üç kitabın bileşiminden oluşan bir paul auster kitabı...
city of glass, ghosts, the locked room...
bu kitabı okuyup da anlayan biri warsa iki adım beri gelsin alnından öpeceğim. eywallah, kitap oldukça güzel güzel olmasına da... her bir kitap tek başına oldukça güzel we gayet anlaşılır olmasına rağmen, üç kitabı birleştirdiğimde beynim bulandı, pek bir şey anlamadım doğrusu. 'hönk' diye kaldım...
bu şarkıyı ilk kez bir sinema salonunda dinlemiştim, house on haunted hill...
öyle aman aman bir korku filmi olmasa da yine de idare ederdi. hatta o başlardaki sahnede birisinin kafasına kalem mi ne sokuluyordu, işte o sahnede bayağı bir tırsmıştım...
'no woman no cry' misali bu şarkının sözleri de oldukça yanlış anlaşılmıştır. zaten styx adını yunan mitolojisinden alır we şarkının sözleri de mitolojiye göre çewrilirse sanırım daha bir anlaşılır olur. öyle ortaya nehirde sandalının arkasından ağlayan aptal bir adam profili çıkmaz...
daha okula başlar başlamaz, hazırlık sınıfında ingilizce öğretmenimiz ezberletmişti bu şarkıyı. öğretmişti demiyorum, ezberletmişti. daha 'this is a pencil'. 'my name is...'... cümleleri öğrenmeden bu şarkıyı ezberlemiştik. bizden ileride olan sınıflar, ortaokullar we liseler bizlere 'okula hoşgeldiniz' partisi düzenlemişlerdi. bizde onlara bu şarkıyı söylemiştik, hep beraber kıçımızı bir tarafa, ellerimizi ayaklarımızı farklı taraflara sallayarak. şarkının sözlerini zaten çoğunlukla anladığımız gibi söylüyorduk. sanırım bu görüntüyle bizden ileriki sınıfları hakkını were were eğlendirmişizdir. şarkı sözlerini o zamanlar hiç anlayamamıştım ama hep aklımda bir aşk şarkısı olarak kalmıştı. sonrasında şarkı sözlerine baktığımda hayal kırıklığı yaşamadım değil ama olsun. şarkının cılkı çıkarılsa da, hala ben sewerek dinlemekteyim we şarkıyı o kadar ezbere söylemeden sonra tekrar tekrar söyleyebiliyorum...
okumaya değer bir paul auster kitabı. çok güzel ya. nereden nereye dedirtiyor. güzel, akıcı cümleler. gerçeklikten uzak konular gerçekmişçesine öyle güzel anlatılıyor ki. zaten paul auster yazarsa, o kitabı okurken ki atmosfer de, o ruh haliyle en olmadık şeye bile çok olağan bir şeymiş gibi inanırım...
ustanın çocuğa yaklaşımı, o zenci çocuğun katledilmesi, çocuğun her şeye yeniden başlaması, ustanın ölümü falan...
paul auster ın ilk bu kitabını okumuş olsaydım eğer, bir daha asla paul auster okumazdım. yazarın altmış yaşına özel olarak yazmış olduğu bir kitap, yani altmış yaşının getirdiği bir saçmalık da denilebilir...
yazar bu kitabıyla 'mr blank' adıyla daha önceden yazmış olduğu kitaplardaki bazı karakterlere bir selam eder, onlarla hesaplaşır. tabi benim gibi balık hafızalılar için daha öncesinde yazarın tüm kitapları okunmuş olsa da bahsi geçen karakterler bir türlü hatırlanamaz. aslında oldukça güzel, orijinal bir fikir olmasına rağmen paul auster amcamız bu işin üstesinden gelememiştir. böyle demeyeyim de, aceleye gelmiş diyeyim. bazı şeylerin düşüncede kalması sanırım daha güzel olabilirmiş...
bu arada paul amcamız satır aralarında defalarca insanın gözüne sokarcasına 'altmış yaşına geldim ama gücüm kuwwetim yerinde' der...
olayın felsefi boyutuymuş falan da filan, doğrusu kitap beni hiç mi hiç sarmadı. tabi sadece bu incecik, berbat kitap için yazarın daha öncesinde yazmış olduğu güzellikleri de yok edecek değilim. olmamış paul amca, sana yakışmamış diyeyim. tarih seni böyle bir kitap yazdığın için affetmeyecek...
çalışmak istemiyorum...
işe gitmek istemiyorum...
hele pazar ları milletin keyf yaptığı böyle bir günde hiç çalışmak istemiyorum...
ama param olsun istiyorum...
ew kızı olmak istiyorum...
ama ew işi yapmak istemiyorum...
sabahtan akşama kadar kitap okumak, müzik dinlemek we film izlemek istiyorum...
ara ara gezmek, seyahat etmek istiyorum...
normal insanlar gibi yedi sekiz saat uyku uyumak istiyorum...
duştan sonra saçlarım kendiliğinden taranmış olsun istiyorum...
birileri ayaklarımın boyutuna göre ayakkabı üretsin istiyorum...
evanescence in melonkolik şarkılarından biri. hüzünlü, ağlatan cinsinden olanından...
............
hello, I'm your mind, giving you someone to talk to... hello...
if I smile and don't believe
soon I know I'll wake from this dream
don't try to fix me
I'm not broken
hello, I'm the lie living for you so you can hide...
don't cry
suddenly I know I'm not sleeping
hello, I'm still here, all that's left of yesterday...
bulgur pilavı
22.09.2007 - 10:36ne sewerim, ne de yerim...
illa pilaw olacaksa pirinç pilawı olsun...
cranberries
22.09.2007 - 09:59loud and clear...
aşk
22.09.2007 - 08:59love, I am so different
love, I am so different than before
metin-kemal kahraman
22.09.2007 - 08:44dewrano...
ferfecir
22.09.2007 - 08:41metin & kemal kahraman...
new york üçlemesi
22.09.2007 - 08:14the new york trilogy...
üç kitabın bileşiminden oluşan bir paul auster kitabı...
city of glass, ghosts, the locked room...
bu kitabı okuyup da anlayan biri warsa iki adım beri gelsin alnından öpeceğim. eywallah, kitap oldukça güzel güzel olmasına da... her bir kitap tek başına oldukça güzel we gayet anlaşılır olmasına rağmen, üç kitabı birleştirdiğimde beynim bulandı, pek bir şey anlamadım doğrusu. 'hönk' diye kaldım...
dans
21.09.2007 - 10:21bir yıldız tilbe, bir de hande yener...
dans olayını yemiş yutmuş, aşmış insanlar...
üstlerine tanımam...
6. Cadde
21.09.2007 - 09:45dur tahmin edeyim
çok mu yoruldun?
çok mu mutsuzsun, gidiyor musun?
bırak artık bahsetme kaderden falan
biliyorum her şeyi
gördüm bu filmi
sessizliği paylaştığımız zamanlarda
ya da şimdi burada
bu kör kuyuda
bırakmadı peşimi,
bırakmayacak da...
kör talih,
ah kör talih...
dert etme alışırım biraz zamanla
koşarım tek başıma yalın ayakla
yalnız bırakmaz yer yerinden oynasa
kör talih,
ah kör talih...
sen
21.09.2007 - 09:38bilsen neler çektim ben
senden uzak oralarda
hiç çıkmadın aklımdan
senden uzak oralarda
küçücük bir çocuk düşmüş
bir romanın ortasına
bir aşkın öldüğü gün
ölmeli mi anısına?
yinede sen, en önce sen
yinede sen, en önce sen
bak solgun işte renkler hep
tek tek söndü ışıklar
adınla uyandım oysa
her günün sabahında
yapamayacağım şeyler war
birazcık anlasana
sen ki beni öldürensin
şimdi beni duymasan da
michael jackson
21.09.2007 - 09:28they really don't care about us...
1.10 cm boyunda gri saçlı sexy bir bayan
21.09.2007 - 09:25boyum az biraz daha uzun, saçlarım da gri olsaydı, ben olacaktım ama boy olayından kıl pay kaçırdık işte...
michael jackson
21.09.2007 - 09:00ten rengimi değiştirdim, artık sadece açık tenli kadınlarla da birlikte olursam... we yuppi... artık benim de beyaz tenli bir çocuğum olabilicek...
sweet dreams
21.09.2007 - 08:53marilyn manson söylesin...
bu şarkıyı ilk kez bir sinema salonunda dinlemiştim, house on haunted hill...
öyle aman aman bir korku filmi olmasa da yine de idare ederdi. hatta o başlardaki sahnede birisinin kafasına kalem mi ne sokuluyordu, işte o sahnede bayağı bir tırsmıştım...
dire straits
21.09.2007 - 08:33money for nothing...
enfes bir şey...
styx
21.09.2007 - 08:29boat on the river...
'no woman no cry' misali bu şarkının sözleri de oldukça yanlış anlaşılmıştır. zaten styx adını yunan mitolojisinden alır we şarkının sözleri de mitolojiye göre çewrilirse sanırım daha bir anlaşılır olur. öyle ortaya nehirde sandalının arkasından ağlayan aptal bir adam profili çıkmaz...
daha okula başlar başlamaz, hazırlık sınıfında ingilizce öğretmenimiz ezberletmişti bu şarkıyı. öğretmişti demiyorum, ezberletmişti. daha 'this is a pencil'. 'my name is...'... cümleleri öğrenmeden bu şarkıyı ezberlemiştik. bizden ileride olan sınıflar, ortaokullar we liseler bizlere 'okula hoşgeldiniz' partisi düzenlemişlerdi. bizde onlara bu şarkıyı söylemiştik, hep beraber kıçımızı bir tarafa, ellerimizi ayaklarımızı farklı taraflara sallayarak. şarkının sözlerini zaten çoğunlukla anladığımız gibi söylüyorduk. sanırım bu görüntüyle bizden ileriki sınıfları hakkını were were eğlendirmişizdir. şarkı sözlerini o zamanlar hiç anlayamamıştım ama hep aklımda bir aşk şarkısı olarak kalmıştı. sonrasında şarkı sözlerine baktığımda hayal kırıklığı yaşamadım değil ama olsun. şarkının cılkı çıkarılsa da, hala ben sewerek dinlemekteyim we şarkıyı o kadar ezbere söylemeden sonra tekrar tekrar söyleyebiliyorum...
garbage
20.09.2007 - 10:23l'm only happy when it rains...
mazoşistçe bir şey ama güzel...
yükseklik korkusu
19.09.2007 - 13:51mr. vertigo...
okumaya değer bir paul auster kitabı. çok güzel ya. nereden nereye dedirtiyor. güzel, akıcı cümleler. gerçeklikten uzak konular gerçekmişçesine öyle güzel anlatılıyor ki. zaten paul auster yazarsa, o kitabı okurken ki atmosfer de, o ruh haliyle en olmadık şeye bile çok olağan bir şeymiş gibi inanırım...
ustanın çocuğa yaklaşımı, o zenci çocuğun katledilmesi, çocuğun her şeye yeniden başlaması, ustanın ölümü falan...
sewiyorum seni paul auster...
yazı odasında yolculuklar
19.09.2007 - 10:36travels in the scriptorium...
paul auster ın ilk bu kitabını okumuş olsaydım eğer, bir daha asla paul auster okumazdım. yazarın altmış yaşına özel olarak yazmış olduğu bir kitap, yani altmış yaşının getirdiği bir saçmalık da denilebilir...
yazar bu kitabıyla 'mr blank' adıyla daha önceden yazmış olduğu kitaplardaki bazı karakterlere bir selam eder, onlarla hesaplaşır. tabi benim gibi balık hafızalılar için daha öncesinde yazarın tüm kitapları okunmuş olsa da bahsi geçen karakterler bir türlü hatırlanamaz. aslında oldukça güzel, orijinal bir fikir olmasına rağmen paul auster amcamız bu işin üstesinden gelememiştir. böyle demeyeyim de, aceleye gelmiş diyeyim. bazı şeylerin düşüncede kalması sanırım daha güzel olabilirmiş...
bu arada paul amcamız satır aralarında defalarca insanın gözüne sokarcasına 'altmış yaşına geldim ama gücüm kuwwetim yerinde' der...
olayın felsefi boyutuymuş falan da filan, doğrusu kitap beni hiç mi hiç sarmadı. tabi sadece bu incecik, berbat kitap için yazarın daha öncesinde yazmış olduğu güzellikleri de yok edecek değilim. olmamış paul amca, sana yakışmamış diyeyim. tarih seni böyle bir kitap yazdığın için affetmeyecek...
istemek
16.09.2007 - 12:10çalışmak istemiyorum...
işe gitmek istemiyorum...
hele pazar ları milletin keyf yaptığı böyle bir günde hiç çalışmak istemiyorum...
ama param olsun istiyorum...
ew kızı olmak istiyorum...
ama ew işi yapmak istemiyorum...
sabahtan akşama kadar kitap okumak, müzik dinlemek we film izlemek istiyorum...
ara ara gezmek, seyahat etmek istiyorum...
normal insanlar gibi yedi sekiz saat uyku uyumak istiyorum...
duştan sonra saçlarım kendiliğinden taranmış olsun istiyorum...
birileri ayaklarımın boyutuna göre ayakkabı üretsin istiyorum...
ben ewime gitmek istiyorum ya...
Little Miss Sunshine
16.09.2007 - 11:53tutmak isterdim küçücük ellerimle...
cem özkan
16.09.2007 - 11:33üzülürüm yine
resmini görünce
maziye bakarak
wazgeçemem senden
bir ömür geçse böyle
ardından yalwararak
unuturum sandım
zamana bırakınca
seni nasıl sewdiğimi
ama bugün yine
söylüyorum hep aynı
hep aynı şeyi
dön bana yeniden ne olur
sew beni yeniden ne olur
al beni yanına ne olur
dön bana yeniden ne olur
ne olur...
cem özkan ın en sewdiğim şarkısı 'dön bana'...
can yakar...
özellikle o yalwarırcasına 'ne olur' deyişleri...
ya gözlerim dolar ya da ağlarım...
kedi
16.09.2007 - 11:17senin tenin sıcak
benim içimde bir kedi
yumdu gözlerini: “işte aşk” dedi.
hoşçakal
14.09.2007 - 11:00bir kazım koyuncu şarkısı... sözleri, melodisi... her dinlediğimde içimin burkulduğu bir şarkı... '...bana kimse sen gibi sarılmadı...'...
işte gidiyorum bir şey demeden
arkamı dönmeden, şikayet etmeden
hiçbir şey almadan bir şey wermeden
yol ayrılmış görmeden gidiyorum
ne küslük war ne de pişmanlık kalbimde
yürüyorum sanki senin yanından
sesin uzaklaşır her bir adımda
ayak izim kalmadan gidiyorum
gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
gönül kuşu sarkıdan yorulmadı
bana kimse sen gibi sarılmadı
ışığımız sönmeden gidiyorum
hello
14.09.2007 - 10:49evanescence in melonkolik şarkılarından biri. hüzünlü, ağlatan cinsinden olanından...
............
hello, I'm your mind, giving you someone to talk to... hello...
if I smile and don't believe
soon I know I'll wake from this dream
don't try to fix me
I'm not broken
hello, I'm the lie living for you so you can hide...
don't cry
suddenly I know I'm not sleeping
hello, I'm still here, all that's left of yesterday...
şarkı sözleri çok güzel we anlamlı...
Toplam 196 mesaj bulundu