CanımGörmek istediğin gibi Bak dünyaya Görmek istediğin gibi. Gök yüzünü maviye Ağaçları yeşile boya. İster gölgesini indir gecenin İster sabahın ilk ışıklarını yansıt içine Her şey gönlünce olsun CANN DOST
Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız. Taşımıyor, anlatmıyor, Tanımlamıyor bu duyguyu, Ben De... Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca? Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başat, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derinlere... seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam.sağımda, solumda, ne zaman, dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim. Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış, vıcık bir yalnızlık bu. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum. Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında, içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün. Çok mutluyum... gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım. “yine zamansız yağmurlar” dedim, “daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları” dedim, “gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin? ” dedim. Çok uzun bir mektup oldu başından sonuna kadar okudum da. Neler yazmışım diye merakımdan. Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende. BU KADAR İÇİMDESİN İŞTE.....
Sensizliğin köşe başındayım Yüzümde sensizliğin buruşukluğu Cebimde üç kuruş param Son paramı harcadım bugün Bilmiyorum Kaç gün daha sensiz kalabilirim Ne kadar dayanır bu beden sensizliğe Son demler ...
03.04.2007 - 13:21
CanımGörmek istediğin gibi
Bak dünyaya
Görmek istediğin gibi.
Gök yüzünü maviye
Ağaçları yeşile boya.
İster gölgesini indir gecenin
İster sabahın ilk ışıklarını yansıt içine
Her şey gönlünce olsun CANN DOST
09.02.2007 - 12:36
*sensizlik sessizlik demek
sessizlik ölüm demek
yaşarken ölmek, seni sevip
sensizlikle yaşamak demek
demekki yaşamak için SEN gerek....*
09.02.2007 - 12:27
Bu kadar içimdesin işte /
Kelimeler eksik, kelimeler yaralı.
Kelimeler cılız.
Taşımıyor, anlatmıyor,
Tanımlamıyor bu duyguyu,
Ben
De...
Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi
insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken?
Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı
asırlarca? Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı
heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar
seninleyim şu günlerde.
Belki de en başat, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler
ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En
derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derinlere... seni
yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan
yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya
vurmam.sağımda, solumda, ne zaman, dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam,
hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu
dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim. Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan,
duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün
içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime.
Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak
duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış, vıcık bir
yalnızlık bu.
Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum. Seni sakladığım yere ulaşamaz
oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak,
kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu
sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında, içinde ve sonundasın. Bu
değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup
yazdım dün. Çok mutluyum... gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp,
nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım.
Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını
yazdım. “yine zamansız yağmurlar” dedim, “daha önce, hiç bu kadar zayıf
değildi güneş ışınları” dedim, “gerçekten buradaki şarkıları hiç
öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin? ” dedim. Çok uzun bir mektup
oldu başından sonuna kadar okudum da. Neler yazmışım diye merakımdan. Sonra
çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını.
Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime
yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.
BU KADAR İÇİMDESİN İŞTE.....
CAN DÜNDAR
01.02.2007 - 12:40
mutlu olmayı en çok hakeden insanlardan biri iyikide seni tanımışım kib ve daima gül olurmu
Toplam 4 mesaj bulundu