işleniyor. Üyelerimiz gurubumuzdan gayet memnun. Sizde davetlisiniz. En azından gurubumuza bir bakın.
AÇIKLAMA: Tek Yurek Turkiye gurubumuza girmek için Benim sayfa profilime bakın. Sağ tarafta 'Tek Yurek Turkiye' gurubumuzu görürsünüz. Oradan girin. Gurup Ana sayfası çıkar. Gurup Ana sayfasının sağ üst kısmında '-Üyelik İşlemleri-' kısmı var. Orayı tıklayın. '-Üye ol-' seçeneği çıkar. Oradan gurubumuza başvurun sizi alayım. Eger Guruptan özelinize toplu mesajlar gelmesini istemiyorsanız Tek Yurek Turkiye gurubumda Büyük Resmin hemen altında gerekli açıklamaları okuyun. O zaman Guruptan özelinize toplu mesaj gelmez. Paylaşımda bulunmasanız bile Gurubuma gelin. Siz degerli arkadaslarımızın varlığı yeter.
Ayrıca isterseniz 'BOSNA SEHİTLERİ ANISINA' Gurubumuza,'FILISTINE OZGURLUK' gurubumuza ve 'CAN ERZİNCANLILAR' gurubumuza da gelebilirsiniz
'Bütün köprüleri dinamitledim geldim işte... Buradayım sözümde... Durmadan kazanan bu hayat, basit bi üçkağıtçı sadece, bi sahtekar... Ben beş benzemezle rest çekiyorum ve buradayım diyorum sözümde! ..'Ahmet TELLİ
'Bulutlara, rüzgara asarım suretini her akşam. Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar.Unutma dostumsun sen; dostumdan öte bulmalıyım seni...' Ahmet TELLİ
Sen beni hayallere bıraktın gittin imkansız Benim sensiz hiçbir hayalim yok ki Sen beni gecelere bıraktın gittin insafsız Sensiz gecelerde yatılmıyor ki Yine küllükte sönmüş sigaram
slm :) sadece degerlı bır ınasan olduguna emınım vede cok guzel ama tabıkı bu arada kalp guzellıgıdır tanıdıgım kadar kalbıde temız sanırım bence samımı candan
Ah Munzur bakışlım, ceren gözlü sevdiğim, sehergülüm, yine sensiz akşam oldu bak..... Sabah oldu, yine sensiz yeni bir güne başlayacağız uzaklarda. Huzursuz, mutsuz ve bedbaht... Sen her sabah Munzur suyu olup, akıyorsun düşlerime, yüreğime, ellerime, gözlerime... Akışında aşk var biliyorum, sevda var, özlem var, umut, özgürlük, aydınlık ve çiçek çiçek, nakış nakış duygu var. Her akşam ovalara, ormanlara, dağlara, taşlara, çimenlere ve özlemlere işliyorsun güzelliğini. Munzur suyu sonsuza aktıkça, sen de akacaksın! Sürekli bir akışı vardır bu suyun. İsyan var akışında, bereket var, türkü var, sevda var, güzellik var. Yüzyıllardır serseri toprak altında sürekli bastırılan bir özgürlük aşkının çiçeği var; bir özgürlük aşkının çocukları var....
Yaşam sürdükçe bu akış devam edecek. Biz, Munzur'un ceren gözlü, ceylan bakışlı, yüreği rüzgar nakışlı güzel çocuklarıyız. Çevirip yüzümüzü gökyüzüne, her gece yıldızlara bakarız. Dağ çiçeği kızıllığında alınlarımız. Öyle dik, öyle mağrur. Her gece ay şavkır yamaçlara, avuçlarımız sosın sarısı olur. Bakışlarımız ay kokar. Biz, Munzur'un Maral gözlü çocuklarıyız. Her sabah uzaklara bakarak yüreğimize sevgiden, özlemlerden ışıklar toplarız. Acılar yoklarız kalbimiz sularda menevişlenirken. Gittiğimiz yollarda ayak izlerimiz silinse de yurdumuz yüreğimizdir bizim. Nereye gidersek gidelim, nerede olursak olalım, bir gün döneceğimiz yer, yine Munzur’dur.
Bizim sevgimiz katışıksız bir sevgidir. Törenlerden, gösterişlerden uzak. Munzur, kardeştir sevinçlerimize. Munzur, acılarımıza anadır. Munzur'u ve Munzur'da seni düşününce, her seher yemyeşil yamaçlar, geniş çayırlar, pırıl pırıl sular, derin vadiler ve masmavi göklerin aydınlığı serilir içimizin koyaklarına. Her tepeyi, her suyu, her çiçeği kalbimizle koklarız ve kalbimizle öperiz tek tek. Sonra karasevda olup göğsümüzun derinlerine düşer her parçası... Ve ben her ayrılışımda gözyaşımla sularım dereleri, ayrılık güllerini. Ve ben her ayrılışımda seher gülüm,bir sarmaşığın sevdasıyla sarılırım sana, göğsümdeki ateşle.
Ey Munzur! Biz ki, onurunu onurumuz bilmişiz, yüreğini yüreğimiz, ahtını ahtımız, sevdanı sevdamız bellemişiz. Sen ki, zulümlerde bize kol kanat germişsin, saklamışsın bizi bağrında. Hüzünlerde hüznümüz, sevinçlerde şenliğimiz olmuşsun. Düğünlerde halayımız olmuş, dolmuşsun can evimize. Ateş yakmayı, ısınmayı senden öğrenmişiz. Senden öğrenmişiz rüzgarın kaç dil bildiğini. Koşmayı, ağlamayı, sevmeyi sevinmeyi, efkarlanmayı senden öğrenmişiz. İnsana insanca bakmayı, tüm canlılara saygı duymayı senin ululuğundan almışız. Nerede olursam olayım, hangi fırtınalarda kalırsam kalayım, seni düşündüğüm zaman ısınır içimin mor türküleri. Bahar gelir gözlerime, Munzur suyu olup akar yüreğim sevda nehirlerine. Özlemler büyür bir yanımda dağ dağ, bir yanım rüzgar olur eser, nergis kokulu yaylalara. Ne varsa geçmişe dair canlanıp dikiliverir karşıma...
Biliyorum, şimdi yine berraktır doruklarında gökyüzü. Belki eskisi gibi yaylalara çıkılmıyor. Kuşlar da çoktan göçüp gitmiştir uzak diyarlara. Ama ben yüreğimle, sevdamla, beynim ve hatıralarımla oradayım işte. Yüreğim, beynim, her şeyim orda duruyor.. Aynı yerde olmasam da, sevdamı dün gibi yakın yaşıyorum. Çocukluğum, ilk gençliğim orda seyrediyor....
Şimdi Amsterdam'ın kalabalık sokaklarını arşınlayıp, duruyorum avare ve dalgın. Ama ben, bendine esir olmuş gibi, halâ Munzur'u düşünüyorum.Munzur'un soğuk sularını, temiz havasını düşlüyorum. Bilirim ki Munzur; yaşamın, umudun, sevdanın, özgürlüğün farkına varma hesabıdır. Tanımayan, yaşamayan nerden bilsin Munzur'u! Ben orada doğdum, orada büyüdüm. Sevdam, özgürlüğüm, dostluğum, içtenliğim, doğallığım oralıdır çünkü. Bilinsin ki, her bahar gelince, ben yüreğimi Munzur suyuyla yıkarım, Munzur suyuyla beraber akar yüreğim dağlara, ovalara, denizlere. Ve ben başımı dağ yelleriyle sararım her bahar. Bitmez bir rüya olur Munzur, her gece düşlerime girer; her sabah Munzur hayaliyle uyanırım...
Ne zaman Munzur'u düşünsem ve de Munzur'da seni; siyahla beyaz, yeşille mavi, ağlamakla gülmek, yaşamla ölmek arasında kalırım.İnce bir sızı, bir özlem hüznünü yüreğime bırakıp gider usulca.. Bilirim her filiz bir hayattır bağrında, her hayat bir umut. Tıpkı, dağlı çocukların sonsuz güzelliği gibi. Çocukları vurulan anaların sonsuz acıları gibi. Sevgiyle, sabırla yüreğimizde mayalanan o karanfil tadı, yedeğimizde sabır ve aşkla taşıdığımız umuttur. Canımıza can katan kanımızdır; toprağa saçtığımız tohum. Gözlerimizde sakladığımız yağmur ve sevgimize bandığımız ekmeğimizdir, suyumuzdur. Sevdamız Munzur'un doruklarından, tıpkı ipekten bir tül sarması gibi, seher yellerinden gelir ve eğilir bütün sevgilerin önünde. Zulümlerin önünde dimdik durur, başı dumanlı dağlar gibi, başı eğiklere nispet.
Bahar geldi mi cemreler düşer toprağa. Göz ıslağında yeşerir umutlar, tomurcuklanır sevdaya bilenmiş yürek... İsyan gülleri açar kızıl kor, onurun ve direncin doruklarında. Yükseldikçe yücelir kara sevdalı başlar, başı eğiklere nispet, başı dumanlı dağlar gibi. Yıldızlara ulaşır hür düşünceler ay alacası şafaklarda...
Çiy düşünce kınalı bir kızın saçlarına, sevda yelleri eser ılım ılım, yalım yalım kavurur yürekleri, savurur gül kokulu yaylalara. Çağlardan çağlara destanlar kuşanıp, türkü türkü izi kalır yollarda... Akıp gider Munzur Suyu gürül gürül, göçer dost obalar ardında al ateşler yakarak ve bir başka bahara umutlarını bırakarak. Sevdanın kan kırmızısı rengine kar düşer, üşür dalında binlerce tomurcuk çiçek... İşte o zaman ben, en görkemli bulutları çağırıp, en yürekli rüzgarlarla, uğul uğul uğuldarım. isyanlar doğurup fırtınalarda....
Bilin ki, bütün acılarını tattığım ve ihanetlerine alışamadığım bu metropollerde, bir yerim yok benim, hep dikenler üzerinde eğreti kalıyorum. Ne zaman gözlerim dalıp gitse uzaklara; bir süsen, yapraklarını serer önüme. Savrulur ipek saçları dalga dalga gökyüzüne. Uzanıp alnımdan öper bir anne, oturup hasretin avlusunda ağıtlar yakar. Rüzgar uğultuları çarpar şakaklarıma. Bir sevda türküsü kulaklarıma süzülür uzak yayla yollarında, gittikçe mahzunlaşır yüreğim. Susar o an bütün sular, kuş, rüzgar, börtü-böcek ne varsa. Ne zaman içmeye eğilsem bir pınarın soğuk suyunu, köz köz olur tutuşur su. Rüzgarın saçları ateş olup düşer dağların doruklarına. Yanaklarım ateş keser, çatlar dudaklarım... Boyun büker Munzur’un tüm menekşeleri, sümbülleri, sehergülleri, kırkkanatlılar ve de seher bakışlı gelinleri, tomurcuk göğüslü kızları.. Birikir gözyaşları damla damla dünyanın gözlerinde ve damla damla akar yeryüzünün yanan yüreğine. Bana da ezgilerden nakış dokumak kalır çile çiçeklerine. Boynumu bükmek kalır Munzur aşkına...
Ne zaman yanık bir türkü duysam tutuşur yüreğim, döner başım, savrulurum güz yaprakları gibi. Düşerim kaldırımlara, kimse aldırmaz, kimse kaldırmaz beni, gelip geçer üstümden ihanetler, gelip geçer üstümden hüzünler. Çöken karanlıklar umudumu, sönen hayaller hayatımı çekip götürür. Bil ki yıldızlardan yol yapıyorum kendime her gece, köprüler kuruyorum sana kavuşmak için, yüzüm sana dönük ey yurdum, kınalı yarim, sehergülüm. Azad eyle beni, yediler, kırklar adına ve aşkına azad eyle. Yüreği yüzünde gezen ve gözyaşları ayazda üşüyen dağlı bir çocuğum ben. Ateşe tut ki yüreğimi, ısınsın. Beni severse sen seversin ancak, sen anlarsın Munzur bakışlım.
Sehergülüm! Ne çok severdik yayla yollarında seninle türküler söylemeyi. Ne çok üşürdük yayla yollarında... Yüreğinde kocaman ateşler yakardın ellerimi ısıtmak için... Şimdi üçler, beşler, seyitler aşkına usla yüreğimi. Usla ve bırak yaralı kalsın seni seven yanım.... Gözlerimdeki yaşları topla, bırak çöl olsun kaderim... Bir kardelen aşkı kalsın içimde, bir de bu kahreden gurbet ezgisi... Gerisi Munzur aşkına ağlamak olsun, yanmak olsun.......
Oy Maral Maral! Gözlerin gözlerimde hangi pınarların mavisi, hangi ayın vurgunuydu mavi gecelerde ah nazlı maral? Umudun adresi var mı? Sevgiye nereden gidilir? Yitirdim adresini dostluğun, vefanın, aşkın... Bul beni. Her adımda ateşlere basıyorum, körler ülkesinde, körüm. Ben yaşamın adını sen koydum, senin adını sevda, sevdanın adını yaşam. Düşmüşüm, tut elimden kaldır beni, alıp sevdalara götür beni...
Sesin çağlayan bir ırmağın türküsüydü karlı dağlarda oy maral maral. Gülün boyun büküşüydü hasret bahçelerinde, ben gönlümü yalnızca sana sakladım yıllar boyu, sev beni, sev beni ateşler içinde de olsan. Düşmüşüm kaldır beni, yüreğine yaslanayım. Üçler, yediler, kırklar aşkına ah nazlı maral! Canevimde büyüyen hasretimi yasladım da yıllara; uzak, çok uzak bir yıldızda kaldı düşlediğim dünya. Sonra uzun bir kar yağdı yollara, üşüdüm. Duman oldu, tufan oldu ömrüm, içimde dinmeyen fırtınalar, gece karası öfkeler kaldı yüreğimde ve ihanetlerin açtığı çukurlar, hesabını kimselere soramadığım. Üstümde kar yangını, başımda gam, gönlüm rüzgarlara vurgun, yollar duman. Ateşler içinde dolanır kanım, yüreğim. Sarıl bana üşüyorum, sarıl bana düşüyorum, nedenini sorma ne olur.
Zaman kör karanlık ve acımasız. Yıldızlara dönder yüzümü oy maral, lekesiz sabahlara dönder. Güneşe dönder yüzümü, şimdi soğuk bir kutup dünya, iliklerime dek üşüyorum. Kar altında kalbim şimdi, Munzur’un doruklarında gözlerim üşüyor, gözlerimin anadolusunda kirpiklerim. Mühür vuruldu yaralarıma oy maral maral.
Sarıl boynuma.Sıcak dostluğun ısıtır beni ancak, hilesiz sevgin ısıtır. Bunca yıldır gönlümü yalnızca sana sakladım. Sev beni üçler, beşler aşkına. Öyle uzak durma gel. Acılar uçurum, acılar uçurum, tut beni düşüyorum,üşüyorum ısıt beni. Gel, yürek çatlağı bir ezgiye sar beni, gül yaprağı bir sevgiye sar ki, ölem. Ey yarasında nehirler fışkıran kalbim, ey saksısında sevgiler büyüttüğüm kalbim, bak akşam oldu yine, kararıp kaldı düşlerim. Ah ben bu acıların hesabını kime soracağım? Kendimi anlatacak kadar vaktim de yok artık.
Aşka ve toprağa ahdımız var oy maral maral. Şiir serpin üstüme su yerine, sevgi serpin üşüyorum. Gel, yürek çatlağı bir ezgiye sar beni, gül yaprağı bir sevgiye sar ki, ölem. Gümbür gümbür bir yürek nasıl düşermiş toprağa, görsün dünya alem. Elveda nazlı çiçek, elveda.Teyran çiçegi sana su veremem, koklayamam bir daha, okşayamam nazlı yapraklarını. Bağışla beni. Derin bir ah gibi sevdalar içinde tutuşan upuzun nehirler alsın beni ah maral. Tutmaya gücüm yetmiyor artık kalbimdeki soluğu. Turnamın göğsü yaralı, turnamın kanadı kırık, taşıyamaz gurbeti kanatlarında..
Bitmeyen bir hüznün kıskacında yaralı ezgilere tutsak kaldım, paramparça kaldım ortasında karanlığın, geçen trenler de almıyor beni, içimde tarifsiz kederler büyüyor. Toz toz oldum buralarda, duman duman. Gel gör ki, kan çanağı gözlerim, sesim gelmiyor oralara ah maral maral...
(*zeyran) (teyran) munzur dağlarında bir koy ve o koyda yetişen bir çiçek [email protected]
Erişilmez bir uçurumun kıyısında, senden başka kimsenin farkında olmadığı bembeyaz bir çiçektim ben. Sen ise, dört mevsim özlemini çektiğim yağmur. Üstüme yağışını severdim, yapraklarımdan aşağı akışını, her damlanı içime çekişimi severdim. Bedenimde seni hissedişimi. Her damlan alıp götürürdü beni adını bilmediğim, tanımadığım yerlere...
Sen yağınca susuzluğum dinerdi, biterdi kimsesizliğim, dağılırdı ürpertilerim. Serin bir meltem değip geçerdi yapraklarıma. Dünyalar benim olurdu, uçardım sevinçten. Günlerime, gecelerime; hiç kimsenin bilmediği, fark etmediği sıcak bir sevgi dolardı. Sıcak bir sevgi dolardı yüreğime. Her çocuğa gülümserdim; her kuşa, her kelebeğe, her arıya gülümserdim...
Erişilmez bir uçurum kıyısında rüzgarlara ağıt yakan, yalnız ve boynu bükük, bembeyaz bir çiçektim ben. Sen, bakışlarında sevdalar gizleyen, sevdalandığım, gözleri menekşe rengi küçücük bir kızdın.. Adına Seher demiştim, adına sevda, adına umut. Sevdam, umudum her şeyimdin. Günüm, günaydınım, gülaydınlığım seninle başlardı. Tek sevenim, tek sevdiğimdin. Yağmurumdun sen; kurak günlere, ayaz gecelere inat. Hiç bitmeyen bir umut, özlem ve hazla beklerdim seni. Gelmediğin zaman boynumu büküp, kapar gözlerimi seni beklerdim. Özlemin umudum olurdu, umudum özlemin. Beklerdim, beklerdim bıkmadan, usanmadan... Çünkü seni seçmiştim ben, sevdam, arkadaşım olarak. Sevdanı yüreğime nakış nakış işlemek için. İşlemeliydim ki, fırtınalar, boranlar içinde bile olsa kardelenler gibi açmasını öğrenmeliydim...
Umudumun bitip tükendiği anlar da oldu elbette zaman zaman. Seni beklerken, bekleyişin işkenceye dönüştüğü zamanlar da olurdu. Günlerin yıllara döndüğü zamanlar olurdu. Ama hiç şikayet etmedim, şikayet etmedi yüreğim. Çünkü seni delicesine seviyordum ve bu sevgimle mutluydum. Özlemine zor da olsa katlanıyordum bir umutla.
Sen beyaz bulutlarla gelirdin, bembeyaz gelinlikler içinde. Hayran hayran bakardım sana. Sen gelince ardından gökkuşağı gelirdi. Gökkuşağına dönüşürdün rengarenk. Her renginde umutlarım vardı, hayallerim vardı. Canlı, cansız tüm varlıklar kıskanırdı güzelliğini... Sen, hayatıma kattığım canım, gözbebeğimdin. Ben de senin cançiçeğindim. Gözlerime dolan bulut, üzerime yağan yağmurdun sen. Toprağa saçtığım umudumdun. Havaydın, hayattın, suydun, sevgime bandığım gülaydınlığımdın, günaydınımdın...
Yıllar sonra şimdi yine bekliyorum seni, bir umutla. Ama artık azalan hatta tükenen bir umutla... Ömrümün bütün dilimlerine kar yağıyor şimdi. Kar da beyaz ama ben yine de direniyorum. Çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bir zemheri mevsimiydi ayazda bırakıp gitmiştin hayallerimi. Bak yine zemheri. Dağlara kar yağıyor ama sen yoksun. Sen yoksun, acılara özlem yağıyor... Bak, kar yağıyor üstüme, iliklerime dek üşüyorum. Yine de yüreğimde ateşler yakıyorum. Dönersen ellerini ısıtırsın diye...
Unutmuşum, içimdeki umutların beyazlığını... Unutmuşum mavi, yeşil, al renkleri... Ne zaman bir yağmur sesi duysam, ne zaman bir su sesi, içimde sevgiler kanar, pınarlar kanar benimle. Sonra sen gelir dökülürsün içime, sen gelir dökülürsün gözlerime, kirpiklerim dökülür yollara. Gülaydınlığın doğar üstüme. İşte o zaman dağ dağ özlem kesilirim, bulut bulut, hüzün hüzün..
Düştüğüm her uçurumda sen varsın yanımda seni taşıdım içimde bir damla gözyaşı gibi bütün yıldızlara ismini haykırdım, bütün gecelere bir sen yoksun bir sen duymuyorsun bi-tanem
rüyalarımı hicran alır her gece gelmezsin çağrılarım isyan olur her gece bilmezsin sevdasını yüreğime taht kurduğum nerdesin bir sen yoksun bir sen bilmiyorsun bi-tanem
bil ki hep sana aktım bu sevdalı nehirlerde hep seni bekledim bu düştüğüm yerlerde ümit kervanları bir bir gelip giderler de bir sen gittin bir sen gelmiyorsun bi-tanem
Gel... Gel ki, sarı papatyalar açsın, kır gülleri, kır menekşeleri, kırkkanatlılar açsın. Yol alsın umuda nazlı cerenler, ceylanlar, karda boranda yolunu yitirenler. Gel can gelsin solmuş anılara. Boşalsın sicim sicim gözyaşları, ırmak olsun susuz kalmışlara; kardeş olsun dostluklara, yüreğimdeki merhamete... Gel... Gel ki, sevginle anlam bulsun duygular, gözlerimden toprağa düşen damlalar....
Tüm ümitlerin tükendiği anda çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bu sitemdir sanma. Bil ki, gelmezsen solup gideceğim, bitip tükeneceğim. Bir daha bir daha hiç bir mevsim açmayacağım çiçeklerimi, gülümsemeyeceğim gül yüzlü çocuklara, gül desenli baharlara, kırlara, ceylanlara... Gel! ...
............. Canına Can Verirdim
Sen bir nazlı gül olaydın dalına yaprak olurdum canına can verirdim acına toprak olurdum
sen bir damla yaş olaydın başına bulut olurdum düştüğün denizlerden her damlanı bulurdum
sen bir türkü olaydın kıskanırdım rüzgarlardan kalbime koyardım sesini yalnızca ben duyardım
tual olaydın fırçalarıma sevginin rengine boyardım ne okşardım saçını ne öpmeye kıyardım ne elveda eder ne görmeye doyardım
sen de sevseydin beni başımın üstüne gezdirirdim kalbimin içine koyardım canına can verirdim kanına kan veririrdim sende sevseydin beni
sende sevseydin beni yağmur olur yağardım bulut olur ağardım yoluna toprak olurdum dalına yaprak olurdum sen de sevseydin beni
08.05.2010 - 09:37
Merhaba:
http://gruplar.antoloji.com/tek-yurek-turkiye/
TEK YUREK TURKIYE
gurubumuza gelir misiniz.?
Gurubumuzda:
*Şiir
*Edebiyat
*İslami Konular
*Vatan Millet Bayrak sevgisi
*Yakın tarihimiz ve Kurtuluş savaşı tarihi
*Kültürel ve Sosyal Paylaşımlar
işleniyor. Üyelerimiz gurubumuzdan gayet memnun. Sizde davetlisiniz. En azından gurubumuza bir bakın.
AÇIKLAMA: Tek Yurek Turkiye gurubumuza girmek için Benim sayfa profilime bakın. Sağ tarafta 'Tek Yurek Turkiye' gurubumuzu görürsünüz. Oradan girin. Gurup Ana sayfası çıkar. Gurup Ana sayfasının sağ üst kısmında '-Üyelik İşlemleri-' kısmı var. Orayı tıklayın. '-Üye ol-' seçeneği çıkar. Oradan gurubumuza başvurun sizi alayım. Eger Guruptan özelinize toplu mesajlar gelmesini istemiyorsanız Tek Yurek Turkiye gurubumda Büyük Resmin hemen altında gerekli açıklamaları okuyun. O zaman Guruptan özelinize toplu mesaj gelmez. Paylaşımda bulunmasanız bile Gurubuma gelin. Siz degerli arkadaslarımızın varlığı yeter.
Ayrıca isterseniz 'BOSNA SEHİTLERİ ANISINA' Gurubumuza,'FILISTINE OZGURLUK' gurubumuza ve 'CAN ERZİNCANLILAR' gurubumuza da gelebilirsiniz
18.02.2009 - 13:29
**Bana Senli Günleri Anlatsana**
bana senli günleri anlatsana
gözlerini kaparken gece
gezerken yalnız ve serserice
omzuma dokunmuş sıcak bir elle
bana senli günleri anlatsana
menekşeye gebeyken toprak ana
gün yaşam sevinci katarken cana
güneşin doğuşundan bahset bana
sen kokulu sözlerle
varlığını yaşayım düşlerimde
ve hüzünlerini sevinçlerini
özleminden bir parça
bana senli günleri anlatsana
ay ışığı saklanmış gözlerinle
bakınca pembeleşen yüzlerinle
utangaç sevda sinmiş sözlerinle
bana senli günleri anlatsana
yağmur altında
gökkuşağı açmış duygularla
usulca sokulup yanıma
bana senli günleri anlatsana
her gece yedi renk düşlerim olsun
boşa geçmeden ömür senle dolsun
sevinçler doğarken hüzünler solsun
bana senli günleri anlatsana
yıldız altında ıslanırken
sevinçleri bizim
hüzünlerin hep benim olsun….
17.11.2008 - 04:30
'Bütün köprüleri dinamitledim geldim işte... Buradayım sözümde... Durmadan kazanan bu hayat, basit bi üçkağıtçı sadece, bi sahtekar... Ben beş benzemezle rest çekiyorum ve buradayım diyorum sözümde! ..'Ahmet TELLİ
14.11.2008 - 05:59
'Bulutlara, rüzgara asarım suretini her akşam. Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar.Unutma dostumsun sen; dostumdan öte bulmalıyım seni...' Ahmet TELLİ
10.11.2008 - 12:59
'Buralara yağmur yağıyor yine de sen, şemsiyeni almadan gel. Sırılsıklam özletir bu çılgın sağanak seni, sırılsıklam özletir biliyormusun...? '
10.11.2008 - 08:30
'Bir hançer gibi saplandın bedenime, nereye kaçsam çaresiz nereye kaçsam boş. Bütün yollar beni sana götürür, ancak orada olabilirim sarhoş...'
28.10.2008 - 08:51
Penceremde Yağmurlar
Sen beni hayallere bıraktın gittin imkansız
Benim sensiz hiçbir hayalim yok ki
Sen beni gecelere bıraktın gittin insafsız
Sensiz gecelerde yatılmıyor ki
Yine küllükte sönmüş sigaram
Penceremde yağmurlar ağlıyor ikimize
Başımda sevda bulutları
Penceremde yağmurlar ağlıyor sevgimize
İçimde vuslat umutları
Sen beni böyle bırakamazsın
Böylesi bize yakışmıyor
Ben de haksızım ama sen de haksızsın
Ayrılık zor, söylemek zor, beni bırakma
Penceremde yağmurlar ağlıyor ikimize
Başımda sevda bulutları
Penceremde yağmurlar ağlıyor sevgimize
İçimde vuslat umutları.....
05.07.2008 - 19:15
slm :) sadece degerlı bır ınasan olduguna emınım vede cok guzel ama tabıkı bu arada kalp guzellıgıdır tanıdıgım kadar kalbıde temız sanırım bence samımı candan
18.06.2008 - 12:29
SEHERGÜLÜM
Ah Munzur bakışlım, ceren gözlü sevdiğim, sehergülüm, yine sensiz akşam oldu bak..... Sabah oldu, yine sensiz yeni bir güne başlayacağız uzaklarda. Huzursuz, mutsuz ve bedbaht... Sen her sabah Munzur suyu olup, akıyorsun düşlerime, yüreğime, ellerime, gözlerime...
Akışında aşk var biliyorum, sevda var, özlem var, umut, özgürlük, aydınlık ve çiçek çiçek, nakış nakış duygu var. Her akşam ovalara, ormanlara, dağlara, taşlara, çimenlere ve özlemlere işliyorsun güzelliğini. Munzur suyu sonsuza aktıkça, sen de akacaksın! Sürekli bir akışı vardır bu suyun. İsyan var akışında, bereket var, türkü var, sevda var, güzellik var. Yüzyıllardır serseri toprak altında sürekli bastırılan bir özgürlük aşkının çiçeği var; bir özgürlük aşkının çocukları var....
Yaşam sürdükçe bu akış devam edecek. Biz, Munzur'un ceren gözlü, ceylan bakışlı, yüreği rüzgar nakışlı güzel çocuklarıyız. Çevirip yüzümüzü gökyüzüne, her gece yıldızlara bakarız. Dağ çiçeği kızıllığında alınlarımız. Öyle dik, öyle mağrur. Her gece ay şavkır yamaçlara, avuçlarımız sosın sarısı olur. Bakışlarımız ay kokar. Biz, Munzur'un Maral gözlü çocuklarıyız. Her sabah uzaklara bakarak yüreğimize sevgiden, özlemlerden ışıklar toplarız. Acılar yoklarız kalbimiz sularda menevişlenirken. Gittiğimiz yollarda ayak izlerimiz silinse de yurdumuz yüreğimizdir bizim. Nereye gidersek gidelim, nerede olursak olalım, bir gün döneceğimiz yer, yine Munzur’dur.
Bizim sevgimiz katışıksız bir sevgidir. Törenlerden, gösterişlerden uzak. Munzur, kardeştir sevinçlerimize. Munzur, acılarımıza anadır. Munzur'u ve Munzur'da seni düşününce, her seher yemyeşil yamaçlar, geniş çayırlar, pırıl pırıl sular, derin vadiler ve masmavi göklerin aydınlığı serilir içimizin koyaklarına. Her tepeyi, her suyu, her çiçeği kalbimizle koklarız ve kalbimizle öperiz tek tek. Sonra karasevda olup göğsümüzun derinlerine düşer her parçası... Ve ben her ayrılışımda gözyaşımla sularım dereleri, ayrılık güllerini. Ve ben her ayrılışımda seher gülüm,bir sarmaşığın sevdasıyla sarılırım sana, göğsümdeki ateşle.
Ey Munzur! Biz ki, onurunu onurumuz bilmişiz, yüreğini yüreğimiz, ahtını ahtımız, sevdanı sevdamız bellemişiz. Sen ki, zulümlerde bize kol kanat germişsin, saklamışsın bizi bağrında. Hüzünlerde hüznümüz, sevinçlerde şenliğimiz olmuşsun. Düğünlerde halayımız olmuş, dolmuşsun can evimize. Ateş yakmayı, ısınmayı senden öğrenmişiz. Senden öğrenmişiz rüzgarın kaç dil bildiğini. Koşmayı, ağlamayı, sevmeyi sevinmeyi, efkarlanmayı senden öğrenmişiz. İnsana insanca bakmayı, tüm canlılara saygı duymayı senin ululuğundan almışız. Nerede olursam olayım, hangi fırtınalarda kalırsam kalayım, seni düşündüğüm zaman ısınır içimin mor türküleri. Bahar gelir gözlerime, Munzur suyu olup akar yüreğim sevda nehirlerine. Özlemler büyür bir yanımda dağ dağ, bir yanım rüzgar olur eser, nergis kokulu yaylalara. Ne varsa geçmişe dair canlanıp dikiliverir karşıma...
Biliyorum, şimdi yine berraktır doruklarında gökyüzü. Belki eskisi gibi yaylalara çıkılmıyor. Kuşlar da çoktan göçüp gitmiştir uzak diyarlara. Ama ben yüreğimle, sevdamla, beynim ve hatıralarımla oradayım işte. Yüreğim, beynim, her şeyim orda duruyor.. Aynı yerde olmasam da, sevdamı dün gibi yakın yaşıyorum. Çocukluğum, ilk gençliğim orda seyrediyor....
Şimdi Amsterdam'ın kalabalık sokaklarını arşınlayıp, duruyorum avare ve dalgın. Ama ben, bendine esir olmuş gibi, halâ Munzur'u düşünüyorum.Munzur'un soğuk sularını, temiz havasını düşlüyorum. Bilirim ki Munzur; yaşamın, umudun, sevdanın, özgürlüğün farkına varma hesabıdır. Tanımayan, yaşamayan nerden bilsin Munzur'u! Ben orada doğdum, orada büyüdüm. Sevdam, özgürlüğüm, dostluğum, içtenliğim, doğallığım oralıdır çünkü. Bilinsin ki, her bahar gelince, ben yüreğimi Munzur suyuyla yıkarım, Munzur suyuyla beraber akar yüreğim dağlara, ovalara, denizlere. Ve ben başımı dağ yelleriyle sararım her bahar. Bitmez bir rüya olur Munzur, her gece düşlerime girer; her sabah Munzur hayaliyle uyanırım...
Ne zaman Munzur'u düşünsem ve de Munzur'da seni; siyahla beyaz, yeşille mavi, ağlamakla gülmek, yaşamla ölmek arasında kalırım.İnce bir sızı, bir özlem hüznünü yüreğime bırakıp gider usulca.. Bilirim her filiz bir hayattır bağrında, her hayat bir umut. Tıpkı, dağlı çocukların sonsuz güzelliği gibi. Çocukları vurulan anaların sonsuz acıları gibi. Sevgiyle, sabırla yüreğimizde mayalanan o karanfil tadı, yedeğimizde sabır ve aşkla taşıdığımız umuttur. Canımıza can katan kanımızdır; toprağa saçtığımız tohum. Gözlerimizde sakladığımız yağmur ve sevgimize bandığımız ekmeğimizdir, suyumuzdur. Sevdamız Munzur'un doruklarından, tıpkı ipekten bir tül sarması gibi, seher yellerinden gelir ve eğilir bütün sevgilerin önünde. Zulümlerin önünde dimdik durur, başı dumanlı dağlar gibi, başı eğiklere nispet.
Bahar geldi mi cemreler düşer toprağa. Göz ıslağında yeşerir umutlar, tomurcuklanır sevdaya bilenmiş yürek... İsyan gülleri açar kızıl kor, onurun ve direncin doruklarında. Yükseldikçe yücelir kara sevdalı başlar, başı eğiklere nispet, başı dumanlı dağlar gibi. Yıldızlara ulaşır hür düşünceler ay alacası şafaklarda...
Çiy düşünce kınalı bir kızın saçlarına, sevda yelleri eser ılım ılım, yalım yalım kavurur yürekleri, savurur gül kokulu yaylalara. Çağlardan çağlara destanlar kuşanıp, türkü türkü izi kalır yollarda... Akıp gider Munzur Suyu gürül gürül, göçer dost obalar ardında al ateşler yakarak ve bir başka bahara umutlarını bırakarak. Sevdanın kan kırmızısı rengine kar düşer, üşür dalında binlerce tomurcuk çiçek... İşte o zaman ben, en görkemli bulutları çağırıp, en yürekli rüzgarlarla, uğul uğul uğuldarım. isyanlar doğurup fırtınalarda....
Bilin ki, bütün acılarını tattığım ve ihanetlerine alışamadığım bu metropollerde, bir yerim yok benim, hep dikenler üzerinde eğreti kalıyorum. Ne zaman gözlerim dalıp gitse uzaklara; bir süsen, yapraklarını serer önüme. Savrulur ipek saçları dalga dalga gökyüzüne. Uzanıp alnımdan öper bir anne, oturup hasretin avlusunda ağıtlar yakar. Rüzgar uğultuları çarpar şakaklarıma. Bir sevda türküsü kulaklarıma süzülür uzak yayla yollarında, gittikçe mahzunlaşır yüreğim. Susar o an bütün sular, kuş, rüzgar, börtü-böcek ne varsa. Ne zaman içmeye eğilsem bir pınarın soğuk suyunu, köz köz olur tutuşur su. Rüzgarın saçları ateş olup düşer dağların doruklarına. Yanaklarım ateş keser, çatlar dudaklarım... Boyun büker Munzur’un tüm menekşeleri, sümbülleri, sehergülleri, kırkkanatlılar ve de seher bakışlı gelinleri, tomurcuk göğüslü kızları.. Birikir gözyaşları damla damla dünyanın gözlerinde ve damla damla akar yeryüzünün yanan yüreğine. Bana da ezgilerden nakış dokumak kalır çile çiçeklerine. Boynumu bükmek kalır Munzur aşkına...
Ne zaman yanık bir türkü duysam tutuşur yüreğim, döner başım, savrulurum güz yaprakları gibi. Düşerim kaldırımlara, kimse aldırmaz, kimse kaldırmaz beni, gelip geçer üstümden ihanetler, gelip geçer üstümden hüzünler. Çöken karanlıklar umudumu, sönen hayaller hayatımı çekip götürür. Bil ki yıldızlardan yol yapıyorum kendime her gece, köprüler kuruyorum sana kavuşmak için, yüzüm sana dönük ey yurdum, kınalı yarim, sehergülüm. Azad eyle beni, yediler, kırklar adına ve aşkına azad eyle. Yüreği yüzünde gezen ve gözyaşları ayazda üşüyen dağlı bir çocuğum ben. Ateşe tut ki yüreğimi, ısınsın. Beni severse sen seversin ancak, sen anlarsın Munzur bakışlım.
Sehergülüm! Ne çok severdik yayla yollarında seninle türküler söylemeyi. Ne çok üşürdük yayla yollarında... Yüreğinde kocaman ateşler yakardın ellerimi ısıtmak için... Şimdi üçler, beşler, seyitler aşkına usla yüreğimi. Usla ve bırak yaralı kalsın seni seven yanım.... Gözlerimdeki yaşları topla, bırak çöl olsun kaderim... Bir kardelen aşkı kalsın içimde, bir de bu kahreden gurbet ezgisi... Gerisi Munzur aşkına ağlamak olsun, yanmak olsun.......
Oy Maral Maral! Gözlerin gözlerimde hangi pınarların mavisi, hangi ayın vurgunuydu mavi gecelerde ah nazlı maral? Umudun adresi var mı? Sevgiye nereden gidilir? Yitirdim adresini dostluğun, vefanın, aşkın... Bul beni. Her adımda ateşlere basıyorum, körler ülkesinde, körüm. Ben yaşamın adını sen koydum, senin adını sevda, sevdanın adını yaşam. Düşmüşüm, tut elimden kaldır beni, alıp sevdalara götür beni...
Sesin çağlayan bir ırmağın türküsüydü karlı dağlarda oy maral maral. Gülün boyun büküşüydü hasret bahçelerinde, ben gönlümü yalnızca sana sakladım yıllar boyu, sev beni, sev beni ateşler içinde de olsan. Düşmüşüm kaldır beni, yüreğine yaslanayım. Üçler, yediler, kırklar aşkına ah nazlı maral! Canevimde büyüyen hasretimi yasladım da yıllara; uzak, çok uzak bir yıldızda kaldı düşlediğim dünya. Sonra uzun bir kar yağdı yollara, üşüdüm. Duman oldu, tufan oldu ömrüm, içimde dinmeyen fırtınalar, gece karası öfkeler kaldı yüreğimde ve ihanetlerin açtığı çukurlar, hesabını kimselere soramadığım. Üstümde kar yangını, başımda gam, gönlüm rüzgarlara vurgun, yollar duman. Ateşler içinde dolanır kanım, yüreğim. Sarıl bana üşüyorum, sarıl bana düşüyorum, nedenini sorma ne olur.
Zaman kör karanlık ve acımasız. Yıldızlara dönder yüzümü oy maral, lekesiz sabahlara dönder. Güneşe dönder yüzümü, şimdi soğuk bir kutup dünya, iliklerime dek üşüyorum. Kar altında kalbim şimdi, Munzur’un doruklarında gözlerim üşüyor, gözlerimin anadolusunda kirpiklerim. Mühür vuruldu yaralarıma oy maral maral.
Sarıl boynuma.Sıcak dostluğun ısıtır beni ancak, hilesiz sevgin ısıtır. Bunca yıldır gönlümü yalnızca sana sakladım. Sev beni üçler, beşler aşkına. Öyle uzak durma gel. Acılar uçurum, acılar uçurum, tut beni düşüyorum,üşüyorum ısıt beni. Gel, yürek çatlağı bir ezgiye sar beni, gül yaprağı bir sevgiye sar ki, ölem. Ey yarasında nehirler fışkıran kalbim, ey saksısında sevgiler büyüttüğüm kalbim, bak akşam oldu yine, kararıp kaldı düşlerim. Ah ben bu acıların hesabını kime soracağım? Kendimi anlatacak kadar vaktim de yok artık.
Aşka ve toprağa ahdımız var oy maral maral. Şiir serpin üstüme su yerine, sevgi serpin üşüyorum. Gel, yürek çatlağı bir ezgiye sar beni, gül yaprağı bir sevgiye sar ki, ölem. Gümbür gümbür bir yürek nasıl düşermiş toprağa, görsün dünya alem. Elveda nazlı çiçek, elveda.Teyran çiçegi sana su veremem, koklayamam bir daha, okşayamam nazlı yapraklarını. Bağışla beni. Derin bir ah gibi sevdalar içinde tutuşan upuzun nehirler alsın beni ah maral. Tutmaya gücüm yetmiyor artık kalbimdeki soluğu. Turnamın göğsü yaralı, turnamın kanadı kırık, taşıyamaz gurbeti kanatlarında..
Bitmeyen bir hüznün kıskacında yaralı ezgilere tutsak kaldım, paramparça kaldım ortasında karanlığın, geçen trenler de almıyor beni, içimde tarifsiz kederler büyüyor. Toz toz oldum buralarda, duman duman. Gel gör ki, kan çanağı gözlerim, sesim gelmiyor oralara ah maral maral...
(*zeyran) (teyran) munzur dağlarında bir koy ve o koyda yetişen bir çiçek
[email protected]
18.06.2008 - 12:28
Cançiçeği
Erişilmez bir uçurumun kıyısında, senden başka kimsenin farkında olmadığı bembeyaz bir çiçektim ben. Sen ise, dört mevsim özlemini çektiğim yağmur. Üstüme yağışını severdim, yapraklarımdan aşağı akışını, her damlanı içime çekişimi severdim. Bedenimde seni hissedişimi. Her damlan alıp götürürdü beni adını bilmediğim, tanımadığım yerlere...
Sen yağınca susuzluğum dinerdi, biterdi kimsesizliğim, dağılırdı ürpertilerim. Serin bir meltem değip geçerdi yapraklarıma. Dünyalar benim olurdu, uçardım sevinçten. Günlerime, gecelerime; hiç kimsenin bilmediği, fark etmediği sıcak bir sevgi dolardı. Sıcak bir sevgi dolardı yüreğime. Her çocuğa gülümserdim; her kuşa, her kelebeğe, her arıya gülümserdim...
Erişilmez bir uçurum kıyısında rüzgarlara ağıt yakan, yalnız ve boynu bükük, bembeyaz bir çiçektim ben. Sen, bakışlarında sevdalar gizleyen, sevdalandığım, gözleri menekşe rengi küçücük bir kızdın.. Adına Seher demiştim, adına sevda, adına umut. Sevdam, umudum her şeyimdin. Günüm, günaydınım, gülaydınlığım seninle başlardı. Tek sevenim, tek sevdiğimdin. Yağmurumdun sen; kurak günlere, ayaz gecelere inat. Hiç bitmeyen bir umut, özlem ve hazla beklerdim seni. Gelmediğin zaman boynumu büküp, kapar gözlerimi seni beklerdim. Özlemin umudum olurdu, umudum özlemin. Beklerdim, beklerdim bıkmadan, usanmadan...
Çünkü seni seçmiştim ben, sevdam, arkadaşım olarak. Sevdanı yüreğime nakış nakış işlemek için. İşlemeliydim ki, fırtınalar, boranlar içinde bile olsa kardelenler gibi açmasını öğrenmeliydim...
Umudumun bitip tükendiği anlar da oldu elbette zaman zaman. Seni beklerken, bekleyişin işkenceye dönüştüğü zamanlar da olurdu. Günlerin yıllara döndüğü zamanlar olurdu. Ama hiç şikayet etmedim, şikayet etmedi yüreğim. Çünkü seni delicesine seviyordum ve bu sevgimle mutluydum. Özlemine zor da olsa katlanıyordum bir umutla.
Sen beyaz bulutlarla gelirdin, bembeyaz gelinlikler içinde. Hayran hayran bakardım sana. Sen gelince ardından gökkuşağı gelirdi. Gökkuşağına dönüşürdün rengarenk. Her renginde umutlarım vardı, hayallerim vardı. Canlı, cansız tüm varlıklar kıskanırdı güzelliğini... Sen, hayatıma kattığım canım, gözbebeğimdin. Ben de senin cançiçeğindim. Gözlerime dolan bulut, üzerime yağan yağmurdun sen. Toprağa saçtığım umudumdun. Havaydın, hayattın, suydun, sevgime bandığım gülaydınlığımdın, günaydınımdın...
Yıllar sonra şimdi yine bekliyorum seni, bir umutla. Ama artık azalan hatta tükenen bir umutla... Ömrümün bütün dilimlerine kar yağıyor şimdi. Kar da beyaz ama ben yine de direniyorum. Çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bir zemheri mevsimiydi ayazda bırakıp gitmiştin hayallerimi. Bak yine zemheri. Dağlara kar yağıyor ama sen yoksun. Sen yoksun, acılara özlem yağıyor... Bak, kar yağıyor üstüme, iliklerime dek üşüyorum. Yine de yüreğimde ateşler yakıyorum. Dönersen ellerini ısıtırsın diye...
Unutmuşum, içimdeki umutların beyazlığını... Unutmuşum mavi, yeşil, al renkleri... Ne zaman bir yağmur sesi duysam, ne zaman bir su sesi, içimde sevgiler kanar, pınarlar kanar benimle. Sonra sen gelir dökülürsün içime, sen gelir dökülürsün gözlerime, kirpiklerim dökülür yollara. Gülaydınlığın doğar üstüme. İşte o zaman dağ dağ özlem kesilirim, bulut bulut, hüzün hüzün..
Düştüğüm her uçurumda sen varsın yanımda
seni taşıdım içimde bir damla gözyaşı gibi
bütün yıldızlara ismini haykırdım, bütün gecelere
bir sen yoksun bir sen duymuyorsun bi-tanem
rüyalarımı hicran alır her gece gelmezsin
çağrılarım isyan olur her gece bilmezsin
sevdasını yüreğime taht kurduğum nerdesin
bir sen yoksun bir sen bilmiyorsun bi-tanem
bil ki hep sana aktım bu sevdalı nehirlerde
hep seni bekledim bu düştüğüm yerlerde
ümit kervanları bir bir gelip giderler de
bir sen gittin bir sen gelmiyorsun bi-tanem
Gel... Gel ki, sarı papatyalar açsın, kır gülleri, kır menekşeleri, kırkkanatlılar açsın. Yol alsın umuda nazlı cerenler, ceylanlar, karda boranda yolunu yitirenler. Gel can gelsin solmuş anılara. Boşalsın sicim sicim gözyaşları, ırmak olsun susuz kalmışlara; kardeş olsun dostluklara, yüreğimdeki merhamete... Gel... Gel ki, sevginle anlam bulsun duygular, gözlerimden toprağa düşen damlalar....
Gelmeni istiyorum biten umutları, yiten sevdaları diriltmen için, solan yaprakları yeşertmen için.
Tüm ümitlerin tükendiği anda çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bu sitemdir sanma. Bil ki, gelmezsen solup gideceğim, bitip tükeneceğim. Bir daha bir daha hiç bir mevsim açmayacağım çiçeklerimi, gülümsemeyeceğim gül yüzlü çocuklara, gül desenli baharlara, kırlara, ceylanlara... Gel! ...
.............
Canına Can Verirdim
Sen bir nazlı gül olaydın
dalına yaprak olurdum
canına can verirdim
acına toprak olurdum
sen bir damla yaş olaydın
başına bulut olurdum
düştüğün denizlerden
her damlanı bulurdum
sen bir türkü olaydın
kıskanırdım rüzgarlardan
kalbime koyardım sesini
yalnızca ben duyardım
tual olaydın fırçalarıma
sevginin rengine boyardım
ne okşardım saçını
ne öpmeye kıyardım
ne elveda eder
ne görmeye doyardım
sen de sevseydin beni
başımın üstüne gezdirirdim
kalbimin içine koyardım
canına can verirdim
kanına kan veririrdim
sende sevseydin beni
sende sevseydin beni
yağmur olur yağardım
bulut olur ağardım
yoluna toprak olurdum
dalına yaprak olurdum
sen de sevseydin beni
sende sevseydin beni
aşkına çıra olurdum
pervane olurdum ışığına
etrafında döner dururdum
sende sevseydin beni
önüne yol olurdum
kapına kul olurdum
sende sevseydin beni
sen de sevseydin beni
canına can verirdim
kanına kan verirdim
sen de sevseydin beni…
[email protected]
18.06.2008 - 12:26
Diyecektim ki gülüm;
Geleceksin diye bütün yollara gül döktük. Güvercinler uçurduk mavilere.
Toplam 11 mesaj bulundu