Seyfi Karaca Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Ant ...

  • tımarhane duvarı

    08.05.2025 - 17:37

    ….
    KiTAPTAN KiTABA 17
    ….
    Yordugu yazdigi ve paylasima sundugu sanatsal eser ister sinema, ister tiyatro, ister resim, ister müzik isterse roman destan öykü deneme gibi edebi türlerden hangisi olursa olsun, anlatimin icinde gecen bütün karakterler yapip yönetenin veya yazip yayimlayanin kendi kisilik yansimasindan baska bir sey degildir. Bir baska deyisle gercekci gözlemlere dayali olsa dahi kurgunun icinde dönüp dolasan herkes ve her seyin neredeyse tamamina yakini, kurguyu yoran ve anlatanin kendi karktristik özelliklerinden imareler kapsar ve tasir. Iceriksizligi dahi esirgenmeyen emeklerle aklin fikrin duygunun düsüncenin özenle harmanlanip islenerek sergilenip sunuldugu ince isciligin ve genis kapsamli seyin alani ve adidir cünkü sanat.

    Oradaki insan karakterinde dogustan mevcut olan iyi kötü sapik katil kaltak dönek kahpe cesur yigit kaypak cirkef atilgan merhametli vicdansiz entrikaci dümenci kalles firlatma pisirik güzel cirkin zalim gaddar fitne fettan kostak azgin mert ikiyüzlü oynak soytari dayanikli zayif sahtekar gammaz bozguncu dümenci dalavereci zeki dangalak yahut yere göge sigdirilmayan kahraman, hep sanatini yapan yazan yöneten ve son seklini veren eser sahibinin KENDiNDEN TANIDIGI degisik durumlari ve hallerinin disa vurumudur.
    Elbetteki bu genel gecer kapsamda Gabriel Garcia Maraquez`in cinayet romani ( aslinda bu türdeki hic bir eseri severek ve isteyerek izleyip okumadigim ) olan Kirmizi Pazartesi`si de, tüm digerlerinde oldugu gibi yukardaki satirlardan dogar gelisir ve sunulup sergilendigi son nokasini bulur.
    Yazdigi romanlarda yasadigi cografyanin ( Orta ve Güney Amerika toplumlarinin ) hem yasayis tarzina hem de kültürel özelliklerine iliskin adeta haritasini cikrircasina anlatimlarda bulunan Marquez, adeta insan onun sayesinde bu topluluklarla yakinen tanismis gibi oldugu Kirmizi Pazartesi`de onlardan her hangi biridir.

    Göz göre göre gelen bir cinayeti herkesin bildigi halde ve hatta cinayeti isleyenlerin dahi haber salarak öldürülecek kisinin kendisini korumasini adeta yalvardiklari veya önleyebilecek her kim varsa onu araci koyduklari, fakat her seye ragmen hic kimsenin kilinin dahi kipirdamayip cinayeti kiskirtircasina bütün engelleri hep beraberce ortadan kaldirarak, kolaylastirici ne varsa onu devreye koyarak ve yol vererek bagira bagira gelen ölüm, en vahsice ve hunharca herkesin trübünden seyirci durdugu merakta kesime götürülen kasaplik mezba isi gibi kesenlerin bicagi altinda can verir romanin acikli kahramani Santiago Nashar.

    Santiago Nashar Arap cografyasindan daha yasanilabilir hayatlar icin Bolivya`ya göc etmis, sahil kiyisi kasabalarindan birinde ev bark yurt ve kendilerine hizmetli usaklar tutacak kadar orta halliligin üstü varliga kavusmus; ava gitme, silah tasima, törensel günlerde isin usulüne göre giyinme ve hatta evdeki hizmetciyi metresi olarak kullanma gibi bütün özelliklerini ölmüs olan babasindan kopyalamis, köklü feodal baglari ve her kutsanmaya deger ayin gününde sadece sahildeki rihtima ugrayip herkesin onun gelisine sundugu adaklara aldiris etmeksizin vapurdan hic inmeye tenezül bile etmeden uzaktan uzaga papazin yaptigi alel acele törene büyük bagliligi olan biridir .
    idaresinde olan hatirli mülkte Placida Linero annesiyle birlikte yasamaktadir. Viktoria Guzman babasi döneminden hem babasinin metresi, hem de kizi Divina Flor`la birlikte ( Divina ise Santiago Nashar`in her buldugu firsatta orasini burasini kurcalayip yataga atma derdinde oldugu hizmecinin kizi ) evin her isinden sorumlu hizmetcileridir. Nashar yakinda evlenecegi ve hayatinin en sonuncu gününde onlarin evlerinde katledildigi Flora Miguel ile nisanlidir. Ama hayatindan hic cikaramadigi, kara sevdasindan ölmeden önce babasinin zoruyla vaz gecirilerek nisanlanmaya zorlandigi ve nisanli olmasina ragmen her firsatta onun koynunda geceledigi herkesin kadini kadini Maria Alejandriana Cervantes`e tutkuyla baglidir.
    Mesele esas olarak bundan kelli ve böyleceden ibarettir ki…

    Kizlarla erkeklik oynasirken büyük bir ihtimalle kizligini ( bekaretini ) kaybemis veya kendini gerektiren hangi etkinlik olursa olsun kasabaya hic ugramama sebebi kuvvetle ihtimal dinine cok güvenilen kilise papazinin tecavüzüne ugramisliginin sebebini okuyucunun mantiksal cikarim cözümlemesine birakan Gabriel Garcia`nin Kirmizi Pazartesi`sinde iki büyük kiz kardesi coktan evlenmis ve halen evde birlikte yasadigi iki erkek kardesi olan kizin adidir Angela Vicario. .
    Angela Vicario bir gün vapurlarin yolcu getirip götürdügü rihtima satafatli ve sira disi giyimiyle inen kasabanin yabancisi Bayardo San Roman`in bir cirpida carpilip büyülendigi güzellik abidesidir. Yüklü mal mülk ve servetin sahibi olan Bayardo Roman, evlenmek icin diyar diyar gezip kendine uygun kiz bakinip aranmaktadir zaten. Bütün kasaba Kolombia geneli gibi koyu gelenekci kökenlere sarsilmaz bir sekilde bagli bir ailenin sonuncu kizi olan Angela`nin ikiz erkek kardeslerinden birinin ismi Pedro, diger ötekininse Pablo`dur. Anneleriyse Pura Vikario`dur.

    Derken aracilar ulaklar bol keseden sacip dökmeler sayesinde Angela`nin basina gelecekleri ildigi icin evlenmeye razi gelmemesine ragmen annesinin bundan daha bereketli kismet cikmayacagi baskisina boyun egerek evlilik sabahlara kadar herkesin yiyip icip eglendigi görkemli merasimle gerceklesir. Ana babasini da dügüne bol ceyizle davet eder, ev olarak dünyanin servetine dul Xius`un satafatli villasini satin alir ve en gösterisli esyalarla donatir damat Bayardo. Lakin…burdan sonrasi tam bir felakettir.

    Gerdege girdigi kizin coktan bakir olmadigini anlayinca daha üstünü bile giyinmeden gecenin zifir zindan karanliginda ve insanlar halen kutlama yaparken ( zil zurnadan kutlama yapanlarin arasinda Santiago Nashar`da vardir ve ihtisamina imrendigi dügünün aynisini kendisi de yapacagini söylenip durmaktadir ) terlikler ve pijamalarla babasinin evine geri götürür. Kapiyi calar. Disari cikan annesine `bu kiz bana yaramaz benden önce baskasiyla düsmüs kalkmis ` diyerek kizi adrese teslim eder ve bir daha ondan haber alinmamaya ceker gider. Anasi, babasi, erkek kardesleri bu kirli isin cürüm sahibinin kim, kim, kiiiiiim..? Sorgusu ve baskisi sonucunda kizin agzindan bir cirpida aklina geliveren Santiago Nashar cikar. O dakkadan sonra olup bitenden zerre kadar haberi ve ilgisi olmayan Nashar`in ölümüne karar verilir. Kasap Santos Faustino`dan öküz dogramak icin özenle bilenmis bicak alirlar. Yolu cinayete giden durumdan haberdar olanlar komutana haber verirler komutan bicagi ellerinden almakla konuyu bitirir. Fakat kardesler gider ikinci bicagi carka verdirirler, sonra sabaha kadar meyhanede icerken kimi nerde ne zaman nasil kesip öldüreceklerini herkese bagira cagira duyururlar ki, biri ciksin da cinayetin önüne gecsin die. Birileri tekrar komutana laf olsun dye gitse de , adam bicagi onlarin elnden aldigini ve durumu coktan cözdügünün yaygarasini yaparak gelenleri umursamaz.

    Cinayeti isleyecek olan kardesler Santiago`nun yakin tanidiklariyla onu öldüreceklerinin haberini yollarlar fakat hic bir sebep yokken böyle bir seye ihtimal vermeyen Nashar hic bir tedbir almaksizin zaten yorgun geldigi dügün eglencesini sabah erkeninde Maria`dan kahve ister, kizini minciklar ve papazin gelisini karsilamak icin evden cikar. Yeni evlenen cifti giyaben vapurda el kol isaretleri yaparak kutsayan papaz gittikten sonra nisanlisina ugrar. Bütün kasaba öldürülecegi kesin Nashar`in pesinden törenle kesilecek olan sirk bogasi gibi oluk oluk akarak gittigi her adimina takipci kesilir. Evde nisanlisi bütün nisanlilik boyunca takilanlari geri vererek yüzüne tükürür ve artik nisanliligin bittiginin haberini verir. Onun agzindan ilk defa nicin öldürülmek istendiginin sebebini ögrenir.
    Günlerden pazartesidir. Sabahinsa uyku sersemliginin erkenceleri..
    Kapiya ciktiginda artik dünyanin bütün cikis yollari ve masumiyetini anlatmanin caresi kalmadiginin kiyamet kalabaligi ortasinda hapis kalarak, her dönse veya nereye yönelse aninda kapanip tikanan ve adeta trübün tezahüratini andiran kiskirtmayla cemberin gitikce daraldigi , cildirasiya bagrisan cigliklar arasindaki kurtulusu olmayan yönünü tayin edemedigi cinnetin cirpinislari icerisinde yalvarircasina tutunacak careler aranirken Nashar, parlayan bicaklarin öfkesinden siyirilmis cellatlarinin eline düser. O dakkadan sonra bütün caddeyi kann götürecek derecede delik desik ettikleri gibi, ikiz kardesler dograr bicerler Santiago Nashar`i. Düse kalka eve vardiginda kapiyi yumruklar fakat annesi oglunun evde oldugunu ve onu öldürecek olanlarin kapiya dayanmis oldugunu sanarak kapiyi icerden sürgüler. Ona yetisen ikizler burada da cinayetin kalan kismini tamamlayarak son yasam nefesini ve gücünüde nashar burada tüketir. Nashar.

    Sonraki günlerde tüm bunlara sebep Angela Vikario, onu bir türlü aklindan cikaramadigi ve yeniden bir araya gelmek icin bir cogu yalvar yakarislarla dolu sayisiz mektuplar yazar adresini bir sekilde ögrendigi ve gerdek gecesinde bakire olmadigi sebebiyle ailesine teslim eden Bayardo San Roman`a. Uzun süre cevap alamadigi metktuplarsonrasi bir gün hic beklemedigi ve artik tamamen umudunu yitirdigi sirada pencerede yaz rüzgri eseren, yorgununu dinlendirdigi ramakta sallanirken Angela, bir de bakar ki cikip kendi gelmistir mektuplari cevaplamak -kanina girdikleri insanin ölüm pahasini hice sayarak ve artik Angelina`nin bakire olup olmamisini da hice sayarak - yerine mal mülk ve servet sahibi Bayardo.
    En basta ne demistik :
    Oradaki insan karakterinde dogustan mevcut olan iyi kötü sapik katil kaltak dönek kahpe cesur yigit kaypak cirkef atilgan merhametli vicdansiz entrikaci dümenci kalles firlatma pisirik güzel cirkin zalim gaddar fitne fettan kostak azgin mert ikiyüzlü oynak soytari dayanikli zayif sahtekar gammaz bozguncu dümenci dalavereci zeki dangalak yahut yere göge sigdirilmayan kahraman, hep sanatini yapan yazan yöneten ve son seklini veren eser sahibinin KENDiNDEN TANIDIGI degisik durumlari ve hallerinin disa vurumudur.
    Elbetteki bu genel gecer kapsamda Gabriel Garcia Maraquez`in cinayet romani ( aslinda bu türdeki hic bir eseri severek ve isteyerek izleyip okumadigim ) olan Kirmizi Pazartesi`si de, tüm digerlerinde oldugu gibi yukardaki satirlardan dogar gelisir ve sunulup sergilendigi son nokasini bulur.

    Böylece noktalanir biter Gabriel Maruez`in Kolombiya gelenekselini özetleyen kirmizi Pazartesi`si. Ilerki günlerde Dostoyevski`nin Beyaz Geceler`ini ve Gabriel Marquez`in Yüz Yillik Yalnizli`gini desip didiklemek dilegiyle.

    Seyfi Karaca………Mayis / 25

  • tımarhane duvarı

    08.05.2025 - 17:33

  • tımarhane duvarı

    08.05.2025 - 17:31


    KİTAPTAN KİTABA 16
    ….
    BİR DELİNİn HATıRA DEFTERİ’ nde Gogol..
    Aksenty İvanoviç adında kalem dairesi memuru her güne tarih atarak tuttuğu Günlük’ ten kayıt altına aldıklarını romanlaştırır.

    Pısırık, vesveseli, alıngan biridir Aksenty İvanov. Daireye kısa ziyaretinde görür görmez daire müdürünün kızına tutulur. Müdürü hiç sevmez, müdür de onu. Çarşı gezerken köpeklerin kendi aralarında yazıştığı mektuplardan kızın albayla nişanlı ve yakınlarda evlenecek ve birbirlerine çılgınlar gibi aşık olduklarını öğrenince durumu kabullenemez, daldığı düşünce sarmalında kendini aslında albay fakat şimdilik geçici katip memur olarak rütbeli üstünler sınıfından sanır. Sonra gazetelerden İspanyol kraliyetine kral arandığını okur. Bu sefer kendini aranan kral diye düşünür. Böyle böyle iş şirazesinden çıkar normal diye bir şeyi kalmaz, kendini dağıtır ipe sapa gelmezlere anormalleşir, aklına eseni hiç hayra yormaz, gördüğü halüsinasyonları güder kovalar, iflah olmayacak derecede de yüksek makam düşkünlüğü ve seçkin zümre hayranlığı vardır şube müdürü yardımcısı Aksentiy İvanoviç’ in.

    Gittikçe gerçeklikle bağı olmayan algıladığı iç konuşmaları sanrısından ve sayıklamalarından daha da derinlere dalarak daireye gitmez olur işi gücü savsaklar. Sayıp sövdüğü dış dünya ortamına yabancılaşır. En başta hizmetçisinin hayrete düşüp garip tuhaf bularak anlam veremediği her gittiği yerde kendinin ayrıcalıklı üstün zümreden olduğunu kabullenilmesini bekler. Bazan şube müdürünün ricacı olarak daireye gelmesi için yaptığı çağrıya gırgır olsun diye gider fakat önüne yığılan dosyalara elini bile sürmez. Önüne konulan ve elini sürdüğü her işe kıytırıktan bir masa şefi gibi değil de kendini artık genel müdür yerine koyduğu Ferdinand diye adlandırıp imzayı basmaya başlar. Sıradılı davranışlarıyla gittiği her yerde herkesi şaşkına çevirir. Bunlardan biri de yatak odasında aynanın karşısında taranan genel müdürün kızıdır ispanyanın yeni kralı olduğunu ve kızın rüyasında bile göremeyeceği aklının da almayacağı mutluluk ve şatafata yaşatacağını söyler ona.. Bütün din adamlarının açgözlü, para ve şöhret peşinde koşan, çıkarı için anayı babayı bile satan sahtekarlar; ötekine sevdiğini söyleyenlerse aslında o kişiyi değil de , şeytanı sevdiğini kesin kanaatle inanır.Hiç giymediği iki çift takım elbisesinden birini terzilerin berbat eder düşüncesiyle kendi çabasıyla bozup kral pelerini yapar çünkü kral olmanın ilk öncelikli şartı budur.! Ortaya çıkardığı şeye evin temizlik ve mutfak gibi işlerini yapan Mavra görünce dehşete kapılır. O vaziyetle saraya gitmek için İspanya’ dan temsilcilerin gelmesini beklemeye başlar. Postahaneye gider İspanya’dan mektup filan var mı diye sorar, olmadığının cevabını alınca kendi oraya hiç gönderilmeyecek olan mektup yazdırır. Kendini İspanya sarayında hayal eder. Orda yediği dayağı yüksek rütbe alırken geleneksel bir ödül olduğuna yorar.! İspanya ile Çin’ in aynı ülke olduğu, yakında daha nyanın ayın üstüne oturacağı gibi sabık subuklarla kafayı günü meşgul eder. Ay, fıçı imal edenlerin yaptığı bir toptur, dünyanın altında ezileceğini düşünerek yüksek idareyi toplar, herkes telaşla dağılınca onu başbakan yine döver. Kafasını itirazına rağmen kazırlar.

    Kitabın Bir Delinin Hatır Defteri bölümü, Gogol’ un kendi gerçek hayatında yaşadığı psikolojik sorunlar sırasında gözlemlediklerini başkasının adına hikayeleştirdiği; ve her seferinde akıl dışı şizofrenik hüsnü kuruntular sanrısındayken saklandığı masanın altından çıkarıldıktan sonra traşlı kafasına su dökülerek dayaktan geçirilen rutinde Aksenty İvanov’ un oradaki doktorları ve hasta bakıcılarını değişik kurguların değişik rollerinde tasarlayıp hayal eden olayın geçtiği gerçeklikse, bir akıl hastahanesi günlükleridir.
    Öykünün bitiş bölümünü ‘ bundan sonrası ne olduğunu kimse bilmez ‘ diye sonlandırır Gogol.

    Buralarda yazılı satırların birinde “ berber olsa bile her gün yabancıları traş eder, kendi saçı sakalı birbirine karışmış vaziyet gezer ve bütün namuslu Rus gibi geceli gündüzlü tam küfelik oluncaya kadar içer; her kopan düğmelerinin yerine iplik düğümleyip bağlayarak da hayat sürdürür ” diyen bir cümlede Yakovleviç İvan şahsında Rus toplumunu her tezatlığın uç ve ortak bileşeni olarak kısaca karakterize eder Gogol.
    Dört başlıklıdır roman . ilki Bir Delinin Hatıra Defteri, ikincisi Burun, üçüncüsü Fayton ve sonuncusu Palto’ dur.

    Bir başka şube müdür yardımcısı olan Koyalev ayaz bir gün - asla insan içine çıkamayacağı dört bir yana çırpınışlarla deliye dönüp gazete ilanları verecek derecede çareler aranmaya -burnunun yerinde olmadığını farkeder görür .
    Uzun arayış ve telaşlı koşuşturmalar sonunda şehrin en meşhur köprüsünde tam da elindeki kağıda sarılı olan şeyi nehre atacakken tuhaf hareketlerinden ( sarhoşken traş yaptığı sırada şimdi kimden olduğunu hatırlamadığı burnu keşmiş olacağı korkusuyla, türlü dolambaçlı düşünceli yollardan en iyisini köprüden nehre atıp kurtulmakta çareyi gören ) şüphelenen polisin berberi inceleyip sorguladıktan sonra ortaya çıkar ki , kaybolan burundur kağıdın içindeki sarılı muamma.

    Bulunan buruna sevinci anında kaybolur çünkü öyle yapsa olmaz, böyle çevirse bir türlü yerine yapışmaz. Üst kattaki doktor olan komşusu ha, hee, hım kem kümleri ederek olmaz, maalesef mümkün değilden yapıştırma işinin beş para etmeyeceğini, burunsuz yaşamaktan başka çarenin olmadığına noktayı koyar.
    O ‘ ise bu pis işi kızını kendine yamamak için burnunu düşürme büyüsü yaptırdığına inandığı bayan Poddoçina’ dan şüphelenmektedir. Azar zehir dolu mahkemede hesabını soracağının mektubunu yazar kadına. Kadınsa ona neler saçmaladığını anlamamakla beraber, eğer ki kızıyla evlenme niyeti varsa bundan çok büyük mutluluk duyacağıyla mektubu cevaplar. Bütün kent bu haberin yayılmasıyla çalkalanır. Herkes burun üzerine kendi hayal gücünden ekleyerek çarşı mağazaların birinde geceleri şehri gezen burunun özel gösterime sergilendiği merakını görmeye kalabalıkların ilgi izdihamı yaşanır.

    İlerleyen günlerin birinde erkence sabahleyin uyanır bakar ki, burun tekrar ve hiç eksiksiz yerli yerindedir. Sevincinden dört köşe olduğu savrulmalara çıldırır, emin olmak için evdekilere sorar . Ardından berber Yakovleviç traşa çıka gelir. Traş bittikten sonra giyinir kuşanır kendini göstere göstere burunsuz halindeyken yüzünü mendille sakladığı şekerciye uğrar, ardından faytonu doğruca bakanlık özel müdürlüğüne yanaştırtır çünkü yüksek mercilerden makam kapma iş takibindedir. Her seferinde burnu hep yerinde mi diye aynalara bakınır.

    Bu öykünün de bitişini ‘ bundan sonrası ne olduğunu kimse bilmez ‘ diye sonlandırır Gogol.
    Çertokutski Fayton bölümünün baş rolüdür. Silik , gösterişsiz , gözden uzak bir kasabada Zangoçun karısıyla gizli kaçamaklar yaşayan yargıçla beraber iki varlıklı sosyetesinden biridir. Oraya süvari alayının gelmesiyle kasaba canlanır , gösterişli davetiyeler verilen yer halini alır. Bu davetiyelerden biri de Generalinkidir. O gün yerler içerler kumar oynarlar, bol keseden herkes kendince hikayeler döküp boşalttırken, mermer heykel kadar güzel kadınla evli çiftlik sahibi ve her yerde bulunmayan Avusturya işi faytonu olduğunu anlatarak Generali bütün subaylarıyla birlikte evine yemeğe davet eder Çertokutski . Ama eve gitmesi bol mezeli içki masasından sabahı bulur. Daha o derinlere sızmış uyukluyorken Generalin konvoyu çiftliğe damlar. Davetten habersiz olan karısı silkeleyip uyandırdığında gelenleri ağırlamaya hiç bir hazırlığı olmadığı telaşıyla evde yok dedirterek kendisini faytona saklar. General ‘ lan bu ne biçim manyaklık hem yalvarırcasına davet et hem işim çıktıya ortadan kaybol, eh ne yapalım gerisingeriye dönmeden önce şu hüneri bitmez meşhur faytonu bir görelim’ der.

    Ulaklar çömezler faytonu avluya çıkarır. Adam altına üstüne yayına okuna süsüne dingiline bakar, Çertokutski’ nin on numara diye anlata anlata bitiremediği şeyin Dörtbin Ruble değil yarısını dahi etmediğini, ama yine de belki iç kısmında olağanüstü ince işçilik olabileceğine bakmak isteyince, bir de bakar görür ki don pijama süklüm püklüm büzülmüş pörsümüş Çertokutski, kepazeliğin dibinde saklanacak delik arayanın sahtekarlığını titretmektedir.
    Son bölüm Palto’ dur. Sabah git akşam gel memur hayatı monotonluğunda hiç bir kayda değer sevinci ve heyecanı olmayan, yalnızlıkla yaşlanmış, bekar olduğu kadar her kuruşunu sayarak bakırdan madeni paraları yarı aç yarı toklukta, zar zor gümüşe çevirdikten sonra daha sefil günlerin birikimi olarak kumbaraya atan Akakiy Akakiyrviç, yaklaşan soğuklarına dayanılmaz kışa zaten her yeri dökülmekte olan paltosunu elden geçirmesi için Petroviç’ e başvurur. Petroviç, sarhoş olduğu günlerde ne verirsen razı olan komşusu ve aynı zamanda terzidir. Fakat inadına günlerce uygun fırsat kollamasına rağmen paltonun ucuz işi tamirine yanaşmaz,‘ bunun ölüsü çıkmış yenisini dikmek şart’ cevabında ısrarcı olduğunu anlayınca tam bir açlık orucuna girerek ve tabut gibi hayatını kısıtlayarak yeni paltoyu diktirir Akakiyeviç.
    Çalıştığı dairede bu değişikliğe herkes matrak geçse de kutlanması gereken sıradışı mühim sebep olarak görülür. Daire başkanı masrafı ve davetiyeyi Akakiyeviç’ in maddi durum eksiği yüzünden kendi üstlenir.

    Yenilir içilir ve şehrin en gösterişli şatafatlı ışıltılı ordan ,karanlık sönük sisli ve sadece karakolun ışığı uzaktan göründüğü dar sokaklardan eve dönerken şehrin kopukları kuytu köşede yolunu keser Akakiyeviç’ in. Sırtındaki paltodan başka el koyacak bir şeyi yoktur onlarda yokluklarla ve güçlükle diktirdiği paltosunu sırtından sıyırıp soyarlar.
    Karakola gider, daha üst şikayet merkezlerine derdini anlatır umar ki aradığı ve ona o güne kadar hiç yaşamadığı ve akla hayale gelmedik düşler kurduran hayata tutunmanın sevincini ve mutluluğunu yaşatan paltosunu bulmuş olsunlar . Bütün umut ve çabaları boşa gider. Hastalığı iflah olmaza artarak Tir tir titreyerek yaşadığı şoku, ayazı soğuğu sırtına sarar eve götürür. Yataklara düşer. Düştüğü çaresizlik ve hastalık sarmalında günden güne azap içinde tükenişin kabusunu yaşar. Baş vurduğu bütün çareler hayal kırıklığı ve umutsuzlukla bittişinin acısıyla boğulur kıvranır bile bile sanki kendini ölüme terkeder( Yaşar Kemal de Binboğalar Efsanesi’ nin sonunu baş vurup bel bağladığı bütün çare arayışlarından umutsuzluğa ve hayal kırıklığına bitip tükenmişliğiyle sabahlara kadar çıldırmışcasına ateşte demir döverek kendini ölüme terkeden ihtiyar yörük beyinin hazin hikayesini buraya bakarak esinlenip yazmış gibidir)sarıldığı kabus sanrılarıyla hasta yatağından kalkamaz ve hiç kimsenin ruhu bile işitip duymadan ölüp gider memur Akakiyeviç.

    Romanın her bölümü devlet dairesindeki tek düze ve monotonluğu her yerinden fışkıran alt kıdemeli Rus memuriyet hayatının kokuşmuş çürümüş bütün çırıl çıplaklığını ele alırken, son üç bölümde kim ne derse desin gıkı çıkmadan kendine sövülse dahi herkese hak verip alttan alan ve her buyrulan işe amennacı sinik sessiz ezik memur kişiliklerinin son kertede biriktirdiği gerilimlerin katlanılmaz noktaya varıp eriştiği yerde artık hiç bir kaide kural ve usul tanımayıp her şeyi ve herkesi hiçe saymaya delirmişliğin dışa vurduğu hem sonu; hem de romanın ilk başlangıç öyküsüdür Bir Delinin Hatıra Defteri Gogol’ un

    Seyfi Karaca…. Nisan/25

  • tımarhane duvarı

    10.04.2025 - 13:44

    ..
    KİTAPTAN KİTABA 9
    . ..
    Yakubun , yani diğer bir adıyla İsrail’ in yokluk sefillik kuraklıkla boğuşurken mevcut durumu daha iyi bir geleceğe bağlana düşüncesiyle dağlar - çölleri aşma pahasıyla Mısır’ a yolladığı oğullarının KUYU’ ya atılma hikayesiyle kuş uçmazdan geçen kervancıların esir tezgahına koyarak sattığı Yusuf, hikayenin devamında hem sarayın yüksek seçkini Züleyhaya( Zeliha) eş olmasına hem de tüm Mısır’ a hükmeden yetkiye sahip olmasına rağmen adapte olduğu yerleşik alışkanlıkların hiç birini değiştiremediği gibi Firavun sisteminin en acımasız koşullarına esir pazarı köleleri olan kavminin kurtuluşu, aynı süreçten geçerek sistemde seçkin yüksek mertebeye erişen, fakat en acımasız koşulların kölesi olan İsrail( Yakup) Oğullarını yaşadıkları eziyete akıl fikir vicdan muhasebesiyle isyan ederek; manipülasyona ve yani asimilasyona uğramamış iradesiyle kurtuluşlarını sağlayan Hz. Musa olmuştur.

    Bugun kural kaide kanun vicdan ahlak toplum dünya insanlık tanımayarak, güce hırsa servete gösterişe acımasızlığa kebire kaprise zorbalığa doyumsuzluğa sadistlik derecesinde kapılıp tapınmanın kontrolsüz bir çıldırmışlığa evrilip dönüştüğü ; ve para hükmüne bağımlı dünya kasabasının korku tehdit baskı endişe şiddet savaş ölüm zulum sarmalına bozulmuşsusmuş sinmişliğini birbirini örnekleyen benzerlerin küresel boyutlu eş zamanlılığa iş başı yapmış despotlukların en seçkinlerinden olan; ve hem haydut , hem kovboy, hem katil, hem şerif hem de takım elbisesi kırmızı gravatı beyaz gömleği siyah iskarpinine varıncaya kadar formatı aynı kafadarlığın digital diktatoryasından icat olmuş ve klonlanmış Netenyahu’ nun ( biri Alman kökenli biri İsrail ) yanında kendileriyle işbirliği yapanlara imalı alaylı övgüler parlatan Trumph, iyiyi kötü, kötüyü iyi, yanlışı doğru, yobazlığı onur, özgürlüğü manyaklık, yalakalığı sadakat, doğruyu haram, şiddeti dehşeti vahşeti ve zulümü refah payı gören ve gösteren ve Musa’ nın On Emri’ ni ters yüz ederek kendilerin tanrı yetkisiyle donatanların locasında oturtan Algı yönetimli Yeni Dünya Düzeneği ’ nin ( Bop Eşbaşkanlığı gibi de tezgahlarında yan ürünleri olan) Manipülasyon merkez karargahçılarıydı.

    Çünkü hayatı doğuran besleyen büyüten geliştiren bakan gözeten koruyan geliştiren donatan ve sosyal ilişkisi sağlam ortak yarara paylaştırarak devamlılığını sağlayan bütün toplumsal değerleri, alışkanlıkları, birikimleri, kazançları, sorumlulukları ve hassasiyetleri akıl fikir özgürlük ve vicdan iradesinden çıkararak herkesi sefaletiyle sürünen köleliğe uyuşturup her dilediği sapkınlığı işlemeyi kabullendirmeyi ve en nihayetinde kendi secenceksizliğini her çarpıttığı Algı Yönetim icraatıyla ilahlaşmaya sindirip susturma istismarcılığının adı adresi, sosyal MANİPÜLASYON şirketçiliğidir.

    Orta Asya’ dan çıkıp Balkanlar’a doğru giden ve sürüklenen tarihi serüvende Kıpçaklar ve Peçenekler’ in gittikleri yerel alışkanlıklara göre köklü değişim dönüşüm yapmaları uğradıkları asimilasyona bağlıdır. Tıpkı hanedanlığı dönem surasında Tüccar ve gezgin Marko Polo’ nun taaa İtalya’ lardan kalkıp uzunca yıllar orada kaldıktan sonra baharat, kumaş ve makarna ürünü Şipahetti en başta olmak üzere İpek Yolu Ticaretini doruğa ulaştırmaya aracılık ettiği Kubilay Hanlığı, tüm Çin’ e imparatorluk ettiği halde kendisi ve bütün tebaa, zamanla yerel koşullara asimile olmuştur. Hindistanda Babür dersen. Aynısının yaklaşık akıbetke bir diğer benzeridir.

    Bütün batılı kapitalist emperyalist blokunun en vahşi derecede büyük emeklerle binyıllarca kazanılmış bütün insani değerlerden kopup yaratıklaşarak kendi şahsi çıkarına düşkünlüğü kutsayan en acımasız soygun sömürü zulmünü piyasa ilişkisine göre güncelleyen dayalı döşeli sistemi değiştiremeyen yazar çizer siyasetçi sanatçı bilimci akademisyen eğitimci ve sivil toplumcuların tümü, değiştiremedikleri yapının bütün inandıklarından asimile olan dönüşümle kapı kulu, tetikçi suikastçisi veya kiralık aygıtı olarak kıyamet örgütleyip çağıran sistemin savunucusu ve hukuku hakkı iyiliği doğruları olmayan yıkım yapmaların kadrolu elamanı oldu. Sovyetler’ in zaafiyetine kin ve nefret derecesinde çullanıp çökerek azgın sapkın kapitalistlerin dünyasının haklı ve kutsal olduğu fikrini yayan manipülasyonda Orwell’ in kim kalemşörlüğü aynı suikast silahından çıkan tetikçiliğe hizmet etmektedir ne yazıkkı.
    Gelelim Orwell’ in 1984’ üne …:

    Hayvanlar Çifliği’ ndeki gibi sürreal kurguya dayalı fakat gerçek yaşamı tersine çevirerek okuma yapan; okuyucuyu da bu yönde algı yönetmeleriyle uyandırdığı kanaate etkilemeye çalışan yoğun ve maksatlı çabayı odaklanır.
    Sihirbaz bir aynanın içinde her şeyini yitirmiş kaybetmişleri paradan puldan posterden kitaptan mezardan hatta sigara paketlerinden; uykudayken şaşkınken sessizken uyanıkken banyodayken metrodayken yapayalnızken otururken gezerken sevişirken bile herkese her an kafa tasının dibine kovuğuna dahi her şekilde her yerden bakıyor gözetliyor ve denetliyordur bu parti devletinin sahipleri.

    Eskiyi hatırlatan insani değerlerini davranılını alışkanlıklarını ve her şeyini bozmuş terketmiş bir kozmik kıskacın içinde yaşanmaktadır. Her şey cihaza bağlı suni yalam kaydındadır. Eline bulaşan mürekkebi bile sisteme karşı gelmenin suçunu işlemiş olabileceği korkusuyla okumayı yazmayı dahi bırakmıştır proğramlandığı bilgi kirliliğinin çöpünü tüketmeye mecbur herkes.

    Hakikat Bakanlığı’ da düşündüğüne kendinden bile saklayarak amaca uygun kurulu bir robot ilişkisiyle çalışmaktadır Winston. İnsanlar her şeyi yaşarken robotik düzende merkeze bağlı cihazlardan verilen komutlarla yaşarlar. Bu yüzden de kapatılmış bu hücre dolaşımının aksini düşünüp davranmak kesinlikle mümkün değildir. Bilinç altında bulduğu denetim dışında kalmış olan eski boşlukta Şekspiri ve sistem tarafından imha edilen annesini kız kardeşini hatırlayarak, herkesten gizli saklı iç güdüsüne karşı koyamadığı istekle Günlük yazmaya başlar. Fakat yazdığının tümü hiç kimseye ulaşma şansı olmayacağı sebebiyle buharlaşıp boşa gideceği kesindir ve düşünce polisinden başka kimse okuyup anlamaya donanımlı erişkin ve sahip değildir.

    Askında dikta otoriterliğini dayatan bütün yönetimlerin ortak bileşenlerini yazdığı halde, sadece Stalin Sovyet Rusyası’ nı yerden yere çalan; çaktırmadan da İngiliz’ liği kutsayan; doğu batı soğuk savaşları sırasında da batı blokuna anarşist militanlığı derecesinde hayli tarafgillik katkısı sunan bir maksadı vardır 1984’ ün. Kasıtlı odaklı ve tek taraflılı bu kitabı o zamanların Stalinist sovyet idaresi tarafından kendilerini hedefe koyduğu gerekçesiyle yasak getirilmiş.

    Bireysel özgürlüğü olmadığı için kollektif blokçu ve yaşlara cinslere gruplara katagorize olmuş ve yüzünde aska mutsuzluk memnuniyetsizlik çağrıştıran mimiklere hayat hakkı tanımayan topluca paket halindedir yaşamın seyri. En acı veren korku dert hastalık kaza bela ihmal kaygı şikayet baskı endişe yahut yaşanmışlıklarda bile gülümsemek; aksi halde bedeli cezai işlem yaptırımıyla ödenmeye mecburi ve zorunludur. Hiç kimsenin en sıradanı dertleşmek için veya kendi normalini hatırlamak için başvuracağı hiç kimsesi yoktur. Çünkü formatlanmışların aksine en ufak bir duygu sızıntısını bile hemen anında izleyişinden kaçışı olmayan cihazlarla algılanıp fark edilmektedir. Ayrıca herkes birbirinin aykırı hareketine örgütlü ispiyoncusudur.

    Londra’ yı bombalayan Almanlar olduğu halde ve Atom bombasının atıldığı ülke Japonya iken hepsini bombalanma sırasında ingiltere olarak ölüm korkusuyla metrolara doluşötuklarını ve gemisi batan Titanik’ ten sahneler anlatarak annesini nasıl kaybettiğinin suçunu histerik bir harmanlamayla Sovyetlere çıkarır.

    Düşünmemek ve için, için için çöküp çürüyen kof ve kısır döngüde duyulmayan tüm acılarını bastırmaya alkolizm bataklığında boğuluyor, - göz yaşlarından dahi alkol aktığı - durmadan ( Aşırı Votka tüketen Ruslar’ dan dem vurarak) Cin içiyordu herkes .

    Geçmişe dair bütün dil tarih kültür alışkanlık inanç yaşam tarzı ve toplumsal yapıya dair bütün belek birikim ve hafıza kaydını silerek kendini dayatmaktadır sistem.

    İletişim bakanlığında merkezi basın yayınla ilgili ( pravda) Times’ te çıkan haberleri ve geriye dönük sistemin yanlışlarını güncelin ihtiyacına uygun manipüle işlemiyle ve eski tüm bilinenleri özel yakıp yoketme ünitelerine sevk etmeklen sorumlu ve görevlidir Smith Winston.
    Lazım olduğunda kenara konulan hayata baş vurup kullanmak ve başka zamanda dayatılan dışında her şeyi unutmak en temel slogandır. Mantığa karşı mantığı silah olarak kullanmak, veya ahlakı savunurken en bilinen ahlaksızlık yapıp etmek, yanlışı doğruyla büküp çarpıtarak kendi maksadına düzeltmek , ( tipik günümüz dünya toplum ilişkileri ve insan tiplemeleri gibi) sadece mecburen gerektiğinde insanlığa başvurmak ve hatta bilinçli bir şekilde bilinçsizliği aşılamak gibidir bu çarpık sapkın slogan. Çünkü yeniyi aşılayıp afyonlamak için geçmişe dair ne varsa bellekten akıldan bilinçten ve akışkanlıklardan kazınarak kasıtlı algılarla güdülebilirliğin kasıtlı empozesi işlenip donatılması, bütün zorba ve despot yönetimlerin ortak eğilimidir.

    Ardında hiç bir belge kayıt tanık veya şahit bırakmayarak topluma önceden beyan edilip tutturulamayan hedeflerin veya vadedilmişlerin yerine getirilmeyenlerinin bozuk eksik hatalı olanlarını kayıttan silip, üzerinde oynanarak tamamen imha ettiğinin yerine sanki her vaadedilenin fazlasıyla karşılanmış gibiye ne nasıl ve ne ölçüde gerektiği kadarının yapay ( gazete dergi film kaset bant televizyon grafik fotoğraf radyo kitap afiş… toplumla iletişim kurulan her kültürel bağda ve iletişim alanında) dokunuşlarla düzeltilmiş olanları hatasız kusursuz olarak güncellemeye yerleştirilen hile bazlı çalışma sistemidir Winston’ un mesai günlüğü. Oysa üstünde oynanarak gerçeği değiştirilen ( her şeyde olduğu gibi) hayatta, sözde astronomik miktarda ayakkabı üretildiği arşivlere geçiyor, fakat ne hikmettir ki herkes ayakkabısızlıktan dolayı çıplak ayakla gezip dolaşıyordu. Sisteme uymama gerekçesiyle buharlaştırılarak ortadan kaldırılan insanlar da sanki hiç yaşamamışlar gibi kayıttan silinerek bu imha dolaşımının bir uygulamasıydı.Her bina ve daire katlarında görevlendirilmiş uzmanlarıyla toplumla iletişim adına ne varsa sahtesiyle çarpıtıp manipüle etmek için özel birim ve elit ekiplerden kuruluydu. Ses taklit edenler, yazma orduları, kopyalayıcılarıyla, herkes hiç kimse olarak işbaşı ve paydos bitimi yapıyordu.

    Sürreal kurgulama türü sanatçıdından veya şair- yazarından geniş hayal örgü yeteneğinin derinliğini gerektirirken , diğer taraftan da ilgili kişiye dilediği gerçek veya hayal var yada yok geçmiş ile gelecek alanlarına sarkma görünme veya kaybolma imkan rahatlığı verir. 1984’ te Orwell kendi adına ördüğü bu genişliği dilediği gibi ( sanalla gerçeğe veya geçmişle geleceğe gidip gelen romanı istediği gibi getire götüre ) evire çevire kullanmaktadır.
    Öyle görünüyor sosyal siyasal felsefi ve kültüre bağlamıyla burayı tamamlamaya daha bir kaç başlıkla devam edecektir bu yazı silsilesi.

    Seyfi Karaca…. Nisan/25

  • tımarhane duvarı

    10.04.2025 - 13:38


    KİTAPTAN KİTABA 7
    ..
    FAKİR kavramı, ruhlar aleminin Nirvana, Hari Krişna, Şiva gibi alt başlıklar mertebesiyle tüm zorluk güçlükler sınavından katlanarak tanrısal erişilmezliğin katına çıkmaya insanı dünyadan soyutlaştıran; ve insanca yaşamanın her şeyini terkederek sefilliği her yerinden dökülen sınırsız sonsuz SABRIN kulu kölesi yapan; bununla da hiç karşı duruşlu direnme ve itirazı olmadığı gibi kendine kutsallık atfederek yıkıcı sefaletini mutluluk paydası sayan bilen inanan yaşayan ve övünen Brahmanizm’ inden gelen ve tüm DOĞU kültürlerini ve tasavvufi mistik anlayışını derinden etkileyen( fakir terimi Türkçeye ordan gelmektedir) toplumsal hiyerarşinin urumsal ve dinsel kimlik karakteridir. Buna göre ne kadar acı çeker, en dibi ölümden başka yer olmayan sefaletin kuyusuna düşersen o denli ilahi çaplı profilde ( sefaletini şartlandıran kabuğa karşı çıkmayı tanrısına karşı çıkmak günahkarlığı olağandan bilinerek) mükafat takdir ve rağbet görürsün. Oysa her toplumda sonu gelmeyen acılara zulümlere baskılara korkulara tehditlere ve sefilliklere katlanmak; yapanı güden insanını tanrılaştıran ve her türlü istismara davetiye çıkaran akıl fikir vicdan tanımaz mahluklaşma kıyamet külliyatıdır.

    Bu yüzden haktan yemeden içmeden hayattan insanlıktan tümüyle kesilmiş, beti benzi kül Hint fakirleri vazgeçtikleri her şeyi soylu sınıfın akıl almaz vicdan götürmez ihtişamlı ve gösterişli imtiyazlarına terkederken; iskeleti dışarı çıkmış sefaletinin fotoğrafını çeken turistlere poz verip dilencilik payıyla ölümün gırtlaktaki nafakasını yutkunurlar. Üç aşağı beş fakirliğin amentüsü ordan gelen ve onlardan etkilenen bütün Doğu toplumlarında insanca yaşamayı kendine hak görmeyen tepkisiz duyarsız kabulün sonsuz sınırsız sabır esaretine sindirilmişliklerde durum vaziyet böyledir. Ve yine bu yüzdendir ki Gandi’ nin “ Mustafa Kemal Atatürk İngilizleri savaşla yeninceye kadar biz onları asla yenilmez tanrı biliyorduk” demesi yok yerden tesadüfi icat değildir.

    Paraya çevrilebilir değer kıymetten değildi hak hukuk adalet vicdan akıl fikir bellek bilgi zihin duyarlılık cesaret özgürlük dil kültür sanat ve donatımlı kişilikli karakterli insanlık zenginliği. Hiç bir ikramiye kuponundan asla kendiliğinden çıkmayacak olan hayati ve yaşamsal bedelin iyilik sağlık huzur istikrar ulaşım iletişim güven ve mutluluğuna ilişkin her türlü sancılarını erişimlerini dolaşımlarını çabalarını kaygılarını düşüncelerini sorumluluklarını ve zorluklarını sahici kişilik ve karakterde kendi gerçekliğiyle kazandırmadıkça hiç bir çaba, güdülen niyetin ödünç soyut suni yapmacık müdahalelerle istikrarlı ve kalıcı gelişim ve zenginleşmelerini sağlamayacaktır.

    Özgür aklı fikri etkinliği katılımı seçeneği İradesi kültürü sanatı içeriği farkı olmayanların hayatı, çağımızın herkesi içine hapsettiği yönlendirdiği yönettiği her hangi tüketim maddesiyle eşit gördüğü değiştirdiği alıştırdığı dönüştürdüğü asimile ettiği yalnızlaştırdığı buyurduğu ve her şartlandırdığına sonu gelmez bağımlılıklarla sürekli ihtiyaç artırımından öldürerek yaşattığı kişiliksizlik formatladığı aidiyetsizlik kışkırttığı vade biçtiği borç bataklığı fiyatlandırdığı hiçe saydığı ve algıda duyguda düşüncede bütün davranış bozukluklarını dayattığı kontrol ettiği BİRİ BİZİ GÖZETLiYOR toplumsuzluğunun ara mesafeli metalik kapsülleri içinde ruhsuzlaşma dürtüsüne bağımlı betonarmelere sığmayan kalabalıklaşmalar deposu ve modern köleliğin iç güdüleriyle yaşayan dönüm dolaşım çarkıdır.

    Ne yazık ki geri dönüşü olmayan özel programlı toplum mühendislikleriyle sürüklendiği yıkım ve erozyonlara çoktan alıştı kanıksadı savruldu ve kabullendi bu herkesi kendi payınca kıyamet etme enkazını insanlık.

    Kitabın ikinci bölümü ve romanın üst başlığına ismini veren Efendi ile Uşağı’nda ise, istikrarlı hiç bir işte dikiş tutturamayan ve bütün ömrü yoksulluğunu hayatının vazgeçilmezi bilerek her kovulduğu kapıdan sonrasında terkettiğinin aynısını sefil sürünerek yaşamaya hayatta hiç bir şeyin sahibi olmayan ; fakat bütün insancıl duyarlılığını gücünü enerjisini saygısını sevgisini çalışkanlığını ve tanrıya olan kulluk bağlılığını efendisine itaat etmekle birebir özdeşmiş; hiç bir şartta da bundan vazgeçmeyen; gereğini yerine getirdikçe de kendini günahsız, mutlu, memnun ve hatta zengin sayan uşak Nikita’ ya karşın, yetinme doyma ve kanaat ilişkilerini ve sınırını sahip olduğu ve olmak için de ölümü dahi göze aldığı hayatta hiç bir başkaya ilim irfan inanç görgü kural ahlak saygınlık değer avuntu kişilik kıvanç onur bedel tanımadığı ve en büyük mutluluk ideali her şartta her ne yolla olursa olsun Mirinov’ ların milyonerlik mülk ve servetine denk zenginliğin sahipliliğine ulaşıp yetişmek olduğu gözüddönmüşlüğün ardında sürüklenip giderken; kar kış kıyamet bir günde yanına aldığı sadık uşağıyla( Nikita) birlikte tipiye borana ve zifir geceye saplanıp kalırlar. İlle pazarlığına yetişmek ve yeni araziler satın alma hırsının kapılmışlığından bir türlü ölümle pençeleşmeler içinde titreyen yarınki sabahı bulamazken, ayaza buza kesik sonsuzlukta ölümün artık iyiden iyiye kendini çağırdığı yerin her yerden daha muhteşem bir yer olduğunun soğuklarına sarılarak, hayatını ve insanlığını hiçe saydığı Nikita’ nın sağ kalıp kurtulmasını hayatta yaptığı ve yapacağı en büyük kazanım olarak görüp, gövdesindeki bütün örtüleri kendi ölümü pahasına onun üstüne kapatan; uğruna yanılıp yenildiği dünyanın tanrıya dönüşün haz ve mutluluğuyla sonlanan her şeyinden vaz geçmiş toprak derebeyi Vasily’in yol öyküsü yazılıdır. Böylece de Kitap, iki zıt karakterde kendi sınıfsal özelliklerine aykırılığın bitişe yakın yerinde ölümün ve yenilmişliğin çağrıştırdığı kargaşanın girdabında sürüklenirken kabuk ve karakter değiştiren; fakat kültürel ekonomik ve somut gerçeklikte hiç bir şey değiştirmeyen ve insanlık tarihinin çağlar boyunca güncelliğini yitirmeyenler arasında sıkışıp kalmışları deşip didikleyerek sebepleriyle sonucunu zaman aşımına bırakmaksızın okuyucunun aktif katılımına bırakan en temel sosyolojik olguyu ele almakta.

    -“ Bana dinden bahsetme, yaşadığınla tanrıyı göster bana” bakış açısına bitişik olarak” Eğer acı hissediyorsan canlısındır, başkasının acısını hissediyorsan insansın” gözlem ve sorgulama çıkarımıyla tanrı insan doğa dünya ve toplum kavramlarını irdeleyip toplamını ilahi bir gücün irade yetkisine yazıp yorandır Tolstoy.

    Bu yönüyle de ana fikrinde ötekilerde olduğu gibi bu romanda da Tolstoy’ un bütün diğer yazdıklarında olduğu gibi nihai sonu, sosyal yahut bireysel her karanlık kargaşa sefalet açmaz çıkmazında tanrıyı işaret eden çıkışın ısrarla gösterildiği sanatsal yazını ve edebiyat işçiliği vardır .

    Kendine özgün donanım birikim gayret çaba emek ve dinamiğiyle sağlanan her gelişme, insanı ve toplumları aciz ezik mahrum muhtaç geri kalmışlıklardan ve cehalet bataklığından kurtarır. Başkasının sağladığı ödünç kiralık yahut zoraki dayanak ve desteğiyle yaşamsal ihtiyaçlarını kendinden kaynaklı akıl fikir bilim irade sorumluluk araştırma ve gelişmeye dayalı kaygısı gayreti üretimi ve paylaşımı olmaksızın tedarik etmeye alışmış bağımlılıklarsa, yerli ve yabancı sömürenin yağma yıkım işgal uydusu ve daimi sömürgesi olur. Bu güne kadar dünya çapında çıkan bütün savaşlar ve işgallerin ana temelinde siyasete yön ve şekil veren ekonomik sebeplerin olduğu; kültürel hegemonyanın da buna besinn kaynaklığı yaptığı sömürmeye uygun sürekli YENİ PAZAR ARAMA işine en son Yeni Dünya Düzeni markasıyla hiç bir ULUS DEVLET gümrük sınırı tanımayan ve yerel iç dinamiklere hiç bir hayat şansı vermeyen Vahşi Kapitalizm veya bir başka deyişle Neo Liberal küreselcilik çapulculuğu inşa edildi.Bugünlerde ise serbest neo liberal piyasacılığın yayılmacı ilkesiyle en temelden çelişen Amerikan Ulus Devleti’ ni kendi sömürdüğü tüm dünyaya karşı vergilerle herkesin pazarı olmaktan koruyucu olacağını idda ettiği ( bizzat kendilerinin ana bayiciliğini yaptıkları serbest piyasacılığa kısıtlayıcı müdahalelerle) Ticaret Savaşları’ nı devreye koymakla, dünyanın kötüye gidilini daha da kötüleştirecek ve her pazar kızışması sonrasında olduğu gibi militer savaşlara her an evrilecek sapkınlığın fitilini ateşledi kapitalizmin ( kendileeini koyduğu Serbest Rekabetçi Pazar Piyasacılığını tek kutuplu küreselcilik diktasına tapınaklaştıran, kutsayan ve bize de Oniki Eylül operasyonuyla sınırsız gümrüksüzleşmeyi ve denetimsiz sömürüyü yerli işbirlikçilerinin öve öve bitiremediği her türlü işgalciliğin yol geçen hanı kılan karakteristik manifestoya darbe girişiminde bulunarak) genel müdürü Trump.Onun; yani neo liberal sömürgeci- yayılmacı emperyalciliğinin hiç bir ahlak kural kanun ilke onur saygınlık vicdan hak hukuk sınır ve hudut tanımayan azgın sapkın vahşilikteki sömürü makinasının dayandığı yer, kendi dinamiğiyle bilimsel temelde kalkınıp özgürleşmeye ihanet etmiş cehaletin gericiliğin yobazlığın etnik siyasi ve mezhepsel çatışmaların karamsarlık kayıtsızlık suçluluk değersizlik hiçlik ve yitiklik duygusu aşılanarak adanmış kalabalıklarına itaatli uyumun ödüllendirilip kutsandığı ve toplumsal değerlerini her türlü yağma yıkım süreçleriyle işlevsiz ve iceriksizliğe ters yüz edildiği; iktidarı muhalefeti birlikte aynı ihanet işbirlikçiliğine tekelleştiren ve her buyurduğunu hiç bir karşı duruşlu özgür irade sahibi itiraz yahut direnme tepkisiyle karşılaşmaksızın idare etmeye yaslanan garantili güvencedir.

    Bu yönüyle de bu romanda da Tolstoy’ un bütün diğer yazdıklarında olduğu gibi ana fikrinin nihai sonu, sosyal yahut bireysel her karanlık kargaşa sefalet açmaz çıkmazında tanrıyı işaret eden çıkışın ısrarla gösterildiği sanatsal yazını ve edebiyat işçiliği vardır .
    Kendine özgün donanım birikim gayret çaba emek ve dinamiğiyle sağlanan her gelişme, insanı ve toplumları aciz ezik mahrum muhtaç geri kalmışlıklardan ve cehalet bataklığından kurtarır. Başkasının sağladığı ödünç kiralık yahut zoraki dayanak ve desteğiyle yaşamsal ihtiyaçlarını kendinden kaynaklı akıl fikir bilim irade sorumluluk araştırma ve gelişmeye dayalı kaygısı gayreti üretimi ve paylaşımı olmaksızın tedarik etmeye alışmış bağımlılıklarsa, yerli ve yabancı sömürenin yağma yıkım işgal uydusu ve daimi sömürgesi olur. Bu güne kadar dünya çapında çıkan bütün savaşlar ve işgallerin ana temelinde siyasete yön ve şekil veren ekonomik sebeplerin olduğu; kültürel hegemonyanın da buna besinn kaynaklığı yaptığı sömürmeye uygun sürekli YENİ PAZAR ARAMA işine en son Yeni Dünya Düzeni markasıyla hiç bir ULUS DEVLET gümrük sınırı tanımayan ve yerel iç dinamiklere hiç bir hayat şansı vermeyen Vahşi Kapitalizm veya bir başka deyişle Neo Liberal küreselcilik çapulculuğu inşa edildi.Bugünlerde ise serbest neo liberal piyasacılığın yayılmacı ilkesiyle en temelden çelişen Amerikan Ulus Devleti’ ni kendi sömürdüğü tüm dünyaya karşı vergilerle herkesin pazarı olmaktan koruyucu olacağını idda ettiği ( bizzat kendilerinin ana bayiciliğini yaptıkları serbest piyasacılığa kısıtlayıcı müdahalelerle) Ticaret Savaşları’ nı devreye koymakla, dünyanın kötüye gidilini daha da kötüleştirecek ve her pazar kızışması sonrasında olduğu gibi militer savaşlara her an evrilecek sapkınlığın fitilini ateşledi kapitalizmin ( kendileeini koyduğu Serbest Rekabetçi Pazar Piyasacılığını tek kutuplu küreselcilik diktasına tapınaklaştıran, kutsayan ve bize de Oniki Eylül operasyonuyla sınırsız gümrüksüzleşmeyi ve denetimsiz sömürüyü yerli işbirlikçilerinin öve öve bitiremediği her türlü işgalciliğin yol geçen hanı kılan karakteristik manifestoya darbe girişiminde bulunarak) genel müdürü Trump. Onun; yani neo liberal sömürgeci- yayılmacı emperyalciliğinin hiç bir ahlak kural kanun ilke onur saygınlık vicdan hak hukuk sınır ve hudut tanımayan azgın sapkın vahşilikteki sömürü makinasının dayandığı yer, kendi dinamiğiyle bilimsel temelde kalkınıp özgürleşmeye ihanet etmiş cehaletin gericiliğin yobazlığın etnik siyasi ve mezhepsel çatışmaların karamsarlık kayıtsızlık suçluluk değersizlik hiçlik ve yitiklik duygusu aşılanarak adanmış kalabalıklarına itaatli uyumun ödüllendirilip kutsandığı ve toplumsal değerlerini her türlü yağma yıkım süreçleriyle işlevsiz ve iceriksizliğe ters yüz edildiği; iktidarı muhalefeti birlikte aynı ihanet işbirlikçiliğine tekelleştiren ve her buyurduğunu hiç bir karşı duruşlu özgür irade sahibi itiraz yahut direnme tepkisiyle karşılaşmaksızın idare etmeye yaslanan garantili güvencedir.
    Bozmamak adına dünyanın işleyişini kainatın saatini yaşamın vakti gelince doğan ölen kuş ağaç hayvan insan ve iklim yaşayışının tarzını türünü doğasını çeşidini yollarını işleyişini ve göçlerini…

    Yani düşünmek sorgulamak sormak irdelemek yakın bakmak kökten damardan ve topraktan incelemek gerekir sebepten sonucu getiren yalanı yıkımı yanlışı, yoksa en sonuncu gidenle bitip tükenesiye bir olgu değildir, insanın doğuştan iyiye olduğundan çok kötüye meyilli kaypak değişken meraklı olmasından kaynaklı yalancı talancı hırsız yolsuz tecavüzcü despot ve zorba haramilerin kendinden karakterliliği bütün yapısal bozukluklarıyla her seferinde daha bin beterinden murdarlaşan mutasyona uğrayarak çoğalması üremesi ve döllenmesi.

    Çünkü her öksüzlük yetersizlik gelişmemişlik eğitimsizlik donanımsızlık doyumsuzluk açlık eziklik eksiklik yokluk muhtaçlık ve çaresizlik duygusuyla beslenip büyüyenler kendilerinde saygın onurlu güvenli istikrarlı hayatlar kurmak üretmek büyütmek ve donatmak yerine sürekli başkalarına acındıracakları boşluklar ararlar. Bu bağımlılık onlara her türlü kişilik ve karakter bozukluğunun üstün ve baskın gelen herkesi tanrılaştırmayı ve cesareti, liyakati, sorumluluk bilinci, hayat bilgisi, irade özgürlüğü,sorgulama becerisi, akıl fikir yürütmesi kendi dinamiği ve dirayeti olmayan başkalaşmayı dayatmaların yoz kültürünü, bağımlılık alışkanlıklarını,aşağılık duygusunu, özgüvensizlik yoksunluğunu ve kendine yabancılaş değişim dönüşümlerini aşılar.

    Sonuçta hayati canlılığı, coşkusu, azmi, öz kaynağı, değeri, denge karlılığı ve yaşamsal veremlililiği kendinden olmayan bütün gayret ve çabalar iyileştirme niyetiyle de olsa boşa giden zahmetin kendini tüketip bitirmesinden başka hiç bir işe yaramayacaktır. Tarım toprak sanayi ilim bilim teknoloji de bu böyle olduğu gibi, sağlıktan güvenliğe değişim dönüşümleri çağdaşlığını kuramayan kendi veremliliğiyle ve kaynaklarıyla bütün toplumsal ilişkilerde de bu böyledir.

    Değilse eğer, hacizlere iğreti her kurak çöl ve muhtaçlık, kendi sınırı ötesini geçmeyen istismar endüstrisinin ham hayalinden ibarettir. Ekonomik kültürel siyasi ve sosyal hayatı iyileşme yönünde hiç bir kendi etkisi katkısı verimliliği ve karşılığı olmaksızın refah payı yükseklere değiştirilip dönüştürüleceğine dair sahtelik sarmalları döngüsünde, hamaset kuruntularıyla talan tarumara terk edilerek derin yoksulluğu ve sefaleti kalıcılığa mahkum, tohum toprak ve toplum secere sicilinin asla gerçek anlamda değerini bulmuş hükmü ve yürürlüğü yoktur .

    Seyfi Karaca… Nisan/25

  • tımarhane duvarı

    21.03.2025 - 15:36

    …..
    KRİSTAL FANUS

    Her firavunun musası..?
    Olmaz mı, bilmeyen piramitlere baksın, kızıl denize sorsun
    Hetlerin akıbetine, sezarın sonuna, mussolinin esamesine, Nero’nun tabutuna, nemrutun ateşine külüne baksın
    Di gene işte yine dünden bugüne, kıssadan hisseye neo liberalde böyle
    Direncini yitirmiş
    Gün be gün yaşam kavgasından azalıp kendini bitirip tüketmeye terketişlerin azap sancısıyla
    Her günün telaşından yenilerek çıkan
    Ne boş
    Ne dolu
    Ne dün
    Ne yarın
    Ne burda
    Ne herhangi hiç…
    Kırık çember içinde yüzü yere düşmüş, enkaz kalıntısı huzursuzluğu sürüklemeye kendi şahsi başının belası
    Yapıştığının yakasını bırakmayan
    Makas değiştirsin derdinde sanki bindiği yaşam hattının dünya ekseni üzerinde fink atıp gonk çalan sirenden
    Huy kapıp, hüner belleyip,
    Hiç kimseye rastlamaksızın hatırasız albümsüz anısız topraksız solup giden çiçekler gibi
    Eksik ve yetersizliğinin farkına vardıkça her şeyi aynı seviyeden tiksintiyle görüp bakan insan kadar aciz ve perişan
    Bir tökezime
    Bir oyalanış
    Bir kısır döngü
    Bir bile bile aldanış
    Bir zehir yeşili afakan
    Ve bir içten içe yıkım ve usulca haraba kaçış pantomimi
    Azap hücresi içinde ölü müye sağ mıya çarpıp bölüp artırıp çıkararak
    Çıkışın ucunda kaybolmak için yol bakıp fırsat arayan tarifeli tertipli inzivanın çöplüğünde helak olup
    Dünyasına kaçak ve dikey,
    Takvimine künyesine yitik ve hariç
    Kristal fanusta cam sızısıyla sancıyan yerinden azap deşiyor, gazap kurcalıyor,
    Ağaçsız ırmaksız toprağın öldüğü kuş uçmaz kervan geçmeze beton kuleler yapıp dikiyor
    Musadan azdıkça firavuna sapıtıyor
    Ötesinden berisinden kendi kendine galu bela insan

    Seyfi Karaca….. Mart/25

  • tımarhane duvarı

    05.02.2025 - 17:36


    KİTAPTAN KİTABA 3

    Özetle…: Barınması yer yurt tutması ve yol alması güç Emanet güzergahlarda ödünç yollarda idarelik odalarda ve evlerde hayata tutunabilmenin güç belalarıyla zahmetten tasadan endişeden ve bilhassa sonsuz sınırsız ve sonu gelmeyen kontrolsüz istek heves arzu hayal dilek merak bağlamında kendi kendine üstün baskın gelme dürtülerini kışkırtıp kamçılayarak hırs gayret ve çabalarla zar zor…
    İnsanlar genelde bulmak istediklerini merak edip arar sorarlar ve çoğu zaman arayıp sorarlarken hiç ummadıkları yaşamın sihirli hikmetinde olan sırlı gizli saklı bilinmezleri keşfederler.

    Barınması yer yurt tutması ve yol alması güç kimi emanet güzergahlarda kimi sarpa yollarda kimi ödünç akıl fikir teselli tembih ve öğünlerde idarelik odalarda, geçici mevsimlerde, akıp giden aylar yıllar senelercesinde ve dünyasını oyalanıp avunulan meşakkatlerde sokaklarda eşyalarda evlerde yoksulda varsılda yoğun kalabalıkta ıssızda yalnızda hayal meyal ömür sürüncemeninde zar zor….ama bugüne kadar olup bitenler ve doğup ölenler, hep sayesinde beslenip barınarak daim devamlılığını akılla fikirle ilgiyle emekle bilgiyle sevgiyle bilinçle kararlılıkla liyakatle ve sorumlulukla yükünü taşıdıkları yaşamı sevk ve idare etmeye topraktan aldığını bozup berbat etmeden yeniden toprağa ekip biçerek, sevincin huzurun muttun duygunun düşüncenin kanaatin ilkenin kuralın aidiyetin dirayetin iradesi ve kıvancıyla süregelen onur itibar ve kıvancın ürünüydü insan ve hayat.

    Fakat bugün toprağın damarına karışmadık hiç bir zehir zıkkımı zerrece zarar ziyan etmeyerek toprağın kimyasında topraktan başka her türlü ölüm zulüm kimyasallarının kök salıp canına okuduğu gibi, topraktan olup biten ve ölüsünü toprağa teslim eden insanın da içinde yüzünde dışında sayesinde ruhunda hayalinde ve hayat sürüncemeninde ve bütün yaşam dolaşımında ( benim işim görülsün de başkası sürünsün ölsün düz mantıklı mahluklaşmalarla menfaat ayrıcalık ve çıkar önceliğini kutsayarak sırf mülkten maldan paradan gösterişten servetten konuşan, sanata edebiyata vicdana saygınlığa ve ortak yaşam değerlerine hiç bir merakı ve meramı kalmamış olanlarıyla) toprağa ödeşmişliğin gereği insandan başka her şekil kimyasal, mutsuzluk, cinnet, cinayet, hastalık, hormon, alışkanlık, kibir, fitne, bağımlılık, sapkınlık, doyumsuzluk, şiddet, yetersizlik, hukuksuzluk, bencillik, algılama, hırlama, küçümseme, dışlama, zorbalık, saldırganlık, tahammülsüzlük, zalimlik vardır ve mevcuttur.
    Artık tüm bağışıklık direnç idrak irade etki ve yetkilerini yöneten ve yönlendiren piyasa dayatmalarına teslim etmiş kullanışlı eşyadan farsız, hastalık hamamlı , tüketim deneği, ayrışma ve çatışmalar kulu kölesi ve ecza deposudur, global soygun vurgun talan sömürü acımasızlığının kıskaç tabutunda doğup ölen insanın içinde dışında insandan başka her türlü felaket mevcutlu güncel ve aktüel fabrikasyon NUMUNE.

    Hem zaten Katalonya’ ya Selam yazmalarında idealleri roman süresince tanıklık ettiği hizip çatışmalarının bütün ayrıntılarıyla( eski polisiye meslek alışkanlığıyla ) özel görevlendirilmişlik (çünkü o sıralar Almanya ile İkinci Dünya Savaşı hazırlığında olurken her türlü karşıt ittifaklaşmayı yerinde kırmak için ve özel vizesi ve bilgisi dışında Orwell’ in İspanya’ ya sorunsuz sıkıntısız gidiş dönüşü asla mümkün olmayan ingiltere tarafından ) raportörü gibi her günü ve olayları kayıt altına aldığı İspanya İç Savaşı günlüğünün hemen ertesi sonrasında idealleri uğruna savaşmanın anlamsızlığına dair bütün hayal ve düş kırıklığını cebine koyarak İngiltere’ ye geri döndükten sonra, topyekün Kapitalist Patronluğun tam da tüm beklentilerini harfiyen karşılayan ve neredeyse soygun sömürücülerin ortak Lawrence figürü olarak Sovyet Stalinist’ liğin zaafiyetleri üzerine kurgulu Hayvanlar Çifliği’ ni yazıp kapış kapış tüketilen Global piyasaya sürdü , Georg Orwell markalı edebiyatı insansızlaştıran ve insanı her şeyden mahrum ilgisiz kayıtsız muhtaç mecbur ve murdar her buyrulan dayatmaları tüketmeye tutsak insan tipini yaratma ( Dosteyevski’ lerin sosyal çelişki tıkanıklık ve çatışmaları en somut yaklaşımlarla şablonsuz gözlemleyip dertlendiği toplumcu ve insancıllığının tam tersine) kopukluğuna izole eden JAMES JOYCE gibilerin resmiyet kazandığı devamlılığını işaret eden sürsaltanat.

    Hayvanlar Çitliği’yle aynı yıllarda kurgulanarak rafa dizilip tezgaha konan Kürk Mantolu Madonna’ da Sabahattin Ali, iyi niyetin nasıl kendine karşı ihtiyat ahlak vicdan had hudut tanımayan iş yeri Hamdi bey müdürlü amir memur takımı, evdeki Cihat, Vedat, Nurten, Nurettin, Ferhunde, Necla, Mihriye hanım diye giden baldız bacanak kayın biraderler akraba hısım evcek efradı, kendi öz çocukları ve hatta herkesi memnun etme işçiliğinde hiç hata kusur işlememek adına kendisiyle birlikte ölüp üzlen karısı tarafından da ister istemez kötüye kullanma çullanışını bütün sağlıklı ve saygınlık ilişkileri kopmuş sönmüş monoton anlamsız amaçsız ve arada kalan ilişkisiz iletişimsiz bütün boşlukları soğuk mesafelerin doldurup kapattığı sessiz suskun sinik sönük hımbıl ve pısırıklığın kabuğuna çekilmişliğinde artık kanıksadığı ezilmişliğe karşı hiç bir hamle atak direnç tepki itiraz gayret ve cabalarda bulunmayarak sineye çeke çeke horlanan hiçe sayılan dışlanan çıkar dünyası çağının aykırısı ve hatta hasta günlerinde dahi ( birbiriyle hiç bir ilgisi bağı ve saygısı olmayan yabancılaşmış kilitli kısıt döngüde ötekilere ters düşmesin, ayıp olmasın, kaba durmasın, günah kaçmasın adına her yükün altına girmesi sanki zorunlu mecburiyetmiş gibi görünen ) adamdan ve insandan sayılmayarak kendinden daima herkes için hiç yadırganmadan aşırı fedakarlık beklenen alışılmış kanıksanmış ezici aşağılayıcı ve acımasız rutin taşıyıcısı Raif Efendisi,nin bu boğulmuş bunalmış tüm yaşam kanalları ve itibar yolları tıkanmışlık tutsaklığındaki ( sayfa 35 ‘ ler ve sonrasında yoğun olarak anlatıldığı) hiç kimse tarafından anlaşılmayanlarıyla horlanmışlığını haklı görüp kabullenen kayıt dışılığı gündelik yaşam sermayesi edinmiş ( Anlaşılmadığı için önemsenmeyen yalnızlığı küçümsenmeyi ve dışlanmayı hoş görüyle içselleştirdiği kendine özel seçkinlik olarak benimseyen ) tek hücreli izolasyondan kaçışın çıkış yolu, sürekli güvenlik sığınağı, kaytarma bahanesi, nefes alma huzuru , tutunabilme kaynağı ve avuntu sevinci vesilesine, derme çatma memur masasındaki çekmecede saklı eskilerden -yaşanmış toplamından- kalan Kürk Mantolu Maria Puder hatıralıklarıdır.
    Bütün ihtimallere dahil ve dayalı Memur Günlüğü’ nün harcayıp tükettikleri arasından seçilip ayıklanan özetle, her bir muammalı metânetli işin hikmeti aslı esası sırrı gizemi, mesai sahibiyle ihtiyarlamış çekmecedeki , singer marka burgulu bıçağın yanındaki eskş püskü defterde yazılı ve saklıdır çünkü …

    Ve bundan sonrası tıpkı köpek Azorka’ yı reddettiği kızı yerine koyarak bir daha ölünceye kadar yakınından ve yanından ayırmadığının peşinden gittiği ve köpeğin öldüğü aynı gün içinde sefil sürgün soğuklar arasında ölen ihtiyar adamın sürükleyici hikayesini kovalayan Dostoyevski ‘ nin Ezilenler’ nin ( ölen ihtiyarlar ardında kalanlardan) benzelen hissi kurgusu ve sezgisi hakimdir Kürk Mantolu Madonna’ sında, öykü sahibinin öldüğü yerden sürüklenip sökülenleri defterden söküp romanlaştıran anlatımıyla Sabahattin Ali’ nin.

    Kendi evinde ve hayatında asalaklığa çökmüş çöreklenmiş hiç kimseye saygısızlık kabalık etmemeye ve hiç kimseyi üzüp incitmeden her istediğini yerine getirmeye kendini alıştırarak feda etmiş adamış kul köleliğin Raif Efendisi, içselleştirdiği tek düze sıradanlıktan sürekli sırrı kendinde saklı teselliye tutunarak avunmakta tüm yaşama sevincini saklayan; bir zamanlar Almanya serüvenli özgeçmişiyle Sabahattin Ali’ nin hantal bürokrasi çarkından ve kimi memur yıllıklarından gözlemlediklerini yazdıklarının içine katan kendisinden koparılmış alıntılar toplamı gibidir Kürk Mantolu Madonna. Ordaki sırlı çekmeceden dışarı çıkarak Almanya’ larda geçen yıllar sırasında doğurduktan sonra ölen Ressam Puder’ den olan Raşf efendi’ nin saklı gizli bilinmez sırrı ve kızı, sürükleyen hikayedeki saklı tıpkı Dosteyevski’ nin Ezilenler’ indeki sefil sürünmeler sırasında ölen annesinden geriye kalan Nelly’ nin bilinmeyen babası olsn Prens uyarlaması gibidir.

    Dostoyevski’ nin Yeraltından Notlar’ ı roman tarz ve türünden ziyade her kelimesini edebi değirmenlerde titizlikle öğütüp eleyip işleyen ve dokuyan cümlelerin kıvrak zeka gücüne dayalı akıl fikir felsefe ve en çokta insan ruhunun bedensel varlığıyla ilgili kendi aralarındaki gizemli belirgin bilinen ve bilinmeyen bütün çarpık çelişki ve anlaşmaz uyuşmazlarından derinlemesine dalarak özet tembihler ve dolaylı sözler çıkardığı ; Kafka’ nın Aforizmaları’ na benzer insana , topluma ve dünyaya dair haller durumlardır.
    Kürk Mantolu Madonna’ da Sabahattin Ali’ de öykünen hikayeden çok roman boyunca ondan ( Dostoyevski’ den) her romanında olduğu gibi bakınıp edinerek kişilerin yeraltında ( insanın iç dünyasındakileri ) toplanmış tıkanmışlıklarını her satırda dışa vurma edebiyatını Misal, Sayfa 42 43 ve kitabın baştan sona tümünde Ankara Keçiören’ini anlatırken ve gizemli davranışlarını anlayıp bilmek ve tanımak istediği ( yataklarda kendini alıp götürecek ölümü beklemekten başka hiç kimsesi olmayan sefilliğe hastayken bile onun derdiyle değil, sadece ve ölünce evin gelir giderini kendini yok etme pahasına tedarik edip sağlayan uysal hamalından olacakları kaygısıyla evdeki asalakları tarafından yoğun bakımı ciddiye alınıp önemsenen) Raif Efendi’ yi sokaklardan okumak için gece vakti ıssız kurak kimsesiz insan uçuran kuvvetli rüzgar soğuğunda karanlığa karışmışlığı anlatırken, her betimleme soyutlama merak sorgulama bilme izah tasvir kurgu duygu söz merak ve düşünce zincirleri bağlamında en belirgin bir şekilde Dostoyevski etkisine rastlıyor ve okuyor gibidir insan ) ve psiko analizini yapmış yönetmiş bir bakıma.

    Seyfi Karaca…. Ocak/25

  • tımarhane duvarı

    22.01.2025 - 18:42


    ZİLPAYDOS
    ….
    Bir Lafontaine tuali
    Arpa suyundan bozma kafa bulmalara küflü naralar kütürdeten bahaneden birahanelere
    Zürafa giyinmiş merkep
    Lisanslı meyhanesinde kurt iken çakallaşan uğultu ve hırıltılarla
    Gizli sınıf başkanını aranıyor gibi zilpaydossss
    Ala kargaya
    Kara kargaya
    Kızıl doğana
    Timsah ejderhaya
    Süpersonik atmacaya
    Kenar köşeli örümceklere
    Kara sineklere
    Yeşillenmiş kurbağalara
    Aynet meymenet bukalemonlara
    Tek kelimeden ibaret tropikal papağan

    Seyfi Karaca… Ocak /25

  • tımarhane duvarı

    11.01.2025 - 17:26


    DÜNÜ GÜNÜYLE EZELKI YARINLARA
    ….
    Elbetteki gün nerdeyse ister kum saatiyle, ister gölge adimlariyla, ister kule, ister duyar yahut kol zuhur zaman ölcerleriyle, her saniyesi süreli ömre yazili ve kayitli olan asirlar da ordadir, asirlarin nabzini tutan dakka da ordadir.

    Bu yüzden zamanin haritasini arayan her seyden evvel kendine varip kim oldugunu veya olmadigini bulmaliydi. Dünyayi arayansa yüzlesebilecegi onur haysiyet vicdan özgürlük cesaret emek zahmetten dogan hakkin hukukun huzuruna varip askin sevginin hic bir seyle takasi olmayan kutsal ve saygin divanina kurulmaliydi. Sesini arayan sazin sözün muhabbet meramina ilgi alaka merak ve meyil salmali ve duymaliydi. Yüzünü arayan alin terinden kazanilan mutluluga itibar etmeliydi. Günesi arayan yesermis caglaya, sararmis yapraga, daga, ormana , denize, ekine, bostanlara, koylara kiylara, mevsimlere ve kuslara bakarak acinin müsterisi, kahrin belanin kinin fesatligin fitnenin nefretinsiddetin zorbaligin ezikligin cürümüslügün agidin yozlasmanin kötülügün saldirganligin pisikomanyakligin bencilligin ve kaderi köhnesi degismez mutsuzluklarin müptelasi olmaksizin bütün hirs ve ihtiraslarindan kendini arindirarak iyiligin barisin özgürlügün istikrari karsilikli gücveni dünyayi coktan bulmus olaliydi ….

    Ey hakki ödenmez aklim sevincim utkum kivancim sevgili kalbim, güzel ülkem ve biricik ömrüm, benimle yordugunuz ve yoruldugunuz ve kilavuzlugunuzla taniklik ettigim ve yasadigim sevinci tarifsiz her iyilik güzellige sonsuz tesekkürlerimle.

    Seyfi Karaca….Ocak / 25

  • tımarhane duvarı

    09.01.2025 - 12:36


    MÜMKÜN MERTEBEDE SAYGINLIĞA HAKKA HUKUKA HUZURA ve İNSANA DAİR 2
    ….
    Aristoteles salt ve soyut “ yağmur yağıyorsa hava bulutludur” gibi mantık önermeleriyle var olan bir şeyin hiç bir zaman değişmeyeceğinin DOGMA’ larını savunur. Ona göre ideal insan ve erdemli topluma ulaşmak için üst yapının yani idealar topluluğunun (ruhlar aleminin) belirlediği değişmez kurallara uymaktan geçer. Bu yüzden bir şey doğuştan ne ise sonsuza kadar odur. Yaşamsal ilişkileri belirlenede üst yapı ( idealizmin sultası ) yani hisler istekler arzular duygular dürtüler duyumlar beklentiler belirleyicidir. Bireyler olgular olaylar toplumlar varlıklar ve sonsuz evren kesin durağan donuk ve sabit değişmez kaideler üzerine kuruludur. Her şey ideal gerçeklerin soyut yansımasıdır ve oradan yönetilen bizim sınırlı hayatımız ve algılama gücümüz asla idealar katına ( ruhlar aleminin kaynağına ) ulaşıp erişmeye yetmez. Bu sebeple doğuştan varlıklı ve zengin hep hali vakti değişmez zengindir, değişmez kaderiyle fakirse hep fakir. Zümreciliği savunur ve her türlü soygunu vurgunu adaletsizliği sömürüyü hiyerarşiyi doğası gereğince olağan sayar. Her türlü çağ dışılığı yöneten yapan ve yönlendiren dogmaları dayatan sabit fikirli ARİSTOKRASi kavramı özü aslı esasıyla buradan gelmektedir .

    Hegel Diyalektiği’yse ‘ nesnel yaşamı belirleyen duygu düşüncelerimiz olmasına rağmen her şey değilir ve dönüşür’ diyerek Aritoteles soyut mantıklı ideal dogmacılığına kafa tutar.
    Feuerbach ise düşüncelerimizi, yani üst nicel yapıyo belirleyen ve besleyen etkenin nesnel somut ve nitel varlıklar ve olaylar olduğunu, yani manayı anlamlandıran şeyin Maddesel somut gerçeklikler olduğunu savunur.

    Diyalektik Materyalizm’se Hegel’in diyalektik kuramıyla Feuerbach’ın Materyalizm felsefi düşüncesini birleştirerek yaşamın duygunun düşüncenin belirleyici etkeninde çıkar ve üretim ilişkisinin belirleyici olduğu, emek sermaye çatışması ve çelişkisiyle belirlenen bu ilişkide hiç bir şeyin durağan sabit doğma olmadığını, sebep sonuç arasında tüm olup bitenlere dair akıl fikir mantık deneyim ve gözlemlerle insanın toplumların sistemlerin yazgıların dayatmaların olguların ve okayların değişebilirliğini savunur. Bu yüzden Aristo@ nun sabit, ön yargılı peşin hükümlü hiç değişmez ve dogmacı idealist fikirliliğine karşı çıkarak üretim ilişkilerinin tüm hayatı ( yani duygu düşüncelerimizi Maddi somutluktan edindiğimiz huzuru refahı eğitimi sanatı gelişimi kalkınmayı da maddi çıkar ve fayda esasına dayakı ilişkilerimizin belirlediği ) belirlediğinin; ve maddi somut gerçekliğe dayalı bilimselliği esas aldıkça insan ufkunun ulaşılmaz erişilmez sonsuz sınırsız sanılan her şeyin bilşnmeyenlerine açıklayabileceğiyle beraber insanın evrene yabancılaşma duygusunu yenip özgüven artıracağını ve çıkarları hiç bir zaman uzlaşmayan sınıfsal çatışmada sömürenlere ve ezenlere karşı yaşam kavgasını verenlerin dayatılmış her türlü soygun sönürü kaderciliğini kökten değiştireceğini savunur.

    Aristokrasinin değişmez tekdüze sabit durağan keyfiyetçi zümreci yobaz bağnaz hükümran ve buyurganlığına karşı sürekli hareket halindeki disiplin nya toplum ve evrensel dönüm dolaşım değişen durumlarının değişen tahliline aklı fikri bilgiyi deneyimi ve gözlemlemeyi danışarak sağlanan çıkarımın vazgeçilmez ilkesidir, insan toplum devlet olay olgu oluşum madde mana her etkiye karşı verilen tepki kadar, kapsamı içeriği özü esası ömrü direnci süresi dayanıklığı cürümü karşılığı tutarlılığı hayatı ağırlığı olduğu gerçekliğinin. Bu yüzden insanlık adına en büyük serveti ve sermayedi olan duygudan düşünceden ve özgür iradeden koparılarak topyekün ve bir daha kolay kolay iflah olmaza tüm dünya geneli yeni dünya düzeni dayatmasıyla ( türkiye seksenlerinde eş zamanlı oniki eylülce ) ahmaklaştırma işinde medya magazin marketçiliği soytarılarıyla fanatik düzeyde ilahlaştıran ilgiyle kendi hayatının somut gerçekliğini terketmenin ve bozulduğu sanal bataklıkta gün öldürerek itibarsızlığa çürümeye yozlaşmaya seviye toplumsuzlaştırıcı karakter ve kişilik alçaltmanın en kullanışlı zehir zemberek laboratuvar çalışması pazar edilip piyasaya sürüldü ve bu günlerin bütün yağma yıkımları dayatanların koşulsuz kayıtsız sorgulamadan kabullenen duygu düşünce ahlak fikir inanç bilgi cesaret ilim vicdan duyarlılık yoksunu çürüme ve çöküntü talan tarumarına gelindi.

    Emek sermaye çelişkilerinden doğan üretim tüketim ilişkileriyle birlikte ve topyekün hayatı belirleyen vazgeçilmez etken olan üretenlerin hak ve hukukunu aramada ( eğitim gıda enerji barınma ulaşım iletişim barınma sağlık huzur güvenlik kültür sanat istihdam…) kendinden etkin yaşam mücadelesi önderliği beklenirken sadece salon süsü ve sefil yoksulluğu kalıcı ve seçkin güruhlar tarafından buyrulmuş kaderi değişmez sömürülere baskılara dayatmalara kurumsallaştırmanın ( insanlığı ucuz satışa getiren muhasebe dekoru işleviyle ) haline getirilen işbirlikçi sendikalar sayesinde tüm dünyaya eşzamanlı olarak Türkiye’ de de yeniden buyrulan dayatmaları kutsanmış kader olarak zorunlu tüketime sunan Aristotelesliğe dönüldü.

    Onun içindir ki artık dürtü ve bağımlılıklarının esiri olarak kendilerine dolgulanan, buyrulan, aşılanan ve aktarılanların güdümlümlüsü ve kovalayıcısı olarak özendirildiği alışkanlıkları sorgusuz sualsiz DÜŞÜNMEDEN davranan önyargılı, peşin hükümlü ve içgüdüsel kaba taslakçılığın kendine yabancılaşmış ve dayatılanları tüketmekle mahkum kulluk köleliğe proğramlanmış piyasa deneği haline geldi insanlık.

    Toplumsal dert sorun sıkıntı somut gerçekliğini hiçe sayan; sefil yoksul kalabalıkların yaşamsal hayatiliği olan her türlü itiraz tavır duruş tepki ve duyarlılığını bozuk düzen ayarına kurulu sandığın siyaseten adamlar ve kadınlarıysa, kaymağı kıyak seçkinler topluluğundaki yerini ve safını sağlama alarak bütün gerçekliklerden kopukluğun her takasa gelen milli irade temsil hakkına çökmüş çöreklenmiş vekillik vekâletini tıpkı vurguncular magazinciler medyacılar tarikatlar soyguncular talancılar sömürücüler talancılar yağmacılar kalpazanlar gibi ortak çıkar menfaat baz ve bağlamıyla tüm toplumu kendilerine alıştırıp benzettikleriyle herkes çıkar menfaatinin ortak ilişkisini gözetip kollamanın rezil rüsvasına kendine göre çıkar ortaklarını belirleyerek özendirildiği bağımlılıkların kulluk köleliğine tav talim ve teslim olarak hiç bir onur itibar denge ihtiyat sorumluluk vicdan ahlak duygu DÜŞÜNCE akıl fikir mantık sorgulama kişilik değer ve saygınlığı umursamamakta.

    Seyfi Karaca…. Ocak/25

  • tımarhane duvarı

    29.12.2024 - 17:47

    ….
    DÜNÜ GÜNÜYLE EZELKI YARINLARA
    …..
    Baska zaman olunca horozlari da dinlemeliydi insan. Belki azgin sapkin bir devir gelir ve insani dünyaya, dünyayi sonsuza, sonsuzlugu bir saniyelik zaman birimleriyle cavan güne isiyan hayata ve bütün kaygi dert kederlerinden bozar berbat eder ihtimaliyle, nasil birlikte yasamanin sevincini, sorumlulugunu, onurunu, adaletini, özgürlügünü, hakkini, hukukunu, ahakini, sevgisini saygisini insandan insana ve hic kimseyi- ne günü yasayamak kiskacinda debelenmeye ne de gelecekten temelli yitik kayip veya kaygili mahrumiyet ( askeri ücrete mahrum muhtaclik kabusuyla ) azabinda can cekismeye hic kimseye - muhtac etmeyen ihtiyatta ve güvende tasiyip götürecegini yoran duyan gören gözeten kuran kollayan düzenleyen ve saglayan aklil fikir duygu düsüncelerle, huzuruyla ve teminatiyla yasadigi bütün agaclara baglara bostanliklara daglara derelere akar sulara saganak yagmurlara ve cümle ertafa gözü gibi bakmali; ve horozlarin ortak yasam senfonisini dinlemeliydi insan ki, üretemedigi iyilik güzelik saglik güven bilgi beceri onur cesaret huzur ve mutlulugun yerine azgin sapkinligin sicil seceresinde ne varsa oralarin hazirindan tüketen programli denetimli piyasa kulu kölesi olmadan evvela alemi beserde ihtiyatini ve gayretini gütmelidiki, dolasimdaki hayatina denk kayda deger ilmi kivanci sanati onuru degeri ve itibari olaydi günün güncenin.
    Cünkü eger bugün durmasizin ardi arkasi kesilmez kara bulutlarla kaplanmis saganaksa yer gök toprak ve bulut, isigi kendinde gören inanan ve bilenindi aradigi günesin kalbindeki sicakliga yuvalanip isiklar icinde hayata ve insanliga dogacagina herkesin kendi payincasi ahir ve zahir zaman .
    Ve kanatlarinin götürecegi kadardi ucabilmenin sevinciyle bütün uzakliklarin neresi oldugunu tasidigi dünya kadar hayatin yolunu sirrini yide güde, yasamayi göze alacak kadar kendini kesfe cikan kuslarin.

    Sebebi malumaydi ki…ola ki yolunu yönünü yuvasini dingilini eksenini ayariini carkini cevrimini ve düzenini bozar yitirir de bir ihtimale diye zuhur zemberegine hileden yalandan talandan yanlistan dünyanin saati, insanin fitrati ve menfaatine düskünlere cikar cevrimli bozuk cürüklerle donanmis devran olmus haram zikkim zamane, zerre kadar bile olsa zehirlesmeye, kokusmaya, yozlasmaya, keyfiyete, bencillige, gericilige, cehalete, sapkinliga, kötülüge, kirlenmeye, kibire, ihtirasa, gösteris düskünlügüne ve güc zehirlenmesine bütün duyarliligini ve hassasiyetini sorumlu tutarak meydan ve firsat vermemeliydi toplumsal örgüde kendi akil fikir vicdan karakter kisilik ve aidiyet payinca her insan.
    Cünkü yarin denen sonsuzluk, cocuklugun kendi kalbinde dogan günesin saf temiz yakin tanidik bildik samimi gercek simsicakligiyla her seye yalansiz ve filitresiz bakip gülümseyebilen; ve merak edip ilistigi her seyi hic bir ön yargi esaretiyle ertelemeden cürütmeden aksatmadan ve bozmadan gülümseyisine resmeden, cocuklugun hic bir istismara ihanete sapkinliga tacize ölüme zulume ugrama kaygisi ve korkusundan uzak cocuklugun seren serüpe hayalleri kadardi sonsuzlugu kendi dengine büyütecek olan insanlik ve yalan yanlisa kurulu ayarli kol saatlerinden ibaret degildi kusursuz iyilik güzelliklerle bezeli evren ve kendi masali kadar essiz benzersiz dünya zaman.

    Nasil ki kar yagacagini haber eden cümle cihan bültenlerini ayaz söyler poyraz pervaneleri mesken meyhanda saz ile sakiye dönerek dehri dünyadan haberdar eder insani, yolun yarisini böyleceden varsin kuslar kertenkeleler tosbagalar ve nazli cicekler yürüsün götürsün, kalan yarisi zamani vebale koyar `“ dünya sevenler veli degildir, candan gecenlese deli degildir“ baglaminda sirra kadim soran bulan diyen ve bilenlere firar olmus cigliklarla, ask deminde arilarsa koklastigi ciceklerden bal eylesin ilmi kitabindan okuyan fermanla dünya ahireti ve deli doluyu.
    O`nedenledir ki..:
    Gercek YOKSUNLUK ve YOKSULLUK sebeplerden sonuclari doguran veya sonuclarin sebeplerinden kaynakli olusum ve gelisimlere es zamanli olarak kendini kayitsiz ilgisiz duyarsiz sabit durgun duragan kurak döngülerde kayittan ve sicilden düsürerek etkilesimde bulunan hic bir yasamsal dokunusa ve etkilesime tepki vermeyen veya vermekte kaliplasmis ezber kodlamalarin disinda akil fikir vicdan bilgi beceri cesaret atilganlik sorumluluk irade paylasim özgürlük birikim ve bildirimlerinde bulunamayan ; ve menfaat cikarina göre yasadigi hayatin ve insanligin bütün toplumsal hassasiyetini kendine uygun dürtülerin bagnazligiyla faturalayip fiyatlandiran RUHSUZLUGUN telef ve tenesir oldugu yerdir.

    Bu yüzden MAL ve SERVET bildirimiyle zaten yasanan toplumsal hayatin yaridan fazlasinin( hatta tümüne yakini ) KAYIT DISI, kacat, carpik ve ortak yasamin temel diregi olan HAK HUKUK esasliliga ruhsuz duyarsiz kalarak, günden güne herkesin kendi menfaat ve cikar önceligini bütün degerler üstünde tutan zorbaliga artik hic kimsenin kendi ruhunu ve bedeninini sahiplenmedigi mmagazin moda reklam tüketim ve kozmetik sanayisinin yan ütrünü haline gelmis topyekün intihar girimsimli insanlik ölümündeki asosyal tabutlasmalarla hinca hinca azip kuduran kisir döngüde siddet kin nefret ayrisma bogusma satasma tehdit korku kabus gibilerle ve kokusmus cürümüslüklerle güvensizligin belirsizlikgin ve istikrarsizligin hüküm sürdügü egitimden, ayardan, düzenden, istikrardan, ilimden, saygidan, sevgiden, bilgiden, ulasimdan, beceriden, üretimden, kültürden ve sanattan ilgisini alakasini kesip güce söhrete gösterise ve ESYALASMA fetisizmine azar sapar ve tapinir kendi canina kiyan insanlik.

    Hep maduriyet kostüm ve kisvesine örtünerek, sonsuz degisim dönüsümlerin kaypak ve kaygan zemininde bu yüzden tutunamayan insan degerliligi, GERCEKLIGINI yitirdigi bütün dünya cevre ve toplumsal iliskilr agindan kendini soyutlayarak kendi bildig ve buyurdugu yalan-yanlislarin ezilmis üzülmüs yasam kavgasiyla ve hayatini sürdürebilme kaygisiyla disidsen bogusan kalabaliklarin her türlü caresizligini günü ve gündemi degismez ayari düzeni vbozulmus soyut yüzeysel cansiz silik tek düze ve kisir döngülü hayatin serveti ve sermayesinden bilir ve inanir.
    Oysa ortak yasamin ayrismaz hayati degerleridir ki, derdine sorununa acmazinia cözümsüzlügüne akil fikir kaygi gayret caba katilim emek zahmet duygu düsünce gibi bütün insani duyarliligini refleksini ve hisse payini katmadikca her yilbasi sadece duvarda asili takvim yapraklarindan yitrtilip atilarak artik tebrik kartlarinda bile olmayan gercek disiligin seneyi seneye devirdikce herseyin daha da cigirindan cikarak azgin sapkinliga müsteri ve meyilliligin sürdürülemez iliski bozukluklariyla herkesin herkese mesafe koydugu merhum ve muhterem takvim yapraklarindan baska bir sey degildir, programli paketli gösteris ve görgüsüzlüge esir tüketim cinnetindeki insan zaman.

    Insan zenginliginin ve mutlulugunun en vazgecilmez kutsal kaynagi sorgulayarak deneyimlemek ve DÜSÜNEREK DAVRANMAK, adini FELSEFE diye yazdirip okutan insanligin kendisi kadar köklü ve ezeli mirasiydi. Felsefe ise Estetik, Etik ve MANTIK gibi birbirine dayanan , yaslanan ve yardimlasan üc ana alt yapi biriminden tesekküllüydü.
    Mantik, Etik ( ahlak ) Estetik ( iyilikle kötülügün ayirdedilebilme ince ruhlulugu, duyarliligi, farkindaligi ve zerafeti ) olmazsa hersey degerler baskalasimiyla anlamsizlasiz söner kararir silinir kokusur cürür yozlasir ve sapkinligin kötülügü kutsadigi cikar önceligi bencillikleriyle yaratiklasan ruhsuz ilgisizlikte kendine kapanarak ( dis dünyada bi habere ) sonunu getirir. Estetik, etik, mantik ve sanat olmazsa her sapkinligini dogrulayan insan zivanadan yoldan cigrdan haktan hukuktan yoldan ilimden duyfgudan akildan vicdanda felsefeden bozulup cikarak her gün derdi sorunu cehaleti kültürsüzlügü saldirganligi korkuyu güvensizligi gecimsizligi siddeti yalnizligi kimsesizligi carpikligi ve nicelerini artiran ana sebebe kayitsiz ilgisiz kalarak „ ne kadar yoksul kalinirsa o kadar saglikli yasanir „ filan falanca gibilere ( ortam icabi geregince ) beyan ve bildirimlerde bulunur.

    Seyfi Karaca………..Aralik / 24

  • tımarhane duvarı

    21.12.2024 - 15:27

    ….
    HARMANSIZ BOSTANSIZ HORMONLASMALARA
    ….
    „ Tarlada izi olmayanin harmanda yüzü olmazmis „ diyen bilen ve görenlerin, derin duygusu düsüncesi hayali hissi hevesi saygisi sorumlulugu ve felsefesiyle, aklin ve vicdanin ybirlikte yoruldugu emek kaygi gayet caba ilgi sorgu ve yüzlesbilme dengesiyle ayarini dengesini ve dönüm dolasim kaynagini bulan gözlemlerin zaman- zemin baglantisinda yasayarak kazandigi hayati degerdeki cikarimlarla yeryüzü khikayesini ve insanligi özetleyen kutsal bagisiklik ve zenginlik düzenegidir; tarlada izi yoksa bir insanin kendini hic bir katkisi ve katilimcilik payini olmadigi hayattan hic bir dilek, hayal, hisse, talep hakki ve mutluluk ölcü birimi de yoktur.
    Harmansiz, bostansiz ve bahcesiz kimyasallarin ilimi bilimi akademiyi sanati edebiyati sözü dili yaziyi akli vicdani aidiyet duygusunu duyarliligi kullanim tedavülünden cikaran magazin kültürü seviyesinde kullanisli ahmak üretme noktasinda popülerlestirerek soyan sömürenlere kiralik arac gerec niteligi gördügü ölüm kalim araligidir artik dünya cevre doga tabiat inanc itibar hayat toplum ve insanlik.
    Bundan dolayidir ki üretmeden tüketmeyi özendiren her türlü sanayilesme veya endüstrilesmeler, hep tüketim bagimlisi kulluk kölelik özendiren etüt, birim, kurum,donanim, yapi, kuruus, pilan, program ve üniteleriyle icinde ONURLU YASAMA dersi coktan bütün yozlasmis kokusmuslugunu kimyasal tezgaha koyan ve gelir dagilimi adaletsizligi yüzünden ÖLÜMÜNÜ bile zar zor kurtaran ve sürekli satin alma gücünün sefil yoksul kaabaliklar artirimiyla cehennemin dibine düstügü piyasa pazarciliginin reklam ürünü halini almis gidadan barinmaya, barinmadan giyime her sey insanlarin birbrini yiyerek siddetli bozgunlara mekik sardigi sefaletinden mutluluk payi cikarma operasyonculugunu harcar tüketir kulluk köleligiyle kaniksadigi tautlasmalara bagisiklilik saglamis olan insanlik.
    Bu yüzden fabrikasindan henüz yeni cikmis gibi aciya mahkum, sefalete kul, gerilime ve siddete meyilli sürekli artis egiliminin dikey derinlere kök saldigi cogalmalar, topragini toplumunu izini yolunu kisiligini ailesini kendini dünyasini yurdunu ülkesini ve insanligini BÜYÜK KOPUSLARLA yitirdigi sonsuz bitimsiz kayiplarda biraktigi sosyal siyasal ekonomik felsef ve kültürel erozyonlara agitli türkülerin fosil cigligini donatan bosluk, aidiyeti ve hayati olmayan corakliga mihenk tasi görür niteliktedir.
    Ve bu yüzden dünya nüfusunun artisi oraninda ölümüne kontrolünü kaybetmis hizlarda yarisarak artis gösteren - cogalan mutsuzluklar nefretler catismalar doyumsuzluklar savaslar silahlasmalar hastaliklar artik tersine hayret uyandiracak derecede olagan siradandir. Cözümler yerine istikrarsizligin her türlü kendi haline terkedilmisligini kotaran kuran ve programlayan kiralik katil sürüleriye yürütülen isgaller ve vekalet savaslari, sefaleti yoksullugu gericiligi hurafeyi zavalliligi ezikligi zorlugu kayitsizligi kuskuyu karamsarligi tükenmisligi caresizligi ve her türlü labaratuarda hususi üretilmis artan sorunlarla beraber tipki yapay insann bütün akil fikir vicdan gibi her bir degerler toplamini ve bagisiklik sistemini cürüge cikarmis hastaliklara care bulmaya hic bir ilgisi alakasi olmayanlarca ve tam tersine bagimliligini hic bir zaman özgürlestiremeyecekleri kendilerine tüketim müsterisi görüp bilenlerin köken kaynaklari, insanlarin yasama hakkina cöküp cöreklenerek zaafiyetlerini kedine soygun sömürü sermayesinden kiskirtir kamcilar ve kendilerini güvenceye alirlar .
    Bu sebepledir ki ÖZGÜRLÜK, insanin orda asla kendini dislanmamis kücümsenmemis horlanmamis yadirgamayan ve yabanci hissetmeyen ve hic bir haksiz hukuksuzluga ugramadigi degerler toplamina ait hissetmesidir. Hal böyle olunca soru anahtarinin her zor bela kapiyi actigi `kendine inanarak` ve hic kimsenin dangalagi sayilmayan sevgi bagiyla yasama sevincine odaklanmis mutluluk cikarimini kendi emek ve katilimciligiyla kazandigi, kazandigi deger birikim ve zenginliklari hayatinin vazgecilmezleri olarak koruyup koladigi cesaretin sayginlik degeri birimi ; karsilikli güven özgüven duygususun ilimle egitimle özdesmis gelismis ve zenginlesmis olmasiyla ilgili alakalidir.

    Bütün deger, birikim, hüküm, yaptirim ve yetkilerin tek elde toplanmasi sosyal siyasal ekonomik ve kültürel hayatin liyakati bilgisi becerisi olmayan ve gösteriste israfta hukuksuzlukta kanun nizam devlet ve toplum tanimayan KEYFiYET HÜKMÜNE tikanip kaldigi yerde büyük yikimlara talanlara yagmalara tecavüzlere tahriklere tehditlere baskilara vurgunlara ve soygunlara ve sömürülere ugrayarak her gün ilgisi ve iletisimi birbirinden kopan yozlasmalara kayitsizliklara duyarsizliklara ayrismalara catismalara kutuplasmalara umursamazliklara ve cürümelere terk edilen topyekün toplumsal hayat felce ugrar ve sogumalar ve uzaklasmalar yasanir.
    Esit yurttaslik bilinciyle kazanilmis ortak hayatin olumlu olumsuz bütün sorumluluklarini ve haklarini paylasmayi bir türlü KABULE YANASMAYAN bu kisir ve kesat döngüde hirs yaris kibir gösteris siddet gerilim bunalim cinnetinde birbirine üstünlük taslamakla bütün enerjisini harcayan toplumsal bozgun, tükenmisligin bütün kodlayici degersizlik sucluluk ve bosvermislik lümpenligiyle iyiye ve güzele dair hic bir mutluluk paydasi, özgüven duygusu ve özgürlük kazanimi doyumu yahut kivanci saglayip üretemez. Bu yüzden de tipki hastasini kendine bulunmaz labaratuar denegi ve sömürü sanayisinin kendiliginden gönüllü müsterisi sayip bilen SAGLIK ENDÜSTRiSi gibi, hayatin her can damarina sinmis sirayet etmis yagma ve yikim pazar piyasasinin güdümlü bagimli tüketicisi olarak kurgulanip programlanan insan kalabaliklarinin esaret gündemi, tükettikce bagimlilik artiran siddetle nefretle yozlasmayla gericilikle yobazlikla cinnetle zorbalikla hurafelerle beslenyen ve bütün onurlu yasam hassasiyetini kendinden tiksiniresine yabancilastiran yol kol yöntem dizi magazin ve reklam afyonlari damarlardan kiskancliga, kuskuya, endiseye, zulüme, ölüme, kindarliga, bagnazliga, hasetlige, fesatliga, hunamliga, korkuya, karanliga, fitneye , yalnizlasmaya, cehalete, bilgisizlige, liyakatsizlige, ayrismaya egilir, bozulur, yönelir azar kudurur ve sapkinlasir.

    Sayginligi ve sürdürülebilirligi insanlik degerleriyle bir ve bütün olan Sosyolojik, Biyolojik, Ekolojik ve Dogal dengelerle örgütlü ekonomi siyaset hak hukuk dil kültür egitim üretim ulasim iletisim gibi hayati vazgecilmezleri sag salim devamlilikla saglayip donatan yasamsal ilkenin vazgecilmez kanunu kaidesi ve kurali, hic kuskusuz toplumuyla kazanilmis olan tüm zenginlikleri hic bir üstün seckin kollamaci kayirmaci torpilci ayricalikli üstün haydut harami imtiyazliligina tekelletirmeksizin onurda ahlakta vicdanda duyguda düsüncede tasada sevincte herkese ayni duyarliligi ve yükümlülügü pay eden GELiR DAGILIMI ESITLiGiNi ve esit YURTTASLIK BiLiNCiNi önceleyip önemseyen toplumsal kurumlasmanin emegin karsiligini gözeten dönüm dolasimdane kadar yürürlükte olduguyla ilgilidir.
    Esit dagitilmamis ortak deger ve kazanclara emegi ve katkisi hic olmayanlarin cöküp cöreklendigi her carpik yapilasma ve dengesiz iliskilerde üst yapiya cökmüs cöreklenmis güruhun alttaki sefil muhtac yoksul ve yoksunluklarla can cekiserek her derdin ve sorunun yükünü tasiyan kalabaliklardan soydugu sömürdügü gasp ve talanda, dönen dolasan kisir ve kurak yasam döngüsündeki ölüm kefeninini yahut mezarligini dahi yüksek fiyat endeksiyle mutluluk cikarimlari olmayan hayat pahaliligina harcayacak ; üstte cökmüs cöreklenmislerin dünya toplum ve yasam gercekliginden kopup güc ihtisam ve gösteris zehirlenmelerine taptigi ve insanligi bitmis tikanmis piyasa ve pazardaki iflas kesin ve kacinilmazdir.
    Yani elinde imkaninda varsa ancak, harcayacagin piyasa pazar , ürettigi kadar tüketen herkesin ortak faydasina, sevincine, kivancina, onuruna ve mutluluguna hic kimseyi ayricalikli seckin veya kücümser görmeksizin herkese ulasip eriysiyor ve hitap ediyorsa bu ugurda akil fikir vicdan emek yoran ilimin bilimin sanatin ekonominin ve edebiyatin önemi kiymeti ve gecerliligi vardir. Yoksa hayduta haramiye dönüyor ve dolasiyordur bütün hizmetini tekelci faydaciliga sunan cark ve devran.

    Elektiriksiz hic bir seyin dönmedigi Edison`dan Arsimed`e Newton`dan Pascal`a, Voltair`den Dekart`a Hegel`e Kant`a…isiga, yola, yordama, düsünceye, dermana, careye, cözüme, kolayliga, iyilige, sagiliga, devaya, güvene, sefaya, huzura, mutluluga, özgürlüge, aydinliga yorulan emek ve kaygilar hep insanlik degeriyle bilgilendikce zenginligini artirip cogaltan; ve uykusuz düneksiz kalma pahasiyla bulunan akil fikir vicdan bilgi beceri liyakat ve sorumluluklarla donanmis dönüm dolasimlarin emek zahmetindendi. Cünkü yasamak, dayatmalarla sirketlesen zorunluluk degil, insanligin kendine emanet edilen en büyük kutsal mirasi; ortak kazanilan her seyi birlikte paylasarak huzur ve istikrarin saglanmasiysa, aski rehber bilenlerin bitmez tükenmezlik cevheriydi.

    O yüzdendir ki yiten kaybolan ve bir daha asla yerine konulmayan ortak degerler icin yerel, mahalli, kimliklere yahut kücük ölcekli kavimere degil, akil fikir izan yol hak hukuk ahlak vicdan ve cümle YERLI YERiNDE olmayan her sey icin `burda ( almanlik italyanlik türklük rusluk degil ve dalinda aciyken incir zeyitin bostan ve yasam sofrasina doyumsuz her seyi yetistirmeyi sofrasinda tatlandiran mutlululara emeklere sorumluluklara ve cabalara dair `tarlada izi olanin harmanda yüzünün oldugu bütün emek caba gayret sorumluluk bilgi ve bercersiyle- INSANLIK tümden ölmüs denir.

    Seyfi Karaca………..Aralik / 24

  • tımarhane duvarı

    07.12.2024 - 15:59


    KAPIŞ KAPIŞA YIKILIR GİDERKEN SURİYE
    ….
    Suriye kapış kapış
    Taksitli taksitsiz ve tümden toptan zırt pırt
    Hususi çağrıldığı esaretin ölüsüne çullanmış çapulculuğa tapu ve zinciri sahibi Rusyanın
    Satıyorum
    Satıyorum
    Saaaaat…..tım !
    Zımbır gümbürtüsünü dünyanın her yerinden toplanmış herkesin duyup işitleneceği şekilde tokmaklayarak
    Kalkışmış toplu intiharlara bezirgan,
    İsrail noterciliğinin zulüm hükümlü savaşları, sömürüleri ve saldırıları makul münasip görüp
    Her türlü cellatlıktan notercilik ettiği ve yön verdiğinin
    Kapıp kaçanlara resmen damgalı mühürlü pazar kurduğu açık artırmayla suriye param parça ve kapış kapış
    Acısı sefaleti zulmü sürgünleri katliamları ve azap öyküleri hiç dinmeyen silsile kıyamette ötekilerden akıbetli Suriye
    Despot kuklaların özel keyfiyetine kul kurban kan gövdeyi götürmelerine heba edilerek
    Dünyanın her yerinden suikastçı sabıkalı yığma toplamaları
    Bundan evvelcelerden mezuniyet sahibi olmuş
    Ve kiralık tecrübelerle vekaletlendiği siparişler faturasının her gereğini her provadan yeterince ispatlamış bilenmişlerini
    Pekaka ile karşılıklı paslaşmalarda ganimetten mal kırışıyor, iskambil karıyor, kumar desteliyor, oyun nöbetleşiyor
    Define bölüşüyor
    Tarım toprak aşiret devlet ve insanlık ölüsü bölüşüyor, suriyedeki acılar içinde kapış kapış kıtlık kabus kıvranarak
    Yerlerde sürüklenen hayatın aklına her türlü lanet ve linç işliyor, durmaksızın kan ve gözyaşı akıyor
    Ezilmiş bozulmuş kırpılıp kesilmelerin kenarına itilmiş dünyasına ve ayaz kalbine sonsuz evrenin
    Ardında vahşetin dehşetin acımasızlığın kıran kırane ve kıyasıya cinnet cinayetlerini bıraktığı insanlık dışı moloz viranesinden
    Sevrden sonraki sevre
    Says pikodan sonraki says pikoya, fransız çin japon yuroamerikan geri planlı patron tanrılar kurgusundaki
    Bop Eşbaşkanlığı derme çatmasından kaynaklı yapım çevrim çark ve ekseniyle
    Koptukça azıp kuduran kızılca kıyamet

    Seyfi Karaca….. Aralık/24

  • tımarhane duvarı

    07.12.2024 - 14:54


    ALLAMESİNE KARMAŞA

    Bütün tekerler kendi tarafına çekiyor
    Bütün rögarlar kendiliğinden kokuştuğu iğrentileri kusuyor
    Herkesin kendi tanrısına ötekini lanetliyor, kendine torpil geçsin istiyor ve ötekinin gazabı için dua ettiği
    Herkes herkesin yaşam tarzına cellatlık ediyor
    Hayat tasına zıkkım döküyor, kendi tarafının gürültüsünü bağırıp çağırıyor
    Eşyalı depoziteli meçhulün, allamesiymiş,
    Çürüdüğü yerlerin acıklı sinyalini duyuran kapı gıcırtısına ve eksi derecelerin soğuk egzozuna benziyor
    Kafa geçiyor galiba gölgeleri olmayan insan kalabalıklarıyla toz duman
    Kimse kimseyi zaten en baştan itibaren öyle de şartlandığına duymuyor
    Dinlemiyor
    Katlanmıyor
    Anlamıyor
    kabullenemiyor
    Hiç bir dosyası davası kabarık kirine cürümüne lekesine tecavüzüne cinayetine sökücü yıkayıcı sabun deterjan yetişmiyor
    Alüminyum bakır çinko fosfor sülfürik kalaylı alaylı asitleşmiş fosil kalıntılı bulanık nikelaj
    İnsan üzerindeki derin etkili envai çeşit bileşen ve bulaşanlarını
    Cam gibi kimyasallarla parım parım parlıyor insan fakat dalgasında köpürmüş kudurmuşları aktarıp çalkalayan dümen
    Dolaptaki ruj, çantadaki tırnak makası ve kapı kolunun ardındaki pembe havlu insanın insanın orasına burasına tükürürcesine
    Ağını sağlamdan örüyor zıvanalar arasına kıl payı inceliğinde kördüğümlü örümcek hayat
    Pusulasız çarkını cinnete çeviriyor
    Film kopuyor böylece film
    Makarayı insan matrağına saran film dünya sahnesinin deplek kuyusuna düşüyor çamur üstüne çamur sıçrıyor
    Giden yola
    Gelen güne
    Miyoptan bakan merceklerin dikine giden
    Dümdüz kafası kırıklığın

    Seyfi Karaca….. Aralık/24

  • tımarhane duvarı

    02.12.2024 - 14:27


    ALAMETI FARiKA ve FÜCURATI FECAAT 3
    …..
    Her seyin makul olanlar siniri icerisinde olusum ve gelisim sürecini yasamasi ve sürdürmesi EVRIM`in tanimsal izleniminde olup biterken, makul olmayan sinirlari zorlayarak her alanda devrini dengeleyen zamanina gecikmisligin sagiltimini ve onarimini yapmak icin sosyal siyasal ve toplumsal tepkimelerle zorunlu degisimleri saglamak, DEVRIM`lerin ilgili alakalilik konusudur.
    Hareketin etkilesimin iletisimin ve degisimin olmadigi bir yerde asla aidiyet bagi, ortak yörüngesi, özdeslik yapisi, anlamdaslik dokusu ve yasamin bizzat kendisi asla mümkün olmadigi,hareket halindeki her sey ise kimi yerde fiziksel kimi yerde kimyasal ve evrimsel degisimleri kacinilmaz kilarken, özünde ve esasinda ULUS unsuru olmayan hic bir Devrim`inde kendini besleyen kaynak yoksunlugu sebebiyle tutunabilirligi ve devamliligi yoktur. Bu yüzden dogal sürecli cagdas döngülerle evrimsel degisim ve gelisimlerini saglayamayan tikaniklik mutlaka biriktirdigi sorunlar kabugu altndaki baskiya zorbaliga ve dayatmalara karsi daha fazlasini tasimaya gücünün ve imkaninin yetmedigi her kirilgan vcatirdamadan yahut ciban basindan patlayip püskürecegi tepkimelerle disa vurumunu gerceklestirir. Adini DEVRiM diye adlandiran bu sosyolojik baslik, Emek -Sermaye cikar celiskisinin yarattigi derin catlaklikta ULUS`u degil SINIFLAR ARASI CATISMAYI merkeze koydugu icin Rusya`da gerceklesmis olan EKiM DEVRiMi , diktatörlügünü kutsadigi PROLETARYA`nin zamanla kendinden önceki lanetlediklerinin toplumundan kopuk seckin üstün ayricalikliga bütün yolsuzuklarini rüsvetini yozlasmasini tembelligini gericiligini menfaatciligini yalinsakligini bencilligini bosvermisligini sablonculugunu ayrimciligini tembelligini hantallasmasini kendi kaderine terkedilen idaallerden geri dönüsümlüge her türlü ihanet ve istismara acik oldugu sebebiyle terk edildi. Cünkü icinde insanlik tarihi kadar kklü ve eski ULUS bilinci olmadigi sebebiyle, sadece SINIFSAL cikar ortakligina sadece sekilsel istirak etme düzeyde üretilmis yapay ve siyaseten gecerli toplumsal macunla kendini ait kalici ve kayitli göremedi RUS DEVRiMCiLERI. Ayrica da bütün sorunlarini kendi kaygisi duygusu düsüncesi emegi katilimi inanci ve katkisi olmadan hazir cözüm paketlerinde bulan bütün sovyet toplumu, cagdas yasam denen kutsal isi savsatarak pilanli programli güvencelerde hazira konmuslugun dönüm dolasiminda zaten kendini ait hissetmedigi her derli topluluga durmaksizin sistemin dibini bosaltan kapanmaz ihmal delikleri acti.
    Böylelikle Rus Devrimi`nin kurdugu bütün her sey yikilip yerle bir edilirken, hic kimse ne Mark`a, Ne Engels`e, Ne de Lenin`e tanidiklik bildik gösterip koruyan kollayan ve kendinden sayan sahiplenmede bulunmadi. Sanayi ermayesiyle Banka ( Finans) sermayesinin GLOBAL küreselciligin Neo Liberal Vahsi Kapitalizm`ini gelecek bütün zamanlara sinirsiz sorgusuz yayilmacilikla esir pazari GARDiYANCISI olarak kurar ve imar ederken, tarifesini OLIGARSiK ÜST GÜRUH olarak adlandirdigi cukura RUS OLIGARTLARI, BATI EMPERYALLERi`yle ortaklasa ittifak ( Gorbacov -Regan Peretroyka cinsi düzenbazlik yaygarasinda ) ederek yikip yok ettikleri DEVRiM getirilerine cöktü capulculandi. Ayni cevrim carkinin CiN cografyasini dogru dürüst ISCI SINIFI bile olmayan SINIFLARARASI catismayi kodlayarak PROLETER ÖNDERLIK etiketi giydirilip `madem bu yolun yolcusu olduk baska hic bir hayat basliginda Devrim yapamayacaksan bari KÜLTÜR DEVRIMi diye adini koyalim `a indirgenen sey, tarihsel gelisimlere uygarliklarin besigi olarak yazdiran CiN`lilerin ulusu olmayan devrimi, zaten RUS PATENTLi sahte yapim ( emitasyon ) bir seydi. Bu yüzden de kendini emperyallere pazarlayip satarak, ic döllenmeli kamburlasmadan kendisi vahsi kapitalizm dünyasina en azgin Neo Liberaller acgözlülügü ve verimliligiyle hizi giris yapan bizzat Cin`in kendisi sömürenler ve yayilmacilar listesinde konforlu yer aldi.
    Kissadan hisseye anlatilir : Bir coban varmis. Hergün dereden geceren bayir yüzünde gördügü sahipsiz incirlerde gözü gönlü kalir, kendi sahibi olmadigi icin de bir türlü uzanip alamazmis. Gedigi dolandigi sarpada düzde köylerin yakininda kasabalarin kiyisinda „ aaaaah havaya deynegimi havaya atip yere düsünceye kadar beni padisah yapsalar „ diye diye diye cagirir inler ünlermis. Feryadi duyanlar varmis iletmis padisaha. O`da cagirilip getirilen cobana „ at degnegini havaya düsene kadar padisah sensin „ demeye varinca is, havalanmis deynek yere düsünceye kadar „ sulak sazliktaki bag bölük sahipsiz incirler benimdir „ diyerek mümkünde MAKUL olana ihtiyac talebini karara baglatmis.
    Okumaya ilgili merakli herkesin bilgigi gibi Tolstoy`un kit kanaat gecimli Cifci Pahom öyküsündeyse serveti mülkü mali herkesin dilinde destan varlik sahibi Reis`in sartini yerine getiren herkese diledigi kadar zenginlik bahsedecegini duyunca sefil dürtüleri kamcilanmis talebe aday oldugunun kapisini calmis Pahom. „ Burdan baslayacaksin ve gün batmadan yine buraya döneceksin. Aksama oluncaya kadar dönemezsen yoruldugun debelendigin yanina kalacak ve zirnik koklayamayacaksin. Dönersen yol boyu gördügün diledigin her sey senindir „ demis server semaye sahibi Reis. Pohem az gitmis zu gitmis, gördügü her ihtisamli gösterisliligin pariltisi karsisinda gittikce daha da artan istahla kamasmis kaybolmus. Öyle dalmis gitmis uzaklasmis ki günün bittiginden haberi ruhu bile duymamis. Aksamin kararmaya yüz tuttugu kör noktadan öyle bir asilmis yüklenmis ki kendine, daha geriye dönüsün yari yoluna varmadan yere devrilmis, kann kusmus ve catlamis ölmüs. Atli arabasiyla daha öncekilerden akibetini bildigi yerdeki acilmis cukurun basinda bekleyen yarisin sahibi, „ yetinmek denen meselede ne istedigini bilmeyenin ölüsünü ancak toprak doyurur „ neticesine Pohem`in ölüsünü yerin dibine gömmüs. Cünkü siniri istegi talebi nicini nedeni sorgulamasi ve yüzlesmesi mümkün ve makul olana taleple, sürdürülmesi imkansizi zorlayan buyruklarin tercihlerin yarislarin ihtiraslarin ve dayatmalarin temelsiz ilimsiz kuralsiz haksiz hukuksuzlugu araligindaydi, akil fikir vicdan duygu süsünce sanat yol yordamlariyla kurulu donatili insanlik degerleri, kainatin hareketliligi ve EVRiM-DEVRiM ihtiyac gerek ve sürecleri.
    Bu yüzden Tolstoy öyküsünde Ciftci Poham pisi pisine adi esamesi okunmayanin kuru gürültüsüyle cesetlesirken,acaci kivanci sevinci müjdesi, haberi, duyurusu, bildirisi bir damlanin bütün yasm sevinci irmaklarini yükünde tasiyabilmenin coskisunu son nefesine kadar kosarak bekleyen hayata duyurdugu yerde ölüme teslim olan habercinin Maraton Savasi`nin dönüsü, binyillar ötesinden hale her dört yilda bir kutlanan günümüz insanligina kutlu miras olarak kaldi.
    Sermaye`nin ( Anamal kapitalciliginin sürekli arti deger yaratarak azmis kudurmus istahina her yolu mübah kilip herkesi ve her seyi kendine özel sahiplenme doyumsuzluguyla örgütlenen otoritenin) yasamda vazgecilmez kurulum dengesi olan iyiyle kötü arasindaki ZITLARIN BiRLiGi `ni emegin hakki ve hukukunu gözetmeyerek toplumsal hayatin her yerini özel mülkiyetlendigi hirsina, kanaatsizligine, ihtirasina, gösterisine, ihtisamina,azametine, hükmüne, konforuna, lüksüne, israfina, kapatmasina, imtiyazina, sultasina ve üstün seckinlik keyfiyetine isgal edip el koydugu karsi duruslu tepkisel itirazi olmayan TEKELCi kundakcilikta düzene bagli partiler sendikalar yahut bütün sivil toplum örgütleri piyasayi tezgahlayan PATRONTANRILARIN filitredigi kontrollü denetimine veya isaret fisegine göre tipki diger medya moda magazin gibi arac gereclerden hic farki olmayarak görünüp kaybolan programli kuklalardan baska evrimsel yapilanmasini ordan iliskilenmeyen EMEK -SERMAYE celiskisine dair hic bir etkinlik ve varlik gösteremezler. Bu yüzden Soguk Savas yillari boyunca ulus öznesi eksik RUS EKiM DEVRiMi`nin Ikinci Dünya Savasi sonrasinda bölüsülmüs dünyaya yapay sürüklenmeleriyle de olsa götürdügü Ekonomik temelli cözümlemeler ve sosyallesmeler sayesinde issizlik, ilim, barinma, egitim, sipor, saglik, ulasim…gibilerde toplumlarin asiri stoklasmanin önlendigi ve yüksek kazanc gütmeyen cogu parasiz sosyal icerikli hizmetlerden yararandilar. Ve bu yüzden Kapitalist Bati Almanya, Dogu Almanya`nin her uygulamasina o yillarda INSANI ÖNCELEYEN, yani Sermaye`ye karsi üretilen degerleri mümkün oldukca EMEKCILERIYLE paylasabilen sendikal talepleri duyuyor dinliyor ve sosyal haklarda yaristigi Dogu Almanya`ya siyasi pirim vermemek icin ondan kopyaladigi hayati gereksinimlere karsilik veriyordu. Bugünün NEO-LIBERAL DIKTATORYASI`ndysa sendikalarin bilimin sanatin egitimin ulasimin iletisimin partilerin ve yediden yetmise tükettigi her seyin kulu klesi halini almis etkisiz tepkisiz topyekün toplumun artik cevrim carkini sadece SERMAYE OTORiTERLERI´nin kosullayip belirledigi ahmak avutanlik vitrinciliginden baska hic bir islevi ve icerigi yoktur. Bu yüzden soguk savas yillarinda verilmis olan bütün haklar ve kazanimlar TORBA YASALARI yaklasimli dayatmalarla EMEK-SERMAYE celiskisinde Emekciler adina hic bir karsi duruslu toplumsal itirazin yasanmadigi sürü bagisikliligi uyumuyla ( hitler diktadtoryasinda oldugu gibi ) hepsi geri alinmaktadir. Tüm Avrupa basta olmak üzere bütün Dünya`da Almanya pilot Projesinde kendine özgün küresel ölcekli yagma yikim ve sömürü yapilanmasini kopyalamaktadir. ( Scholz`un yakin Türkiye Ziyareti, yeni Kürt Acilimi dahil buraya ilgili ve iliskindir)
    Merkezine ULUS KiMLiGiNI koymadigi sebebiyle Rus Ekim Devrimi ve ardil uydulari tarih sürecleri boyunca toplumlariyla özgünlesmeyi ( özdesmeyi) bulusamadigi tikali kanallarda soyut, yabanci, igreti, yüzeyse, sembolik, sabloncu ceperlerde tutunamayip, Emek Sermaye Celiskisi`nden kaynakli Endüstri caginin en temel sorunlarina odaklanilmis insanligin en temel hakli iddasini ayaklar altina düsürerek kendi kendini imha yoluna gitti. Oysa Rus Ekim Devrimi`ne ilham kaynakligi eden Fransiz Devrimi, idda ettigi her baslikta halen mevcut ve günceldir cünkü evrimini aydinlanma cagiyla gelistirip büyüterek ULUS blincini esasa alan kök ve esaslar üzerine konuslanip her alanda biriken sorunlarini toplumun kendinden bilip inandigi aidiyetlilikle olusumunu tepkimesini ve devinimini gerceklestirdi.

    Burdan bakacak olursak TÜRKLER´in bütün tarih boyunca her zaman bir evrimsel gelismis evrelerden gecmis büyümüs olgunlasmis ve cagina erismis akil fikir bilgi beceri cesaret yigitlik mertlik dürüstlük sorumlu liyakatli öngörülü etkin saygin sevecen adil ve DEVRiMCi degerler toplaminda ATATÜRK ´ü olmustur. Kültegin-Bilge Kaan`larin cagina göre toplumunun üstün cikarlarina ( ulusu merkeze koyan ) devrimciligiyle, Orhun Yazitlari`ndaki tembih telkin ve kutlu bildirimler, Aatürk`ün Genclige Hitabesinin dikili taslara binyillar sürec evrim ve gelisimleriyle süzümlenen kesintisizlige yazilmis kisa özetidir. Bu bakimdan Emek Sermaye celiskisinde Sinifsal catismalari esas alan, fakat ulusu olmayan Rus Devrimi ve ardillari uygulandiklari toplumlarca bizzat üstlerinde tasiyamadiklari yabancilasmayla yikip yok ederlerken, sevgili Atatürk`ün „ muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda mevcuttur“ ön ve son sözüyle, toplumunda özdesen, ULUS`u ve Ulus bilici olan ölmez eskimezlerdeki, degeri, gerekliligi, hayatiligi, önemi ve anlami- KÜRESELCi istila bölme parcalama ve sömürme vampirlerinin Türkiye en basta olmak üzere tüm dünyayi kendilerine yikim yagma mülkü etme projeleri güncelinde- günden güne daha da artarak bize kalmis vazgecilmezligin kutlu mirasi ve kutsal sevincidir. Buradaki „ muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda mevcuttur „ özdeyisiyse hic bir sovenlik yahut üstünlük taslayan bagnazligin kurak ve soyut sloganist parolasi degil, METE` ( OGUZ ) den kendisine ( Atatürk) kadar EVRiMLESEREK gelen tarihi birikimlerin Türk ULUS kimliginde varolan bütün degerleriyle her zaman her dönemde sorumlu duyarli ilgili liyakatli hosgörülü merhametli akilli becerikli cesaretli dogru dürüst adil samimi gercekci onurlu dengeli güvenilir inanilir saygin bilgin hakki hukuka danisan ATATÜRK`leri oldugunu duyurup bildiren rehberligin siaridir. Bu toplumunun akli fikri kalbinde yediden yetmise kadar her yil katlayarak büyüyen saygida minnette onun yol göstericiligi rehberligi ictenligi sevgisi yakinligi ve kardesligi carpar cirpinir. Yasarken Feodal Yapilarin bütün gerici bagnaz ve adaletsiz pay dagiliminin ivedilikle cözümlenmesi, hizli sanayilesme, planli programli yerli üretimi önceleyen ve devletcilik halkciligi önceleyen ekonomik kalkinma, cagdas ilim bilim sanat egitim ulasima dair yarisi bitmis yarisi gelecek nesillerin tamamlanmasina birakilmis Alti Oklu Cumhuriyet ilkelerinin devrimleri yüz yil sonra bütün geri dönüstürme ihanet ve ihmallerine ragmen sürüp gitmektedir. Cünkü Ulus`unu merkeze koyan, Emek- Sermaye celiskisinde Emegin hakkini insanlik hakki düzeyinde her zaman hic bir zümre imtiyazina kul köle etmeksizin öncelikleyen; ve daha kendi yasarken „ Adalet Mülkün temeli „ noktasinda „ Haimiyet Kayitsiz Sartsiz Milletindir „ cagdasligin ve cogulculugun devrimcisi oldugu sebebiyle, O´nu , kurdugu Cumhuriyet`i ve Devrimleri`ni kendinden bilen Türk Toplumu, ülkenin her yerinde bagrina basarak he her yil Anitkabir`ine tesekkür ve minnet ziyaretini bulusup kucaklasmakta.

    Seyfi Karaca…………..Kasim / 24

  • tımarhane duvarı

    29.11.2024 - 16:46


    TAMTAKIR SOYUTLAŞMALARA

    Pisiko sosyolojinin bütün hastalıklı ve sorunlu kişilik sicil karakter kimya oluşum gelişim ve davranış bozukluğunun bütün toplamına kök saldığı sebebiyle, kalıplaşmış ve kronikleşmiş sadistliğin kibirli, baskıcı, üstenci, ayrıştırıcı, küçümseyici, dışlayıcı, aşağılayıcı, sömürücü, ezici, acımasız , bencil bağnazlığı yükseğinden aşağılayıp küçümsediklerini her türlü insanlık dışı ölüm zulümlere reva gören kendini herkese dayatma ve ilahlaştırma sapıklığının en bilineni Hitler Faşizmi’nden kaçarak kurtulanlardan iki şanslı şahsiyetti Einstayn Albert ve Çaplin Çarli.
    Takip eden barış yılları ( soğuk savaş yılları demek daha doğrusu sanırım) içinde ilk defa karşı karşıya geldiklerinde Einstayn Çarli Çaplin ’ e :
    - “ sana hayranlık duymamak ne mümkün, yaptığın sanatın gücüyle tek kelimelik hiç konuşmuyorsun ama bütün dünya insanları seni anlıyor ve yalansız yapmacıksız tüm samimiyetiyle gülümsüyor. “
    Caplin’ se Einstayn’ a aynı nezakette ve üslupta :
    -“ asıl hayranlık duyulması gereken sensin, yaptığın işten mesleğe ehil olanlar dışında hiç kimse hiç bir şey anlamıyor ama, tüm dünya insanı seni en az benim kadar biliyor tanıyor ve saygı duyuyor” demiş.
    Eğitimli liyakatli bilgili duyarlı ilgili samimi adil sorumlu vicdanlı akıl fikir ilim irfan ve KÜLTÜR sahibi olmanın onuru ve gururudur bu kıssadan hisse. Benim yakınlığım Einstayn’ ın Atom bombası gibi bir belayı kendinden sonraki yüz yıllara kıyameti tetikleyecek okan; ve sömürücü işgalcilerin baskı tehdit saldırı sataşma ve kendiliğinden teslim olmalara boyun eğdirme kozu olarak cellatlık mirası bırakmış olduğu sebebiyle Çarli Çaplin olsa da, durumu değeri hiç değişmeyen olgudur, akıl fikir ilim onur bilgi beceri liyakat vicdan hukuk kültür özgürlük saygınlık barış ve nice değerlere dayanarak ortak yaşamı ayrınsız imtiyazsız ve kayırmasız birlikte ve herkes adına sürdürülebilirliğin huzuruna güvenine ve.mutluluğuna zahmet edip katkı sunması.
    Ne ki…
    Hayatını özüne bütünleştirmeden veya her merakta keşifte öze dönmeden özgürlüğü ve özgüveni asla mümkün değildir insanın .
    Özgürlük saygınlık dil kültür barış sevgi onur adalet özveri cesaret kültür ilgi iletişim dayanışma doğruluk vicdan sorumluluk düşüncesi dürüstlüğü paylaşma ve aidiyet duygusuyla hiç kimsenin özeli ve tekelinde olmadığı gibi, Türklük de kimsenin şahsi menfaat malı ve istismar mülkiyeti değildir.
    Tüm besleyen büyüten değerleriyle birlikte deneyimli ve liyakatliliğin aşkı ve tutkusuyla değişen dönüşen koşulların hiç bir fırıldaklığına gevşeyip soytarılaşmadan her şartta her yerde kendisiyle özdeşmiş yaşanan kutlu kişiliğini ve karakterini yüklenip yaşayanındır.
    Ne ki…
    Necip fazılla Nazım hikmet aralığını Agora meyhaneciler gibisi ve benzerlerinin doldurup donattığına..
    Gitti Tarkan geldi Tan Taşcı yoğunluğu arabesk hesabından, sallanıp savruluyor tüm toplum bir baştan bir başa Bop nizamında kalıba girip duraraktan..
    Nitekim kendini tanıtım ortamlarının kurgulu dekorlu ortalamalarından biri olan Armağan Çağlayan Magazinciliği’ ne verdiği mülakatta Tarkan eş benzeri Tan Taşcı” acı çekmek güzel bir şeydir, olan bulan tadını çıkararak yaşasın’ diyerek zaten piyasası bol tüketilene arabesk avazı çağıranlığın (her yapay zeka karışımlı kargodan müzik ve ses boyayarak) kaynağı yapan insan ve toplum modeli formatlamakta.
    Olumsuzluklardan ve ayarsızlıklardan geçinmenin yolunu her karışımdan mezelenip mayalanarak bulan; ve varla yok arası sıkışmışlıkta sürekli hiç kimsesizliğin provasını yaparak asosyalleşmenin bütün sorunlar karmaşasına ve çıkışı olmayan kavşağına dağılıp bozularak yabancılaştıkları birbirine yapılıp saldırganlaşan şimdiki dünya ve insan tipi, böyle fabrikasından yapılmışlığıyla işleyip çalışıyor artık.
    Ne ki…
    Insan zehri zorbalığı sapıklığı talanı tecavüzü pasağı sahtekarlığı ihaneti istismarı fırıldaklığı dönekliği ve kiriyle alışılmış kanıksanmışlığa bozulup berbat olan yeryüzü hayatını, yine insan kiri pasağıyla temizlemenin mundarını molozunu kendi üstünde kalan suç vebal cüret cürüm ve sabıkasıyla malumun işletme yeri ve cinayet mahali oldu ve öldü, ( sataşanıyla saldıranıyla satışa getirilmişliğin tetiklenen yığınlaşmasından oluk oluk birbirinin irinli mikroplulu bulaşmalarına boşalıp akışarak ) tıklım tıklım dünya dolusu İnsanlık.
    Mikroplaşmalarla çoğaltılan ilişip bulaşmaların irin ve iltihaplarını tüketime sunan..
    Sağlıkta huzurda kimyada ve yapısal özelliklerde Bünye ile uyuşmazlığı sebebiyle her türlü milroplaşmalardan virüslenerek işgal ve sızma girişiminin üst düzeylerinde çeperlenen gerçek dışı aldatıcı fıyalardan bölünmüş parçalar halinde insanlığı ülkeleri ve kimlikten inanca toplumsal bağı olan birlikteliğe odaklanmış her türlü tahribat yoğunluğu ( madde bağımlısı ve malzeme taşıyıcılarının alet olup taşaroncukuk yaptığıyla) yıkımları beraberinde getirir .
    Yalnızlık yokluk çaresizlik ve hiçlik duygusu yüklenip bastırınca hiç bir işe yaramamak korkularına kapılıp sarılarak ağır komalık ve kendine dahi sözü saygınlığı kabul görmeyen ( ilgisi itibarı geçmeyen)korsan eylemciliğin
    Karanlığın köşe kenarlarından yakılan cılız ışıkların kendi boşluğundan başka hiç bir yere çıkışı olmadığı ve ulaşamadığı Yaşam alanının veya çember çarkının içi dışı neresi olursa olsun, hep yalnızlığa misafir veya kalabalıklara sürgün, mutsuzluğun kül rengi giysisi gibi kurak gülümseyişlerinin çehresi ve çeperi tuzu acısı fazlaca kaçmış tatsızlıklarla kendi yarım yamalık tamtakır kumaşlarına benzeyen
    Kafayı kişiliği sarhoşa çekmeye, hacize yollamaya, mahruma sökmeye, fesatlaşmaya bozmaya, enetileşmeye kavlatmaya, kuşkulara takmaya ve mizahlaşmalara gevşetmeye giden zikzak boşluklarında, dolanan dönen insan biçimli gerilimli kıvrımlar gibi, kim neyin niçin müptelası ve müşterisi olduğunu dahi ve hatta, neyi niçin olduğunu ve öldüğünü kesinlikle bilememektedir…
    Hayatın kapladığı çukurundan zirvesine püskürüp fışkıran yol harç eziyet ve mahkeme masrafları dahil, kendini ancak tümüyle nizaha veya suskunluğa vererek sakinliğini huzurunu rızasını ve korku kaygı endişe şartına bağlı dipsiz uçurumlarda hayat sürebilmeye yıkım dengesini bulabiliyor herkes…
    Bir insanın değer kıymet ve karakter ölçüsü, sahiplilik mülkü hırsı ihtişamı şatafatı görkemi ünü şöhreti ünvanı markası veya ayrıcalıklı imtiyazlı etiketiyle özdeşen ve örtüşen madde veya malzemelerle ilgili alakalı değildir. İşine gelenin veya şartlanmış ön proğramlı kalıpsal formatlara uyup uymadığı sebebiyle herkes tarafından büyük bir hayranlıkla ilahlaştırılarak üstünlük övgüleriyle takdir edilenin itibar saygı ve kabul görmesi yahut itici kahredici öfke kin nefret lanet okuyan linç girişimleriyle dışlanıp reddedilmesi, çelişkilerin sürüklediği kayıplarda insanlığını bulamamanın kendine özgün ve saygın hak hukuk vicdan ahlak sevgi adalet duygu düşünce kültür sanatlarla yoğrulmuş beslenmiş büyümüş donanımlı kişilik değeriyle uzaktan yakından ilgisi samimiyeti yakınlığı gerçekliği ve alakası yokluğun sebebindendir.
    Toplum içinde onurlu duyarlı ilişkili ve liyakatli ( hiç bir şahsi çıkarını önceleyici yapmacık ve sahtekarlığa kaçmaksızın ) birey olup; ve asla yüzeysel iğreti ve yapay çeperlerde durumun getirisine göre davranış ve duruş sergileyen kopukluğa idareliğe aidiyetsizliğe kaypaklık edip kibirli ihtiraslı görgüsüzlük ve gösteriş böbürlenmelerine gitmeksizin , mutluluk paydasını ortak yaşam değerleri ve birikimleri paylaşımından çıkarmaya emeği sorumluluğu katkısı tutkusu ve kıvancı olanındır bir insanın değerli olup olmadığıyla ilgili alakalı kişilik ve karakter gösterge kıstası.
    Ne ki…
    Aşk sanatından doğan insanlığı sevgi saygı ilgi yakınlık hoşgörü tolerans duygusu davranışı kararlılığı duruşunda nice karşılıklı kabule ve değerbilirliklere çoğaltıp büyütmenin sınırsız kaynağı , yorulmayan özverisi, tükenmez inancı gayreti çabası serveti olan ilkesel duyarlılığıyla, konuşan, danışan, düşünen, anlaşamasa bile anlayan zenginliğin muhatap aldığı değerliliktir, her insanım diyende deneyimli birikimliliğe dair kazanılmış olması ve mevcut bulunması .
    Olmadığı içindir kendine özgür kişilikli kimlikli ve kazanımlı özgün değerlerden yoksun aciz ezik mahrum ve aidiyet sicili kayıp, günümüz magazin ve tüketim piyasası bağımlısı tek tipliliğinin akıl fikir duygu düşünce lilim sanat dil kültür harici imrendiği adandığı ve tapındığı hayranlık profillerinden yapay zeka taklitçiliği yaparak, yutkunduğu kuruntu artıklarıyla beslenen yozlaşmış kokuşmuş çürümüşlüğün güdümlüsü ve her sorununa alışmış kanıksamış giymiş kuşanmış insan maskeli ve sürekli her şeye kusursuzluk mükemmelciliğine hayatını kaybetmiş fakat üstün başarılara mutlu pozu kesen formatlanmış kişiliksizliklerin kukla piyesçiliğini şıllıklaşıp dangalaklaşan ; her türlü çıkar gözetmeciliğini çirkefleşmekte ölümüne birbiriyle kapışıp azan kuduran ve yarışan fakat bütün kötülükleri iyilik güzellik süsü olarak içindeki bütün pşslşkleriyle beraber ortak yaşam çarşısına kusup boşaltan ; şekli şimali dondurulmuş cerrahi kostümler içinde cesetleşmiş fakat sağlıklı görünümlüğe hem rezil hem de soytarı; hücre hücre ayrışmış özgürlüğe müşteri fakat uzaklaşmış ara soğukluklarda kendine ait olmayan yabancılaşmaların mutsuzluk, susmuşluk, sapkınlık ve şiddet diliyle konuşup saldırganlaşmasının olağan ve sıradan sayılması kimsenin ( herkesi tek kalemde eşitleyen küresel esir pazarı kıyamettinde konuşması düşünmesi anlaması duruşu davranışıyla uyuşup benzeştiği paraya şöhrete ve güç gösterisine endeksli alım satım toptancılığının mülkiyet merkezlerine haciz ) yadırgadığı mal malzeme ve madde beyanından başka bir şey değildir artık insanlık.

    Seyfi Karaca….. Kasım/24

  • tımarhane duvarı

    13.11.2024 - 14:56


    GAM PERDESİNDEN
    ….
    Do kararına gelip durmadan daha
    Gam perdesinde serbest dolaşan yay keman ve dümbelekdarbuka
    Gubidik
    Gubidik abidik almış başını gidiyor
    Evden uzaklara doğru
    Başarılmış bir günbatımı
    Ve sabahlarca günaydın
    İklbaharın getirdiği çiçeklerle çınar dallarında esen sonbaharda
    İçerdeki beyaz camlı pencerelerden ve yüksek tepelerden alabildiğince
    Kendini affetme suçluluğu duymadan
    Derlermiş ki insanı dünyayı bilenler
    Yarınlarını güzel yaşayanlar
    Mutlaka geçmişinde anlamını kıymetini bilen değerden ve güzelliktendirler
    Yol gide gide
    Sıfırdan başlayıp sıfırda bitmeye
    Duraktan durağa inen binenleriyle küçülüp büyüyen dünyayı
    Olgusu
    Bulgusu
    Sezgisi
    İnsancı
    Ön tanısı
    Kesin tespitiydi derken
    Düzensizlikten düzen kurmaya aklı bozdu gubidik abidik, davul da hoş beş filandan kavrayıp getirdiklerini
    Çınlayan dereye
    Bozulan bağa
    Ötedeki ırmağa
    Tokmağın zombur gümbür kalkıp inen kol ve kaldıraç gücünden
    Kafayı taktı
    Niyeti sapıttı
    Kızıştıkça azıttı bozdu dağıttı azap gazaba çarketti, duvarın dibinde damın arkasında kimse kimseyi bulamazsa
    Muhtar mührünün
    Ve Kameraların görüp görmediği her köşe bucakta baldız bacanağı, bacanak baldızı, bacanak hem baldızı hem bacanağı
    Elti görümceyi her yol mübaha kamalayıp bıçaktan geçirdiği
    Bu esnada Arpalar yulaflar çavdarlar tozlu yollarda izini akıbetini zavar değirmenlerde haraba yazıp
    Evinde insanlık oturmayan örene virana
    Ağaçlar kendini bilmez oldu, cümle hükmünü murdar etti intihar eğilimli insan
    Sigortası attı tüketim marketlerine bağlı hakkın huzurun, aşkın vebali kötülüğün dillerine düştü
    Günü karardı
    toprak can çekiştiği yerde öldü mevsimlerin hayatı kaydı
    Kendi çocuklarını katlettiği sabıkadan hakkı ve üste çıkmak için ne hukuk bildii
    Ne ahlak tanıdı
    Ne vicdan ne huzur ne onur hiç
    Hiç
    Hiç
    Erimeye yakın Kızgın demiri döve döve döve
    En mükemmel ev bark çarşı balkon cadde sokak
    Ve insan yapacağına içten pazarlıklı
    Ve kafadan matematikli
    Ve sürekli sapmalar zarar ziyanlarıyla günden güne azalıp eksilerek
    Bozulmuş çürümüş bıkmış usanmış
    Almış başını gidiyor dünya
    Hiç
    Hiç
    Hiç
    Do kararına daha inip dokunmadan
    Dümbelekdarbuka

    Seyfi Karaca…… Kasım/24
    ….

  • tımarhane duvarı

    06.10.2024 - 19:07


    DiPNOTUNDAN HAYATIN
    ….
    Sıfırla ölüm yaşı arasında ayırdedici hiç bir özgünlük yok artık
    Yılların ve yolların büyüttüğü yaşta bellekte bilinçte birikimde karakterde donanımda hiç kimsenin magazin kusmuklarına ve tüketim piyasası afyonlarına bağlı kalmaksızın kendi gerçek ve özgür yaşam dünyasından tanıklık ettiğiyle farkı olmadığı gibi yenilmişliğe yanılmışlığa biriktirerek çoğalttığı sorunlara çözümlemesi de yok.
    Bu sebeple herkes özendiren ve alıştıran döküntü çanağında ne varsa birbirine çalıp bulaştırarak kimsenin saygınlığında kalmayan anlamsız dağınık dolaşımdaki tezgah ürünü ağız dil ve davranışları kullanıp tüketmekte. Anlam değeri gerçek karşılığıyla olsun olmasın donanmış yüklenmiş şiddetin cinnetin vahşetin kuşkunun kibirin baskının dehşetin gırla gezip cirit attığı ve kol gezdiği kokuşmuş çürümüşlük dolaşımıyla içgüdüsellik çalkamasından Aşkım bemişim gargaralayıp tükürmekte herkes en yaygın bilindiğiyle mesela.
    Çünkü tahammülde toleransta paylaşımda ilgide iletişimde hiç kimsenin hiç kimseye itibarı samimiyeti ve saygınlığı olmayan; kibire hırsa ihtirasa mükemmellikçiliğe ve sürekli kazanan başarılara odaklanıp şartlanan insanlıktan çıkmış sapkınlıklarla hayatın sürüklenişi sırasında olası hata kusur sakarlık doğallık ve insanlığını ( birbirini kışkırtan ve birbirinden yapılanan hor hakir aşağılık bakan gören ve baskılayan bozulmuşluklarla ) kabullenmemekte.
    Duyarlılığı samimiyeti emeği gözlemlemesi yoksa sahtekarlık üretir yalandan yapaydan para odaklı ihtişam gösterişli , mükemmellik şartlandırmalı ve denetimli serbestlikliğe mahkum kişilik ve kimlik. …

    Türkiye… varsa yoksa içinde toprağında denizinde güneşinde göğün altında yapragın tomurcuğunda her şeyiyle yaşadığımız gerçekliğe sımcıcacık; tan yellerince günaydın, dünya incisi ve gelincikle ekşileşmenin ülkesi ve akşamüstü çayın tüten buğusunda aşkla yoldaş olmanın tutkusu , hasret ile hayale eşsiz emsalsiz gözbebeğimizdir, kutlu vatanımız kutsal öz yurdumuzdur, bir tanemizdir , her şeyimizdir, değerini kıymetini bilene.

    Seyfi

  • tımarhane duvarı

    18.09.2024 - 13:32

    ….
    GÜNÜN GÜZELLIGINE ve SANA SONSUZ TESEKKÜRLERIMLE
    …….
    Sevgili kardesim, sair-yazar HACI IBRAHiM SAGIR`a hithafen ..
    Yel yahut su degirmenlerinin akintisina - rüzgarina kapilip da, kar topu, nur topu, ates topu…hepi topu dipten bucaktan her neyse dönüstüren arac gereclere muhtac, murdar, mahkum, minnet, aciz ve mahrum olmaksizin, YASAM ENERJiSiNIi veya KAYNAK DEBiSiNi israf yoluna harcamamak icin TOPLUMSAL CÖZÜMLEMEYI bireysel keyfiyetten öncelikli kilmalidir saglik sihhat huzur mutluluk edep güven saygi sevgi ihtiyatinda kendini bilmek ve bulmak dileyen insan.
    Cünkü toplum cogunlugunu dengeleyip tartan bitmez tükenmez ihtiyac ve gereksinimlere bireysel keyfiyet simsiyahligini kaplayip örterek yapilan her süslü dekorlu AMBALAJ, gecici süreligine sarhos sendrumuyla insani yok sayarak kamastiran uyusturan ve kandiran aldanmalari saglasa da, narkoz etkisi gectikten sonra evvelki BOZULMUSLUKLARIN bütün hastalikli agri sizi sorun dert irinleriyle beraber kiskirtip kanattigi yerin kapanmasi asla mümkün olmayan cürümüs- kokusmuslugu katlayip en derin yirtiklardan ihmal edilen ve eden toplumlari istisnasiz her bireyiyle yüzlesmeye cekerek icindeki ölü insanligi tükürür ve kusar…

    Biz…simdlerde MAGAZIN BAGIMLISI ahmakliga kul köle kilinarak ihmal ve ihanat edilen EDEPTEN EDEBIYATA tüm toplumsal degerlerin kokusmus cürümüslügü bedelindeki her insani yüzlesmeye cekip sürükledigi en sapkin , cani, yaratik, mahluk ve VAHSET bagimliliginin icindeki iltihaplasmalari disa vurdugu ve ciban basi durumundaki toplumsal cüzümsüzlüge bireysel yerinden kanayan ve bütün toplumu sabahtan sabaha kadar dönderip kivrandiran ve herkesin yillar yili kayitsiz ilgisiz soyut yapay kalmalar sonucu bir noktadan sonra kendini tanimladigi NARiN…NARiN…NARiN…NARiN..sebepler sonucunu senelerce yorduk yazdik irdeledik konustuk dertlestik söylestik sevgili kardesim IBRAKIM`le. Konusup yazmaya da devam edecegiz elbette.
    Sesini telefonda duydugumda, okula gidiyormusum gibi bir sevinc, bin telas. Medrese Mekaninda görüselim dedisek de, KALE`ye karsi ve Sehrin Meydanina bakan yukari bir yer olsun istedik.
    Yillardir bir türlü biz bize kesismeyen ve bulusmamiza engel tatil araliklarinin uzakligi sebebini en nihayet kocca bir hasret yanginiyla sarildik kucaklastik. Bastigimiz yeri sasiracak derecede üstü basi tütün kokan masada zaptedilmez bir sevincin dalginligini sanki her lafta her sözü birbirimizin dili ve keimelerinden aldik bizi bize yudumlayarak ictigimiz hasrete tastamam ettik. Saatler ötekileri kovaladi böylece, carsiya biraktigimiz horantayi filan töbeki unuttuk. Dertlestik de, hüzünlendik te, güldük sevine sevine bir olduk ta..Doyduk mu bir birimize, ne gezeeeer, diyerek, nicelerimize ve öteki bulusmalarimiza birbirimizi sarilip öpüp koklayarak görüsüp kavustugumuzun hatirasi essiz ve emsalsiz efsanesine birbirimizin ismini yazip yeniden görüsmelerimze ismarladik.

    Günün güzelligine ve sana sonsuz tesekkürlerimle canim kardesim IBRAHiM.
    Kardesin seyfi.

    …lafin sözün daha ötesi ilerisi berisi siirin hakkiydi her daim…
    …..
    EYLÜLCELERE
    ……
    Eylene söylene dünya dedigin bir avuc toprak
    Bir yudum su
    Bir sehimlik ömür nafakasi
    Bir perdelik isik ve gölgeler oyunu
    Dünya dedigin, bir uzak yer, bir yakin yol, bir garip diyar, dünya dedigin..
    Bir rüyalik arzuhal perdesi ve bir görümlük hasret kapisi,
    icinde sakladigi sirra mesken misafir insan dedigin bir solukluk can..
    Döner bu mekanda saat
    Yol isler
    Ilmek baglar kördügüm
    Evler yapilir bozulur, yel eser, ates yanar, insan irgat durur kendi kendine
    Güz olur, günes sogur, dünya bir toz duman harmanidir
    Eylülcelerden,
    Savusur gider gülümserligin yanaklarina dokunarak avludaki hayat..
    Iraklari getirir götürür konar göcerlige yaban kuslari
    Zaman degirmeninde herkes sirra kadem saklambaclar sürer savurur
    Dünya dedigin bir dönümlük hasat mevsimidir kimi kederin kiracinda
    Kimi irem bahcelerinde huzurun…

    Seyfi Karaca……..Eylül / 24

  • tımarhane duvarı

    18.09.2024 - 13:30

    AKLIN ne darasi vardir ne kostünü ne bileti ne ambar cüzdani ne emanet kapisi ne dükkancidan ortaya karisik ambalaji sevgili GEREKSiZ MORFi. Kendini hic bir hacize ve tenezüle egip bükmeden yasatabildigin senindir. Sendendir. Bu kadar bozlmusluk kiri ve pasi icerisinde bu delilige akil yormak her sosyete erbabinin üstesinden gelecegi ve kalkacagi is degildir. Demek ki bu diri diri insanlik ölüsünü gömerek yutan koca cöplükte ve sonsuz boslukta tutunmaya calistigin cirpinislarindir, bence hic büyüme ve hep öylece deli divanelerde insan kal...

  • tımarhane duvarı

    24.08.2024 - 14:25

    ……
    FiLISTiNCE SIZLAYAN YARAYA
    ……..
    Duvarlar…
    Egriyi dogruya ipte salinan kuyu gibi
    Ucurumlari birbirine egirip ören duvarlar
    Kasali sarjörlerden kursunlara delik desik ve omzundaki dünyayi unutulmus bayramlarda
    Esir pazarligina
    Gün ortasinda ve sabaha karsi cölden basraya, ölüdenize ve sahra cicegine
    Iraktan Filistine kac gün kac sene bilmem kac yüzyil
    Barismasini bilmeyen savaslarin cayini sekerini eskisi bile kalmayan minderlerde zehir etmis
    Insana yamali bir kiyametin önünden ardindan
    Kaynayip kuduran depremlerden daha siddetli, daha cok
    Kölen olayim dercesine kizlar kadinlara, kadinlar kül benizli yara bere icindeki cocuklara
    Insanligi hic kimseye hatirlatan
    Bütün tabelalar sökük
    Koridorlar hortlak
    Bahceler viran, pencereler dilsiz, duvarlar delik desik
    Her dam havaya ucurulmus yirmili yasin gencecigi
    Uzun kuyruklara durmus ölm gibi cöken bir kabusun yersiz yurtsuz cölüne
    Gökten yagmur degil
    Kar degil
    Kirci degil
    Tipi degil
    Huzur degil güven degil mutluluk degil
    Sadece ölüm kusan cinnetin bir dahaki sabahina vedalasan sonsuz siyahlik
    Kahretsin….
    Lanet olsun…
    Tövbe yeminler olsun ki cehennem zebanileridir köpeklesip kuduran
    Azgin kuduzdur insan degil..

    Seyfi Karaca……..Agustos / 24

  • tımarhane duvarı

    23.08.2024 - 15:47

    ….
    DELON DELLETİNE 3

    Hız zaman mekan mevki nüfus güç gösteriş otorite servet saltanat makam ünvan her konuda ve her alanda acımasızca yarışarak rakipsizliği elde etmek için duyarsızlığı ve markalaşmayı getiren ve bu uğurda tüm insanlığını yitiren makinalaşmış sanayileşmiş her şeyi sinemanın parlak yüzlü kadınımdı erkeği ve her tarafından şehvet fışkıran kadın tiplemesini sermayesi olarak kapatan sinema her şeyi giderek menfaati ekseninde eşyalaşan bozulmaların Emmenuella- Isabella pornoğrafik serisinden önce Birjit Bardot” u ve Alain Delon’ u hayal perdesine mimleyerek görsel pavyon sermayesi olarak kapattı.
    Hiç kuşkusuz ki zifirkatranı uçsuz ücralar sonsuzunda geceyi sarıp kuşatan yıldızların kamaştırdığı tarifsiz tanımsız duygusal çalkantılı etkileşimler gibisi, karanlığın içinde oturan salonların hayal perdesiydi aynı büyüleyici ve etkileyici doğurganlığı ve doyurganlığıı hayat gerçeğinden öykünerek beslenen sinema.
    Bu yüzden tüm diğer sanat dal kol icraat ve kaynakları gibi toplumun bireyin ve insanlığın bütün sosyal içerikli ( çünkü çoğul katılımcılığı kapsayıp hitap eden hassasiyetiyle) müjde sezgi duyum bilinç tavır duygu düşünce itiraz gözlem fikir bildirimleriyle sorun ve çelişkilerine her türlü ilgi ve yakınlıkta aklı fikri ruhu gözü kulağıydı sinema.
    Oysa Alen Delon ve Birjit Bardot gibileri aynı kulvarın eşzamanlısı deyim yerindeyse adeta süslü salonların kiralık garsoniyesi veya oyna deyince het çalkalamaya oynayanlığın kenar köleleri saplam gutmuş kadın kostağı erkek fahişesi lisansına, tüm bunların aksine ve hiç birine şöhretlikleri süresince varlık duyarlılık göstermediler ve hayatlarını her zaman tanrılar gibi tapılacak ilgiyle el üstünde tutulmaya odaklı ünlüler çöplüğünde yarım bırakarak hayatlarının görünmeyen kısmındaki acımasız yalnızlığın bütün azap verici öldürücü ve kahredici şizofrenleriyle murdar olup gittiler.
    Bu sebeple ömrü hayatınca Cezayir Vietnam da de Ruanda’ da diğer Afrika kıyı köşelerinde Orta ve Uzakdoğu ‘ nun her yerinde akka hayale gelmedik vahşet düzeyli katlamlar ve soy kırımları yapan Fransa” yı görmez duymaz bilmezden gelen bayat numaralara yatarak, yeryüzünde olup biten hiç bir haksız hukuksuz insanlık dışılığa ilişkin onurlu duruş ve tepki sergilemeyip her Fransız şöhretlisinde olduğu gibi Türkleri önyargılı Avrupa tipi fetişist dolgulamaların ırkçılığıyla söz verdiği İstanbul randevusuna gelmeyerek Erşvan’ a gidip orda bunlar soykırımcıdır diye üçüncü sınıf sahne sergilemesi, çaptan gözden düştüğü şizofrenik alçaklığa depreşmiş travmalarını susturup sakinleştirmeye çalışan Alain Delon” un piyasa ünlüleri vitrinindeki görünen kıza benzer cilalı yüzünün arka çöplük gerçeğinde tüm hayatını hortlak etmiş zavallılığın inancı yitik hayatı kayıp kişiliği ve kimliği intihar arızası ve tezgah laçkası kokuşmuş çürümüşlüğüyle en son kertede bütün insanlığa ve dünya değerlerine kin besleyip lanet okuyarak şöhret soytarısı olmalar uğruna kendini öldürünceye kadar sallanıp sarkan rol kesme repliklerden hayvan mezarlığına sığınıp tutunmaya çırpınarak hayattayken ölmüş .moruklaşmış vasiyet ve veraset sahipliliğinde kendine son verdi.
    İnsanların kıyaslayarak aynı seviyede yorduğu rahmetli Cüneyt Arkın’ sa tam tersi ait olduğu toplumunun ve insanlığın inandığı bildiği doğru ve yanlışlarına zıtlıkların çelişenlerenden temize çıkması uğruna hep insan tarafında kalarak hak hukuk güven özgürlük iyilik sevinç kaygı adalet vicdan hoşgörü paylaşım saygı sevgi dil kültür cesaret yiğitlik doğruluk dürüstlük mertlik kanun ilim bilim değerlerinde hiç ödün vermeyen açık yüreklilik ve kararlı duruşuyla daima çoğulcu hayatın tüm ortak dengeleyenlerine toplumsal saygıyı kültürü bağı son nefesine kadar yitirmeyip kavgasını verdiği azmiyle ve inancıyla; çocuklarının babası Türk toplumununsa zerre kadar Delon benzeşmesi olmayan ve nasıl inandıysa öyle yaşayarak tamamladığı kendisiyle ahirete göçen insan güzelliğindeki ölmez eskimez örnek rol modelidir. Hatırasına sonsuz saygıyla rahmetlinin.

    Aşagıdaki şiir ordandır …:

    DÜNÜGÜNÜ

    Zaman kavramını silip süpüren
    Gökyüzüne saçın sergen olmuş yıldızlardan biri de benim ladesim olsun diyenlerindir
    Ağır ağır
    Dizim dizim
    Sıralanmış gökyüzü kolyelerine gerdan kırarak döner insicam , kainat büyür, güneşten kamaşarak
    Gece Şuh fenerinden med cezir olur, sular köpürür kabarır taaa ki gğnaydın olacak serğvenlere
    Yoklaması geleninse eninde sonunda künyesi çağrılır okunur
    Olmadıysa
    Bugündü
    Yarındı derken rahmetli olmadıysa, herkes bir gün ölüceği kesin kaidelere
    Farkındalığına varıp
    İnsan Farkıyla yaşadıysa vasiyeti aştır
    Geride kalanlarına cümleten sabır selamet

    Seyfi Karaca. Ağustos/24

  • tımarhane duvarı

    17.08.2024 - 14:44

    ….
    CAYIR CAYIR INTIHAR TUTUSURKEN IZMiR
    …….
    Meclis…
    Milleti toplumu hice iplemeyen kiyak kaymakliliga meclis
    Dört yil boyuunca hic bir yoklama gününde yerinde ve koltugunda bulunmayan
    Isini gücünü söhretini nufuzunu saglama almalarin ihalesini kovalamakla gününü dolduran
    Ve dört yil sonrasi okkalisindan emeklilige kendi kendini sevk ettirmenin derdiyle
    Bütün hisim akraba tanidik ve yakinlarina
    Tatilde sefada sayfiyede saglikta kaplicada döner kulade yüzer havuzda
    En ayricalikli toplum üstü imtiyazlarin vekilligini damgalanmis mühürlenmis vaziyete meclis
    Ve toplumu milleti haricten gazellerin sefalet kapisinda birakma istismar ve ihanetiyle
    Aldatip oyaladiginin muntazam zeminlerini dayanmis dösenmis
    Meclis…
    O partiden bu partiye oynak kaypak gezgin ve satiliklarin keyfiyetiyle odakli zimmetli
    Temsil ettikleri iradeyi sahtekarligin daniskasina cirolayip transfer ederken
    Trafik terörünü
    Cevre kirliligi canavarini
    Kayit disiligin haydut haramilerini
    Ve kanunsuz hukuksuzlugun yagma yikim cellatlari ve mafyalarini ihya eden kacaktan
    Alistirilarak herkesi kaniksatan ve kabullendiren kayitsizliktan evvelkiler
    Ve ormaniyla dagiyla kusuyla cekirhgesiyle ötekiler gibisinin tipkisi
    Cayir cayir intiharlardan kivilcimlanmis yanginlara yenisinin kundaklandigi
    Izmir yandi tutustu kül oldu izmir…
    Izmir yandi tutustu kül oldu izmir…
    Izmir,
    Yandi yandi tutusu küloldu izmir…!

    Seyfi Karaca………..Agustos / 24

  • tımarhane duvarı

    17.08.2024 - 14:44

    ….
    CAYIR CAYIR INTIHAR TUTUSURKEN IZMiR
    …….
    Meclis…
    Milleti toplumu hice iplemeyen kiyak kaymakliliga meclis
    Dört yil boyuunca hic bir yoklama gününde yerinde ve koltugunda bulunmayan
    Isini gücünü söhretini nufuzunu saglama almalarin ihalesini kovalamakla gününü dolduran
    Ve dört yil sonrasi okkalisindan emeklilige kendi kendini sevk ettirmenin derdiyle
    Bütün hisim akraba tanidik ve yakinlarina
    Tatilde sefada sayfiyede saglikta kaplicada döner kulade yüzer havuzda
    En ayricalikli toplum üstü imtiyazlarin vekilligini damgalanmis mühürlenmis vaziyete meclis
    Ve toplumu milleti haricten gazellerin sefalet kapisinda birakma istismar ve ihanetiyle
    Aldatip oyaladiginin muntazam zeminlerini dayanmis dösenmis
    Meclis…
    O partiden bu partiye oynak kaypak gezgin ve satiliklarin keyfiyetiyle odakli zimmetli
    Temsil ettikleri iradeyi sahtekarligin daniskasina cirolayip transfer ederken
    Trafik terörünü
    Cevre kirliligi canavarini
    Kayit disiligin haydut haramilerini
    Ve kanunsuz hukuksuzlugun yagma yikim cellatlari ve mafyalarini ihya eden kacaktan
    Alistirilarak herkesi kaniksatan ve kabullendiren kayitsizliktan evvelkiler
    Ve ormaniyla dagiyla kusuyla cekirhgesiyle ötekiler gibisinin tipkisi
    Cayir cayir intiharlardan kivilcimlanmis yanginlara yenisinin kundaklandigi
    Izmir yandi tutustu kül oldu izmir…
    Izmir yandi tutustu kül oldu izmir…
    Izmir,
    Yandi yandi tutusu küloldu izmir…!

    Seyfi Karaca………..Agustos / 24

Toplam 317 mesaj bulundu