Allah diyip alkışlıyorlardı bu olanı.
Kurban olduğum Allah 'Allah Allah' diyip insana kıyanların insan yakanların yanına bırakmaz bunlarıı.
yılmaz güney
26.01.2009 - 19:30Herşeye rağmen düşmana inat yaşayacağız.Yarın bizim çünkü... Biz öleceğiz ama çocuklarımız bırakacağımız mirasi taşıyacaklar yüreklerinde... Ve onların yürekleri bizim altında ezildiğimiz korkuları taşımayacak...
Yılmaz Güney
'sorunun esası şudur: Ya devrim yolunu seçeceğiz... ya da, bu düzenin baskılarına, haksızlıklarına boyun eğerek, şu ya da bu biçimde teslim olarak yaşamayı seçeceğiz. bu çeşit bir seçiş, yok olmanın bir biçimidir.'
Yılmaz Güney
Yılmaz Güney
Dağlarımız,ovalarımız ve ırmaklarımız bizi bekliyor
Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip
Gurbet türküleri söylemek istemiyoruz,
Biz yiğitlikleri ile destanlar yazmış bir halkız,
Ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek
Aczme, kararlılığa ve koşullara sahibiz...
Dost ve düşman herkes bilsin ki;
Kazanacağız, Mutlaka KAZANACAĞIZ...!
siyonizm
26.01.2009 - 18:35“Sion”, Yahudilerin en eski dönemlerde Kudüs için kullandıkları isimdir ve “Siyonizm” kelimesi bundan türemiştir. Roma istilasıyla Filistin’den kovulan ve iki bin yıl boyunca topraksız yaşayan Yahudiler, kutsal inanışlarınca bir gün Kudüs’e dönüp devletlerini kurmayı hayal etmişlerdir. Siyonizm’in temelinde, Yahudilerin tanrıları tarafından kendilerine vaad edildiğini iddia ettikleri kutsal topraklar üzerinde Kudüs merkezli devletlerini kurma, ve bu devletle dünyaya hükmetme emelleri yatmaktadır.
Kısacası ırkçı zihniyet yani KATİLlik
mahir çayan
26.01.2009 - 13:54HEPİMİZ BİRER MAHİRİZ
Birde çoğuz çokda biriz
Ne evveliz ne ahiriz
Hepimiz birer Mahir'iz
Canımıza can isteriz
Enişte emmi dayımız
Artar eksilmez sayımız
Gülsün diye Hüdayimiz
Canımıza can isteriz
Köyün evleri tezekten
Cellatlar çıksın tuzaktan
Kurşun sıkar Alp uzaktan
Canımıza can isteriz
Kurşun sığmaz kemerime
Kan damlıyor ciğerime
Dokunmayın Ömerime
Canımıza can isteriz
Yasla dolu dağım taşım
Devrim yolundadır başım
Vuruldu Kazım yoldaşım
Canımıza can isteriz
Kızıldere doymaz kana
Kan yaraşır mert olana
Faşistler kıydı Cihanıma
Canımıza can isteriz
Her biri birer arslandı
Kurşunlar cana dayandı
Nihatım kana boyandı
Canımıza can isteriz
16 mart
26.01.2009 - 13:51bir bacımız öldü
16 martta
bin bacımız doğar
yine bu yolda
kurtuluşa giden yolda
silahlı kolda
vuruşarak öldü
devrim yolunda
biliyoruz kurtuluş var
gittiğin yolda
bu yol devrimin yoludur
al kızıl kanda
dökülen kan götürecek
bizi zafere
kararlıyız yürüyoruz
devrim yolunda
devrim yolu zordur ama
zormu dayanır
nice yiğit yoldaş
böyle kana bulanır
her düşen bize yol olur
kurtuluş gelir
kararlıyız yürüryoruz
devrim yolunda
Hrant Dink
26.01.2009 - 13:43Hrant’ın katli,tam da bu hedeflere uygun bir dönemde,zamanda,koşullarda gerçekleştirildi.Ama dün olduğu gibi bugün de,bu katliamlar halkları birbirinden uzaklaştırmak yerine daha çok yakınlaştırma işlevi görmüştür ve görmeye devam edecektir.
Sıkılan kurşunlar,”Ermeni Hrant’a” değil; halkların kardeşliğine,birliğine,mücadelesine sıkılmıştır.Hrant’ı anmak,halkların kardeşlik ve birlik bağlarının daha da güçlendirilmesi ve mücadelesinin yükseltilmesi demek olmalıdır.Hrantların anılması demek “sistemle-düzenle radikal anlamda hesaplaşılması” demektir.Hrantları anmak demek,devrimi gerçek kılmak demek olmalıdır.Her zamankinden daha da önemlidir,halkların kardeşliği ve birliği…
“Hrantlar ölmez, Agoslar susmaz! ”, “Ermeni halkı yalnız değildir! ”, “İnadına hepimiz Ermeni’yiz!
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ
adnan yücel
24.01.2009 - 23:58...Ey herşey bitti diyenler
Korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
Ne kırlarda direnen çiçekler
Ne kentlerde devleşen öfkeler
Henüz elveda demediler.
Bitmedi daha sürüyor o kavga
Ve sürecek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! ! !
Adnan yucel
che guevara
24.01.2009 - 23:56Kapitalizme,emperyalizme ve faşizme karşı mücadele veren devrimci lider.
Kumandan Che Guevara
Vuruyorsun tarihin içinden
Şanlı ve güçlü yumruğunla
Bütün Santa Clara düşüp yollara
Seni görmek isterken
Gelirsin bahar güneşiyle
Tutuşturduğun meltemle
Gelirsin bayrağımızı dikmeye
Ve bir ışık gülüşünde
Devrim aşkıyla yanan yüreğin
Götürür yeni bir hedefe seni
Orda bekler hep birileri
Kurtarsın diye güçlü ellerin
Yolundayız hiç durmadan
Birleşmiş seni izliyoruz
Fidel'le birlikte bak söylüyoruz:
Sonsuza dek ey Kumandan!
NECDET ADALI
24.01.2009 - 23:46Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının
Kardeşliği diye slogan attı. İp boğazına geçirilmişti.
Tam bu anda Kahrolsun Faşîzm sloganını üç sefer peş peşe attı.
Kahrolsun Sömürgecilik Yaşasın Anti-emperyalist, Anti-oligarşik Halk
Devrimi
İşte tam o andı.
Ve o anda da tereddüt etmedi.
Sandalyesini tekmeledi.
NECDET ADALI ÖLÜMSÜZDÜR! ! !
deniz gezmiş
24.01.2009 - 23:43Devrim hırçın dalgalarla boğuşan gemiye benzer.Uzaktan bakanlar o geminin batacağını sanırlar ama bilmezler ki o gemi çok DENİZ GEZMİŞ...
deniz gezmiş
24.01.2009 - 23:41Her tür pis işi yapan İsrail ve Amerika ile doğrudan bağlantısı olan masonik vatan hainleri paraları olduğu için 'vatansever', Deniz Gezmiş gibi vatanseverler ise Amerikan askerlerini İstanbul'a ayak bastığı için dağa kaldıran ve insanların eşit bir şekilde yaşamasını,yoksulların da insanca yaşamasını istediği için 'vatan haini' olarak adlandırılan ve idam edilen kişidir.
sosyalizm
24.01.2009 - 22:07Sosyalizm ' İnsana, emeğe, emeğin değerine ağırlık vermesi ve bu değerlerin kavranması için vardır.
Sosyalist kültürde sömürüye karşı, modern köleliğe karşı sosyal adalet kavramları öğretilir.
*GeNÇLiK GeLeCeK; GeLeCeK SoSYaLiZM*
Toplam 16 mesaj bulundu