seni düşünüyorum SENİ Oturmuş gecenin karanlığında Yine seni düşünüyorum Dokunmak,öpmek istiyorum Hep ama hep seni istiyorum Şarkılar hep seni anlatıyor Senin adına şiirler yazıyorum Yokluğunla dans ediyorum çoğu geceler Sensizlikle kafa çekiyorum Hayalinle konuşuyorum,ağlıyorum omzumda Göremediğim seni seviyorum Hemde delice,çılgınca Hep sen,hep sen diye haykırıyorum beni çevreleyen dilsiz duvarlara Birtek onlar paylaşıyor benimle sensizliği Söylemekten utanıyorum ama Sensizliği bile kıskanıyorum Paylaşmaya kıyamıyorum o dilsiz duvarlarla Oturup gecenin karanlığında Hiç kopamadığım seni düşünüyorum..
Ne demeli? .. Nasıl anlatmalı? .. Ne yazmalı bu dar ve parlak yüzeye? .. Sıradan bir yalnızlık benimkisi... Kiminkinden farkı var? .. Kelimelerden cümle kurma yeteneğim, benim yalnızlığımı sadece belgelenmiş bir 'anı' yapar... Herkesinki gibi bir yalnızlık bu... Yangın yerinde hareket edememek gibi... Hiçbir teselliye boyun eğmeyen... Laftan, sözden anlamayan bir yalnızlık bu da... Asi... Onurlu... Ümitsiz... Hiç kimseninkinden farkı yok... Sabah ezanından hemen sonra... Durduk yere arabanın camını açıp... İstanbul'un tam ortasında, sesim kısılasıya geceye O'nu bağırmak... 'Seni seviyorum'u öfkeye dönüştürmek... Bu koca kente O'nu haykırmak... Dudaklarımın önce titremesi... Sonra gözlerimin dolması... En fazla ağlamak ıslak caddelere... Elimin ayağıma dolaşması... Salaklaşmak... Farklı mı yapar benim yalnızlığımı? ... Duysaydı... Belki... Duymadı... Duyulmadı...
Sürekli birilerini sevme ihtiyacı duyarız. Sevildiğimizi duyabilmek, başka biçimiyle de 'onay' almak için elimizden geleni yaparız. Sonra da 'bu kadar sevdiğim bir insan, bana nasıl böyle bir kötülük yapar' diye küçücük bir haksızlığa uğradığımızda acılar içinde kıvranırız. Her insanın sevgiye, sevildiğini hissetmeye ihtiyacı vardır. Sevgilisi tarafından, eşi, annesi, babası, kardeşleri, iş arkadaşları ve çevresinde önemsediği insanlar tarafından sevildiğini hisseden kişi nasıl da ayaklarının üzerinde 'güçlü' durur. Sevginin verdiği 'başı dik' duruştur bu.
'Bana hep sevdiğini söyle! '
Kadınlar durmadan tekrarlanmasını isterler sevgi sözcüklerinin. Erkeklerin böyle bir sorunu yoktur, çünkü her aklımıza geldiğinde söylediğimizden bizden bolca duyarlar bu sözleri. Sakın bundan yakındığımızı düşünmeyin, tam tersi insanların yeme içme ihtiyacı gibi sevgi sözcüklerine de ihtiyacı var. Biz her 'Seni seviyorum' dediğimizde, evet seviyoruz ama 'Sen de beni seviyor musun? ' sorusunu da yanında sorarak ve cevabını bekleyerek. Bu kendimize güvenmediğimizden, karşımızdaki kişinin bizi sevip sevmediğini kontrol etmek ya da sevdiğini bilmediğimizden değildir; yalnızca 'Hayatımdan memnunum, senin de memnun olmanı istiyorum ve elimden geleni yapıyorum'un cevabını alabilmek içindir.
'Sevgine ihtiyacım var! '
Nasıl yetiştirildiğimizi bir düşünün; aileni memnun etme, hayaller, aşk dolu Türk filmleri, eşini memnun etme, çocuklarını sevme, koruma, bolca fedakarlık, fedakarlık... Tamam erkekler de bu 'memnun etme'lerle yetişiyor ama onlar 'maddi memnuniyetler' aşılanarak büyüyorlar. İhtiyaçlarımızı karşıladıkları ölçüde sevgilerinden de emin olmamızı bekliyorlar ve bu onların sevgilerinin kanıtı haline geliyor. Ah, bir bilseler insanın sevildiğini duymak ya da birine sevdiğini söylemek kadar ihtiyaç duyduğu başka şey olmadığını...
'Sevdiğimi gösteriyorum ya! '
'Sevmiyorum durmadan bunu kodlamayı, sana sevdiğimi göstermek daha çok hoşuma gidiyor.' Bu da erkeklerin ağzından sıkça duyduğumuz bir cümle. Evet, haklılar da... Sevgiyi duymak kadar hissetmek de çok önemli. Ama, o sihirli iki sözcük var ya, dünyaya bedel geliyor insana. Stresli, yorucu bir günün ardından ya da hayatınızda her şey yolunda giderken size gönderdiği bir öpücük, size sarılması yanında, gözlerinizin ta içine bakarak 'Seni seviyorum' demesini istemez misiniz?
'Bir türlü istediğim gibi davranmıyor! '
Bambaşka iki kişilik, farklı hayatlar... Bir araya gelip, uzlaşmak o kadar kolay mı? Doğrularınız arasında ortayı bulmak, onu olduğu gibi, günahıyla sevabıyla kabul etmek... Zor, çok zor... Birini sevdiğimizde, onun kendi hayatına dair, bizim pek de görmek istemediğimiz huyları, davranış biçimleri bizi nasıl da huzursuz eder. Asla onun da kendine ait bir dünyası olduğunu kabul edemeyiz. Her şeyi kendi açımızdan düşünür, 'ben bu durumda şöyle yapardım' der, onu suçlarız. Sıklıkla da, onda gördüğümüz hatalar, zaten bizde varolanların yansımalarıdır; karşımızdaki kişi aracılığıyla kendimizi eleştiririz. Başkalarına kusur bulmak ne kadar da kolay değil mi? Kendimize olan güvenimiz azaldığı ölçüde, mükemmel bir ilişki arayışımız da artar. Çünkü böylece, mükemmel bir insan seçerek kendimize olan güvenimizi telafi yoluna gideriz. Aslında mükemmel gördüğümüz biri tarafından seçilmek içindir bütün yapılan.
'Yoksa ben deli miyim? '
Bazen bu olasılığı bile gözönünde bulunduruyoruz! Çünkü paranoya paranoya paranoya... 'Neden böyle söyledi, neden ben öyle dediğimde böyle söylemedi, bana niye öyle nefret edermiş gibi baktı, ben olsam böyle derdim, eyvaaaah bize neler oluyor? ' Asıl size neler oluyor? Şöyle derin bir nefes alın, arkanıza yaslanın. Her şey yerli yerinde. Ama, o iki sihirli sözcüğe bağlı...
Madem seviyorsunuz, söyleyiverin. Bir düşünün bütün gün ne sözcükler sarfediyorsunuz. İki güzel kelimenin lafı mı olur...?
- Ayın karanlığına sakladım düşlerimi.Bir sevdanın yollarında berduşça geziyorum şimdi ve sen beni sevmeme ihtimalinle buz gibi duruyorsun karşımda.Gerçeği duymaktan, ilk kez bu kadar çok korkuyorum.Söylediğin her söz diken gibi batıyor yüreğime.Tanrım, içim acıyor içim acıyor… “Güneşin donuk sarı gölgelerinin altından”bakıyorsun bana.Gözlerine baktıkça terk edilmiş bir ülkenin uçsuz bucaksız, insansız topraklarını görüyorum.Bir çiçek olmalı, açmaya yüz tutmuş.Bir çiçek, bin umuda yeter ama yok.Umutsuzluk ne sana ne bana yakışıyor.Yakışmayanı taşıyoruz üzerimizde, ne garip… Ne kadar yakınsan o kadar uzaksın bana.”Kıyısız bir denizin uzaklığı”bu… Dalgalarının kayalara vurup parça parça olmasını istemediğin için mi küstün sahillere¿ Hangi gemi barınacak o denizde söylesene¿ Hangi gemi batmadan kalacak su yüzünde¿Bütün fırtınaları göze almışken ben, şimdi neden yelken basamıyorum sendeki o sonsuz maviliğe¿Senin görmediğin o sahilde demir atmış bekliyorum öylece…Ne zaman”İskele alabanda”diyeceksin¿ Böyle donuk baktıkça sen, yapraklarını dökmüş asırlık bir çınarın kovuğuna yerleştirdiğim hüzünler bir bir çıkıyor ortaya.Derinden soluyorum acıları…Hep kal istiyorum, benimle kal…Hüzünler de o asırlık çınarın kovuğunda kalsın, böyle yaşayıp gidelim birlikte…Sonra yine gözlerin dikiliyor karşıma, donuyorum… Zamanda kaybolmuş iki yüreği yeniden bir araya getirmenin çabası benimkisi. Küllenmediğine inandığım bir alevi, yüreğimle yeniden canlandırmaya çalışmak… Yorgunsan en az senin yorgunum bende…Her şeye rağmen bir güne bakan doğuyor içimde ayın karanlığına sakladığım düşlere inat. Şimdi sen aşk çiçeğim, bana en yakın haline bürün, yüreğine koy ellerini ve sadece Yüreğinin söylediği sözleri dinle.Bir kez yakından bak bana, en yakından, gözlerimde Kendini gör.Değiştir çirkin anıları en güzelleriyle.Aşk savaş değildir, bu yüzden yenilmedin hiç.Hoyrat eller yok karşında seni incitecek.Ben yaşatacağım seni, ölmene izin veremem bundan böyle.Sende kapılma ölümün soğukluğuna 2- Hiç oldu mu sana da böyle? Eğer yaşadıysan, bana yardım et ne olursun... İçimde koskoca bir çark var sanki.. Tam göğsümde durduramadığım... Bazen hızlanan, bazen yavaşlayan, hiç ama hiç durmayan...
Canım yanıyor o döndükçe sanki çevresindeki her bir şeyi koparıp götürüyor beni, içimi parçalıyor... Nedenini bilemediğim bir şekilde parça parça içime yayılıyorum...
Üşüyorum, İçimde bir uçurum var sanki onunu göremediğim.. Sanki her şeyin saçmalığını almışım da içime, Sanki dünyadaki her şeyin en uç noktası gelip sığmış da içime, Bana yer kalmamış çıkmak istiyorum... Herşey bitsin istiyorum, Ne varsa olan...
En çok da neyi düşünüyorum biliyormusun? Öyle bir şey yazmalıyım ki, öyle bir şekilde anlatmalıyım ki Yasadıklarımı, kağıda döküldüğünde teker teker bitsinler.. Teker teker yok olup huzurumu geri getirsinler...
Ama olmuyor işte yazamıyorum.. Her yazının sonunda koskoca bir boşluk görüyorum kağıtta.. Bütün yazılarım siliniyor, içindeki hersey gelip yine içime yerleşiyor.. Çarkım dönmeye başlıyor... Uçurumum derinleşiyor...
3- Unutmadım seni! 'Ey Yalnızlık...'.:. Ne yazilmali ki silinip gitmesin, ne söylenmeli ki unutulup bitmesin. Sessizlikle bağlayan bir hikaye bu. Eger bagladigi gibi bitecekse sonu, yasanan her ne varsa sil, gitsin.Hayallerde gerçek gibi yasarken seni, umutlarda bitti bir zaman, sevgiler de. Seni seviyorum çünkü ne zaman siir okusam, misralarindan sen akiyorsun, gözlerimden yaslar süzülüp resmine damliyor, sessizlik sarariyor içimde, susuyorum. Tam buldum dedigin anda kaybetmek nedir bilir misin? Atilmisligi hissettigin oldu mu? Hayaliyle yasamayi ezberledin mi? Delicesine sevdigin ama onun seni sevmedigini ögrendigin o ani hiç yasadin mi? Onun eksik yanlarini bile sevebildin mi? Terkedilice ilk defa görüyormus gibi baktinmi? Elvedasiz ayriliklar acitti mi içini? Göz kapaklarina inat, uyumadigin oldu mu gecelerce? Sadece mum isiginin aydinlattigi odanda onu düsündügün oldu mu saatlerce? Ellerin onsuz kaldiginda üsüdün mü? Duyuyorum susuyorsun, yine susuyorsun, tipki o zamanki gibi söylemiyorsun. Seni seviyorum çünkü hergün biraz daha tükenirken hersey, benligim sesizce inliyor ben susuyorum. Bir an elinden tutuyorum, biran sonra belkide tamamen elimden kayip gitmis oluyorsun, anlayamiyorum.Yine sensiz kaliyor kollarim, yine islaniyor gözlerim. Yasamam için tek nedenimdin sen. Fakat binlerce sebep vardi seni sevmem için. Seni seviyorum çünkü yasanacak bütün imkansizliklarda sen varsin. Biryerlerim aciyor durmaksizin. Sessizligin çok sey söylese de bazen susmanda incitir beni. Bilirim, belkide en iyi ben bilirim ki, susmasini bilmek, bildigini söylemekten daha zor. Bir uçurum gibi derinlesen sessizlik, bizi birbirimizden ayirdi bile. Yenildik dostlugumuza, zamana, yalnizliga, yenildik iste! Sinsice sardi sessizlik, böyle birdenbire, ansizin... ve ben hala unutmam gerektigini söyleyenlere inanmiyorum. Hissettiklerimi söylemektense dost kalmayi, seni sensiz yasamaktansa susmayi tercih ederim. Senin beni sevme fikri bile beni mutlu edebilecek kadar güzel ve asil! Seni seviyorum çünkü sen benim siyah beyaz dünyami renklendiren o çok az seyden birisin. Sensiz her andan korktum, korkuyorum. Alip gitme ellerini, alip gitme gülüslerimi, götürme düslerimi. Sen benden gittin gideli öyle biktim ki sensiz kendimden. Seni seviyorum çünkü hala birseyler var vazgeçemedigim. Ben herkes için siir yazmazdim, bu hep tuhaf gelmisti. Fakat simdi senin için siir yazmamak tuhaf geliyor. Bu yillarca sürecek ve de hiç dinmeyecekmis gibi düsünürken görüyorum ki anlamini yitiren birseyler var aramizda. Seni seviyorum çünkü tam herseyden vazgeçmistim ki, karanligimin perdesini yirtti ellerin. Ama yine direndik sessizlige, hala konusulmadan kalan öyle çok sey varki! 'Sustugun yerde birseyler kiriliyor' Nasil söyleyecegini sende bilmiyorsun besbelli.. Susman gerekiyor diye susuyorsun belkide, dostlugumuz için.. Kalbim sendeyken her adimda, aklim sendeyken her dakika, unutmadim, unutamadim iste! 4- Kimsenin yokluğu bu kadar korkutmazdı beni. Kendimi zor günlerin adamı görürdüm ya, hiçbir güçlüğün beni, bırak yıkmayı sendeletmeyeceğini bile düşünürdüm.
Oysa şimdi yarımım. Ve sen böylesine uzakken benden, hiçbir zaman tam olamayacağımı da biliyorum.
'Tasalanma' diyeceksin, tasalanmayayım ama kendime bakıyorum da bir kaç umut kırıntısı dışında hiç bir şey göremiyorum.
Nerede olduğunu bilmek ya da döneceğin umuduyla yaşamak da kandırmıyor beni.
Her sabah sensiz uyanmaktan, her günün sensiz geçmesinden korkuyorum artık. Bu yüzden uyanmak istemiyorum 'uyuduğum uykuları'...
Ve geceler... ne yıldızları görüyorum ne gecenin sesini duyabiliyorum. Saniyelerin ne kadar uzun, ne kadar bitmez olduğunu görüp şaşırıyorum. Zamanı bu kadar geçmez kılan sensizliği lanetliyorum. Bir maraton koşucusu gibiyim. Ama finişe ulaşamıyorum bir türlü.
Bildiğim bütün hasret şarkılarını ard arda ekleyip söylüyorum. Sesimi kendim bile duymuyorum. Ertesi gece bir kez daha... Her gece aynı hüzün...
Senden bir iz göreceğim diye sokaklara çıkmıyorum artık. Bu kentin her yerinde sen varsın biliyorum. Ve hiçbir köşe başından çıkmayacaksın üstelik.
Yaşamaksa yaşıyorum elbette. Şairin dediği gibi 'senden uzak olduktan sonra nerde olsa yaşıyor insan.'
Yokluğunu kabul etmek böylesine zorken hiç olmama ihtimalini düşünemiyorum bile.
Bekleyeceğim seni. Zor olacak, çok zor olacak ama bekleyeceğim.
Bu yarım yüreğin diğer yarısı, yani sen....
Geleceksin değil mi?
5- Konuşacak ne çok şeyimiz var, paylaşacak ne çok şeyimiz var…Tanrım ömrümüz yetecek mi hepsini yapmaya¿ Sana ne söylesem, yüreğimin sesiyle konuşuyorum inan.Hangi sözcük dökülüyorsa dudaklarımdan, bil ki yüreğimin söyledikleri onlar…Yanlış anlaşılabileceğime dair en ufak bir kaygım yok.Zaten aşk kaygılarından arınmış olmayı gerektirmez mi¿ Kaygın varsa eğer aşkı nasıl yaşayabilirsin ki¿ Sen olduğundan beri hayata ve insanlara dair bütün kırgınlıklarımı kaldırıp attım bir tarafa.Uzadı cümlelerim farkında mısın¿ “Evet” ya da “Hayır”dan oluşan tek kelimelik cümleleri kullanmıyorum artık.Çocuk gibiyim çocuk…Başkalarına saçma gelebilecek her şey mutlu ediyor beni.Sanki her şeyi ilk kez görüyorum.Dün gece perdeyi çekip camdan bembeyaz karın yağışını izledim.Bunu yapmayalı ne kadar uzun zaman olmuş…Bir mucize bu biliyor musun¿ Bilimsel açıklaması ne olursa olsun umurumda değil.Bir mucize bu… Meğer ne çok şarkı bilirmişim ben, ne çok şarkı ’en çok sevdiğim şarkı’ymış… Nereye gitti hüzün şarkıları¿ Yoksa ben mi duymuyorum¿ Her şarkı içimi okşuyor, her şarkı aşkı anlatıyor.Eşlik ediyorum, bağıra bağıra söylüyorum, coştukça söylüyorum. Senin yanında nasılsam sen yokken de öyleyim.Varmışsın gibi yani…İmkansız Hiçbir şey yok bize.Aşk sevmez imkansızlığı bilirsin.Yanımda olmayışın seni yaşa- mama engel değil.Sana sarıldığımı, kokunu içime çektiğimi, tenini ateşini düşünüyo- rum, ne güzel… Bir iddiam var bu aşkta.Her şeyin olmak istiyorum.Sevincin, isyanın, kızgınlığın, hüznün, aldırmazlığın, çocukluğun, yalnızlığın, yorgunluğun, enerjin, gözyaşın, gülüşün, korkuların, cesaretin, alınganlığın…Ben sana ait olmayan ne varsa çıkardım hayatımdan.Senin olanı yaşamak istiyorum.Sana dair hiçbir korkum yok, yüreğim senden gelecek her şeye sonuna kadar açık.Bir tek kaçışlara, gidişlere kapadım yüreğimi… Bak yine bastırdı kar, mucize boyanıyor gökyüzünden.Nasıl da beyaza boyanıyor ortalık.İlk defa sever oldum kış mevsimini.Zaten mevsimlik bir aşk değil bizimkisi. Yaşayacak öyle çok yaz öyle çok bahar var ki…Dedim ya, ömrümüz yetecek mi bunları yaşamaya¿
6- Caddelerde sisli, puslu bir kış ikindisi. Ağaçlarda salkım salkım eski zamanlardan kalma anılar... Yapraklarda yere düşmeye hazırlanan yağmur damlaları... Bir yaprak kıpırdıyor işte, gümüşi bir damla usulca yere düşüyor. Sen sanki, yaprakların arasından bana müzipçe gülüyorsun. Beni her zaman şaşırtırsın zaten. Beni her zaman güldürmeyi bilirsin. Farkına bile varmadan bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan 'Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var.'
Rüzgâr keskin ıslığı ile şarkıma eşlik ediyor. İstasyon Caddesi'nin tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor. Arabaya binsem ve birlikte gezdiğimiz yerlere gitsem, evimde şiirler okuyarak telefonunu beklesem, telefonunun gelmediği zaman seni başka yerlerde arasam. Sonra sen gelsen yanıma, yine 'seviyorum' desen, ben yine senin gözlerinde sonsuzluğa mahkum edilen aşkımı görsem. Ayrıca şarkılar gerçek oldu bu kez. Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var.
Yalnızım, üşüyorum, özlediğimse çok uzaklarda. Bahçeme melekler yağıyor, hepsi de tanıdık. Senden doğan, gözlerinde hayat bulan, bizi koruyan, kollayan ve en önemlisi ikimizi bir araya getiren melekler... Son kez yine seninle gezmiştik oraları. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.
Benimse herşeyim aynı. Geceleri bodrum katlarına yağmur daha çok yağıyormuş, bugünlerde bir tek bunu ögrendim. Bir de geceleri daha uzun sanki, bitmek bilmiyor. Bana anlatmak için neler biriktirdin içinde? Benim sana anlatacağım yeni birşeyler yok. Dedim ya, her şey aynı. Ama sanki biraz mahsunluk çöktü üzerime, bir de gülüşlerim sanki biraz azaldı. Sen olsaydın hemen anlardın. Sen benim herşeyimdin. Arkadaşım, dostum, öğretmenim, talebem, sevdiğim.
Koşulsuz bir sevgiyle sevdim seni, bağlandım. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, Uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse içimde kocaman bir boşluk var. Hayır, Üzülmüyorum, içimdeki boşlukta birtek özlemin yankılanıyor. Hayır, sana anlatmak için yeni şeyler biriktirmiyorum içimde, çok istesen hikayeler uydururum. Ama hikayelerimden önce itiraflarım olacak. Kendimden bile gizlediğim duygularımın itirafları. Sana aşık olmaktan delice korktuğumu, sana bakarken içimin titrediğini. Daha pek çok, sırrımı anlatacağım sana.
Gerçi anlatmama gerek yok, sen zaten hepsinin çoktan farkındasın... Sen kimbilir, belki de uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.
Bense odamda senden uzak. Hayır beni merak etme, üzülmüyorum. Biliyorum, ikimizde yoktuk bu aşk başladığında ve çok iyi biliyorum, sonsuzluğa mahkum edildi bizim aşkımız. Dedim ya, beni merak etme. Üzülmüyorum. Yalnızca biraz, biraz üşüyorum...
7- Bu günlerde bi başka havalar...Yağmura inat güneşliyim ben...Daha bi değişik soluyorum...Değişti sanki nefes alıp vermem...Seni düşünmekle geçiyor her anım...Senin hayalinle...Çok kısa da olsa aklımdan çıkmayan cümlelerinle...Tarif edilemez,anlatılamaz gözlerinle...Hep sen varsın gönlümde... Geceleri uyuyamaz,gündüzlere uyanamaz oldu gözlerim...Ne yaptığını bilmeden,neden yaptığını bilmeden boğuşuyor kalbim sensizliğiyle...Çıkar mı sabahlara, erer mi yüreğim...Bilmiyorum...Nedeni yok bu sevginin... Sıradan sevgilerden...Sıradan aşklardan değil benimkisi...Yüreğini senden başka herkese kapatacak kadar asil...Gönlüne bir dert düşse her yeri yakacak adar asi...Duygularını bastırıp zavallı kalbine,susacak...Gün gelir ki sen istersen,kalbini sana açacak...Bütün sevgisini anlatacak kadar gizli...Fırtınalar koparcak kadar isyankar...Akıp giden zamana inat bitmeyecek kadar sonsuz benim kisi...Nedeni yok bu sevginin... Gün geçmez ki sensiz,bi anım geçmiyo özlemsiz...Seni düşünüyorum çaresiz...Yokluğunla geçiyor her anım...Bir daha seni görebilme ihtimaliyle... Bir daha sesibi duyabilmeye bile razı biçare düşüncelerimle...Geceleri yıldızlara uzak,gündüzleri güneşsiz günlerimle...Buğulu camlara yazıp adını,bir şarkı tutturmak yokluğuna delice...İsimsiz sokaklarda aramak seni gelmeyeceğini bile bile...Tarifi olmayan biçimsiz duygu sellerinde boğulmak bir daha dönmezcesine... Kendini dipsiz kör kuyulara atmak sonunu görmeyecesine...Öyle bi sevgi benimkisi işte...Nedeni yok bu sevginin... Bitmek tükenmeyen dertlere salıp yüreğimi yine de...İnat la yaşıyorum sensizliği de...Yokluğuna da alıştım...Hasretine de...Var olduğunu bilmek bile yetiyor bana...Düşüncen de güzel...Düşünde...Aklımdan hiç çıkmayan gülüşünde...Sensizliğe yenik düşsem de seninleyim...Nedeni yok bu sevginin... Anlatsam kimsenin anlamayacağı kadar çok...Sussam içinde kaybolacağım kadar belirsiz...Denizin renginden uzak...Güneş kadar sıcak... Sonsuzluk kadar tanımlanamaz...Ay kadar parlak...Yıldızlar kadar derin...Geceler kadar uzun...Sevgisizlikten yoksun...Gözlerin kadar mavi...Benim kadar asi... SENİ SEVİYORUM...ÖTESİ YOK BUNUN...
Bugün sensizliğin ilk günü Ayrılığın ilk akşamı Dolaşıyorum ıslak kaldırımlarda Yolunu kaybetmiş bir garip gibi Bir o tarafa,bir bu tarafa Sensizliğin ilk akşamında Hasret yağıyor omuzlarıma Bu yalnızlık akşamında Islak kaldırımlarında sensiz...
Esen rüzgara bıraktım kendimi Beni sana götürsün diye Ama ne çare Yağmur benzin,yıldırım çakmak Rüzgar körük Yakıyor bedenimi Sensizliğin ilk akşamında.......
Haberin var mı? Karanlığın içindeki yas seni boğar mı? Şafağı, hiç doğmayacakmışcasına güneşi; Bekledin mi hiç? Sen batmalara alışmışsın gönlüm, Dev dalgalar olmuş, Kendi suyunda boğulmuşsun. Haberin var mı? Yaşamak için didinen, Her inadına sevişinde yenilen, Zalim ellerden son suyunu içmiş, Güne gün solan; eriyen, Yüreği taş kesmiş, Yaşamadan maziye gömülen bedenlerden... İşte yine battı güneşim, yine batacak. Yaşanmadan yıllarım, yine hüsran olacak. Yine bir gidiş, yine bekleyiş. Bilirim bu yürek yine yapayalnız kalacak... Bir yıldız daha kaydı, Haberin var mı.
saçima dokunma' diyorsun masal saçan bir sesle ekmek gibi dilimledigimiz yatak sarilmiş bize, birakmak istemiyor kasiklarini öperken 'saçima dokunma' diyorsun dilimde gezdirirken seni, 'saçima dokunma, n'olur' kapisi açilan bahçene girerken bir daha, bir daha anilar dökülüyor göksarmaşiktan
ikimiz de biliyoruz bir çözsem saçlarini bir daha söz etmeyecegiz ayriliktan saatlerin saçlari olsaydi sevgilim bu kadar hizli geçip gider miydi zaman ah sevgilim ne diyecektim ben sana aç pencereyi ve dişariya bak son gecemizde kar altinda kugular
sevgilim açtığında postacının getirdiği paketi yarın içinde senin yüreğini kaldıran dağlar benim gözlerimi dolanan sis ve sevişirken çam ağaçlarına takılan saçlarımız birden herşey, herşey, bir gölde bir sabah ansızın açılışı gibi yüzlerce nilüferin ayrıldığımız gün üzüntüden bayılan zaman kendine gelince olmadık anda vapurlar yağacak yüreğinin adalarına yeniden yeniden dalgalar yeniden limanlar yeniden sonu olmayan şarkılar hepsi yine birbirine karışsın diye saçlarımız
o zaman yine saçlarını topla sevgilim ve yüreğinde beklettiğin martıları sal
bir haber sal mavilerle süslü olsun, biraz seni biraz beni anlatsın. sana olan duygularım savrulsun, biraz seni biraz beni anlatsın.
dağıtsın dalgaları savursun heryere, bir şiir yaz delice gökyüzüne, rüzgarlar çarpsın her sözünü yüzümüze, biraz seni biraz beni anlatsın.
sen bilirsin yolunu yanıma gelmek için, anlatırsın her saniye'ye zamanı durdurması için, bir duamız olsun dilinden çıkan, ikimiz için, biraz seni biraz beni anlatsın.
Nerdesin hiç bilmedim, ne teninde battı, ne gözlerinde doğdu güneş. Oysa hep göğsünün sıcaklığı vardı yanağımda. Ellerimi hiç başı boş bırakmadın. Yalnızlığıma ortak oldun saatlerce, bilmedin. Benim, seni bilmediğim gibi! Kimdin? ?
Kalabalık ve şarap kokusunda, tokuşan kahkahalara şimşek gibi çaktın – bir andı – tok sesinin bir yumrukla boğazıma dayanması. Şaşkındım...hem de çok, ismin nasıl estiyse kulağıma, o gün bu gündür hala üşür yüzüme bıraktığın alevler, göğsümdeki kıvılcımlar hala uçuşur. Hiç gelmedi mi soluğuna seni sardığım tütün kokusu? Dumanımda kimimdin?
Sensiz ama sen dolu bir sabah daha yayılıyor şehirde.
Adımlar dökülürken caddelere, seni kovaladığım düşlerim çekiliyor ayak izlerinde. Hangi kıyıda sus pussun şimdi? Hangi balıkların izinde, yıldızlarla kalaylarsın yakamozları?
Deniz kenarından ne zaman geçsem, dalar giderim sebepsizce. Kıvrımlarında derinleşir ya rengi, yutar ya şehri tepe taklak... boğulur sanki yalnızlığım. Sen denizleri seversin, ben küçük balıkları. Ne ben balık oldum oltanda, ne sen deniz, ayaklarımda.... yok yok yine de sen denizsin, tenine kulaç attığım.
Dün gece... söylemeden kimseye bir şey yaptım. Lacivert ipin ucunu çektim hilalden ve mavi atlası kurtardım misinandaki iğneden. Bu sabah ağına dolaşmışsa güneşin etekleri, livarından çıkarsa birkaç yorgun martı şaşırma, baş aşağı getirdim maviyi.
Dün gece...dün gece sarhoştum ama ayık bir sevdaydı yüreğimde. Zik zaklar vardı saman yolunda, yıldızlar da sarhoşmuş ben gibi. İzlerini sürdüm, sana geldi balıkçı...ellerindeki pullar... bu pullar oltana takılan yıldızlardan mı? Ben de bekler dururum o zaman dilek yıldızlarımı.
Bunun içinmiş, umudumdaki kırmızı lekeler.
Oysa, titrese de bitik mumun gölgesi dudağımda, söylemem gerekirdi seni sevdiğimi, söyledim, iyi de ettim. Daha ne kadar saklardım ki üç noktaların ardına arzularımı, yüzünü bilmeden hayalini nasıl çizerdim yastığımdayken. Geceler hep göğsündü, başımı yasladığım. Düşlere düşerdim siyah saçlarında, öpüşen balıkları kıskanır, küçük buseler kondururdum sinene. Sen bilmezdin, deniz şahitti ellerimle sevişmeme. Az saklamadım ki seni, az yazmadım, az çizmedim ki...azlarla, azar azar çoğalttım seni, şimdilerde sen çoğaldın, ben azaldım bende.
Sensiz ama sen dolu bir şehir, nerdesin hiç bilmedim. Kalabalık ve şarap kokusu sonrasında adımlar dökülürdü caddelere ve deniz kenarında buldum kendimi. Kimseye söylemeden bir şey yaptım. Sarhoş ve tir tir titreyişlerimde, sevdiğin bir renge buladım aşkı. Ne kırmızıydı, ne beyaz. Aşk lacivertti sende. Bana gelmen için boşuna toplamadım akşamdan mavileri...
Bu kez de benim için çık sulara balıkçı. Benim için çevir misinayı başın üstünde, hayallerimi sana bıraktım, nasılsa dönüştürürsün gerçeğe.
Çıplak heykeller yapmalıyım, Çırılçıplak heykeller Nefis rüyalarınız için Ey önünden geçen ak sakallı kasketli, Yırtık mintanından adaleleri gözüken Dilenci Sana önce Şiirlerin tadını Aşkların tadını Kitaplardan tattırmalıyım Resimlerden duyurmalıyım. resimlerden...
Gönlümün sultanını sorup durma güzelim Ya düşer bayılırsın ya üstüme yürürsün Kimdir diye düşünüp kafa yorma güzelim Benim sevdiğim kızı aynaya bak görürsün
Senin gibi giyinir senin gibi süslenir Bana yalnız rüyamda 'Canım' diye seslenir Yazdığım şiirleri dinledikçe hislenir Benim sevdiğim kızı aynaya bak görürsün
Gelenler selvi diye bahsediyor boyundan Güzelliği yerinde şikayetim huyundan Belki bir tanıdığın belki senin soyundan Benim sevdiğim kızı aynaya bak görürsün
Her halimden anlıyor sevdiğimi seziyor Ben düşlerde gezerken o gönlümde geziyor Ne yalan söyleyeyim sana da çok benziyor Benim sevdiğim kızı aynaya bak görürsün
Anlayana anlattım anlamayan ne bilsin Sensin desem kızarsın şaka yaptım değilsin Fakat onu bir görsen kalbime hak verirsin Benim sevdiğim kızı aynaya bak görürsün
Saçlarını dağıtıp savuran hoyrat parmaklar gibiyim. Dağların en yücesinden, yaban çiçeklerinin kokusuyla gelen Poyraz yeliyim.
Ya da; Ilık, ilk yaz gecelerinde, tenini ürperterek yalayan, mavilerden serinlik, yakamozlardan ışıltılar getiren meltem gibiyim.
Azgınca akan yaşam ırmağında; sulara kapılıp sürüklendiğine inandığında, tutunacak bir dal aradığında, ya da; Sularında gün ışığı oynaşan, kıpırtısız bir göle ulaşmayı düşündüğün andayım.
Geldim dedim ya... Tut ellerimi, bak buradayım hemen yanıbaşındayım...
Nasıl başlayacağımı bilmeden geçtim ekran karşısına, ipin hangi ucundan tutulur bilmem böyle zamanlarda. Hisleri yazıya dökmek hiç bu kadar zor gelmemişti bana ve hiç bu kadar anlamsız bir hayatım olmamıştı son zamanlar... Yanlış zamanları yaşamak ne zor; içimdeki seni bile koruyamadım bak... Kendimi sorguladığım bir vakitti, bana gönderdiklerini okuduğum an... Her bir sevgi sözcüğünden, bir kolye yaptım kendime; hiç çıkarmamak adına ve yüzlerce kolyem var boynumda senden armağan, avuçlarıma doldurduğum gülüşlerinse hala sıcacık; kaybetmek korkutuyor beni: Çünkü bir umuttu bana gülüşlerin; karanlığın ortasına açılan bir ışık, çıkmazlardaysa bir kapı.
Sen, yeniden sevmeyi öğreten; sen, hayatımın en anlamlı son perdesi...
İpin hangi ucundan tutulur bilmem böyle zamanlarda; hiç tutabileceğim bir ipim olmadı benim. Ben at üzerinde koştururken, dizginler hep başkalarındaydı... Oysa ne çok sahip olmak istedim, ne çok yön vermek istedim yaşantıma... İpin hangi tarafı daha çok acıtır bilemedim... Hep ucunu gösterdiler bana; ben onları tutmaya odaklanırken ne çok yuvarlandım, ne çok düştüm hayat yolundan; kanayan yaralarımı silen dahi olmadı... Her seferinde fırlattı üzerinden hayat beni... Ne “at” sevebilmişti beni; nede ben kendimi...
Öyle zamanlarda tanıdım seni, armağan ettiğin kolye hala boynumda, hiç çıkarmadım... Böyle benimsedim sevgini, belki gerçekleşmeyecek bir hayal ürünüydü ama; ben o hayali çok sevdim...
Şimdiyse biz bizden çok uzakta... Ne kadar istesem de sevdana cevap veremiyorum... İhtiyaç duyduğun anda bile yanında değilim, olamıyorum... Olmak istemediğimden değil bu, dizginleri kavrayamadığımdan, haklıydın oysa; insan sevdiğinin yanında olmalıydı, bu bir sebep değildi, ama binlerce sebep tutuşturdular elime, hangi yola baksam sensizlik, hangi parçayı dinlesem ayrılık, hangi yöne çevirsem gözlerimi; göremiyordum ki seni...Oysa bir gülüşüne binlerce ömür feda etmek isterdim, gözlerindeki bir ışıltıyı yakalamak için, güneşten bile vazgeçerdim... Olmuyor be gülüm; olmuyor...! Sen orda bir haber diye üzülüp beklerken, ben burada haber verememenin sıkıntısını yaşıyorum... Sen sesimi duymak isterken, bense gözlerini arıyorum, bütün bunlar yetmezmiş gibi; birde hayatın zorlukları, baskıları biniyor üzerime... Bunları hak etmedin biliyorum, en çok seni üzdüğüm için kendime kızıyorum, hani diyorum ya keşke istemekle olsaydı, inan çektiğin acıları, yalnızlıkları ve hatta tüm sıkıntılarını, yudum yudum içmek isterdim... Sana, içimdeki varolan sevgi selinden bir köprü inşa etmek isterdim... İstemekle olsaydı eğer; sana bu acıları hiç yaşatmamış olmayı isterdim...
Ama artık seni sana armağan ediyorum... Bunu her ne kadar anlamasan da ve ben bunu ne kadar anlatmaya çalışsam da; bunun ne kadar acı vereceğini bilmiyorum sanma... Benimleyken daha büyük acılar çektiğini görebilecek kadar sağlam gözlerim; içimdeki seni; sensiz yaşatmanın zorluğunu bilerek, kabul ediyorum, oysa Pamuk Prenses ile onu uyandıran Prens misali bitmesini isterdim hikayenin, gözlerimi açtığımda ilk seni görmek isterdim; ama biz Leyla ile Mecnun olabildik ancak; uzaktan sevebildik birbirimizi... Sana daha fazla acı vermek istemiyorum artık... Çıkmazlarla dolu olan hayatıma seni ortak etmek istemiyorum... Ve bunu anlamanı beklemiyorum, henüz ben bile anlamış değilken!
İsteğim acılarına son vermek ve tek bildiğim zaman geçtikçe bunun daha zor olacağı...
Gözyaşı değmiş dudaklarınla bana; “bir daha arama” derken, haklıydın aslında... Çok düşündüm bende, kangren olan kolu kesmek mi? Yoksa vücudu kaybetmek mi? Hangisi daha zordu? seninle kalıp seni daha fazla yaralamaktı benim için zor olan...
Bilsen, ne zor gitmen gerektiğini bile bile 'kal' demek sana... Ne zor, senin için bu dünyadaki mutluluğun beni hayatından silmek olduğunu bilmek... Üzülmeni, incinmeni asla istemediğim halde, bunu sana yaşatmak, mecbur olduğumuzu görmek ve sana bunları söyleyemeden 'arkana bakmadan git ' demek... ' Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa' demek sana bilsen ne zor... Beni çekip alıvermek yüreğinden; Sen hala yüreğimdeyken, ellerimi ellerinden çekmek; sıcaklığın hala tenimdeyken, yokluğuna alışmak ne zor... Beraber yürüdüğümüz yollarda, iki yabancı gibi karşılaşmak ve bakamamak gözlerine bilsen ne zor, senin için çarpan kalbime; sensizliği anlatmak ne zor...
Senden serenat istemiştim hatırla; hatta “ilan-ı aşk”. Bak işte; ancak “ilan-ı veda” edebiliyorum sana, sevgimi duyurmak isterken milyonlara, düştüğüm bu durumda sadece acılarımı anlatabiliyorum; neden mi? İnan hiç bilmiyorum... Mutluluğumu duyuramadım ama; acımı herkes duysun istiyorum... Hak etmediğim bir mutluluktun sen; yıllar geçse de hak edemeyeceğim kadar büyük bir mutluluk olarak kalacaksın içimde... Biliyordum oysa; başka bir lezzet vardı senin tadında; hiç unutamayacağım, ama asla sahip olamayacağım bir mutluluk... Sevdan fazla büyüktü bana; ben içinde ufaldıkça ufaldım, alışkın değildim böyle sevilmeye; süt dökmüş kediye döndüm, bocaladım, şaşkına döndüm sarhoşluktan; oysa içmeyi sevmem, ama iliklerime kadar sarhoştum yanında, belki saçmalamam bu yüzden, bocalamam bu yüzden; işte tek anlayamadığın buydu senin, ya da benim anlatmayı beceremediğim...
“ Eğer sevdiğin için bir şey yapamıyorsan; bunu yapacak birilerine bırak...” K.M.’nin bir sözünde buldum gerçeği... en büyük fedakarlıktır bu aslında... Sevdiğin için her şeye katlanmak, onun mutlu olabilmesi için salıvermek dünyaya... Ben bunu beceremedim sana karşı; senin gibi ender bulunan bir insanı kırdım; belki de daha fazlasını yaptım, kalbinden yaraladım... Kırık kalbini alıp, sana kalbimi vermek isterdim ama benimki yıllardır kırık...
İşte balığım, avuçlarımdaydın uzun zamandır, rengin soldu ellerimde, üşüdün belki de, soluksuz kaldın, benimle gülemedinse de, benimle ağladın; ama yinede tüm yüreğini koydun, tüm çaresizliğine rağmen... Bu güzelliğe karşı yapabileceğim tek şey seni sorunlarından (kendimden) arındırabilmek... Şimdi yüzgeçlerinden, hiç doyamadığım gözlerinden öpüyorum seni, hadi ıslat bedenini, soğuk ve engin sularına koş, nefes al yeniden; bu “Derya” yı unut “Deniz” kalsın sadece yüreğinde, ama asla suçlama beni, arada bir kaldır başını, iyi olduğunu haber ver, sıkıldığında dök içindekileri, bende yazıyor olacağım burada hayata dair; ve ellerimde, son çırpınışından kalan birkaç değerli pullarınla avunuyor olacağım... Ve her gün bakmaya doyamadığım gözlerin gelecek bana, ve ben her seferinde öpüp salacağım seni, sonsuz derin okyanuslara...
Her şeye rağmen bari sen mutlu ol şeker; denizler senin olsun, kocaman yüreğin kadar, kocaman deryalar seni bulsun... Senden son dileğimdir affetmen beni, affet bebeğim, affet bir tanem, lütfen affet; ben kendimi affetmesem de...
Gün gelecek deniz kadar sevgim okyanus olacak, elbet bebeğim, inci tanem; seni saldığım deniz, mahşerde ikimizin olacak...
Elveda gül yüzlüm, güzel gözlüm elveda sana, elveda senle gelen tüm güzelliklere...
“Severken ayrılmak zorunda olanlara ithaf olunur...”
Zaman durdu şimdi; artık atılacak bir tarihte yok, geçmişten avuçlarımda kalan; akıttığım göz yaşlarımdı bak kurudu şimdi; bırak göz yaşlarını artık gözlerim bile yok...!
Bir araya geldik de sana elim değmedi Duygularım bastırdı gurur boyun eğmedi Ben bir volkan gibiydim senden ışık gelmedi Eğer benim olsaydın 'öl' deseydin ölürdüm
Yeter artık en fazla birkaç günlük sabrım var Sakın beni kınama açık seçik tavrım var Böyle benden kaçtıkça dayanılmaz kahrım var Eğer benim olsaydın 'öl' deseydin ölürdüm
Hislerimi saklamak gelmiyor ki elimden Dudakların istese bal damlatır dilinden Haz vermiyor yaşamak anla artık halimden Eğer benim olsaydın 'öl' deseydin ölürdüm
Yazdığım bu son şiir söyleyecek sözüm yok Ellerinde ellerim gözlerinde gözüm yok İtirafım bu kadar daha fazla yüzüm yok Eğer benim olsaydın 'öl' deseydin ölürdüm
Nasıl olsa ben ağlar nasılsa ben özlerim Hasretinden ölürsem açık gider gözlerim Sana mutluluk versin sevgi dolu sözlerim Boş ver beni düşünüp bozma sakın neşeni
Sevmekten korkuyorsun, aşktan söz ediyorsun Hem ciddiyim diyorsun, hem de göz ediyorsun 'Yakma beni' diyorum sense köz ediyorsun Boş ver beni düşünüp bozma sakın neşeni
Bu sevdanın mağlubu günden güne solandır Senin keyfin yerinde, olan bana olandır 'Kulum, kölem' diyerek ardın sıra dolandır Boş ver beni düşünüp bozma sakın neşeni
Kullar oyun oynadı, sitemim yok Allah'a Gecelere sığındım, düşman oldum sabaha Tebessümle yetinme, senin hakkın kahkaha Boş ver beni düşünüp bozma sakın neşeni
Of be of geceler... sessizliğin sesini dinlediğim geceler Sensiz bensiz savunmasız geceler Kirpiklerimin uçlarından asılı geceler Uzaklarda gözlerini aradığım geceler Sevgilerimle sevgisizliğe yorgan olan geceler Yaşamayı seninle süsleyip sevdiğim geceler
Vah be vah yaşam... sahte olmayan boyutlarım Yaşama sunduğum en insani yönlerim Siyahtan zifirimi zifiri korkularım Isınamadan çalınmış güneşim Bana benden baskın bakışlarım Neden ödülsüz darbelerim
Hey be hey aşk... özgür sevdam Koparmayacaksan kasırgalar uğrama limanıma Yaşamıyacaksan girme yüreğime Her hücremi titretemeyeceksen değme hislerime Unutacaksan bakma çaresizliğime Olacaksan ayak izim yollarıma Hoşgeldin yalnızlığıma...
Gözlerindi beni sana tutsak eden Sözlerindi bıçak gibi kalbime saplanan Yoksa söyleyebilir miydim sanıyorsun, Hayatımda hiç yapmadığım sevgi telafüsünü... Önceleri delisin derlercesine sevmiş olsam dahi, Ötesi olmazdı söylemek gibi... Hele hele şiirlerle hitap etmek hislerini Hayaldi hepsi bende bunların. İlham perim sendin çünkü Düştükçe düşlerime yazdım yorulmak bilmeden Sanmayın ki daha önce kağıt kalemle, Anlatmadım hislerimi aşklarıma. Çok şiirlerim oldu nice kişilere yazdığım... Ama tek farkı vardı, Hepsi hepsi orda gizli kaldı. Sadece sana... Sadece sana okudum içinde sen olduğun satırlarımı Anlıyormusun sadece sana.... Yerin o kadar ayrıydı ki yüreciğimde Anlat desen anlatamam... Kelimeler yersiz, anlamsız, ifadesiz kalır... Sen ben, bense sen olmuştum sanki Ruh ikizi olayına inanır mısın hiç? Sen zaten benim içimdeydin nice zamandır Orada yerin hep ayrılmıştı, Birgün sanki gelecekmişşin gibi... Zaman döngüsü sürdükçe, günler geçtikçe, Daha da yaklaştı deyip dururdum içten içe Artık beklediğim gün gelmiş, Yer alacağı o sımsıcak mekanı sormuştu bana Hoşgeldin ey güzel insan! Beklediğim sevgi tebessümü! Yerin ayrılmıştı yüreciğimde Hoşgeldin yeniden! ! !
Karanlık dünyamın ısığı oldun sen Senden önce öylesine kötümserdim ki hayata karşı Son ayrılışım beni korkulu ve kaçışları oynayan, Biri haline getirdi... Kaçışım insanlardan hayattan değildi aslında O kadar çok darbe aldım ki insanlardan O kadar kanattılar ki kapattığım yaralarımı Ben kurtuldum yine üşüştüler akbabalar gibi etrafıma Artık korkmuyorum ne olursa olsun Herşey olacağına varmıyor mu sanki şu fani dünyada Korkularımdan, cesaretsizliğimden, kaçışlarımdan, Beni sıyırıp alan sen oldun... Yerin o kadar ayrı ki En içte, en derinlerdesin sen... Seni unutmak ne kelime Sus günaha girersin O kadar benimsedim ki seni Sanki her zaman vardın yaşantımda... Ya da seni bekliyordum bunca zaman... Yalnızca seni... Sen içimden biriydin zaten Geleceğini biliyordum, biliyordum anlıyor musun? Kaçışları oynasamda ümidimi hiçbir zaman yitirmemiştim Dualarım hep bundan yanaydı Seni buldum artık, Söyleyin bana bundan ötesimi var
Sevgi ve ölüm yalnızlık korkusu ufacık yreğimde bir ışık bekliyor, titrek titrek bakıyor karanlığın en derinlerine incecik bir çizgi kalmış sanki hayatla arasında bekliyor son umuduyla ama gelmiyor. gözlerini kapatıp bıra ...
02.04.2007 - 14:56
seni düşünüyorum SENİ
seni düşünüyorum SENİ
Oturmuş gecenin karanlığında
Yine seni düşünüyorum
Dokunmak,öpmek istiyorum
Hep ama hep seni istiyorum
Şarkılar hep seni anlatıyor
Senin adına şiirler yazıyorum
Yokluğunla dans ediyorum çoğu geceler
Sensizlikle kafa çekiyorum
Hayalinle konuşuyorum,ağlıyorum omzumda
Göremediğim seni seviyorum
Hemde delice,çılgınca
Hep sen,hep sen diye haykırıyorum beni çevreleyen dilsiz duvarlara
Birtek onlar paylaşıyor benimle sensizliği
Söylemekten utanıyorum ama
Sensizliği bile kıskanıyorum
Paylaşmaya kıyamıyorum o dilsiz duvarlarla
Oturup gecenin karanlığında
Hiç kopamadığım seni düşünüyorum..
02.04.2007 - 14:56
Yalnızım.
Gündüzler, geceler boyu yalnız,
Ne elimden tutan dost, ne yüzüme gülen kız
Dolaşıp durduğum sokaklar ıssız.
Sokaklar unutturmaz yalnızlığımı,
Bekarım.
Beklemez yolumu penceresinde karım.
Ne bir türkü duyarım bekar odamda ince
Ne dağınık eşyama değer kadın eli
Ne olurdu her akşam eve gelince
Masal gözlü bir çocuk 'Baba' desydi.
Rüyalar unutturmaz bekarlığımı
Çirkinim.
Usandım tek başıma türküler çağırmaktan
Biliyorum güzel değil gözlerim, dudaklarım
İçinizden çıkıp gitsem bir gün diyordum
Başladığım bütün türküler yarım
Öyle bakmayın yüzüme kahroluyorum...
Türküler unutturmaz çirkinliğimi...
Üstelik şairim bilemezsiniz
Her akşam rüzgar gibi sokaklara düşürek
Elleri ceplerinde birisi gezer
Bir yürek taşı gögsünde duygulu, ürkek
Ceylan Yüreğine benzer
Mısralar anlatmaz şairliğimi.
02.04.2007 - 14:55
Ne demeli? ..
Nasıl anlatmalı? ..
Ne yazmalı bu dar ve parlak yüzeye? ..
Sıradan bir yalnızlık benimkisi...
Kiminkinden farkı var? ..
Kelimelerden cümle kurma yeteneğim,
benim yalnızlığımı sadece belgelenmiş bir 'anı' yapar...
Herkesinki gibi bir yalnızlık bu...
Yangın yerinde hareket edememek gibi...
Hiçbir teselliye boyun eğmeyen...
Laftan, sözden anlamayan bir yalnızlık bu da...
Asi... Onurlu... Ümitsiz...
Hiç kimseninkinden farkı yok...
Sabah ezanından hemen sonra...
Durduk yere arabanın camını açıp...
İstanbul'un tam ortasında, sesim kısılasıya
geceye O'nu bağırmak...
'Seni seviyorum'u öfkeye dönüştürmek...
Bu koca kente O'nu haykırmak...
Dudaklarımın önce titremesi...
Sonra gözlerimin dolması...
En fazla ağlamak ıslak caddelere...
Elimin ayağıma dolaşması...
Salaklaşmak...
Farklı mı yapar benim yalnızlığımı? ...
Duysaydı... Belki...
Duymadı... Duyulmadı...
02.04.2007 - 14:54
Merhaba kardeşim, arkadaşım, gönüldaşım merhaba
Merhaba sırdaşım, amuzdaşım, kaderdaşım merhaba
İçtiğim su, aldığım hava, yediğim ekmek uyuduğum döşek
Gördüğüm rüya, beklediğim umut yaşadığım toprak merhaba
02.04.2007 - 14:53
Herkes Seviyorum Demez
Sürekli birilerini sevme ihtiyacı duyarız. Sevildiğimizi duyabilmek, başka biçimiyle de 'onay' almak için elimizden geleni yaparız. Sonra da 'bu kadar sevdiğim bir insan, bana nasıl böyle bir kötülük yapar' diye küçücük bir haksızlığa uğradığımızda acılar içinde kıvranırız. Her insanın sevgiye, sevildiğini hissetmeye ihtiyacı vardır. Sevgilisi tarafından, eşi, annesi, babası, kardeşleri, iş arkadaşları ve çevresinde önemsediği insanlar tarafından sevildiğini hisseden kişi nasıl da ayaklarının üzerinde 'güçlü' durur. Sevginin verdiği 'başı dik' duruştur bu.
'Bana hep sevdiğini söyle! '
Kadınlar durmadan tekrarlanmasını isterler sevgi sözcüklerinin. Erkeklerin böyle bir sorunu yoktur, çünkü her aklımıza geldiğinde söylediğimizden bizden bolca duyarlar bu sözleri. Sakın bundan yakındığımızı düşünmeyin, tam tersi insanların yeme içme ihtiyacı gibi sevgi sözcüklerine de ihtiyacı var. Biz her 'Seni seviyorum' dediğimizde, evet seviyoruz ama 'Sen de beni seviyor musun? ' sorusunu da yanında sorarak ve cevabını bekleyerek. Bu kendimize güvenmediğimizden, karşımızdaki kişinin bizi sevip sevmediğini kontrol etmek ya da sevdiğini bilmediğimizden değildir; yalnızca 'Hayatımdan memnunum, senin de memnun olmanı istiyorum ve elimden geleni yapıyorum'un cevabını alabilmek içindir.
'Sevgine ihtiyacım var! '
Nasıl yetiştirildiğimizi bir düşünün; aileni memnun etme, hayaller, aşk dolu Türk filmleri, eşini memnun etme, çocuklarını sevme, koruma, bolca fedakarlık, fedakarlık... Tamam erkekler de bu 'memnun etme'lerle yetişiyor ama onlar 'maddi memnuniyetler' aşılanarak büyüyorlar. İhtiyaçlarımızı karşıladıkları ölçüde sevgilerinden de emin olmamızı bekliyorlar ve bu onların sevgilerinin kanıtı haline geliyor. Ah, bir bilseler insanın sevildiğini duymak ya da birine sevdiğini söylemek kadar ihtiyaç duyduğu başka şey olmadığını...
'Sevdiğimi gösteriyorum ya! '
'Sevmiyorum durmadan bunu kodlamayı, sana sevdiğimi göstermek daha çok hoşuma gidiyor.' Bu da erkeklerin ağzından sıkça duyduğumuz bir cümle. Evet, haklılar da... Sevgiyi duymak kadar hissetmek de çok önemli. Ama, o sihirli iki sözcük var ya, dünyaya bedel geliyor insana. Stresli, yorucu bir günün ardından ya da hayatınızda her şey yolunda giderken size gönderdiği bir öpücük, size sarılması yanında, gözlerinizin ta içine bakarak 'Seni seviyorum' demesini istemez misiniz?
'Bir türlü istediğim gibi davranmıyor! '
Bambaşka iki kişilik, farklı hayatlar... Bir araya gelip, uzlaşmak o kadar kolay mı? Doğrularınız arasında ortayı bulmak, onu olduğu gibi, günahıyla sevabıyla kabul etmek... Zor, çok zor... Birini sevdiğimizde, onun kendi hayatına dair, bizim pek de görmek istemediğimiz huyları, davranış biçimleri bizi nasıl da huzursuz eder. Asla onun da kendine ait bir dünyası olduğunu kabul edemeyiz. Her şeyi kendi açımızdan düşünür, 'ben bu durumda şöyle yapardım' der, onu suçlarız. Sıklıkla da, onda gördüğümüz hatalar, zaten bizde varolanların yansımalarıdır; karşımızdaki kişi aracılığıyla kendimizi eleştiririz. Başkalarına kusur bulmak ne kadar da kolay değil mi? Kendimize olan güvenimiz azaldığı ölçüde, mükemmel bir ilişki arayışımız da artar. Çünkü böylece, mükemmel bir insan seçerek kendimize olan güvenimizi telafi yoluna gideriz. Aslında mükemmel gördüğümüz biri tarafından seçilmek içindir bütün yapılan.
'Yoksa ben deli miyim? '
Bazen bu olasılığı bile gözönünde bulunduruyoruz! Çünkü paranoya paranoya paranoya... 'Neden böyle söyledi, neden ben öyle dediğimde böyle söylemedi, bana niye öyle nefret edermiş gibi baktı, ben olsam böyle derdim, eyvaaaah bize neler oluyor? ' Asıl size neler oluyor? Şöyle derin bir nefes alın, arkanıza yaslanın. Her şey yerli yerinde. Ama, o iki sihirli sözcüğe bağlı...
Madem seviyorsunuz, söyleyiverin. Bir düşünün bütün gün ne sözcükler sarfediyorsunuz. İki güzel kelimenin lafı mı olur...?
02.04.2007 - 14:53
-
Ayın karanlığına sakladım düşlerimi.Bir sevdanın yollarında berduşça geziyorum şimdi ve sen beni sevmeme ihtimalinle buz gibi duruyorsun karşımda.Gerçeği duymaktan, ilk kez bu kadar çok korkuyorum.Söylediğin her söz diken gibi batıyor yüreğime.Tanrım, içim acıyor içim acıyor…
“Güneşin donuk sarı gölgelerinin altından”bakıyorsun bana.Gözlerine baktıkça terk edilmiş bir ülkenin uçsuz bucaksız, insansız topraklarını görüyorum.Bir çiçek
olmalı, açmaya yüz tutmuş.Bir çiçek, bin umuda yeter ama yok.Umutsuzluk ne sana
ne bana yakışıyor.Yakışmayanı taşıyoruz üzerimizde, ne garip…
Ne kadar yakınsan o kadar uzaksın bana.”Kıyısız bir denizin uzaklığı”bu…
Dalgalarının kayalara vurup parça parça olmasını istemediğin için mi küstün sahillere¿ Hangi gemi barınacak o denizde söylesene¿ Hangi gemi batmadan kalacak su yüzünde¿Bütün fırtınaları göze almışken ben, şimdi neden yelken basamıyorum sendeki o sonsuz maviliğe¿Senin görmediğin o sahilde demir atmış bekliyorum öylece…Ne zaman”İskele alabanda”diyeceksin¿
Böyle donuk baktıkça sen, yapraklarını dökmüş asırlık bir çınarın kovuğuna yerleştirdiğim hüzünler bir bir çıkıyor ortaya.Derinden soluyorum acıları…Hep kal
istiyorum, benimle kal…Hüzünler de o asırlık çınarın kovuğunda kalsın, böyle yaşayıp gidelim birlikte…Sonra yine gözlerin dikiliyor karşıma, donuyorum…
Zamanda kaybolmuş iki yüreği yeniden bir araya getirmenin çabası benimkisi.
Küllenmediğine inandığım bir alevi, yüreğimle yeniden canlandırmaya çalışmak…
Yorgunsan en az senin yorgunum bende…Her şeye rağmen bir güne bakan doğuyor
içimde ayın karanlığına sakladığım düşlere inat.
Şimdi sen aşk çiçeğim, bana en yakın haline bürün, yüreğine koy ellerini ve sadece
Yüreğinin söylediği sözleri dinle.Bir kez yakından bak bana, en yakından, gözlerimde
Kendini gör.Değiştir çirkin anıları en güzelleriyle.Aşk savaş değildir, bu yüzden yenilmedin hiç.Hoyrat eller yok karşında seni incitecek.Ben yaşatacağım seni, ölmene izin veremem bundan böyle.Sende kapılma ölümün soğukluğuna
2-
Hiç oldu mu sana da böyle?
Eğer yaşadıysan, bana yardım et ne olursun...
İçimde koskoca bir çark var sanki..
Tam göğsümde durduramadığım...
Bazen hızlanan, bazen yavaşlayan, hiç ama hiç durmayan...
Canım yanıyor o döndükçe sanki çevresindeki her bir şeyi koparıp götürüyor beni, içimi parçalıyor...
Nedenini bilemediğim bir şekilde parça parça içime yayılıyorum...
Üşüyorum, İçimde bir uçurum var sanki onunu göremediğim..
Sanki her şeyin saçmalığını almışım da içime,
Sanki dünyadaki her şeyin en uç noktası gelip sığmış da içime,
Bana yer kalmamış çıkmak istiyorum...
Herşey bitsin istiyorum, Ne varsa olan...
En çok da neyi düşünüyorum biliyormusun?
Öyle bir şey yazmalıyım ki, öyle bir şekilde anlatmalıyım ki Yasadıklarımı, kağıda döküldüğünde teker teker bitsinler..
Teker teker yok olup huzurumu geri getirsinler...
Ama olmuyor işte yazamıyorum..
Her yazının sonunda koskoca bir boşluk görüyorum kağıtta..
Bütün yazılarım siliniyor, içindeki hersey gelip yine içime yerleşiyor..
Çarkım dönmeye başlıyor...
Uçurumum derinleşiyor...
3-
Unutmadım seni! 'Ey Yalnızlık...'.:.
Ne yazilmali ki silinip gitmesin, ne söylenmeli ki unutulup bitmesin. Sessizlikle bağlayan bir hikaye bu. Eger bagladigi gibi bitecekse sonu, yasanan her ne varsa sil, gitsin.Hayallerde gerçek gibi yasarken seni, umutlarda bitti bir zaman, sevgiler de. Seni seviyorum çünkü ne zaman siir okusam, misralarindan sen akiyorsun, gözlerimden yaslar süzülüp resmine damliyor, sessizlik sarariyor içimde, susuyorum. Tam buldum dedigin anda kaybetmek nedir bilir misin? Atilmisligi hissettigin oldu mu? Hayaliyle yasamayi ezberledin mi? Delicesine sevdigin ama onun seni sevmedigini ögrendigin o ani hiç yasadin mi? Onun eksik yanlarini bile sevebildin mi? Terkedilice ilk defa görüyormus gibi baktinmi? Elvedasiz ayriliklar acitti mi içini? Göz kapaklarina inat, uyumadigin oldu mu gecelerce? Sadece mum isiginin aydinlattigi odanda onu düsündügün oldu mu saatlerce? Ellerin onsuz kaldiginda üsüdün mü? Duyuyorum susuyorsun, yine susuyorsun, tipki o zamanki gibi söylemiyorsun. Seni seviyorum çünkü hergün biraz daha tükenirken hersey, benligim sesizce inliyor ben susuyorum. Bir an elinden tutuyorum, biran sonra belkide tamamen elimden kayip gitmis oluyorsun, anlayamiyorum.Yine sensiz kaliyor kollarim, yine islaniyor gözlerim. Yasamam için tek nedenimdin sen. Fakat binlerce sebep vardi seni sevmem için. Seni seviyorum çünkü yasanacak bütün imkansizliklarda sen varsin. Biryerlerim aciyor durmaksizin. Sessizligin çok sey söylese de bazen susmanda incitir beni. Bilirim, belkide en iyi ben bilirim ki, susmasini bilmek, bildigini söylemekten daha zor. Bir uçurum gibi derinlesen sessizlik, bizi birbirimizden ayirdi bile. Yenildik dostlugumuza, zamana, yalnizliga, yenildik iste! Sinsice sardi sessizlik, böyle birdenbire, ansizin... ve ben hala unutmam gerektigini söyleyenlere inanmiyorum. Hissettiklerimi söylemektense dost kalmayi, seni sensiz yasamaktansa susmayi tercih ederim. Senin beni sevme fikri bile beni mutlu edebilecek kadar güzel ve asil! Seni seviyorum çünkü sen benim siyah beyaz dünyami renklendiren o çok az seyden birisin. Sensiz her andan korktum, korkuyorum. Alip gitme ellerini, alip gitme gülüslerimi, götürme düslerimi. Sen benden gittin gideli öyle biktim ki sensiz kendimden. Seni seviyorum çünkü hala birseyler var vazgeçemedigim. Ben herkes için siir yazmazdim, bu hep tuhaf gelmisti. Fakat simdi senin için siir yazmamak tuhaf geliyor. Bu yillarca sürecek ve de hiç dinmeyecekmis gibi düsünürken görüyorum ki anlamini yitiren birseyler var aramizda. Seni seviyorum çünkü tam herseyden vazgeçmistim ki, karanligimin perdesini yirtti ellerin. Ama yine direndik sessizlige, hala konusulmadan kalan öyle çok sey varki! 'Sustugun yerde birseyler kiriliyor' Nasil söyleyecegini sende bilmiyorsun besbelli.. Susman gerekiyor diye susuyorsun belkide, dostlugumuz için.. Kalbim sendeyken her adimda, aklim sendeyken her dakika, unutmadim, unutamadim iste!
4-
Kimsenin yokluğu bu kadar korkutmazdı beni. Kendimi zor günlerin adamı görürdüm ya, hiçbir güçlüğün beni, bırak yıkmayı sendeletmeyeceğini bile düşünürdüm.
Oysa şimdi yarımım. Ve sen böylesine uzakken benden, hiçbir zaman tam olamayacağımı da biliyorum.
'Tasalanma' diyeceksin, tasalanmayayım ama kendime bakıyorum da bir kaç umut kırıntısı dışında hiç bir şey göremiyorum.
Nerede olduğunu bilmek ya da döneceğin umuduyla yaşamak da kandırmıyor beni.
Her sabah sensiz uyanmaktan, her günün sensiz geçmesinden korkuyorum artık. Bu yüzden uyanmak istemiyorum 'uyuduğum uykuları'...
Ve geceler... ne yıldızları görüyorum ne gecenin sesini duyabiliyorum. Saniyelerin ne kadar uzun, ne kadar bitmez olduğunu görüp şaşırıyorum. Zamanı bu kadar geçmez kılan sensizliği lanetliyorum. Bir maraton koşucusu gibiyim. Ama finişe ulaşamıyorum bir türlü.
Bildiğim bütün hasret şarkılarını ard arda ekleyip söylüyorum. Sesimi kendim bile duymuyorum. Ertesi gece bir kez daha... Her gece aynı hüzün...
Senden bir iz göreceğim diye sokaklara çıkmıyorum artık. Bu kentin her yerinde sen varsın biliyorum. Ve hiçbir köşe başından çıkmayacaksın üstelik.
Yaşamaksa yaşıyorum elbette. Şairin dediği gibi 'senden uzak olduktan sonra nerde olsa yaşıyor insan.'
Yokluğunu kabul etmek böylesine zorken hiç olmama ihtimalini düşünemiyorum bile.
Bekleyeceğim seni. Zor olacak, çok zor olacak ama bekleyeceğim.
Bu yarım yüreğin diğer yarısı, yani sen....
Geleceksin değil mi?
5-
Konuşacak ne çok şeyimiz var, paylaşacak ne çok şeyimiz var…Tanrım ömrümüz
yetecek mi hepsini yapmaya¿
Sana ne söylesem, yüreğimin sesiyle konuşuyorum inan.Hangi sözcük dökülüyorsa dudaklarımdan, bil ki yüreğimin söyledikleri onlar…Yanlış anlaşılabileceğime dair en ufak bir kaygım yok.Zaten aşk kaygılarından arınmış olmayı gerektirmez mi¿ Kaygın varsa eğer aşkı nasıl yaşayabilirsin ki¿
Sen olduğundan beri hayata ve insanlara dair bütün kırgınlıklarımı kaldırıp
attım bir tarafa.Uzadı cümlelerim farkında mısın¿ “Evet” ya da “Hayır”dan oluşan
tek kelimelik cümleleri kullanmıyorum artık.Çocuk gibiyim çocuk…Başkalarına saçma
gelebilecek her şey mutlu ediyor beni.Sanki her şeyi ilk kez görüyorum.Dün gece
perdeyi çekip camdan bembeyaz karın yağışını izledim.Bunu yapmayalı ne kadar uzun zaman olmuş…Bir mucize bu biliyor musun¿ Bilimsel açıklaması ne olursa olsun
umurumda değil.Bir mucize bu…
Meğer ne çok şarkı bilirmişim ben, ne çok şarkı ’en çok sevdiğim şarkı’ymış…
Nereye gitti hüzün şarkıları¿ Yoksa ben mi duymuyorum¿ Her şarkı içimi okşuyor,
her şarkı aşkı anlatıyor.Eşlik ediyorum, bağıra bağıra söylüyorum, coştukça söylüyorum.
Senin yanında nasılsam sen yokken de öyleyim.Varmışsın gibi yani…İmkansız
Hiçbir şey yok bize.Aşk sevmez imkansızlığı bilirsin.Yanımda olmayışın seni yaşa-
mama engel değil.Sana sarıldığımı, kokunu içime çektiğimi, tenini ateşini düşünüyo-
rum, ne güzel…
Bir iddiam var bu aşkta.Her şeyin olmak istiyorum.Sevincin, isyanın, kızgınlığın,
hüznün, aldırmazlığın, çocukluğun, yalnızlığın, yorgunluğun, enerjin, gözyaşın, gülüşün,
korkuların, cesaretin, alınganlığın…Ben sana ait olmayan ne varsa çıkardım hayatımdan.Senin olanı yaşamak istiyorum.Sana dair hiçbir korkum yok, yüreğim senden
gelecek her şeye sonuna kadar açık.Bir tek kaçışlara, gidişlere kapadım yüreğimi…
Bak yine bastırdı kar, mucize boyanıyor gökyüzünden.Nasıl da beyaza boyanıyor
ortalık.İlk defa sever oldum kış mevsimini.Zaten mevsimlik bir aşk değil bizimkisi.
Yaşayacak öyle çok yaz öyle çok bahar var ki…Dedim ya, ömrümüz yetecek mi bunları yaşamaya¿
6-
Caddelerde sisli, puslu bir kış ikindisi. Ağaçlarda salkım salkım eski zamanlardan kalma anılar... Yapraklarda yere düşmeye hazırlanan yağmur damlaları... Bir yaprak kıpırdıyor işte, gümüşi bir damla usulca yere düşüyor. Sen sanki, yaprakların arasından bana müzipçe gülüyorsun. Beni her zaman şaşırtırsın zaten. Beni her zaman güldürmeyi bilirsin. Farkına bile varmadan bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan 'Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var.'
Rüzgâr keskin ıslığı ile şarkıma eşlik ediyor. İstasyon Caddesi'nin tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor. Arabaya binsem ve birlikte gezdiğimiz yerlere gitsem, evimde şiirler okuyarak telefonunu beklesem, telefonunun gelmediği zaman seni başka yerlerde arasam. Sonra sen gelsen yanıma, yine 'seviyorum' desen, ben yine senin gözlerinde sonsuzluğa mahkum edilen aşkımı görsem. Ayrıca şarkılar gerçek oldu bu kez. Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var.
Yalnızım, üşüyorum, özlediğimse çok uzaklarda. Bahçeme melekler yağıyor, hepsi de tanıdık. Senden doğan, gözlerinde hayat bulan, bizi koruyan, kollayan ve en önemlisi ikimizi bir araya getiren melekler... Son kez yine seninle gezmiştik oraları. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.
Benimse herşeyim aynı. Geceleri bodrum katlarına yağmur daha çok yağıyormuş, bugünlerde bir tek bunu ögrendim. Bir de geceleri daha uzun sanki, bitmek bilmiyor. Bana anlatmak için neler biriktirdin içinde? Benim sana anlatacağım yeni birşeyler yok. Dedim ya, her şey aynı. Ama sanki biraz mahsunluk çöktü üzerime, bir de gülüşlerim sanki biraz azaldı. Sen olsaydın hemen anlardın. Sen benim herşeyimdin. Arkadaşım, dostum, öğretmenim, talebem, sevdiğim.
Koşulsuz bir sevgiyle sevdim seni, bağlandım. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, Uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse içimde kocaman bir boşluk var. Hayır, Üzülmüyorum, içimdeki boşlukta birtek özlemin yankılanıyor. Hayır, sana anlatmak için yeni şeyler biriktirmiyorum içimde, çok istesen hikayeler uydururum. Ama hikayelerimden önce itiraflarım olacak. Kendimden bile gizlediğim duygularımın itirafları. Sana aşık olmaktan delice korktuğumu, sana bakarken içimin titrediğini. Daha pek çok, sırrımı anlatacağım sana.
Gerçi anlatmama gerek yok, sen zaten hepsinin çoktan farkındasın... Sen kimbilir, belki de uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.
Bense odamda senden uzak. Hayır beni merak etme, üzülmüyorum. Biliyorum, ikimizde yoktuk bu aşk başladığında ve çok iyi biliyorum, sonsuzluğa mahkum edildi bizim aşkımız. Dedim ya, beni merak etme. Üzülmüyorum. Yalnızca biraz, biraz üşüyorum...
7-
Bu günlerde bi başka havalar...Yağmura inat güneşliyim ben...Daha bi değişik soluyorum...Değişti sanki nefes alıp vermem...Seni düşünmekle
geçiyor her anım...Senin hayalinle...Çok kısa da olsa aklımdan çıkmayan cümlelerinle...Tarif edilemez,anlatılamaz gözlerinle...Hep sen varsın gönlümde...
Geceleri uyuyamaz,gündüzlere uyanamaz oldu gözlerim...Ne yaptığını bilmeden,neden yaptığını bilmeden boğuşuyor kalbim sensizliğiyle...Çıkar mı sabahlara,
erer mi yüreğim...Bilmiyorum...Nedeni yok bu sevginin...
Sıradan sevgilerden...Sıradan aşklardan değil benimkisi...Yüreğini senden başka herkese kapatacak kadar asil...Gönlüne bir dert düşse her yeri
yakacak adar asi...Duygularını bastırıp zavallı kalbine,susacak...Gün gelir ki sen istersen,kalbini sana açacak...Bütün sevgisini anlatacak kadar gizli...Fırtınalar
koparcak kadar isyankar...Akıp giden zamana inat bitmeyecek kadar sonsuz benim kisi...Nedeni yok bu sevginin...
Gün geçmez ki sensiz,bi anım geçmiyo özlemsiz...Seni düşünüyorum çaresiz...Yokluğunla geçiyor her anım...Bir daha seni görebilme ihtimaliyle...
Bir daha sesibi duyabilmeye bile razı biçare düşüncelerimle...Geceleri yıldızlara uzak,gündüzleri güneşsiz günlerimle...Buğulu camlara yazıp adını,bir şarkı
tutturmak yokluğuna delice...İsimsiz sokaklarda aramak seni gelmeyeceğini bile bile...Tarifi olmayan biçimsiz duygu sellerinde boğulmak bir daha dönmezcesine...
Kendini dipsiz kör kuyulara atmak sonunu görmeyecesine...Öyle bi sevgi benimkisi işte...Nedeni yok bu sevginin...
Bitmek tükenmeyen dertlere salıp yüreğimi yine de...İnat la yaşıyorum sensizliği de...Yokluğuna da alıştım...Hasretine de...Var olduğunu bilmek
bile yetiyor bana...Düşüncen de güzel...Düşünde...Aklımdan hiç çıkmayan gülüşünde...Sensizliğe yenik düşsem de seninleyim...Nedeni yok bu sevginin...
Anlatsam kimsenin anlamayacağı kadar çok...Sussam içinde kaybolacağım kadar belirsiz...Denizin renginden uzak...Güneş kadar sıcak...
Sonsuzluk kadar tanımlanamaz...Ay kadar parlak...Yıldızlar kadar derin...Geceler kadar uzun...Sevgisizlikten yoksun...Gözlerin kadar mavi...Benim kadar asi...
SENİ SEVİYORUM...ÖTESİ YOK BUNUN...
02.04.2007 - 14:52
Bugün sensizliğin ilk günü
Ayrılığın ilk akşamı
Dolaşıyorum ıslak kaldırımlarda
Yolunu kaybetmiş bir garip gibi
Bir o tarafa,bir bu tarafa
Sensizliğin ilk akşamında
Hasret yağıyor omuzlarıma
Bu yalnızlık akşamında
Islak kaldırımlarında sensiz...
Esen rüzgara bıraktım kendimi
Beni sana götürsün diye
Ama ne çare
Yağmur benzin,yıldırım çakmak
Rüzgar körük
Yakıyor bedenimi
Sensizliğin ilk akşamında.......
02.04.2007 - 14:51
BİR SEVEN BİR SEVİLEN
yüreğine sağlık gercekden mükemmel.
Sevmenin tarifi nedir? Sevmek neyin nesi?
Merak edersen dinle bak, sevmek kalbimin sesi
Sevmenin derinliklerinde aşkı nice incelerim
Bunlar benim sana ait gecelerim
02.04.2007 - 14:49
O Ve Ben
Ayağımda çarık elimde asa
Kandil ışığında ben,
Gönül yolcusuyum
Gecem gündüzüm dağlar tepeler
Hasret ışığında ben,
Gönül yolcusuyum
Bulutlar aşkı ağlar
Yüreğimin ışığında ben
Hasret yolcusuyum..
02.04.2007 - 14:49
Sevdiğimi arıyorum boş sokaklarda,
Acı dolu ve hazin sonum buymuş demek.
Artık mutlu olamayacağım gözlerinle,
Ve dalıp gidemeyeceğim beyaz tenine.
Sevdiğimi kaybettim yalnızlıklarda,
Söyleyemedim seni seviyorum diye.
Oysa hep düşledim seni pembe hayallerimde,
Ve düşledim çiçekli bahçelerde.
Sevdiğimi kaybettim karanlıklarda,
Hep mani oldu hayat kavuşmama.
Oysa koşup sarılmak isterdim,
Ve öpmek isterdim seni özgürce
02.04.2007 - 14:49
Haberin var mı?
Karanlığın içindeki yas seni boğar mı?
Şafağı, hiç doğmayacakmışcasına güneşi;
Bekledin mi hiç?
Sen batmalara alışmışsın gönlüm,
Dev dalgalar olmuş,
Kendi suyunda boğulmuşsun.
Haberin var mı?
Yaşamak için didinen,
Her inadına sevişinde yenilen,
Zalim ellerden son suyunu içmiş,
Güne gün solan; eriyen,
Yüreği taş kesmiş,
Yaşamadan maziye gömülen bedenlerden...
İşte yine battı güneşim, yine batacak.
Yaşanmadan yıllarım, yine hüsran olacak.
Yine bir gidiş, yine bekleyiş.
Bilirim bu yürek yine yapayalnız kalacak...
Bir yıldız daha kaydı,
Haberin var mı.
02.04.2007 - 14:48
saçima dokunma' diyorsun masal saçan bir sesle
ekmek gibi dilimledigimiz yatak sarilmiş bize,
birakmak istemiyor
kasiklarini öperken 'saçima dokunma' diyorsun
dilimde gezdirirken seni,
'saçima dokunma, n'olur'
kapisi açilan bahçene girerken bir daha, bir daha
anilar dökülüyor göksarmaşiktan
ikimiz de biliyoruz
bir çözsem saçlarini
bir daha söz etmeyecegiz ayriliktan
saatlerin saçlari olsaydi sevgilim
bu kadar hizli geçip gider miydi zaman
ah sevgilim ne diyecektim ben sana
aç pencereyi ve dişariya bak
son gecemizde kar altinda kugular
02.04.2007 - 14:48
sevgilim
açtığında postacının getirdiği paketi yarın
içinde senin yüreğini kaldıran dağlar
benim gözlerimi dolanan sis
ve sevişirken çam ağaçlarına takılan saçlarımız
birden herşey, herşey, bir gölde bir sabah ansızın açılışı
gibi
yüzlerce nilüferin
ayrıldığımız gün üzüntüden bayılan zaman
kendine gelince olmadık anda
vapurlar yağacak yüreğinin adalarına yeniden
yeniden dalgalar
yeniden limanlar
yeniden sonu olmayan şarkılar
hepsi
yine birbirine karışsın diye saçlarımız
o zaman yine saçlarını topla sevgilim
ve yüreğinde beklettiğin martıları sal
02.04.2007 - 14:47
Dört işlem
bir haber sal mavilerle süslü olsun,
biraz seni biraz beni anlatsın.
sana olan duygularım savrulsun,
biraz seni biraz beni anlatsın.
dağıtsın dalgaları savursun heryere,
bir şiir yaz delice gökyüzüne,
rüzgarlar çarpsın her sözünü yüzümüze,
biraz seni biraz beni anlatsın.
sen bilirsin yolunu yanıma gelmek için,
anlatırsın her saniye'ye zamanı durdurması için,
bir duamız olsun dilinden çıkan, ikimiz için,
biraz seni biraz beni anlatsın.
02.04.2007 - 14:46
Nerdesin hiç bilmedim, ne teninde battı, ne gözlerinde doğdu güneş. Oysa
hep göğsünün sıcaklığı vardı yanağımda. Ellerimi hiç başı boş bırakmadın.
Yalnızlığıma ortak oldun saatlerce, bilmedin.
Benim, seni bilmediğim gibi! Kimdin? ?
Kalabalık ve şarap kokusunda, tokuşan kahkahalara şimşek gibi çaktın – bir
andı – tok sesinin bir yumrukla boğazıma dayanması. Şaşkındım...hem de çok,
ismin nasıl estiyse kulağıma, o gün bu gündür hala üşür yüzüme bıraktığın
alevler, göğsümdeki kıvılcımlar hala uçuşur. Hiç gelmedi mi soluğuna seni
sardığım tütün kokusu?
Dumanımda kimimdin?
Sensiz ama sen dolu bir sabah daha yayılıyor şehirde.
Adımlar dökülürken caddelere, seni kovaladığım düşlerim çekiliyor ayak
izlerinde. Hangi kıyıda sus pussun şimdi?
Hangi balıkların izinde, yıldızlarla kalaylarsın yakamozları?
Deniz kenarından ne zaman geçsem, dalar giderim sebepsizce. Kıvrımlarında
derinleşir ya rengi, yutar ya şehri tepe taklak... boğulur sanki
yalnızlığım. Sen denizleri seversin, ben küçük balıkları. Ne ben balık oldum
oltanda, ne sen deniz, ayaklarımda.... yok yok yine de sen denizsin, tenine
kulaç attığım.
Dün gece... söylemeden kimseye bir şey yaptım. Lacivert ipin ucunu çektim
hilalden ve mavi atlası kurtardım misinandaki iğneden. Bu sabah ağına
dolaşmışsa güneşin etekleri, livarından çıkarsa birkaç yorgun martı şaşırma,
baş aşağı getirdim maviyi.
Dün gece...dün gece sarhoştum ama ayık bir sevdaydı yüreğimde. Zik zaklar
vardı saman yolunda, yıldızlar da sarhoşmuş ben gibi. İzlerini sürdüm, sana
geldi balıkçı...ellerindeki pullar... bu pullar oltana takılan yıldızlardan
mı?
Ben de bekler dururum o zaman dilek yıldızlarımı.
Bunun içinmiş, umudumdaki kırmızı lekeler.
Oysa, titrese de bitik mumun gölgesi dudağımda, söylemem gerekirdi seni
sevdiğimi, söyledim, iyi de ettim. Daha ne kadar saklardım ki üç noktaların
ardına arzularımı, yüzünü bilmeden hayalini nasıl çizerdim yastığımdayken.
Geceler hep göğsündü, başımı yasladığım. Düşlere düşerdim siyah saçlarında,
öpüşen balıkları kıskanır, küçük buseler kondururdum sinene. Sen bilmezdin,
deniz şahitti ellerimle sevişmeme.
Az saklamadım ki seni, az yazmadım, az çizmedim ki...azlarla, azar azar
çoğalttım seni, şimdilerde sen çoğaldın, ben azaldım bende.
Sensiz ama sen dolu bir şehir, nerdesin hiç bilmedim. Kalabalık ve şarap
kokusu sonrasında adımlar dökülürdü caddelere ve deniz kenarında buldum
kendimi. Kimseye söylemeden bir şey yaptım. Sarhoş ve tir tir
titreyişlerimde, sevdiğin bir renge buladım aşkı. Ne kırmızıydı, ne beyaz.
Aşk lacivertti sende. Bana gelmen için boşuna toplamadım akşamdan
mavileri...
Bu kez de benim için çık sulara balıkçı. Benim için çevir misinayı başın
üstünde, hayallerimi sana bıraktım, nasılsa dönüştürürsün gerçeğe.
Bir gün ama bir gün teninde uyaracağım denizi.
Haydi şimdi rast gele.
02.04.2007 - 14:45
Çıplak heykeller yapmalıyım,
Çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için
Ey önünden geçen ak sakallı kasketli,
Yırtık mintanından adaleleri gözüken
Dilenci
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım. resimlerden...
02.04.2007 - 14:44
Gönlümün sultanını sorup durma güzelim
Ya düşer bayılırsın ya üstüme yürürsün
Kimdir diye düşünüp kafa yorma güzelim
Benim sevdiğim kızı aynaya bak görürsün
Senin gibi giyinir senin gibi süslenir
Bana yalnız rüyamda 'Canım' diye seslenir
Yazdığım şiirleri dinledikçe hislenir
Benim sevdiğim kızı aynaya bak görürsün
Gelenler selvi diye bahsediyor boyundan
Güzelliği yerinde şikayetim huyundan
Belki bir tanıdığın belki senin soyundan
Benim sevdiğim kızı aynaya bak görürsün
Her halimden anlıyor sevdiğimi seziyor
Ben düşlerde gezerken o gönlümde geziyor
Ne yalan söyleyeyim sana da çok benziyor
Benim sevdiğim kızı aynaya bak görürsün
Anlayana anlattım anlamayan ne bilsin
Sensin desem kızarsın şaka yaptım değilsin
Fakat onu bir görsen kalbime hak verirsin
Benim sevdiğim kızı aynaya bak görürsün
02.04.2007 - 14:43
ben geldim
Geldim işte...
Ben beklediğinim...
Saçlarını dağıtıp savuran
hoyrat parmaklar gibiyim.
Dağların en yücesinden,
yaban çiçeklerinin
kokusuyla gelen
Poyraz yeliyim.
Ya da;
Ilık, ilk yaz gecelerinde,
tenini ürperterek yalayan,
mavilerden serinlik,
yakamozlardan ışıltılar getiren
meltem gibiyim.
Azgınca akan yaşam ırmağında;
sulara kapılıp sürüklendiğine inandığında,
tutunacak bir dal aradığında,
ya da;
Sularında gün ışığı oynaşan,
kıpırtısız bir göle ulaşmayı
düşündüğün andayım.
Geldim dedim ya...
Tut ellerimi,
bak buradayım
hemen yanıbaşındayım...
02.04.2007 - 14:42
Saldım Seni Denizlere;
Nasıl başlayacağımı bilmeden geçtim ekran karşısına, ipin hangi ucundan tutulur bilmem böyle zamanlarda. Hisleri yazıya dökmek hiç bu kadar zor gelmemişti bana ve hiç bu kadar anlamsız bir hayatım olmamıştı son zamanlar... Yanlış zamanları yaşamak ne zor; içimdeki seni bile koruyamadım bak... Kendimi sorguladığım bir vakitti, bana gönderdiklerini okuduğum an... Her bir sevgi sözcüğünden, bir kolye yaptım kendime; hiç çıkarmamak adına ve yüzlerce kolyem var boynumda senden armağan, avuçlarıma doldurduğum gülüşlerinse hala sıcacık; kaybetmek korkutuyor beni: Çünkü bir umuttu bana gülüşlerin; karanlığın ortasına açılan bir ışık, çıkmazlardaysa bir kapı.
Sen, yeniden sevmeyi öğreten; sen, hayatımın en anlamlı son perdesi...
İpin hangi ucundan tutulur bilmem böyle zamanlarda; hiç tutabileceğim bir ipim olmadı benim. Ben at üzerinde koştururken, dizginler hep başkalarındaydı... Oysa ne çok sahip olmak istedim, ne çok yön vermek istedim yaşantıma... İpin hangi tarafı daha çok acıtır bilemedim... Hep ucunu gösterdiler bana; ben onları tutmaya odaklanırken ne çok yuvarlandım, ne çok düştüm hayat yolundan; kanayan yaralarımı silen dahi olmadı... Her seferinde fırlattı üzerinden hayat beni... Ne “at” sevebilmişti beni; nede ben kendimi...
Öyle zamanlarda tanıdım seni, armağan ettiğin kolye hala boynumda, hiç çıkarmadım... Böyle benimsedim sevgini, belki gerçekleşmeyecek bir hayal ürünüydü ama; ben o hayali çok sevdim...
Şimdiyse biz bizden çok uzakta... Ne kadar istesem de sevdana cevap veremiyorum... İhtiyaç duyduğun anda bile yanında değilim, olamıyorum... Olmak istemediğimden değil bu, dizginleri kavrayamadığımdan, haklıydın oysa; insan sevdiğinin yanında olmalıydı, bu bir sebep değildi, ama binlerce sebep tutuşturdular elime, hangi yola baksam sensizlik, hangi parçayı dinlesem ayrılık, hangi yöne çevirsem gözlerimi; göremiyordum ki seni...Oysa bir gülüşüne binlerce ömür feda etmek isterdim, gözlerindeki bir ışıltıyı yakalamak için, güneşten bile vazgeçerdim...
Olmuyor be gülüm; olmuyor...! Sen orda bir haber diye üzülüp beklerken, ben burada haber verememenin sıkıntısını yaşıyorum... Sen sesimi duymak isterken, bense gözlerini arıyorum, bütün bunlar yetmezmiş gibi; birde hayatın zorlukları, baskıları biniyor üzerime... Bunları hak etmedin biliyorum, en çok seni üzdüğüm için kendime kızıyorum, hani diyorum ya keşke istemekle olsaydı, inan çektiğin acıları, yalnızlıkları ve hatta tüm sıkıntılarını, yudum yudum içmek isterdim... Sana, içimdeki varolan sevgi selinden bir köprü inşa etmek isterdim... İstemekle olsaydı eğer; sana bu acıları hiç yaşatmamış olmayı isterdim...
Ama artık seni sana armağan ediyorum... Bunu her ne kadar anlamasan da ve ben bunu ne kadar anlatmaya çalışsam da; bunun ne kadar acı vereceğini bilmiyorum sanma... Benimleyken daha büyük acılar çektiğini görebilecek kadar sağlam gözlerim; içimdeki seni; sensiz yaşatmanın zorluğunu bilerek, kabul ediyorum, oysa Pamuk Prenses ile onu uyandıran Prens misali bitmesini isterdim hikayenin, gözlerimi açtığımda ilk seni görmek isterdim; ama biz Leyla ile Mecnun olabildik ancak; uzaktan sevebildik birbirimizi... Sana daha fazla acı vermek istemiyorum artık... Çıkmazlarla dolu olan hayatıma seni ortak etmek istemiyorum... Ve bunu anlamanı beklemiyorum, henüz ben bile anlamış değilken!
İsteğim acılarına son vermek ve tek bildiğim zaman geçtikçe bunun daha zor olacağı...
Gözyaşı değmiş dudaklarınla bana; “bir daha arama” derken, haklıydın aslında... Çok düşündüm bende, kangren olan kolu kesmek mi? Yoksa vücudu kaybetmek mi? Hangisi daha zordu? seninle kalıp seni daha fazla yaralamaktı benim için zor olan...
Bilsen, ne zor gitmen gerektiğini bile bile 'kal' demek sana... Ne zor, senin için bu dünyadaki mutluluğun beni hayatından silmek olduğunu bilmek... Üzülmeni, incinmeni asla istemediğim halde, bunu sana yaşatmak, mecbur olduğumuzu görmek ve sana bunları söyleyemeden 'arkana bakmadan git ' demek... ' Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa' demek sana bilsen ne zor... Beni çekip alıvermek yüreğinden; Sen hala yüreğimdeyken, ellerimi ellerinden çekmek; sıcaklığın hala tenimdeyken, yokluğuna alışmak ne zor... Beraber yürüdüğümüz yollarda, iki yabancı gibi karşılaşmak ve bakamamak gözlerine bilsen ne zor, senin için çarpan kalbime; sensizliği anlatmak ne zor...
Senden serenat istemiştim hatırla; hatta “ilan-ı aşk”. Bak işte; ancak “ilan-ı veda” edebiliyorum sana, sevgimi duyurmak isterken milyonlara, düştüğüm bu durumda sadece acılarımı anlatabiliyorum; neden mi? İnan hiç bilmiyorum... Mutluluğumu duyuramadım ama; acımı herkes duysun istiyorum...
Hak etmediğim bir mutluluktun sen; yıllar geçse de hak edemeyeceğim kadar büyük bir mutluluk olarak kalacaksın içimde... Biliyordum oysa; başka bir lezzet vardı senin tadında; hiç unutamayacağım, ama asla sahip olamayacağım bir mutluluk... Sevdan fazla büyüktü bana; ben içinde ufaldıkça ufaldım, alışkın değildim böyle sevilmeye; süt dökmüş kediye döndüm, bocaladım, şaşkına döndüm sarhoşluktan; oysa içmeyi sevmem, ama iliklerime kadar sarhoştum yanında, belki saçmalamam bu yüzden, bocalamam bu yüzden; işte tek anlayamadığın buydu senin, ya da benim anlatmayı beceremediğim...
“ Eğer sevdiğin için bir şey yapamıyorsan; bunu yapacak birilerine bırak...” K.M.’nin bir sözünde buldum gerçeği... en büyük fedakarlıktır bu aslında... Sevdiğin için her şeye katlanmak, onun mutlu olabilmesi için salıvermek dünyaya... Ben bunu beceremedim sana karşı; senin gibi ender bulunan bir insanı kırdım; belki de daha fazlasını yaptım, kalbinden yaraladım... Kırık kalbini alıp, sana kalbimi vermek isterdim ama benimki yıllardır kırık...
İşte balığım, avuçlarımdaydın uzun zamandır, rengin soldu ellerimde, üşüdün belki de, soluksuz kaldın, benimle gülemedinse de, benimle ağladın; ama yinede tüm yüreğini koydun, tüm çaresizliğine rağmen... Bu güzelliğe karşı yapabileceğim tek şey seni sorunlarından (kendimden) arındırabilmek... Şimdi yüzgeçlerinden, hiç doyamadığım gözlerinden öpüyorum seni, hadi ıslat bedenini, soğuk ve engin sularına koş, nefes al yeniden; bu “Derya” yı unut “Deniz” kalsın sadece yüreğinde, ama asla suçlama beni, arada bir kaldır başını, iyi olduğunu haber ver, sıkıldığında dök içindekileri, bende yazıyor olacağım burada hayata dair; ve ellerimde, son çırpınışından kalan birkaç değerli pullarınla avunuyor olacağım... Ve her gün bakmaya doyamadığım gözlerin gelecek bana, ve ben her seferinde öpüp salacağım seni, sonsuz derin okyanuslara...
Her şeye rağmen bari sen mutlu ol şeker; denizler senin olsun, kocaman yüreğin kadar, kocaman deryalar seni bulsun... Senden son dileğimdir affetmen beni, affet bebeğim, affet bir tanem, lütfen affet; ben kendimi affetmesem de...
Gün gelecek deniz kadar sevgim okyanus olacak, elbet bebeğim, inci tanem; seni saldığım deniz, mahşerde ikimizin olacak...
Elveda gül yüzlüm, güzel gözlüm elveda sana, elveda senle gelen tüm güzelliklere...
“Severken ayrılmak zorunda olanlara ithaf olunur...”
Zaman durdu şimdi;
artık atılacak bir tarihte yok,
geçmişten avuçlarımda kalan;
akıttığım göz yaşlarımdı
bak kurudu şimdi;
bırak göz yaşlarını
artık gözlerim bile yok...!
02.04.2007 - 14:42
Bir araya geldik de sana elim değmedi
Duygularım bastırdı gurur boyun eğmedi
Ben bir volkan gibiydim senden ışık gelmedi
Eğer benim olsaydın 'öl' deseydin ölürdüm
Yeter artık en fazla birkaç günlük sabrım var
Sakın beni kınama açık seçik tavrım var
Böyle benden kaçtıkça dayanılmaz kahrım var
Eğer benim olsaydın 'öl' deseydin ölürdüm
Sen gönlümün tahtında bense kader ağında
Bilmeyen mutlu sandı beni gülün bağında
Dikenine razıydım kaldım hasret dağında
Eğer benim olsaydın 'öl' deseydin ölürdüm
Hislerimi saklamak gelmiyor ki elimden
Dudakların istese bal damlatır dilinden
Haz vermiyor yaşamak anla artık halimden
Eğer benim olsaydın 'öl' deseydin ölürdüm
Yazdığım bu son şiir söyleyecek sözüm yok
Ellerinde ellerim gözlerinde gözüm yok
İtirafım bu kadar daha fazla yüzüm yok
Eğer benim olsaydın 'öl' deseydin ölürdüm
02.04.2007 - 14:41
Nasıl olsa ben ağlar nasılsa ben özlerim
Hasretinden ölürsem açık gider gözlerim
Sana mutluluk versin sevgi dolu sözlerim
Boş ver beni düşünüp bozma sakın neşeni
Sevmekten korkuyorsun, aşktan söz ediyorsun
Hem ciddiyim diyorsun, hem de göz ediyorsun
'Yakma beni' diyorum sense köz ediyorsun
Boş ver beni düşünüp bozma sakın neşeni
Bu sevdanın mağlubu günden güne solandır
Senin keyfin yerinde, olan bana olandır
'Kulum, kölem' diyerek ardın sıra dolandır
Boş ver beni düşünüp bozma sakın neşeni
Kullar oyun oynadı, sitemim yok Allah'a
Gecelere sığındım, düşman oldum sabaha
Tebessümle yetinme, senin hakkın kahkaha
Boş ver beni düşünüp bozma sakın neşeni
02.04.2007 - 13:24
Hoşgeldin Yalnızlığıma
yalnızlıklara
Of be of geceler... sessizliğin sesini dinlediğim geceler
Sensiz bensiz savunmasız geceler
Kirpiklerimin uçlarından asılı geceler
Uzaklarda gözlerini aradığım geceler
Sevgilerimle sevgisizliğe yorgan olan geceler
Yaşamayı seninle süsleyip sevdiğim geceler
Ah be ah dünya... karalara bürünmüş beyazlarım
Efkarımda katmerli suskunluklarım
Akıl almaz sonsuzluklarım
Gecelerimde şafaksız selamım
Kaçışlarımda kaybettiğim hecelerim
Derinliklerimdeki doğru kelimelerim
Vah be vah yaşam... sahte olmayan boyutlarım
Yaşama sunduğum en insani yönlerim
Siyahtan zifirimi zifiri korkularım
Isınamadan çalınmış güneşim
Bana benden baskın bakışlarım
Neden ödülsüz darbelerim
Hey be hey aşk... özgür sevdam
Koparmayacaksan kasırgalar uğrama limanıma
Yaşamıyacaksan girme yüreğime
Her hücremi titretemeyeceksen değme hislerime
Unutacaksan bakma çaresizliğime
Olacaksan ayak izim yollarıma
Hoşgeldin yalnızlığıma...
02.04.2007 - 13:23
Gözlerindi beni sana tutsak eden
Sözlerindi bıçak gibi kalbime saplanan
Yoksa söyleyebilir miydim sanıyorsun,
Hayatımda hiç yapmadığım sevgi telafüsünü...
Önceleri delisin derlercesine sevmiş olsam dahi,
Ötesi olmazdı söylemek gibi...
Hele hele şiirlerle hitap etmek hislerini
Hayaldi hepsi bende bunların.
İlham perim sendin çünkü
Düştükçe düşlerime yazdım yorulmak bilmeden
Sanmayın ki daha önce kağıt kalemle,
Anlatmadım hislerimi aşklarıma.
Çok şiirlerim oldu nice kişilere yazdığım...
Ama tek farkı vardı,
Hepsi hepsi orda gizli kaldı.
Sadece sana...
Sadece sana okudum içinde sen olduğun satırlarımı
Anlıyormusun sadece sana....
Yerin o kadar ayrıydı ki yüreciğimde
Anlat desen anlatamam...
Kelimeler yersiz, anlamsız, ifadesiz kalır...
Sen ben, bense sen olmuştum sanki
Ruh ikizi olayına inanır mısın hiç?
Sen zaten benim içimdeydin nice zamandır
Orada yerin hep ayrılmıştı,
Birgün sanki gelecekmişşin gibi...
Zaman döngüsü sürdükçe, günler geçtikçe,
Daha da yaklaştı deyip dururdum içten içe
Artık beklediğim gün gelmiş,
Yer alacağı o sımsıcak mekanı sormuştu bana
Hoşgeldin ey güzel insan!
Beklediğim sevgi tebessümü!
Yerin ayrılmıştı yüreciğimde
Hoşgeldin yeniden! ! !
02.04.2007 - 13:23
SEN GİTTİN GİDELİ
Karanlık dünyamın ısığı oldun sen
Senden önce öylesine kötümserdim ki hayata karşı
Son ayrılışım beni korkulu ve kaçışları oynayan,
Biri haline getirdi...
Kaçışım insanlardan hayattan değildi aslında
O kadar çok darbe aldım ki insanlardan
O kadar kanattılar ki kapattığım yaralarımı
Ben kurtuldum yine üşüştüler akbabalar gibi etrafıma
Artık korkmuyorum ne olursa olsun
Herşey olacağına varmıyor mu sanki şu fani dünyada
Korkularımdan, cesaretsizliğimden, kaçışlarımdan,
Beni sıyırıp alan sen oldun...
Yerin o kadar ayrı ki
En içte, en derinlerdesin sen...
Seni unutmak ne kelime
Sus günaha girersin
O kadar benimsedim ki seni
Sanki her zaman vardın yaşantımda...
Ya da seni bekliyordum bunca zaman...
Yalnızca seni...
Sen içimden biriydin zaten
Geleceğini biliyordum, biliyordum anlıyor musun?
Kaçışları oynasamda ümidimi hiçbir zaman yitirmemiştim
Dualarım hep bundan yanaydı
Seni buldum artık,
Söyleyin bana bundan ötesimi var
Toplam 174 mesaj bulundu