Seni Seviyorum Seni Seviyorum leyla ile mecnunun yıkılmaz asaletinde Seni Seviyorum Stockholm'de bir yazarın kalbinde Seni Seviyorum Sabahın ezana karışan ulu sesinde Seni Seviyorum Bir çobanın yürek sancısında,inlemesinde Seni Seviyorum Bir milletin yasaklanmış asil dilinde Seni Seviyorum Selahattin Eyyubi kılcının gölgesinde Seni Seviyorum Mame Alan destanında açmış gülün sessizliğinde Seni Seviyorum Sigaramın dudağıma her değişinde Seni Seviyorum Diyarbakır surunda,Dicle'nin anneliğinde Seni Seviyorum Mazlumun kelepçesinde,Seni Seviyorum aşkların ateşinde,iyi yazarların kaleminde Seni Seviyorum aşık veyselin mısarlarının asiliğinde Seni Seviyorum İşte böyle kendimce.
Olaki yürürüm bir baska aska Yada yürürüm mavi olmayan bir gülüse Unutmaki tek ask oldugum sensin Asik oldugum deyil
Karanlikla süzülüyor icime yikim Dur diyorum yikiliyorum Ucurumlari bas ucuma koyuyorum sonra Oksuyorum rüzgarda saclarini Sicak ilik bir koku siniyor yüreyime Gitme gitme diyorum düsüyorum Sonra beni soruyorlar bana Tanimiyorum diyiyorum... Daha hic karsilasmadik Ayni cizgide bilge sus umu dinliyorlar Ben sustukca Yazik, bir cigligin dogusu gibi ölüyorlar; Önce bir bir, sonra hepsi Sonra bir ucurumlar kaliyor birde yikimlar Verilen hersey borcmus gibi aliniyor Önce bir bir sonra hepsi..
Sonra bir ben kaliyorum, birde yalnizlik Ucurumlar, yikimlar, ben ve yalnizlik Zorlu bir savasin unutulmus cesetleri gibi Yatiyoruz yan yana Öpüsüyoruz, sevisiyoruz da hatta.... Her sey oyunun yasaklarina uygun Bir günah oluyor sonra Tek umudumuzu göye gelin ediyoruz Telli, kanli dügün iste Üsüyor saclarin biliyorum darginmisin? Bu baharda mayisa biraktigim gibi misin hala? Vurulmus cocuk gibi büyümemis yüreyindeki hüzün Hala kaciyormusun zamansiz Gözlerini birakarak birilerinden Hala ellerinden tutup sevgileri Hala öyle soguk bir gök Hala öyle yerini yurdunu bulamamis bir mavi Dipsiz kuyuya saliyormusun agliyarak Kücücük bir dokunusla son sevilen olabiliyormusun?
Kendin kadar aklimdasin Ve askini sasirmis bir tanri Cogalan sizisiyla mutlu bir yara Öyle misin mavi gözlü sari sacli yoldasim Öyle biraktigim gibimisin Gerceyi yakmada hala ustamisin Yoksa cirakmi yanerken yollarda Saclarima dolanan aydinligimsin Somutlastiramadigim tek imgensin Siirde anlattikca eksilen tek anlam Hala biraktigim gibimisin Yoksa beni biraktigin gibi mi Kac mevsimsiz kar düstü topragima Kac mevsimsiz kar düstü topragima
GİDEMEM Bazen daha fazladır her şey Bir eşikte atlar insan Yüzüne bakmak istemez yaşam Okadar azalmıştır anlam
O zaman hemen git radyoyu aç bi şarkı tut Ya da bi kitap oku mutlaka iyi geliyor Ya da balkona çık bağır bağırabildiğin kadar Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor
Ama fazla da üzülme hayat bitiyor birgün Ayrılıktan kaçılmıyor Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür Ömür imtihanla geçiyor
Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem Unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir
Bi şiirden bi sözden bi melodiden bi filmden Geçirip güzelleştirmeden can dayanmıyor Yıldızların o ışıklı fırçası azıcık değmeden Bu şahane hüzün tablosu tamamlanmıyor
Ama fazla da üzülme hayat bitiyor birgün Ayrılıktan kaçılmıyor Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür Ömür imtihanla geçiyor
Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem Unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir
bir esimlik rüzgar vardı havada... gök dardı bıraksam nefesimi geri alamazdım sanki... tuttum... bir nefeslik can,bıraksam eremezdim ayrılığa...
haklıydın sen ve ben... olamayacak kadar, tutunamayacağımız kadar aykırı... sen var ben yok... sen varken yoktum, sen olsan ben... oysa ben varken hep vardı rüyaların... sen beni öldürüyorsun ya... sen bunu hep yapıyorsun...
Sanmaki sanma ki bir daha sana saygı duyarım Sanma ki bir daha sana boyun eğerim Sanma ki bir daha kendimi sana ezdırırım Sanma ki bir daha vahşetlerine susarım Kılıncın torunu
Sanma ki bu devran hep böyle gidecek Sanma ki yaptıkların yanına kalacak Birgün bunun hesebı sendende sorulacak Fazla güvenme kendine Sen tanrı degilsin Birgün seninde saltanatın yıkılacak Kılıncın torunu
Bu dünya hiç bir zalime kalmadı Inan sanada kalmıyacak kılıncın torunu
Seni Düsünüyorum Penceremin kenarindayi mevsim sonbahar Tane,tane yagan yagmurlari seyrediyorum Bir bilsen nasilda kötü esiyor rüzgar Savrulan yapraklarin sesini dinliyorum... Gürlüyor sema yildirimlar düsüyor topraga Biri geciyor sokaktan üsümüs,endiseyle Sönmüs tüm isiklar sehir esrarli bir uykuda Ben seni düsünüyorum saygiyla ve sessizce...
….. Bir gün gitmek olmasa diyorum Solmasa çiçekler Yüreğimde kuşlar uçmasa Silinmese gölgeleri sevincin Hasretin ince yollarına İnmese gözlerimde sular Sevdasına şiir yüklediğim rüzgar dinmese Bitmese dudaklarına yakıştırdığım gülümseme
Ayrılık olmasa es ve ha Ölüm olmasa Mutluluklara yazılsa adresimiz Her üşüdüğümde bakışına sarılsam Güvercinler havalansa üzerimizden
Ömrümüz Dört mevsim bahar olsa Gönlümüz arı aşkımız bal olsa Aksa damla damla hayatımıza dolsa
Ey kır lalem, düğün çiçeğim Çayır güzelim, gelinciğim Süsenim, sümbülüm, caneriğim Uzansam dokunabilir miyim yüreğine Öpebilir miyim gözlerinin içini ...../ Susma es ve ha, kapama gözlerini üşürüm Bırakma ellerimi es ve ha bırakma düşerim
Hangi Günün Yüzyili Sancisini yasiyorsun kaç zamandir Yeni bir güne sevinçle baslamanin Yoluna isik tutan sözcükler Var mi o günün isiltili kanatlarinda Rüzgara dost olan soluklar var mi Altini çize çize soruyorsun nedense Ki hep aldatilmis oldugun kendine
Adin çoktan çocuga çikmis oysa Çoktan anlasilmaz olmussun Su güzel ömrünün tam ortasinda Kuslari sora sora düsen yapraklara Ey çilgin Kanadi kirik her kusa Kanat olmaktan yorulmussun
Bulutlari çarpisa çarpisa yorgun Bir gökyüzüdür artik gülüsün
Yaşam, Yaşam, Beyin ile yürek Tanrı ile kul arasındaki En büyük gel-gitini yaşarken; Umut, Ütopyalarda Ütopyalar, Zindanlarda tutuk kaldı. Zindanlarsa, Tarihe hep esir.
Sen Güneşi mesken tutan deniz kızı Benden öğrensin herkes varlığını Benden bilsin en okyanus sevdayı
Sen effulia-ra Güneşin doğduğu yerde Tanrıyı arayıp Battığı yerde Tanrıyı bulanların ırkındansın
Güneşin ilk ışınlarına İlk defa yemin ettim Ateş közlerinde kaldı yüreğim Ve sen İlk kıvılcımıydın destan gülümsemelerin Rüzgarın ateşi öptüğü yere İsmini verdiler Ve ben Güneşin ilk ışınlarına Seni sevdim dedim Seni sevdiğime dair yemin ettim effulia-ra
Dicle’ye sevdalı ozanlar Sürüldüler Lanetlendiler topraklarından Gül ve bülbül yuvası asma bahçelerinden Sürgünlerde büyüdü ezgiler Ve imgeler Ve kelimeler Yıllardır o lanetin altındaydım Ah tamara dedim Ah xêce dedim Ah zin dedim Şimdi lanet kalktı Sürgünlerden döndüm Kuşlar kadar özgür Maviler kadar tutkunum sana effulia-ra
Yanılmazım bugün Barışa ve aşka dair Her sevişim bir öpücük kadar Masum Her aşkım Dicle kadar asi ve akıcı Bereketli ve umut dolu Ve umudum sendin effulia-ra
Her esmerin ve beyazın Gölgesi siyahtı Ben gölgenden tanıdım seni effulia-ra Dicle gölgesizdi biliyorum Gölgesini surlar almıştı Sen effulia-ra Gölgesiydin diyarbekir’in Sınırlara inat Sınırsızlığa hasret
Güneş omuzlarından yükselir şafağa Ve sen Güneşten önce doğarsın umutlarıma Gün boyu aydınlığına sığınırım Kamaşmalarını severim gözlerimin Aydınlığını severim effulia-ra Sen aydınlığımsın effulia-ra
Aşksın Sevdasın Hayyam gözüyle vurgunduk şaraba Ve cihana Tanrının günah hilesine gelmeyeceğim Daha çok koşacağım güneşe Daha çok ve daha sıkı Tutacağım senin elinden effulia-ra
Güneşe şarabı sunanlar Kovuldular cennet bahçelerinden Asaletlerini aldılar insanlıktan taraf İşte Asalet asilikten doğar o günden beri Ve ben asi gözlerini sevdim effulia-ra Asi gözlerinde şarabı sevdim effulia-ra Birde neyi sevdim biliyor musun Dudakların şarap ıslaklığındayken Güneşe karşı öpmeyi sevdim
Ulaşmak için sana Güneş sahillerinde yürüdüm Ayaklarım şişinceye kadar Çatlayıp kanayıncaya Yaralar kabuk bağlayıncaya Kabuklar atıncaya kadar yürüdüm Yürüdüm yürüyünceye kadar Yürüdüm sana varıncaya kadar effulia-ra Sınırlara inat Sınırsızlığa hasret
bir şeytandı ruhun arkamdan fütursuzca gülüyordun, üzüldüğüm bir çok anım vardı ve ben şeytan ruhunu bilmeden, yenilerini kattım listeme... mutlu ol deme!
Otuzbes Yas Siiri Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hatırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız, Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış. Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim. Ne dönüp duruyor havada kuşlar? Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? Neylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla taşında.
30.04.2007 - 14:48
Bir ilkbahar akşamıydı,
Dışarıda sessizlik
Hava ise bir masum bebeğin gülümsemesi gibi içini ısıtıyordu insanın,
O akşam neler geçmiyordu ki içimden;
Sessizce yok olup uzaklaşmak o yerden
Nereye gitmek istediğini bilmeden
Sadece yüreğinin götürdüğü yere ulaşabilmekti
Kısacası mutlu olabilmekti
Sadece aklımda “sen” vardın o gece
Düşündüren, hayatın anlamsız ve boş geçmesiydi
Yoran ise yine sensizlikti
Boş vermek kolay olur muydu sence her şeyi
Mutlu eder miydi insanı?
Bir ilkbahar akşamı çıktım yola
Aklımda cevabını bekleyen sorular
Kalbimde ise senin yokluğunla
Alışabilecek miydim bu zorluklara
Yoksa yok olup gidecek miydim bu yalan dünyada
Cevabını bekleyen sorular yormuştu artık bu bedeni
Mutluluğa giden yola ulaşmaktı tek hedefi
Çıktığım yol uzadıkça uzadı
Artık bir çözümü olmalıydı!
Cevap bulabilmeliydim bu sorulara
Birden durdum yürüdüğüm o ıssız, sıcak yolda
Yumuldum olduğum yere Kapadım gözlerimi
İşte o karanlıkla karıştı bedenim sonsuzluğa
Artık cevap bulabilmiştim sorulara
Beni bekleyen ölümmüş meğer bu dünyada
Mutluluğu aramıştım çıktığım yolda
Ölümle sonlandı bu kara sevda
Anlamıştım aslında sensizlik ölümmüş bana…
30.04.2007 - 14:44
GÜNEŞ VE GÖZLERIN
Yine akşam oldu
Tüm güzellikler kayboldu.
Güneş batar,
Mutsuzluklar başlar.
Güneşle başlar mutluluklar.
Göz, gözü görmeli,
Anlatmalı içinden gelenini.
Hep o söylemek istediğini.
Artik anlatmalisın bize...
Güneş batarsa;
Nasıl görürüm gözlerini
Hep güneşle olmak,
Ona sarılmak,
Ondan ayrılmamak istiyorum.
Hep isterdim senin
Bahçende oturmayı
Doyasıya seni izlemeyi,
Saatlerce seni dinlemeyi çok isterdim.
Hele hele o güvercinlerin
Senin sıcaklığınla oynaşmaları,
Ne kadar güzel.
GÜNESIM' bilirmisin?
Benimde sarıyerde
Bir bahçem vardi,
İçinde renga renk çiçeklerim vardi.
Birde sevdam vardi.
filizdi ismi.
Senin sevdan kadar büyük değildi
Ama sevdası beni deli divane etmeye yetti.
Senin bahçen ve güvercinlerin kadar,
Hür ve özgür değildiler.
Askımla beraber kuruyup gittiler.
Sıkıldım artık
Güneşinle kurut şu Marmara' yi
Yeniden salla şu Dünyayı
Salla ki zülümler yerle bir olsun.
Salla ki Mazlumların ahı yerde kalmasın
Salla ki tüm kara bulutlar dağılsın
Salla ki doya doya gözlerini göreyim.
31.03.2007 - 16:59
Seni Seviyorum
Seni Seviyorum
leyla ile mecnunun yıkılmaz asaletinde
Seni Seviyorum
Stockholm'de bir yazarın kalbinde
Seni Seviyorum
Sabahın ezana karışan ulu sesinde
Seni Seviyorum
Bir çobanın yürek sancısında,inlemesinde
Seni Seviyorum
Bir milletin yasaklanmış asil dilinde
Seni Seviyorum
Selahattin Eyyubi kılcının gölgesinde
Seni Seviyorum
Mame Alan destanında açmış gülün sessizliğinde
Seni Seviyorum
Sigaramın dudağıma her değişinde
Seni Seviyorum
Diyarbakır surunda,Dicle'nin anneliğinde
Seni Seviyorum
Mazlumun kelepçesinde,Seni Seviyorum
aşkların ateşinde,iyi yazarların kaleminde
Seni Seviyorum
aşık veyselin mısarlarının asiliğinde
Seni Seviyorum
İşte böyle kendimce.
28.03.2007 - 14:35
Ay Isgı
ístesen demir celigi batir kanima istersen vur beni
İstersen hergün kursuna diz
Yüregimi al kopar
Ama gözelerime dokunma! ! ! ! !
Cünki ay isiginda yürümek ister
ahmet
28.03.2007 - 12:12
Aşk
AŞK
Neydi mecnun u leylaya bağlayan
Çöllerde gözlerini dağlatan
her serabın sonunda onu derinden ağlatan ne
Neydi Ferhat ın yüreğini saran
alıp onu dağlara vuran
Dişi - tırnağı ile dağları deldiren ne
Neydi Yunusu öyle sersemleten
onu her an büyüleyen
Ölümü hiçe saydırıp
Dipsiz göllere daldıran ne
İşte AŞK Hayalet Sevgilim
Mecnun u çöllere salan
Ferhat a dağları deldiren
Yunus u göllere daldırandır
AŞK
her gece uykularımı çalandır
beni uykusuz kılan
Açlığı unutturan
Ben istemeyerek gurbete gönderendir
AŞK
28.03.2007 - 12:08
Aç Bebekler
AÇ BEBEKLER
Hangi gece resmine bakmadan girsem yatağa
Uyku girmez Gözüme
Çünkü:
Seni görmeyen gözler
Aç Bebek gibidirler
Ve Aç Bebekler Doymak Nedir Bilmezler
28.03.2007 - 12:07
Asi Su İdim Fırat Misali
ASİ SU
Asi bir suydum Fırat misali
Set çekilde yoluma duruldum
AŞK-Sevda nedir bilmezken
Bakışlarının derinliğine vuruldum
Açtım tüm kapalı kapıları
Sen gönlüme kuruldun
Seni sevmek suç sayıldı
Yargısızca hor görüldüm
Yasak edildi Sevmeler
Seni görmediğim her an
Hasretinin acısıyla öldürüldüm
28.03.2007 - 12:04
Yitirilen
Olaki yürürüm bir baska aska
Yada yürürüm mavi olmayan bir gülüse
Unutmaki tek ask oldugum sensin
Asik oldugum deyil
Karanlikla süzülüyor icime yikim
Dur diyorum yikiliyorum
Ucurumlari bas ucuma koyuyorum sonra
Oksuyorum rüzgarda saclarini
Sicak ilik bir koku siniyor yüreyime
Gitme gitme diyorum düsüyorum
Sonra beni soruyorlar bana
Tanimiyorum diyiyorum...
Daha hic karsilasmadik
Ayni cizgide bilge sus umu dinliyorlar
Ben sustukca
Yazik, bir cigligin dogusu gibi ölüyorlar;
Önce bir bir, sonra hepsi
Sonra bir ucurumlar kaliyor birde yikimlar
Verilen hersey borcmus gibi aliniyor
Önce bir bir sonra hepsi..
Sonra bir ben kaliyorum, birde yalnizlik
Ucurumlar, yikimlar, ben ve yalnizlik
Zorlu bir savasin unutulmus cesetleri gibi
Yatiyoruz yan yana
Öpüsüyoruz, sevisiyoruz da hatta....
Her sey oyunun yasaklarina uygun
Bir günah oluyor sonra
Tek umudumuzu göye gelin ediyoruz
Telli, kanli dügün iste
Üsüyor saclarin biliyorum darginmisin?
Bu baharda mayisa biraktigim
gibi misin hala?
Vurulmus cocuk gibi büyümemis
yüreyindeki hüzün
Hala kaciyormusun zamansiz
Gözlerini birakarak birilerinden
Hala ellerinden tutup sevgileri
Hala öyle soguk bir gök
Hala öyle yerini yurdunu bulamamis bir mavi
Dipsiz kuyuya saliyormusun agliyarak
Kücücük bir dokunusla son sevilen
olabiliyormusun?
Kendin kadar aklimdasin
Ve askini sasirmis bir tanri
Cogalan sizisiyla mutlu bir yara
Öyle misin mavi gözlü sari sacli yoldasim
Öyle biraktigim gibimisin
Gerceyi yakmada hala ustamisin
Yoksa cirakmi yanerken yollarda
Saclarima dolanan aydinligimsin
Somutlastiramadigim tek imgensin
Siirde anlattikca eksilen tek anlam
Hala biraktigim gibimisin
Yoksa beni biraktigin gibi mi
Kac mevsimsiz kar düstü topragima
Kac mevsimsiz kar düstü topragima
Hala biraktigim gibi misin..! ?
28.03.2007 - 12:03
Ben Ve Gece
Yine yürüyorum gecenin karanlığında
Yıldızlarla başbaşa nereye yürüdüğümü bilmeden yürüyorum
Hele suya düşen yıldızlar bir daha güzel
Ben, su ve yıldızlar
Eksik olan bir şey var her birimiz için
Yıldızlar için güneşe kapılıp giden ay
Su için onu yalnız bırakıp geceye teslim olan kuşlar
Benim içinse sen! ! !
18.03.2007 - 11:30
GİDEMEM
Bazen daha fazladır her şey
Bir eşikte atlar insan
Yüzüne bakmak istemez yaşam
Okadar azalmıştır anlam
O zaman hemen git radyoyu aç bi şarkı tut
Ya da bi kitap oku mutlaka iyi geliyor
Ya da balkona çık bağır bağırabildiğin kadar
Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor
Ama fazla da üzülme hayat bitiyor birgün
Ayrılıktan kaçılmıyor
Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür
Ömür imtihanla geçiyor
Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem
Unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir
Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir
Bi şiirden bi sözden bi melodiden bi filmden
Geçirip güzelleştirmeden can dayanmıyor
Yıldızların o ışıklı fırçası azıcık değmeden
Bu şahane hüzün tablosu tamamlanmıyor
Ama fazla da üzülme hayat bitiyor birgün
Ayrılıktan kaçılmıyor
Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür
Ömür imtihanla geçiyor
Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem
Unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir
Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir
18.03.2007 - 11:29
Yüzünü dökme küçük kız
Bırak üzülmeyi
Yalnız sen misin bir düşün
Unutan sevmeyi
Her siyahın bir beyazı
Gecelerin gündüzü de vardır
Yüzünü dökme küçük kız
Kızma onlara
Yalnız sen misin bir düşün
Zincir oranda buranda
Her tutsağın bir kaçışı
Uykunun uyanışıda vardır
Yüzünü dökme küçük kız
Yaşamın anlamını bul
Sonra dinle kendini, yolunu bul
Her siyahın bir beyazı
Gecelerin gündüzü de vardır...
13.03.2007 - 21:36
Gece Firari
gece firari
gece firari oldum
sürgündeki aşk gibi
özlemlerinle doluydum
toprağindan kopmuş kuş gibi
gece firari oldum
sen olmayinca
gece firari oldum
bilinmiyen bir yolda
özlemimdeki o aşk gibi
beni firari eyledi
gece firari oldu
bendeki tum sancilar
umutlarimi bağladim
günün ilk güneşine
nerdesin sen doğ erkenden
güneşim
özlenen aşk gibi
neredesin güneşim
gece firari oldu
bende tüm dostlar
firara sebeb olan
umudum nerdesin
gece firari oldu
bir özlem uğruna
gece firari oldum
sürgün de ki aşk gibi
nerdesin güneşim
nerdesin
11.03.2007 - 17:49
HAKLIYDIN! ! !
bir esimlik rüzgar vardı havada...
gök dardı
bıraksam nefesimi geri alamazdım sanki...
tuttum...
bir nefeslik can,bıraksam eremezdim ayrılığa...
haklıydın
sen ve ben...
olamayacak kadar, tutunamayacağımız kadar aykırı...
sen var ben yok...
sen varken yoktum, sen olsan ben...
oysa ben varken hep vardı rüyaların...
sen beni öldürüyorsun ya...
sen bunu hep yapıyorsun...
07.03.2007 - 11:27
Sanmaki
sanma ki bir daha sana saygı duyarım
Sanma ki bir daha sana boyun eğerim
Sanma ki bir daha kendimi sana ezdırırım
Sanma ki bir daha vahşetlerine susarım
Kılıncın torunu
Sanma ki bu devran hep böyle gidecek
Sanma ki yaptıkların yanına kalacak
Birgün bunun hesebı sendende sorulacak
Fazla güvenme kendine
Sen tanrı degilsin
Birgün seninde saltanatın yıkılacak
Kılıncın torunu
Bu dünya hiç bir zalime kalmadı
Inan sanada kalmıyacak kılıncın torunu
07.03.2007
07.03.2007 - 11:23
husran
Ölümlerle dolduruyorum bakışlarımı
Kelebeklerin gülüşünü asıyorum odama.
Gözlerimin bağı cözülüyör yavas yavas
Çırçır böceklerinin senfonisiyle ıslanıyorum yine.
Nisan yağmurlarına gizledım ağrılarımı.
Eskğ zamanlarda duran saatğm
Esir gülüsünün esaretinde kaldı...
Türküler acılarımı acımasızlastırıyor
Basucumdaki resminde durur tadına varamadığım bakısın.
Karanlığın göğsüne yakamozlar yerleştiriyorum
Her gidişin ardında,
Puslu havalara sürgün oluyorum.
Son savaşta çizmistim yüzümün gölgesini
Sana yollayacak takatım kalmadı.
Sakin gençliğimde saklı acılar yeşeriyor yine
Geceler uzun
Ve gunduze kayıtsız.
Kimse duymadı rüzgarda saklı sesimi
Sesimin sınırlarını yırttım
Ve sonsuz bır uçurumdayım.
Saclarımda biriktiriyorum çölün rengini
Ağıtlarımı hazanla döllüyorum,
Sonu hüsran....
07.03.2007 - 11:19
ZERDÜŞT DİYO Kİ:
* gerçek erkekte bir çocuk gizlidir.oynamak ister.
kadın saf,ince ve henüz var olmayan bir erdemiyle parlayan bir oyuncak olmalı
*erkek seven kadından korkmalı, çünkü o zaman kadının feda edemiyeceği bişi kalmaz..
*erkek kin besleyen kadından korkmalı, çünkü kadının ruhi derinliği berbattır.
zerdüşt diyo ki:
*boyunduruktan kurtulmaya layık bir adam mısın?
uşaklıktan çıkınca son değerini de yitiren insanlar vardır.
*şu adam melek erdemlerine sahip bir hizmetçi arıyordu,fakat birdenbire bi kadına hizmetçi oldu. şimdi bir melek olmadığı kaldı.
*kısa deliliklerinize siz aşk diyorsunuz. işte evlilikleriniz bu kısa çılgınlıklarınıza bir son veriyor
[metin dostuma ait kendi düşünceleri [
07.03.2007 - 11:15
ey umut
ezilmemek için eziklige
başkaliriyoruz
sen tek deyilsin seni senle
yaşiyan o kader
çok
ey umut
hani beni mutlu ederdin
olacak o sozler
ey umut
bazan gece karanliginda
bana masali andiran
o sozler
sana umutlarimi baglamiştim
hani umutlarim
ey umut
aş iş verecektin
bana sen ey umut
olmadi umut olmadi
sen beni birakip gittin
sefiller karvanina yolcu ettin
ey umut
hani beni sen ozgur kilacaktin
nerde ozgurlugum
zindanlara yolum dustu
ey umut
bana geri ver umutlarimi
ey umut umutlarim yetim kalmadan
ben tek deyilim
umutlarla yaşayan o kader çok
ey umut
ezilmemek için
21.02.2007 - 11:11
Seni Düsünüyorum
Penceremin kenarindayi mevsim sonbahar
Tane,tane yagan yagmurlari seyrediyorum
Bir bilsen nasilda kötü esiyor rüzgar
Savrulan yapraklarin sesini dinliyorum...
Gürlüyor sema yildirimlar düsüyor topraga
Biri geciyor sokaktan üsümüs,endiseyle
Sönmüs tüm isiklar sehir esrarli bir uykuda
Ben seni düsünüyorum saygiyla ve sessizce...
18.02.2007 - 15:29
Es Ve Ha
Seni türküler gibi sevdim
Es ve ha
Öyle ince öyle kırık
Dağ suları gibi serin
Kitaplar gibi aydınlık
Seni
Yüreğim gibi sevdim
Es ve ha
Seni
Yeni yaprağa duran
Bir goncagül sevinciyle sevdim.
Sesindeki karanfil fısıltısı
Gizemli bir masalın tılsımıyla.
Seni
Şiirler gibi derin
Şarkılar gibi içli
Seni
Unutmamak üzre sevdim
Es ve ha
Salkım-saçak türküler gibi
Gül kokulumsun benim
Usul boylum
Güzel huylumsun
Yağmuruyla ıslandığım
Güneşiyle ısındığım
Düştükçe yaslandığım
Tutkum, sevincim
Sevda yüklü bulutumsun
Özlemlere uçan güvercinim
Yaşamama sebep umudumsun
…..
Bir gün gitmek olmasa diyorum
Solmasa çiçekler
Yüreğimde kuşlar uçmasa
Silinmese gölgeleri sevincin
Hasretin ince yollarına
İnmese gözlerimde sular
Sevdasına şiir yüklediğim rüzgar dinmese
Bitmese dudaklarına yakıştırdığım gülümseme
Ayrılık olmasa es ve ha
Ölüm olmasa
Mutluluklara yazılsa adresimiz
Her üşüdüğümde bakışına sarılsam
Güvercinler havalansa üzerimizden
Ömrümüz
Dört mevsim bahar olsa
Gönlümüz arı aşkımız bal olsa
Aksa damla damla hayatımıza dolsa
Ey kır lalem, düğün çiçeğim
Çayır güzelim, gelinciğim
Süsenim, sümbülüm, caneriğim
Uzansam dokunabilir miyim yüreğine
Öpebilir miyim gözlerinin içini
...../
Susma es ve ha, kapama gözlerini üşürüm
Bırakma ellerimi es ve ha bırakma düşerim
18.02.2007 - 15:24
Hangi Günün Yüzyili
Sancisini yasiyorsun kaç zamandir
Yeni bir güne sevinçle baslamanin
Yoluna isik tutan sözcükler
Var mi o günün isiltili kanatlarinda
Rüzgara dost olan soluklar var mi
Altini çize çize soruyorsun nedense
Ki hep aldatilmis oldugun kendine
Adin çoktan çocuga çikmis oysa
Çoktan anlasilmaz olmussun
Su güzel ömrünün tam ortasinda
Kuslari sora sora düsen yapraklara
Ey çilgin
Kanadi kirik her kusa
Kanat olmaktan yorulmussun
Bulutlari çarpisa çarpisa yorgun
Bir gökyüzüdür artik gülüsün
18.02.2007 - 15:23
Yaşam,
Yaşam,
Beyin ile yürek
Tanrı ile kul arasındaki
En büyük gel-gitini yaşarken;
Umut,
Ütopyalarda
Ütopyalar,
Zindanlarda tutuk kaldı.
Zindanlarsa,
Tarihe hep esir.
18.02.2007 - 15:17
Effulia-ra
Sen
Güneşi mesken tutan deniz kızı
Benden öğrensin herkes varlığını
Benden bilsin en okyanus sevdayı
Sen effulia-ra
Güneşin doğduğu yerde
Tanrıyı arayıp
Battığı yerde
Tanrıyı bulanların ırkındansın
Güneşin ilk ışınlarına
İlk defa yemin ettim
Ateş közlerinde kaldı yüreğim
Ve sen
İlk kıvılcımıydın destan gülümsemelerin
Rüzgarın ateşi öptüğü yere
İsmini verdiler
Ve ben
Güneşin ilk ışınlarına
Seni sevdim dedim
Seni sevdiğime dair yemin ettim effulia-ra
Dicle’ye sevdalı ozanlar
Sürüldüler
Lanetlendiler topraklarından
Gül ve bülbül yuvası asma bahçelerinden
Sürgünlerde büyüdü ezgiler
Ve imgeler
Ve kelimeler
Yıllardır o lanetin altındaydım
Ah tamara dedim
Ah xêce dedim
Ah zin dedim
Şimdi lanet kalktı
Sürgünlerden döndüm
Kuşlar kadar özgür
Maviler kadar tutkunum sana effulia-ra
Yanılmazım bugün
Barışa ve aşka dair
Her sevişim bir öpücük kadar
Masum
Her aşkım
Dicle kadar asi ve akıcı
Bereketli ve umut dolu
Ve umudum sendin effulia-ra
Her esmerin ve beyazın
Gölgesi siyahtı
Ben gölgenden tanıdım seni effulia-ra
Dicle gölgesizdi biliyorum
Gölgesini surlar almıştı
Sen effulia-ra
Gölgesiydin diyarbekir’in
Sınırlara inat
Sınırsızlığa hasret
Güneş omuzlarından yükselir şafağa
Ve sen
Güneşten önce doğarsın umutlarıma
Gün boyu aydınlığına sığınırım
Kamaşmalarını severim gözlerimin
Aydınlığını severim effulia-ra
Sen aydınlığımsın effulia-ra
Aşksın
Sevdasın
Hayyam gözüyle vurgunduk şaraba
Ve cihana
Tanrının günah hilesine gelmeyeceğim
Daha çok koşacağım güneşe
Daha çok ve daha sıkı
Tutacağım senin elinden effulia-ra
Güneşe şarabı sunanlar
Kovuldular cennet bahçelerinden
Asaletlerini aldılar insanlıktan taraf
İşte
Asalet asilikten doğar o günden beri
Ve ben asi gözlerini sevdim effulia-ra
Asi gözlerinde şarabı sevdim effulia-ra
Birde neyi sevdim biliyor musun
Dudakların şarap ıslaklığındayken
Güneşe karşı öpmeyi sevdim
Ulaşmak için sana
Güneş sahillerinde yürüdüm
Ayaklarım şişinceye kadar
Çatlayıp kanayıncaya
Yaralar kabuk bağlayıncaya
Kabuklar atıncaya kadar yürüdüm
Yürüdüm yürüyünceye kadar
Yürüdüm sana varıncaya kadar effulia-ra
Sınırlara inat
Sınırsızlığa hasret
18.02.2007 - 15:10
bir şeytandı ruhun
arkamdan fütursuzca gülüyordun,
üzüldüğüm bir çok anım vardı
ve ben şeytan ruhunu bilmeden,
yenilerini kattım listeme...
mutlu ol deme!
16.02.2007 - 18:22
Otuzbes Yas Siiri
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Toplam 64 mesaj bulundu