Bosna’da Sırp askerleri saflarında savaşan Yunan gönüllü milisi Yorgos Muratidis, Bosna Savaşı’nın en şiddetli döneminde Ekim 1994-Temmuz 1995’te 9 ay cephede savaştığını söylüyor.
13 kişi olduklarını söyleyen Muratidis, Zaman’a yaptığı açıklamada, Sırplardan 20 mark aylık aldıklarını belirtiyor. Srebrenitsa’nın düşmesinden sonra o dönemde Yunan basınında çıkan haberlerde de önemli ayrıntılar yer alıyordu. “İ Elliniki Fonini”ye cepheden bildiren Yorgos Muratidis adlı Yunan, “Ortodoks kilisesinin kalıntıları üzerine, Sırp, Yunan, Virjinya ve Bizans olmak üzere dört bayrak dikildi. Bayraklar Yunan ve Sırp halklarının yardımlaşma ve sevgisini temsil ediyordu. Srebrenitsa katliamında daha ilk günden itibaren Sırpların yanında 10 Yunanlı vardı: Andonis Mitkos (Yunan Gönüllü Taburu Komutanı) , Trifonas Vasilyadis (Komutan yardımcısı) , S. Canapulos, Y. Liberidis, K. Kiryakidis ve Romanyalı Yunan Ana Frorin.’’ ifadelerini kullanıyor. Srebrenitsa katliamında yer alan bir Yunanlı da Kasım 2004’te yerel “Tahidromos” gazetesinde yayınlanan bir röportajda, “Müslümanları öldürürken kendimizi tatmin olmuş hissediyorduk.” ifadelerini kullanıyordu. Başbakan Andreas Papandreu’yla görüşmek için 21 Ocak 1994’te Atina’ya gelen Bosnalı Sırpların siyasi lideri Radovan Karadziç’in kardeşi de “Bize sadece Yunanlılar yardım ediyor.” demişti.
Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gördüğü en feci kıyım olan 8 binden fazla Müslüman’ın öldürüldüğü Bosna’daki Srebrenitsa katliamına, Yunan Gönüllüler Taburu’nun da katıldığı belirtiliyor.
Bosna Savaşı’nda Yunanistan’ın oynadığı rol konusunda Zaman’a konuşan Yunan yazar Takis Mihas, Atina’nın Bosna Savaşı’nda (1992-1995) Sırbistan’a her türlü desteği sağladığını ifade ediyor. Bosna Savaşı’na katılan Yunan gönüllülerden Yorgos Muratidis ise Temmuz 1995’e kadar dokuz ay boyunca Müslümanlara karşı savaştığını vurguluyor. Yunanistan hükümeti, katliamın üzerinden ancak 10 yıl geçmesinin ardından konuyla ilgili bir soruşturma başlattı. Takis Mihas, bunun sadece göz boyama amaçlı olduğunu düşünüyor. “Kutsal Olmayan İttifak: 1990’larda Yunanistan ve Miloseviç’in Sırbistan’ı” adlı kitabın yazarı olan Takis Mihas, Bosna Savaşı ve Srebrenitsa katliamında Yunanistan’ın “Ortodoks Sırp kardeşleri”ne her konuda destek verdiğini belirtiyor. Sırbistan, Yugoslavya’nın eski Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç ve Yunanistan arasındaki ilişkinin çok derinlere gittiğini söyleyen yazar, Srebrenitsa katliamını “vahşice işlenmiş bir soykırım” olarak değerlendiriyor. Bosna Savaşı’nda Sırbistan ve Miloşeviç’in, Yunan işadamı, politikacı, avukat ve tüm siyasi partileri tarafından desteklendiğinin altını çizen Mihas, şu görüşleri savunuyor: “Konstantin Miçotakis, Andreas Papandreu gibi başbakanlar liderliğindeki Yunan hükümetlerinin o dönemde Sırbistan’a verdikleri destek 1996’da Kostas Simitis liderliğindeki PASOK hükümetinde de devam etti.”
‘Soruşturma geçiştirilecek’
Yüzden fazla Yunan gönüllünün Bosna Savaşı ve Srebrenitsa katliamında yer aldıklarını belirten Mihas, Hollanda hükümetinin 2002’de açıkladığı raporda yer alan Sırp General Ratko Mladiç’in Yunan milislere Yunan bayrağını dikmelerini söylediği konuşması ile kitabında yer alan gönüllülerle yapılmış söyleşilerin bunu açıkça ortaya koyduğunu belirtiyor. Yunan yazar, bu konudaki bilgilerin üç önemli kaynakta bulunduğunu da ifade ediyor: Yunan İstihbarat Teşkilatı, gönüllülere yüklü miktarda maaş veren Yunanistan Belgrad Büyükelçiliği ve Sırbistan. Mihas, Srebrenitsa katliamına katılan milislerle ilgili her şeyin bilindiği halde şimdiye kadar herhangi bir girişimde bulunulmamasını hayretle izlediğini söylüyor. Atina’daki savcılık, katliama Yunan vatandaşlarının karışıp karışmadığını araştırmak için iki hafta önce ön soruşturma başlatmıştı. Soruşturmanın uzun süre devam edeceği belirtiliyor. Mihas ise “Yanılmayı çok isterim; ama Yunan devletinin bu soruşturmasından hiçbir şey çıkmaz. Bu girişim, Srebrenitsa katliamının 10. yılında konunun üzerine giden basın ve kamuoyuna, bir şeyler yapıldığı mesajını vermeyi amaçlıyor.” yorumunda bulunuyor. Yunanistan’ın Sırbistan’a BM tarafından ambargo uygulandığı dönemde yardım edip etmediğine ilişkin de değerlendirme yapan Mihas’a göre eski Yugoslavya’ya uygulanan ambargonun delinmesi için Miloseviç’e Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nde banka hesapları açması ve off-shore şirketler kurma imkanı sağlandı. Bu yolla Miloseviç, petrol, para ve askerî ihtiyaçlarını karşılıyordu.
Srebrenitsa yakınlarındaki Potoçari kasabasında Sırp askerlerince katledilen 8 bini aşkın Boşnak’tan 610’unun daha kimlikleri tespit edilebildi.
Bunlar yarın anma törenlerinde defnedilecek. Crni köyü yakınlarındaki toplu mezardan çıkartılan cenazeler dün Saraybosna’dan Potoçari’ye gönderildi. TIR’lara yerleştirilen tabutlar yolcu edilirken binlerce Boşnak yolların etrafına dizilerek gözyaşı döktü, dua etti. Cumhurbaşkanı Süleyman Tihiç’in de katıldığı uğurlama töreninde bazı şehit yakınları baygınlık geçirdi.
Boşnak annelerin başında, anma töreni için Türkiye’nin gönderdiği beyaz başörtüleri vardı. Başkanlık binasından kortej eşliğinde yola çıkarılan TIR’lar yol boyunca dizilmiş binlerce Boşnak’ın arasından geçerek Potoçari’ye doğru yola çıktı. Sırp çetniklerin vahşice öldürdüğü binlerce Boşnak’ın kimlik tespiti ancak ileri DNA teknikleri ile yapılabiliyor. Çünkü cesetler bulunmasın diye birkaç farklı mezara parça parça gömülmüş. Bosna genelinde kaybolan 25 bin 753 kişi için çalışmaları sürdüren Uluslararası Kayıplar Komisyonu (International Commissions of Missing Persons) , bugüne kadar 7 bin 767 kişinin kimliğini tespit edebildi. 2000 yılından bu yana yapılan çalışmalarda 71 bin kişiden DNA örnekleri aldıklarını, bu verileri mezarlardan çıkan kemiklerin DNA’ları ile karşılaştırarak kimlik tespiti yaptıklarını anlatan ICMP Direktörü Adin H. Jasarogiç, “Komisyon 1996’da kuruldu. Srebrenitsa başta olmak üzere tüm eski Yugoslavya çapında kan örnekleri topladık. Bunları kemiklerden aldığımız örneklerle karşılaştırıyoruz.” diyor. Srebrenitsa ve Tuzla’da birer şubesi bulunan merkez bünyesinde güçlü bir adli tıp kadrosu var. Bosna’da bulunan tek kemik parçası bile burada detaylı bir değerlendirmeye alınıyor, binlerce örnekle karşılaştırıyor. Milyonlarca kemik parçası tek tek yaftalanıyor ve her bir cesede ait tüm kemikler tamamlanıncaya kadar depolarda tutuluyor. ICMP Direktörü Jasarogiç, “Ülke geneline yayılmış sahra ekiplerimiz verileri toplayıp merkeze yolluyor. Fakat DNA örneği alacak tek aile bile bulamadığımız binlerce vaka var. Boşnakların dağıldığı Avrupa ülkelerinde de DNA örnekleri topladık. Ama hâlâ DNA örneğine ulaşamadığımız çok sayıda vaka var. Dosyalarını kapatamadığımız için de araziden yeni kemikler getiremiyoruz, yeni mezarlar açılamıyor.” diyor.
Karadziç’in çemberi daralıyor
Proje koordinatörü Zlatan Şabanoviç ise depolarında halen 6 bin cesede ait kemik örneklerinin olduğunu söylüyor: “İşimiz hiç kolay olmuyor; çünkü cesetler paramparça olmuş. Bazen tek cesede ait kemikleri birden fazla bölgeden topluyoruz. Birbirine karışmış kemiklerle karşılaşıyoruz. Bu da katliamın delili.” diyor. Bosna Hersek Kayıplar Komisyonu Başkanı Amur Marşoviç, DNA örneği alınacak yakını kalmayan binlerce insan olduğunu doğruluyor ve bütün çalışmalara rağmen kimliği tespit edilemeyecek binlerce kişinin bulunduğunu söylüyor. Marşoviç, bu durumda rakamın 4 bin kişiye tekabül ettiğini ve bunun da tam anlamıyla bir soykırımı gösterdiğini belirtiyor. Pazartesi günü yapılacak tören için çalışmalar bütün hızıyla sürüyor. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve kalabalık bir parlamenter grup tarafından temsil edilecek törenlere aralarında İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’ın da bulunduğu 50 ülkeden üst düzey katılım gerçekleşecek. Geçtiğimiz günlerde bulunan patlayıcılar sebebiyle tören alanında sıkı güvenlik tedbirleri alınırken, 600’den fazla gazeteci akredite oldu. Bosna hükümeti de bir kararla 11 Temmuz’u yas günü ilan etti. Bu arada Srebrenitsa katliamından kaçanların sığındığı Tuzla’dan başlayan ve pazartesi günü sona erecek ‘özgürlük yürüyüşü’ de sürüyor. Aralarında katliamdan kurtulanların da bulunduğu yaklaşık 300 kişi, Srebrenitsa’dan kaçmak için kullandıkları patika yollardan Potoçari’ye geri dönüyor.
Soykırımın yıldönümü yaklaşırken Bosna’daki NATO askerleri de operasyonlarını sıklaştırdı. Önceki gün Sırp bölgesinde bulunan Pale şehrinde bir operasyon gerçekleştiren NATO askerleri Radovan Karadziç’in oğlu Aleksandr Şaşa Karadziç’i gözaltına aldı. 30’a yakın özel tim askeriyle yapılan baskın sonucunda evde bulunan Şaşa Karadziç gözleri bağlanarak askerî bir merkeze götürüldü. Zaman’ın NATO kaynaklarından aldığı bilgiye göre Karadziç ve Mladiç’i yakalamak için sıklaştırılan operasyonlarda sona yaklaşıldığı, katliamın elebaşlarının yakalanabileceği ifade ediliyor.
10.07.2005
ADEM YAVUZ ARSLAN /Zaman/yorum/10.07.05
Bosna Hersek’in Srebrenitsa kentinde Temmuz 1995’te Sırpların 8 binden fazla Müslüman Boşnak’ı öldürdüğü olaylar, 2. Dünya Savaşı’ndan beri Avrupa’da yaşanan en büyük katliam olarak tarihe geçti
Geçen 10 yıllık süreye rağmen, asıl sorumlular Radko Mladiç ile Radovan Karadziç’in henüz yargı önüne çıkarılamadığı katliamın en trajik yönü ise Birleşmiş Milletler’in güvenli bölge ilan ederek Boşnakların silahlarını topladığı bir yerde gerçekleşmiş olması. Katliam adım adım şöyle gerçekleşti:
6-8 Temmuz 1995: Bosna Sırp güçleri, ülkenin kuzeydoğusundaki çatışmalar nedeniyle mülteci konumuna düşen on binlerce sivil Müslüman Boşnak’ın sığındığı Srebrenitsa kenti ve civarını kuşattı. Boşnaklar, yaklaşık 600 Hollanda BM barış gücü askerinin koruması altında bulunuyordu. Sırp birlikleri kenti topçu ateşine tutmaya başlayınca, Boşnak savaşçılar barış gücü askerlerine teslim ettikleri silahlarını geri istedi. Ancak istekleri geri çevrildi. Top mermilerinin ve roketlerin barış gücü askerlerinin gözlem noktaları ve mülteci merkezleri yakınlarına düşmeye başlaması üzerine Hollandalı komutan, Saraybosna’daki BM merkezine yakın hava desteği sağlanması çağrısı yaptı.
9 Temmuz 1995: Sırp birlikleri bombardımanlarını şiddetlendirince kentin güneyindeki mülteci kamplarında bulunan binlerce sivil kent merkezine kaçmak zorunda kaldı. İlerleyen Sırplar, Hollanda gözlem karakollarına saldırarak 30 askeri rehin aldı.
10 Temmuz 1995: Hollandalı komutan Albay Karremans, Sıpların Hollanda birliklerini bombalamaya başlaması üzerine BM’den hava desteği istedi. BM Barış Gücü’nün Fransız komutanı General Janvier ilk başta teklifi reddetti; ancak ikinci bir talep üzerine kabul etmek zorunda kaldı. Sırplar, savaş uçaklarının gelmesinden önce saldırılarını durdurunca hava saldırısı ertelendi. Akşam saatlerinde kent sokaklarında panik havası hakimdi. Hollanda birliklerinin bulunduğu yerlerin etrafında büyük kalabalıklar oluşmuştu. Karremans, kent liderlerine Sırpların sabah saat 6.00’ya kadar güvenli ilan edilen bölgeden geri çekilmemeleri halinde NATO uçaklarının ağır hava harekatı düzenleyeceğini söyledi.
11 Temmuz 1995: Sırp birlikleri söz konusu saat geldiğinde çekilmedi. Ancak Albay Karremans sabah saat 9.00’da Saraybosna’dan aldığı bir mesajla, yakın hava desteği talebinin yanlış bir formda iletildiğini öğrendi. Karremans’ın yenilediği talep saat 10.30’da General Janvier’e ulaştığında sabah saat 6.00’dan beri havada olan NATO uçakları yakıt ikmali için İtalya’daki üslerine dönmekteydi. Öğle vakti olduğunda çoğunluğunu kadın, çocuk ve hastaların oluşturduğu 20 binden fazla mülteci Hollanda birliğinin ana üssü konumundaki Potoçari’deki üsse sığındı. Saat 14.30’da iki Hollanda F-16 uçağı Srebrenitsa etrafındaki Sırp mevzilerine iki bomba bıraktı. Ancak Sıpların, ellerindeki Hollandalı rehine askerleri öldürme ve mültecileri bombalama tehditleri üzerine sonraki hava akınları askıya alındı. İki saat kadar sonra Bosnalı Sırpların komutanı General Radko Mladiç, Srebrenitsa’ya girdi. Albay Karremans ile görüşen Mladiç, Müslümanların hayatlarını garanti edebilmeleri için silahlarını teslim etmeleri gerektiği yolunda bir ültimatom verdi.
12 Temmuz 1995: Otobüsler kadın ve çocukları Müslüman bölgesine götürmek için geldi. Bu sırada Sırplar 12 ile 70 yaşları arasındaki bütün Müslüman erkekleri ‘savaş suçu sorgusundan geçirmek üzere’ ayırıyordu. Erkekler kamyonlara ve depolara dolduruldu. Kaçmaya çalışanlar topçu ateşine tutuldu.
13 Temmuz 1995: Silahsız Müslümanların katledilmesi sürecine ilk olarak Kraviça köyünde başlandı. Hollanda barış gücü askerleri de Potoçari’deki üsse sığınmış bulunan 5 bin kadar Boşnak mülteciyi Sırplara teslim etti. Karşılığında Sırplar da rehin tuttukları 14 Hollanda askerini serbest bıraktı.
16 Temmuz 1995: Hollanda askerlerine silahlarını, yiyeceklerini ve tıbbi malzemelerini geride bırakmak şartıyla kenti terk etme izni verildi. Sırp birlikleri bu arada 8 binden fazla Boşnak’ı katletti.
Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük trajedi olarak nitelendirilen Srebrenitsa katliamının üzerinden 10 yıl geçti.
Temmuz 1995’te Sırpların 8 binden fazla Müslüman Boşnak’ı katlettiği olayla ilgili resmî anma törenleri yarın gerçekleştirilecek. Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerinin ‘güvenli bölge’ ilan ederek sivilleri koruma sözü verdikleri bir bölgede yapılan Srebrenitsa katliamıyla ilgili her gün yeni gerçekler ortaya çıkıyor. Kenti ve Boşnak sivilleri Sırplara teslim eden Hollandalı askerlerin, soykırımın 10. yılında yaptığı açıklamalar olayın dehşet veren boyutunu gözler önüne seriyor. Hollanda yönetimi bu konuda sorumluluk kabul etmezken, askerler, koruma sözü verdikleri Boşnak sivillerin gözleri önünde katledilmesinden duydukları pişmanlık ve utancı dile getiriyor. Önemli bir kısmı şahit oldukları olaylar nedeniyle psikolojik tedavi gören 600 askerden 171’inin açıklamaları “Srebrenitsa Anıları” adıyla piyasaya yeni çıkan bir kitapta toplandı.
Steve van de Veer de bu askerlerden biri. Kamyonlarla teslim ettikleri Boşnak sivilleri Sırpların nasıl katlettiğini şöyle anlatıyor: “Arka kasası Boşnak asıllı Müslüman insanlarla dolu bir kamyona bindik. Kasanın üstünü sıkıca oturttuk. Maksat bu masum Boşnak insanların Sırplar tarafından görülmesini engellemekti. Bağırmak ve ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyorlardı. Yolun yarısında 40 yaşlarında bir adam kamyona atladı. “Her şey düzelecek” dedim. Birazdan 12-60 yaşları arası tüm erkeklerin kurşuna dizileceğini bilmiyordu. Ve durdurulan kamyondan indirilen Boşnaklar kurşuna dizildiler. Çok acı, çok acı unutamıyorum o anı.” Van de Veer, Hollanda’ya döndükten sonra olayın etkisinden kurtulamadığı için karısı ve çocukları tarafından terk edilmiş. İş göremez raporu ile ordudan emekli edilen Hollandalı asker, halen bir merkezde psikolojik tedavi görüyor.
Manolo Serrano Yvan der Hoeven de olayın etkisinden hâlâ kurtulamayıp tedavi gören askerlerden. Hoeven, katliamı ve nasıl seyirci kaldıklarını şu cümlelerle aktarıyor: “Etrafta sadece koşuşan kadınlar, çocuklar ve çaresiz insanlar vardı. Hepsi de bizden güvenlik sözü almıştı. Ve biz onları savunamamıştık.” Hoeven, Hollanda’ya döndükten sonra yıllarca psikolojik tedavi görmesine rağmen kendisine gelememiş. Hissettiği suçluluk duygusunu ise, “Ölmek istiyordum. Masum insanları koruma sözü verdiğimiz halde bunu gerçekleştiremediğim için utanıyorum.” sözleriyle ifade ediyor. Hollandalı asker hislerini hiç göndermediği bir mektupla Srebrenitsa çocuklarına ifade etmeye de çalışmış: ‘… Umarım bizi affedersiniz ve bize tüm suçu vermezsiniz. Umarım sizi düşündüğümde içimde oluşan acıyı duyarsınız. Sizi seviyorum.”
Yaralılarla dolu bir konvoyu Srebrenitsa’dan Tuzla kentine götüren konvoyda yer alan Hollandalı asker Werner van der Dungen’in anlattıkları da diğerleri kadar dehşet verici: “Konvoyda yaklaşık 45 ağır yaralı vardı. Yol boyu Sırp askerlerinin katliamlarını ve kalıntılarını görmek mümkündü. Sonunda Sırp askerleri yolumuzu kesip bizi durdurdu. Kamyonun içinde bazı yaralıları çıkarıp yürümeye zorladılar. Kamyonda kalanlara bakmak mümkün değildi.”
Konvoyun geri döndürüldüğünü ifade eden Dungen, “Fakat gece şehre girişimiz yasaklandı ve bir gece kamyonda sabahlamak zorunda kaldık. Sabah kalktığımda manzara dehşetti. Ölen Boşnak erkek kamyonun kasasını öyle sıkı tutmuştu ki eli oraya sanki yapışmıştı. Elini bir şeylerle kırmak zorunda kaldım. Silah sesleri duyuyordum. Muhtemelen Sırp askerleri Boşnak yaralıları kurşuna diziyordu. Aldırmadım ve ailemi arayarak iyi olduğumu söyledim.” Asker Marco Koper de Boşnak mültecileri taşıyan bir araçta yedek şoförlük yaparken tanık olduğu olayları şöyle anlatıyor: “İçi mülteci erkek dolu bir otobüs daha geldi. Bunlar yakalanan erkekler olsa gerekti. Otobüsün içindeki bir erkek çocuk terler içinde ve korku doluydu. Parmağımı ona doğrultup “Kes artık! ” dedim. Sonrasında onlara neler olduğunu duymuştuk. Hepsi Sırplar tarafından katledilmişti.” Koper, kendilerinin barış gücü askeri olarak oraya gönderilmelerinin yanlış olduğunu da vurguluyor. Hollandalı diğer asker Leo van Engelen ise Boşnak mültecilerin canlarını kurtarmak için sığındığı Potoçari’deki merkez üste Sırplara teslim ettiği bir hemşirenin başına gelenleri hatırladıkça fenalık geçirdiğini belirtiyor: “Başhemşire Sabrina adlı 22 yaşında bir Boşnak Müslüman kadındı. Gitmesi gerekiyordu. Panikledi ve ne yapacağını sordu. Onu sakinleştirdim ve boynunda takılı olan kızılhaçın işaretini belirginleştirmesini söyledim. Çünkü Cenevre Anlaşması’nda kızılhaçı boynunda taşıyan kişilere dokunulmayacağı yazıyordu. Yanına bir hemşire daha aldı ve onları otobüse götürdüm. Otobüsün etrafı silahlı Sırp askerleriyle doluydu. Ertesi sabah kumandandan otobüsteki iki hemşirenin tecavüze uğradığını duydum. Çok ağır gelmişti… Onları otobüse ben götürmüştüm. Sonraları başhemşireyi arayıp, soruşturmama rağmen hakkında hiçbir bilgiye ulaşamadım. Hâlâ aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyor, yumruklarımı savuruyorum etrafa.”
Srebrenitsa’da o dönemde görev alanlar arasında Uğur Zengin adlı Türk asıllı bir asker de bulunuyor. Uzun süre kapalı ortamlarda duramadığını, kâbuslar gördüğünü belirten Zengin, Sırpların Boşnak erkek ve kadınları ayırmaları sırasında ve son olaylar sırasında çektiği fotoğraflarını çıkarttırmak için verdiği yerde yandığını vurguluyor. Diğer askerler de Srebrenitsa’ya Sırpların gelmesi sırasında çektikleri fotoğrafların banyo sırasında kaybolmasını anlatıyor. Hollanda Savunma Bakanlığı, söz konusu filmlerin banyo sırasında kaza sonucu yandığını bildirmişti. Kitapta, Srebrenitsa’da yaşananlara şahit olan Hollandalı askerlerin 3’te 2’sinin, ordudaki görevlerini bıraktığı da belirtiliyor.
10.07.2005 /Zaman/Yorum/10 Haziran 05
Basri Doğan
Amsterdam
bir zeka younlari tipidir..bir kare icindeki har kutucaga 1-9 kadar rakamlar yerlestirilir.kare sekli 9 birimkare olan karelere ayrilmistir.oyunda amac her satir ve sutunda 1-9 kadar rakamlarin olmasini saglamak ve 9 birimkareler icinde de bunu elde edebilmektir.
hos bir oyundur, bir yere gelir tikanirsiniz, dusunursunuz ve hoooppppp! ! !
seviyeleri vardir:
yeni baslayanlar bir yildizli(zeka oyunlari dergisi bknz) sorulari sorunun mantigini kavrayarak cozebilirler..2 ve 3 yildizli sorular bu soru tpine asina olanlar icindir.4 ve 5 yildizli sorular ise bu iste artik asmis olanlar icindir.
:)
bir zeka oyunu tipidir..bir kare seklinde beyaz ve siyah daireler vardir..yapilmasi gereken siyah dairlerin kendi aralrinda bir yol olusturmasi, beyaz darilerin kendi aralarinda bir yol olusturmasidir..hicbir yerde 2x2 siyah kare ya da beyaz kare olamaz..gayet eglenceli bir oyundur..
bulabileceginiz yer:
www.akiloyunlari.com
ya da
yeni cikan www.zekaoyunlari.com ve her ay duzenli olarak cikan bu dergiyi herhangi bir bayiden alabilirsiniz.
1945 yılından beri Avrupa’daki en büyük kitle katliamı olan Srebrenitsa vahşetinin 10’uncu yıldönümü insanın insana karşı insanlık dışı davranışının acı bir hatırlatıcısı.
Adriyatik kıyılarından birkaç saat uzaklıkta; Roma’ya, Viyana’ya, Atina’ya birer saat uçuş mesafesindeki bu kentte 7 bin silahsız Bosnalı Müslüman katledildi. Eğitim, medeniyet ve hukuk cilası sınırlanmayan barbarlığın ortaya çıkmasıyla bir anda yok olup gitti.
Bu suçun failleri büyük ölçüde Bosnalı Sırplardı. Ancak onlar insanoğlunun ilk temsilcileriydi. Onların suçu tüm insanlığı, hepimizi küçük düşürdü ve 1995 yılı Temmuz ayındaki olayların bir daha tekrarlanmamasını garanti altına almak için önlem almayı gerekli kıldı.
Birincisi, kurbanların adalete ihtiyacı var. Savaş suçlusu olduğu iddia edilen pek çok kişi daha önce savaş suçları mahkemesine çıkarıldı; ancak Srebrenitsa soykırımının büyük ölçüde organize edicileri General Ratko Mladiç ve onun politika yapıcısı Radovan Karadziç mahkemeye çıkarılana kadar Srebrenitsa’da gerçek barışın gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır.
İkincisi, eski Yugoslavya’nın halkları 1990’lı yıllarda tüm taraflarca yapılan hataları bütünüyle kabul etmeli ve bu konudaki ahlaki sorumluluklarını hesaba katmalı. Savaş sonrası politik liderler uzlaşma için gerekli adımları attı, bu nedenle 11 Temmuz’da Srebrenitsa’da yapılacak uluslararası anma töreni doğru bir davranış. Ancak politik deklarasyonlar yeterli değil. Sıradan insanlar da kendi adlarına neler yapıldığını kabul etmek zorunda; tıpkı Sırpların, bir Sırp televizyon kanalının son dönemlerde bir Sırp polisinin Srebrenitsa’da bir Müslüman’ı öldürdüğünü gösteren bir film konusunda yaptığı gibi. Hükümetler gelecek nesilleri çatışma konusunda eğitmek zorunda, tıpkı Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’nın ardından uygulamaya koyduğu gibi.
Batılı ülkeler de Bosna krizinde kendilerine düşen payı kabul etmek zorunda. Srebrenitsa’daki Hollandalı barış koruyucu askerler kendi görev yerlerini korumada başarısızlığa mahkum oldular. Bununla birlikte, gerçek hata Batılı hükümetlerin yaptığıydı; çünkü onlar Srebrenitsa katliamı yaşanana kadar kararlı bir biçimde bölgeye müdahale etmeyi hep erteledi.
Bir olayın önemini sonradan anlamak büyük bir avantajdır; ancak şurası da bir gerçek ki, Srebrenitsa öncesindeki diplomatik sözler Bosna krizini daha da ağırlaştırdı. 1999 yılında Kosova’da, olaya kısa sürede müdahale etti ve çatışmayı hızlı bir biçimde sonlandırdı. 2001 yılında Makedonya’da, aynı müdahale ciddi bir şiddetin önüne geçti ve bir ulus iç savaştan kurtarıldı. Bu dersler belki her yerde uygulanmayabilir; ancak Avrupa Birliği ile sınır olan böylesi küçük ülkelerde erken müdahale açık bir biçimde hayatları kurtardı.
Batı’nın bölgedeki sorumlulukları şiddeti sona erdirmekle bitmiyor. Eski Yugoslavya ancak insanların istikrarlı ve refah dolu bir geleceğe gözlerini dikmeleri ile gerçek bir barışı başarabilir. Bunun için de açık bir biçimde Avrupa Birliği üyeliği ihtimaline ihtiyaçları var. AB genişlemesi, Orta Avrupa’daki eski komünist ülkelerdeki dönüştürücü gücünü ortaya koydu. Süreci Balkanlar’a doğru genişletmek sadece bir yardım sorunu değil, aynı zamanda bir bütün olarak Avrupa’nın güvenliğini güçlendirmek demektir.
Aynı zamanda AB’nin sözlerini tutması meselesidir. Bunun aksi herhangi bir şey Srebrenitsa’ya ihanet olur.
Gül, Srebrenitsa Katliamı’nın 10. yılında Boşnakların acısını paylaşacak
İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa'da yaşanan en büyük katliamın 10. yıldönümünde uluslararası anma töreni düzenlenecek. 11 Temmuz'da 8 bin Boşnak'ın hunharca katledildiği olayların anılacağı Srebnitsa'daki törende Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de yer alacak. Programda, Srebrenitsalı kadınlar Saraybosna'dan katliam mahalline kadar olan 130 km'lik yolu beyaz başörtüleriyle yü- rüyecek.
Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi'nin Boşnak üyesi Süleyman Tihiç, bu sene yapılacak '10. Anma Töreni' için Türkiye'ye de bir davet mektubu gönderdi. Türkiye'yi Dışişleri Bakanı Gül'ün temsil etmesi kararlaştırıldı. Gül'ün katılacağı törende, AB adına Dönem Başkanı İngiltere'nin Dışişleri Bakanı Jack Straw da hazır bulunacak. 11 Temmuz Pazartesi günü yapılacak törenlerde, önce toplu mezarlar ziyaret edilecek, ardından katliam bölgesine geçilecek. Bu bölgede bulunan ve binlerce Boşnak'ın şehit edildiği akü fabrikasının 'anma müzesi' olarak düzenlenmesi de öngörülüyor. Bakan Gül ve törene katılacak diğer isimlere söz konusu fabrikada katliamla ilgili bir belgesel izlettirilecek. Daha sonra, anıtmezarın bulunduğu bölgeye geçilecek.
Toplu mezarlardan son dönemde çıkarılan ve kimlikleri tespit edilen 600 Boşnak şehit, anıtmezara nakledilecek ve bu şehitler için cenaze namazı kılınacak. Törenlerde, Süleyman Tihiç'in yanı sıra Avrupa Birliği adına İngiltere Dışişleri Bakanı Straw ve ABD adına üst düzey bir yetkilinin konuşma yapması planlanıyor. 2001 yılında dönemin ABD eski Başkanı Bill Clinton'ın da katıldığı törenle açılan anıtmezarda halen bin 237 Boşnak şehit yatıyor. Buraya defnedilenlerin kimlikleri DNA yöntemi ile belirlenebilmişti. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin, Mayıs 1993'te Saraybosna, Tuzla, Jepa, Gorajde ve Bihaç ile birlikte Srebrenitsa'yı 'güvenli bölge' ilan etmesine rağmen iki yıl sonra Srebrenitsa'da hunharca bir katliam yaşanmıştı.
1995 Temmuz'unda Avrupa kıtasında İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük katliam suçu işlenirken neredeyse bütün dünya olayların boyutundan habersizdi. Sırp General Ratko Mladiç'in komutasındaki 'Sırp Cumhuriyeti Ordusu' 11 Temmuz'da Srebrenitsa'ya saldırdı, 8 bin Müslüman-Boşnak erkeği katlederek şehri harabeye çevirdi. Savaş sırasında Boşnakların bulunduğu bölgeyi korumakla yükümlü olan Birleşmiş Milletler Barış Gücü'ne bağlı Hollandalı askerlerin, bir haftadan fazla süren kıyım sırasında kenti 'Sırplara teslim etmesi' de büyük nefret uyandırmıştı. Ölenlerin büyük kısmı, toplu mezarlara gömülürken bölgede hâlâ yeni mezarlara rastlanıyor. Sırpların katliama başladığı 11 Temmuz, o tarihten bu yana 'Srebrenitsa Katliamını Anma Günü' olarak Boşnak Müslümanlar tarafından gözyaşlarıyla hatırlanıyor.
Katliamın geçtiğimiz ay yayınlanan ilk görüntüleri de dünyayı şoke etmişti. Yugoslavya eski diktatörü Slobodan Miloseviç'in Lahey’de yargılanmakta olduğu mahkemede gösterilen ilk görüntülerin dışında önümüzdeki günlerde başka görüntülerin de kamuoyuna açıklanacağı belirtiliyor.
'Katiamda Hollanda ve BM sorumlu'
Hollanda hükümeti tarafından yapılan araştırmada, BM ve Hollanda'nın, Srebrenitsa katliamında sorumluluğu paylaştığı bildirildi.
'Hollanda Savaş ve Dokümantasyon Merkezi (NIOD) ' tarafından, yaklaşık 6 yıl süren bir çalışma sonucu hazırlanan ve Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana meydana gelen en kötü katliamla ilgili araştırma raporunda, BM'nin güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa'da, 1995'de yaklaşık 7500 Müslüman'ın katledilmesinin sorumluluğunu Hollanda hükümeti ve BM'nin paylaşması gerektiği belirtildi.
Araştırma, Bosna Savaşı'nda Boşnak Müslümanların Sırplar tarafından katledilmesinde Hollanda birliğinin rolünü ve sorumluluğunubelirlemek amacıyla yapıldı.
Hollanda siyasi ve askeri tarihinde 'kara bir sayfa' olarak nitelendirilen Srebrenitsa katliamı, 1995 yılı Temmuz ayı ortalarında,bölgede BM adına koruma görevi yapan Hollandalı birliği, Sırp saldırıları karşısında kaçan Boşnak mültecileri savunmak yerine Zagrep'e geçmesi üzerine olmuştu.
Hollanda'da bir mahkeme, Hollanda devletinden tazminat talebiyle açılan bir davada, ilk tanıkları dinlemeye başladı.
Dava, 1995 yılında Bosna'nın Srebrenitsa kasabasında katledilen yedi binden fazla Boşnağın yakınları tarafından açıldı.
Olay, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'nın gördüğü en büyük katliam olarak nitelendiriliyor.
Birleşmiş Milletler Barış Gücü'ne bağlı Hollandalı askerler, savaş sırasında Boşnakların bulunduğu bölgeyi korumakla yükümlüydü.
Katliamdan kurtulanlar ise askerlerin görevlerini yerine getirmediklerini ve bu nedenle özür dilemeleri gerektiğini savunuyor.
Ölenlerin yakınları,Srebrenisa katliamını hazırlayan süreçte kimin hangi emri verdiğinin kamuya açıklanmasını talep ediyor.
Davacıların avukatı, Hollandalı askerlerin, aslında korunma hakkına sahip olan Müslüman işçileri, yaşadıkları bölge Sırplar tarafından kuşatıldığı sırada Birleşmiş Milletler binası dışına çıkmalarına izin verip vermediklerinin açığa kavuşmasını istedi.
Duruşmaya katılan ilk tanık kasabada yaşanan infazlardan bazılarının fotoğraflarını çektiğini ancak daha sonra üstlerine verdiği filmin ortadan kaybolduğunu anlattı.
Davada yedi üst düzey askeri yetkili ifade verecek.
Wim Kok liderliğindeki Hollanda kabinesi, 2002 yılında ülkenin Srebrenitsa'da yaşananlardan kısmen sorumlu olduğunu kabul ettikten sonra istifa etmişti.
Yargıçlar, olayın kurbanlarının ilk kez sorularına yanıt arama fırsatı elde ettiklerini söylüyor.
Söz konusu aileler, Hollanda hükümetinden 2.6 milyar dolar tazminat talep ediyor.
Bu dava başarıya ulaşırsa, benzeri yaklaşık 50 davaya daha örnek teşkil edebilir.
insan bedeni küçük parçalardan müteşekkildir(bu kelimeyi de son günlerde amma çok kullandım)
- cümle kurmak için kelimeler gerekir, kelimeler için harfler
şairleri şair yapan kelimelere hatta harflere verdikleri değerdir
ince insanlar küçük şeylere dikkat eden insanlardır
karıncanın varlığından habersiz olan insan kendinden de habersizdir
binalar tuğlalardan, tuğlalar kumdan yapılır.
büyük küçüğü içine alır büyük olmak için. balinalar balinalari yiyemez, küçük balıkları yer, tamam bir özlü söz edelim
küçüğü görmeyip önemsemediğinde büyüğü algılayamazsin
nttt olmadı; ama ne delim anca bu kadar cikti :)
küçük ayrıntılara dikkat edersen ve bu şekilde yaşıyorsan, sana büyük ihtimalle takıntılı diyecekler.
takıntılı olmak bir meziyettir, azıtılmadığı sürece :)
az önce dinledim paris merkezli atom zaman ölçme birimi en son 1998 eklediği saniye ekleme olayini bu seninin 31 aralığında bir daha yapacakmış
şöyle olacakmış zaman:
23:58
23:59
23:59
24:00
yani dejavu yaşanayacak..uuuuuuuuuuuhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh!
Srebrenitsa katliamı
10.07.2005 - 18:37‘Müslümanları öldürerek tatmin oluyorduk’
Bosna’da Sırp askerleri saflarında savaşan Yunan gönüllü milisi Yorgos Muratidis, Bosna Savaşı’nın en şiddetli döneminde Ekim 1994-Temmuz 1995’te 9 ay cephede savaştığını söylüyor.
13 kişi olduklarını söyleyen Muratidis, Zaman’a yaptığı açıklamada, Sırplardan 20 mark aylık aldıklarını belirtiyor. Srebrenitsa’nın düşmesinden sonra o dönemde Yunan basınında çıkan haberlerde de önemli ayrıntılar yer alıyordu. “İ Elliniki Fonini”ye cepheden bildiren Yorgos Muratidis adlı Yunan, “Ortodoks kilisesinin kalıntıları üzerine, Sırp, Yunan, Virjinya ve Bizans olmak üzere dört bayrak dikildi. Bayraklar Yunan ve Sırp halklarının yardımlaşma ve sevgisini temsil ediyordu. Srebrenitsa katliamında daha ilk günden itibaren Sırpların yanında 10 Yunanlı vardı: Andonis Mitkos (Yunan Gönüllü Taburu Komutanı) , Trifonas Vasilyadis (Komutan yardımcısı) , S. Canapulos, Y. Liberidis, K. Kiryakidis ve Romanyalı Yunan Ana Frorin.’’ ifadelerini kullanıyor. Srebrenitsa katliamında yer alan bir Yunanlı da Kasım 2004’te yerel “Tahidromos” gazetesinde yayınlanan bir röportajda, “Müslümanları öldürürken kendimizi tatmin olmuş hissediyorduk.” ifadelerini kullanıyordu. Başbakan Andreas Papandreu’yla görüşmek için 21 Ocak 1994’te Atina’ya gelen Bosnalı Sırpların siyasi lideri Radovan Karadziç’in kardeşi de “Bize sadece Yunanlılar yardım ediyor.” demişti.
10.07.2005 /Zaman
Srebrenitsa katliamı
10.07.2005 - 18:36Srebrenitsa’da Yunan gönüllüler vardı
Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gördüğü en feci kıyım olan 8 binden fazla Müslüman’ın öldürüldüğü Bosna’daki Srebrenitsa katliamına, Yunan Gönüllüler Taburu’nun da katıldığı belirtiliyor.
Bosna Savaşı’nda Yunanistan’ın oynadığı rol konusunda Zaman’a konuşan Yunan yazar Takis Mihas, Atina’nın Bosna Savaşı’nda (1992-1995) Sırbistan’a her türlü desteği sağladığını ifade ediyor. Bosna Savaşı’na katılan Yunan gönüllülerden Yorgos Muratidis ise Temmuz 1995’e kadar dokuz ay boyunca Müslümanlara karşı savaştığını vurguluyor. Yunanistan hükümeti, katliamın üzerinden ancak 10 yıl geçmesinin ardından konuyla ilgili bir soruşturma başlattı. Takis Mihas, bunun sadece göz boyama amaçlı olduğunu düşünüyor. “Kutsal Olmayan İttifak: 1990’larda Yunanistan ve Miloseviç’in Sırbistan’ı” adlı kitabın yazarı olan Takis Mihas, Bosna Savaşı ve Srebrenitsa katliamında Yunanistan’ın “Ortodoks Sırp kardeşleri”ne her konuda destek verdiğini belirtiyor. Sırbistan, Yugoslavya’nın eski Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç ve Yunanistan arasındaki ilişkinin çok derinlere gittiğini söyleyen yazar, Srebrenitsa katliamını “vahşice işlenmiş bir soykırım” olarak değerlendiriyor. Bosna Savaşı’nda Sırbistan ve Miloşeviç’in, Yunan işadamı, politikacı, avukat ve tüm siyasi partileri tarafından desteklendiğinin altını çizen Mihas, şu görüşleri savunuyor: “Konstantin Miçotakis, Andreas Papandreu gibi başbakanlar liderliğindeki Yunan hükümetlerinin o dönemde Sırbistan’a verdikleri destek 1996’da Kostas Simitis liderliğindeki PASOK hükümetinde de devam etti.”
‘Soruşturma geçiştirilecek’
Yüzden fazla Yunan gönüllünün Bosna Savaşı ve Srebrenitsa katliamında yer aldıklarını belirten Mihas, Hollanda hükümetinin 2002’de açıkladığı raporda yer alan Sırp General Ratko Mladiç’in Yunan milislere Yunan bayrağını dikmelerini söylediği konuşması ile kitabında yer alan gönüllülerle yapılmış söyleşilerin bunu açıkça ortaya koyduğunu belirtiyor. Yunan yazar, bu konudaki bilgilerin üç önemli kaynakta bulunduğunu da ifade ediyor: Yunan İstihbarat Teşkilatı, gönüllülere yüklü miktarda maaş veren Yunanistan Belgrad Büyükelçiliği ve Sırbistan. Mihas, Srebrenitsa katliamına katılan milislerle ilgili her şeyin bilindiği halde şimdiye kadar herhangi bir girişimde bulunulmamasını hayretle izlediğini söylüyor. Atina’daki savcılık, katliama Yunan vatandaşlarının karışıp karışmadığını araştırmak için iki hafta önce ön soruşturma başlatmıştı. Soruşturmanın uzun süre devam edeceği belirtiliyor. Mihas ise “Yanılmayı çok isterim; ama Yunan devletinin bu soruşturmasından hiçbir şey çıkmaz. Bu girişim, Srebrenitsa katliamının 10. yılında konunun üzerine giden basın ve kamuoyuna, bir şeyler yapıldığı mesajını vermeyi amaçlıyor.” yorumunda bulunuyor. Yunanistan’ın Sırbistan’a BM tarafından ambargo uygulandığı dönemde yardım edip etmediğine ilişkin de değerlendirme yapan Mihas’a göre eski Yugoslavya’ya uygulanan ambargonun delinmesi için Miloseviç’e Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nde banka hesapları açması ve off-shore şirketler kurma imkanı sağlandı. Bu yolla Miloseviç, petrol, para ve askerî ihtiyaçlarını karşılıyordu.
10.07.2005 /Hasan Hacı /Zaman
Atina
Srebrenitsa katliamı
10.07.2005 - 18:35Boşnaklar 610 şehidi 10 yıl sonra yolcu etti
Srebrenitsa yakınlarındaki Potoçari kasabasında Sırp askerlerince katledilen 8 bini aşkın Boşnak’tan 610’unun daha kimlikleri tespit edilebildi.
Bunlar yarın anma törenlerinde defnedilecek. Crni köyü yakınlarındaki toplu mezardan çıkartılan cenazeler dün Saraybosna’dan Potoçari’ye gönderildi. TIR’lara yerleştirilen tabutlar yolcu edilirken binlerce Boşnak yolların etrafına dizilerek gözyaşı döktü, dua etti. Cumhurbaşkanı Süleyman Tihiç’in de katıldığı uğurlama töreninde bazı şehit yakınları baygınlık geçirdi.
Boşnak annelerin başında, anma töreni için Türkiye’nin gönderdiği beyaz başörtüleri vardı. Başkanlık binasından kortej eşliğinde yola çıkarılan TIR’lar yol boyunca dizilmiş binlerce Boşnak’ın arasından geçerek Potoçari’ye doğru yola çıktı. Sırp çetniklerin vahşice öldürdüğü binlerce Boşnak’ın kimlik tespiti ancak ileri DNA teknikleri ile yapılabiliyor. Çünkü cesetler bulunmasın diye birkaç farklı mezara parça parça gömülmüş. Bosna genelinde kaybolan 25 bin 753 kişi için çalışmaları sürdüren Uluslararası Kayıplar Komisyonu (International Commissions of Missing Persons) , bugüne kadar 7 bin 767 kişinin kimliğini tespit edebildi. 2000 yılından bu yana yapılan çalışmalarda 71 bin kişiden DNA örnekleri aldıklarını, bu verileri mezarlardan çıkan kemiklerin DNA’ları ile karşılaştırarak kimlik tespiti yaptıklarını anlatan ICMP Direktörü Adin H. Jasarogiç, “Komisyon 1996’da kuruldu. Srebrenitsa başta olmak üzere tüm eski Yugoslavya çapında kan örnekleri topladık. Bunları kemiklerden aldığımız örneklerle karşılaştırıyoruz.” diyor. Srebrenitsa ve Tuzla’da birer şubesi bulunan merkez bünyesinde güçlü bir adli tıp kadrosu var. Bosna’da bulunan tek kemik parçası bile burada detaylı bir değerlendirmeye alınıyor, binlerce örnekle karşılaştırıyor. Milyonlarca kemik parçası tek tek yaftalanıyor ve her bir cesede ait tüm kemikler tamamlanıncaya kadar depolarda tutuluyor. ICMP Direktörü Jasarogiç, “Ülke geneline yayılmış sahra ekiplerimiz verileri toplayıp merkeze yolluyor. Fakat DNA örneği alacak tek aile bile bulamadığımız binlerce vaka var. Boşnakların dağıldığı Avrupa ülkelerinde de DNA örnekleri topladık. Ama hâlâ DNA örneğine ulaşamadığımız çok sayıda vaka var. Dosyalarını kapatamadığımız için de araziden yeni kemikler getiremiyoruz, yeni mezarlar açılamıyor.” diyor.
Karadziç’in çemberi daralıyor
Proje koordinatörü Zlatan Şabanoviç ise depolarında halen 6 bin cesede ait kemik örneklerinin olduğunu söylüyor: “İşimiz hiç kolay olmuyor; çünkü cesetler paramparça olmuş. Bazen tek cesede ait kemikleri birden fazla bölgeden topluyoruz. Birbirine karışmış kemiklerle karşılaşıyoruz. Bu da katliamın delili.” diyor. Bosna Hersek Kayıplar Komisyonu Başkanı Amur Marşoviç, DNA örneği alınacak yakını kalmayan binlerce insan olduğunu doğruluyor ve bütün çalışmalara rağmen kimliği tespit edilemeyecek binlerce kişinin bulunduğunu söylüyor. Marşoviç, bu durumda rakamın 4 bin kişiye tekabül ettiğini ve bunun da tam anlamıyla bir soykırımı gösterdiğini belirtiyor. Pazartesi günü yapılacak tören için çalışmalar bütün hızıyla sürüyor. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve kalabalık bir parlamenter grup tarafından temsil edilecek törenlere aralarında İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’ın da bulunduğu 50 ülkeden üst düzey katılım gerçekleşecek. Geçtiğimiz günlerde bulunan patlayıcılar sebebiyle tören alanında sıkı güvenlik tedbirleri alınırken, 600’den fazla gazeteci akredite oldu. Bosna hükümeti de bir kararla 11 Temmuz’u yas günü ilan etti. Bu arada Srebrenitsa katliamından kaçanların sığındığı Tuzla’dan başlayan ve pazartesi günü sona erecek ‘özgürlük yürüyüşü’ de sürüyor. Aralarında katliamdan kurtulanların da bulunduğu yaklaşık 300 kişi, Srebrenitsa’dan kaçmak için kullandıkları patika yollardan Potoçari’ye geri dönüyor.
Soykırımın yıldönümü yaklaşırken Bosna’daki NATO askerleri de operasyonlarını sıklaştırdı. Önceki gün Sırp bölgesinde bulunan Pale şehrinde bir operasyon gerçekleştiren NATO askerleri Radovan Karadziç’in oğlu Aleksandr Şaşa Karadziç’i gözaltına aldı. 30’a yakın özel tim askeriyle yapılan baskın sonucunda evde bulunan Şaşa Karadziç gözleri bağlanarak askerî bir merkeze götürüldü. Zaman’ın NATO kaynaklarından aldığı bilgiye göre Karadziç ve Mladiç’i yakalamak için sıklaştırılan operasyonlarda sona yaklaşıldığı, katliamın elebaşlarının yakalanabileceği ifade ediliyor.
10.07.2005
ADEM YAVUZ ARSLAN /Zaman/yorum/10.07.05
Srebrenitsa katliamı
10.07.2005 - 18:34Katliam ‘geliyorum’ dedi
Bosna Hersek’in Srebrenitsa kentinde Temmuz 1995’te Sırpların 8 binden fazla Müslüman Boşnak’ı öldürdüğü olaylar, 2. Dünya Savaşı’ndan beri Avrupa’da yaşanan en büyük katliam olarak tarihe geçti
Geçen 10 yıllık süreye rağmen, asıl sorumlular Radko Mladiç ile Radovan Karadziç’in henüz yargı önüne çıkarılamadığı katliamın en trajik yönü ise Birleşmiş Milletler’in güvenli bölge ilan ederek Boşnakların silahlarını topladığı bir yerde gerçekleşmiş olması. Katliam adım adım şöyle gerçekleşti:
6-8 Temmuz 1995: Bosna Sırp güçleri, ülkenin kuzeydoğusundaki çatışmalar nedeniyle mülteci konumuna düşen on binlerce sivil Müslüman Boşnak’ın sığındığı Srebrenitsa kenti ve civarını kuşattı. Boşnaklar, yaklaşık 600 Hollanda BM barış gücü askerinin koruması altında bulunuyordu. Sırp birlikleri kenti topçu ateşine tutmaya başlayınca, Boşnak savaşçılar barış gücü askerlerine teslim ettikleri silahlarını geri istedi. Ancak istekleri geri çevrildi. Top mermilerinin ve roketlerin barış gücü askerlerinin gözlem noktaları ve mülteci merkezleri yakınlarına düşmeye başlaması üzerine Hollandalı komutan, Saraybosna’daki BM merkezine yakın hava desteği sağlanması çağrısı yaptı.
9 Temmuz 1995: Sırp birlikleri bombardımanlarını şiddetlendirince kentin güneyindeki mülteci kamplarında bulunan binlerce sivil kent merkezine kaçmak zorunda kaldı. İlerleyen Sırplar, Hollanda gözlem karakollarına saldırarak 30 askeri rehin aldı.
10 Temmuz 1995: Hollandalı komutan Albay Karremans, Sıpların Hollanda birliklerini bombalamaya başlaması üzerine BM’den hava desteği istedi. BM Barış Gücü’nün Fransız komutanı General Janvier ilk başta teklifi reddetti; ancak ikinci bir talep üzerine kabul etmek zorunda kaldı. Sırplar, savaş uçaklarının gelmesinden önce saldırılarını durdurunca hava saldırısı ertelendi. Akşam saatlerinde kent sokaklarında panik havası hakimdi. Hollanda birliklerinin bulunduğu yerlerin etrafında büyük kalabalıklar oluşmuştu. Karremans, kent liderlerine Sırpların sabah saat 6.00’ya kadar güvenli ilan edilen bölgeden geri çekilmemeleri halinde NATO uçaklarının ağır hava harekatı düzenleyeceğini söyledi.
11 Temmuz 1995: Sırp birlikleri söz konusu saat geldiğinde çekilmedi. Ancak Albay Karremans sabah saat 9.00’da Saraybosna’dan aldığı bir mesajla, yakın hava desteği talebinin yanlış bir formda iletildiğini öğrendi. Karremans’ın yenilediği talep saat 10.30’da General Janvier’e ulaştığında sabah saat 6.00’dan beri havada olan NATO uçakları yakıt ikmali için İtalya’daki üslerine dönmekteydi. Öğle vakti olduğunda çoğunluğunu kadın, çocuk ve hastaların oluşturduğu 20 binden fazla mülteci Hollanda birliğinin ana üssü konumundaki Potoçari’deki üsse sığındı. Saat 14.30’da iki Hollanda F-16 uçağı Srebrenitsa etrafındaki Sırp mevzilerine iki bomba bıraktı. Ancak Sıpların, ellerindeki Hollandalı rehine askerleri öldürme ve mültecileri bombalama tehditleri üzerine sonraki hava akınları askıya alındı. İki saat kadar sonra Bosnalı Sırpların komutanı General Radko Mladiç, Srebrenitsa’ya girdi. Albay Karremans ile görüşen Mladiç, Müslümanların hayatlarını garanti edebilmeleri için silahlarını teslim etmeleri gerektiği yolunda bir ültimatom verdi.
12 Temmuz 1995: Otobüsler kadın ve çocukları Müslüman bölgesine götürmek için geldi. Bu sırada Sırplar 12 ile 70 yaşları arasındaki bütün Müslüman erkekleri ‘savaş suçu sorgusundan geçirmek üzere’ ayırıyordu. Erkekler kamyonlara ve depolara dolduruldu. Kaçmaya çalışanlar topçu ateşine tutuldu.
13 Temmuz 1995: Silahsız Müslümanların katledilmesi sürecine ilk olarak Kraviça köyünde başlandı. Hollanda barış gücü askerleri de Potoçari’deki üsse sığınmış bulunan 5 bin kadar Boşnak mülteciyi Sırplara teslim etti. Karşılığında Sırplar da rehin tuttukları 14 Hollanda askerini serbest bıraktı.
16 Temmuz 1995: Hollanda askerlerine silahlarını, yiyeceklerini ve tıbbi malzemelerini geride bırakmak şartıyla kenti terk etme izni verildi. Sırp birlikleri bu arada 8 binden fazla Boşnak’ı katletti.
10.07.2005
Srebrenitsa katliamı
10.07.2005 - 18:33Katliama seyirci kaldık
Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük trajedi olarak nitelendirilen Srebrenitsa katliamının üzerinden 10 yıl geçti.
Temmuz 1995’te Sırpların 8 binden fazla Müslüman Boşnak’ı katlettiği olayla ilgili resmî anma törenleri yarın gerçekleştirilecek. Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerinin ‘güvenli bölge’ ilan ederek sivilleri koruma sözü verdikleri bir bölgede yapılan Srebrenitsa katliamıyla ilgili her gün yeni gerçekler ortaya çıkıyor. Kenti ve Boşnak sivilleri Sırplara teslim eden Hollandalı askerlerin, soykırımın 10. yılında yaptığı açıklamalar olayın dehşet veren boyutunu gözler önüne seriyor. Hollanda yönetimi bu konuda sorumluluk kabul etmezken, askerler, koruma sözü verdikleri Boşnak sivillerin gözleri önünde katledilmesinden duydukları pişmanlık ve utancı dile getiriyor. Önemli bir kısmı şahit oldukları olaylar nedeniyle psikolojik tedavi gören 600 askerden 171’inin açıklamaları “Srebrenitsa Anıları” adıyla piyasaya yeni çıkan bir kitapta toplandı.
Steve van de Veer de bu askerlerden biri. Kamyonlarla teslim ettikleri Boşnak sivilleri Sırpların nasıl katlettiğini şöyle anlatıyor: “Arka kasası Boşnak asıllı Müslüman insanlarla dolu bir kamyona bindik. Kasanın üstünü sıkıca oturttuk. Maksat bu masum Boşnak insanların Sırplar tarafından görülmesini engellemekti. Bağırmak ve ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyorlardı. Yolun yarısında 40 yaşlarında bir adam kamyona atladı. “Her şey düzelecek” dedim. Birazdan 12-60 yaşları arası tüm erkeklerin kurşuna dizileceğini bilmiyordu. Ve durdurulan kamyondan indirilen Boşnaklar kurşuna dizildiler. Çok acı, çok acı unutamıyorum o anı.” Van de Veer, Hollanda’ya döndükten sonra olayın etkisinden kurtulamadığı için karısı ve çocukları tarafından terk edilmiş. İş göremez raporu ile ordudan emekli edilen Hollandalı asker, halen bir merkezde psikolojik tedavi görüyor.
Manolo Serrano Yvan der Hoeven de olayın etkisinden hâlâ kurtulamayıp tedavi gören askerlerden. Hoeven, katliamı ve nasıl seyirci kaldıklarını şu cümlelerle aktarıyor: “Etrafta sadece koşuşan kadınlar, çocuklar ve çaresiz insanlar vardı. Hepsi de bizden güvenlik sözü almıştı. Ve biz onları savunamamıştık.” Hoeven, Hollanda’ya döndükten sonra yıllarca psikolojik tedavi görmesine rağmen kendisine gelememiş. Hissettiği suçluluk duygusunu ise, “Ölmek istiyordum. Masum insanları koruma sözü verdiğimiz halde bunu gerçekleştiremediğim için utanıyorum.” sözleriyle ifade ediyor. Hollandalı asker hislerini hiç göndermediği bir mektupla Srebrenitsa çocuklarına ifade etmeye de çalışmış: ‘… Umarım bizi affedersiniz ve bize tüm suçu vermezsiniz. Umarım sizi düşündüğümde içimde oluşan acıyı duyarsınız. Sizi seviyorum.”
Yaralılarla dolu bir konvoyu Srebrenitsa’dan Tuzla kentine götüren konvoyda yer alan Hollandalı asker Werner van der Dungen’in anlattıkları da diğerleri kadar dehşet verici: “Konvoyda yaklaşık 45 ağır yaralı vardı. Yol boyu Sırp askerlerinin katliamlarını ve kalıntılarını görmek mümkündü. Sonunda Sırp askerleri yolumuzu kesip bizi durdurdu. Kamyonun içinde bazı yaralıları çıkarıp yürümeye zorladılar. Kamyonda kalanlara bakmak mümkün değildi.”
Konvoyun geri döndürüldüğünü ifade eden Dungen, “Fakat gece şehre girişimiz yasaklandı ve bir gece kamyonda sabahlamak zorunda kaldık. Sabah kalktığımda manzara dehşetti. Ölen Boşnak erkek kamyonun kasasını öyle sıkı tutmuştu ki eli oraya sanki yapışmıştı. Elini bir şeylerle kırmak zorunda kaldım. Silah sesleri duyuyordum. Muhtemelen Sırp askerleri Boşnak yaralıları kurşuna diziyordu. Aldırmadım ve ailemi arayarak iyi olduğumu söyledim.” Asker Marco Koper de Boşnak mültecileri taşıyan bir araçta yedek şoförlük yaparken tanık olduğu olayları şöyle anlatıyor: “İçi mülteci erkek dolu bir otobüs daha geldi. Bunlar yakalanan erkekler olsa gerekti. Otobüsün içindeki bir erkek çocuk terler içinde ve korku doluydu. Parmağımı ona doğrultup “Kes artık! ” dedim. Sonrasında onlara neler olduğunu duymuştuk. Hepsi Sırplar tarafından katledilmişti.” Koper, kendilerinin barış gücü askeri olarak oraya gönderilmelerinin yanlış olduğunu da vurguluyor. Hollandalı diğer asker Leo van Engelen ise Boşnak mültecilerin canlarını kurtarmak için sığındığı Potoçari’deki merkez üste Sırplara teslim ettiği bir hemşirenin başına gelenleri hatırladıkça fenalık geçirdiğini belirtiyor: “Başhemşire Sabrina adlı 22 yaşında bir Boşnak Müslüman kadındı. Gitmesi gerekiyordu. Panikledi ve ne yapacağını sordu. Onu sakinleştirdim ve boynunda takılı olan kızılhaçın işaretini belirginleştirmesini söyledim. Çünkü Cenevre Anlaşması’nda kızılhaçı boynunda taşıyan kişilere dokunulmayacağı yazıyordu. Yanına bir hemşire daha aldı ve onları otobüse götürdüm. Otobüsün etrafı silahlı Sırp askerleriyle doluydu. Ertesi sabah kumandandan otobüsteki iki hemşirenin tecavüze uğradığını duydum. Çok ağır gelmişti… Onları otobüse ben götürmüştüm. Sonraları başhemşireyi arayıp, soruşturmama rağmen hakkında hiçbir bilgiye ulaşamadım. Hâlâ aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyor, yumruklarımı savuruyorum etrafa.”
Srebrenitsa’da o dönemde görev alanlar arasında Uğur Zengin adlı Türk asıllı bir asker de bulunuyor. Uzun süre kapalı ortamlarda duramadığını, kâbuslar gördüğünü belirten Zengin, Sırpların Boşnak erkek ve kadınları ayırmaları sırasında ve son olaylar sırasında çektiği fotoğraflarını çıkarttırmak için verdiği yerde yandığını vurguluyor. Diğer askerler de Srebrenitsa’ya Sırpların gelmesi sırasında çektikleri fotoğrafların banyo sırasında kaybolmasını anlatıyor. Hollanda Savunma Bakanlığı, söz konusu filmlerin banyo sırasında kaza sonucu yandığını bildirmişti. Kitapta, Srebrenitsa’da yaşananlara şahit olan Hollandalı askerlerin 3’te 2’sinin, ordudaki görevlerini bıraktığı da belirtiliyor.
10.07.2005 /Zaman/Yorum/10 Haziran 05
Basri Doğan
Amsterdam
Rakam Yerleştirmece
09.07.2005 - 13:53bir zeka younlari tipidir..bir kare icindeki har kutucaga 1-9 kadar rakamlar yerlestirilir.kare sekli 9 birimkare olan karelere ayrilmistir.oyunda amac her satir ve sutunda 1-9 kadar rakamlarin olmasini saglamak ve 9 birimkareler icinde de bunu elde edebilmektir.
hos bir oyundur, bir yere gelir tikanirsiniz, dusunursunuz ve hoooppppp! ! !
seviyeleri vardir:
yeni baslayanlar bir yildizli(zeka oyunlari dergisi bknz) sorulari sorunun mantigini kavrayarak cozebilirler..2 ve 3 yildizli sorular bu soru tpine asina olanlar icindir.4 ve 5 yildizli sorular ise bu iste artik asmis olanlar icindir.
Ying Yang
09.07.2005 - 13:49:)
bir zeka oyunu tipidir..bir kare seklinde beyaz ve siyah daireler vardir..yapilmasi gereken siyah dairlerin kendi aralrinda bir yol olusturmasi, beyaz darilerin kendi aralarinda bir yol olusturmasidir..hicbir yerde 2x2 siyah kare ya da beyaz kare olamaz..gayet eglenceli bir oyundur..
bulabileceginiz yer:
www.akiloyunlari.com
ya da
yeni cikan www.zekaoyunlari.com ve her ay duzenli olarak cikan bu dergiyi herhangi bir bayiden alabilirsiniz.
Srebrenitsa katliamı
08.07.2005 - 23:51FINANCIAL TIMES
08.07.2005 CUMA
Srebrenitsa unutulmasın!
1945 yılından beri Avrupa’daki en büyük kitle katliamı olan Srebrenitsa vahşetinin 10’uncu yıldönümü insanın insana karşı insanlık dışı davranışının acı bir hatırlatıcısı.
Adriyatik kıyılarından birkaç saat uzaklıkta; Roma’ya, Viyana’ya, Atina’ya birer saat uçuş mesafesindeki bu kentte 7 bin silahsız Bosnalı Müslüman katledildi. Eğitim, medeniyet ve hukuk cilası sınırlanmayan barbarlığın ortaya çıkmasıyla bir anda yok olup gitti.
Bu suçun failleri büyük ölçüde Bosnalı Sırplardı. Ancak onlar insanoğlunun ilk temsilcileriydi. Onların suçu tüm insanlığı, hepimizi küçük düşürdü ve 1995 yılı Temmuz ayındaki olayların bir daha tekrarlanmamasını garanti altına almak için önlem almayı gerekli kıldı.
Birincisi, kurbanların adalete ihtiyacı var. Savaş suçlusu olduğu iddia edilen pek çok kişi daha önce savaş suçları mahkemesine çıkarıldı; ancak Srebrenitsa soykırımının büyük ölçüde organize edicileri General Ratko Mladiç ve onun politika yapıcısı Radovan Karadziç mahkemeye çıkarılana kadar Srebrenitsa’da gerçek barışın gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır.
İkincisi, eski Yugoslavya’nın halkları 1990’lı yıllarda tüm taraflarca yapılan hataları bütünüyle kabul etmeli ve bu konudaki ahlaki sorumluluklarını hesaba katmalı. Savaş sonrası politik liderler uzlaşma için gerekli adımları attı, bu nedenle 11 Temmuz’da Srebrenitsa’da yapılacak uluslararası anma töreni doğru bir davranış. Ancak politik deklarasyonlar yeterli değil. Sıradan insanlar da kendi adlarına neler yapıldığını kabul etmek zorunda; tıpkı Sırpların, bir Sırp televizyon kanalının son dönemlerde bir Sırp polisinin Srebrenitsa’da bir Müslüman’ı öldürdüğünü gösteren bir film konusunda yaptığı gibi. Hükümetler gelecek nesilleri çatışma konusunda eğitmek zorunda, tıpkı Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’nın ardından uygulamaya koyduğu gibi.
Batılı ülkeler de Bosna krizinde kendilerine düşen payı kabul etmek zorunda. Srebrenitsa’daki Hollandalı barış koruyucu askerler kendi görev yerlerini korumada başarısızlığa mahkum oldular. Bununla birlikte, gerçek hata Batılı hükümetlerin yaptığıydı; çünkü onlar Srebrenitsa katliamı yaşanana kadar kararlı bir biçimde bölgeye müdahale etmeyi hep erteledi.
Bir olayın önemini sonradan anlamak büyük bir avantajdır; ancak şurası da bir gerçek ki, Srebrenitsa öncesindeki diplomatik sözler Bosna krizini daha da ağırlaştırdı. 1999 yılında Kosova’da, olaya kısa sürede müdahale etti ve çatışmayı hızlı bir biçimde sonlandırdı. 2001 yılında Makedonya’da, aynı müdahale ciddi bir şiddetin önüne geçti ve bir ulus iç savaştan kurtarıldı. Bu dersler belki her yerde uygulanmayabilir; ancak Avrupa Birliği ile sınır olan böylesi küçük ülkelerde erken müdahale açık bir biçimde hayatları kurtardı.
Batı’nın bölgedeki sorumlulukları şiddeti sona erdirmekle bitmiyor. Eski Yugoslavya ancak insanların istikrarlı ve refah dolu bir geleceğe gözlerini dikmeleri ile gerçek bir barışı başarabilir. Bunun için de açık bir biçimde Avrupa Birliği üyeliği ihtimaline ihtiyaçları var. AB genişlemesi, Orta Avrupa’daki eski komünist ülkelerdeki dönüştürücü gücünü ortaya koydu. Süreci Balkanlar’a doğru genişletmek sadece bir yardım sorunu değil, aynı zamanda bir bütün olarak Avrupa’nın güvenliğini güçlendirmek demektir.
Aynı zamanda AB’nin sözlerini tutması meselesidir. Bunun aksi herhangi bir şey Srebrenitsa’ya ihanet olur.
(BAŞYAZI - 7 Temmuz 2005)
08.07.2005 /Zaman/Yorum
Srebrenitsa katliamı
08.07.2005 - 23:49Gül, Srebrenitsa Katliamı’nın 10. yılında Boşnakların acısını paylaşacak
İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa'da yaşanan en büyük katliamın 10. yıldönümünde uluslararası anma töreni düzenlenecek. 11 Temmuz'da 8 bin Boşnak'ın hunharca katledildiği olayların anılacağı Srebnitsa'daki törende Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de yer alacak. Programda, Srebrenitsalı kadınlar Saraybosna'dan katliam mahalline kadar olan 130 km'lik yolu beyaz başörtüleriyle yü- rüyecek.
Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi'nin Boşnak üyesi Süleyman Tihiç, bu sene yapılacak '10. Anma Töreni' için Türkiye'ye de bir davet mektubu gönderdi. Türkiye'yi Dışişleri Bakanı Gül'ün temsil etmesi kararlaştırıldı. Gül'ün katılacağı törende, AB adına Dönem Başkanı İngiltere'nin Dışişleri Bakanı Jack Straw da hazır bulunacak. 11 Temmuz Pazartesi günü yapılacak törenlerde, önce toplu mezarlar ziyaret edilecek, ardından katliam bölgesine geçilecek. Bu bölgede bulunan ve binlerce Boşnak'ın şehit edildiği akü fabrikasının 'anma müzesi' olarak düzenlenmesi de öngörülüyor. Bakan Gül ve törene katılacak diğer isimlere söz konusu fabrikada katliamla ilgili bir belgesel izlettirilecek. Daha sonra, anıtmezarın bulunduğu bölgeye geçilecek.
Toplu mezarlardan son dönemde çıkarılan ve kimlikleri tespit edilen 600 Boşnak şehit, anıtmezara nakledilecek ve bu şehitler için cenaze namazı kılınacak. Törenlerde, Süleyman Tihiç'in yanı sıra Avrupa Birliği adına İngiltere Dışişleri Bakanı Straw ve ABD adına üst düzey bir yetkilinin konuşma yapması planlanıyor. 2001 yılında dönemin ABD eski Başkanı Bill Clinton'ın da katıldığı törenle açılan anıtmezarda halen bin 237 Boşnak şehit yatıyor. Buraya defnedilenlerin kimlikleri DNA yöntemi ile belirlenebilmişti. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin, Mayıs 1993'te Saraybosna, Tuzla, Jepa, Gorajde ve Bihaç ile birlikte Srebrenitsa'yı 'güvenli bölge' ilan etmesine rağmen iki yıl sonra Srebrenitsa'da hunharca bir katliam yaşanmıştı.
1995 Temmuz'unda Avrupa kıtasında İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük katliam suçu işlenirken neredeyse bütün dünya olayların boyutundan habersizdi. Sırp General Ratko Mladiç'in komutasındaki 'Sırp Cumhuriyeti Ordusu' 11 Temmuz'da Srebrenitsa'ya saldırdı, 8 bin Müslüman-Boşnak erkeği katlederek şehri harabeye çevirdi. Savaş sırasında Boşnakların bulunduğu bölgeyi korumakla yükümlü olan Birleşmiş Milletler Barış Gücü'ne bağlı Hollandalı askerlerin, bir haftadan fazla süren kıyım sırasında kenti 'Sırplara teslim etmesi' de büyük nefret uyandırmıştı. Ölenlerin büyük kısmı, toplu mezarlara gömülürken bölgede hâlâ yeni mezarlara rastlanıyor. Sırpların katliama başladığı 11 Temmuz, o tarihten bu yana 'Srebrenitsa Katliamını Anma Günü' olarak Boşnak Müslümanlar tarafından gözyaşlarıyla hatırlanıyor.
Katliamın geçtiğimiz ay yayınlanan ilk görüntüleri de dünyayı şoke etmişti. Yugoslavya eski diktatörü Slobodan Miloseviç'in Lahey’de yargılanmakta olduğu mahkemede gösterilen ilk görüntülerin dışında önümüzdeki günlerde başka görüntülerin de kamuoyuna açıklanacağı belirtiliyor.
05.07.2005
Süleyman Kurt
Ankara
Srebrenitsa katliamı
08.07.2005 - 23:48'Katiamda Hollanda ve BM sorumlu'
Hollanda hükümeti tarafından yapılan araştırmada, BM ve Hollanda'nın, Srebrenitsa katliamında sorumluluğu paylaştığı bildirildi.
'Hollanda Savaş ve Dokümantasyon Merkezi (NIOD) ' tarafından, yaklaşık 6 yıl süren bir çalışma sonucu hazırlanan ve Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana meydana gelen en kötü katliamla ilgili araştırma raporunda, BM'nin güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa'da, 1995'de yaklaşık 7500 Müslüman'ın katledilmesinin sorumluluğunu Hollanda hükümeti ve BM'nin paylaşması gerektiği belirtildi.
Araştırma, Bosna Savaşı'nda Boşnak Müslümanların Sırplar tarafından katledilmesinde Hollanda birliğinin rolünü ve sorumluluğunubelirlemek amacıyla yapıldı.
Hollanda siyasi ve askeri tarihinde 'kara bir sayfa' olarak nitelendirilen Srebrenitsa katliamı, 1995 yılı Temmuz ayı ortalarında,bölgede BM adına koruma görevi yapan Hollandalı birliği, Sırp saldırıları karşısında kaçan Boşnak mültecileri savunmak yerine Zagrep'e geçmesi üzerine olmuştu.
http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~3@tarih~2002-04-12-m@nvid~114577,00.asp
Srebrenitsa katliamı
08.07.2005 - 23:45Srebrenitsa katliamı Hollanda mahkemesinde
Geraldine Coughlan
BBC Lahey muhabiri
Hollanda'da bir mahkeme, Hollanda devletinden tazminat talebiyle açılan bir davada, ilk tanıkları dinlemeye başladı.
Dava, 1995 yılında Bosna'nın Srebrenitsa kasabasında katledilen yedi binden fazla Boşnağın yakınları tarafından açıldı.
Olay, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'nın gördüğü en büyük katliam olarak nitelendiriliyor.
Birleşmiş Milletler Barış Gücü'ne bağlı Hollandalı askerler, savaş sırasında Boşnakların bulunduğu bölgeyi korumakla yükümlüydü.
Katliamdan kurtulanlar ise askerlerin görevlerini yerine getirmediklerini ve bu nedenle özür dilemeleri gerektiğini savunuyor.
Ölenlerin yakınları,Srebrenisa katliamını hazırlayan süreçte kimin hangi emri verdiğinin kamuya açıklanmasını talep ediyor.
Davacıların avukatı, Hollandalı askerlerin, aslında korunma hakkına sahip olan Müslüman işçileri, yaşadıkları bölge Sırplar tarafından kuşatıldığı sırada Birleşmiş Milletler binası dışına çıkmalarına izin verip vermediklerinin açığa kavuşmasını istedi.
Duruşmaya katılan ilk tanık kasabada yaşanan infazlardan bazılarının fotoğraflarını çektiğini ancak daha sonra üstlerine verdiği filmin ortadan kaybolduğunu anlattı.
Davada yedi üst düzey askeri yetkili ifade verecek.
Wim Kok liderliğindeki Hollanda kabinesi, 2002 yılında ülkenin Srebrenitsa'da yaşananlardan kısmen sorumlu olduğunu kabul ettikten sonra istifa etmişti.
Yargıçlar, olayın kurbanlarının ilk kez sorularına yanıt arama fırsatı elde ettiklerini söylüyor.
Söz konusu aileler, Hollanda hükümetinden 2.6 milyar dolar tazminat talep ediyor.
Bu dava başarıya ulaşırsa, benzeri yaklaşık 50 davaya daha örnek teşkil edebilir.
tüfek
08.07.2005 - 23:41tüfenk
küçük ayrıntılar
08.07.2005 - 23:02insan bedeni küçük parçalardan müteşekkildir(bu kelimeyi de son günlerde amma çok kullandım)
- cümle kurmak için kelimeler gerekir, kelimeler için harfler
şairleri şair yapan kelimelere hatta harflere verdikleri değerdir
ince insanlar küçük şeylere dikkat eden insanlardır
karıncanın varlığından habersiz olan insan kendinden de habersizdir
binalar tuğlalardan, tuğlalar kumdan yapılır.
büyük küçüğü içine alır büyük olmak için. balinalar balinalari yiyemez, küçük balıkları yer, tamam bir özlü söz edelim
küçüğü görmeyip önemsemediğinde büyüğü algılayamazsin
nttt olmadı; ama ne delim anca bu kadar cikti :)
küçük ayrıntılar
08.07.2005 - 22:58küçük ayrıntılara dikkat edersen ve bu şekilde yaşıyorsan, sana büyük ihtimalle takıntılı diyecekler.
takıntılı olmak bir meziyettir, azıtılmadığı sürece :)
2005
08.07.2005 - 22:56az önce dinledim paris merkezli atom zaman ölçme birimi en son 1998 eklediği saniye ekleme olayini bu seninin 31 aralığında bir daha yapacakmış
şöyle olacakmış zaman:
23:58
23:59
23:59
24:00
yani dejavu yaşanayacak..uuuuuuuuuuuhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh!
yakışıklı
08.07.2005 - 22:54Yak-ışıklı
yani parlak çocuk
yani yumurta gibi oğlan :)
eger düğmesini bulabilirseniz güneş gibi parlak yak-ışıklı çocuk
tabiri caizse
08.07.2005 - 22:53bu şekilde misallendirmek ya anlatmak ya da tasavvur etmek ya da isimlendirmek ya da fikir beyan etmek vs uygun düşürse
iğne
08.07.2005 - 22:52ipliği dudaklarınız arasında inceltin tükürüğünüzle, odaklanın deliğe ve...başardınız!
iğne
08.07.2005 - 22:52çok uğraşırdım ipliği geçirmek için delikten
körpe
08.07.2005 - 22:51tezecik denir bizim orda..
hatunlar için de kullanılır: 'körpecik kızdı'
üçkağıtçı
08.07.2005 - 22:50dolandırma mevzuunda ihtisas sahibi zatı muhterem
alınmak
08.07.2005 - 22:50erkek adam alınmaz dedi abidin
kiracı
08.07.2005 - 22:50biz, hepimiz...
kadim
08.07.2005 - 22:46dostlar için kullanılır genellikle..
kadim dostum benim, nerdesin şimdi!
Toplam 1546 mesaj bulundu