İŞTE ÖYLESİNE Hani insanın bazen İsteyipte söyleyemediği şeyler vardır ya Hani boğazı düğüm düğüm olur, Kelimeler çıkmaz ya Hani belki çıkar kelimeler diye Kendini içkiye verir ya Hani bir derken iki olur Ard ardına kadehler devrilir ya Hani söylemek istediklerini sıraya koyar Sevdiceğini görünce unutur ya Hani gitme kal diye yalvarası gelir Söylemeye korkar ya Hani bırakma beni demek isterken Ağzından dökülen 5 kelime Ayrılalım Unut Beni Dost Kalalım olurya İşte öylesine bir hata yaptım FARKINDAYIM
SEVDA AKTAŞ
Adı Hüzün OLSUN
demiştim sana hiç bir şey değil sevgisizlik sonum olur sonuma imza atma demiştim paramparça bir yürekle gelmiştim sana tamiri mümkün olmayan yıkıntılar vardı kalbimde usta olduğunu ve beni kurtaracağını düşünerek gelmiştim bir usta edası ile yaklaşıp beni yıkıntılardan kurtardın ama nereden bilirdim ki geçici bir kurtarış olduğunu sonrasında iki kat yıkıntılarla döneceğimi nerden bilirdim sonrası hüzün sonrası acı
şu hayatla hiç başedemedim biliyormusun yenildim yenilgilerin içinden çırpınarak yenildim enkazlarımdan çıkarılmayı beklerken yeni enkazlar sardı yüreğimi kurtarılması mümkün olmayan sonrası hüzün sonrası acı
bir isim buldum yaşananlara adı hüzün olsun dedim yakıştı
Belki dönersin dedim bekledim boşa bekleyiş olduğunu bilerek bekledim beni bırakamayacağını unutamayacağını düşünerek bekledim ta ki ellerini tutan başka elleri , gözlerinde başka gözleri teninde başka izleri görene kadar bekledim Tanıdık bir sondu benimki oyuncu ben senarist sen filmin ismi ADI HÜZÜN OLSUN mutlumusun sonuma imza attın. sevda aktaş 17.07.2009
GİDİYORUM ARTIK
içimde yaşadığım bu yalnızlık yeter başka bir yolu olmalı yalnızlık uzaklaşmalı benden anlatmak istediklerimi anlatmalı duygular dışa vurmalı artık
uzayan gecelerin sabahı olmalı seninle dolu rüyalar bir son bulmalı gözyaşlarımın umutlarımın hesabı bitmeyen hasretimden sorulmalı artık
sanki hiçbirşey yaşanmamış gibi sanki gözlerden yaş akmamış gibi sanki hayat yalan dolanmış gibi geçmişi defterden silmeli artık
artık yabancısın bende hiç olmadığın kadar susma gözlerime bakma yalnızlık sende kalsın ben bende kalanlarla biraktıklarınla hayatımdaki eksilmelerle gidiyorum artık SEVDA AKTAŞ 15.06.2009
CESARETİN VARMI
sana sadece senin giderken bana bıraktığın Yarım bir hayat verebilecekken Bana gelmeye cesaretin varmı Sen Geçmişi yok sayıp Birlikte geleceğe koşmak isterken Ben Tüm sevdalarımı gönlümde yaşadım Bir çöptenekesinde senden bir parça ararken Bulamıyacağımı bilerek yaparken bunu sen Benim yanlızlığıma gülüyordum Çaresizliğim seni mutlu ediyordu Unuttunmu geçmişi gerçekten Silebildinmi yaşadıklarını ve yaşattıklarını Yapabildinmi gerçekten Geçmiş bir kalemde silinebiliyormu Banada geçmişi silmeyi öğretebilirmisin Yeni bir yaşanmışlık çizebilirmisin bana Sevdaların atıldığı O kocaman çöpkutusunu karıştırıp Benim atılan sevdamı bulmaya Cesaretin varmı? Bulamayacağını bilerek Hala Bana gelmeye cesaretin var mı? 26,09,2007 SEVDA AKTAŞ
Yaşamaya Dair - I
Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından.
İşte gidiyorum Krşılıksız bir aşka kurban ettim ömrümü İşte gidiyorum Toprak alsın benimde bu hazin öykümü
İşte gidiyorum, gurbet yorgunu gövdemi Çukura kim indirecek İşte gidiyorum Bu menfur cinayeti, şimdi çıkıp kim üstlenecek
Çürüdü gözlerim, yüreğim, bu yağmurlu şehirde İşte gidiyorum Beni kaldırın, hicran kalsın teneşirde
Size yüzyallardır sesini kaybetmiş Bir türkü söyliyecektim... Ve bir yayla şefkatiyle Kirpiğinizin ucundan öpecektim
Bir masum türküydü sadece Yüzbinlerce madurun gönlünde Belki söyleriz hepbirlikte Belki, mahşerin birinci gününde
Nasıl sevmiştim hepinizi..nasıl böyle oldu akıbetim? Ve nasıl çöle döndü O benim gül gülistan memleketim
İşte gidiyorum, hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız Ben başımı verdim, sizinse İnsafsız bir linç oldu karşılığınız
İşte gidiyorum Penceresiz bir dünyanın labirentine İşte gidiyorum 'Saçlarındaki yıldızları koparabilirsin anne'
Sonunda kaptırdım gönlümü ölüm denen o kaypak türküye... Ve işte kurtuldun benden Şen olasın ey sevgilim Türkiye
Elbet benimde vardı Kendime ve yurduma dair umutlarım Belki bıraktığım yerden sürdürür Dostlarım, karım ve çocuklarım...
Çatladı yüreğim çatladı sazım Demekki böyleymiş yazım Sizlere armağan olsun Sizlerden ödünç aldığım bu yürek sızım...
Benim hiç hayalim olmadı anne Ne seni rahat ettirdim, ne kendim ettim rahat Bir mutluluk fotoğrafı bile çekdirmedi bu hayat Kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne Ne omuzumda bir dost eli, ne saçımda bir şefkat...
Bunca yıldır gözyaşını, hangi denizlere sakladın, Oy ben öleyim, sen beni ne diye doğurdun anne? .
Yusuf Hayaloğlu
Şimdi saat sensizliğin ertesi Yıldız dolmuş gökyüzü ay aydın Avutulmuş çocuklar çoktan sustu Bir ben kaldım tenhasında gecenin Hiç uyumamış bir-ben
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin Ki bu yaşlar Utangaç boynun kolyesi olsun Bu da benim sana Ayrılırken hediyem olsun
Soytarılık etmeden güldürebilmek seni Ekmek çalmadan doyurabilmek Ve haksızlık etmeden doğan güneşe Bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi Mülteci isteklerim oldu biliyorsun Şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp asıyorum Bu son olsun, Bu son olsun.... Şimdi saat yokluğunun belası Sensiz gelen sabaha günaydın İşi gücü olanlar çoktan gittiler Bir ben kaldım voltasında gecenin Hiç uyumamış bir-ben Kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni Beyninin içindekilerini anlıyabilmek Ve yitirmeden yüzündeki anlık tebessümü Bütün saatleri öylece dondurabilmek için Çıldırasıya paraladım kendimi Lanet olsun Artık sigarayı günde üç pakete çıkardım Olsun gözüm olsun Ne olacaksa olsun! . Dokunma Yanarsın
Çocukluğum çıraklıkta geçti, kir-pas içinde Gençliğim korsan yürüyüşlerde, mitinglerde Hapse erken düştüm.. copla erken tanıştım Küçük voltalardan bıktım, usandım Şimdi uçsuz bucaksız ovalarda Adımlarımı saymadan, geriye dönüp bakmadan Usanmadan, bıkmadan Deli taylar gibi koşmak istiyorum! Ve görüyorsunki aşkı beceremiyorum Beni kendi halime bırak yavrucuğum Ben yolumu nasıl olsa bulurum...
Firari gecelerin uzmanı olmuşum Bütün istasyonlarda afişim durur Beni bir çocuk bile bulur! Dokunma bana çıldırırsın Dokunma bana sende ellerin tutuşur!
Hani insanın bazen
İsteyipte söyleyemediği şeyler vardır ya
Hani boğazı düğüm düğüm olur,
Kelimeler çıkmaz ya
Hani belki çıkar kelimeler diye
Kendini içkiye verir ya
Hani bir derken iki olur
Ard ardına kadehler devrilir ya
Hani söylemek istediklerini sıraya koyar
Sevdiceğini görünce unutur ya
Hani gitme kal diye yalvarası gelir
Söylemeye korkar ya
Hani bırakma beni demek isterken
Ağzından dökülen 5 kelime
Ayrılalım Unut Beni Dost Kalalım olurya
İşte öylesine bir hata yaptım
FARKINDAYIM
Adı Hüzün OLSUN
demiştim sana hiç bir şey değil sevgisizlik sonum olur
sonuma imza atma demiştim
paramparça bir yürekle gelmiştim sana
tamiri mümkün olmayan yıkıntılar vardı kalbimde
usta olduğunu ve beni kurtaracağını düşünerek gelmiştim
bir usta edası ile yaklaşıp beni yıkıntılardan kurtardın
ama nereden bilirdim ki geçici bir kurtarış olduğunu
sonrasında iki kat yıkıntılarla döneceğimi nerden bilirdim
sonrası hüzün
sonrası acı
şu hayatla hiç başedemedim biliyormusun
yenildim
yenilgilerin içinden çırpınarak
yenildim
enkazlarımdan çıkarılmayı beklerken
yeni enkazlar sardı yüreğimi
kurtarılması mümkün olmayan
sonrası hüzün
sonrası acı
bir isim buldum yaşananlara
adı hüzün olsun dedim yakıştı
Belki dönersin dedim bekledim
boşa bekleyiş olduğunu bilerek bekledim
beni bırakamayacağını unutamayacağını düşünerek bekledim
ta ki
ellerini tutan başka elleri , gözlerinde başka gözleri
teninde başka izleri görene kadar bekledim
Tanıdık bir sondu benimki
oyuncu ben senarist sen
filmin ismi
ADI HÜZÜN OLSUN
mutlumusun
sonuma
imza attın.
sevda aktaş
17.07.2009
GİDİYORUM ARTIK
içimde yaşadığım bu yalnızlık yeter
başka bir yolu olmalı
yalnızlık uzaklaşmalı benden
anlatmak istediklerimi anlatmalı
duygular dışa vurmalı artık
uzayan gecelerin sabahı olmalı
seninle dolu rüyalar bir son bulmalı
gözyaşlarımın umutlarımın hesabı
bitmeyen hasretimden sorulmalı artık
sanki hiçbirşey yaşanmamış gibi
sanki gözlerden yaş akmamış gibi
sanki hayat yalan dolanmış gibi
geçmişi defterden silmeli artık
artık yabancısın bende hiç olmadığın kadar
susma gözlerime bakma yalnızlık sende kalsın
ben bende kalanlarla biraktıklarınla
hayatımdaki eksilmelerle gidiyorum artık
SEVDA AKTAŞ 15.06.2009
CESARETİN VARMI
sana sadece senin giderken bana bıraktığın
Yarım bir hayat verebilecekken
Bana gelmeye cesaretin varmı
Sen
Geçmişi yok sayıp
Birlikte geleceğe koşmak isterken
Ben
Tüm sevdalarımı gönlümde yaşadım
Bir çöptenekesinde senden bir parça ararken
Bulamıyacağımı bilerek yaparken bunu
sen
Benim yanlızlığıma gülüyordum
Çaresizliğim seni mutlu ediyordu
Unuttunmu geçmişi gerçekten
Silebildinmi yaşadıklarını
ve yaşattıklarını
Yapabildinmi gerçekten
Geçmiş bir kalemde silinebiliyormu
Banada geçmişi silmeyi öğretebilirmisin
Yeni bir yaşanmışlık çizebilirmisin bana
Sevdaların atıldığı
O kocaman çöpkutusunu karıştırıp
Benim atılan sevdamı bulmaya
Cesaretin varmı?
Bulamayacağını bilerek
Hala
Bana gelmeye cesaretin var mı?
26,09,2007 SEVDA AKTAŞ
Yaşamaya Dair - I
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
İşte gidiyorum
Krşılıksız bir aşka kurban ettim ömrümü
İşte gidiyorum
Toprak alsın benimde bu hazin öykümü
İşte gidiyorum, gurbet yorgunu gövdemi
Çukura kim indirecek
İşte gidiyorum
Bu menfur cinayeti, şimdi çıkıp kim üstlenecek
Çürüdü gözlerim, yüreğim, bu yağmurlu şehirde
İşte gidiyorum
Beni kaldırın, hicran kalsın teneşirde
Size yüzyallardır sesini kaybetmiş
Bir türkü söyliyecektim...
Ve bir yayla şefkatiyle
Kirpiğinizin ucundan öpecektim
Bir masum türküydü sadece
Yüzbinlerce madurun gönlünde
Belki söyleriz hepbirlikte
Belki, mahşerin birinci gününde
Nasıl sevmiştim hepinizi..nasıl böyle oldu akıbetim?
Ve nasıl çöle döndü
O benim gül gülistan memleketim
İşte gidiyorum, hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız
Ben başımı verdim, sizinse
İnsafsız bir linç oldu karşılığınız
İşte gidiyorum
Penceresiz bir dünyanın labirentine
İşte gidiyorum
'Saçlarındaki yıldızları koparabilirsin anne'
Sonunda kaptırdım gönlümü
ölüm denen o kaypak türküye...
Ve işte kurtuldun benden
Şen olasın ey sevgilim Türkiye
Elbet benimde vardı
Kendime ve yurduma dair umutlarım
Belki bıraktığım yerden sürdürür
Dostlarım, karım ve çocuklarım...
Çatladı yüreğim çatladı sazım
Demekki böyleymiş yazım
Sizlere armağan olsun
Sizlerden ödünç aldığım bu yürek sızım...
Benim hiç hayalim olmadı anne
Ne seni rahat ettirdim, ne kendim ettim rahat
Bir mutluluk fotoğrafı bile çekdirmedi bu hayat
Kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne
Ne omuzumda bir dost eli, ne saçımda bir şefkat...
Sayki yollarda akan, şu feydasız çamurdan anne...
Sayki ıslanmaktım, üşümektim
Sayki yağmurdum anne?
Bunca yıldır gözyaşını, hangi denizlere sakladın,
Oy ben öleyim, sen beni ne diye doğurdun anne?
.
Yusuf Hayaloğlu
Şimdi saat sensizliğin ertesi
Yıldız dolmuş gökyüzü ay aydın
Avutulmuş çocuklar çoktan sustu
Bir ben kaldım tenhasında gecenin
Hiç uyumamış bir-ben
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin
Ki bu yaşlar
Utangaç boynun kolyesi olsun
Bu da benim sana
Ayrılırken hediyem olsun
Soytarılık etmeden güldürebilmek seni
Ekmek çalmadan doyurabilmek
Ve haksızlık etmeden doğan güneşe
Bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
Mülteci isteklerim oldu biliyorsun
Şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp
asıyorum
Bu son olsun, Bu son olsun....
Şimdi saat yokluğunun belası
Sensiz gelen sabaha günaydın
İşi gücü olanlar çoktan gittiler
Bir ben kaldım voltasında gecenin
Hiç uyumamış bir-ben
Kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni
Beyninin içindekilerini anlıyabilmek
Ve yitirmeden yüzündeki anlık tebessümü
Bütün saatleri öylece dondurabilmek için
Çıldırasıya paraladım kendimi
Lanet olsun
Artık sigarayı günde üç pakete çıkardım
Olsun gözüm olsun
Ne olacaksa olsun!
.
Dokunma Yanarsın
Çocukluğum çıraklıkta geçti, kir-pas içinde
Gençliğim korsan yürüyüşlerde, mitinglerde
Hapse erken düştüm.. copla erken tanıştım
Küçük voltalardan bıktım, usandım
Şimdi uçsuz bucaksız ovalarda
Adımlarımı saymadan, geriye dönüp bakmadan
Usanmadan, bıkmadan
Deli taylar gibi koşmak istiyorum!
Ve görüyorsunki aşkı beceremiyorum
Beni kendi halime bırak yavrucuğum
Ben yolumu nasıl olsa bulurum...
Upuzun çayırlarda yalınayak koşmak istiyorum
Saçlarım rüzgara konuk..yüzüm dağlara dönük
Göğsümün çeperini ölümle sınayan esaret
Ve yüreğimi yararcasına zorlayan cesaret
Kıyasıya vuruşsun istiyorum!
Koşmak.. koşmak istiyorum sevgilim
Dönemezsem affet..
Firari gecelerin uzmanı olmuşum
Bütün istasyonlarda afişim durur
Beni bir çocuk bile bulur!
Dokunma bana çıldırırsın
Dokunma bana sende ellerin tutuşur!
Koşmak istiyorum
Eksozların, molozların, yağmaların kıyısından
Onca insafsızlıkların, onca haksızlıkların
Manzarasızlıkların, parasızlıkların
Allahsızlıkların kıyısından
Kimseye ve hiçbirşeye değmeden
Ciğerlerimi yok edercesine koşmak istiyorum!
Koşmak istiyorum
Şiirimin ve yumruğumun namusuyla
Kavgaya karışmadan, tutuklanmadan ve küfür etmeden
Kafamı kırarcasına koşmak istiyorum!
Avucunu son bir defa, ağlamadan tutmak istiyorum
Gözlerim yüzüne küskün, sazım sevgine suskun..
Saati ayrılığa krmuşum olmaz teslimiyet
ziyan aklımı senle bozmuşum, içerim felaket! .
Kurşunlara geleyim istiyorum
Ölmek..ölmek istiyorum sevgilim
Sağ kalırsam affet
Firari acıların uzmanı olmuşum
Bütün telsizlerde adım okunur
Beni bir korkak bile vurur! .
Dokunma bana fişlenirsin
Dokunma bana, sende yanarsın
.
Yusuf Hayaloğlu