Kimi hayal kimi üryan….
Topragindan türemedikce her yasam belirtisi sararip solup özden itibardan inanirligini güvenirligini samimiyetini sagligini varligini dirligini direncini donanimini dayanikliligini aslini neslini degerini düzenini sogula ...
tımarhane duvarı
12.03.2025 - 14:44…
BAŞTAN SAVMALARA
..
İnsanı coşkuda heyecanda tutkuda hayalde arzuda istekte heveste histe hazda canlı diri ve hayatta tutan şey, onun kökten kökenden ileriki yaşamına kesintisiz büyütüp taşıdığı kişilikte ve kimlikte kayıtlı olan akıl fikir mantık bilinç bellek deneyim zenginliğiyle donanmış olduğu bütün algı irade birikim tanımlama farketme kayıt ve alışkanlıklarını ve türlere çeşştlilşklere doğaya renklere seslere çevreye topluma evrene ilişkin bağlarına yapmacıksız zırlamasız kendi bildiği ve yaşadığı gerçeklikle hiç bir aracıya ihtiyaç duymaksızın kurabildiği yol ve damarlarla kaynağını inandırıcılığını sürekliliğini dengini ve dengesini bulur.
Her ne kadar gösteriş özenti hayranlık tapınma adanma ve imrenti çeşitliliği çepe çevrelenmiş olsa da, hiç bir şeyin görünüşünün aynısı olmadığı yüzeysel kamuflajın altında heryeri, her şeyi ve herkesi kaplayıp aynı renge tarza tipe algıya ilgiye değişime dönüşüme iletişime mecbur ve muhtaç bırakan kısır döngüde hiç kimsenin diğerinden farklı özgünlüğü yoktur ve en sevilerek talep edilen bütün iletişimler ve alışkanlıklar dahi kullanılıp atılacak süre kadar bile uzun ömürlü değildir buraya bağımlı her yozlaşma kokuşma ve çürüme, üretemediği onurlu bilgili liyakatli farkındalı olan nitelikli yaşamlar yerine sürekli nefret şiddet kin fitne öfke cehalet acizlik salaklaşma saldırganlık tutarsızlık ilkesizlik fesatlık bağnazlık gericilik karanlık hırs yarış kavga nizah kargaşa azgınlık ve sapkınlıklarını artırıp çoğaltır.
Çağına uyum sağlayamayanlar, öz gelişimini, iradesini, aklını, duruşunu, ilişkisini, belleğini, eğitimini, dirayetini, tecrübesini, tavrını,dilini, yolunu, duruşunu, bilincini, alışkanlıklarını, kültürünü, kişiliğini ve karakterini kazanamamış ve edinememiş gericiliğin korkunun karanlığın tutsağından kurtulamayan insanlardır. Bu yüzden de insanlıktan çıkaran şiddete hurafeye yozlaşmaya zorbalığa cehalete boş vermişliğe magazinleşmeye mankurtlaşmaya ve her türlü BAŞTAN SAVMAYA mahrum yatkın içkin batak güdümlü bağımlı ve meyillidirler.
Böylecede şartlandırıldığı formatlanmaların dışında özgür iradesiyle hiç bir akıl fikir vicdan bilgi saygınlık özgürlük duyarlılık cesaret bilgi sorumluluk gibi hayata etkin yetkin bütün değer birikim deneyim ve zenginliklerini kendini değiştirip dönüştürmeye hükmü ve mümkünü olmayarak aktarılıp boşaltılan kirlenme çürüme gösteriş özenti ve zehirlenmelerle, çoktan kulanışlı köleliğe çark edip yitirmiştir bu cinnet cenderesinde zorunlu esaretini kabullenen insan.
Bu bakımdan da sorgulayıp yüzleşmeye aklı fikri özgürlüğü dili kültürü mantığı iradesi kişiliği bilgisi cesareti yetkisi ve karakteri yetmediği için hayatın gerçeklerinden kaçarak, eğlence hırs yarış ve piyasa sektörünün medyatik lağım bataklığında can verir.
.. lafın ucu ertesi ötesi ve fazlası, daşma şiirin hakkıdır diyerek…
…
BAŞTAN SAVMALARA
….
Güzelliğin serveti mülküne emsal
Rüyası bozulmamış bir düşün armağan ettiği ve hatırlattığı
Tanrıyla buluşmak istiyorsan anneni hatırla diyen çağıran aşka merak salmış esen yellerle,
Sevgiliyle yol ve yürek ortaklığı dertleşen dillerle
Yaşam toprağında yeşerip sararan çiçeklerle otlara dallarla dikenlere
Ve yere göğe uç veren yapraklarla, damın ucundan sessizliğin hükümdar olduğu sarpa sargınlarla bakışarak
Göz bebeğini dolduracak kadar aşka diyar olmanın mahsus meskeniyken ilikleri sökülmüş, düğmeleri kopmuş
Güneşi kararan uçsuz bucaksızlığa varınca anlaşılması zor ağıtların annesizliğini hıçkıran
Toplantı bitiyor
Salon dağılıyor
Mum sönüyor
Zuhur zemberek bozuluyor
Yolun kenarına durmuş dağılmış kırbaç sesi gibi
Yerinden oynayıp kımıldadıkça ağaçların ve dağların büyüsü bozuluyor, mesaisi bitiyor hayatın
Bir türlü akla sırra erişmeyen ,
Kalbi kafası işleyip basmıyor kendini tezgaha koyan insana ve bir daha hatırlamıyor buraları
Düşen taşlardan halkalanan su gibi ekin yığını gölgelerinin dibinden huzuru bölünmüş kaçmış dolu dizgin yaz tarlalarından
Selvicene kavaklardan
Ve dingilinden fırlamış tekerler gibi , kendi içinden gelip geçen suskunlukları bilip bulmaya can havliyle
Hattan hata çivit mavisi
Badireden badireye mor
Makastan makasa eksen kaydıran kapı üstüne kapı
Dağ ardına dağ
Yol üstüne yol
Düş ve dünya yorgunu mum
İnsan salacasına kefen beyazı insan…
Tabutlaştığı cesedini çiğneyerek sıvışıp gidiyor
Aynalarda görünmeyen karanlık kısmına sızmış saklanmış mutsuzluklar dolusu
İlk damlalarını tozlu yollara ve susuzluktan kavrulmuş topraklara döken yağmurun hasretine benzeyen
At koşumlarından çınlayan zil sesleri gibi arası kapanmaz uçurum uzaklarını bagajına koyan yoğun trafiğini
Işıkların dibine dökün saçın olmuş pet şişecileri ve mendil satıcıları kadar adresi bilinmeyen bambaşka bir kainata sevkle
Otun çöpün ortasındaki yolu güzergahı kaldırıp kötüleyip park halinde kendini seyredip duran dünyaya
Öyle de zarardasın ,
Böyle de zarardasın züğürt zıkkımını yedirerek eşkenar bir bakışın iç bükey üçgenine bıçakla kazınmış kalplerle
Gideceği yolun
Tutacağı dalın
Yağacağı bulutun
Varıp yıkılacağı vaktin binbir türlüsüne
Suya gömülen derin ve bulanık düşünceler gibi herkesin hep kendi yalnızlığındaki ücralara tüccar olduğu
Zemini kaypak mekanlar dolusu uçurumlarca müşterisini tutmuş insanlıktan dükkan kuran totemler
Tarikatlar
İstismarcılar
Sahtekarlar
Çığırtkanlar
Kıran kırana kamçı kırbaçlar ucunda
Saplanıp girdiği tünelde zembereğini karanlığa kurmuş ikindiyi bulunca
Dört buçuktan
Çeyreklikleri koluna takmış beş altı gibilerle beraber ucu bucağı belirsizliklerin kenarını savuşup geçince ,
Olmadık aklı fikri kaptırdığı gibi kayıplara kaçırmaya herkes aynı adreste bitik butik ve vitrin
Kendine eziyet etmek için her gel diyene azadı kaçağı yorganı döşeği şelekleyip durmaksızın giden
Yalanlara alışkın
Talanlara haciz
Alıştığı günden ve geçimsizlikten saati dakkası çorak saniyelerin buruşmuş kumaşını, lavanta kokusunu
Ve leylak rengini yıkanmış ütülenmiş
Çalar saatten sonra artık sallantılı merdivenleri çıkmayaya mühleti takati kalmamış her şeyi sandığa doldurup
Naylon battaniyelere sararak
Sonsuzluktan harabın hasılatını çalmakla meşguldür yerdeki muşamba,masadaki sürahi, duvardaki yitik zaman..
Yörüngesinden azmış çıkmış durgun bir resmin çerçevesinden gittikçe yol büyür, yamaçlar ırar, evler ve insanlar kaybolurken
Tükenişini iflastan kurtaramayan tarumarlarla çöktü çökecekmiş gibilerin alanına girer gökler
Durdu duracakmış gibi olur mahşeri kalabalıklarıyla yeryüzü
Çölde çıldırıp çalacak olan amansız ıssız saate
Seyfi Karaca.. … Mart/25
tımarhane duvarı
12.03.2025 - 14:43tımarhane duvarı
09.03.2025 - 13:14……..
OKUMAKLA MÜKELLEFKEN INSAN
…..
Okumayı elden dilden gözden günden akıldan zihinden alışkanlıktan ihtiyattan itibardan ilimden gündemden gönülden ilgiden irfandan dünyadan ve hayattan lüzumsuz gereksize boşlayıp bırakınca insan, anlayıp bilmediklerini merak edip sorgulamaktan da kendini soyutlaştırıp ortadan tümden toptan ve hepten kaldırdığı deliren, depreşen, sapkınlaşan ve derinleşen kirlenmişliklerle kuşatılmış, salaklaştıranlara muhtaç yitik boşluğunun kuyusunu kazıyarak içine düştüğü kasıtlı kurak kötürüm ve karmakarışık sosyal tabutta bir daha asla ve kolay kolay doldurulamayacak ve geri yerine konulamayacak her türlü değerler erozyonunda kesintisiz yıkım enkazlarının çarşılaşmış ezberini tüketme harabından üreyen güdümlü ve denetimli zırcehalet tekrarını çoğaltır. Hal böyle olunca da…
Elbetteki hiç bir hazır kalıp formatlarıyla özel baskıya verilmiş güdümlü fanatiklikle, bağımlı militanlıkla veya TAKMA kurma KAFALLIKLA değil, yaşamın ve toplumsal olup bitenlerin gösterge ibresine göre kimsenin buyruk uşağı yahut sabitlenmiş kulu kölesi olmaksızın Özgür iradeli akıl fikir bellek deneyim sorgulama bilinç sezgi tanım tespit dayanışma birikim duyarlılık donanım ve bakış açısıyla neyi nasıl niçin hangi maksat ve niyetle okuyacağını bilen her kişinin donatıp kotaracağı değerler, araçlar, iletişim ve ilişki ağları, sosyal siyasal kıymetler sayesinde herkesin onurlu liyakatli ve güvenceli ortak paylaşımını kapsayan kaliteli hayat ve inanılır güvenilir nitelikli insan karakteri eğitilir düzenlenir ve donatılır.
Ayraçlar arasında kişiyi kendine, doğasına, çevresine, toplumuna, çağına ve sonsuz sınırsız evrene ekonomik siyasal kültürel sosyolojik bütün etmen ve etkinlikleriyle yalnızlaştırıp yabancılaştıran toplama kampı haline getirilmiş ve her türlü yapay zeka algı çalışmasıyla tecavüz ve tahrip edilmedik hiç bir karşı koyma cesareti bilinci direnci gücü inancı onuru güvencesi iradesi özgürlüğü kalmamış her şeyi maddi çıkarcılığın kulluk köleliğine magazinleştiren cehalet rezalet korku karanlık yağma endişe kaygı özenti gösteriş furya fiyaka dekor kostüm bağımlılıkları bataklığında kendini tanrılaştıranlar karşısında adaletsizliği eşitsizliği zırvalığı dayatmayı acımasızlığı sömürüyü hiç bir hayati refleks göstermeyecek derecede özümsemiş ve kabullenmiş küresel boyutlu sosyal intihar çevrim çarkından, bütün dünyayı aynılaştırarak çözümsüzlüğü çözüm, istikrarsızlığı istikrar, cehaleti ve yozlaşmayı ideal insan ve toplum tarzına markalayan; ve haksız hukuksuzluğu yasal ve sıradanlığa onaylayan algı yönetimiyle topyekün yeryüzü kalabalıklarını bağımlılıklarının kulu kölesi yaparak…
Tüm dünya artık bundan böyle ‘ ye kürküm ye’ manyaklığının herkesi tek tip tüketim bunağına afyonlayıp özendirdiği hesap kitapta olmayan güç, konfor, caka, poz, kılıf, kalıp, suret, model, mumya, tarz, trip, MASKE, fiyaka, şaşa, kibir, tantana, dekor, sunum, ihtişam, kur ve Gösteriş azgınlığına ‘ bak ben senin hayatına bin basan akıl sır yetişmez acaipliklerdeyim’ çöplüğüne aklına eseni işleyerek hiç bir ortak değerleri umursamayana sürgün gitti, dünyadan ayrıldı, insanlıktan çıktı, kudurdu, bozuldu, yarıştı ve kendine yabancı hücresine yalnızlaşmaya kıyamet olup sapıttı.
Gelinen en son kör ve karanlık noktadaysa.:
Bütün soygun sömürü işgal tecavüz talan yıkım kuşatma tehdit savaş saldırı istikrarsızlaştırma yozlaştırma ayrıştırma parçalama korkutma bölme sindirme çatışma ve yağma gibi insanlık dışı emperyalleşme operasyonlarını kendilerine benzer projeli proğramlı yerel işbirlikçileriyle köpürtüp kopartan küresel ölçekli diktanın güncellenmiş sınıf başkanı Trump, ulu orta rast gelesine dallama salamacalarda “ ülkenizi , dünyayı ve yaşadığınız hayatı ikinci bir emre kadar dahi müsadesi olmayan ivedilikle derhal vadesiz süresizliğine terkedin boşaltın ben oraları kafaya koydum keyfimin gıcırına towers villa town dayayıp döşeteceğim’ bağırıp homurdanırken Almanyadaki ırkçı naziklerin açık arayla gövde gösterisi yaptığı seçim sonuçlarına dair Truph’ ve Elon Maska tam kafadar olduğunun zafer sarhoşluğu narasını attı tozuttu..
Doğası gereği her karakter veya karaktersizlik kendini yetiştirip büyüten alt yapısındaki temel kodlara ve yapısındaki yönlendiren reflekslere göre davranır düşünür hareket eder.
Eğer kökten beslendiği büyütülmeler sırasında hak hukuk adalet eşitlik özgürlük barış sevgi saygı dil kültür sanat gibi en vazgeçilmez insani değerler yoksa, doymanın yetinmenin sınırı neresi bilinmeyen soygun sömürü baskı korku kuşku şiddet endişe kaygı hukuksuzluk liyakatsizlik zorbalığını körükleyip kotaran; ve özgür iradeyle hayatı nitelikli ortak yaşam üretmek için okumayı elden bırakmışların cehaletinden beslenen; beslendiği güdüleri mlü kalabalıkları dilediği gibi buyurup sindirip yönlendiren ve yöneten seçkinler ve imtiyazlılar patron tanrıcılığı vampirleşttikleri karakteristik alışkanlıkları gereği tüm insanlığı yer bitirir.
Oranın kaynaklanan destek arkalanma güç kuvvet güvence ve dayanakla da İnsanların en temel yaşamsal ihtiyaçlarını akıl vicdan onur düzen denge adalet ve gelir dağılımı eşitliği tanımayarak daha çok hırs kazanç servet saltanat yarış eşitsizlik kuralsızlık tekelcilik hukuksuzluk adaletsizlikle sosyal hayatı baskılayan ezen korkutan yıldıran bıktıran bezdiren yoran üzen öldüren soyan ve sömürenler menfaatine ezip bozan Almanya, bu çıkmaz sokağın sonunda tıkanıp vardığı yerde yeniden ve bangır bangır dehşet ve vahşet haykıran naralarla eskiyi tekrar edecek olan FAşiZM’ i çağırmakta.
Çünkü okumak…İlgili Kişiyi hiç kimsenin hakir düşkün gören yahut küçümseyen muhtaçlığına keyfiyetine yedeklemesine zavallılaştırmasına horlamasına laubaliliğine istismarına ihanetine rehin ve tutsak bırakmaksızın özgün bilgelikle ve liyakatlilikle eğitip donatan zenginleştirmeyi düzenleyerek gözlemlediği bütün bilinen ve bilinmeyenlere duyulan açlığı hiç bir zaman dinmeyen merakın duyum inanç ve tanıklığıyla sağlamasını yapmaya, anlamanın servet kaynağını, kendine güvenmenin irade yetkisini, keşfedip bulmanın sihirli ve gizemli hünerini, olgunlaşmanın bilgelik içeriğini ve derinliğini, uygarlaşma sosyalleşme ve başgösteren tüm sorunlarını çözümleyebilme ilmini yeteneğini ve yolunu, dayanışma kaynaşma paylaşma dilini ve kültürünü, sağlam duruşluluğun akıl fikir sorgulama muhasebe duygu davranış ve düşünebilme sorumluluğunu, korkuyu karanlığı cehaleti hurafeyi sahtekarlığı ve karmaşayı yenme dirayetini , tanımsız belirsizlikleri tertemize çıkarmayı arındırıp durultan duyum ve duyarlılığı, ilkeli iradeli ve mantıklı denge kurmanın belleğini bilincini onurunu ve sırrını, kavramanın tükenmez gücünü, konuşup anlaşabilmeninse hiç bir şeyle değişilmez onur kıvanç ve mutluluk paydasını artırır, geliştirir güzelleştirir insanda.
Dolayısıyla da: İtibarı ilgisi borcu harcı sevinci hazzı tutkusu itibarı serveti sermayesiyle insanı yaşadığı evrenle ilişkilendiren aidiyet bağıyla, sosyalleşmeyi özgürleşmeyi ve uygarlaşmayı sağlayan eğeri hiç değişmezliğin kişiyi kendine özgün kişilik ve karakterini kazanmasındaki kutlu cevherler toplamı olan duyumsamak özümsemek içselleştirmek tanımak keşfetmek anlamak bulmak kavramak öğrenmek ve bilmek gibi bitmez tükenmezlerle mükellefliği ilk liste suralarında yaşanması ve ödeşilmesi gerekenler arasındadır OKUMAK.
Seyfi Karaca……Mart / 25
tımarhane duvarı
09.03.2025 - 13:14tımarhane duvarı
08.03.2025 - 14:16….
KiTAPTAN KiTABA 4
….
OKUMAK…tembih edilmislerle sorgulamasini ve muhasebesini yapmak arasinda gecen bütün hayati devinimlerin organik ve altyapisal bagintisi olan elestiri, tenkit, katilim, gözlemleme, irdeleme, tanima, kesfetme, arastirma, bilgilenme, kavrama, inceleme, duyumsama, algilama, tanimlama tarihin özüne, dünyanin sirrina, sosyallesmenin temel ilkesine, kisilik gelisiminin her türlü insani zenginligine, cagdas uygarlasmanin yol gösterici kodlarina, özgür ve özgüvenli yasama sanatininin bilinmeyenlerine iliskin insani dogdugu kundaktan itibaren hayatini terkettigi son güne kadar kendisini eslik edip katki sunarak sonsuzlugun hafizasinda kayitli veya kayitsiz bellege ve bilince eristiren sihirli serüvenin ta kendisidir.
Okumak, özneyi nesnellestirmekten veya bir baska deyisle her türlü edilgenlige dekorlanmis ESYA ile farkliligini ortaya koyan özgür , nitelikli, birikimli, deneyimli, aktif, etkin, yetkin, tayin edici ve özgün kisilikli karakter sahibi olmayi gelistirip donatarak kisiyi her güdümlü dürtp bagimliliginin her buyruga amade kolayca yönetilen HAYVANLIKTAN CIKARAN sezgi, bilgi, duyum, anlam, kavram, icerik, bilinc, lke, ilgi, algi, tavir, durus, ve bellegi hic bir temsil vekaletine ismarlamaksizin kendi emek ve cabasiyla yasadigi cagin, olup bitenlerin ve evrenin FARKINDALIGINI ve AYIRDIMINA VARMA yetenegini besleyip büyüten sonsuzluk cevheridir . Alfabesi insanlikla esit ve yasit KiTAPTAN okumasini bilmiyorsa, zir cahil korku ve karanliklarin güdümledigi ele güne muhtacligiyla buyrulan her seyin kulu kölesi olmaya bütün hayatini rehin vermis ve hic bir seyi -baskasina danisip sormaksizin acizlik ve yozlasmislik kabugnu asla kiramayarak- kendi gercek özgün degerinde algilayip kavramasi mümkün degildir insanin. Eger ki hic kimsenin kulu kölesi olmaksizin sezen taniyan kesfeden arastiran bilen gören anlayan duyan soran ve sorgulayan özgür iradeli farkindaliklar sahibiyse insan, kendini de beraberinde yasattigi doga, toplum, tarih ve evrenle iliskilendirip saglamasini yapan tanimlamayi ve okumasini yapabildigi her sey kitabin tam ortasindandir. Hic bir muhtaclik kölesi ve kuyrukcisu olmayayarak taniklik ettigi hayattan kendini ve iliskilendigi cevreyi kesfeden cesaret atilganlik ilgi ve merakla bütün bilinmeyenleri OKUYABiLME becerisi, kisiligi donanimli özgürlüge yetistirip gelistiren en dinamik ve zinde zenginliktir. Olmayan ve gelisemeyense her türlü ilkelligin korkunun karanligin hurafe gericilik köktencilik muhtaclikla fanatiklik ve militanlik zincirlerine bagimli; ve hic bir seye akli fikri iradesi kisiligi davranisi durusu ve kararliligi olmayan yozlasmis güdümlülügün sürü bagimlisidir.
Dedikten sonra, son bir dalya yaprakla KITAPTAN KITABA basligina ekten ilaveden degip dokunacak ve konuyu baglayacak olursam..
TOLSTOY..yari masalsi ve öyküsel anlatimli `Cocuklugum ` romaninda ayricalikli zümrenin kundaginda dogup yasadigi ve büyüdügünün soylu ve seckin zümrenin usaklar, arabacilar, ahcilar, seyisler, irgatlar, dadilar, hizmetciler, kahyalar,arabalar, atlar, dekorlar, desenler, bahceler, baglar, kilise ayinleri, özel gün kutlamalari, av partileri, sonsuz tarlalar ve topraklara iliskin ve özgün kendi hayatindan süzümledigi tanikligin kesitlerini yazarken, adeta her günü ötekinin aynisi sahte soyutlukta sosyal tükenise tutsak ayni gecen monotonlukta olaganüstü müjdeciyi bekleyen herhangi bir Ingiliz veya Fransiz üstünler ve ayricaliklilarin günlügünü okuyor gibidir insan. Bütün yollar eninde sonunda insanin icinde sakladigi ve ugramayi hep geciktirdigi gizli tanrinin ortaya cikmasiyla biten türdendir, PUSKiNLE baslayip TOLSTOY öznesinde MAKSiM GORKI `gillere kadarki hayati yazip okumalar. MAKSIM GORKI`nin sosyal tanrisiysa mayasi konusu maddesi PROLETERYA cephesinden görünüp bilinen olmadikca hic bir inandiriciligi, itibari, hükmü, kayda, degerliligi, dirayeti ve gecerliligi olmayan insan yapimi fasaryadan ibaretliktir.
ANTON CEHOW, romanlarindan cok Tiyatro`ya yazdiklariyla ün ve nam sahibidir. Onun her kaleme aldigi eserde sahtelik sarmaliyla insanlarin yaln dolan riya ve entrikalarla birbirine nanik yaparak yasadigi sonsuz cürümüslügün öldürücü cenderesindeki bikkinlik derecesinde herkesin herkesten kopmus kacmis ve uzaklasmis bir aradaligini anlatan Vanya Dayi`sinda ölen kiz kardesinin yerine enistesinin oynak kostak ve hayatina sürekli yeni heyecan aryan ikinci karisi `na sümük gibi yapisan yari bunak kayincoyu , analigiyla birlikte soylularin özel doktoruna yalvar yakr derecesinde kur yapan fakat hic karsilik görmedigi icin intihar derecesinde bunalimlarda kivranan evin tek kizinin herkesten cok inanip güvendigi Vanya Dayisidir. Doktorsa tüm bu cürümüslügü besleyen malikanenin sahibinin karisiyla aciktan aciga iliski halinde ve bu monotonluga canlilik getiren tek kaynaktir. Cansizligi icinde debelenen bu cikmaz döngü, sonsuz ayriliklara dagilarak birbirine son verir. Cehov buradaki kisir ve kurak döngü baglantisinin Doktoru olan gizli öznesidir.
Diger oyun kitabi MARTI`daysa yine cikmazlar ve cürümüslükler agiyla birbirini tasiyamayan ayri uzak kopuklugun zoraki birlikteliginde soluk alamayacak derecede kirlenmisliklerle can cekisen traji dramda oyundan oyuna ün kazanan fakat oglunun hic bir isilik bildirimiyle ilgilenmeyip onu hep aciz, düskün, mahrum, yeteneksiz e eceriksiin teki sayan tiyatro aktristi annesinin begenisini kazanmak icin canini verecek derecede cirpinan henüz yeni yetme ( bir Tolstoy veya Gogol asla olamayacagi kaygisiyla kivranan Cehov`un kendisidir ) ve annesiyle düsüp kalkan ve ayni zamanda monoton döngünün tek degiskenlik saglayici yasam kaynagi durumundaki söhretli yazarin seviyesine cikmamamaktan dolayi kendini hep denizi olmayan martiya benzeten, sonra da martiyi öldüren, ardindan da gelecegini bitmis tükenmis devamsizlikta gördügü sebebiyle kendi hayatina son veren, cirkin ama ona ölümüne asik genc kizin acisiyla ve agidiyla söner ve son bulur perde.
Tolstoy, Gogol, Cehov`larla beraber -karakteristik olarak her bulasiga boyanmamis duvar posterligine cervceveli süslemelerle özel islenip kodlanmamis sosyo- toplum tipi bize benzedigi yakinlik sebebiyle - Dosteyevski`nin de Sabahattin Ali gibi neredeyse bütün romancilarimiza rehberlik edip ilham kaynagi yapan romanlarindan birisi de Ölü Evinden Anilar`dir. Orda öldükten sonra ardinda biraktigi ani defteri satin alinan kisi tarafindan SIBIRYA SÜRGÜNLÜGÜNDE neredeyse her günü digerinin aynisi olarak hic degismeyen Alexander Petrovic, Garyancikov`un, yani Dosteyevski`nin bizzat siyasi suclu olarak hüküm giydiklerinden kendisinin taniklik ettigi, herkesten ve her yerden soguk ve uzak, en acimasiz sartlara zincirle bagli, Kale adi verilen yerde cailer serseriler yan kesiciler seri katiller haydutlar sapkinlar ..ve Petrov, Lucka, Azamov, Famic, Akimic, Osip, Susilov, Yarebyatnikov, Samekalov, Filka…kir pas irin lagim kokulari icinde umudu bosa cikmis en mapusanenin hayvanlari, hamam sefasi, noel günü, tiyatri piyesi gibi kücük degisiklikle bayram havasina girip sönümlenen, iskencesi bol, her tipten ve cografyadan insanin kesat ve kisir, prangali yasanmisliklarin ölü hayatindan farksiz günü ve günceleri yazilidir.
Oradan gel gelelim Sabahattin Ali`nin Kürk Mantolu Madonna`sina…:
Yukarda yazdigim gibi Dostoyevski`nin bir ölünün ardinda biraktigi ani kitabinda yazilanlarin anlatildigi örnek ve ilhamla, ahbabi Hamdi sayesinde araya araya zar zor is buldugu Ankara`nin devlet dairesinde her günü ötekinin tekrarinin ölü topraginda baslayip sönen günlerin memurlugu sirasinda ölen Raif Efendi`nin ardinda biraktigi kara kaplamali defterde yazili anilardir, aslinda yurt disina devlet bursuyla iki yilligina dil okumasi icin gönderilen Sabahattin Ali`nin otobiyografisi.
Olgular vardir, herseyi her an sonuna kadar yasayip tükettigi icin ölmemis ve hic bir yasama sevincini yitirmemis insanini bekleyen digerki yarina kalacak olan hic bir heyecani, hevesi, hazzi, tutkusu, ilgisi, meraki, düsüncesi, kaygisi, duyumu, yakinligi,canliligi, sicakligi, hissi, duygusu, aidiyeti sorumlulugu ve hayali kalmamistir kisinin. Bu yüzden de ölü bedeninde her türlü sorunlu depresif mutsuz tedirgin kuskulu rehin hastalikli bagimliliklarin döner sermayesine dönüsür ve kuraklasir insan.
Yine Olgular vardir, hic bir sey yasamamis, hep hayalimsi pilatonik ve her seyi katilimi özgüveni dahili cesareti özgürlügü deneyimi ve etkin karsiligi olmayan kabuklarda daima mucizevi bir sey veya birileri tarafindan önemsenip gelistiremedigi sinik sönük korkulara bogulmuslugunu boguldugu kabuklardan cikararak insan yerine konulmayi ve hatta adindan hep baskalarinin söz ettigi ask deneyimiyle rast gitmeye sizlayip sancisin. Bu kahredici kendine tutsaklik hükmünde ve özgürlesememe ilkelliginde de olasi hayallerinin gerceklesmesi halinde neyi kimi nasil davrani dengeleyeceginin ilmini yolunu seklini deneyimini ve birikim zenginligini kazanamadigi icin afallar, tökezi ve bir türlü karsilastigi gercekligi tartip tasiyamaz.
Iste tam buhic bir benzeyelerle ortakligi olmayan acmaz cikmaz bölünmüs tikali kapanik celiskiler kör dügümünde, ickili, perdelenmis balkonlu kabinlerde disardan gelen ciflerin cilvelestigi, disardan tek gelenlerindse orda calisanlardan biriyle anlasmasi halinde yukardaki odalara soyunu dökündügü GECE KABERESi veya bizdeki karsiligi müzikli PAVYON`da bütün toplumsal norm ve formatlari bilen taniyan ve deneyimlemis olan; yani her tipten insaniyla HAYATTAN oldukca HABERDAR; bu bas döndürücü derin ve bulanik girdapta bosta kalan diger zamanlarini resim cizerek, ara sira galerilerde sergileyen; fakat ruhsal olarak bitmis, cökmüs, hic bir yasama hazzi ve hayali kalmamis tükenmisligin hastalikli ve hep hic kimsede bulunmayani arayip bekleyen ; hic bir zaman da bulamayacak olan; yasadigi tünelde bedenen de cürümüs sorunlu kadinidir Maria Puder.
Raif Efendi ise ( Sabahattin Ali ) sabun fabrikasi kurup gelistirmeyi kafaya koyan babasinin son makina bilim aksam ve teknoloiyi ögrenmesi icin gönderdigi Berlinde bir pansiyonda kalirken hollandali erkek düskünü dul ara sira kacamaga cikarak tanistigi cadde sokaklarla yagmur camur müze meydan bahce park gezinirken ugradigi resim galerisinde gördügü göz alici resime takilir kalir. Ne yapar ne eder resmi yapannin kendisi Maria Puer olan öznesiyle tanisir. Sonra onu gölge gibi takip ede, yol bekler, kenar kollar, köse ve karanlikta iz sürer, bakar görür ki aklini alan hayal perisi pavyon bülbülüdür. O kadar ki kendini adeta fener yapar , yoluna yatar ve her yerden görülebilecek meydana yakar Raif, Puder Maria duysun görsün frketsin de baksin hic degilse ve gerekirse yalvar yakar olmaa pas versin diye.
Sinik sönük pisirik donuk duragan sabit cercevelenmis tekdüzelige memleketteki cocuklugundan beri alip gezdirdigi ve artik tasiyamayacak kadar herseyi kendi icinde yasatip öldürdügü, hep bir olaganüstü kabuk kiran nedensellige be bagladigi ice kapaligi nihayet buldugu inanciyla kendini Maria`nin ilgisine serer savurur Raif Efendi ( Sabahattin Ali ). Hatta bir ara asil maksadi olan sabun fabrikasina gitmeyi de askiya alir birakir. Bu yogun geceli gündüzlü pürtetik mesai sayesinde ucundan kiyisindan zar zor güc ve bela ile ilerleyerek tanisma fasli derinlesir. Beraber kafa cekmeye giderler. Yemek yerler. Berlin`i gezer tozarlar. Pavyondan kadin götürme isinden hem ruhu hem bedeni sogumus yilmis delik desik travmalarla artik kendine hic bir haz duygu sevinc ilgi merak ve heyecan vermeyen, her yeni tanistigi herkesin biririne benzedigini ezberden bilen, ve bu yüzden carcabucak herkesten kusacak derecede tiksintiyle yilmis usanmis MARIA, hayatta hic bir yasamisligi ve deneyimi olmayan saf görünümlü iyi hali henüz bozulmamis RAIF baslangicta degisik ve ilginc gelir. Fakat bu ilgi öyle olmadigi, yani bin yillarla örgülü SAnayi Toplumu`nun insani böceklestirdigi sonsuz kayipta Puder`in derin buhranini hic bir yerinden iyilestirmeye imkani ve gücü yetmedigi icin kisa sürede bikar usanir bastaki ilgi alaka kaybolur ve zil zurna yilbasi gecesinin yatagina girdikleri gün, kapiya kor ve keninden kovar Rai`i Puder.
Dösüne yaslanip kederini ve yasamadiklarini aglayip dökecek birini bulmusken kovularak ebediyyen iceri alinmayacagi kapilara ve sokaklara kondugu aciya aglar sizlar üzülür ve kaybettigi platoniklige ve tarif edip tanimlayabadigi sürreal boslukta durdugu dünyayi ve bastigi her yeri susar sapitir ve sasirir Raif. Cünkü iki bagdasmaz ve birlikteligi olmayan kültür farkliligindan tut ki ( ne de olsa Raif`in ki mistik bakir fakir olusup gelisememis soyutluga hayal kuran dogu arabeskisidir, Marian`ninkiyse ezici maddi cikar catismalarinin insani yiyip bitirdigi ve orda öte gidecek tarihi kapisi yahut dünyasi olmayan her cenderecen gecmisligin Kürk Mantolu poster ve galeri halidir ) iki birlesmeyen kisa devre kontaginda her benzer hikayede siradakini icine alarak bitmis sönümlenmistir hersey.
Böyle böyle gel zaman gi zaman…bir yolunu bulup evine girmeyi kabullendiren Raif, Maria`nin yogun bakimini üstlendigi hastaligin pencesinde gün gecirip tam gün mesaisi doldururken Türkiye`den aldigi ve babasinin ölümünü bildiren telgrafla gersin geri dönüsü sirasinda, annesinin yanina, Macristan: a giden aslinda Maria`da ölümcül hastaliginin son günlerini demlenmektedir.
Telgraf, tek derdi ölenin mülküne konmak olan Enistesindendir. Baldiz, Kayinco, Kayinvalide ve ötekiler, hic kimsenin birbirine ilgisi bagi insaniyeti duygusu beraberligi olmayan ve her kafadan catlak ve aykiri bir sesin ciktigi, Raif`i ise sünepeligi safligi sinmisligi dirayetsizligi yüzünden ortaligin yük beygiri, dert babasi ve hizmet hammali olarak bilip davrandigi ve umursamayip hice saydigi günlerin birbirini kovaladigi sirada ( romanda bütün buralar betimleyip anlatilirken Tanzimat Edebiyatcilari`ni taklit eder Sabahattin Ali) sayisiz mektuplar yazar fakat hicbiinin karsilgini alamaz Puder`den Raif.
Fakat günün birinde Ankara Gari`nda adini cagirarak omzundan dürtükleyen Berlin`deki Pansiyon komsusu ve yine Pansiyondan arkadasiyla evlilik yapmissimdi kendisi Suriye büyük elcisi olan kocasiyla oradan aktarmali gecmekte olan Hollandali sisman kadin von Tiedemandir. Laf lafi acar. Kadinin bütün konusmalarinda oralarda ziplayip duran bir cocuk vardir. Maria`nin öldügü ve geride memleketine geri dönmüs bir Türkten olan bu cocugunu geride biraktigini duyar isitir ve zaten coktan bitmis olan mola saatiyle azap keder kahir yikim hepsi birbirina karmakarisiktir ve uzaklasan trenin camindan hic kimse olarak bakan kendi cocugudur yerle yeksan olan Raif `in .
Cekmecede buldugu tekdüze ve monotonlugun kim oldugunu hep merak edenden okuyup yazmalik bu platonik ve cok birlesensiz serüvende hem Raiftir, hem anlaticidir hem de kendisidir Sabahattin Ali.
Kitaptan Kitaba basligiyla buralari isaretleyip noktalarken…
Romanin bitisi, hayatlarinda hep olaganüstü degisiklikleri ve olup gerceklesmesi daima baskalarina birakilmis mucizevi sürprizleri hic bir kendi payina düsen emek caba gayret cesaret atilganlik akil fikir yol yöntemi olmaksizin kisiyi yasama sanatinda ehil etkin ve yetkin kilan gelecege hazir özgün iradesi gercekci katilimi ve özgür yasanmisligi da yoksa, zamanin ezici carkinda makinelestiren tek tiplilige mezarlasir insan. Burasi Puder Mariadir. Ayni hazirliksizligin ham hayal kovalayicisi olarak kendini yok hükmünde rast geleye dökmüs sacmissa dogu tipi arabesklikten adini ne boyasiyla süsleyip ( aydin ilerici demokrat devrimci vs vs ) kenara koyarsa koysun, mistik mahrumiyetlerin ebedi kendini gerceklestirememis fakir fukarasidir insan burasi da Raiftir ( Sabahattin Ali )
Kürk Mantolu Madonna`ya dipnottur :
Arzu istek beklenti umut çare ilgi sevgi saygı iletişim … kısacası hayatın yaşamaya değer her şeyini hiç bir gerçekliği pratiği ve deneyimi bulunmayan sahte soyut bencil bağnaz çıkarcı yüzeysel kuralsız ilkesiz kayıtsız samimiyetsiz kuşatılmışlık tek düzeliğinde sadece kendi içine kapalı ve çıkışı olmayanların ham hayalinden ibaret yaşayan Raif, hep kendini cansız ceset gibiliğinden çekip çıkaracak ve yaşamadıklarını ( deneyim birikim coşku heyecan haz şehvet tutku heves aşk sevgi saygı güven özgüven serüven cesaret atılganlık keşif özgürlük kişilik karakter vs . vs) yaşatacak kendinin eksiğini ve zıddını tüm bunlarda profosyonelleşmiş Maria Puder’ de bulmuştur. Bu yüzden de ondan ters yüz olup kovulduğu halde kendini her alanda büyütüp tamamlayacağı ihtiyaç muhtaçlığıyla adeta taparcasına sımsıkı kilitlenir ve yapışır.
Bu bağlamda Maria Puder, yani romana ismini veren ve yabancısı olduğu Berlini keşfetme gezintileri sırasında ordan burdan dolaşıp gün öldürmek için gittiği resim galerisinde Kürk Mantolu ve görünüşüyle de her haliyle çok gizemsi bir Madonna’ ya benzeyen yüzüyle ilgisini çeken tablodaki hem resmedenin hem de resmin sahibi olan ve aynı zamanda da Gece Klübünde sahne sergileyen Maria Puder, hayatın samimiyette güvende ilgide ve ilişkide sahtelikler içinde boğulup kaybolarak herkese ve her şeye karşı kayıtsız bırakıp tiksinti duyacak derecede yorduğu, ezdiği,, soğuttuğu, yıldırdırdığı ve artık hiç kimseye veya hiç bir yeniye ilgi yahut heyecan duymayacak kadar ölü bir ruhun delik deşik bedenini taşıdığı sevebiyle kısa süreliğine merak konusu olmanın ötesine geçmeyen Raif’ te şimdiye kadarki bütün diğer ötekilerden hiç farkı olmayan; hep bir insanüstü bilinmeyeni arayan içinde yaşadığı hastalıklı bunalımlara ve çelişki sarmallarına karşılık verecek biri değildir. Bu yüzden de insana ihtiyaç duyduğu gereklilik veya arayış sadece yalnızlığını gideren gölge sıcak samimi doğal şekil ve suretine değil aynı zamanda kapitalist sanayi çağının bütün ezici ve sömürücü çarkında insanı hiç yerine koyan çelişkilerin giderilmesi mucizesi ve beklentisi olduğu için, hiç kimseye sürekli bağlı ve kalıcı ilişkiler kurarak kendine bile katlanmakta zorlandığı hiç kimsenin her ne niyetle olursa olsun yakınlık kuran davranışıyla daha çok dünyadan azalıp tükenişini hızlandıran yüküne, yapışkanlığına, askıntısına ve hayatta hiç deneyimi olmayan düşkünlük haline dadılık yapmaya ne gücü ne iradesi ne merakı ne sabrı, ne tahammülü ne de imkanı vardır. Bu yüzden de herhangi bir diğer öteki ve başka yeni tanışmışlıktan paramparçalanmışlıklarla örülü cesetleşmiş hücre sarmalında beklediğini ve umduğunu karşılamayan Raif’ ten hissi ilgisi ve hevesi geçer geçmez en acımasız katılıkla çarçabucak kapıya koyar.
Ki bu iki temelden anlaşamaz uyuşamaz ve hiç bağıntısı birleşeni olmayan çelişki, yaşanacak tüm hayallerini harcamış tüketmiş ve kendinde kendine dahi dünyası mümkünü katlanması yeri ve tahammülü olmayan Maria Puder’ le, tüm hayatını deneyimsiz birikimsiz beceriksiz çorak kurak ve düş kurmalara tutsak geçirmiş sıfırla sonsuzluk arasındaki boşlukta etrafını ören yozlaşmış ve ilkel ilişkilere rehin her şeyin hiç kimsesi ve yabancısı Raif Efendi arasındaki ilişki ve iletişim bozukluğuna ilişkindir. Bu temel çelişki, her şeyiyle makinalaşmış insanla hiç makina bilmeyen ıssız tabiat kadar derindir. Bu çelişki , doğu - batı arasındaki bütün arası açık ve kapanmaz mesafelerin hayalperest sofistik ve feodal ilişkilere köklü bağlılığın sorgusuz sualsiz biatçı mistizmiyle , her şeyi maddeci ölçekle yapıp bozan insan soğukluğunun kim nerde ne getiri hesabıyla esir piyasa pazar materyalleri vitrininde tartıya girer değer görür ileri düzeyli kapitalistlik derinliğindedir.
Seyfi Karaca………Mart / 25
tımarhane duvarı
08.03.2025 - 14:15tımarhane duvarı
07.03.2025 - 18:12tımarhane duvarı
06.02.2025 - 15:46….
KORSAN FECAAT
….
Misir, Cin ve pe cok uygarliklar henüz kundakta sarili emeklemelerde toy, tekil, ilkel, örgütlü donanimliliga yokken, yani sosyal siyasal ekonomik baglamlarla hamurunu mayasini bütün sorunlari karsilayabilme yetenegine dair toplumsal dönüm dolasimlarin soru cevap kismina gecmemisligiyle sosyal iliskileri düzenleyen üretim paylasim ve altyapida organize belirgin donanimliliga yetiskin degilken; MEZOPOTAMYA topluluklari topragin halini yorup dilinden konusan her türlü ekim sürüm bicme ve toplayip paylasma ilim ve ilkelerini biriktirirken, agaclardan pulluk yapiyor, topraktan kerpic kariyor, camur alasimlarindan kap kacak tandir ocak pisirip firinlayarak su testisinden tut ki, cira kandiline, tursu pekmez ve sarap küpüne, gövec canagina kadar hayatin soru cevap kismindaki bütün ihtiyaclarini üreyüp cogaldiklari nüfus oraninda karsilayarak yasamsal dönüm devranlara sunuyordu.
Kisacasi:..
Herkesin kendi liyakatli bilgin hünerli özel yetenegine göre uzmanlasarak kurumsallasmayi saglayan Mesleklerle beraber stoklama, istifleme, biriktirme ve her felaket günlerinin kitlik kiranlarina karsi fazladan üretim, TICARETI tetikledi ve gelistirdi. Yasadigi bilinmezin sinir ötesine cikarak hem koordinatlari bilinen dünya ve ötesi kesfedilirken, karanligi gösteren fenerler, fenerleri yakan ve soguklri kovan enerji kaynaklari, haritasi adresi ve güzergahi bilindik yollar, yolculuk sirasi konaklama yerleri, pusulalar, arac gerecler, ecza ürünleri ve firtinanan denisz deryalarin ve ucsuz bucaksiz sonsuzlugun bilinmeyenlerine saglam okulcu ögretici sistemler, hayat cesitliligi gemiler yapildi günlük hayatin satisina sunuldu.
Yüksek getiri hirsi her türlü güc zehirlenmesiyle beraber günden güne hem dünyanin hem de insanligin sonunu getirmeye dair bütün ahlaki ve hukuksal kurallari kendi cikarina göre yapip bozarak uygarliklarin ortak yasama iliskin tüm deger amac ve birikimlerini tersine cevirerek, modernlestikce ilkellesen ; yapici olmaktan ziyade her türlü yikimi ve yagmayi kalici hale getiren acimasizligi, doyumsuzlugu, ruhsuzlugu, saldirganligi, mahluklasmayi, bencilligi, ceghaleti , kapaliligi, körlügü, kizil kiyametlerle tahvilleyerek susmus sinmis ve sönmüs insanliga ölümcül küresel capli vahset siddet büyüklügünde darbeler indirmektedir. Bu böylece sürüp gide devrile bugünlere cark eden korsan fecaat cevrimidir ki..
Asagidaki siir burayi özetleyen kissadan hisse özetidir :
…
KORSAN FECAAT
…
Ömrü varına
Mutuna
Umuduna
Huzuruna
Hevesine hissine hayaline mutluluğuna ve sevincine bulaşmadık boyalı zehirli katkı maddesi kalmayan
Hayatın,
Karma karışıklığına ilişik, ayıp suç günahlara dolaşık bulaşık
Akla karayı,
Ubbusundan gubbusunu farkedip seçmeksizin saatte seksen kilometre esen sosyal kasırgada ve izdiham fırtınasında
İntiharcı İnzivadaki fitnesinden fecaatini ayırıp seçip gözetmeksizin
Maksatta meramda kendini eksik düşük yitik ezik ve değersiz seviyelerin tiksintiyle bakarak yadırgayan yabancısı gören
Dünya dolusu tıklım tıklım tüketim bağımlılığına köleleştirilmiş yığın yığınak İnsanlar
Yüz gerdirmeye
Kırışık zımparalatmaya
Saç sakal sıfırlamaya yahut ektirmeye
Kalça baldır göğüs surat alın meme büyütmeye küçültmeye
Saç sakal sıfırlamaya yahut ektirmeye
Kokuşmadık yeri kalmamış
Cılkı çıkmış, insanlığı tedavülden kalkmış, bir porselen soğukluğu plastik vakumlaşmaya
Yabancılaştıkça azgınlık ve sapkınlık artıran beğenilip takdir görme tezgahındaki yerini almak için
Bırakılmış boşlukları dolduran halim harap, bahtım kara, günüm yarınım darmaduman çukurunun
Vasıtalarına biner binmez mezarcıya gassala ve musallacıya süslenmiş taranmış
On numara ruhsuz cesetleşmelerle onarım bakım işlerine meşgulken yani cümle cihan insanlık
Alaska ayazı
Sibirya soğu
Yoksuz yalnızlıklara
Kin tohumları saçarak nefret cinnet savaş kan revan kusan kızgın karmaşalara, teftiş ziyaretine çıkmış
Silsile felaketlere
Durduraksız bozgunlara
Kasıp kavurucu çatışmalara ve çöl sahrasına homurdanıp haykıran bağırtılarla
Paketlendiniz,
Kargo tulumba kaçışınız çıkışınız yok şartsız koşulsuz bize teslimsiniz,
Bizden başka gidecek duracak dönecek yeriniz düzeniniz dünyanız seçeneğiniz yok gibisinin hortlak profilinden
Her şekil yayılmacı kapitalist emperyalist azgın sapkınlıkların soygun sömürü vurgun soygun ve işgal patron profili isi
Trumph ve işgal fiil faaliyet ortakları ağzını yüzünü eğip bükerek kompeteyşen diyor
Futturufeyşen diyor
Kominikeyşen diyor
Cart diyor curt diyor,
Panamaya Kanadaya Meksikaya Görenlanda Danimarkaya Çine Maçine teker teker
Tüm dünyayı sorguya çekip tapusuna mülküne el koyan vahşet dehşet çalıştırıp işletme formülüyle
Hacize ve hizaya çekeceğine felaket başlıklı sataşmalar sallayıp harami köpüleri kusarak
Ayıpmış
Ahlaksızlıkmış
Yasakmış
Yazıkmış
Haydutlukmuş
İnsanlık dışıymış tüm bunlardan bana ne size ne kime ne diyor , kaçacak kurtulacak yeriniz mi var diyor
Paketlendiniz,
Sırası gelen ruhsatlı ruhsatsız toplu ölümlere takiptesiniz, tüccarı olduğumuz bize mal ve mülk oldunuz diyor
Bakın bakın, elimde Yusrael kalemi var diyor, önümde de hepi topu masa kadar dünya toprağı
Guraba garibandır diyor,
İsrail markalı kalemi kendi keyfine bırakacağım, dilediği coğrafyalardan hayatını yerini yurdunu boşaltması için
Oralarda yerleşik oturanların hayatına hükmüne son verip
Nerden nereyi diler beğenirse haritası kendine dar gelen israil’ e,
Ötekilerin kendilerini sürgün sefillere toplayıp boşaltması için tepesine binip, başına çökmeye kıyamet yağdıracağım
Hizadan çıkanı sırayı bozanı fena ateşleyip kül duman yapacağım diyor
Hortlak yırtınmalardan kozmik kapitalist ve emperyal kabuğunu yarıp fışkırarak
Kendi kendinin anonsunu yayınlayıp mezarcıya kendini beğendirme derdine düşmüş insanlık ölümüne satışa çıkarıyor
Korsan fecaate patron başkan
Trumph
Ve küresel ölçeklieşkiya terane
Seyfi Karaca…. Şubat/ 25
tımarhane duvarı
06.02.2025 - 15:44tımarhane duvarı
05.02.2025 - 17:36…
KİTAPTAN KİTABA 3
…
Özetle…: Barınması yer yurt tutması ve yol alması güç Emanet güzergahlarda ödünç yollarda idarelik odalarda ve evlerde hayata tutunabilmenin güç belalarıyla zahmetten tasadan endişeden ve bilhassa sonsuz sınırsız ve sonu gelmeyen kontrolsüz istek heves arzu hayal dilek merak bağlamında kendi kendine üstün baskın gelme dürtülerini kışkırtıp kamçılayarak hırs gayret ve çabalarla zar zor…
İnsanlar genelde bulmak istediklerini merak edip arar sorarlar ve çoğu zaman arayıp sorarlarken hiç ummadıkları yaşamın sihirli hikmetinde olan sırlı gizli saklı bilinmezleri keşfederler.
Barınması yer yurt tutması ve yol alması güç kimi emanet güzergahlarda kimi sarpa yollarda kimi ödünç akıl fikir teselli tembih ve öğünlerde idarelik odalarda, geçici mevsimlerde, akıp giden aylar yıllar senelercesinde ve dünyasını oyalanıp avunulan meşakkatlerde sokaklarda eşyalarda evlerde yoksulda varsılda yoğun kalabalıkta ıssızda yalnızda hayal meyal ömür sürüncemeninde zar zor….ama bugüne kadar olup bitenler ve doğup ölenler, hep sayesinde beslenip barınarak daim devamlılığını akılla fikirle ilgiyle emekle bilgiyle sevgiyle bilinçle kararlılıkla liyakatle ve sorumlulukla yükünü taşıdıkları yaşamı sevk ve idare etmeye topraktan aldığını bozup berbat etmeden yeniden toprağa ekip biçerek, sevincin huzurun muttun duygunun düşüncenin kanaatin ilkenin kuralın aidiyetin dirayetin iradesi ve kıvancıyla süregelen onur itibar ve kıvancın ürünüydü insan ve hayat.
Fakat bugün toprağın damarına karışmadık hiç bir zehir zıkkımı zerrece zarar ziyan etmeyerek toprağın kimyasında topraktan başka her türlü ölüm zulüm kimyasallarının kök salıp canına okuduğu gibi, topraktan olup biten ve ölüsünü toprağa teslim eden insanın da içinde yüzünde dışında sayesinde ruhunda hayalinde ve hayat sürüncemeninde ve bütün yaşam dolaşımında ( benim işim görülsün de başkası sürünsün ölsün düz mantıklı mahluklaşmalarla menfaat ayrıcalık ve çıkar önceliğini kutsayarak sırf mülkten maldan paradan gösterişten servetten konuşan, sanata edebiyata vicdana saygınlığa ve ortak yaşam değerlerine hiç bir merakı ve meramı kalmamış olanlarıyla) toprağa ödeşmişliğin gereği insandan başka her şekil kimyasal, mutsuzluk, cinnet, cinayet, hastalık, hormon, alışkanlık, kibir, fitne, bağımlılık, sapkınlık, doyumsuzluk, şiddet, yetersizlik, hukuksuzluk, bencillik, algılama, hırlama, küçümseme, dışlama, zorbalık, saldırganlık, tahammülsüzlük, zalimlik vardır ve mevcuttur.
Artık tüm bağışıklık direnç idrak irade etki ve yetkilerini yöneten ve yönlendiren piyasa dayatmalarına teslim etmiş kullanışlı eşyadan farsız, hastalık hamamlı , tüketim deneği, ayrışma ve çatışmalar kulu kölesi ve ecza deposudur, global soygun vurgun talan sömürü acımasızlığının kıskaç tabutunda doğup ölen insanın içinde dışında insandan başka her türlü felaket mevcutlu güncel ve aktüel fabrikasyon NUMUNE.
Hem zaten Katalonya’ ya Selam yazmalarında idealleri roman süresince tanıklık ettiği hizip çatışmalarının bütün ayrıntılarıyla( eski polisiye meslek alışkanlığıyla ) özel görevlendirilmişlik (çünkü o sıralar Almanya ile İkinci Dünya Savaşı hazırlığında olurken her türlü karşıt ittifaklaşmayı yerinde kırmak için ve özel vizesi ve bilgisi dışında Orwell’ in İspanya’ ya sorunsuz sıkıntısız gidiş dönüşü asla mümkün olmayan ingiltere tarafından ) raportörü gibi her günü ve olayları kayıt altına aldığı İspanya İç Savaşı günlüğünün hemen ertesi sonrasında idealleri uğruna savaşmanın anlamsızlığına dair bütün hayal ve düş kırıklığını cebine koyarak İngiltere’ ye geri döndükten sonra, topyekün Kapitalist Patronluğun tam da tüm beklentilerini harfiyen karşılayan ve neredeyse soygun sömürücülerin ortak Lawrence figürü olarak Sovyet Stalinist’ liğin zaafiyetleri üzerine kurgulu Hayvanlar Çifliği’ ni yazıp kapış kapış tüketilen Global piyasaya sürdü , Georg Orwell markalı edebiyatı insansızlaştıran ve insanı her şeyden mahrum ilgisiz kayıtsız muhtaç mecbur ve murdar her buyrulan dayatmaları tüketmeye tutsak insan tipini yaratma ( Dosteyevski’ lerin sosyal çelişki tıkanıklık ve çatışmaları en somut yaklaşımlarla şablonsuz gözlemleyip dertlendiği toplumcu ve insancıllığının tam tersine) kopukluğuna izole eden JAMES JOYCE gibilerin resmiyet kazandığı devamlılığını işaret eden sürsaltanat.
Hayvanlar Çitliği’yle aynı yıllarda kurgulanarak rafa dizilip tezgaha konan Kürk Mantolu Madonna’ da Sabahattin Ali, iyi niyetin nasıl kendine karşı ihtiyat ahlak vicdan had hudut tanımayan iş yeri Hamdi bey müdürlü amir memur takımı, evdeki Cihat, Vedat, Nurten, Nurettin, Ferhunde, Necla, Mihriye hanım diye giden baldız bacanak kayın biraderler akraba hısım evcek efradı, kendi öz çocukları ve hatta herkesi memnun etme işçiliğinde hiç hata kusur işlememek adına kendisiyle birlikte ölüp üzlen karısı tarafından da ister istemez kötüye kullanma çullanışını bütün sağlıklı ve saygınlık ilişkileri kopmuş sönmüş monoton anlamsız amaçsız ve arada kalan ilişkisiz iletişimsiz bütün boşlukları soğuk mesafelerin doldurup kapattığı sessiz suskun sinik sönük hımbıl ve pısırıklığın kabuğuna çekilmişliğinde artık kanıksadığı ezilmişliğe karşı hiç bir hamle atak direnç tepki itiraz gayret ve cabalarda bulunmayarak sineye çeke çeke horlanan hiçe sayılan dışlanan çıkar dünyası çağının aykırısı ve hatta hasta günlerinde dahi ( birbiriyle hiç bir ilgisi bağı ve saygısı olmayan yabancılaşmış kilitli kısıt döngüde ötekilere ters düşmesin, ayıp olmasın, kaba durmasın, günah kaçmasın adına her yükün altına girmesi sanki zorunlu mecburiyetmiş gibi görünen ) adamdan ve insandan sayılmayarak kendinden daima herkes için hiç yadırganmadan aşırı fedakarlık beklenen alışılmış kanıksanmış ezici aşağılayıcı ve acımasız rutin taşıyıcısı Raif Efendisi,nin bu boğulmuş bunalmış tüm yaşam kanalları ve itibar yolları tıkanmışlık tutsaklığındaki ( sayfa 35 ‘ ler ve sonrasında yoğun olarak anlatıldığı) hiç kimse tarafından anlaşılmayanlarıyla horlanmışlığını haklı görüp kabullenen kayıt dışılığı gündelik yaşam sermayesi edinmiş ( Anlaşılmadığı için önemsenmeyen yalnızlığı küçümsenmeyi ve dışlanmayı hoş görüyle içselleştirdiği kendine özel seçkinlik olarak benimseyen ) tek hücreli izolasyondan kaçışın çıkış yolu, sürekli güvenlik sığınağı, kaytarma bahanesi, nefes alma huzuru , tutunabilme kaynağı ve avuntu sevinci vesilesine, derme çatma memur masasındaki çekmecede saklı eskilerden -yaşanmış toplamından- kalan Kürk Mantolu Maria Puder hatıralıklarıdır.
Bütün ihtimallere dahil ve dayalı Memur Günlüğü’ nün harcayıp tükettikleri arasından seçilip ayıklanan özetle, her bir muammalı metânetli işin hikmeti aslı esası sırrı gizemi, mesai sahibiyle ihtiyarlamış çekmecedeki , singer marka burgulu bıçağın yanındaki eskş püskü defterde yazılı ve saklıdır çünkü …
Ve bundan sonrası tıpkı köpek Azorka’ yı reddettiği kızı yerine koyarak bir daha ölünceye kadar yakınından ve yanından ayırmadığının peşinden gittiği ve köpeğin öldüğü aynı gün içinde sefil sürgün soğuklar arasında ölen ihtiyar adamın sürükleyici hikayesini kovalayan Dostoyevski ‘ nin Ezilenler’ nin ( ölen ihtiyarlar ardında kalanlardan) benzelen hissi kurgusu ve sezgisi hakimdir Kürk Mantolu Madonna’ sında, öykü sahibinin öldüğü yerden sürüklenip sökülenleri defterden söküp romanlaştıran anlatımıyla Sabahattin Ali’ nin.
Kendi evinde ve hayatında asalaklığa çökmüş çöreklenmiş hiç kimseye saygısızlık kabalık etmemeye ve hiç kimseyi üzüp incitmeden her istediğini yerine getirmeye kendini alıştırarak feda etmiş adamış kul köleliğin Raif Efendisi, içselleştirdiği tek düze sıradanlıktan sürekli sırrı kendinde saklı teselliye tutunarak avunmakta tüm yaşama sevincini saklayan; bir zamanlar Almanya serüvenli özgeçmişiyle Sabahattin Ali’ nin hantal bürokrasi çarkından ve kimi memur yıllıklarından gözlemlediklerini yazdıklarının içine katan kendisinden koparılmış alıntılar toplamı gibidir Kürk Mantolu Madonna. Ordaki sırlı çekmeceden dışarı çıkarak Almanya’ larda geçen yıllar sırasında doğurduktan sonra ölen Ressam Puder’ den olan Raşf efendi’ nin saklı gizli bilinmez sırrı ve kızı, sürükleyen hikayedeki saklı tıpkı Dosteyevski’ nin Ezilenler’ indeki sefil sürünmeler sırasında ölen annesinden geriye kalan Nelly’ nin bilinmeyen babası olsn Prens uyarlaması gibidir.
Dostoyevski’ nin Yeraltından Notlar’ ı roman tarz ve türünden ziyade her kelimesini edebi değirmenlerde titizlikle öğütüp eleyip işleyen ve dokuyan cümlelerin kıvrak zeka gücüne dayalı akıl fikir felsefe ve en çokta insan ruhunun bedensel varlığıyla ilgili kendi aralarındaki gizemli belirgin bilinen ve bilinmeyen bütün çarpık çelişki ve anlaşmaz uyuşmazlarından derinlemesine dalarak özet tembihler ve dolaylı sözler çıkardığı ; Kafka’ nın Aforizmaları’ na benzer insana , topluma ve dünyaya dair haller durumlardır.
Kürk Mantolu Madonna’ da Sabahattin Ali’ de öykünen hikayeden çok roman boyunca ondan ( Dostoyevski’ den) her romanında olduğu gibi bakınıp edinerek kişilerin yeraltında ( insanın iç dünyasındakileri ) toplanmış tıkanmışlıklarını her satırda dışa vurma edebiyatını Misal, Sayfa 42 43 ve kitabın baştan sona tümünde Ankara Keçiören’ini anlatırken ve gizemli davranışlarını anlayıp bilmek ve tanımak istediği ( yataklarda kendini alıp götürecek ölümü beklemekten başka hiç kimsesi olmayan sefilliğe hastayken bile onun derdiyle değil, sadece ve ölünce evin gelir giderini kendini yok etme pahasına tedarik edip sağlayan uysal hamalından olacakları kaygısıyla evdeki asalakları tarafından yoğun bakımı ciddiye alınıp önemsenen) Raif Efendi’ yi sokaklardan okumak için gece vakti ıssız kurak kimsesiz insan uçuran kuvvetli rüzgar soğuğunda karanlığa karışmışlığı anlatırken, her betimleme soyutlama merak sorgulama bilme izah tasvir kurgu duygu söz merak ve düşünce zincirleri bağlamında en belirgin bir şekilde Dostoyevski etkisine rastlıyor ve okuyor gibidir insan ) ve psiko analizini yapmış yönetmiş bir bakıma.
Seyfi Karaca…. Ocak/25
tımarhane duvarı
05.02.2025 - 17:36tımarhane duvarı
01.02.2025 - 16:24..
KİTAPTAN KİTABA 2
…
Sonsuz bucaksız kabul edilen evrende her kişi kendincelerinden iradesi imkanı azmi gücü kararlılığı inancı gayreti hüneri sorumluluğu aklı fikri vicdanı cesareti özgürlüğü nispetinde yaşadığı ve yaşatabildiği dünya ortam genişliği huzuru güvenliği ve mutluluğu kadardır .
Şöyle ki..
Tıka basa yaşadığın odalar çevreler alanlar ve ortamlar dar baskın boğucu ufak bölük pörçük ve küçükse, kendi hayat genişliğin, düşünce ufkun, rahatlık güvencen, mutluluk kaynağın ve hayal dünyan da o kadar donuk tutuk bozuk köhne yıkık yorgun bulanık karışık ve berbattır ‘ … diyor veya demeye getiriyor Ezilenler’in daha ilk satırlarında Dostoyevski.
Bence de , okuduğunuz kitap, dinlediğiniz müzik, dinleyerek içselleştirip konuştuğunuz söz yazı sohbet muhabbet eğer akıcı ve çekici dille örülü kuruluysa sizi istediği gibi dilediği yere yola ilişkiye ortama yere götürür gösterir veya göstermek istemediğini sizden saklar ve yönetir.
Bağımlılıkları uğruna özünü itibarını kendini toplumunu ve dünyasını kaybedip yitirdikçe boğulduğu asosyal toksin tortuları dibine çöken kayıtsız kifayetsize külüstür istifi ve sarhoşluk üretenlerin piyasa sermayesi haline gelip, yaşama sevincinin efor heyecan haz his duygu çaba gayret sezgi emek irade düşünce bilinç özgürlük özgüven akıl fikirliliğini öldürerek her kahır yüklü dertlenmeye ve köhne ağlamaklı pısırıklığa sinmiş SIZMIŞ ve sönmüş dürtülerin içgüdüsel kapılmışlık SARHOŞLUĞUYLA, beyin, dalak, mide, böbrek, akciğer, karaciğer derken bütün beden bünyesini ölgün ruhuyla birlikte iflasa sürükleyen düşkünlük ve ZAVALLILIK müptelası ve içki rakı gibi her türlü uyuşturanların yan mezecisi olmuş ve kendi hayatına boş vermişlerin ister erkeği olsun isterse kadını, çarmıh ipine bağlanılıp asıldıkça iyilik güzellik meleği yahut kutsanmış totemi değil, sizi kendi canına kıyan zıkkımlanmanın ve felaket müştericiliğinin ta kendisi yapacaktır…
Ezici yorucu yükünü taşımaktan daha önce hiç farkına varmadıkları hayatın değer kıymet kaynak servet ve sermayesine çıkardıkları isyanla ( çiftliklerdeki haydut harami insan sultasına karşı Bremen Mızıkacılarını öykünerek ) niyet edilmiş sona kavuşunca düzeni dengeyi şaşıranların bütünün işbirlikçi çıkar ortağı ve dalkavuklarıyla birlikte adım adım başlangıç amaç ilke erek hayal hedef ve ideallerinden uzaklaşarak karşı çıktıkları eskinin ve hatta eskisinden de beterin eşitsiz zorba zulüm keyfi ayrıcalıklı külüstür bozuk baskıcı yapısına topyekün geri dönüşüm içeriğiyle..
İşin nihai amaç erek sonunda her insanların kurduğu ve kurumsallaştırdığı bütün bozuk yanlış suç ve kötü olan şeylerin geri dönüşünü sağlayarak kurdukları yaptıkları ve kotardıkları özgürleşmeyi parsel parsel yıkan ve yıktıkça tüm kötülüklerini taklit ettikleriyle insanlaşan; kendi alt tabakadının üstünde her türlü baskıyı soysuzluğu denetleyip yöneten üst ve üstlerin bütün duyarlı adil ortaklık ilkelerini yok ederek kendi keyfiyet hakimiyetçiliğini dayatanların geçmişin kokuşmuş çürümüş her türlü insanlık dışılığıyla aynılaşmasında biter kendine son verir kitap. En ezcemlesiyse 148. Sayfada çıkar ilişkisi ortak olanların alt tabakalarının azalan taleplerinden ve yaşam hakkından uzlaşıp anlaştıklarına dair özettir GEORG ORWELL’in her türlü üst yapı otoritesine karşı Troçki Anarşizmi’ ni savunduğu ve her şeyi maddi çıkara sürekli paradan konuşan ve insanı en acımasız sorgusuz itirazsız sömürülere uyumlu kurbanlar halinde ölüm zulum çileleştiğine önemsizleştirmeyi eşyalaştırarak dilediği gibi ezen ve bozan Kapitalist Dünya’ nın iştahını karşı blokta birbiriyle çekişip hizipleşmelerine kabarttığı, Stalin sovyet rusyasına kafadan muhalifliğin Dünya Toplumlarını yapma ve yönlendirme anatomisidir Hayvanlar Çifliği.
Orwell İspanya İç Savaşı’ na da birlikte dünya anarşist gönüllü milisleri olarak katıldığı ve Hayvanlar Çifliği’ ni birlikte kotardıkları ilk karsını hastalığında ölüme terkederek karakter kişilikte sözde savunduğu insanlık incilerine dair hiç bir iler tutar tarafı olmayan kişiliksizliği ve asalaklığıyla tarihe geçmiştir.
Her romancının bilindiği gerçeğiyle her kurguda öyküledikleri şahsiyetlerde üstlendikleri rollere göre azar çoğar kendilerinden serpiştirilmiş karakteristik özellikleri vardır . Her kötü olan karakterin her işlediği takındığı ve konuştuğu davranış bozukluklarıyla kendilerini ayıklayıp arındırırken, iyi olandaysa kendilerine akıl fikir yol bilgi beceri merhamet vicdan sorumluluk duygu ve düşünce arayışlarının irade sahipliliğini ve karşılığını bulurlar Suç ve Ceza’ da Raskalnikov’ un zorba katı pinti duygusuz kuralcı babasının ölümüne kendini SUÇLU bulan Dostoyevski’ nin ta kendisidir.
Karamazov Kardeşlerde’ de herşeye müdahil muhalif asi ve her şeye kayıtsız kardeşler arasında yarı yarıya karışımlı bütün çalkantılı hayattı Ruhanilikle yuyup yıkadıkça dinginleşen Alyoşadır.
Ezilenler” deyse hem romanı yazan , hem öyküsünü yazdığı her karakter içinde yaşayan, Sengrsiz tutarsız Alyoşa da, safkan ve dünya yüzü görmemiş Nataşa, da, çok görmüş gezmiş Natali de, kötülüğğn müşterisi Prens ve Çar eksenline çöreklenmiç soylular zümresi de ve hele hele Nely, nin yaşadığı travmalardan sonra yakalandığı SARA Hastalığı , sefaleti, çilesi ve İlmenev’ le aynı inatkarlığa sahip kızını ölse bile affetmeyen dedesi de Dostoyevski’ den serpiştirilmiş izler ve şifreler taşır.
Bilhassa ücretli kölelerin hakla haksızlık çelişki ve kavram derinliğini kanattığı yere insanlığın yüce erdemliliğinin kayıtsız kalmayarak ortak fayda yaratına bilhassa sanat edebiyat bilim gibiler yanında Ondokuzuncu Yüzyıl tomancı ve şairleri en bereketli ve etkileyici eserlerini tüm samimiyetleriyle insan değerleri önceliğine emeklerini esirgemeksizin kendilerini dahil ederek işledi ve sundu.
Bugünse her şey paranın ölçüm tartımlarıyla şeklini ve tedavülünü alarak, zorbalığın hiç bir ilim bilim edebiyat sanat sağlık sihhat huzur mutluluk akıl fikir değerini umursamayan güç gösteriş ihtilam servet furyasını tapınaklaştıran dönüm dolaşım tedavülünde tüm insanlığı esir alan Patronluğun en tanınmış rol model siması Donald Trump gibilerin yeni kıtalar ve ülkelere dilediği gibi çökmeye hazırlanırken, dünyanın her yerinde toplumsal idare sevk tayin talan ve hükmüne insanlığın öldüğüne dair her işlemi tamamen ve kökten bitirmek için son darbeyi Elon Mask psiko manyak robot fetişizminin ve parasal küresel çevrim çarkıyla dünya çapında toplu intihar tezgahına konuldu.
Seyfi Karaca. …. Ocak /25
tımarhane duvarı
01.02.2025 - 16:23tımarhane duvarı
31.01.2025 - 18:37…
KİTAPTAN KİTABA
…
Dostoyevski, sadece yazdıklarını Roman’ la sınırlayan soyut yüzeysel kurgu yahut öyküsel anlatımların dönüm dolaşımlarında kalmayarak kendi çağını ve kendinden sonraki yüzyılları yüklenip taşıyan toplumcu ivmelere yakından bakan derin analizler, yerinde tespitler, samimi sorgulamalar ve felsefi yorumlar getiren edebi eserlere her yazdığına kendi hayatından somut kesitler harmanlayıp kattıklarına yürek ve kalem yorarak kendinden sonrakilere halen de klavuzluk eden insanlık ailesindendir.
1860’ larda etkilendiği Sosyalist harekette aktif rol alınca Sibirya Sürgünlüğü yaşar ve oradan döndükten sonra zaten sadist derecede baba otoritesinin henüz kişilik şekillenmesinde derin bozukluklar bırakarak hayatını alt üst eden baskın yaralarını ve kabuklarını kıramadığı için yazdığı toplumsal çıkmazları her romanında olduğu gibi alttan alta kilise muhafazakarlığına umutlandırır. Ezilenler’ deki her türlü insanlık dışı yollarla lüks ve ihtişamlı ayrıcalıklığın ganimet kovalayan acımasız Prens’ ler zümresine karşın, İhtiyar ilmenev, sokakların tüm acımasızlığına terkedilmiş sara hastası öksüz Nely, baba oterştedine tutsak iradesiz tutarsız kaypak dengesiz Alyoşa, Alyoşa’ ya taparcasına tutkun Nataşa işlenir anlatılırken, yazdığı İnsancıklar romanını henüz yayınlamış Dostoyevski, Ezilenler’ de Prens’ i babasının zırva figürü olarak anlattığı ve İhtiyar İlmenev’ in karısını da annesi olarak kurguladığı her karakterin bizzat kendisidir.
İyimser insanlar karşısındakini en ufak iyi halini hep abartılı övgüyle yüceltme derecesinde - hele ki başkalarının uğradığı felaketlerde hep kendini suçlayan takıntı travmasıyla- büyütüp olumlayan yaklaşımdan dolayı sürekli zarar ziyana uğrayan hayal kırıklıklarının şiddetini ve çilekeşliğini ağır travmalarla atlatmak zorunda kalırlar. Veya yabancı kuytularda, yadırgatan yoran üzen yıpratan yitik sefil köşelerde sonsuz ezikliğe kendilerini adayıp mahkum ederler.
Bu yüzden Marks ‘ insanların - kötüye daha meyilli olduğunu es geçip göz ardı ederek- ekonomik sorunlarının üstesinden geldikten sonra sınıfsız sömürüsüz bilimi kutsatan ortak ürettiğini ortakça adil ve eşitçe paylaşma ilkeli komin çıkar ilişkili topluma eriştiği zaman, başgösterencek olan doğa ile sorun. ve çelişkilerine odaklanacağını dillendirmiş.
Bugünse istisnasız küresel global ölçeklere hapsedilmiş tüm yeryüzünün ekonomik alanda değil Marks’ ın öngördüğü sorunların içinden çıkılmayana derinleşmesiyle diyalektiğin gereği dayanılmaz çürümüşlerden depreşerek eşit dengeli duyarlı ve adil paylaşımlara açmaz ve sorunlarını çözümlemiş olması, tam tersi, her türlü ilkelliği korkuyu karanlığı ve çağ dışılığı dayatan zorbalık -gericilik hükmüyle tarihin en sorunlu çekişkili haksız hukuksuz soygun sömürüleri yaşatılmakta. Bilimsellikse yedeğinde sanatı edebiyatı ve bütün iletişim tıpkı diğer aygıt alet ve aracılar gibi toplumları daha gönüllü alışmış uyuşmuş ve kabullenmiş müsaitliliğe yapma baskılama uydurma yönlendirme yönetme ve yağmalamada etkin tetikçilik suikastçıları olarak kullanılmakta.
Edebi ve felsefi derinlik, duygu düşüncelerin kapsadığı ve görünene görünmeyen yerden bakabilme inceliği zerafeti aklı fikri özgürlüğü özgüveni duyarlılığı ve olanların ilmi sanatıdır. Tersiyse fayda ve çıkar ilişkisine odaklı basit sıradan pratik adi hiç bir özelliği farkı ve özgünlüğü olmayan birbirinin - bağlayan ilişki kalıplarının tutsağı ve hastalıklı dürtü güdümlüsü kalabalıklarının - benzerlerinin işi gücüdür.
Önyargılarından, dogmalardan ve ilkelliklerden kendini kurtaramamış, soyut kavramlar olarak- pratikte hiç bir payı katılımı etkisi ve paydası olmayıp - erdemliliği ve fazileti kutsayanlar özde ve gerçekte kendi bencilliklerine taparlar. Karşılığı ve gerçekliği olmayan istismara dayalı ve laftan foyadan ibaret ( kendi hırs saplantı şehvet tutku kapris yarış tamah mevki makam servet şöhret düşkünlük eğilimlerinden başka hiç bir ereği ideali amacı kıvancı sevinci olmayan) fazilet erdemlilik bilginlik saygınlık gösterisiyse, sureti haktan görünmenin cimri bağnaz kibirli bencilliğini artırıp çoğaltan sahtekarlık müessesiciliğidir.
Bu yüzden görgüsüzlükte ihtişamda hırsta zırvalıkta zorbalıkta ve gösterişte had hukuk sınır ahlak sorumluluk tanımayarak bolca israf ettikleri ( yoksulların sefaletini dahi onlara kendilerini oyaladıklarının lütfu gibi görerek, ortak yaşama hakkından ve değerlerinden sorunsuz itirazsız yağmalayıp gasp ettikleri) her şeyde doğuştan ilahi kudret tarafından özel seçildiklerine inanarak yaşadıkları her türlü rezilliği masum meşru haktan ve hatta her sorumluluğunu yerine getiren vazifeden ve ibadetten sayarlar.
Sayfa 270-71’lerde ‘ ben ruh derinliği sanat etkinliği bilmez adi bir adamım , rahatım keyfim konforum yerinde oldukça ayrıcalıklı sınıfın iğrenç kof ve çarpık ilişki bozukluklarını ve evet efendimciliğini asla bırakmayarak hayvani iç gıcıklayıcı dürtülerim kamçılayıp kırbaçlayınca onu tatmin edip doyurmaktan zevk almaya bakarım. Ve biz kainatın kuruluşundan beri hep hep varız dünya batacak ve hayat bitecek olsa bile biz en kötü şartlarda dahi bir çıkar yol bulur , bizi ezilen sömürülenlerden ayrıcalıklı kılan seçkinlikte üste çıkarız. Fazilet erdemlilik saçmalığıyla günü dünyayı zıkkım zehir etme işini hayatı pahasına siyanür içmeye meraklı ilgili meraklı akıl fikir düşünüp yoran salaklarına bırakırım’ diyor, romanına kendini gerçekliğini de katarak giriştiği diyalog kesitinde derin yaşam toplum ve dünya ilişkilerini (her kitabında olduğu gibi ) Ezilenler’ de de Dosteyevski’ nin eşsiz anlatımıyla Seçkin zümrenin Prens’ i .
Katalonya’ ya Selam romanını 1938’ de gönüllü katıldığı İspanya İç Savaşı” ından ( 1936) sonra yazan Georg Orwell’ ( kendisi Hint kökenli olup, sömürgelerde gizli polisiye işlerinde görev almış fakat ordaki acımasızlıklara tanık olduktan sonra etkilendiği sosyalistliğe meyil sarıp istifasını vererek yaklaşan Hitler- Mussolini Faşizmine ortaklık edecek olan Franko” yu bastırabilmek için Anarşist blok safında için gönüllü olarak katıldığı Kesintisiz Devrim sloganlı daha sonra Bolivya dağlarında hayatını kaybeden Che Guara ‘ nın da aynı Troçkistvari hayal ve heveslerle umduğunu bulamayan hayal kırıklığına uğradığı Küba’ yı terkettiği gibi, savaşta maceracılıktan sonra) inandığı bütün sosyal ve toplumsal derinlikli değerlere yabancılaşarak İngiltere” ye geri döner ve tüm Avrupa toplumları en başta olmak üzere hayali denenmiş olan bir ütopya’ nın( sosyalizmin ) alttan alta karşıtlığını yapam ve bugünkü her saniye milyar dolarlarca servet dolaşımına mal mülk sahibi ve insanlığın bitişini robotlaştıran hissedarlığın patron tanrıcılığını yapan Elon Mask toplumunun tohumlarını daha o günlerde köpürten Hayvanlar Çifliği’ ni yazdı.
Aynı yıllarda ise ( 1943) Türkiye’ nin yerli Tolstoyu diye adlandırılan Yaşar Kemal’ in ince Memet’ serisi henüz Embriyo bile değildi ve Sabahattin Ali, yurtdışı hatırasını çekmecede saklayan, tüm sevip inandıkları tarafından hayatın kapı dışına konmuş monoton ve tekdüze memur hayatının kurbanı hayli İhtiyar Raif Efendi ‘ yi öyküleyen Kürk Mantolu Madonna’ yı yazıp yayınlamıştı.
Her duygusal yakınlaşmalar aklı fikri bilgiyi özgürlüğü iradeyi mayasında harmanlamadığı sürece değişken ve geçicidir. Ana temelden birbiriyle hiç uyuşmayan karakteristik zıtlık ve ayrışmalarsa kalıcıdır, bu yüzden de yüzeysel bağlamda sağlanmış olan ilişki bozukluğunda sürekli sorun , açmaz, sıkıntı, dert, huzursuzluk ve çatışma yaşarlar.
Çelişkiler ve anlaşmazlıklar üzerine oturup kurulmanın temelinde yatan etkin sebepse, asıl kaybederek yenilmenin üç kuruşluk çıkarına yok diyemeyen alçaklığa düşkünleşmekle olan biten felakete sürüklenmek olduğu gerçekliği ve Erdemli duyarlı hassas sorumlu bilgili ilgili kararlı iradeli yüce duygular uğruna kaybedilen her şeyin ise yenilmekten değil, tam tersine insanlığını kazanan büyüklüğün onur kaynağı, güvenilirlik saygınlığı, doğru dürüstlük ilmi, kişilikli karakter bilinci, akıl fikir dayanağı, onurlu itibarlı paylaşım ve iletişim akışkanlığı, akıllı ilgili bilinçli sorumluluk yükümlülüğü ve cesareti, özgüvenli ve güvenilirlilik saygınlığı, özgürlük ve özgür irade duyarlılığı , vicdan muhasebesi, mutluluk paydaşlığı ve toplumsal aidiyet kıvancı olduğu gerçekliğindedir.
Insanın kendini güç bela susturup bastırabildiği kadarından sonrasına dayanamayıp, aç ve susuzluğunu çektiği sevgi ilgi yakınlık saygı güven özgürlük ve mutluluk yoksunluğu sancısılarıyla boğan üzen örseleyenlerden kapıldığı hıçkırıklarla ağlamaya bırakması, dolmuş yığılmış olan bütün birikintilerin dışa vurma ihtiyaç ve gereksinimler karşılığı ve sakinliğini buluncaya kadar kendine azap yükü olan tıkanmışlığın ( hisli duygulu ve dokunaklı histeri çalkantısı ve buhran tetiklemesiyle daha fazlasına katlanamayıp uç veren patlayan yerinden) içini döküp boşaltma bedelindedir.
Seyfi Karaca…. Ocak /25
tımarhane duvarı
31.01.2025 - 18:37tımarhane duvarı
22.01.2025 - 18:42…
ZİLPAYDOS
….
Bir Lafontaine tuali
Arpa suyundan bozma kafa bulmalara küflü naralar kütürdeten bahaneden birahanelere
Zürafa giyinmiş merkep
Lisanslı meyhanesinde kurt iken çakallaşan uğultu ve hırıltılarla
Gizli sınıf başkanını aranıyor gibi zilpaydossss
Ala kargaya
Kara kargaya
Kızıl doğana
Timsah ejderhaya
Süpersonik atmacaya
Kenar köşeli örümceklere
Kara sineklere
Yeşillenmiş kurbağalara
Aynet meymenet bukalemonlara
Tek kelimeden ibaret tropikal papağan
Seyfi Karaca… Ocak /25
tımarhane duvarı
22.01.2025 - 18:41tımarhane duvarı
11.01.2025 - 17:26…
DÜNÜ GÜNÜYLE EZELKI YARINLARA
….
Elbetteki gün nerdeyse ister kum saatiyle, ister gölge adimlariyla, ister kule, ister duyar yahut kol zuhur zaman ölcerleriyle, her saniyesi süreli ömre yazili ve kayitli olan asirlar da ordadir, asirlarin nabzini tutan dakka da ordadir.
Bu yüzden zamanin haritasini arayan her seyden evvel kendine varip kim oldugunu veya olmadigini bulmaliydi. Dünyayi arayansa yüzlesebilecegi onur haysiyet vicdan özgürlük cesaret emek zahmetten dogan hakkin hukukun huzuruna varip askin sevginin hic bir seyle takasi olmayan kutsal ve saygin divanina kurulmaliydi. Sesini arayan sazin sözün muhabbet meramina ilgi alaka merak ve meyil salmali ve duymaliydi. Yüzünü arayan alin terinden kazanilan mutluluga itibar etmeliydi. Günesi arayan yesermis caglaya, sararmis yapraga, daga, ormana , denize, ekine, bostanlara, koylara kiylara, mevsimlere ve kuslara bakarak acinin müsterisi, kahrin belanin kinin fesatligin fitnenin nefretinsiddetin zorbaligin ezikligin cürümüslügün agidin yozlasmanin kötülügün saldirganligin pisikomanyakligin bencilligin ve kaderi köhnesi degismez mutsuzluklarin müptelasi olmaksizin bütün hirs ve ihtiraslarindan kendini arindirarak iyiligin barisin özgürlügün istikrari karsilikli gücveni dünyayi coktan bulmus olaliydi ….
Ey hakki ödenmez aklim sevincim utkum kivancim sevgili kalbim, güzel ülkem ve biricik ömrüm, benimle yordugunuz ve yoruldugunuz ve kilavuzlugunuzla taniklik ettigim ve yasadigim sevinci tarifsiz her iyilik güzellige sonsuz tesekkürlerimle.
Seyfi Karaca….Ocak / 25
tımarhane duvarı
09.01.2025 - 12:36…
MÜMKÜN MERTEBEDE SAYGINLIĞA HAKKA HUKUKA HUZURA ve İNSANA DAİR 2
….
Aristoteles salt ve soyut “ yağmur yağıyorsa hava bulutludur” gibi mantık önermeleriyle var olan bir şeyin hiç bir zaman değişmeyeceğinin DOGMA’ larını savunur. Ona göre ideal insan ve erdemli topluma ulaşmak için üst yapının yani idealar topluluğunun (ruhlar aleminin) belirlediği değişmez kurallara uymaktan geçer. Bu yüzden bir şey doğuştan ne ise sonsuza kadar odur. Yaşamsal ilişkileri belirlenede üst yapı ( idealizmin sultası ) yani hisler istekler arzular duygular dürtüler duyumlar beklentiler belirleyicidir. Bireyler olgular olaylar toplumlar varlıklar ve sonsuz evren kesin durağan donuk ve sabit değişmez kaideler üzerine kuruludur. Her şey ideal gerçeklerin soyut yansımasıdır ve oradan yönetilen bizim sınırlı hayatımız ve algılama gücümüz asla idealar katına ( ruhlar aleminin kaynağına ) ulaşıp erişmeye yetmez. Bu sebeple doğuştan varlıklı ve zengin hep hali vakti değişmez zengindir, değişmez kaderiyle fakirse hep fakir. Zümreciliği savunur ve her türlü soygunu vurgunu adaletsizliği sömürüyü hiyerarşiyi doğası gereğince olağan sayar. Her türlü çağ dışılığı yöneten yapan ve yönlendiren dogmaları dayatan sabit fikirli ARİSTOKRASi kavramı özü aslı esasıyla buradan gelmektedir .
Hegel Diyalektiği’yse ‘ nesnel yaşamı belirleyen duygu düşüncelerimiz olmasına rağmen her şey değilir ve dönüşür’ diyerek Aritoteles soyut mantıklı ideal dogmacılığına kafa tutar.
Feuerbach ise düşüncelerimizi, yani üst nicel yapıyo belirleyen ve besleyen etkenin nesnel somut ve nitel varlıklar ve olaylar olduğunu, yani manayı anlamlandıran şeyin Maddesel somut gerçeklikler olduğunu savunur.
Diyalektik Materyalizm’se Hegel’in diyalektik kuramıyla Feuerbach’ın Materyalizm felsefi düşüncesini birleştirerek yaşamın duygunun düşüncenin belirleyici etkeninde çıkar ve üretim ilişkisinin belirleyici olduğu, emek sermaye çatışması ve çelişkisiyle belirlenen bu ilişkide hiç bir şeyin durağan sabit doğma olmadığını, sebep sonuç arasında tüm olup bitenlere dair akıl fikir mantık deneyim ve gözlemlerle insanın toplumların sistemlerin yazgıların dayatmaların olguların ve okayların değişebilirliğini savunur. Bu yüzden Aristo@ nun sabit, ön yargılı peşin hükümlü hiç değişmez ve dogmacı idealist fikirliliğine karşı çıkarak üretim ilişkilerinin tüm hayatı ( yani duygu düşüncelerimizi Maddi somutluktan edindiğimiz huzuru refahı eğitimi sanatı gelişimi kalkınmayı da maddi çıkar ve fayda esasına dayakı ilişkilerimizin belirlediği ) belirlediğinin; ve maddi somut gerçekliğe dayalı bilimselliği esas aldıkça insan ufkunun ulaşılmaz erişilmez sonsuz sınırsız sanılan her şeyin bilşnmeyenlerine açıklayabileceğiyle beraber insanın evrene yabancılaşma duygusunu yenip özgüven artıracağını ve çıkarları hiç bir zaman uzlaşmayan sınıfsal çatışmada sömürenlere ve ezenlere karşı yaşam kavgasını verenlerin dayatılmış her türlü soygun sönürü kaderciliğini kökten değiştireceğini savunur.
Aristokrasinin değişmez tekdüze sabit durağan keyfiyetçi zümreci yobaz bağnaz hükümran ve buyurganlığına karşı sürekli hareket halindeki disiplin nya toplum ve evrensel dönüm dolaşım değişen durumlarının değişen tahliline aklı fikri bilgiyi deneyimi ve gözlemlemeyi danışarak sağlanan çıkarımın vazgeçilmez ilkesidir, insan toplum devlet olay olgu oluşum madde mana her etkiye karşı verilen tepki kadar, kapsamı içeriği özü esası ömrü direnci süresi dayanıklığı cürümü karşılığı tutarlılığı hayatı ağırlığı olduğu gerçekliğinin. Bu yüzden insanlık adına en büyük serveti ve sermayedi olan duygudan düşünceden ve özgür iradeden koparılarak topyekün ve bir daha kolay kolay iflah olmaza tüm dünya geneli yeni dünya düzeni dayatmasıyla ( türkiye seksenlerinde eş zamanlı oniki eylülce ) ahmaklaştırma işinde medya magazin marketçiliği soytarılarıyla fanatik düzeyde ilahlaştıran ilgiyle kendi hayatının somut gerçekliğini terketmenin ve bozulduğu sanal bataklıkta gün öldürerek itibarsızlığa çürümeye yozlaşmaya seviye toplumsuzlaştırıcı karakter ve kişilik alçaltmanın en kullanışlı zehir zemberek laboratuvar çalışması pazar edilip piyasaya sürüldü ve bu günlerin bütün yağma yıkımları dayatanların koşulsuz kayıtsız sorgulamadan kabullenen duygu düşünce ahlak fikir inanç bilgi cesaret ilim vicdan duyarlılık yoksunu çürüme ve çöküntü talan tarumarına gelindi.
Emek sermaye çelişkilerinden doğan üretim tüketim ilişkileriyle birlikte ve topyekün hayatı belirleyen vazgeçilmez etken olan üretenlerin hak ve hukukunu aramada ( eğitim gıda enerji barınma ulaşım iletişim barınma sağlık huzur güvenlik kültür sanat istihdam…) kendinden etkin yaşam mücadelesi önderliği beklenirken sadece salon süsü ve sefil yoksulluğu kalıcı ve seçkin güruhlar tarafından buyrulmuş kaderi değişmez sömürülere baskılara dayatmalara kurumsallaştırmanın ( insanlığı ucuz satışa getiren muhasebe dekoru işleviyle ) haline getirilen işbirlikçi sendikalar sayesinde tüm dünyaya eşzamanlı olarak Türkiye’ de de yeniden buyrulan dayatmaları kutsanmış kader olarak zorunlu tüketime sunan Aristotelesliğe dönüldü.
Onun içindir ki artık dürtü ve bağımlılıklarının esiri olarak kendilerine dolgulanan, buyrulan, aşılanan ve aktarılanların güdümlümlüsü ve kovalayıcısı olarak özendirildiği alışkanlıkları sorgusuz sualsiz DÜŞÜNMEDEN davranan önyargılı, peşin hükümlü ve içgüdüsel kaba taslakçılığın kendine yabancılaşmış ve dayatılanları tüketmekle mahkum kulluk köleliğe proğramlanmış piyasa deneği haline geldi insanlık.
Toplumsal dert sorun sıkıntı somut gerçekliğini hiçe sayan; sefil yoksul kalabalıkların yaşamsal hayatiliği olan her türlü itiraz tavır duruş tepki ve duyarlılığını bozuk düzen ayarına kurulu sandığın siyaseten adamlar ve kadınlarıysa, kaymağı kıyak seçkinler topluluğundaki yerini ve safını sağlama alarak bütün gerçekliklerden kopukluğun her takasa gelen milli irade temsil hakkına çökmüş çöreklenmiş vekillik vekâletini tıpkı vurguncular magazinciler medyacılar tarikatlar soyguncular talancılar sömürücüler talancılar yağmacılar kalpazanlar gibi ortak çıkar menfaat baz ve bağlamıyla tüm toplumu kendilerine alıştırıp benzettikleriyle herkes çıkar menfaatinin ortak ilişkisini gözetip kollamanın rezil rüsvasına kendine göre çıkar ortaklarını belirleyerek özendirildiği bağımlılıkların kulluk köleliğine tav talim ve teslim olarak hiç bir onur itibar denge ihtiyat sorumluluk vicdan ahlak duygu DÜŞÜNCE akıl fikir mantık sorgulama kişilik değer ve saygınlığı umursamamakta.
Seyfi Karaca…. Ocak/25
tımarhane duvarı
29.12.2024 - 17:47….
DÜNÜ GÜNÜYLE EZELKI YARINLARA
…..
Baska zaman olunca horozlari da dinlemeliydi insan. Belki azgin sapkin bir devir gelir ve insani dünyaya, dünyayi sonsuza, sonsuzlugu bir saniyelik zaman birimleriyle cavan güne isiyan hayata ve bütün kaygi dert kederlerinden bozar berbat eder ihtimaliyle, nasil birlikte yasamanin sevincini, sorumlulugunu, onurunu, adaletini, özgürlügünü, hakkini, hukukunu, ahakini, sevgisini saygisini insandan insana ve hic kimseyi- ne günü yasayamak kiskacinda debelenmeye ne de gelecekten temelli yitik kayip veya kaygili mahrumiyet ( askeri ücrete mahrum muhtaclik kabusuyla ) azabinda can cekismeye hic kimseye - muhtac etmeyen ihtiyatta ve güvende tasiyip götürecegini yoran duyan gören gözeten kuran kollayan düzenleyen ve saglayan aklil fikir duygu düsüncelerle, huzuruyla ve teminatiyla yasadigi bütün agaclara baglara bostanliklara daglara derelere akar sulara saganak yagmurlara ve cümle ertafa gözü gibi bakmali; ve horozlarin ortak yasam senfonisini dinlemeliydi insan ki, üretemedigi iyilik güzelik saglik güven bilgi beceri onur cesaret huzur ve mutlulugun yerine azgin sapkinligin sicil seceresinde ne varsa oralarin hazirindan tüketen programli denetimli piyasa kulu kölesi olmadan evvela alemi beserde ihtiyatini ve gayretini gütmelidiki, dolasimdaki hayatina denk kayda deger ilmi kivanci sanati onuru degeri ve itibari olaydi günün güncenin.
Cünkü eger bugün durmasizin ardi arkasi kesilmez kara bulutlarla kaplanmis saganaksa yer gök toprak ve bulut, isigi kendinde gören inanan ve bilenindi aradigi günesin kalbindeki sicakliga yuvalanip isiklar icinde hayata ve insanliga dogacagina herkesin kendi payincasi ahir ve zahir zaman .
Ve kanatlarinin götürecegi kadardi ucabilmenin sevinciyle bütün uzakliklarin neresi oldugunu tasidigi dünya kadar hayatin yolunu sirrini yide güde, yasamayi göze alacak kadar kendini kesfe cikan kuslarin.
Sebebi malumaydi ki…ola ki yolunu yönünü yuvasini dingilini eksenini ayariini carkini cevrimini ve düzenini bozar yitirir de bir ihtimale diye zuhur zemberegine hileden yalandan talandan yanlistan dünyanin saati, insanin fitrati ve menfaatine düskünlere cikar cevrimli bozuk cürüklerle donanmis devran olmus haram zikkim zamane, zerre kadar bile olsa zehirlesmeye, kokusmaya, yozlasmaya, keyfiyete, bencillige, gericilige, cehalete, sapkinliga, kötülüge, kirlenmeye, kibire, ihtirasa, gösteris düskünlügüne ve güc zehirlenmesine bütün duyarliligini ve hassasiyetini sorumlu tutarak meydan ve firsat vermemeliydi toplumsal örgüde kendi akil fikir vicdan karakter kisilik ve aidiyet payinca her insan.
Cünkü yarin denen sonsuzluk, cocuklugun kendi kalbinde dogan günesin saf temiz yakin tanidik bildik samimi gercek simsicakligiyla her seye yalansiz ve filitresiz bakip gülümseyebilen; ve merak edip ilistigi her seyi hic bir ön yargi esaretiyle ertelemeden cürütmeden aksatmadan ve bozmadan gülümseyisine resmeden, cocuklugun hic bir istismara ihanete sapkinliga tacize ölüme zulume ugrama kaygisi ve korkusundan uzak cocuklugun seren serüpe hayalleri kadardi sonsuzlugu kendi dengine büyütecek olan insanlik ve yalan yanlisa kurulu ayarli kol saatlerinden ibaret degildi kusursuz iyilik güzelliklerle bezeli evren ve kendi masali kadar essiz benzersiz dünya zaman.
Nasil ki kar yagacagini haber eden cümle cihan bültenlerini ayaz söyler poyraz pervaneleri mesken meyhanda saz ile sakiye dönerek dehri dünyadan haberdar eder insani, yolun yarisini böyleceden varsin kuslar kertenkeleler tosbagalar ve nazli cicekler yürüsün götürsün, kalan yarisi zamani vebale koyar `“ dünya sevenler veli degildir, candan gecenlese deli degildir“ baglaminda sirra kadim soran bulan diyen ve bilenlere firar olmus cigliklarla, ask deminde arilarsa koklastigi ciceklerden bal eylesin ilmi kitabindan okuyan fermanla dünya ahireti ve deli doluyu.
O`nedenledir ki..:
Gercek YOKSUNLUK ve YOKSULLUK sebeplerden sonuclari doguran veya sonuclarin sebeplerinden kaynakli olusum ve gelisimlere es zamanli olarak kendini kayitsiz ilgisiz duyarsiz sabit durgun duragan kurak döngülerde kayittan ve sicilden düsürerek etkilesimde bulunan hic bir yasamsal dokunusa ve etkilesime tepki vermeyen veya vermekte kaliplasmis ezber kodlamalarin disinda akil fikir vicdan bilgi beceri cesaret atilganlik sorumluluk irade paylasim özgürlük birikim ve bildirimlerinde bulunamayan ; ve menfaat cikarina göre yasadigi hayatin ve insanligin bütün toplumsal hassasiyetini kendine uygun dürtülerin bagnazligiyla faturalayip fiyatlandiran RUHSUZLUGUN telef ve tenesir oldugu yerdir.
Bu yüzden MAL ve SERVET bildirimiyle zaten yasanan toplumsal hayatin yaridan fazlasinin( hatta tümüne yakini ) KAYIT DISI, kacat, carpik ve ortak yasamin temel diregi olan HAK HUKUK esasliliga ruhsuz duyarsiz kalarak, günden güne herkesin kendi menfaat ve cikar önceligini bütün degerler üstünde tutan zorbaliga artik hic kimsenin kendi ruhunu ve bedeninini sahiplenmedigi mmagazin moda reklam tüketim ve kozmetik sanayisinin yan ütrünü haline gelmis topyekün intihar girimsimli insanlik ölümündeki asosyal tabutlasmalarla hinca hinca azip kuduran kisir döngüde siddet kin nefret ayrisma bogusma satasma tehdit korku kabus gibilerle ve kokusmus cürümüslüklerle güvensizligin belirsizlikgin ve istikrarsizligin hüküm sürdügü egitimden, ayardan, düzenden, istikrardan, ilimden, saygidan, sevgiden, bilgiden, ulasimdan, beceriden, üretimden, kültürden ve sanattan ilgisini alakasini kesip güce söhrete gösterise ve ESYALASMA fetisizmine azar sapar ve tapinir kendi canina kiyan insanlik.
Hep maduriyet kostüm ve kisvesine örtünerek, sonsuz degisim dönüsümlerin kaypak ve kaygan zemininde bu yüzden tutunamayan insan degerliligi, GERCEKLIGINI yitirdigi bütün dünya cevre ve toplumsal iliskilr agindan kendini soyutlayarak kendi bildig ve buyurdugu yalan-yanlislarin ezilmis üzülmüs yasam kavgasiyla ve hayatini sürdürebilme kaygisiyla disidsen bogusan kalabaliklarin her türlü caresizligini günü ve gündemi degismez ayari düzeni vbozulmus soyut yüzeysel cansiz silik tek düze ve kisir döngülü hayatin serveti ve sermayesinden bilir ve inanir.
Oysa ortak yasamin ayrismaz hayati degerleridir ki, derdine sorununa acmazinia cözümsüzlügüne akil fikir kaygi gayret caba katilim emek zahmet duygu düsünce gibi bütün insani duyarliligini refleksini ve hisse payini katmadikca her yilbasi sadece duvarda asili takvim yapraklarindan yitrtilip atilarak artik tebrik kartlarinda bile olmayan gercek disiligin seneyi seneye devirdikce herseyin daha da cigirindan cikarak azgin sapkinliga müsteri ve meyilliligin sürdürülemez iliski bozukluklariyla herkesin herkese mesafe koydugu merhum ve muhterem takvim yapraklarindan baska bir sey degildir, programli paketli gösteris ve görgüsüzlüge esir tüketim cinnetindeki insan zaman.
Insan zenginliginin ve mutlulugunun en vazgecilmez kutsal kaynagi sorgulayarak deneyimlemek ve DÜSÜNEREK DAVRANMAK, adini FELSEFE diye yazdirip okutan insanligin kendisi kadar köklü ve ezeli mirasiydi. Felsefe ise Estetik, Etik ve MANTIK gibi birbirine dayanan , yaslanan ve yardimlasan üc ana alt yapi biriminden tesekküllüydü.
Mantik, Etik ( ahlak ) Estetik ( iyilikle kötülügün ayirdedilebilme ince ruhlulugu, duyarliligi, farkindaligi ve zerafeti ) olmazsa hersey degerler baskalasimiyla anlamsizlasiz söner kararir silinir kokusur cürür yozlasir ve sapkinligin kötülügü kutsadigi cikar önceligi bencillikleriyle yaratiklasan ruhsuz ilgisizlikte kendine kapanarak ( dis dünyada bi habere ) sonunu getirir. Estetik, etik, mantik ve sanat olmazsa her sapkinligini dogrulayan insan zivanadan yoldan cigrdan haktan hukuktan yoldan ilimden duyfgudan akildan vicdanda felsefeden bozulup cikarak her gün derdi sorunu cehaleti kültürsüzlügü saldirganligi korkuyu güvensizligi gecimsizligi siddeti yalnizligi kimsesizligi carpikligi ve nicelerini artiran ana sebebe kayitsiz ilgisiz kalarak „ ne kadar yoksul kalinirsa o kadar saglikli yasanir „ filan falanca gibilere ( ortam icabi geregince ) beyan ve bildirimlerde bulunur.
Seyfi Karaca………..Aralik / 24
tımarhane duvarı
21.12.2024 - 15:27….
HARMANSIZ BOSTANSIZ HORMONLASMALARA
….
„ Tarlada izi olmayanin harmanda yüzü olmazmis „ diyen bilen ve görenlerin, derin duygusu düsüncesi hayali hissi hevesi saygisi sorumlulugu ve felsefesiyle, aklin ve vicdanin ybirlikte yoruldugu emek kaygi gayet caba ilgi sorgu ve yüzlesbilme dengesiyle ayarini dengesini ve dönüm dolasim kaynagini bulan gözlemlerin zaman- zemin baglantisinda yasayarak kazandigi hayati degerdeki cikarimlarla yeryüzü khikayesini ve insanligi özetleyen kutsal bagisiklik ve zenginlik düzenegidir; tarlada izi yoksa bir insanin kendini hic bir katkisi ve katilimcilik payini olmadigi hayattan hic bir dilek, hayal, hisse, talep hakki ve mutluluk ölcü birimi de yoktur.
Harmansiz, bostansiz ve bahcesiz kimyasallarin ilimi bilimi akademiyi sanati edebiyati sözü dili yaziyi akli vicdani aidiyet duygusunu duyarliligi kullanim tedavülünden cikaran magazin kültürü seviyesinde kullanisli ahmak üretme noktasinda popülerlestirerek soyan sömürenlere kiralik arac gerec niteligi gördügü ölüm kalim araligidir artik dünya cevre doga tabiat inanc itibar hayat toplum ve insanlik.
Bundan dolayidir ki üretmeden tüketmeyi özendiren her türlü sanayilesme veya endüstrilesmeler, hep tüketim bagimlisi kulluk kölelik özendiren etüt, birim, kurum,donanim, yapi, kuruus, pilan, program ve üniteleriyle icinde ONURLU YASAMA dersi coktan bütün yozlasmis kokusmuslugunu kimyasal tezgaha koyan ve gelir dagilimi adaletsizligi yüzünden ÖLÜMÜNÜ bile zar zor kurtaran ve sürekli satin alma gücünün sefil yoksul kaabaliklar artirimiyla cehennemin dibine düstügü piyasa pazarciliginin reklam ürünü halini almis gidadan barinmaya, barinmadan giyime her sey insanlarin birbrini yiyerek siddetli bozgunlara mekik sardigi sefaletinden mutluluk payi cikarma operasyonculugunu harcar tüketir kulluk köleligiyle kaniksadigi tautlasmalara bagisiklilik saglamis olan insanlik.
Bu yüzden fabrikasindan henüz yeni cikmis gibi aciya mahkum, sefalete kul, gerilime ve siddete meyilli sürekli artis egiliminin dikey derinlere kök saldigi cogalmalar, topragini toplumunu izini yolunu kisiligini ailesini kendini dünyasini yurdunu ülkesini ve insanligini BÜYÜK KOPUSLARLA yitirdigi sonsuz bitimsiz kayiplarda biraktigi sosyal siyasal ekonomik felsef ve kültürel erozyonlara agitli türkülerin fosil cigligini donatan bosluk, aidiyeti ve hayati olmayan corakliga mihenk tasi görür niteliktedir.
Ve bu yüzden dünya nüfusunun artisi oraninda ölümüne kontrolünü kaybetmis hizlarda yarisarak artis gösteren - cogalan mutsuzluklar nefretler catismalar doyumsuzluklar savaslar silahlasmalar hastaliklar artik tersine hayret uyandiracak derecede olagan siradandir. Cözümler yerine istikrarsizligin her türlü kendi haline terkedilmisligini kotaran kuran ve programlayan kiralik katil sürüleriye yürütülen isgaller ve vekalet savaslari, sefaleti yoksullugu gericiligi hurafeyi zavalliligi ezikligi zorlugu kayitsizligi kuskuyu karamsarligi tükenmisligi caresizligi ve her türlü labaratuarda hususi üretilmis artan sorunlarla beraber tipki yapay insann bütün akil fikir vicdan gibi her bir degerler toplamini ve bagisiklik sistemini cürüge cikarmis hastaliklara care bulmaya hic bir ilgisi alakasi olmayanlarca ve tam tersine bagimliligini hic bir zaman özgürlestiremeyecekleri kendilerine tüketim müsterisi görüp bilenlerin köken kaynaklari, insanlarin yasama hakkina cöküp cöreklenerek zaafiyetlerini kedine soygun sömürü sermayesinden kiskirtir kamcilar ve kendilerini güvenceye alirlar .
Bu sebepledir ki ÖZGÜRLÜK, insanin orda asla kendini dislanmamis kücümsenmemis horlanmamis yadirgamayan ve yabanci hissetmeyen ve hic bir haksiz hukuksuzluga ugramadigi degerler toplamina ait hissetmesidir. Hal böyle olunca soru anahtarinin her zor bela kapiyi actigi `kendine inanarak` ve hic kimsenin dangalagi sayilmayan sevgi bagiyla yasama sevincine odaklanmis mutluluk cikarimini kendi emek ve katilimciligiyla kazandigi, kazandigi deger birikim ve zenginliklari hayatinin vazgecilmezleri olarak koruyup koladigi cesaretin sayginlik degeri birimi ; karsilikli güven özgüven duygususun ilimle egitimle özdesmis gelismis ve zenginlesmis olmasiyla ilgili alakalidir.
Bütün deger, birikim, hüküm, yaptirim ve yetkilerin tek elde toplanmasi sosyal siyasal ekonomik ve kültürel hayatin liyakati bilgisi becerisi olmayan ve gösteriste israfta hukuksuzlukta kanun nizam devlet ve toplum tanimayan KEYFiYET HÜKMÜNE tikanip kaldigi yerde büyük yikimlara talanlara yagmalara tecavüzlere tahriklere tehditlere baskilara vurgunlara ve soygunlara ve sömürülere ugrayarak her gün ilgisi ve iletisimi birbirinden kopan yozlasmalara kayitsizliklara duyarsizliklara ayrismalara catismalara kutuplasmalara umursamazliklara ve cürümelere terk edilen topyekün toplumsal hayat felce ugrar ve sogumalar ve uzaklasmalar yasanir.
Esit yurttaslik bilinciyle kazanilmis ortak hayatin olumlu olumsuz bütün sorumluluklarini ve haklarini paylasmayi bir türlü KABULE YANASMAYAN bu kisir ve kesat döngüde hirs yaris kibir gösteris siddet gerilim bunalim cinnetinde birbirine üstünlük taslamakla bütün enerjisini harcayan toplumsal bozgun, tükenmisligin bütün kodlayici degersizlik sucluluk ve bosvermislik lümpenligiyle iyiye ve güzele dair hic bir mutluluk paydasi, özgüven duygusu ve özgürlük kazanimi doyumu yahut kivanci saglayip üretemez. Bu yüzden de tipki hastasini kendine bulunmaz labaratuar denegi ve sömürü sanayisinin kendiliginden gönüllü müsterisi sayip bilen SAGLIK ENDÜSTRiSi gibi, hayatin her can damarina sinmis sirayet etmis yagma ve yikim pazar piyasasinin güdümlü bagimli tüketicisi olarak kurgulanip programlanan insan kalabaliklarinin esaret gündemi, tükettikce bagimlilik artiran siddetle nefretle yozlasmayla gericilikle yobazlikla cinnetle zorbalikla hurafelerle beslenyen ve bütün onurlu yasam hassasiyetini kendinden tiksiniresine yabancilastiran yol kol yöntem dizi magazin ve reklam afyonlari damarlardan kiskancliga, kuskuya, endiseye, zulüme, ölüme, kindarliga, bagnazliga, hasetlige, fesatliga, hunamliga, korkuya, karanliga, fitneye , yalnizlasmaya, cehalete, bilgisizlige, liyakatsizlige, ayrismaya egilir, bozulur, yönelir azar kudurur ve sapkinlasir.
Sayginligi ve sürdürülebilirligi insanlik degerleriyle bir ve bütün olan Sosyolojik, Biyolojik, Ekolojik ve Dogal dengelerle örgütlü ekonomi siyaset hak hukuk dil kültür egitim üretim ulasim iletisim gibi hayati vazgecilmezleri sag salim devamlilikla saglayip donatan yasamsal ilkenin vazgecilmez kanunu kaidesi ve kurali, hic kuskusuz toplumuyla kazanilmis olan tüm zenginlikleri hic bir üstün seckin kollamaci kayirmaci torpilci ayricalikli üstün haydut harami imtiyazliligina tekelletirmeksizin onurda ahlakta vicdanda duyguda düsüncede tasada sevincte herkese ayni duyarliligi ve yükümlülügü pay eden GELiR DAGILIMI ESITLiGiNi ve esit YURTTASLIK BiLiNCiNi önceleyip önemseyen toplumsal kurumlasmanin emegin karsiligini gözeten dönüm dolasimdane kadar yürürlükte olduguyla ilgilidir.
Esit dagitilmamis ortak deger ve kazanclara emegi ve katkisi hic olmayanlarin cöküp cöreklendigi her carpik yapilasma ve dengesiz iliskilerde üst yapiya cökmüs cöreklenmis güruhun alttaki sefil muhtac yoksul ve yoksunluklarla can cekiserek her derdin ve sorunun yükünü tasiyan kalabaliklardan soydugu sömürdügü gasp ve talanda, dönen dolasan kisir ve kurak yasam döngüsündeki ölüm kefeninini yahut mezarligini dahi yüksek fiyat endeksiyle mutluluk cikarimlari olmayan hayat pahaliligina harcayacak ; üstte cökmüs cöreklenmislerin dünya toplum ve yasam gercekliginden kopup güc ihtisam ve gösteris zehirlenmelerine taptigi ve insanligi bitmis tikanmis piyasa ve pazardaki iflas kesin ve kacinilmazdir.
Yani elinde imkaninda varsa ancak, harcayacagin piyasa pazar , ürettigi kadar tüketen herkesin ortak faydasina, sevincine, kivancina, onuruna ve mutluluguna hic kimseyi ayricalikli seckin veya kücümser görmeksizin herkese ulasip eriysiyor ve hitap ediyorsa bu ugurda akil fikir vicdan emek yoran ilimin bilimin sanatin ekonominin ve edebiyatin önemi kiymeti ve gecerliligi vardir. Yoksa hayduta haramiye dönüyor ve dolasiyordur bütün hizmetini tekelci faydaciliga sunan cark ve devran.
Elektiriksiz hic bir seyin dönmedigi Edison`dan Arsimed`e Newton`dan Pascal`a, Voltair`den Dekart`a Hegel`e Kant`a…isiga, yola, yordama, düsünceye, dermana, careye, cözüme, kolayliga, iyilige, sagiliga, devaya, güvene, sefaya, huzura, mutluluga, özgürlüge, aydinliga yorulan emek ve kaygilar hep insanlik degeriyle bilgilendikce zenginligini artirip cogaltan; ve uykusuz düneksiz kalma pahasiyla bulunan akil fikir vicdan bilgi beceri liyakat ve sorumluluklarla donanmis dönüm dolasimlarin emek zahmetindendi. Cünkü yasamak, dayatmalarla sirketlesen zorunluluk degil, insanligin kendine emanet edilen en büyük kutsal mirasi; ortak kazanilan her seyi birlikte paylasarak huzur ve istikrarin saglanmasiysa, aski rehber bilenlerin bitmez tükenmezlik cevheriydi.
O yüzdendir ki yiten kaybolan ve bir daha asla yerine konulmayan ortak degerler icin yerel, mahalli, kimliklere yahut kücük ölcekli kavimere degil, akil fikir izan yol hak hukuk ahlak vicdan ve cümle YERLI YERiNDE olmayan her sey icin `burda ( almanlik italyanlik türklük rusluk degil ve dalinda aciyken incir zeyitin bostan ve yasam sofrasina doyumsuz her seyi yetistirmeyi sofrasinda tatlandiran mutlululara emeklere sorumluluklara ve cabalara dair `tarlada izi olanin harmanda yüzünün oldugu bütün emek caba gayret sorumluluk bilgi ve bercersiyle- INSANLIK tümden ölmüs denir.
Seyfi Karaca………..Aralik / 24
tımarhane duvarı
07.12.2024 - 15:59…
KAPIŞ KAPIŞA YIKILIR GİDERKEN SURİYE
….
Suriye kapış kapış
Taksitli taksitsiz ve tümden toptan zırt pırt
Hususi çağrıldığı esaretin ölüsüne çullanmış çapulculuğa tapu ve zinciri sahibi Rusyanın
Satıyorum
Satıyorum
Saaaaat…..tım !
Zımbır gümbürtüsünü dünyanın her yerinden toplanmış herkesin duyup işitleneceği şekilde tokmaklayarak
Kalkışmış toplu intiharlara bezirgan,
İsrail noterciliğinin zulüm hükümlü savaşları, sömürüleri ve saldırıları makul münasip görüp
Her türlü cellatlıktan notercilik ettiği ve yön verdiğinin
Kapıp kaçanlara resmen damgalı mühürlü pazar kurduğu açık artırmayla suriye param parça ve kapış kapış
Acısı sefaleti zulmü sürgünleri katliamları ve azap öyküleri hiç dinmeyen silsile kıyamette ötekilerden akıbetli Suriye
Despot kuklaların özel keyfiyetine kul kurban kan gövdeyi götürmelerine heba edilerek
Dünyanın her yerinden suikastçı sabıkalı yığma toplamaları
Bundan evvelcelerden mezuniyet sahibi olmuş
Ve kiralık tecrübelerle vekaletlendiği siparişler faturasının her gereğini her provadan yeterince ispatlamış bilenmişlerini
Pekaka ile karşılıklı paslaşmalarda ganimetten mal kırışıyor, iskambil karıyor, kumar desteliyor, oyun nöbetleşiyor
Define bölüşüyor
Tarım toprak aşiret devlet ve insanlık ölüsü bölüşüyor, suriyedeki acılar içinde kapış kapış kıtlık kabus kıvranarak
Yerlerde sürüklenen hayatın aklına her türlü lanet ve linç işliyor, durmaksızın kan ve gözyaşı akıyor
Ezilmiş bozulmuş kırpılıp kesilmelerin kenarına itilmiş dünyasına ve ayaz kalbine sonsuz evrenin
Ardında vahşetin dehşetin acımasızlığın kıran kırane ve kıyasıya cinnet cinayetlerini bıraktığı insanlık dışı moloz viranesinden
Sevrden sonraki sevre
Says pikodan sonraki says pikoya, fransız çin japon yuroamerikan geri planlı patron tanrılar kurgusundaki
Bop Eşbaşkanlığı derme çatmasından kaynaklı yapım çevrim çark ve ekseniyle
Koptukça azıp kuduran kızılca kıyamet
Seyfi Karaca….. Aralık/24
tımarhane duvarı
07.12.2024 - 14:54…
ALLAMESİNE KARMAŞA
…
Bütün tekerler kendi tarafına çekiyor
Bütün rögarlar kendiliğinden kokuştuğu iğrentileri kusuyor
Herkesin kendi tanrısına ötekini lanetliyor, kendine torpil geçsin istiyor ve ötekinin gazabı için dua ettiği
Herkes herkesin yaşam tarzına cellatlık ediyor
Hayat tasına zıkkım döküyor, kendi tarafının gürültüsünü bağırıp çağırıyor
Eşyalı depoziteli meçhulün, allamesiymiş,
Çürüdüğü yerlerin acıklı sinyalini duyuran kapı gıcırtısına ve eksi derecelerin soğuk egzozuna benziyor
Kafa geçiyor galiba gölgeleri olmayan insan kalabalıklarıyla toz duman
Kimse kimseyi zaten en baştan itibaren öyle de şartlandığına duymuyor
Dinlemiyor
Katlanmıyor
Anlamıyor
kabullenemiyor
Hiç bir dosyası davası kabarık kirine cürümüne lekesine tecavüzüne cinayetine sökücü yıkayıcı sabun deterjan yetişmiyor
Alüminyum bakır çinko fosfor sülfürik kalaylı alaylı asitleşmiş fosil kalıntılı bulanık nikelaj
İnsan üzerindeki derin etkili envai çeşit bileşen ve bulaşanlarını
Cam gibi kimyasallarla parım parım parlıyor insan fakat dalgasında köpürmüş kudurmuşları aktarıp çalkalayan dümen
Dolaptaki ruj, çantadaki tırnak makası ve kapı kolunun ardındaki pembe havlu insanın insanın orasına burasına tükürürcesine
Ağını sağlamdan örüyor zıvanalar arasına kıl payı inceliğinde kördüğümlü örümcek hayat
Pusulasız çarkını cinnete çeviriyor
Film kopuyor böylece film
Makarayı insan matrağına saran film dünya sahnesinin deplek kuyusuna düşüyor çamur üstüne çamur sıçrıyor
Giden yola
Gelen güne
Miyoptan bakan merceklerin dikine giden
Dümdüz kafası kırıklığın
Seyfi Karaca….. Aralık/24
tımarhane duvarı
02.12.2024 - 14:27…
ALAMETI FARiKA ve FÜCURATI FECAAT 3
…..
Her seyin makul olanlar siniri icerisinde olusum ve gelisim sürecini yasamasi ve sürdürmesi EVRIM`in tanimsal izleniminde olup biterken, makul olmayan sinirlari zorlayarak her alanda devrini dengeleyen zamanina gecikmisligin sagiltimini ve onarimini yapmak icin sosyal siyasal ve toplumsal tepkimelerle zorunlu degisimleri saglamak, DEVRIM`lerin ilgili alakalilik konusudur.
Hareketin etkilesimin iletisimin ve degisimin olmadigi bir yerde asla aidiyet bagi, ortak yörüngesi, özdeslik yapisi, anlamdaslik dokusu ve yasamin bizzat kendisi asla mümkün olmadigi,hareket halindeki her sey ise kimi yerde fiziksel kimi yerde kimyasal ve evrimsel degisimleri kacinilmaz kilarken, özünde ve esasinda ULUS unsuru olmayan hic bir Devrim`inde kendini besleyen kaynak yoksunlugu sebebiyle tutunabilirligi ve devamliligi yoktur. Bu yüzden dogal sürecli cagdas döngülerle evrimsel degisim ve gelisimlerini saglayamayan tikaniklik mutlaka biriktirdigi sorunlar kabugu altndaki baskiya zorbaliga ve dayatmalara karsi daha fazlasini tasimaya gücünün ve imkaninin yetmedigi her kirilgan vcatirdamadan yahut ciban basindan patlayip püskürecegi tepkimelerle disa vurumunu gerceklestirir. Adini DEVRiM diye adlandiran bu sosyolojik baslik, Emek -Sermaye cikar celiskisinin yarattigi derin catlaklikta ULUS`u degil SINIFLAR ARASI CATISMAYI merkeze koydugu icin Rusya`da gerceklesmis olan EKiM DEVRiMi , diktatörlügünü kutsadigi PROLETARYA`nin zamanla kendinden önceki lanetlediklerinin toplumundan kopuk seckin üstün ayricalikliga bütün yolsuzuklarini rüsvetini yozlasmasini tembelligini gericiligini menfaatciligini yalinsakligini bencilligini bosvermisligini sablonculugunu ayrimciligini tembelligini hantallasmasini kendi kaderine terkedilen idaallerden geri dönüsümlüge her türlü ihanet ve istismara acik oldugu sebebiyle terk edildi. Cünkü icinde insanlik tarihi kadar kklü ve eski ULUS bilinci olmadigi sebebiyle, sadece SINIFSAL cikar ortakligina sadece sekilsel istirak etme düzeyde üretilmis yapay ve siyaseten gecerli toplumsal macunla kendini ait kalici ve kayitli göremedi RUS DEVRiMCiLERI. Ayrica da bütün sorunlarini kendi kaygisi duygusu düsüncesi emegi katilimi inanci ve katkisi olmadan hazir cözüm paketlerinde bulan bütün sovyet toplumu, cagdas yasam denen kutsal isi savsatarak pilanli programli güvencelerde hazira konmuslugun dönüm dolasiminda zaten kendini ait hissetmedigi her derli topluluga durmaksizin sistemin dibini bosaltan kapanmaz ihmal delikleri acti.
Böylelikle Rus Devrimi`nin kurdugu bütün her sey yikilip yerle bir edilirken, hic kimse ne Mark`a, Ne Engels`e, Ne de Lenin`e tanidiklik bildik gösterip koruyan kollayan ve kendinden sayan sahiplenmede bulunmadi. Sanayi ermayesiyle Banka ( Finans) sermayesinin GLOBAL küreselciligin Neo Liberal Vahsi Kapitalizm`ini gelecek bütün zamanlara sinirsiz sorgusuz yayilmacilikla esir pazari GARDiYANCISI olarak kurar ve imar ederken, tarifesini OLIGARSiK ÜST GÜRUH olarak adlandirdigi cukura RUS OLIGARTLARI, BATI EMPERYALLERi`yle ortaklasa ittifak ( Gorbacov -Regan Peretroyka cinsi düzenbazlik yaygarasinda ) ederek yikip yok ettikleri DEVRiM getirilerine cöktü capulculandi. Ayni cevrim carkinin CiN cografyasini dogru dürüst ISCI SINIFI bile olmayan SINIFLARARASI catismayi kodlayarak PROLETER ÖNDERLIK etiketi giydirilip `madem bu yolun yolcusu olduk baska hic bir hayat basliginda Devrim yapamayacaksan bari KÜLTÜR DEVRIMi diye adini koyalim `a indirgenen sey, tarihsel gelisimlere uygarliklarin besigi olarak yazdiran CiN`lilerin ulusu olmayan devrimi, zaten RUS PATENTLi sahte yapim ( emitasyon ) bir seydi. Bu yüzden de kendini emperyallere pazarlayip satarak, ic döllenmeli kamburlasmadan kendisi vahsi kapitalizm dünyasina en azgin Neo Liberaller acgözlülügü ve verimliligiyle hizi giris yapan bizzat Cin`in kendisi sömürenler ve yayilmacilar listesinde konforlu yer aldi.
Kissadan hisseye anlatilir : Bir coban varmis. Hergün dereden geceren bayir yüzünde gördügü sahipsiz incirlerde gözü gönlü kalir, kendi sahibi olmadigi icin de bir türlü uzanip alamazmis. Gedigi dolandigi sarpada düzde köylerin yakininda kasabalarin kiyisinda „ aaaaah havaya deynegimi havaya atip yere düsünceye kadar beni padisah yapsalar „ diye diye diye cagirir inler ünlermis. Feryadi duyanlar varmis iletmis padisaha. O`da cagirilip getirilen cobana „ at degnegini havaya düsene kadar padisah sensin „ demeye varinca is, havalanmis deynek yere düsünceye kadar „ sulak sazliktaki bag bölük sahipsiz incirler benimdir „ diyerek mümkünde MAKUL olana ihtiyac talebini karara baglatmis.
Okumaya ilgili merakli herkesin bilgigi gibi Tolstoy`un kit kanaat gecimli Cifci Pahom öyküsündeyse serveti mülkü mali herkesin dilinde destan varlik sahibi Reis`in sartini yerine getiren herkese diledigi kadar zenginlik bahsedecegini duyunca sefil dürtüleri kamcilanmis talebe aday oldugunun kapisini calmis Pahom. „ Burdan baslayacaksin ve gün batmadan yine buraya döneceksin. Aksama oluncaya kadar dönemezsen yoruldugun debelendigin yanina kalacak ve zirnik koklayamayacaksin. Dönersen yol boyu gördügün diledigin her sey senindir „ demis server semaye sahibi Reis. Pohem az gitmis zu gitmis, gördügü her ihtisamli gösterisliligin pariltisi karsisinda gittikce daha da artan istahla kamasmis kaybolmus. Öyle dalmis gitmis uzaklasmis ki günün bittiginden haberi ruhu bile duymamis. Aksamin kararmaya yüz tuttugu kör noktadan öyle bir asilmis yüklenmis ki kendine, daha geriye dönüsün yari yoluna varmadan yere devrilmis, kann kusmus ve catlamis ölmüs. Atli arabasiyla daha öncekilerden akibetini bildigi yerdeki acilmis cukurun basinda bekleyen yarisin sahibi, „ yetinmek denen meselede ne istedigini bilmeyenin ölüsünü ancak toprak doyurur „ neticesine Pohem`in ölüsünü yerin dibine gömmüs. Cünkü siniri istegi talebi nicini nedeni sorgulamasi ve yüzlesmesi mümkün ve makul olana taleple, sürdürülmesi imkansizi zorlayan buyruklarin tercihlerin yarislarin ihtiraslarin ve dayatmalarin temelsiz ilimsiz kuralsiz haksiz hukuksuzlugu araligindaydi, akil fikir vicdan duygu süsünce sanat yol yordamlariyla kurulu donatili insanlik degerleri, kainatin hareketliligi ve EVRiM-DEVRiM ihtiyac gerek ve sürecleri.
Bu yüzden Tolstoy öyküsünde Ciftci Poham pisi pisine adi esamesi okunmayanin kuru gürültüsüyle cesetlesirken,acaci kivanci sevinci müjdesi, haberi, duyurusu, bildirisi bir damlanin bütün yasm sevinci irmaklarini yükünde tasiyabilmenin coskisunu son nefesine kadar kosarak bekleyen hayata duyurdugu yerde ölüme teslim olan habercinin Maraton Savasi`nin dönüsü, binyillar ötesinden hale her dört yilda bir kutlanan günümüz insanligina kutlu miras olarak kaldi.
Sermaye`nin ( Anamal kapitalciliginin sürekli arti deger yaratarak azmis kudurmus istahina her yolu mübah kilip herkesi ve her seyi kendine özel sahiplenme doyumsuzluguyla örgütlenen otoritenin) yasamda vazgecilmez kurulum dengesi olan iyiyle kötü arasindaki ZITLARIN BiRLiGi `ni emegin hakki ve hukukunu gözetmeyerek toplumsal hayatin her yerini özel mülkiyetlendigi hirsina, kanaatsizligine, ihtirasina, gösterisine, ihtisamina,azametine, hükmüne, konforuna, lüksüne, israfina, kapatmasina, imtiyazina, sultasina ve üstün seckinlik keyfiyetine isgal edip el koydugu karsi duruslu tepkisel itirazi olmayan TEKELCi kundakcilikta düzene bagli partiler sendikalar yahut bütün sivil toplum örgütleri piyasayi tezgahlayan PATRONTANRILARIN filitredigi kontrollü denetimine veya isaret fisegine göre tipki diger medya moda magazin gibi arac gereclerden hic farki olmayarak görünüp kaybolan programli kuklalardan baska evrimsel yapilanmasini ordan iliskilenmeyen EMEK -SERMAYE celiskisine dair hic bir etkinlik ve varlik gösteremezler. Bu yüzden Soguk Savas yillari boyunca ulus öznesi eksik RUS EKiM DEVRiMi`nin Ikinci Dünya Savasi sonrasinda bölüsülmüs dünyaya yapay sürüklenmeleriyle de olsa götürdügü Ekonomik temelli cözümlemeler ve sosyallesmeler sayesinde issizlik, ilim, barinma, egitim, sipor, saglik, ulasim…gibilerde toplumlarin asiri stoklasmanin önlendigi ve yüksek kazanc gütmeyen cogu parasiz sosyal icerikli hizmetlerden yararandilar. Ve bu yüzden Kapitalist Bati Almanya, Dogu Almanya`nin her uygulamasina o yillarda INSANI ÖNCELEYEN, yani Sermaye`ye karsi üretilen degerleri mümkün oldukca EMEKCILERIYLE paylasabilen sendikal talepleri duyuyor dinliyor ve sosyal haklarda yaristigi Dogu Almanya`ya siyasi pirim vermemek icin ondan kopyaladigi hayati gereksinimlere karsilik veriyordu. Bugünün NEO-LIBERAL DIKTATORYASI`ndysa sendikalarin bilimin sanatin egitimin ulasimin iletisimin partilerin ve yediden yetmise tükettigi her seyin kulu klesi halini almis etkisiz tepkisiz topyekün toplumun artik cevrim carkini sadece SERMAYE OTORiTERLERI´nin kosullayip belirledigi ahmak avutanlik vitrinciliginden baska hic bir islevi ve icerigi yoktur. Bu yüzden soguk savas yillarinda verilmis olan bütün haklar ve kazanimlar TORBA YASALARI yaklasimli dayatmalarla EMEK-SERMAYE celiskisinde Emekciler adina hic bir karsi duruslu toplumsal itirazin yasanmadigi sürü bagisikliligi uyumuyla ( hitler diktadtoryasinda oldugu gibi ) hepsi geri alinmaktadir. Tüm Avrupa basta olmak üzere bütün Dünya`da Almanya pilot Projesinde kendine özgün küresel ölcekli yagma yikim ve sömürü yapilanmasini kopyalamaktadir. ( Scholz`un yakin Türkiye Ziyareti, yeni Kürt Acilimi dahil buraya ilgili ve iliskindir)
Merkezine ULUS KiMLiGiNI koymadigi sebebiyle Rus Ekim Devrimi ve ardil uydulari tarih sürecleri boyunca toplumlariyla özgünlesmeyi ( özdesmeyi) bulusamadigi tikali kanallarda soyut, yabanci, igreti, yüzeyse, sembolik, sabloncu ceperlerde tutunamayip, Emek Sermaye Celiskisi`nden kaynakli Endüstri caginin en temel sorunlarina odaklanilmis insanligin en temel hakli iddasini ayaklar altina düsürerek kendi kendini imha yoluna gitti. Oysa Rus Ekim Devrimi`ne ilham kaynakligi eden Fransiz Devrimi, idda ettigi her baslikta halen mevcut ve günceldir cünkü evrimini aydinlanma cagiyla gelistirip büyüterek ULUS blincini esasa alan kök ve esaslar üzerine konuslanip her alanda biriken sorunlarini toplumun kendinden bilip inandigi aidiyetlilikle olusumunu tepkimesini ve devinimini gerceklestirdi.
Burdan bakacak olursak TÜRKLER´in bütün tarih boyunca her zaman bir evrimsel gelismis evrelerden gecmis büyümüs olgunlasmis ve cagina erismis akil fikir bilgi beceri cesaret yigitlik mertlik dürüstlük sorumlu liyakatli öngörülü etkin saygin sevecen adil ve DEVRiMCi degerler toplaminda ATATÜRK ´ü olmustur. Kültegin-Bilge Kaan`larin cagina göre toplumunun üstün cikarlarina ( ulusu merkeze koyan ) devrimciligiyle, Orhun Yazitlari`ndaki tembih telkin ve kutlu bildirimler, Aatürk`ün Genclige Hitabesinin dikili taslara binyillar sürec evrim ve gelisimleriyle süzümlenen kesintisizlige yazilmis kisa özetidir. Bu bakimdan Emek Sermaye celiskisinde Sinifsal catismalari esas alan, fakat ulusu olmayan Rus Devrimi ve ardillari uygulandiklari toplumlarca bizzat üstlerinde tasiyamadiklari yabancilasmayla yikip yok ederlerken, sevgili Atatürk`ün „ muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda mevcuttur“ ön ve son sözüyle, toplumunda özdesen, ULUS`u ve Ulus bilici olan ölmez eskimezlerdeki, degeri, gerekliligi, hayatiligi, önemi ve anlami- KÜRESELCi istila bölme parcalama ve sömürme vampirlerinin Türkiye en basta olmak üzere tüm dünyayi kendilerine yikim yagma mülkü etme projeleri güncelinde- günden güne daha da artarak bize kalmis vazgecilmezligin kutlu mirasi ve kutsal sevincidir. Buradaki „ muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda mevcuttur „ özdeyisiyse hic bir sovenlik yahut üstünlük taslayan bagnazligin kurak ve soyut sloganist parolasi degil, METE` ( OGUZ ) den kendisine ( Atatürk) kadar EVRiMLESEREK gelen tarihi birikimlerin Türk ULUS kimliginde varolan bütün degerleriyle her zaman her dönemde sorumlu duyarli ilgili liyakatli hosgörülü merhametli akilli becerikli cesaretli dogru dürüst adil samimi gercekci onurlu dengeli güvenilir inanilir saygin bilgin hakki hukuka danisan ATATÜRK`leri oldugunu duyurup bildiren rehberligin siaridir. Bu toplumunun akli fikri kalbinde yediden yetmise kadar her yil katlayarak büyüyen saygida minnette onun yol göstericiligi rehberligi ictenligi sevgisi yakinligi ve kardesligi carpar cirpinir. Yasarken Feodal Yapilarin bütün gerici bagnaz ve adaletsiz pay dagiliminin ivedilikle cözümlenmesi, hizli sanayilesme, planli programli yerli üretimi önceleyen ve devletcilik halkciligi önceleyen ekonomik kalkinma, cagdas ilim bilim sanat egitim ulasima dair yarisi bitmis yarisi gelecek nesillerin tamamlanmasina birakilmis Alti Oklu Cumhuriyet ilkelerinin devrimleri yüz yil sonra bütün geri dönüstürme ihanet ve ihmallerine ragmen sürüp gitmektedir. Cünkü Ulus`unu merkeze koyan, Emek- Sermaye celiskisinde Emegin hakkini insanlik hakki düzeyinde her zaman hic bir zümre imtiyazina kul köle etmeksizin öncelikleyen; ve daha kendi yasarken „ Adalet Mülkün temeli „ noktasinda „ Haimiyet Kayitsiz Sartsiz Milletindir „ cagdasligin ve cogulculugun devrimcisi oldugu sebebiyle, O´nu , kurdugu Cumhuriyet`i ve Devrimleri`ni kendinden bilen Türk Toplumu, ülkenin her yerinde bagrina basarak he her yil Anitkabir`ine tesekkür ve minnet ziyaretini bulusup kucaklasmakta.
Seyfi Karaca…………..Kasim / 24
Toplam 326 mesaj bulundu