birisi50 kilo birisi 95. aynı evde yaşasınlar ve herşey ortak mantığıyla alışveriş yapsınlar yesinler içsinler.
2 lt lik kola aldınız. yarısı birinin yarısı diğerinin.333 cll den 6 bardak eder. 3 o 3 sen icecen.. 50 lilik tok yetişmiş hali iyi bir aileden. diğeride bütün alt tabaka aileleri gibi az obez ama uzun bi cocukcagaz. atletik hani.. o gece yemekte. bir er bardak içmişler.. gece yarısı. 95 lik uyanmış içi yanmış.2. bardagınıda içmiş. ertesi gece yemekte. birinin2 birinin 1 bardak hakkı kalmış. neyse bir er bardak daha icmişler.
şişide sadece. 50 kiloloğun. bir bardağı kalmış. gece yarısı yine iricene olanın uykusu kaçmış içi yanmış.
dayanamamış. içmiş diğerinin kolasını.
ertesi gece yemekte. 50 lik. nerde benim kalan tek bardak kolam demiş.
sen 4 bardak içtin ben2. bu adaletsizlik.
arkadaşlar adalet duygusu hislerle olsaydı. emin olun hepiniz suclu olurdunuz. iricene cocuk demişki. önemli olan cola hiss degil. önemli olan bu kolanın her bir mgr mının hücrelerimize dağılımı '
ki aynı parayı ödemişsek aynı yoğunluk oranında en uc hücrelerimize kadar ulaşmalı. sen 50 kilosun 2 bardak içeceksin ben 100 kiloyum nerdeyse bende 4 bardak. ki yarı yarıya ödeyelim
bir sınavda öğrenciye hoca şizofreni soruyor....
anlat bakalım...
2 yıl sonra okulu bitirip memleketin bir köşesinde doctor olacak bilmem kac lira maaş alacak ve kendi maşşına sosyal konumuda uygun güzelcene bir kızla evlenme yaşam planları kuran bu salak öğrenci ezberlenmiş bilgilerini sıralıyor.
.....
.....
...... televizyondan mesajlar aldığını söylerleler
yan tarafta oturan diğer öğrenci...(bu öğrenci. şizofren teşhisi almış ve tedavi nörofren akinetonunu kullanmakta olan birisi)
araya giriyor....
'televizyondan mesaj almıyorum diyen varsa asıl o hastadır' diyor.
kendini ele verdiğini hocada anlamıyor o yüklenilmiş toplum bilincini üstlenmiş şapşaalda. ne oluyor. şaşsal. şimdi bir kasabada sağlık dağıtıyor. diğeri nörofrenin freni altında dewam ediyor. bildiğimizi herşey belkide öğretilmiş yüklenilmiş pc preogramlarcasına şeylerdir. sorgulayın isterseniz araştırın. karanlıkta sevişik aydınlıkta utananlar. siz. sahtekarsınız.
gecen gece ylda ilerliyorum. ardımdan birisi geliyor. baktım elinde şu bizim anadolu köylerinde hasat zamanı tarlalara giderken götürülen. tırpandan var..
hayırdır amca dedim gece gece.. ekinmi bicilir. oturduk. konuştuk.. bana yardım et cok yorgunum kızım dedi..... taşıyamıyorum bu artık ağır geliyor bana dedi. tamam amca dedim. aldım omzuma tırpanı. gidiyoruz.... birden etraftan.... yüzbinlerde insan sürüsü cıktı. öldür öldür diye inletiyorlar ortalığı.... amcayı öldürmemi istiyorlar. ben adam yardım etmek isterim. yaşlı başlı diye. amca caresiz bana bakar. ne öldürmesi be. o sizi öldürmüyor dedim. o sizi hasat ediyor. ermişseniz alıyor. defolun gidin dedim. hepsi kaybldu. yol kenarındaki sudan ictik. amca cok saol kızım sen ermişsin ama ben seni kesmeyecem dedi. sen eger beni hasat etseydin bütün insanlığa ölümsüzlüğü bahşedecektin ama. yapmadın acıdın. bende seni azad ediyorum dedi.
yürüdüm gittim amca yorulmuş soluklanıyordu...
insanlar yorulunca düşünce öldürmeyin elinden tutun. onuda düşüren bir şey vardır anlamaya calışın... özünüzü ruhunuzu dinleyin...
sitenin tanrıyı muhammedi. her bir şeyi ardında bırakarak en cok fikir beyan edilen konusuına kişisel yaklaşımım şu ki;
bir akşam üstü. trt 2 de atilla ilhanın konuşmasını dinliyorsun şu cümlesi aklımda kaldı. bir erkeği aşık olucağı kadınla cinselliği yaşayacağı kadın ayrıdır' dedi... ülkenin en büyük yazarı şairi bunu diyor. ahmet altan. romanlarında.. aşık olunan partnerle masum öpüşler utangac karanlık gece sevişlerini yazarken. o maco iaşağılık adamlarla hayvanı sevişlerden sonrasında yürümekte zorlanan kadın kahramanlarından.. öte dünyada. ruhun derinliklerine tüpsüz aniden dalıveren. argo yazarladan bukowski ise.. cok güzel pırıl pırıl bir kadınla birlikte olmaktansa. ben. çirkin. bakımsız kadınlarla yatmak istiyorum diyor. sanırım o kadınlarla hayvanlaşabiliyor.
erkekleri anlamamız gerek. aşık oldukları bir kadına. cinsel arzularını söyleyemiyorlar. hatta o an yatakta mavi pembe bir bulut varda biraz hızlı şekilde sağ dan sola dönse o bulut kırılacakta kaybolucak gibi düşünüyorlar.. şimdi kucağıma cık. altıma yat. ağzına girmek istiyorum yada. dön arkandan istiyorum diyemiyorlar. ama biliyormusunuz bu aşağılık yaratıklardaki bu arzulamadaki bilindik sapkınlık oranları. yüzde 90 ları zorluyor. o halde. bu büyük yazarlar sacmalamıyor.... aşka meşk sokulmuyor.
agonist substuratların sinerjik etkileşimlerle bir çeşit sosyolocik volvox kolonisi kurma çabası... bazı astrolocik devinim anlarında yada. müzmin yagmurlu günlerde bahar dönümlerinde. alıp başını gitmek kendini bir yalnız hissetmelerle. öz benliğini hissedip asla gidemeyen.. ama hep gitmişcesine kendi sürü icine bile laflarıyla ihanet eden.. apartman dairesinin balkonundan akan trafiğe yada yagmur hızlanınca pencereden bakmayı. bir gece yarısı şimşek çakmasıyla yanındakina dokanmayı yada sarılmayı, dolmuşta akış halinda şöförün yandaki dolmuşla yarışırken tesadüfi karşısında 5 sn kalan kadına yada erkeğe birden ruhunun aktığını hissedip keşke yarışsalar bir daha deyen. ömür boyu bunlar yarışsada hiç inmesem. yada yanına oturan hafifi aromatik esanslı kokulu birini görmeden sıcaklığını hissederken ona sımsıkı sarılmak isteyen siz. hepiniz sürüsünüz... hep diyorum. keçiler ve sokak köpeklerindir hayatın sırrını barındıran yaratıklar...... hiç bir buluş cok cabalarla ulaşılmış şeyler değildir. penisilin tesadüfi bulunmuştur. bilindik kanunlar suyun kaldırma dünyanın çekim gücü. şu bu. aylaklık. bu bir erdemdir. eski zamanlarda. spartaküslü roma zamanlarında. aykal olabilmek toplumun en üst mertebesiydi. siza taş taş üstünde koymayan bir hükümdara. ne istersin benden diye artislik hareketinde gölge etme başka isyan istemem diyende bir aylaktır. işte bu iç ruhuna dönme. kendini arama. boşverme sırasında herkesin koşuşturmacası icinde görmedigi şeyi siz bu salınımda aniden görüp fark edebilirsiniz. sanatta bilimde ilerlemelerde bu süreclerde gercekleşir. gerisi hikayedir..... ilk okuldan beridir tazı yetiştiriyorsunuz.... üniversite demek. işte o koşunun son düzlüğü. bu maratonda kim sona kendini saklamış kim atrak yapabilirse kazanıcak değilmi. ama maratonları zenciler kazanıyor cıplak ayaklı şeytanlar. fransanın americanın modern bilimli üstadları değil. onların spoercuları değil.. birakın doğayı kendi dengesine. çırpınmayın uğraşmayın. yayılın. rejüşde biranızı şarabınızı içip ortadaki palmiyenin altına işeyin.... bu hayatta bilindik bütün değerler felesefeler coğunlukla. bu sürünün olmalı etmelilerile ulaşılmış düzmecelerdir.
sokak köpekleri ve keçiler.... koyunlar ve ev köpekleriyle farkını izleyin...
manyetik kartlı şapşal sövalyeler sizi.
ne dir ne değildir....
bazen. hatta artık bazı tasavvuf bakıış acılarındada öyleki. binicik bir parca bile bütün evrenin gizini icinde barındırıyor. o halde. sadece beş para etmez gibi duran bir insanı izleyerek gözlemleyerek bile bütün insanlar hakkında hemen hemenh herşeyi görebiliriz. tanrı insanları yaratmış.. insan sitemler topluluğu. organlar. doku. hücreler... kromozomlar... genler.... dna sarmalı.. ikoza hedral simetrik sarmal. adenin guanin sitozin falan falan. icindeki bu yerleşim. belki tanrı iyilikler yapmak güzel güzel bir hayat bahşetmek isterken bir yerde konttroden cıktı bu. tıpkı kumsalda yada tarla kenarında oynarken uzanmışş bir cocuğun karınca yuvasına minik bir dalla ateş sokuşturması gibi. sonra ateş yakınlardaki tepe yamacına sıcrayıp . cocuk afallayınca... ailesi tarlaan gelsede alevlere engel olamyınca. dumanı gören gözetleme kulesi ormana haber veriri. ve ccuk hayatında ilk kez helikopter görrür. denizden su alırlar snra yangına dökerler. tanrıda bu insanlar hayvanlarla oynarken bu ikoza bilmem ne hedral şeyi aşşırmış sıralamam kaymışsa. manyaksılık ahmaklık adilik şerefszilik almış başını gitmişse. havadan helikopter gibi peygamber yollamış. su döker gibi dökmüş ki kitaplarını bunlar adam olsun korksun cekinsin felan diye.
köpek. bu hayvan icinde evrensel sırlar iceren mesajlar barındıran tanrının en sevimli oyuncağı... ipe bağlı sabah zorla çiş yapmaya cıkartılmış memur köpekleri var ve başı bş kaburgaları göründüğü halde yan yan yl boyu koşan belirli aylarda özgürce konvoylar oluşturup sevişen sokak köpekleride. sıcakta güneş altında misler gibi uyuyan.. lassy var mesela... ne sevimli.. pitbull.... kurt. terier. hepside tür. ve tür icinde çiftleşebilirler yani. farklılar farklı karakterler saldırgan ürkek cekincegn havalı güçlü it piç işte. insanlarda böyle. anlatmak istediğim noktada bu.... sanıltı ki. pitbull cok güclü en sevişken köpek o. yada bilmem ne.
yok arkadaş en iyisi en özgürüdür oda sokak köpeği klasik anadolu köpeği karabaşla çomardır......
kaybetme korkusunu hep canlı tutarak
kendilerini tedavi etme yöntemi şudur.
bu analizim... psikoloji biliminin ilerleyişinde manifesto niteliğinde önemlidir. kişisel calışmalarım dewam etmekte..
duyghusal. aşksal acıma sevme okşama hepsi palavra.... süresi ne olursa olsun. erkte haldeyken. kendileri bir kadının en dibine kadar girdiğinde. kadının yüzünmdeki ifadenin; ....çaresizlik..,yalvaran. lütfen.. merhametine muhtac olduğunu gösterip. ama bundan vazgecmek istemeyişi kaosunda kalmasını.. ve. sona yaklaşırken.. hızlanmış salınımda kalcaların birbirine çarpışırken. etraf yağ dokusundaki. çarpışma kinetiğiyle yerdeğiştirmesi. ve iniltilerdeki aynı mermetine muhtaclığı göstermesi.. bu hayvanları tedavi edebilicek tek şey bu ifadelerdir. aynı ifadeleri. kaza gecirenlerde yada ölmek üzere olan insanların yüzlerinde görebilirsiniz. porno filmleri izlerken sadece yüzlerine bakın ve o yüzlerin çarpışmış bir arac içindeki kazazedenin yüzü olduğunu düşünün. bu merhamete muhtaclığın. anlamını.. hayatını bahşetmeyle özdeşleştirebilirsiniz.
unutmamak gereken tek şey... kaybetme korkusunu hep onlara yaşatabilmek. yoksa ruh anlamında sizi öldürürüler.
12 sene evvel. eylence olsun diye kurmuştuk bunu iki arkadaş. ne olsun. heyo meyo oha yahoo olsun dedik.millet zebil gibi aktı. manyak zengin olduk.
ama eskiyi özlüyoruz...
şimdi kızıl deniz balığı yiyip. alaska hayvarıyla fransız chianti şarabı içiyoruz ama. kaldırımda döner ekmeğin tadı yok.
orta okuldayız...
daha o zamanlar.. ben iyiyim...
öğretmen bana söz hakkı vermez. edebiyat dersi ve konudaki bilinmeyen kelimleri tahtaya yazıyoruz. şerseniş.. vukkuat. maksat ıvır zıvır hani.. adam bir bana söz hakkı vermedi. meğer bilirmiş benim babam solcuymuş. bu adamda bana söz vermezmiş ondan. inatla kaldırıyom parmağımı.. bir yandanda konuyu gözden geciriyom herkes kelimeleri söyledi bişicik kalmadı nerdeyse..
son kelimeye, iki kız kaldık. yine diğerine sıra verdi.
ben genede kaldırdım parmağımı ama konuda bilinmedik kelime yok.
''şeyyyyyy' dedim anasını satayım' şeyyyyyy..
ne bu şey. şeyin nasıl bir şey oldugunu acıklarken acıklama cümlelerinde şeyi kullanırsan yan yatarsınya. bu adam. düşündü evet şey dedi....
bu dergiyi genelde. şehirler arası yolculuklara cıkarken. karikatürleri okumak. ve solcu genc amanda aman bak işte bu emekcinin hakkını koruyan. korkusuz şovalye desinler diye. çerez niyetine satılır...
giyim kuşamdaki bohemliğinde. kendilerine ayrı bir hava kattığını düşünen. araştırılmaya bile deger görmediğim. henüz adelosan flushingleri yaşayan gereksiz oluşumlardır.
yazarlarının haftada 3 gün anadolu şehirlerine first klaslada yolculuk ederek imza dağıttıkları kendilerinin bir ruh fantasyası savaşcısı yada. emekci palyacosu oldugunu sanan bu mandingoların hangi tasarrufu k,me ne ki... bale kadar gerekzi bazen.
....... refüjün kenarında sızıp uyuya kalmış belediye işçisinin kapatmayı unuttuğu sulamadan yola dalgıncana salınıp yolları ıslaytan parıltıda, sokak lambalarını küşüselleştiriyorum. orda öylece sabahın ilk ışıklarına kadar yandıklarında. inat ediyormuş gibi bana küfür ediyorlarmış gibi geliyor. tırmanıp. çekiç vurasım geliyor. yada mora pembeye boyayasım geliyor... aynı o aptal işçinin kuzenide sabah lambaları kapatmayı unutmuşsa. şarabı fazla kaçırmışsa. sabah 8 lerinde yanıksa hale o zaman seviyorum... sanırım şizofrene iki adımım kaldı.. şizofren bulaşıcıdır aslında adlı bir kitap yazıp. aşısını üretip bütün şizoidlere satıcam... sonrada şaka yapmıştım. o aslında gazozdu dicem.
dünyada bütün duygulanım dünyasından cıkarılması gereken tek durum. durumsuzluk.. okyanusun dibinde arızalanmış öylece karanlıkta soğukta. yardım gelirmi diye bekleyen mürettbatına kaç gün daha dayanabileceklerini söyleyen deniz altı komutanı olsan.. ve hiç bir dünyevi teknolojinin seni oradan cıkaramayacağını bilerek. son cocuksu hayallerinide karanlıkta gözlerini kapatarak yaşamalarını söylemek gibi. bir tepe yamacından okula koşarken aşağılarda mas mavi dalgalar sacan denize karşı iyot kokusunu duymak ister gibi. tonlarca suyun altında ölümü beklemek. en sonundada. tek tek kafalarından askerini vurmak gibi. karanlıkta. ölüm iniltilerini yüzüne sıcrayan kanları duymak. sesszice sırasını bekleyen askerine hoşçakal.'' yada görüsürüz demek gibi.. son defa ' özür dilemek gibi.'
üçüncü dünya ülkelerindede devlet işlerine yansıdığı icin cok dua eden toplumlarda rüşvet hırsızlık millet malını gasp hat safadadır...
siz dua eden müslümanlar. siz hepiniz sahtekarsınız. gercek bir müslüman dua etmememeli. ramazan aylarında cami dolduran. iftarları yemek partilerine ceviren hangi puuştun acılar icindeki bir başkasına yardım edebileceğini düşünebilrizki. zira. şu an aclıktan kırılan insanların maf olmuş toplumların hepsi siz duacılardan.
pavlovun köpeklericesine insanlara. ödülü gösteriyor. önlerine atıp. yeyip yemeyeceklerini izliyor.
tanrı. oda vaad ediyor.
cenneti vaad ediyor.
bütün günahların ödülü o an veriliyor...şeytan tarafından...
bütün sevapların ödülüyse bilinmeyen bir gelecekte...
ölümlerde kendinden gecmişcesine ağlayan hangi insanın ahirete gercekten inandığını söyleyebiliriz.....
tanrı ben sana sesleniyorum. madem sensin yaradan. madem sensin genleride yerine koyan. kötülük yaptıklarında insanları yargılayanda sensin. egonumu tatmin ediyorsun neden bütün insanları iyi yaratmadın..
bugün katillerin bile genlerinde yatkınlıktan bahsedilmekte...
aklını başına topla.... zira bütün kötülük yapan insanların kötülüklerindeki yarı payda senin.... bu dünyada bütün mazlumlar acı cekiyorsa. sende sadist bir şeytansın.onlara yardım etmedigin için. izledigin için.
bir yazar bizimde yazabilecegimiz şeyleri yazarsa. hiçte çekici olmaz.. bir yazar bizim bilmedigimiz şeyleri yazarsa gizemli gelebilir. yada itici
bir yazar bizimde bildigimiz ama bildigimizin farkında olmadıgımızı bize gösterirse, işte o gercek bir üstaddır.
emre yılmaz o ender yazarlardan ve üstad carles bukowski.... ahmet altan... daha bilinmedik.... galatasaray lisesinden mezun olmadıkları icin hürriyet pazar eklerine cıkıp tanınamamış bir sürü değer gibi.
en güzelide ucuz pazar pijamaları içinde...
iki ten birbirine değmişse... en iyi uyku öncesi zamanlarda parfüm kalıntıları içinde sarmaş dolaş kalakaladıktan sonra...
uyanınca. yanında. östrojen etkili hafifce nemlenmiş terlemsi kokularla yatağıma bulaşmış sen kokusu gecmese 2 hafta. sonra her iki haftada bir replasman tedavisi yapsak. koku ki. en güzel hafıza ilacı..birlikte uyunulamayasıca zamanlarda dönsem dursam. esir kamplarında bitkin düşmüşcesine cocuğunu uyutan kadınlar gibi. saklasam. uyanınca ya uyanınca. işte o zaman etraf girden kahve rengiden maviye yeşile dönse. sarıya. pembeye lilaya.. nerde bu tanrı be. yatıp yatıp duruyormu oda..
nefesini verecekken agzını onun ağzına dayayıp havasını içmek isteyişinde. kanının en minicik parcasına degmiş en uc hücresinin bile icine girip cıkmış şimdide kendi icinize çekmek isteyerek onun her yerini almak isteyişinizi düşündürücek kadar manyak bir düş.
...
patron chinaskiyi odasına cağırır
- sana yol veriyorum chinaski.. bize yeterince hizmet veremiyorsun..
- ben sana her gün ''hayatımın 8 saatini'' veriyorum sen bana ne veriyorsun....
sanırım bu cevap. bir insanın kendisine ne kadar deger vermesi gerektigini gösteriyor.
o yine derki.
sabahın 7 sinde kalkmak insanlık dışıdır
zira americada savaş uçağı pilotları öğleden sonra mesaiye başlar.
ve kim sabah 7 de en iyi arkadaşıyla bile aşnalı fişneli sohbet edebilirki.
bu gözlerini sınıf para mertebe hırsı bürümüş insanların sacmalıkları yüzünden meydana gelmiş bir yanılsamadır.
son zamanlar pelimi bırakmayan acılı yutkunuşlu bir hastalık. her gün milyonlar bakteriyi öldürsemde. haclı seferleri gibi her gün yeniden.. doctor tavsiyeleride fayda etmiyor'
havuç suyu içiyorum....hayak kırıklıkları olsada. söz dinliyorum.
gecen gece ylda ilerliyorum. ardımdan birisi geliyor. baktım elinde şu bizim anadolu köylerinde hasat zamanı tarlalara giderken götürülen. tırpandan var..
hayırdır amca dedim gece gece.. ekinmi bicilir. oturduk. konuştuk.. bana yardım et co ...
adaletsizlik
15.05.2006 - 16:21mesela iki üniversite öğrencisi düşünelim..
birisi50 kilo birisi 95. aynı evde yaşasınlar ve herşey ortak mantığıyla alışveriş yapsınlar yesinler içsinler.
2 lt lik kola aldınız. yarısı birinin yarısı diğerinin.333 cll den 6 bardak eder. 3 o 3 sen icecen.. 50 lilik tok yetişmiş hali iyi bir aileden. diğeride bütün alt tabaka aileleri gibi az obez ama uzun bi cocukcagaz. atletik hani.. o gece yemekte. bir er bardak içmişler.. gece yarısı. 95 lik uyanmış içi yanmış.2. bardagınıda içmiş. ertesi gece yemekte. birinin2 birinin 1 bardak hakkı kalmış. neyse bir er bardak daha icmişler.
şişide sadece. 50 kiloloğun. bir bardağı kalmış. gece yarısı yine iricene olanın uykusu kaçmış içi yanmış.
dayanamamış. içmiş diğerinin kolasını.
ertesi gece yemekte. 50 lik. nerde benim kalan tek bardak kolam demiş.
sen 4 bardak içtin ben2. bu adaletsizlik.
arkadaşlar adalet duygusu hislerle olsaydı. emin olun hepiniz suclu olurdunuz. iricene cocuk demişki. önemli olan cola hiss degil. önemli olan bu kolanın her bir mgr mının hücrelerimize dağılımı '
ki aynı parayı ödemişsek aynı yoğunluk oranında en uc hücrelerimize kadar ulaşmalı. sen 50 kilosun 2 bardak içeceksin ben 100 kiloyum nerdeyse bende 4 bardak. ki yarı yarıya ödeyelim
şizofren
09.05.2006 - 18:24bir sınavda öğrenciye hoca şizofreni soruyor....
anlat bakalım...
2 yıl sonra okulu bitirip memleketin bir köşesinde doctor olacak bilmem kac lira maaş alacak ve kendi maşşına sosyal konumuda uygun güzelcene bir kızla evlenme yaşam planları kuran bu salak öğrenci ezberlenmiş bilgilerini sıralıyor.
.....
.....
...... televizyondan mesajlar aldığını söylerleler
yan tarafta oturan diğer öğrenci...(bu öğrenci. şizofren teşhisi almış ve tedavi nörofren akinetonunu kullanmakta olan birisi)
araya giriyor....
'televizyondan mesaj almıyorum diyen varsa asıl o hastadır' diyor.
kendini ele verdiğini hocada anlamıyor o yüklenilmiş toplum bilincini üstlenmiş şapşaalda. ne oluyor. şaşsal. şimdi bir kasabada sağlık dağıtıyor. diğeri nörofrenin freni altında dewam ediyor. bildiğimizi herşey belkide öğretilmiş yüklenilmiş pc preogramlarcasına şeylerdir. sorgulayın isterseniz araştırın. karanlıkta sevişik aydınlıkta utananlar. siz. sahtekarsınız.
azrail
09.05.2006 - 18:20gecen gece ylda ilerliyorum. ardımdan birisi geliyor. baktım elinde şu bizim anadolu köylerinde hasat zamanı tarlalara giderken götürülen. tırpandan var..
hayırdır amca dedim gece gece.. ekinmi bicilir. oturduk. konuştuk.. bana yardım et cok yorgunum kızım dedi..... taşıyamıyorum bu artık ağır geliyor bana dedi. tamam amca dedim. aldım omzuma tırpanı. gidiyoruz.... birden etraftan.... yüzbinlerde insan sürüsü cıktı. öldür öldür diye inletiyorlar ortalığı.... amcayı öldürmemi istiyorlar. ben adam yardım etmek isterim. yaşlı başlı diye. amca caresiz bana bakar. ne öldürmesi be. o sizi öldürmüyor dedim. o sizi hasat ediyor. ermişseniz alıyor. defolun gidin dedim. hepsi kaybldu. yol kenarındaki sudan ictik. amca cok saol kızım sen ermişsin ama ben seni kesmeyecem dedi. sen eger beni hasat etseydin bütün insanlığa ölümsüzlüğü bahşedecektin ama. yapmadın acıdın. bende seni azad ediyorum dedi.
yürüdüm gittim amca yorulmuş soluklanıyordu...
insanlar yorulunca düşünce öldürmeyin elinden tutun. onuda düşüren bir şey vardır anlamaya calışın... özünüzü ruhunuzu dinleyin...
aşk
09.05.2006 - 18:18sitenin tanrıyı muhammedi. her bir şeyi ardında bırakarak en cok fikir beyan edilen konusuına kişisel yaklaşımım şu ki;
bir akşam üstü. trt 2 de atilla ilhanın konuşmasını dinliyorsun şu cümlesi aklımda kaldı. bir erkeği aşık olucağı kadınla cinselliği yaşayacağı kadın ayrıdır' dedi... ülkenin en büyük yazarı şairi bunu diyor. ahmet altan. romanlarında.. aşık olunan partnerle masum öpüşler utangac karanlık gece sevişlerini yazarken. o maco iaşağılık adamlarla hayvanı sevişlerden sonrasında yürümekte zorlanan kadın kahramanlarından.. öte dünyada. ruhun derinliklerine tüpsüz aniden dalıveren. argo yazarladan bukowski ise.. cok güzel pırıl pırıl bir kadınla birlikte olmaktansa. ben. çirkin. bakımsız kadınlarla yatmak istiyorum diyor. sanırım o kadınlarla hayvanlaşabiliyor.
erkekleri anlamamız gerek. aşık oldukları bir kadına. cinsel arzularını söyleyemiyorlar. hatta o an yatakta mavi pembe bir bulut varda biraz hızlı şekilde sağ dan sola dönse o bulut kırılacakta kaybolucak gibi düşünüyorlar.. şimdi kucağıma cık. altıma yat. ağzına girmek istiyorum yada. dön arkandan istiyorum diyemiyorlar. ama biliyormusunuz bu aşağılık yaratıklardaki bu arzulamadaki bilindik sapkınlık oranları. yüzde 90 ları zorluyor. o halde. bu büyük yazarlar sacmalamıyor.... aşka meşk sokulmuyor.
sürü psikolojisi
19.04.2006 - 14:39agonist substuratların sinerjik etkileşimlerle bir çeşit sosyolocik volvox kolonisi kurma çabası... bazı astrolocik devinim anlarında yada. müzmin yagmurlu günlerde bahar dönümlerinde. alıp başını gitmek kendini bir yalnız hissetmelerle. öz benliğini hissedip asla gidemeyen.. ama hep gitmişcesine kendi sürü icine bile laflarıyla ihanet eden.. apartman dairesinin balkonundan akan trafiğe yada yagmur hızlanınca pencereden bakmayı. bir gece yarısı şimşek çakmasıyla yanındakina dokanmayı yada sarılmayı, dolmuşta akış halinda şöförün yandaki dolmuşla yarışırken tesadüfi karşısında 5 sn kalan kadına yada erkeğe birden ruhunun aktığını hissedip keşke yarışsalar bir daha deyen. ömür boyu bunlar yarışsada hiç inmesem. yada yanına oturan hafifi aromatik esanslı kokulu birini görmeden sıcaklığını hissederken ona sımsıkı sarılmak isteyen siz. hepiniz sürüsünüz... hep diyorum. keçiler ve sokak köpeklerindir hayatın sırrını barındıran yaratıklar...... hiç bir buluş cok cabalarla ulaşılmış şeyler değildir. penisilin tesadüfi bulunmuştur. bilindik kanunlar suyun kaldırma dünyanın çekim gücü. şu bu. aylaklık. bu bir erdemdir. eski zamanlarda. spartaküslü roma zamanlarında. aykal olabilmek toplumun en üst mertebesiydi. siza taş taş üstünde koymayan bir hükümdara. ne istersin benden diye artislik hareketinde gölge etme başka isyan istemem diyende bir aylaktır. işte bu iç ruhuna dönme. kendini arama. boşverme sırasında herkesin koşuşturmacası icinde görmedigi şeyi siz bu salınımda aniden görüp fark edebilirsiniz. sanatta bilimde ilerlemelerde bu süreclerde gercekleşir. gerisi hikayedir..... ilk okuldan beridir tazı yetiştiriyorsunuz.... üniversite demek. işte o koşunun son düzlüğü. bu maratonda kim sona kendini saklamış kim atrak yapabilirse kazanıcak değilmi. ama maratonları zenciler kazanıyor cıplak ayaklı şeytanlar. fransanın americanın modern bilimli üstadları değil. onların spoercuları değil.. birakın doğayı kendi dengesine. çırpınmayın uğraşmayın. yayılın. rejüşde biranızı şarabınızı içip ortadaki palmiyenin altına işeyin.... bu hayatta bilindik bütün değerler felesefeler coğunlukla. bu sürünün olmalı etmelilerile ulaşılmış düzmecelerdir.
sokak köpekleri ve keçiler.... koyunlar ve ev köpekleriyle farkını izleyin...
manyetik kartlı şapşal sövalyeler sizi.
köpek
09.04.2006 - 23:32ne dir ne değildir....
bazen. hatta artık bazı tasavvuf bakıış acılarındada öyleki. binicik bir parca bile bütün evrenin gizini icinde barındırıyor. o halde. sadece beş para etmez gibi duran bir insanı izleyerek gözlemleyerek bile bütün insanlar hakkında hemen hemenh herşeyi görebiliriz. tanrı insanları yaratmış.. insan sitemler topluluğu. organlar. doku. hücreler... kromozomlar... genler.... dna sarmalı.. ikoza hedral simetrik sarmal. adenin guanin sitozin falan falan. icindeki bu yerleşim. belki tanrı iyilikler yapmak güzel güzel bir hayat bahşetmek isterken bir yerde konttroden cıktı bu. tıpkı kumsalda yada tarla kenarında oynarken uzanmışş bir cocuğun karınca yuvasına minik bir dalla ateş sokuşturması gibi. sonra ateş yakınlardaki tepe yamacına sıcrayıp . cocuk afallayınca... ailesi tarlaan gelsede alevlere engel olamyınca. dumanı gören gözetleme kulesi ormana haber veriri. ve ccuk hayatında ilk kez helikopter görrür. denizden su alırlar snra yangına dökerler. tanrıda bu insanlar hayvanlarla oynarken bu ikoza bilmem ne hedral şeyi aşşırmış sıralamam kaymışsa. manyaksılık ahmaklık adilik şerefszilik almış başını gitmişse. havadan helikopter gibi peygamber yollamış. su döker gibi dökmüş ki kitaplarını bunlar adam olsun korksun cekinsin felan diye.
köpek. bu hayvan icinde evrensel sırlar iceren mesajlar barındıran tanrının en sevimli oyuncağı... ipe bağlı sabah zorla çiş yapmaya cıkartılmış memur köpekleri var ve başı bş kaburgaları göründüğü halde yan yan yl boyu koşan belirli aylarda özgürce konvoylar oluşturup sevişen sokak köpekleride. sıcakta güneş altında misler gibi uyuyan.. lassy var mesela... ne sevimli.. pitbull.... kurt. terier. hepside tür. ve tür icinde çiftleşebilirler yani. farklılar farklı karakterler saldırgan ürkek cekincegn havalı güçlü it piç işte. insanlarda böyle. anlatmak istediğim noktada bu.... sanıltı ki. pitbull cok güclü en sevişken köpek o. yada bilmem ne.
yok arkadaş en iyisi en özgürüdür oda sokak köpeği klasik anadolu köpeği karabaşla çomardır......
erkek-kadın ilişkileri
06.04.2006 - 17:05bu yaratıklar hastadır.....
kaybetme korkusunu hep canlı tutarak
kendilerini tedavi etme yöntemi şudur.
bu analizim... psikoloji biliminin ilerleyişinde manifesto niteliğinde önemlidir. kişisel calışmalarım dewam etmekte..
duyghusal. aşksal acıma sevme okşama hepsi palavra.... süresi ne olursa olsun. erkte haldeyken. kendileri bir kadının en dibine kadar girdiğinde. kadının yüzünmdeki ifadenin; ....çaresizlik..,yalvaran. lütfen.. merhametine muhtac olduğunu gösterip. ama bundan vazgecmek istemeyişi kaosunda kalmasını.. ve. sona yaklaşırken.. hızlanmış salınımda kalcaların birbirine çarpışırken. etraf yağ dokusundaki. çarpışma kinetiğiyle yerdeğiştirmesi. ve iniltilerdeki aynı mermetine muhtaclığı göstermesi.. bu hayvanları tedavi edebilicek tek şey bu ifadelerdir. aynı ifadeleri. kaza gecirenlerde yada ölmek üzere olan insanların yüzlerinde görebilirsiniz. porno filmleri izlerken sadece yüzlerine bakın ve o yüzlerin çarpışmış bir arac içindeki kazazedenin yüzü olduğunu düşünün. bu merhamete muhtaclığın. anlamını.. hayatını bahşetmeyle özdeşleştirebilirsiniz.
unutmamak gereken tek şey... kaybetme korkusunu hep onlara yaşatabilmek. yoksa ruh anlamında sizi öldürürüler.
yahoo
31.03.2006 - 16:2812 sene evvel. eylence olsun diye kurmuştuk bunu iki arkadaş. ne olsun. heyo meyo oha yahoo olsun dedik.millet zebil gibi aktı. manyak zengin olduk.
ama eskiyi özlüyoruz...
şimdi kızıl deniz balığı yiyip. alaska hayvarıyla fransız chianti şarabı içiyoruz ama. kaldırımda döner ekmeğin tadı yok.
şey
26.03.2006 - 23:52orta okuldayız...
daha o zamanlar.. ben iyiyim...
öğretmen bana söz hakkı vermez. edebiyat dersi ve konudaki bilinmeyen kelimleri tahtaya yazıyoruz. şerseniş.. vukkuat. maksat ıvır zıvır hani.. adam bir bana söz hakkı vermedi. meğer bilirmiş benim babam solcuymuş. bu adamda bana söz vermezmiş ondan. inatla kaldırıyom parmağımı.. bir yandanda konuyu gözden geciriyom herkes kelimeleri söyledi bişicik kalmadı nerdeyse..
son kelimeye, iki kız kaldık. yine diğerine sıra verdi.
ben genede kaldırdım parmağımı ama konuda bilinmedik kelime yok.
''şeyyyyyy' dedim anasını satayım' şeyyyyyy..
ne bu şey. şeyin nasıl bir şey oldugunu acıklarken acıklama cümlelerinde şeyi kullanırsan yan yatarsınya. bu adam. düşündü evet şey dedi....
nasıl bir şeyse..
Bukowski Böyle Geldi, Böyle Gitti
26.03.2006 - 23:46mahfolmuş hayatlar olağandır
bilgeler icinde ahmaklar içinde
ancak
o mahfolmuş hayat
bizimkisi olduğunda anlarız
hayatın tam takır
bir mutfak dolabından
ibaret olduğunu......
ve aptal bir otel odası..............
leman dergisi
26.03.2006 - 23:42bu dergiyi genelde. şehirler arası yolculuklara cıkarken. karikatürleri okumak. ve solcu genc amanda aman bak işte bu emekcinin hakkını koruyan. korkusuz şovalye desinler diye. çerez niyetine satılır...
giyim kuşamdaki bohemliğinde. kendilerine ayrı bir hava kattığını düşünen. araştırılmaya bile deger görmediğim. henüz adelosan flushingleri yaşayan gereksiz oluşumlardır.
yazarlarının haftada 3 gün anadolu şehirlerine first klaslada yolculuk ederek imza dağıttıkları kendilerinin bir ruh fantasyası savaşcısı yada. emekci palyacosu oldugunu sanan bu mandingoların hangi tasarrufu k,me ne ki... bale kadar gerekzi bazen.
sokak
26.03.2006 - 23:28....... refüjün kenarında sızıp uyuya kalmış belediye işçisinin kapatmayı unuttuğu sulamadan yola dalgıncana salınıp yolları ıslaytan parıltıda, sokak lambalarını küşüselleştiriyorum. orda öylece sabahın ilk ışıklarına kadar yandıklarında. inat ediyormuş gibi bana küfür ediyorlarmış gibi geliyor. tırmanıp. çekiç vurasım geliyor. yada mora pembeye boyayasım geliyor... aynı o aptal işçinin kuzenide sabah lambaları kapatmayı unutmuşsa. şarabı fazla kaçırmışsa. sabah 8 lerinde yanıksa hale o zaman seviyorum... sanırım şizofrene iki adımım kaldı.. şizofren bulaşıcıdır aslında adlı bir kitap yazıp. aşısını üretip bütün şizoidlere satıcam... sonrada şaka yapmıştım. o aslında gazozdu dicem.
çaresizlik
26.03.2006 - 23:23dünyada bütün duygulanım dünyasından cıkarılması gereken tek durum. durumsuzluk.. okyanusun dibinde arızalanmış öylece karanlıkta soğukta. yardım gelirmi diye bekleyen mürettbatına kaç gün daha dayanabileceklerini söyleyen deniz altı komutanı olsan.. ve hiç bir dünyevi teknolojinin seni oradan cıkaramayacağını bilerek. son cocuksu hayallerinide karanlıkta gözlerini kapatarak yaşamalarını söylemek gibi. bir tepe yamacından okula koşarken aşağılarda mas mavi dalgalar sacan denize karşı iyot kokusunu duymak ister gibi. tonlarca suyun altında ölümü beklemek. en sonundada. tek tek kafalarından askerini vurmak gibi. karanlıkta. ölüm iniltilerini yüzüne sıcrayan kanları duymak. sesszice sırasını bekleyen askerine hoşçakal.'' yada görüsürüz demek gibi.. son defa ' özür dilemek gibi.'
azrail
22.02.2006 - 22:27bir gün seninle bir gece yarısı karşılaşıcaz....
benim yanımda şeytan. sende cebrailimi alıcan israfilimi. yada tanrıyımı......
o sokaktan iki kişi cıkıcak..... ya dünyaya ölümsüzlüğü bahşedicem yada siz aynı tafrayı sürdürüceksiniz..
hiçte korkmuyorum.... gelin hadi.....
dua
21.02.2006 - 20:17tanrısal torpil isteme şekli.
üçüncü dünya ülkelerindede devlet işlerine yansıdığı icin cok dua eden toplumlarda rüşvet hırsızlık millet malını gasp hat safadadır...
siz dua eden müslümanlar. siz hepiniz sahtekarsınız. gercek bir müslüman dua etmememeli. ramazan aylarında cami dolduran. iftarları yemek partilerine ceviren hangi puuştun acılar icindeki bir başkasına yardım edebileceğini düşünebilrizki. zira. şu an aclıktan kırılan insanların maf olmuş toplumların hepsi siz duacılardan.
şeytan
21.02.2006 - 19:58gercek bir realist.
pavlovun köpeklericesine insanlara. ödülü gösteriyor. önlerine atıp. yeyip yemeyeceklerini izliyor.
tanrı. oda vaad ediyor.
cenneti vaad ediyor.
bütün günahların ödülü o an veriliyor...şeytan tarafından...
bütün sevapların ödülüyse bilinmeyen bir gelecekte...
ölümlerde kendinden gecmişcesine ağlayan hangi insanın ahirete gercekten inandığını söyleyebiliriz.....
tanrı ben sana sesleniyorum. madem sensin yaradan. madem sensin genleride yerine koyan. kötülük yaptıklarında insanları yargılayanda sensin. egonumu tatmin ediyorsun neden bütün insanları iyi yaratmadın..
bugün katillerin bile genlerinde yatkınlıktan bahsedilmekte...
aklını başına topla.... zira bütün kötülük yapan insanların kötülüklerindeki yarı payda senin.... bu dünyada bütün mazlumlar acı cekiyorsa. sende sadist bir şeytansın.onlara yardım etmedigin için. izledigin için.
yazar
21.02.2006 - 19:48bir yazar bizimde yazabilecegimiz şeyleri yazarsa. hiçte çekici olmaz.. bir yazar bizim bilmedigimiz şeyleri yazarsa gizemli gelebilir. yada itici
bir yazar bizimde bildigimiz ama bildigimizin farkında olmadıgımızı bize gösterirse, işte o gercek bir üstaddır.
emre yılmaz o ender yazarlardan ve üstad carles bukowski.... ahmet altan... daha bilinmedik.... galatasaray lisesinden mezun olmadıkları icin hürriyet pazar eklerine cıkıp tanınamamış bir sürü değer gibi.
merhamet
20.02.2006 - 22:49merhamete ihtiyacı olanlarda vardır merhamet....
uyku
20.02.2006 - 19:39en güzelide ucuz pazar pijamaları içinde...
iki ten birbirine değmişse... en iyi uyku öncesi zamanlarda parfüm kalıntıları içinde sarmaş dolaş kalakaladıktan sonra...
uyanınca. yanında. östrojen etkili hafifce nemlenmiş terlemsi kokularla yatağıma bulaşmış sen kokusu gecmese 2 hafta. sonra her iki haftada bir replasman tedavisi yapsak. koku ki. en güzel hafıza ilacı..birlikte uyunulamayasıca zamanlarda dönsem dursam. esir kamplarında bitkin düşmüşcesine cocuğunu uyutan kadınlar gibi. saklasam. uyanınca ya uyanınca. işte o zaman etraf girden kahve rengiden maviye yeşile dönse. sarıya. pembeye lilaya.. nerde bu tanrı be. yatıp yatıp duruyormu oda..
şeker portakalı
15.02.2006 - 06:05kitap nerden geliyor mademse kitapta kitap..
asidi olmayan bol cekirdekli. sulu potakal bu. cocuk portakalı gibi mesela.
ayşenur yazıcı
15.02.2006 - 06:00dünyada unutulmuş bir melek...
aşk
14.02.2006 - 21:04nefesini verecekken agzını onun ağzına dayayıp havasını içmek isteyişinde. kanının en minicik parcasına degmiş en uc hücresinin bile icine girip cıkmış şimdide kendi icinize çekmek isteyerek onun her yerini almak isteyişinizi düşündürücek kadar manyak bir düş.
factotum
10.02.2006 - 17:53...
patron chinaskiyi odasına cağırır
- sana yol veriyorum chinaski.. bize yeterince hizmet veremiyorsun..
- ben sana her gün ''hayatımın 8 saatini'' veriyorum sen bana ne veriyorsun....
sanırım bu cevap. bir insanın kendisine ne kadar deger vermesi gerektigini gösteriyor.
o yine derki.
sabahın 7 sinde kalkmak insanlık dışıdır
zira americada savaş uçağı pilotları öğleden sonra mesaiye başlar.
ve kim sabah 7 de en iyi arkadaşıyla bile aşnalı fişneli sohbet edebilirki.
bu gözlerini sınıf para mertebe hırsı bürümüş insanların sacmalıkları yüzünden meydana gelmiş bir yanılsamadır.
farenjit
10.02.2006 - 17:49son zamanlar pelimi bırakmayan acılı yutkunuşlu bir hastalık. her gün milyonlar bakteriyi öldürsemde. haclı seferleri gibi her gün yeniden.. doctor tavsiyeleride fayda etmiyor'
havuç suyu içiyorum....hayak kırıklıkları olsada. söz dinliyorum.
Toplam 27 mesaj bulundu