Hey siz.! Dilimi Bir hücre kadar esnetip Demirlerin arasına çarşaf çarşaf gerenler Dilimin kime söylediğinden Dilimin ne söylediğinden size ne.! Dilim İncecik bir nişan yüzüğü gibi Ve Kapkalın bir mazgalın o ağır cüssesi gibi.!
EZ Lİ VİRİM.! / BEN BURADAYIM.!
Siyasi bir depremin Siyahi bedeninden Fay hatları takıldı ellerimize Kanatarak kıvrımlarımızı gezinen..
Hem mahkumuyuz bu soğuk hücrenin Hem de ölüme alkış tutacak seyircisi Biz ki Nice devirleri aşıpta geldik Yabancı değil gözlerimize tel örgü sancıları Biz ki Adaletinizin,mazlumların ahıyla lanetlenmiş yüzüne Araba farının ışığında apar topar astığınız Seyid Rıza dedemizin gözleriyle Biz ki Qoser’in nazlı semalarında okul önlüğü dalgalanan Küçük teröristimiz Uğur Kaymaz’ın gözleriyle Biz ki Dersim’ce güllerin içinden alnının akıyla bakan Süngü giyinmiş bebelerin gözleriyle Biz ki Bugünkü çürümüş yargınızı tarihe yazan Ölüm oruçlarına revan ettiğiniz Hayri durmuş,Kemal Pir,Ali Çiçek,Akif Yılmaz’ın gözleriyle Ve biz Dilinde üç renkli Özgürlük türküsüyle Kawa’nın Özgürlüğe çarpan sesinden Direnişe miras Sönmeyen Üç kibrit alevinin aydınlattığı yüzümüzle bakarız.!
Ez li virim.! Dönmezse dönmesin diliniz dilime Boyun eğmem Yüz sürmem kokuşmuş kürsünüzün önünde Beş bin yıllık tarihiyle nadide bir halkın Haklı davasını,Onurunu,Gururunu taşıyorum sırtımda Sizin Kanla karışık vatan dediğiniz toprakların Çok eski hainiyim Pranganız ayağıma,kelepçeniz kollarıma Mayınlarınız Dilime yataklık mı edebilir Yüreğiniz var mı sizin Hanginiz Dilime susturucu takabilir.! Yılmayan,yıkılmayan bir Halkın evladıyım Yılmam,yıkılmam Toprağından taşına Mezopotamya’m Özgürleşene kadar Burada ve her yerde dimdik,onurumla ayaktayım.! Dönmez dilim dilinize Sordunuz söylüyorum; Ez Hatip Dicle Ez li virim.!
Ez li virim.! Köylerinde yürekleri yakılmış insanların Askıya alınmış bedeninde,hayallerini titrettiğiniz İşkence tezgâhlarında,boyun eğmeden can veren Ağzında biriken kanı Eylül sabahlarının,suratınıza tükürdüğü İnsanların sözcüsüyüm.. Tarihinize kara bir sayfa daha açtınız Ne mutlu adaletinizin temeline Hayri demedi mi size Ben söylemedin mi; Tarih sizi yargılayacak Bizi ise haklı çıkaracak.! Haydi korkmayın,dimdik bakın gözlerime Derininde, Özgürlüğün başkentini göreceksiniz Ama benim dilim dönmez dilinize Sordunuz söylüyorum; Ez Nejdet Atalay Ez li virim.!
Em li virin.! Sanmayın ana dilimizin ahı tutmayacak Ve tarih yargılamayacak sizi Kollarımızdaki kelepçeniz kaç yazar Engizisyon mahkemeniz yargılayamaz bizi Siz kendi kininden korkanlar Siz cellat kırmızına tapanlar Siz ölüm yazıcıları Vahşetinizin kılıç kesmez Tarihte asla silinmez lekesinin Hem tanığı,hem sanığıyız Em li virin.!
Dilimi
Bir hücre kadar esnetip
Demirlerin arasına çarşaf çarşaf gerenler
Dilimin kime söylediğinden
Dilimin ne söylediğinden size ne.!
Dilim
İncecik bir nişan yüzüğü gibi
Ve
Kapkalın bir mazgalın o ağır cüssesi gibi.!
EZ Lİ VİRİM.! / BEN BURADAYIM.!
Siyasi bir depremin
Siyahi bedeninden
Fay hatları takıldı ellerimize
Kanatarak kıvrımlarımızı gezinen..
Hem mahkumuyuz bu soğuk hücrenin
Hem de ölüme alkış tutacak seyircisi
Biz ki
Nice devirleri aşıpta geldik
Yabancı değil gözlerimize tel örgü sancıları
Biz ki
Adaletinizin,mazlumların ahıyla lanetlenmiş yüzüne
Araba farının ışığında apar topar astığınız
Seyid Rıza dedemizin gözleriyle
Biz ki
Qoser’in nazlı semalarında okul önlüğü dalgalanan
Küçük teröristimiz Uğur Kaymaz’ın gözleriyle
Biz ki
Dersim’ce güllerin içinden alnının akıyla bakan
Süngü giyinmiş bebelerin gözleriyle
Biz ki
Bugünkü çürümüş yargınızı tarihe yazan
Ölüm oruçlarına revan ettiğiniz
Hayri durmuş,Kemal Pir,Ali Çiçek,Akif Yılmaz’ın gözleriyle
Ve biz
Dilinde üç renkli Özgürlük türküsüyle
Kawa’nın Özgürlüğe çarpan sesinden
Direnişe miras
Sönmeyen
Üç kibrit alevinin aydınlattığı yüzümüzle bakarız.!
Ez li virim.!
Dönmezse dönmesin diliniz dilime
Boyun eğmem
Yüz sürmem kokuşmuş kürsünüzün önünde
Beş bin yıllık tarihiyle nadide bir halkın
Haklı davasını,Onurunu,Gururunu taşıyorum sırtımda
Sizin
Kanla karışık vatan dediğiniz toprakların
Çok eski hainiyim
Pranganız ayağıma,kelepçeniz kollarıma
Mayınlarınız Dilime yataklık mı edebilir
Yüreğiniz var mı sizin
Hanginiz Dilime susturucu takabilir.!
Yılmayan,yıkılmayan bir Halkın evladıyım
Yılmam,yıkılmam
Toprağından taşına Mezopotamya’m Özgürleşene kadar
Burada ve her yerde dimdik,onurumla ayaktayım.!
Dönmez dilim dilinize
Sordunuz söylüyorum;
Ez Hatip Dicle
Ez li virim.!
Ez li virim.!
Köylerinde yürekleri yakılmış insanların
Askıya alınmış bedeninde,hayallerini titrettiğiniz
İşkence tezgâhlarında,boyun eğmeden can veren
Ağzında biriken kanı
Eylül sabahlarının,suratınıza tükürdüğü
İnsanların sözcüsüyüm..
Tarihinize kara bir sayfa daha açtınız
Ne mutlu adaletinizin temeline
Hayri demedi mi size
Ben söylemedin mi;
Tarih sizi yargılayacak
Bizi ise haklı çıkaracak.!
Haydi korkmayın,dimdik bakın gözlerime
Derininde, Özgürlüğün başkentini göreceksiniz
Ama benim dilim dönmez dilinize
Sordunuz söylüyorum;
Ez Nejdet Atalay
Ez li virim.!
Em li virin.!
Sanmayın ana dilimizin ahı tutmayacak
Ve tarih yargılamayacak sizi
Kollarımızdaki kelepçeniz kaç yazar
Engizisyon mahkemeniz yargılayamaz bizi
Siz kendi kininden korkanlar
Siz cellat kırmızına tapanlar
Siz ölüm yazıcıları
Vahşetinizin kılıç kesmez
Tarihte asla silinmez lekesinin
Hem tanığı,hem sanığıyız
Em li virin.!