Simay Sim - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


Simay Sim AFFETMEYİ BILMEK

Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:
- 'Bir hayat deneyimine katılmak istermisiniz? ' Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler.
- 'O zaman' der öğretmen. 'Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin.' Öğrenciler bunu da yaparlar.
- 'Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz! '
Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerlebakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:
- 'Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.'
Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine 'Peki şimdine olacak? ' der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:
- 'Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? hep yanınızda olacaklar.'
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar:
- 'Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.'
'Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık. Hem sıkıldık, hem yorulduk? '
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:
- 'Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiyebir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.'
**********************

Yetinmek

Zamanın birinde bir kasabada yaşayan dünyalar güzeli bir kız varmış Bu kız öyle güzelmiş ki çok uzak şehirlerden ve ülkelerden çok zengin, çok yakışıklı, asil pek çok delikanlı onu görmeye gelirmiş
Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi nice şövalyeyi reddeden güzel kız kimseleri beğenmezmiş Bu arada aynı kasabada yaşayan ve bu kıza aşık olan genç bir delikanlı da bu kızı istemiş Ama kız onu da reddetmiş Aradan uzun yıllar geçmiş Bizim delikanlı kasabadan ayrılmış Kendine başka bir hayat kurmuş ve evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış

Bir gün yolu bir zamanlar yaşadığı güzel, küçük kasabaya düşmüş Orada tanıdık birine rastladığında aklına bir zamanlar orada yaşayan dünyalar güzeli kız gelmiş ve ona ne olduğunu sormuş

Yaşlı adam önünde gül bahçesi olan bir evi göstererek kızın evlendiğini söylemiş Bizimki bir zamanlar herkesi reddetmiş olan kızın kocasını pek merak etmiş Bir gün gizlenip kocasını evden çıkarken görmüş Kızın kocası şişman, kel ve çirkin mi çirkin bir adammış Üstelik zengin bile değilmiş Çok merak eden adam kocası gittikten sonra evin kapısını almış Kız kapıyı açınca kendini tanıtmış ve neden böyle bir adamla evlenmiş olduğunu sormuş

Kız da ona arkasındaki gül bahçesinden en güzel gülü koparıp getirirse cevabı vereceğini bu arada tek şartının bahçede ilerlerken geriye dönmemesi olduğunu söylemiş Adam da bunun üzerine yüzlerce güzel gülün olduğu bahçede ilerlemeye başlamış Birden çok güzel sarı bir gül görmüş Tam ona doğru eğilirken biraz ilerde kocaman pembe bir gül gözüne çarpmış Tam ona uzanırken daha ilerde muhteşem güzellikte kırmızı bir gül goncası görmüş Derken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş ve mecburen oradaki bir gül koparıp kıza gotürmüş Bahçenin en güzel gülün getirmesini beklerken kız bir de ne görsün yaprakları solmuş cılız bir gül

Bunun üzerine adama dönen kız söyle demiş; ' Bak gördün mü? Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçer ve sen en kötüsüne razı olmak zorunda kalırsın Bu yüzden gençlik gitmeden elindekiyle yetinebilmeyi öğrenmek gerekir '
--
Dinle Gönül

Sana diyorum gönül, dinle biraz bana bak!
Sen her dem onunlasın, lakin o senden uzak.

Gönül eğliyor belli, alaylı bakışından,
Hiç vicdanı sızlamaz, döktüğün gözyaşından.

Yetmez mi bunca kahır, uğruna bunca çile,
Ne söylesem hükmü yok, ne eylesem nafile.

Geç bu sevdadan gayrı, anla beni ne olur,
Ben anladım nihayet, bu aşkın sonu yoktur.

Göm ne varsa içine, aç kalbine bir mezar
Tutar pişman olursun, etme sakın intizar.

şair Yazar
İzzet Kocadağ