Tiksinmek fiili. Kusmuk da bu fiilin etkin olarak incelenebileceği bir şeydir. Evet, şey! Kusmuk, ne olduğu tam olarak neye benzediği, içinde tam olarak ne olduğu kestirilemez. Ama misal, bunu çıkartan zat, fazla yeşillik yemişse, kusmukda da yeşillikle baskındır. Hangisinden fazla ise kusmuğun görüntüsü o yöne daha yakındır. Ama ortak bir özellik, tüm kusmuklar iğrençtir ve pis kokar. İnsan kusan birini gördüğü zaman midesi bulanır ya da kaçar oradan ya da görmemek için gözlerini kapatır. Bir şekle sahip olmasa da kusmuk, bir bileşimdir. Bazı maddeler iyice homojen bir yapiya sahip olmuşken, bazıları tam olarak sindirilememiş ve top top halde de bulunabilir. Kusandan kusana fark vardır. Misal aşırı alkol alan insanın kusması buyuk ihtimaldir ve hastalık sonucu kusan insanlardan ayrılır bu insanlar. Hastalık sonucu kusan insanlar artik yapacak bir şeyleri olmadığı için icra ederler bunu. Alkol alan insanlar ise, eger cok fazla içmemiş olsalardı buna yol açmamış olacaklardı; ama alkol, aldıkça daha fazla alır insan.
Sonuç: Kusmak için bir sebep gerekir(isteyerek kusanlar hariç)
İnsan da kusmuk gibidir. Her şeyi barındırır içinde. Belki güzel meziyetler(kusmuk olmadan önceki güzel meyveler gibi) , erdemler vs; ama bunlar onun kusmuk gibi kokuşmasına mani olmazlar. Bir insandan her türlü davranış beklenir, beklenmelidir. Bunun güvenle alakasi yoktur. İnsan kusmuk gibi şekilsiz bir varlıktır ve şekli olmayan bir şey ne kadar güvenilebilir? vs
Cüneyt Abi nin öldürelememesi Hadisesi; O bir Yarı Tanrı mı?
(Mai Salon' a Yazmıştım. Burda dursun!)
Bu adam ölmüyo kardeşim. Ne yaparlarsa yapsinlar bu adami olduremiyorlar. Kursunlar, oklar, makineli tufekten cikan mermiler....nttt bu adam ölümsüz. Ya kiyamamislar adama zamaninda ya da adam herkül gibi bir sey. Zeus'un köylü hatice teyze den olma yavrusu. Bu olay da şöyle gerçekleşmiş:
Bu zeus denen tanrı gene oturdugu yerde sıkılmış. Tamam demiş bir herkul gibi oğul yaptık yarı tanrı filan, o da dunyayı kotuluklerden kurtarmak için elinden geleni yaptı; ama bana böyle bir evlat gerekli değil. Bana daha farklı biri gerek. Hem cesur, hem yigit, hem benim gibi yakışıklı vs... Nerden ve kimden yapabilirim diye düşünürken bunu, zaten gözlerinin önünde cereyan etmekte olan dünya hadiselerine şöyle bir odaklanmış. O sırada tarlasında taşları toplamakta olup, bir güzel de türkü çığıran hatice teyzeye gözü takılmış. Hatice teyze güzel mi güzel, yeşil mi yeşil gözlü bir hatunmuş. Kimler istemiş de onu; ama o kimseye varmamış. O farklı bir erkek, şöyle değdiğini yakan cinsten bir erkek beklermiş; ama ne gezer köy yerinde böyle bir erkek! Zeus hatice teyze nin güzelliğine de sesine de vurulmuş. Tanrı manrı ama tabii o da sevebilir. İnsan kılığına girmiş ve hooooppp hatice teyzenin köyüne segirtmis..Tabii taaa kalkıp da olimpostan oralara gelmek kolay mı! Ama tanrı bu, istedigi an istedigi yerde olabiliyor...Hava yolları hala zeus un hızına yetisemediler..neyse..işte köye bir yabancı geldi lafi kulaktan kulağa dolanmış..Hatice teyze de duymuş bunu; ama ona ne, o tarlasını sürer işine bakarmış..Fakat çok geçmeden zeus un insan haliyle karşılaşmış ve
...
İşte zeus ondan sonra ortadan kaybolmuş..Hatice teyze her ne kadar onu aradiysa da bulamamış..Tabii karni da şişmeye başlayınca, koyde daha fazla duramayacağını anlamış ve atladığı ilk otobusle böyyük şehrin yolunu tutmuş..Orda dunyaya getirmiş bizim yavrucağı..
Neyse biizim esas oğlan büyüyüp serpilmiş, babasının da onların haberi olmadan kollamasıyla tıp fakultesine girmiş..Tabiii tanrinin oğlu olur da salak mı olur, bizim esas oğlan hem zeki, hem yakışıklı hem de deli gibi cesaretliymiş..
Sonrasi malum; babasının film yapımcılarıyla bağlantısı sayesinde artist olmuş ve ölümsüz olduğunu cevirdigi onca filmde cümle aleme göstermiş...
Zeus da böyle bir evladin babasi oldugu için gurur içindeymiş..Ama tabii cuneyt abi babasının zeus olduugundan bihaber yalın kılıç elde, okların üstüne, mermilerin böğrüne atlar, büyyük bir yıldız olmanın verdiği gururla kose bucak hoplarmis...
20.03.2003 13:20) zamanında ırak savaşı için yazmışım
Çakallar da gülümser; ama onlar leşlere de çullanır...
Savunma mekanizması olarak zayıf görünmek, ölü görünmek, bir sanattır...
Devin kocaman bir cüssesi vardır; ama aklı cüssesine oranla nohut tanesi kadardır...
Başarı güçlü olmakla gelseydi, kuşu ezen fil asla ölmezdi...
Zayıf olmak başarıya bir mani gibi görünse de, zayıflığını kullanabilenler başarılı olabilir...
Güç başarının anhtarı değildir, yalnız en çok kullanılan yol ve anahtardır.Oda karanlıktır ve bu anahtarın yanındaki anahtarlar çok zor görünmektedir, tabi bunu da ancak başka anahtar arayanlar görebilirler...
Güç zayıflıkla etkileşim içindedir ve azim, yani başarıyı motive den, zayıf olanı olduğu yerden kaldırabilir...
Bebekler doğduklarında zayıftırlar, belki de değil...Çünkü doğmak fiilini gerçekleştirmek de ölmek fiilini icra etmek kadar zordur...
Tüm güçlü olanlar bir zamanlar zayıftı..Acaba güçlü oldukları için mi başarılı oldular; yoksa asla zayıf olmadıklarının farkına vardıkları için mi..?
güçlü ve zayıf; başarı ve başarısızlık...
ya düz bir eşleştirme yapın ya da çapraz...
Gözleriniz karanlığa alışmaya başlayınca belki diğer anahtarları ya da yoları görebilirsiniz..
harfleri değiştir
olsun nesrin serin
bir n harfi arttı, onu da ilerde yapacağım değişilklerde joker harfi olarak kullanacağım; yani ne var olan var ne de kaybolan; bir kelimeden diğerine gidiyor ya da çıkıyor; bu da termodinamik in 1. yasasi ile uyum içindedir :)
termo çalıştığım belli oluyor :)
yavaştır
kırılgandır
sümüksüdür
yapışkandır
geçtiği yerlede beyaz bir iz bırakır(jet lerin yapımında da buradan esinlenilmiştir ya da ruj buradan icat edilmiştir :))
insanlar tarafından yenir
tatlı bir görünüşü vardır
zarar vermez
beyazdır, kara sinek gibi kararmamıştır
bir sürü gözü, bacağı vs yoktur
hatta bacağı bile yoktur; bacaksiz da yaşanabileceğini göstermiştir
sürtünmez, kayar
yağmur yağdıktan sonra çokça görülür, genellikle taş diblerinde, suyun olduğu yerlerde; sümüksü yapıları için neme ihtiyaç duyduklarından olsa gerek
Yeşimçam'da hepinizin de senelerce gözlemlediğiniz gibi hep aynı tayfa dayak yer. Filmler değişir, jönler değişir; ama nedense dayak yiyen, niyazi olan adamlar hiç değişmez.
Bugün Tarık Akan'in bir filmini izledim, aklıma bu terim geldi. Tarık abimiz pata küte dövdü adamları. Tamamdır jöndür, dalyan gibi adamdır, anladık; ama neden be abi şu jönü de dövecek, anasından emdiği sütü burnundan getirecek ya da iki lafiyla jönü alıp bir yerlere sokacak admalar bulunmamış. Ama jönümün karizması çizilmesin, ama jönüm en nadide güzelleri yesin... Ntttt! ! Kötü abilermizin ne günahı vardı kardeşim? Ne yani, adamları sokakta gördüklerinde onlara hiç de iyi şeyler söylemeyen insanlar bile varken, kötü adamlar neden iyi adamlar kadar hak ettiklerini bulamadılar.
Jön dayağı yemek gibisi yoktur. Jön esas oğlandır, jön sever, sevilir; acı çeker ama bunun mükefatını da görür, annesi vardır, bir ailesi vardı; kötü admalar ise bunların çoğun sahip değildir. Onlar öldürür, dolandırır, keser, sevmez, sevseler bile sevdikleri çoktan jön tarafından kapılmıştır; yani ezik adamlardır, kaybeden adamlar. Bir de uya jön kurşunuyla ölürler filmin sonunda ya da hemen olay yerinde bitiveren(!) Türk polisi olaya mudahil olup, onları alıp götürür.
Şimdi Türk Sinemasında jön sıkıntısı çekiliyor diyor, eskisi gibi jönler yokmuş. Olmasın kardeşim. Türk sinemasnın hakiki kötü bir adama ihtiyacı vardır. Belki bulurlar beni :)
geride kalan sıçan...
çocukken yapardık; tabii arkada kalan derdik ama geride kalan da aynı şey..
bir grup çocuk deliler gibi koşmaktadır, bitişi tespit edilen bir yere doğru ve yarış biter, sonuncu sıçan olmuştur
Ortaokulda, bizim yurt senelerimizde beraber kaldıgımız bir çocuk vardı. Aynı sınıftaydık da okulda. Orto 3 de gelmişti bizim yurda. Biz ondan eskiydik. İsmi Adem di. Ben de o zamanlar bir lakap takma tutkusu mu diim; yoksa başka bir şey mi diim; öyle bir şey vardı. Biliyorum lakap takmak dinimizce de pek hoş karşınana bir şey değil; ama çocukluk işte.
Bu çocuğun saçlarının önü bir garipti; yani ben öyle bir saç görmemiştim daha önce, ona hastı yani.
Sonra bir gün sabah, adamın üzerine giydiği şeyin göğüs kısmında yazan küçük yazıya takıldı gözüm: orjinal. Sonra suratına baktım, saçına baktım ve eminim bana sonradan çok küfrettiği o ismi buluverdim: orjinal. Eh yurt yeri adamın ismi bir kere çıktı mı gerçek ismini unuturlar. O da orjinal olmuştu :) 'Orjinal'
kusmak
28.07.2005 - 10:5426.06.2005
Mai Salon
Kusmuk Olarak İnsan
Tiksinmek fiili. Kusmuk da bu fiilin etkin olarak incelenebileceği bir şeydir. Evet, şey! Kusmuk, ne olduğu tam olarak neye benzediği, içinde tam olarak ne olduğu kestirilemez. Ama misal, bunu çıkartan zat, fazla yeşillik yemişse, kusmukda da yeşillikle baskındır. Hangisinden fazla ise kusmuğun görüntüsü o yöne daha yakındır. Ama ortak bir özellik, tüm kusmuklar iğrençtir ve pis kokar. İnsan kusan birini gördüğü zaman midesi bulanır ya da kaçar oradan ya da görmemek için gözlerini kapatır. Bir şekle sahip olmasa da kusmuk, bir bileşimdir. Bazı maddeler iyice homojen bir yapiya sahip olmuşken, bazıları tam olarak sindirilememiş ve top top halde de bulunabilir. Kusandan kusana fark vardır. Misal aşırı alkol alan insanın kusması buyuk ihtimaldir ve hastalık sonucu kusan insanlardan ayrılır bu insanlar. Hastalık sonucu kusan insanlar artik yapacak bir şeyleri olmadığı için icra ederler bunu. Alkol alan insanlar ise, eger cok fazla içmemiş olsalardı buna yol açmamış olacaklardı; ama alkol, aldıkça daha fazla alır insan.
Sonuç: Kusmak için bir sebep gerekir(isteyerek kusanlar hariç)
İnsan da kusmuk gibidir. Her şeyi barındırır içinde. Belki güzel meziyetler(kusmuk olmadan önceki güzel meyveler gibi) , erdemler vs; ama bunlar onun kusmuk gibi kokuşmasına mani olmazlar. Bir insandan her türlü davranış beklenir, beklenmelidir. Bunun güvenle alakasi yoktur. İnsan kusmuk gibi şekilsiz bir varlıktır ve şekli olmayan bir şey ne kadar güvenilebilir? vs
Jön Dayağı
28.07.2005 - 10:49Cüneyt Abi nin öldürelememesi Hadisesi; O bir Yarı Tanrı mı?
(Mai Salon' a Yazmıştım. Burda dursun!)
Bu adam ölmüyo kardeşim. Ne yaparlarsa yapsinlar bu adami olduremiyorlar. Kursunlar, oklar, makineli tufekten cikan mermiler....nttt bu adam ölümsüz. Ya kiyamamislar adama zamaninda ya da adam herkül gibi bir sey. Zeus'un köylü hatice teyze den olma yavrusu. Bu olay da şöyle gerçekleşmiş:
Bu zeus denen tanrı gene oturdugu yerde sıkılmış. Tamam demiş bir herkul gibi oğul yaptık yarı tanrı filan, o da dunyayı kotuluklerden kurtarmak için elinden geleni yaptı; ama bana böyle bir evlat gerekli değil. Bana daha farklı biri gerek. Hem cesur, hem yigit, hem benim gibi yakışıklı vs... Nerden ve kimden yapabilirim diye düşünürken bunu, zaten gözlerinin önünde cereyan etmekte olan dünya hadiselerine şöyle bir odaklanmış. O sırada tarlasında taşları toplamakta olup, bir güzel de türkü çığıran hatice teyzeye gözü takılmış. Hatice teyze güzel mi güzel, yeşil mi yeşil gözlü bir hatunmuş. Kimler istemiş de onu; ama o kimseye varmamış. O farklı bir erkek, şöyle değdiğini yakan cinsten bir erkek beklermiş; ama ne gezer köy yerinde böyle bir erkek! Zeus hatice teyze nin güzelliğine de sesine de vurulmuş. Tanrı manrı ama tabii o da sevebilir. İnsan kılığına girmiş ve hooooppp hatice teyzenin köyüne segirtmis..Tabii taaa kalkıp da olimpostan oralara gelmek kolay mı! Ama tanrı bu, istedigi an istedigi yerde olabiliyor...Hava yolları hala zeus un hızına yetisemediler..neyse..işte köye bir yabancı geldi lafi kulaktan kulağa dolanmış..Hatice teyze de duymuş bunu; ama ona ne, o tarlasını sürer işine bakarmış..Fakat çok geçmeden zeus un insan haliyle karşılaşmış ve
...
İşte zeus ondan sonra ortadan kaybolmuş..Hatice teyze her ne kadar onu aradiysa da bulamamış..Tabii karni da şişmeye başlayınca, koyde daha fazla duramayacağını anlamış ve atladığı ilk otobusle böyyük şehrin yolunu tutmuş..Orda dunyaya getirmiş bizim yavrucağı..
Neyse biizim esas oğlan büyüyüp serpilmiş, babasının da onların haberi olmadan kollamasıyla tıp fakultesine girmiş..Tabiii tanrinin oğlu olur da salak mı olur, bizim esas oğlan hem zeki, hem yakışıklı hem de deli gibi cesaretliymiş..
Sonrasi malum; babasının film yapımcılarıyla bağlantısı sayesinde artist olmuş ve ölümsüz olduğunu cevirdigi onca filmde cümle aleme göstermiş...
Zeus da böyle bir evladin babasi oldugu için gurur içindeymiş..Ama tabii cuneyt abi babasının zeus olduugundan bihaber yalın kılıç elde, okların üstüne, mermilerin böğrüne atlar, büyyük bir yıldız olmanın verdiği gururla kose bucak hoplarmis...
iptal edilen sınavlar
28.07.2005 - 00:1292 anadolu sınavı
99 öss
tevazu
27.07.2005 - 23:48mütevazi
tevazu sahibi olmak çok zordur.en azından kendim için böyle düşünüyorum.
fazla tevazu kibrin alametidir demiş büyük bir alimimiz
şeftali
27.07.2005 - 23:48bol bol yemekteyim
Türk Zeka Vakfı
27.07.2005 - 23:47www.tzv.org.tr
Türkiye Zeka Vakfı
Bir öz var ama özden uzak Sözler
27.07.2005 - 23:2220.03.2003 13:20) zamanında ırak savaşı için yazmışım
Çakallar da gülümser; ama onlar leşlere de çullanır...
Savunma mekanizması olarak zayıf görünmek, ölü görünmek, bir sanattır...
Devin kocaman bir cüssesi vardır; ama aklı cüssesine oranla nohut tanesi kadardır...
Başarı güçlü olmakla gelseydi, kuşu ezen fil asla ölmezdi...
Zayıf olmak başarıya bir mani gibi görünse de, zayıflığını kullanabilenler başarılı olabilir...
Güç başarının anhtarı değildir, yalnız en çok kullanılan yol ve anahtardır.Oda karanlıktır ve bu anahtarın yanındaki anahtarlar çok zor görünmektedir, tabi bunu da ancak başka anahtar arayanlar görebilirler...
Güç zayıflıkla etkileşim içindedir ve azim, yani başarıyı motive den, zayıf olanı olduğu yerden kaldırabilir...
Bebekler doğduklarında zayıftırlar, belki de değil...Çünkü doğmak fiilini gerçekleştirmek de ölmek fiilini icra etmek kadar zordur...
Tüm güçlü olanlar bir zamanlar zayıftı..Acaba güçlü oldukları için mi başarılı oldular; yoksa asla zayıf olmadıklarının farkına vardıkları için mi..?
güçlü ve zayıf; başarı ve başarısızlık...
ya düz bir eşleştirme yapın ya da çapraz...
Gözleriniz karanlığa alışmaya başlayınca belki diğer anahtarları ya da yoları görebilirsiniz..
entropi
27.07.2005 - 22:37newtoncu dünya görüşü evrenin bedeni iken; entropi evrenin ruhudur
ateş
27.07.2005 - 19:40ateşe bakma gözünü alır
güzele bakma özünü alır
şövalye
27.07.2005 - 18:58atları, ejdarhaları, kılıçları, zırhları ve prensesleri olan yürekli, gabıdık gabıdık giden soba görünümlü soylu insancıklar
alamet-i farika
27.07.2005 - 18:57bu kolanyanın alemet-i farikası sadece kolonya olmamasıdır; çok değişik fonksiyonları da vardır.
müstahak
27.07.2005 - 18:55sana müstahaktir bu; seni gidi şemsi paşa pasajında şesi püzüşesice seni
hizmet
27.07.2005 - 18:54insanın kime ya da neye hizmet ettiğini bilmesi gerekir; yoksa kullanılan bir insan olmaktan öteye geçemez
sirkeci
27.07.2005 - 18:53bir defa bilet aldım sirkeci den..tren bileti..çuf, çuffffff
pastane
27.07.2005 - 18:53her gün pasta yiyoruz..öğrencilik böyle bir şey artık. pohaça, simit, bilumum börek çeşitleri; anamız ağladı artık.
marmara üniversitesi
27.07.2005 - 18:41konsere gittim; dedikleri kadar varmış; hatunları çok sıcakkanlı :)
nesrin
27.07.2005 - 00:16harfleri değiştir
olsun nesrin serin
bir n harfi arttı, onu da ilerde yapacağım değişilklerde joker harfi olarak kullanacağım; yani ne var olan var ne de kaybolan; bir kelimeden diğerine gidiyor ya da çıkıyor; bu da termodinamik in 1. yasasi ile uyum içindedir :)
termo çalıştığım belli oluyor :)
akmar
27.07.2005 - 00:15eski şeytan pazarı :)
exsatanist headquarter :)
sümüklü böcek
26.07.2005 - 23:54yavaştır
kırılgandır
sümüksüdür
yapışkandır
geçtiği yerlede beyaz bir iz bırakır(jet lerin yapımında da buradan esinlenilmiştir ya da ruj buradan icat edilmiştir :))
insanlar tarafından yenir
tatlı bir görünüşü vardır
zarar vermez
beyazdır, kara sinek gibi kararmamıştır
bir sürü gözü, bacağı vs yoktur
hatta bacağı bile yoktur; bacaksiz da yaşanabileceğini göstermiştir
sürtünmez, kayar
yağmur yağdıktan sonra çokça görülür, genellikle taş diblerinde, suyun olduğu yerlerde; sümüksü yapıları için neme ihtiyaç duyduklarından olsa gerek
sümüklü böcek
26.07.2005 - 23:52Sal yandan abi gozunu
cümlesi sonradan, kısalarak
Salyangoz olmuştur
Jön Dayağı
26.07.2005 - 23:51Yeşimçam'da hepinizin de senelerce gözlemlediğiniz gibi hep aynı tayfa dayak yer. Filmler değişir, jönler değişir; ama nedense dayak yiyen, niyazi olan adamlar hiç değişmez.
Bugün Tarık Akan'in bir filmini izledim, aklıma bu terim geldi. Tarık abimiz pata küte dövdü adamları. Tamamdır jöndür, dalyan gibi adamdır, anladık; ama neden be abi şu jönü de dövecek, anasından emdiği sütü burnundan getirecek ya da iki lafiyla jönü alıp bir yerlere sokacak admalar bulunmamış. Ama jönümün karizması çizilmesin, ama jönüm en nadide güzelleri yesin... Ntttt! ! Kötü abilermizin ne günahı vardı kardeşim? Ne yani, adamları sokakta gördüklerinde onlara hiç de iyi şeyler söylemeyen insanlar bile varken, kötü adamlar neden iyi adamlar kadar hak ettiklerini bulamadılar.
Jön dayağı yemek gibisi yoktur. Jön esas oğlandır, jön sever, sevilir; acı çeker ama bunun mükefatını da görür, annesi vardır, bir ailesi vardı; kötü admalar ise bunların çoğun sahip değildir. Onlar öldürür, dolandırır, keser, sevmez, sevseler bile sevdikleri çoktan jön tarafından kapılmıştır; yani ezik adamlardır, kaybeden adamlar. Bir de uya jön kurşunuyla ölürler filmin sonunda ya da hemen olay yerinde bitiveren(!) Türk polisi olaya mudahil olup, onları alıp götürür.
Şimdi Türk Sinemasında jön sıkıntısı çekiliyor diyor, eskisi gibi jönler yokmuş. Olmasın kardeşim. Türk sinemasnın hakiki kötü bir adama ihtiyacı vardır. Belki bulurlar beni :)
Ayhan Işık bu yazı dışında tutulmuştur!
geride kalan
26.07.2005 - 23:40geride kalan sıçan...
çocukken yapardık; tabii arkada kalan derdik ama geride kalan da aynı şey..
bir grup çocuk deliler gibi koşmaktadır, bitişi tespit edilen bir yere doğru ve yarış biter, sonuncu sıçan olmuştur
deniz kestanesi
26.07.2005 - 23:39kestane arabasıyla denize uçmuş adamın kestanelerinden her biri
orjinallik
26.07.2005 - 23:36Ortaokulda, bizim yurt senelerimizde beraber kaldıgımız bir çocuk vardı. Aynı sınıftaydık da okulda. Orto 3 de gelmişti bizim yurda. Biz ondan eskiydik. İsmi Adem di. Ben de o zamanlar bir lakap takma tutkusu mu diim; yoksa başka bir şey mi diim; öyle bir şey vardı. Biliyorum lakap takmak dinimizce de pek hoş karşınana bir şey değil; ama çocukluk işte.
Bu çocuğun saçlarının önü bir garipti; yani ben öyle bir saç görmemiştim daha önce, ona hastı yani.
Sonra bir gün sabah, adamın üzerine giydiği şeyin göğüs kısmında yazan küçük yazıya takıldı gözüm: orjinal. Sonra suratına baktım, saçına baktım ve eminim bana sonradan çok küfrettiği o ismi buluverdim: orjinal. Eh yurt yeri adamın ismi bir kere çıktı mı gerçek ismini unuturlar. O da orjinal olmuştu :) 'Orjinal'
Toplam 1546 mesaj bulundu