sanırım çakal filmindeydi, ordaki rus mafyasının başı ingilizce konuşurken r leri bastıra bastıra söylüyordu..çok hoşuma gitmişti..bundan başka, r harfinin çok olduğu kelimeler mana ve söyleniş bakımından se'r't kelimlerdir.
ama r harfinden önce gelen harfin, özelilkle ünlünün büzüşen ünlülerden olmaması daha evladır: ı,i,u,ü gibi. Bunlar sertliği biraz yontarlar.
1. sınıfın sonunda atölye stajımız vardır, birileri sormuştu. neden bunları yapıyoruz diye? yaptığımız şeyler: kaynak, döküm, freze vs idi. Bize o anda kumpasla bir şeyler ölçen halim selim zat dedi ki: bir fabraikaya girdiginizde orda çalışanlardan biri bir vakada size ihtiyaç duyabilir: al mühendiz bey bir de sen ölç bakalım diyebilir; siz de kumpasın ne olduğundan bihaerseniz madara olursunuz; sonra adamlar size: gocaman müendiz olmuş ama adam daha kumpas ni onu bilen bilmio! derler ve gıçlarıyla gülerler(burasını ben ekledim)
o yuzden kumpas iyi bir şeydir :)) Adama itibar sağlar. Siz siz olun cebinizde bir kumpas olmadan dışarı adım atmayın!
Katsayılarla oynama kurumu; başka bir işlevi de
Laikliğin yılmaz bekçisi, bir başka fonksiyonu
Kamusal alan sınır belirleyecisi
Bize ifade ettiği mana: hiçbir şey
halle barry teyze ile çektikleri, daha dogrusu hatun timarhanelik bir film yapmıştı ve sanırım filmin soundtrack iydi.Ordan bir klip yapma ihtiyacı hissettiler herhalde..
baya bir dinliyordum, hoş geliyor bazen..ama çok iyi değil
Ben ölü müyüm gerçekten? Nasıl oldu bu? Ne zaman oldu? Bu kadar çabuk olmuş olamaz! Hayır ben yapmadım! Ben öldürmedim! Hayır, ben değildim, o ben değildim... Nasıl yaptılar bunu bana? Beni nasıl kopardılar? Bu kadar toprak ne için? Ya tahtalar? Bu beyaz... Evet kefen... Gördüm, dedemi gömerlerken de görmüştüm. Demek ki... Ben de bir ölüyüm artık. Dünyada işim kalmadı ya da dünyanın benimle işi kalmadı. Şimdi unutulacağım. Senelerce bunun için didinmedim mi? Senelerce, tüm hayatım boyunca bunun için insanlara iyilik yapmadım mı? Hep unutulmamak içindi her şey. Ama şimdi onlar beni buraya hapsettiler. Neden yaptılar bunu? Kim öldürdü beni. Ben öldürmedim, insan neden kendini öldürsün? Benim kendimi öldürmek için hiçbir sebebim yoktu ki! Her şey güzeldi. Kendim benden ne bir şey çalmıştı ne bana kötülük yapmıştı... Hayır, hayır son zamanlarda bir şeyler sezinliyordum. Çalmak... Benden bir şey çaldı... Hatırladım. Evet, o bir hırsız ben kendimi savunmak için öldürdüm. Onun benden çalmasını önlemek içindi her şey. Yemin ederim... Ben öldürdüm; ama o suçlu. Eğer benden onu çalmaya kalkmasaydı ben asla bunu yapmazdım. Neden durup dururken öldürüm ki? Ama onu çalmaya kalktı. Bunu gördüm. Onunla aynı yataktaydı, onu öpüyordu ve ona güzel sözler söylüyordu. Bir rüya dedim; ama her şey o kadar gerçekti ki! Öldürdüm onu...O? O... Ben...Hayır! yapmış olamam! Ben... Bunu bana söylettiremezsiniz! Beni korkutamazsınız! Ben... Ben mi yaptım? Hatırlıyorum, her şey zihnimde canlanıyor. O gece, o meşum gece... Yanımda değildi.ben sevdim onu, gerçekten sevdim. Onu götürecektim. Biliyor musunuz orası onu öldürüyordu. O denizin olduğu yerde yaşamalıydı. Onu doğduğum yere götürecektim. Onun için bir kulube yapacaktım bir tepenin başına. Hayır, hiç görmedim ben o tepeyi; ama anlattılar bana. Kulube yapmasını bilmiyorum; ama onun için yapacaktım. Çünkü bir zamanlar ben sevmesini de bilmiyordum; ama o öğretti bana. Bana her şeyi o öğretti. Ne zamandır buradayım? Çok karanlık. Böyle olmak zorunda mı? Neden karanlık olmak zorunda. Ben zaten yaşadığım hayatın çoğunu karanlıkta geçirdim. Ta ki onu bulana kadar. Ben karanlığı hak etmedim. Biraz ışık, ışık verin. Işık istiyorum, neden beni dinlemiyorsunuz? Bana ışık gerek. Hayır! O gecede ışık vardı. Hatırladım şimşekliydi. Ben korktum o gece. Biliyorum, bir erkeğim ama korkularım var. Gerçekten korktum. Onu aradım...Hayır aramadım. Onun yanımda olmasını istedim. Ama olamazdı, o gece yanımda olamazdı. Ben de onu hayal ettim. Ancak ona bu şekilde ulaşabilirdim. Zaten bunu ilk defa yapmıyordum. Birçok defa yaptık bizi bunu. Evet yanlış anlamadınız, biz dedim...Sadece ben siteseydim olmazdı, göremezdim onu; ama ikimiz de istiyorduk. Bazen onun düşlerinde oluyordu, bazen benim... Neden öldürdüm o zaman? NAsıl yaptım bunu? Mademki o gece onu gördüm, neden yaptım? Şimşekler... Evet, evet her şey onların yüzünden oldu. Tabancanın sesi, şimşekler, ışık... Yoksa ben mi yaptım? Ben mi öldürdüm? Ben kendimi mi öldürdüm? Nasıl yaparım ben bunu? Onu o kadar severken nasıl bırakır da gelirim toprağın altına. Şimdi ben ölü müyüm? Bu gerçekten... Hayır...Karanlık mı...Bu beyaz..kefen...Ben onun gözlerini göremeyecek miyim bir daha? Ama nasıl yaşarım ben o zaman? Ölüler yaşamaz mı? ölüler yaşamaz...ölüler yaşamaz...peki yaşayanlar kimler?
Kendimde değildim. Kendimde değildim gerçekten. Onun bunu yapabileceğine asla inanmadım. Onunla sözleşmiştik, hatta evlenecektik. Ama son zamanlarda garip davranmaya başlamıştı. Birlikte geçirdiğimiz gecelerde, yanında olmama rağmen benim adımı sayıklıyordu. Çoğu gece kabuslar gördüğünü söyledi. Kendini kapalı bir yerde boğulurken, hem de elinde bir silahla görüyormuş. Bir doktora gitmesini söyledim. Aslında tanıdığım bir doktor vardı. Sizi tanımıyorum, beni tanımıyorsunuz; ama ben doktorumun ya da ailemin, çevremin söylediğine göre sorunlu bir insanım. Kimsenin sevmediği şeylere ilkgi duyuyorum. Bu onda da vardı. Bazen ondan ayrı kalırdım; bunalırdım. Ağlamayı hiç beceremedim. Biiyor musunuz, benim en çok ağlamamı severdi. Halbuki çoğu insan bana sulu gözlü der. Ama o bana: Senin gülmeni değil, ağlamanı seviyorum derdi.
Öyle güzel bir yüzü vardı ki! Bazen ondan korkardım; ama ona olan sevgim bunu bile bastırırdı. Bana yardım etmek için o kadar uğraştı ki! Onu nasıl sevdiğimi size anlatamam; çünkü ona da anlatamadım. Bunu yapacağını bilmiyordum. NAsıl yapabildi bunu? Gidecektik biz. Benim hasta olmamın sebebinin buralar olduğunu söylüyordu. Ben denize atimişim; kurak bir yerde yaşamazmışım. Bana hep böyle diyordu. Beni alıp gidecekti. Tepelerden, yeşil teperlerden bahsediyordu. Sadece ikimiz olacaktık, herkesten ve her şeyden uzak... Ben lanetlendim! Kimi sevdiysem kaybettim. Ama hiç kimseyi bu kadar çok sevmemiştim. İçimin kuruduğunu hissediyorum. Bir şeyler öyle acımasıza koptu ki benden; ne yapacağımı bilemiyorum. Onun toprağı... Mezarından aldım. Mezarlığa gidiyorum her gün; ama sanki beni istemiyor gibi. Bunu hissedebiliyorum. Unutamam; bunu o da biliyor. Ama... Kolyelerimi takıyorum, bana aldığı o ucuz bilekliği. Sırf gözlerimin rengine uysun diye almıştı. Seviyorum onları. Onun yanına giderken süslenmeyi seviyorum. Bana sormadınız. Evet gittiğimde onunla konuşuyorum da... Ben konuşuyorum, o dinliyor. Beni hiç kimse onun gibi sevmedi; sevmeyecek. Bunu nerden mi biliyorum? Çok komik, gülümsediğim gördünüz değil mi? Bazen oluyor. Bu ağlayacağıma işaret... Beni kimse onun gibi sevemez, neden? Neden mi? Ben ona göre eksikleri olmayan biriydim. Benim eksiğimi hiç görmedi. Ben onun için kanatsız doğan bir melektim. Çok kızardım beni bu şekilde çağırdığında. Ama şimdi ona hak veriyorum. Bir kitap verdi bana. İçinde sarı bir gül vardı. Ama öyle bildiğiniz gibi bir gül değil. Bir gül resmi çizmişti ve senin saçlarına benziyor demişti. Saçlarım sarıdır. Tabii ya, sizinle konuşuyorum, bunu görmemeniz mümkün değil.
Kaybettim onu. Ağlayamadım, ağlayıp da acımı hafifleteceğimi biliyordum. Bu yüzden ağlamadım. Yavaş yavaş kendimi zehirlemek için. Niçin öyle bakıyorsunuz? Yoksa böyle bir şeyin olacağına inanmıyor musunuz? Ama ben inanıyorum. Ona da inandım. Benim için öleceğini söylediğinde, beni doğduğu yere götüreğini söylediğinde, beni iyi edeceğini söylediğinde ona herkesten daha çok inandım. Şimdi onun gibi ölüyorum. Hayır, onun gibi değil. Onun sevgisi beni zehirliyor artık. Bunu istiyorum, her gün onun yanına gitmemin sebebi bu. Şimdi bana neden o sarı gülü çizdiğini de anlıyorum. Biliyordu, benim de onun ardından gideceğimi biliyordu. Sararacağımı, benzmin atacağını... Evet, çok güzel bir tenim vardı. Ben çok güzeldim. O da o kadar güzeldi ki! Beni nasıl seviyordu. Bunu şimdi düşünemyorum. O zamanh da düşünemiyordum; ama biliyordum. Bir defasında ona sormuştum; bu anımızın resmini çizebilir misin diye? Bir şey söylemedi...
Ben de bir şey söylemedim. O zaman hayattaydı ama susmuştu; şimdi yaşamıyor ve gene suskun. Artık benim de susma zamanım yaklaştı.
Neden? Ah bu soruyu çok soruyorum kendime. Neden seni sevdim ben? Neden başka aşklar karşımda dururken ben gelip senin sularında kendimi boğdum. Hayır boğmak değil bu. Yanmak mı? Yanmak, aşk içinde yanmak... Bunu kullanırlar hep: Senin için yanıyorum, tutuştum, kül oldum. O halde hayır, ben boğuluyorum. Acı veriyor bana her an. Kapalı bir yer, elimde bir silah, havasız; bir cam var, bir pencere; senin gözlerini görüyorum. Yoksa o gördüğüm mavi gökyüzü mü? Beni sen mi kapattın buraya? Ya elime silahı tutuşturman: Al bununla öldür kendini demen. Ben bunun için mi sevdim seni? Seni sevemeden, seninle olmadan, sana doyamadan ölmek için mi sevdim seni. Neden? Her şeyin bir nedeni varken, neden bunu yaptın bana? Senin de nedenleri var öyle mi? İnanmıyorum sana, evet sana inanmıyorum artık. Senin için ölemeyi isteyen bendim; ama bunu... Dilim varmıyor söylemeye, ama içim söyle diyor, o seni bu ölüm tuzağına, hem de elinde bir silahla hapsetti. Fedekarlık... Sana verdiğim, senin için aldığım, senin için eskimesine müsade ettiğim kitabı hatırlıyor musun? Elbette hatırlıyorsun: fedakarlık... Bana bakma, benim ölümümü görmek için mi saklandın camın arkasına; ama seni görebiliyorum. Artık gözlerim açıldı. Evet,ölüme doğru gitmek, ölüme koşmak gözlerimi açtı. Ne kadar da körmüşüm! Allah'ım... Havasızlık, boğuluyorum. İki kişiyi kaybettim ben; benim de sonum onlar gibi mi olacaktı? Nerden bilirdim? Hayır! Onlar gibi olmayacak sonum. Mademki ölmemi istiyorsun ve mademki bu silahı elime verdin. Benim yavaş yavaş ölüşümü görmene izin vermeyeceğim. Göğsümden, kalbimin olduğu yere bir kurşun... Sonra her yer kana bulanacak. Artık o andan sonra burda biten havaya muhtaç olmayacağım. Senin sevgine de muhtaç olmayacağım. Bil, şunu bil! Senin için ölmüyorum, senin için ölmüyorum, senin için değil...nede...
Öyleyse sen ve ben... Hayır bunu tahayyül bile etmek istemiyorum. Hayır! Her şeyimi kaybettim. Sana gelene kadar, seninle olana kadar elimde ne varsa cömertçe harcadım. Sırf seni bulabilmek içindi her şey. Ama şimdi, sana güvenmediğimi itiraf ettiğim zaman nasıl olur sa beni sevmeni, her şeyi senin için yaptığıma inanmanı isteyebilirim? Bilmiyorum, Allah'ım! Bana yardım etmelisin, beni içine düştüğüm bu karanlık keşmekeşten kurtarmalısın. Sana ihtiyacım var, neden görüyorsun. Sana ulaşmak için harcadığım onca şeyden sonra çok zavallıyım, güçsüzüm; artık karşı koyamıyorum. Her geçen gün biraz daha eridiğimi düşünüyorum. Belki bedenen değil bu erime; ama ruhum günden güne hava karşısında dayanamayıp, yanıp giden kibrit çöpü gibi... Senden yardım isteyemem aslında. Gitmeliyim... Ama kalmak istiyorum; çünkü benim sana olduğum kadar senin de bana ihtiyacın var. Nasıl bırakıp giderim senin uçurum kenarlarında. Benim yarim yarlarda kalamaz; yoncalar bitmişken bu mevsimde, binemez kanatlara; yok ki çünkü kanatları. Ne zamandır melekler kanatsız doğar oldu. Evet, biliyorum, sana senin hak ettiğinden fazla değer vememi istemiyorsun. Belki, seni kötü bilmemi bile istiyorsun. Ama unu nasıl yaparım? Hayır, hayır yapamam! Seni sevdiğimi, senin için deli olduğumu görmüyor musun? Bunca kelimeye sığınma ihtiyacım sana duyduğum sevgi karşısındaki zayıflığımdan değil de nedir? Sence ben kendimi anlatmak için bu kadar kelimeyi 'telef' ediyorum. Hayır, hayır... Kendimi biiliyorum. Lütfen, benim ahmak olduğumu düşünme; çünkü samimiyim ben. Ve samimi olmak ahmak olmak mi demektir? Ama varsın o da olsun. Bil ki senin için ahmak oldum. Benden gözlerini çevirme, ben o gözler için yaşadım senelerdir. Seni bulmak için, senin içinde akmak için öldürmedim kendimi. Gözlerini bir korku kapladı. 'ölmek' Ölmek mi seni tedirgin eden? senin için öleceğimi ve bunu yaparken tüm zerrelerime kadar mutlu olacağımı bilmiyor musun? Beni kanlar içine atan senin sevginken, nasıl olur da ben kan deryasına atlamaktan, hem de senin için atlamaktan çekinebilirim ki?
Gözlerimin içine bak, mavi gözlerinde bu diyarları terk etmeme izin ver. Gözler yalan söylemez derler. Benim gözlerim ise hep yalan söyledi. Neden biliyor musun? Seni bulana kadar yalan söylemek zorundaydı; çünkü eğer doğru söyleselerdi, hayır! Bunu düşünmek bile istemiyorum; ama doğru söyleselerdi eğer; bir başka gözlere mahkum olacaklardı. Nereye gidersen git, beni nerelere götürürsen götür; ne yaparsan... Ama tüm bunlardan sonra bana şunu söyle, şunu de bana: 'Öyleyse, her şeyimiz birbirimizin içinde'
Bunu söyle, söyle...
Demek ki; sen sözünün eri değilmişsin. Neden bu şekilde düşünüyorum biliyor musun? Bilmemen olanaksız aslında. Bak kullandığım kelimeye bile dikkat etmedim. Sanırım 'değer yargıları'mı kaybediyorum. Aklıma geldi beni neden ben olduğum için yargılıyorsun? Neden insanlar illa ki; sırf bir şey oldukları için ya da birileri olmak istedikleri için yargılansınlar ki? Hem insanı yargılayan bir insan olduğuna göre, ben bu yargılamanın ve bu yargılama sonucu meydan gelen yargının tarafsız olduğuna nasıl inanabilirim ki?
Demek ki; insanlar bilmedikleri bir şeyi, bildiklerini zannettikleriyle yargılıyorlar ve bu onları birbirleri için önemsiz hâle getiriyor. Biliyor musun; bundan böyle hiç kimse hakkında iyi düşünemem. Hayır, nasıl yapabilirim bunu? Sen benim için iyi düşünüyor musun? Yani benim için: ' Evet, o 'iyi bir insan' dır' diyebiliyor musun? Hayır, bana yalan söyleme! Belki seni de kendim gibi düşündüğünü zannettiğim için böyle konuşuyorum; ama ben 'insan' ları tanıyorum. Evet, evet, tanıyorum! Lütfen sen de bana diğerleri gibi bakma! Neden bana inanmakta zorlanıyorsunuz? Tabii ki, nasıl inanacaksın ve nasıl güvenceksin bana? kendimi bildiğim gibi seni biliyorum; sen de beni biliyorsun. Biz birbirimizi için yaratılmışız ve iki yarımız ya da iki tekiz ve bu yüzden nasıl ki; ben kendime güvenmiyorum, sen de kendine ve dolaylı olarak da bana güvenmiyorsun. O zaman ben de sana güvenmiyorum. Demek ki; bizler birbirlerimize güvenmesek bile, birbirlerimizi sevebiliyoruz. Aynı senin beni benim de seni sevdiğimiz gibi...
...de ki; işte ben buyum. Ben bundan başkası olamam! Neden benim bir başkası olmamı istiyorsun? Sence ben bu şekilde mutlu olamam mı ya da ben bu şekilde ben olduğumda insanlara bir şey veremem mi? Bana cevap vermiyorsun. Neden, neden? Hadi söyle bana! Her şey dilinle beynin arasında cereyan etmiyor mu? Biliyorum bazen yüreğin de karışıyor işin içine; ama senden duymak istiyorum. De ki: 'İşte sen busun ve sen bu olduğun için ben senden bu olmamanı istiyorum' Bunu diyebilir misin bana?
Gabarık
Gabaca
Gap
Gabına Sığmaz
Gap Gacak
Gacacak
gelin olacak
gözleri dolacak
gaçtı gaçtıııııııı
gelin gaçti
getti gari geittttttttttttttttiiiiiiiii
getti gelin gettiiiii
gedin getirin
getirin
getirmezseniz
gendi
guyunuzu gazın
gendinizi
gömün
...
Bir g li hikaye :)
bir sahne:
dedektif ya da filmin iyi adamı-artık hangi işle iştirak ediyorsa- kötü adamı köşeye sıkıştırır..kötü adam büyük ihtimalle büyük bir servetin tepesinde oturmaktadır..
polis korku ve endişe dolu bakışlarla kendisine bakan kötü adama birkaç tane manalı söz eder; filmin anlam ve önemini belirten..
kötü adamın silahı yerdedir, bir gözü silahta bir gözü iyi adamdadır ve der ki:
beni bırak, istediğin kadar para veririm sana; seni 'ihya ederim'
iyi adam kıs kıs ve pis pis ve ukalaca güler
-hadi len düdük, sen daha ihya etmek fiilinin yardimci mi yoksa yardimcisiz fiil mi olduğunu bile bilemezsin.
kötü adam şaşırır dil derslerinde pek iyi dinlememiştir; zaten dilini öğrenmeyden iyi adam olur mu!
ve bir anda silahı kapmak için eğilir
ve iyi adam kurşunlarıyla onu 'ihya eder'
...
İhya etmek bu paragrafta iki defa kullanılmıştır cümle içinde. Bakalım bulabilecek misiniz?
sahte gülücükler
22.07.2005 - 14:53hihihiihi hi, hihi hiiiihhiiii hii
Sert R Harfi
22.07.2005 - 14:52sanırım çakal filmindeydi, ordaki rus mafyasının başı ingilizce konuşurken r leri bastıra bastıra söylüyordu..çok hoşuma gitmişti..bundan başka, r harfinin çok olduğu kelimeler mana ve söyleniş bakımından se'r't kelimlerdir.
ama r harfinden önce gelen harfin, özelilkle ünlünün büzüşen ünlülerden olmaması daha evladır: ı,i,u,ü gibi. Bunlar sertliği biraz yontarlar.
kumpas
22.07.2005 - 14:491. sınıfın sonunda atölye stajımız vardır, birileri sormuştu. neden bunları yapıyoruz diye? yaptığımız şeyler: kaynak, döküm, freze vs idi. Bize o anda kumpasla bir şeyler ölçen halim selim zat dedi ki: bir fabraikaya girdiginizde orda çalışanlardan biri bir vakada size ihtiyaç duyabilir: al mühendiz bey bir de sen ölç bakalım diyebilir; siz de kumpasın ne olduğundan bihaerseniz madara olursunuz; sonra adamlar size: gocaman müendiz olmuş ama adam daha kumpas ni onu bilen bilmio! derler ve gıçlarıyla gülerler(burasını ben ekledim)
o yuzden kumpas iyi bir şeydir :)) Adama itibar sağlar. Siz siz olun cebinizde bir kumpas olmadan dışarı adım atmayın!
mercimek
22.07.2005 - 14:45mercî: başvurulacak yer veya makam
-mek: isimden filin yapan ek
mercimek: bir baklagil :)
YÖK - Yüksek Ögrenim Kurulu
22.07.2005 - 14:40Yeniden Öğretelim Kampanyası
yeniden öğretecekleri irtica nın hala mevcut olduğu ve kapalı kızlarımızdan ünversitelerin sakınması gerektiği
YÖK - Yüksek Ögrenim Kurulu
22.07.2005 - 14:39Yüksekten Öten Kuşlar
YÖK - Yüksek Ögrenim Kurulu
22.07.2005 - 14:39Katsayılarla oynama kurumu; başka bir işlevi de
Laikliğin yılmaz bekçisi, bir başka fonksiyonu
Kamusal alan sınır belirleyecisi
Bize ifade ettiği mana: hiçbir şey
behind blue eyes
22.07.2005 - 14:38halle barry teyze ile çektikleri, daha dogrusu hatun timarhanelik bir film yapmıştı ve sanırım filmin soundtrack iydi.Ordan bir klip yapma ihtiyacı hissettiler herhalde..
baya bir dinliyordum, hoş geliyor bazen..ama çok iyi değil
ölü
21.07.2005 - 22:56Ben ölü müyüm gerçekten? Nasıl oldu bu? Ne zaman oldu? Bu kadar çabuk olmuş olamaz! Hayır ben yapmadım! Ben öldürmedim! Hayır, ben değildim, o ben değildim... Nasıl yaptılar bunu bana? Beni nasıl kopardılar? Bu kadar toprak ne için? Ya tahtalar? Bu beyaz... Evet kefen... Gördüm, dedemi gömerlerken de görmüştüm. Demek ki... Ben de bir ölüyüm artık. Dünyada işim kalmadı ya da dünyanın benimle işi kalmadı. Şimdi unutulacağım. Senelerce bunun için didinmedim mi? Senelerce, tüm hayatım boyunca bunun için insanlara iyilik yapmadım mı? Hep unutulmamak içindi her şey. Ama şimdi onlar beni buraya hapsettiler. Neden yaptılar bunu? Kim öldürdü beni. Ben öldürmedim, insan neden kendini öldürsün? Benim kendimi öldürmek için hiçbir sebebim yoktu ki! Her şey güzeldi. Kendim benden ne bir şey çalmıştı ne bana kötülük yapmıştı... Hayır, hayır son zamanlarda bir şeyler sezinliyordum. Çalmak... Benden bir şey çaldı... Hatırladım. Evet, o bir hırsız ben kendimi savunmak için öldürdüm. Onun benden çalmasını önlemek içindi her şey. Yemin ederim... Ben öldürdüm; ama o suçlu. Eğer benden onu çalmaya kalkmasaydı ben asla bunu yapmazdım. Neden durup dururken öldürüm ki? Ama onu çalmaya kalktı. Bunu gördüm. Onunla aynı yataktaydı, onu öpüyordu ve ona güzel sözler söylüyordu. Bir rüya dedim; ama her şey o kadar gerçekti ki! Öldürdüm onu...O? O... Ben...Hayır! yapmış olamam! Ben... Bunu bana söylettiremezsiniz! Beni korkutamazsınız! Ben... Ben mi yaptım? Hatırlıyorum, her şey zihnimde canlanıyor. O gece, o meşum gece... Yanımda değildi.ben sevdim onu, gerçekten sevdim. Onu götürecektim. Biliyor musunuz orası onu öldürüyordu. O denizin olduğu yerde yaşamalıydı. Onu doğduğum yere götürecektim. Onun için bir kulube yapacaktım bir tepenin başına. Hayır, hiç görmedim ben o tepeyi; ama anlattılar bana. Kulube yapmasını bilmiyorum; ama onun için yapacaktım. Çünkü bir zamanlar ben sevmesini de bilmiyordum; ama o öğretti bana. Bana her şeyi o öğretti. Ne zamandır buradayım? Çok karanlık. Böyle olmak zorunda mı? Neden karanlık olmak zorunda. Ben zaten yaşadığım hayatın çoğunu karanlıkta geçirdim. Ta ki onu bulana kadar. Ben karanlığı hak etmedim. Biraz ışık, ışık verin. Işık istiyorum, neden beni dinlemiyorsunuz? Bana ışık gerek. Hayır! O gecede ışık vardı. Hatırladım şimşekliydi. Ben korktum o gece. Biliyorum, bir erkeğim ama korkularım var. Gerçekten korktum. Onu aradım...Hayır aramadım. Onun yanımda olmasını istedim. Ama olamazdı, o gece yanımda olamazdı. Ben de onu hayal ettim. Ancak ona bu şekilde ulaşabilirdim. Zaten bunu ilk defa yapmıyordum. Birçok defa yaptık bizi bunu. Evet yanlış anlamadınız, biz dedim...Sadece ben siteseydim olmazdı, göremezdim onu; ama ikimiz de istiyorduk. Bazen onun düşlerinde oluyordu, bazen benim... Neden öldürdüm o zaman? NAsıl yaptım bunu? Mademki o gece onu gördüm, neden yaptım? Şimşekler... Evet, evet her şey onların yüzünden oldu. Tabancanın sesi, şimşekler, ışık... Yoksa ben mi yaptım? Ben mi öldürdüm? Ben kendimi mi öldürdüm? Nasıl yaparım ben bunu? Onu o kadar severken nasıl bırakır da gelirim toprağın altına. Şimdi ben ölü müyüm? Bu gerçekten... Hayır...Karanlık mı...Bu beyaz..kefen...Ben onun gözlerini göremeyecek miyim bir daha? Ama nasıl yaşarım ben o zaman? Ölüler yaşamaz mı? ölüler yaşamaz...ölüler yaşamaz...peki yaşayanlar kimler?
mezarlık
21.07.2005 - 22:36Kendimde değildim. Kendimde değildim gerçekten. Onun bunu yapabileceğine asla inanmadım. Onunla sözleşmiştik, hatta evlenecektik. Ama son zamanlarda garip davranmaya başlamıştı. Birlikte geçirdiğimiz gecelerde, yanında olmama rağmen benim adımı sayıklıyordu. Çoğu gece kabuslar gördüğünü söyledi. Kendini kapalı bir yerde boğulurken, hem de elinde bir silahla görüyormuş. Bir doktora gitmesini söyledim. Aslında tanıdığım bir doktor vardı. Sizi tanımıyorum, beni tanımıyorsunuz; ama ben doktorumun ya da ailemin, çevremin söylediğine göre sorunlu bir insanım. Kimsenin sevmediği şeylere ilkgi duyuyorum. Bu onda da vardı. Bazen ondan ayrı kalırdım; bunalırdım. Ağlamayı hiç beceremedim. Biiyor musunuz, benim en çok ağlamamı severdi. Halbuki çoğu insan bana sulu gözlü der. Ama o bana: Senin gülmeni değil, ağlamanı seviyorum derdi.
Öyle güzel bir yüzü vardı ki! Bazen ondan korkardım; ama ona olan sevgim bunu bile bastırırdı. Bana yardım etmek için o kadar uğraştı ki! Onu nasıl sevdiğimi size anlatamam; çünkü ona da anlatamadım. Bunu yapacağını bilmiyordum. NAsıl yapabildi bunu? Gidecektik biz. Benim hasta olmamın sebebinin buralar olduğunu söylüyordu. Ben denize atimişim; kurak bir yerde yaşamazmışım. Bana hep böyle diyordu. Beni alıp gidecekti. Tepelerden, yeşil teperlerden bahsediyordu. Sadece ikimiz olacaktık, herkesten ve her şeyden uzak... Ben lanetlendim! Kimi sevdiysem kaybettim. Ama hiç kimseyi bu kadar çok sevmemiştim. İçimin kuruduğunu hissediyorum. Bir şeyler öyle acımasıza koptu ki benden; ne yapacağımı bilemiyorum. Onun toprağı... Mezarından aldım. Mezarlığa gidiyorum her gün; ama sanki beni istemiyor gibi. Bunu hissedebiliyorum. Unutamam; bunu o da biliyor. Ama... Kolyelerimi takıyorum, bana aldığı o ucuz bilekliği. Sırf gözlerimin rengine uysun diye almıştı. Seviyorum onları. Onun yanına giderken süslenmeyi seviyorum. Bana sormadınız. Evet gittiğimde onunla konuşuyorum da... Ben konuşuyorum, o dinliyor. Beni hiç kimse onun gibi sevmedi; sevmeyecek. Bunu nerden mi biliyorum? Çok komik, gülümsediğim gördünüz değil mi? Bazen oluyor. Bu ağlayacağıma işaret... Beni kimse onun gibi sevemez, neden? Neden mi? Ben ona göre eksikleri olmayan biriydim. Benim eksiğimi hiç görmedi. Ben onun için kanatsız doğan bir melektim. Çok kızardım beni bu şekilde çağırdığında. Ama şimdi ona hak veriyorum. Bir kitap verdi bana. İçinde sarı bir gül vardı. Ama öyle bildiğiniz gibi bir gül değil. Bir gül resmi çizmişti ve senin saçlarına benziyor demişti. Saçlarım sarıdır. Tabii ya, sizinle konuşuyorum, bunu görmemeniz mümkün değil.
Kaybettim onu. Ağlayamadım, ağlayıp da acımı hafifleteceğimi biliyordum. Bu yüzden ağlamadım. Yavaş yavaş kendimi zehirlemek için. Niçin öyle bakıyorsunuz? Yoksa böyle bir şeyin olacağına inanmıyor musunuz? Ama ben inanıyorum. Ona da inandım. Benim için öleceğini söylediğinde, beni doğduğu yere götüreğini söylediğinde, beni iyi edeceğini söylediğinde ona herkesten daha çok inandım. Şimdi onun gibi ölüyorum. Hayır, onun gibi değil. Onun sevgisi beni zehirliyor artık. Bunu istiyorum, her gün onun yanına gitmemin sebebi bu. Şimdi bana neden o sarı gülü çizdiğini de anlıyorum. Biliyordu, benim de onun ardından gideceğimi biliyordu. Sararacağımı, benzmin atacağını... Evet, çok güzel bir tenim vardı. Ben çok güzeldim. O da o kadar güzeldi ki! Beni nasıl seviyordu. Bunu şimdi düşünemyorum. O zamanh da düşünemiyordum; ama biliyordum. Bir defasında ona sormuştum; bu anımızın resmini çizebilir misin diye? Bir şey söylemedi...
Ben de bir şey söylemedim. O zaman hayattaydı ama susmuştu; şimdi yaşamıyor ve gene suskun. Artık benim de susma zamanım yaklaştı.
neden
21.07.2005 - 22:13Neden? Ah bu soruyu çok soruyorum kendime. Neden seni sevdim ben? Neden başka aşklar karşımda dururken ben gelip senin sularında kendimi boğdum. Hayır boğmak değil bu. Yanmak mı? Yanmak, aşk içinde yanmak... Bunu kullanırlar hep: Senin için yanıyorum, tutuştum, kül oldum. O halde hayır, ben boğuluyorum. Acı veriyor bana her an. Kapalı bir yer, elimde bir silah, havasız; bir cam var, bir pencere; senin gözlerini görüyorum. Yoksa o gördüğüm mavi gökyüzü mü? Beni sen mi kapattın buraya? Ya elime silahı tutuşturman: Al bununla öldür kendini demen. Ben bunun için mi sevdim seni? Seni sevemeden, seninle olmadan, sana doyamadan ölmek için mi sevdim seni. Neden? Her şeyin bir nedeni varken, neden bunu yaptın bana? Senin de nedenleri var öyle mi? İnanmıyorum sana, evet sana inanmıyorum artık. Senin için ölemeyi isteyen bendim; ama bunu... Dilim varmıyor söylemeye, ama içim söyle diyor, o seni bu ölüm tuzağına, hem de elinde bir silahla hapsetti. Fedekarlık... Sana verdiğim, senin için aldığım, senin için eskimesine müsade ettiğim kitabı hatırlıyor musun? Elbette hatırlıyorsun: fedakarlık... Bana bakma, benim ölümümü görmek için mi saklandın camın arkasına; ama seni görebiliyorum. Artık gözlerim açıldı. Evet,ölüme doğru gitmek, ölüme koşmak gözlerimi açtı. Ne kadar da körmüşüm! Allah'ım... Havasızlık, boğuluyorum. İki kişiyi kaybettim ben; benim de sonum onlar gibi mi olacaktı? Nerden bilirdim? Hayır! Onlar gibi olmayacak sonum. Mademki ölmemi istiyorsun ve mademki bu silahı elime verdin. Benim yavaş yavaş ölüşümü görmene izin vermeyeceğim. Göğsümden, kalbimin olduğu yere bir kurşun... Sonra her yer kana bulanacak. Artık o andan sonra burda biten havaya muhtaç olmayacağım. Senin sevgine de muhtaç olmayacağım. Bil, şunu bil! Senin için ölmüyorum, senin için ölmüyorum, senin için değil...nede...
öyleyse
21.07.2005 - 22:00Öyleyse sen ve ben... Hayır bunu tahayyül bile etmek istemiyorum. Hayır! Her şeyimi kaybettim. Sana gelene kadar, seninle olana kadar elimde ne varsa cömertçe harcadım. Sırf seni bulabilmek içindi her şey. Ama şimdi, sana güvenmediğimi itiraf ettiğim zaman nasıl olur sa beni sevmeni, her şeyi senin için yaptığıma inanmanı isteyebilirim? Bilmiyorum, Allah'ım! Bana yardım etmelisin, beni içine düştüğüm bu karanlık keşmekeşten kurtarmalısın. Sana ihtiyacım var, neden görüyorsun. Sana ulaşmak için harcadığım onca şeyden sonra çok zavallıyım, güçsüzüm; artık karşı koyamıyorum. Her geçen gün biraz daha eridiğimi düşünüyorum. Belki bedenen değil bu erime; ama ruhum günden güne hava karşısında dayanamayıp, yanıp giden kibrit çöpü gibi... Senden yardım isteyemem aslında. Gitmeliyim... Ama kalmak istiyorum; çünkü benim sana olduğum kadar senin de bana ihtiyacın var. Nasıl bırakıp giderim senin uçurum kenarlarında. Benim yarim yarlarda kalamaz; yoncalar bitmişken bu mevsimde, binemez kanatlara; yok ki çünkü kanatları. Ne zamandır melekler kanatsız doğar oldu. Evet, biliyorum, sana senin hak ettiğinden fazla değer vememi istemiyorsun. Belki, seni kötü bilmemi bile istiyorsun. Ama unu nasıl yaparım? Hayır, hayır yapamam! Seni sevdiğimi, senin için deli olduğumu görmüyor musun? Bunca kelimeye sığınma ihtiyacım sana duyduğum sevgi karşısındaki zayıflığımdan değil de nedir? Sence ben kendimi anlatmak için bu kadar kelimeyi 'telef' ediyorum. Hayır, hayır... Kendimi biiliyorum. Lütfen, benim ahmak olduğumu düşünme; çünkü samimiyim ben. Ve samimi olmak ahmak olmak mi demektir? Ama varsın o da olsun. Bil ki senin için ahmak oldum. Benden gözlerini çevirme, ben o gözler için yaşadım senelerdir. Seni bulmak için, senin içinde akmak için öldürmedim kendimi. Gözlerini bir korku kapladı. 'ölmek' Ölmek mi seni tedirgin eden? senin için öleceğimi ve bunu yaparken tüm zerrelerime kadar mutlu olacağımı bilmiyor musun? Beni kanlar içine atan senin sevginken, nasıl olur da ben kan deryasına atlamaktan, hem de senin için atlamaktan çekinebilirim ki?
Gözlerimin içine bak, mavi gözlerinde bu diyarları terk etmeme izin ver. Gözler yalan söylemez derler. Benim gözlerim ise hep yalan söyledi. Neden biliyor musun? Seni bulana kadar yalan söylemek zorundaydı; çünkü eğer doğru söyleselerdi, hayır! Bunu düşünmek bile istemiyorum; ama doğru söyleselerdi eğer; bir başka gözlere mahkum olacaklardı. Nereye gidersen git, beni nerelere götürürsen götür; ne yaparsan... Ama tüm bunlardan sonra bana şunu söyle, şunu de bana: 'Öyleyse, her şeyimiz birbirimizin içinde'
Bunu söyle, söyle...
demek ki
21.07.2005 - 21:47Demek ki; sen sözünün eri değilmişsin. Neden bu şekilde düşünüyorum biliyor musun? Bilmemen olanaksız aslında. Bak kullandığım kelimeye bile dikkat etmedim. Sanırım 'değer yargıları'mı kaybediyorum. Aklıma geldi beni neden ben olduğum için yargılıyorsun? Neden insanlar illa ki; sırf bir şey oldukları için ya da birileri olmak istedikleri için yargılansınlar ki? Hem insanı yargılayan bir insan olduğuna göre, ben bu yargılamanın ve bu yargılama sonucu meydan gelen yargının tarafsız olduğuna nasıl inanabilirim ki?
Demek ki; insanlar bilmedikleri bir şeyi, bildiklerini zannettikleriyle yargılıyorlar ve bu onları birbirleri için önemsiz hâle getiriyor. Biliyor musun; bundan böyle hiç kimse hakkında iyi düşünemem. Hayır, nasıl yapabilirim bunu? Sen benim için iyi düşünüyor musun? Yani benim için: ' Evet, o 'iyi bir insan' dır' diyebiliyor musun? Hayır, bana yalan söyleme! Belki seni de kendim gibi düşündüğünü zannettiğim için böyle konuşuyorum; ama ben 'insan' ları tanıyorum. Evet, evet, tanıyorum! Lütfen sen de bana diğerleri gibi bakma! Neden bana inanmakta zorlanıyorsunuz? Tabii ki, nasıl inanacaksın ve nasıl güvenceksin bana? kendimi bildiğim gibi seni biliyorum; sen de beni biliyorsun. Biz birbirimizi için yaratılmışız ve iki yarımız ya da iki tekiz ve bu yüzden nasıl ki; ben kendime güvenmiyorum, sen de kendine ve dolaylı olarak da bana güvenmiyorsun. O zaman ben de sana güvenmiyorum. Demek ki; bizler birbirlerimize güvenmesek bile, birbirlerimizi sevebiliyoruz. Aynı senin beni benim de seni sevdiğimiz gibi...
de ki işte
21.07.2005 - 21:39...de ki; işte ben buyum. Ben bundan başkası olamam! Neden benim bir başkası olmamı istiyorsun? Sence ben bu şekilde mutlu olamam mı ya da ben bu şekilde ben olduğumda insanlara bir şey veremem mi? Bana cevap vermiyorsun. Neden, neden? Hadi söyle bana! Her şey dilinle beynin arasında cereyan etmiyor mu? Biliyorum bazen yüreğin de karışıyor işin içine; ama senden duymak istiyorum. De ki: 'İşte sen busun ve sen bu olduğun için ben senden bu olmamanı istiyorum' Bunu diyebilir misin bana?
tanrı
21.07.2005 - 21:28tanrıları da yaratan Allah'tır. insan tanrıları yaratan..
tanrı
21.07.2005 - 21:27Tanrılar ne zaman çoğaldı tanrı yok oldu!
tanrı
21.07.2005 - 21:27yok!
gaba
21.07.2005 - 21:25Gabarık
Gabaca
Gap
Gabına Sığmaz
Gap Gacak
Gacacak
gelin olacak
gözleri dolacak
gaçtı gaçtıııııııı
gelin gaçti
getti gari geittttttttttttttttiiiiiiiii
getti gelin gettiiiii
gedin getirin
getirin
getirmezseniz
gendi
guyunuzu gazın
gendinizi
gömün
...
Bir g li hikaye :)
gaba
21.07.2005 - 21:23dayı
ihya
21.07.2005 - 21:22bir sahne:
dedektif ya da filmin iyi adamı-artık hangi işle iştirak ediyorsa- kötü adamı köşeye sıkıştırır..kötü adam büyük ihtimalle büyük bir servetin tepesinde oturmaktadır..
polis korku ve endişe dolu bakışlarla kendisine bakan kötü adama birkaç tane manalı söz eder; filmin anlam ve önemini belirten..
kötü adamın silahı yerdedir, bir gözü silahta bir gözü iyi adamdadır ve der ki:
beni bırak, istediğin kadar para veririm sana; seni 'ihya ederim'
iyi adam kıs kıs ve pis pis ve ukalaca güler
-hadi len düdük, sen daha ihya etmek fiilinin yardimci mi yoksa yardimcisiz fiil mi olduğunu bile bilemezsin.
kötü adam şaşırır dil derslerinde pek iyi dinlememiştir; zaten dilini öğrenmeyden iyi adam olur mu!
ve bir anda silahı kapmak için eğilir
ve iyi adam kurşunlarıyla onu 'ihya eder'
...
İhya etmek bu paragrafta iki defa kullanılmıştır cümle içinde. Bakalım bulabilecek misiniz?
fıstık
21.07.2005 - 21:16piliç
körpe
güzel
taze
afet
enfes
taş gibi (bkmynz like a stone/ audioslave :))
fesat
21.07.2005 - 21:15ihaleye fesat karıştırmak...hortumcular memleti olduğundan pek bir revaçta
feza
21.07.2005 - 21:14Adam ol hizaya gel
Şakirt Ol Feza ya gel
fedakârlık
21.07.2005 - 21:13Victor Hugo
Deniz İşçileri
Toplam 1546 mesaj bulundu