Dün söylenmediği için bugün unutulan, Şimdi yazılmazsa yarın kaybolacak olan, tarumar edilmiş bir alevi tarihi var.
Erdoğan ÇINAR
Alevilik = Tevhid:
Alevilik bir yoldur, varlığın birliğidir. İnsana sevgi ve saygıdır. Doğanın doğurganlığına inançtır.
İkiliği terket, birlik makamını tut.
Canlar canın bulasın, iş bu dirlik içinde.
Oruç, namaz, zekat, haç, suç ve cinayettir,
Fakir bundan uzaktır, gerçeğe erenler içinde.
Yunus EMRE
Sayın Erdoğan Çınar’ın “Aleviliğin Kayıp Bin Yılı” kitabını okuduktan sonra, alevilikle ilgili yeni bilgiler edindim.Aldığım bazı notları insan dostu sizlerle paylaşmak istedim. Bunları yazarken her alevi gibi, hiç bir inanca, ırka ve kişilğe saygıda kusur etmek istemem.
ALEVİ = KIZILBAŞ
ALAWİ = SERSOR
Alevilik; Hıristiyanlık ve İslamiyetten önce, kökleri kendisine giden, binlerce yıllık kadim bir yoldur. Aleviliğin başlangıcı 1240 ta ki Babai İsyanı değildir, olamazda.
7. Y.Y da yaşayan Battal Gazi önemli alevi pirlerinden biridir.
Battal Gazi Destanı’nda, Hak Dostları’nın(alevilerin) II.ve III. Y.Y. da Doğu Roma İmparatorluğu ile yapılan savaşlarını anlatır.
Aleviler yüzlerce yıl süren baskı gördüler. Yazılı belgeleri yok edildi. Sürgüne ve göçe zorlandılar, katledildiler.Topraklarını terketmeyenler; takiye yaparak ibadetlerini “proseuchei”=”cemevi” denilen evlerde gizli yapıyorlardı. Bu bilgiler bizanslıların onlar için hazırladığı küfürlü belgelerden alınmıştır.
Anadolu ve Avrupa’ya yayılan aleviler; hıristiyanlığın ve islamiyetin baskısı sonucu bin yıl kadar süren bir göç ve göçebe hayatı yaşamaya başladılar. Bunun sonucu hiç yazılı bir tarihleri olamadı. Bilgi, kültür,gelenek ve görenekleri pirleri ve dedeleri tarafından, ezbere dayalı olarak sazı ve sözüyle kuşaktan kuşağa aktarıldı.
Gelin bazı önemli tarihi dönemeçlere birlikte göz atalım.
PİR SİLVANUS
(2) PİR SİLVANUS
(Hıristiyan papaz Symeon Raporundan) Pir Silvanus (Pir Sultan Abdal) 27 yıl boyunca Şebinkarahisar’da pirlik yaptı. Bizans İmparatoru IV. Konstantin, Silvanus’u tutuklatır ve taliplerine taşlatır. “Yoloğlu” yandaşı “Just”un attığı bir taşla hakka yürür.
Symeon, İstanbul Ortodoks papazı idi. Bunu yaptığı için vijdan azabı duyar.Üç yıl düşünür ve pişman olup papazlığı bırakır. Şebinkarahisar’a döner. Titus ismini alarak hakyolunu seçer. Talipleri(müritleri) etrafında toplayarak yol erkan pirliği yapar. Buna sinirlenen II.Justinyen, Titus ve taliplerini tutuklatır ve diri diri yakar.
Titus’tan sonra Anadolu’da “Sergius” 800- 834 yılları arasında pirlik yapar. Alevilik Anadolu’da yayıldı. Ortodoks kilisesi geriledi. Alevilik; tek ocak sisteminden çok ocak sistemine geçildi. Örgütlenip güçlendiler ve yayıldılar.
DİVRİĞİ ALEVİ DEVLETİ
Gözü dönmüş Bizans ordusu alevilere karşı haçlı saldırısı başlattı. Yakılıp – yıkıldı. Yüz bin civarında alevi kanı döküldü.843 yılında “Carbeas” Bizanstan ayrıldı ve talipleriyle Malatya Arguvan’ı yurt edindi. Bizansa karşı direniş başlattı. Daha sonra Divriği’yi merkez yapıp “Divriği Alevi Devleti”ni kurdu. Büyük bir kale yapıldı. Bizans ordusuna saldırdı ve yendi. Sınırlarını genişletti. 863 yılında hakka yürüdü.
Yerine damadı komutan “Chrysocheir” geçti. Ankara’dan Ege’ye kadar bölgeyi topraklarına kattı ve Efes’e atıyla girdi.
Bizans İmparatoru I.Basil, Sicilyalı Peter’i elçi gönderdi. Anlaşma sağlanamadı. Ancak casusların kurduğu pusu sonucu “Chrysocheir” vuruldu ve 872 yılında hakka yürüdü. 873 yılında Divriği’de deprem oldu. Bunu fırsat bilen Bizans saldırdı ve Divriği Alevi Devleti yakıldı- yıkıldı. Çaltı Çayı günlerce kızıl aktı. Sağ kalanlar dağlara sığındı.
Carbeas’ın kabri Ankara yakınlarında Hüseyin Gazi Tepesi’ndedir.
Pir Chrysocheir kabri ise Eskişehir Seyit Suyu kenarında Battal Gazi Türbesi “Türkmen Tepesi”ndedir. Battal Gazi Dergahı onundur.Ve bu yüzden Battal Gazi olması kuvvetli ihtimaldir. Bin yılı aşkın bir süredir; Anadolu,Balkan,Kalenderi,Vefailer,Melamiler,Bektaşiler,Işıklar,Torlaklar, ve Babailer’in kutsal Mabedi oldu. Kutuplar Kutbu Battal Gazi Destanı’ndan öğreniyoruz.
ŞAHKULU
(3) ŞAHKULU
Ünlü komutan Pir Chrysocheir, VI.Konstantin’i İstanbul şimdiki Şahkulu denilen yerde yener. Bizans soluğu denizin öteki yakasında alır. Pir’in askerleri kendilerini “şahkulu “ olarak tanımlıyordu. Şahkulu, o zamandan bu zamana önemli Alevi Dergahı’dır.
HAK DOSTLARI
Ölmemek için yüzlerce yıl süren alevi göçleri sonucu bir kısmı Bulgaristan’a yerleşti.Anadolu’da kendilerine “hakdostu” denilen aleviler, 7.ve 10. cu yüz yılları arasında bizans baskısı sonucu Filibe’ye kadar gelip yerleştiler. Yerliler “Bogomoli” diyordu.
ANNA
Anna; I. Alexios’un kızıdır. Tuttuğu notlardan bazı alıntılar: İstanbul’da ocak alevileri ve “Bacıyan-ı Rum”(Rum Kardeşler) lar yaşıyordu. Bunlar tuzağa düşürülüp Pirleri Basil ve yandaşları ile birlikte yakıldılar.
BOSNA ALEVİLERİ
Bizans ve Osmanlı’nın zulmünden kaçan bir kısım aleviler 13. Y.Y. da hak dostları olarak Bosna, Corniela, Slovenya, Dalmaçya ve İstriya’ya kadar yerleştiler. 11.Y.Y. ile 14.Y.Y arasında alevilik Atlas Okyanusu’na kadar genişledi. Bu yayılmada:
1-Bosnalı Hak Dostları,
2-İstanbul’da alevilikle tanışan Dalmaçya ve Hırvat tüccarları,
3-Haçlı Seferlerine katılan Avrupalı askerlerin sempatisi,
Etkili oldu.
AVRUPA ALEVİ OCAKLARI
Bin yıl kadar süren aleviyi yok etme baskıları sonucu, yüzlerce yıl göçe zorlanan alevilerin bir kısmı Belçika’da “Liej” ve Almanya’da “Köln” şehrine kadar gelip yerleştiler. 1144 tte Avrupa’da ilk Alevi Ocakları buralarda ortaya çıktı.
ALBİGEN = IŞIK İNSANI
LUVİLER = ALEVİLER
Alevi sözcüğü –i eki alarak alev-i haline gelmiştir. Kapı- kapıcı, deniz- denizi, incir- inciri gibi. Yardılışın aslı “nur” dur. “Nur”, “ışık” demektir.Işık güneşten gelir. Güneş kutsaldır. Evlerde ocak vardır ve ısı ışık verir. Hem yemek pişirilir. Sivas, Tokat, Amasya ve Çorum alevilerine “siraç” denilir. Siraç = ışık demektir. Bundan 35-40 yıl öncesine kadar köydeki yaşlılarımız ve dedelerimiz sabahın ilk ışıklarıyla Güneş’e niyaz olurlardı. Alevilerde Güneş, ocak ve alev kutsaldır. Avrupa alevilerine Katolik Kilisesi “Albigen”(ışık insanı) diyordu. Anadolu’da yaşayan Hitit’ler çivi yazısı kullanıyordu. Günümüze kalan bazı Hitit tabletlerinde çivi yazısından farklı olarak “Hiyeroglif” denilen resimli anlatımlar bulunuyor. M.Ö.2000 –yıllarında(Hititler bu resmli anlatımı kullanan insanlara “Luvi”(ışık) veya “Luviler” (ışık insanı) diyordu. Latincede ışık=(Lux) demektir. Elektiriğin olmadığı 35-40 yıl öncesine kadar evlerimizi gazla ışık veren “Lux” denilen ocakla aydınlatırdık. Toparlarsak; Luviler, Albigen, Lux, Güneş, Ocak, Alev,nur anlamlarını özünde oluşturan bu kutsal kültürü inanç olarak yaşayan alevilerin kendisi ve atalarıdır. Neden ışık? Çünkü ışığın kaynağı Güneştir ve yaşamın kaynağıdır. Biliyoruzki canlıların oluşması için toprak, su, hava ve güneşe ihtiyaç vardır.Toprak,su,hava kutsaldır. Ancak bilim adamlarının açıklamasına göre evren “Big-Bang” denilen ışık patlaması ile milyarlarca yıl süren bir zamanda oluştu. Önce Güneş ve daha sonra ışık zerreciklerinin yoğunlaşması ile dünya ve gezegenler ile yıldızlar oluştu. O halde yaşamın ilk kaynağı güneşin oluşması ile başlamış oldu. Güneş alevi inancında her zaman var olmuştur.
OKSİDANYA
Katolik ve ortadoks kiliseleri, Avrupa’da yaşayan alevilere karşı haçlı seferleri başlattı. Aleviler ibadetlerini korku içinde gizli yapıyorlardı. Hıristiyanlar bunu “mum söndü” olarak iftira atarak Köln alevilerini diri diri yaktılar. Kuzey Avrupa’da işkence, zulüm ve katliamdan kaçan aleviler, güneye yöneldiler.Çoluk, çocuk yıllarca süren bir göçe zorlandılar. Sonunda Fransa’nın güneyinde “Oksidanya” denilen bölgeye yerleştiler. Burada Albigen’ler iyi karşılandı, sevildiler, sayıldılar. –(4) –
1167 TOULUS KURULTAYI
Albigen İnsan-ı Kamil’leri ile Hıristiyan din görevlileri zaman zaman bir araya gelerek demokratik ortamda tartışıyorlardı. Yüzlerce yıl kendilerini gizleyen aleviler bu durumdan memnun kalınca 1167 Toulus Kurultayı’nda kendilerini açıkladılar. Halkın bu insanlara sempatisi arttı. Kilise yerine “Ayin-i Cem” lere katıldılar. III. Papa haçlı ordusunu yeniden örgütledi ve saldırttı. Çok kan döküldü. Ünlü hıristiyan cellat baş Papaz Arnaut Amurai notlarından anlıyoruzki aleviler kılıçtan geçirildi. Komutan Monforit, Tolus kentini kuşattı. Kale, içindekilerle birlikte ateşe verildi. Bu arada bir alevi bacının mancılıkla fırlattığı taş komutan Monforit’i öldürdü.
ENGİZİSYON MAHKEMELERİ
Fransa’da engizisyon mahkemeleri ilk kez aleviler için kuruldu. 1230- 1240 yılları arasında bu mahkemeler binlerce aleviyi kesti.(İlk mahkeme başkanı Guillaume’nin notlarından.)
MONTSEGUR KALESİ
-(5) - MONTSEGUR KALESİ
Engizisyon zulmünden kurtulan aleviler Montsegur Kalesi’ni inşa ettiler ve sığındılar. Bu kalede köşeli dik altın oran ilk kez uygulandı. Buraya sığınan aleviler zamanla toparlandılar. Kendilerine pusu kuran mahkeme başkanı Guillame’yi bir gece baskınında adamları ile birlikte öldürdüler. Bu haber çabuk yayıldı. Katolik kilisesinin kışkırtması ile haçlı ordusu on bin kişilik ordu ile kaleyi kuşattı. Komutan Huges Des Arcis entrikalara başladı ve kuşatma bir yıl sürdü. Kaleyi terkeden alevilere inançlarını bırakmaları istendi.Ancak hiç bir buna yanaşmayınca diri diri yakıldılar.
FRANSA ALEVİLERİ
Bu vahşetten kurtulan ve kendilerini yeniden gizleyen alevilerin bir kısmı Fransa’nın Pirene dağı eteklerinde ve Toulus kenti yakınlarında hala yaşamaktalar. Çünkü:
1-Burada on iki sayısı kutsaldır.
2-İnsana sevgi ve saygıda kusur etmezler.
3-Köylerinde kilise yoktur.
4-Karşılaştıklarında üçer kez öpüşürler.
5-Din görevlileri “bir lokma bir hırka” anlayışına sahipler.
6-Ele, dile, bele, bağlıdırlar.
7-Ateş ve ocak kutsaldır.
NOT:Belçikada karşılaştığım alevi arkadaşlarımın (bende dahil) üçer kez öpüştüklerini farkettim.
TROBADOUR VEYA TRAVATORE
Avrupada alevi halk ozanlarına “trobadour” veya “travatore” deniliyordu. Kadın ozanlara da “ troboritz” Avrupa ilk halk ozanı Oksidanya’lı “Guilleim de Peitieus” dır. Sazı ve sözü ile kültürünü aktarmaya çalıştı. 12. ve 13.Y.Y. da ozanlar için halk şöyle diyordu. “Evvel baharda, susuz bozkırda açmış çiçekler gibiydiler. Erkenden soldular. Tohumlarıyla rüzgarın önüne düştüler.”
BABA RESUL = EVLAD-I RESUL
Avrupada baskı gören alevilerin bir kısmı, yeniden anavatanları Anadolu’ya göçe başladılar. Yıllarca süren bu göçler sonucunda bir kısmı Batı Anadolu, Bir kısmı Ege Bölgesi’ne yerleştiler. Bir kısmı da Orta Anadolu’ya yerleştiler. Ancak Osmanlı baskısı altında kaldılar. Kendilerini gizlediler. İslam baskısı altında yaşamak için kendilerini “Evlad-ı Resul” olduklarını ve peygamber soyundan geldiklerini söylemek zorunda kaldılar. Alevi pir ve dede ocakları için Padişahlar tarafından uydurma secereler hazırlandı. Zamanla aleviler; islam ve Hz. Ali ile ilgileri olmadığı halde, kendilerini Ali yandaşı ve islamın “ehli beyti” olarak inançlarını yorumlamaya başladılar.
-(6) - ŞEYH EDEBALİ
1240 ta Büyük Babai Hareketi içinde yer aldı. Baba İlyas’ın halefi oldu. Kızı Bala (Melhun) hatun, 19 yaşındaki Osman Bey’ le evlendi. 1277 de Bir alevi dede nikahlarını kıydı. 1299 da Osman Bey “Osmanlı Devleti”ni kurdu.Başkent Bilecik oldu.
Yerine geçen oğlu Orhan Gazi, Bursa’yı alarak topraklarını genişletti. Alevilerle çok yakınlık kurdu. Baba İlyas, Hacı Bektaşı Veli, Şeyh Edebali, Sarı Saltuk, Battal Gazi, Cogi Baba, Yunus Emre, Pir Silvanus gibi alevi pirleri saygı gördü. Ancak daha sonraları birçok bilgi ve belgenin yok edildiğini anlıyoruz.
DİMETOKYA
Tüm Balkanların, Bosna, Arnavutluk ve Batı Anadolu Degahlarının asıl merkezi Dimetokya oldu.
DESPİNA
Despina Hıristiyan kökenlidir. Fatih Sultan Memet’in annesidir. Yeni Çeri Ocağı’nı istemedi ve dağıttı. Alevilik şiiliğin etkisine girdi.
Daha sonra gelen Padişahlar Aleviliğe sıcak bakmadılar. Gelenek, görenek ve kültürleri yok sayıldı. Aleviler yine gizlendi ve ibadetlerini gizli yürüttüler.
Ancak ne varki günümüzde bile hala aleviler zaman zaman inançlarından dolayı baskı görmekteler. Biz diyoruzki; tüm inançlara saygılıyız. Bizimde inancımıza saygı duyulmasını istiyoruz. Vergisini ödediğimiz, askerlik yaptığımız ülkede vatandaş olarak bunu istemek en doğal hakkımız. Güneş balçıkla sıvanmaz.
ALEVİ: Aleviliği dünya gündeminden ayırmadan yaşayan 'insanı kamil'dir.
ALEVİLİK: Alevilik bir yoldur. Varlığın birliğidir.Dil, din, ırk farkı gözetmeden insana sevgi ve saygıdır. Doğanın güzelliğine ve doğurganlığına inançtır. Alevilik; Hıristiyanlık ve İslamiyetten önce, kökleri kendisine giden, binlerce yıllık geçmişi olan, sözü, özü ve sazı ile kendini ifade eden kadim bir yoldur.
Seyit Rıza
İNANÇLI ATEİST
Ünlü bir üniversitede ateist öğrenciler bir sınıfta toplanır ve orada derslerini işlerler. Ünlü bir profesör bir gün derslerine girer. Öğrencileri üç guruba ayırır ve ayrı sınıflarda tutar.Yanında işlemeli kapalı kutular vardır.Bunların gizemli ve sırlı kutular olduğunu, uzak doğudan getirildiğini söyler.Birinci guruba kutularını dağıtır ve şöyle söyler.'Ellerinizi kutuya koyun ve bir dakka kadar bekleyin. Tanrıya inanmayanların ellerinde benekler oluşacak.'Öğrencilerin hepsi ellerini kutulara sokar, bir dakka sonra çıkardıklarında hiç bir şeyin değişmediğini farkederler.Profesör bu kez diğer sınıfa geçer ve onlarada kutuları dağıtır.'Şimdi ellerinizi bu gizemli kutuların içine bir dakka koyun. İnanmayanların parmak uçları sızlayacak ve kararacak ' der.Öğrencilerin bir kısmı terddüt eder, ama çoğunluk ellerini kutuya koyar.Bir dakka sonunda ellerini çıkardıklarında hiç bir şeyin değişmediğini farkederler.Profesör bu kez diğer sınıfa yani üçüncü guruba geçer.Yine gizemli kutuları dağıtır ve onlara derki'Ellerinizi bir dakkalığına bu tılsımlı kutuların içine koyun.İnanmayanların elleri ve parmakları yok olacaktır.' der.Herkes birbirinin gözüne bakar ve cesarat edemezler.Kutuları geri iade ederler.Profesör onlara şöyle der:Ellerinizi kutulara koysaydınız hiç bir şey olmayacaktı.İnancınızı denedim.Şunu anladımki, aramızda inanmayan kimse yotur. Zorluklar ve tehlike arttıkça insanlar sığınacak birini arar. İşte o Tanrıdır.İnsanlardaki sevme ve sevilme duygusu yok olmadıkça tanrı hep var olacaktır.
ENTERESAN ADAM
Adam ormanda suyun kenarında baltasıyla ağaç kesiyormuş. Derken balta kayıyor ve suya düşüyor.Adam üzülmüş ve başlamış ağlamaya.Derken Kral çıkıp geliyor. Adamın haline acıyor.Suya dalıp elinde altın bir baltayla dönüyor.Adama ' senin baltan bu mu? ' Adam gayet nazik:'hayır' der. Kral yeniden suya dalar ve elinde gümüş bir baltayla döner.' senin balta bu mu? ' Adam yine 'hayır der.Kral bir kez daha dalar ve demir baltayla döner.Adam' evet benim baltam bu' der.Adamın dürüstlüğü Kralın hoşuna gider ve üç baltayıda adama verir.Adam sevinçle evin yolunu tutar.
Yine günlerden birgün aynı adam eşiyle suyun kenarında dolaşırken, bu kez eşi kayıp suya düşer.Adam ağlayıp sızlarken; yine Kral karşısına dikilir.'Niye ağlıyorsun? ' Adam:'karım suya düştü'der. kral hemen suya dalar ve biraz sonra yanında Jenifer Lopez'le döner.'Senin karın bu mu? ' der.Adam tereddüt etmeden 'EVET' der.Kral hayret eder ve canı sıkılır:'Yahu be adam sen baltanı kaybettiğinde böyle yapmamıştın.Neden fikrini değiştirdin? 'Adam bigiç bilgiç cevap vermiş:Sayın kralım bunu kabul etmesem, bu kez de Liza Minelli'yi getirecektin. Onuda kabul etmesem karımı getirecektin ve kabul edecektim.Bu kez üçünü birden bana verecektin. Ben emekli adamım, üçüne nasıl bakarım, bana bi karı yeter diye düşünmüştüm.'
KÜRT: 16.03.2007 tarihli 'kürt' konulu mesajda 'mikayil25 ' isimli arkadaş şöyle yazmış:'ayı derisinden post, kürtten dost olmaz.' Ben bu sözü daha önceleri farklı duymuştum'kurt derisinden post, türkten dost olmaz.' karşı çıkmıştım ve halada bu tür yakıştırmalara karşı çıkıyorum.Hiç hoş değil. Bütün dünya insanları kardeştir.Milyarlarca yıldır var olan bu evrende bizim ömrümüz zerre misali kısadır. Kavgalara, çekişmelere,savaşlara ayıracak vaktimiz yok.Öldürmek için harcadığımız paraları, yaşatmak için harcasaydık (yorum sizin) .Bakın Ömer Hayyam ne diyor:
'Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar hoştur hoş!
Bırak onu bunuda, gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende,
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş..'
Dünyaya gelen her insanın nefes alma ve yaşama hakkı vardır. Yunanistanda ve Bulgaristanda etnik kimlik ve kültürleri için ezilen Türkler yanında yer aldık ve savunduk. Aynı şekilde kendi ülkemde etnik kültürlerini yaşamak isteyen Kürtler ide savunmalı.Ülkemizin sınırlarını tartışmamak koşuluyla, insanlar kendilerini nasıl rahat ifade ediyorlarsa, bırakalım kültürlerini ve değerlerini yaşasınlar.Kendimizi bir defaya mahsus onların yerine koyalım. Onların adına hüküm vermeyelim.Saygı bekliyorsak, önce saygılı olmayı bilelim.Saygılar.
Elbistan'lıyım.Çeşitli İllerde öğretmenlik yaptım.Şu an emekliyim ve ücret karşılığı bir okulda öğretmen olarak çalışıyorum. İnsanların görünen yüzüne önem veririm. Duygusalım. İlişkilerimde olmazsa olmazlarım olamaz.Herkesin kendine ...
alevilik
23.04.2008 - 18:10ALEVİLİĞİN KAYIP BİN YILI
Dün söylenmediği için bugün unutulan, Şimdi yazılmazsa yarın kaybolacak olan, tarumar edilmiş bir alevi tarihi var.
Erdoğan ÇINAR
Alevilik = Tevhid:
Alevilik bir yoldur, varlığın birliğidir. İnsana sevgi ve saygıdır. Doğanın doğurganlığına inançtır.
İkiliği terket, birlik makamını tut.
Canlar canın bulasın, iş bu dirlik içinde.
Oruç, namaz, zekat, haç, suç ve cinayettir,
Fakir bundan uzaktır, gerçeğe erenler içinde.
Yunus EMRE
Sayın Erdoğan Çınar’ın “Aleviliğin Kayıp Bin Yılı” kitabını okuduktan sonra, alevilikle ilgili yeni bilgiler edindim.Aldığım bazı notları insan dostu sizlerle paylaşmak istedim. Bunları yazarken her alevi gibi, hiç bir inanca, ırka ve kişilğe saygıda kusur etmek istemem.
ALEVİ = KIZILBAŞ
ALAWİ = SERSOR
Alevilik; Hıristiyanlık ve İslamiyetten önce, kökleri kendisine giden, binlerce yıllık kadim bir yoldur. Aleviliğin başlangıcı 1240 ta ki Babai İsyanı değildir, olamazda.
7. Y.Y da yaşayan Battal Gazi önemli alevi pirlerinden biridir.
Battal Gazi Destanı’nda, Hak Dostları’nın(alevilerin) II.ve III. Y.Y. da Doğu Roma İmparatorluğu ile yapılan savaşlarını anlatır.
Aleviler yüzlerce yıl süren baskı gördüler. Yazılı belgeleri yok edildi. Sürgüne ve göçe zorlandılar, katledildiler.Topraklarını terketmeyenler; takiye yaparak ibadetlerini “proseuchei”=”cemevi” denilen evlerde gizli yapıyorlardı. Bu bilgiler bizanslıların onlar için hazırladığı küfürlü belgelerden alınmıştır.
Anadolu ve Avrupa’ya yayılan aleviler; hıristiyanlığın ve islamiyetin baskısı sonucu bin yıl kadar süren bir göç ve göçebe hayatı yaşamaya başladılar. Bunun sonucu hiç yazılı bir tarihleri olamadı. Bilgi, kültür,gelenek ve görenekleri pirleri ve dedeleri tarafından, ezbere dayalı olarak sazı ve sözüyle kuşaktan kuşağa aktarıldı.
Gelin bazı önemli tarihi dönemeçlere birlikte göz atalım.
PİR SİLVANUS
(2) PİR SİLVANUS
(Hıristiyan papaz Symeon Raporundan) Pir Silvanus (Pir Sultan Abdal) 27 yıl boyunca Şebinkarahisar’da pirlik yaptı. Bizans İmparatoru IV. Konstantin, Silvanus’u tutuklatır ve taliplerine taşlatır. “Yoloğlu” yandaşı “Just”un attığı bir taşla hakka yürür.
Symeon, İstanbul Ortodoks papazı idi. Bunu yaptığı için vijdan azabı duyar.Üç yıl düşünür ve pişman olup papazlığı bırakır. Şebinkarahisar’a döner. Titus ismini alarak hakyolunu seçer. Talipleri(müritleri) etrafında toplayarak yol erkan pirliği yapar. Buna sinirlenen II.Justinyen, Titus ve taliplerini tutuklatır ve diri diri yakar.
Titus’tan sonra Anadolu’da “Sergius” 800- 834 yılları arasında pirlik yapar. Alevilik Anadolu’da yayıldı. Ortodoks kilisesi geriledi. Alevilik; tek ocak sisteminden çok ocak sistemine geçildi. Örgütlenip güçlendiler ve yayıldılar.
DİVRİĞİ ALEVİ DEVLETİ
Gözü dönmüş Bizans ordusu alevilere karşı haçlı saldırısı başlattı. Yakılıp – yıkıldı. Yüz bin civarında alevi kanı döküldü.843 yılında “Carbeas” Bizanstan ayrıldı ve talipleriyle Malatya Arguvan’ı yurt edindi. Bizansa karşı direniş başlattı. Daha sonra Divriği’yi merkez yapıp “Divriği Alevi Devleti”ni kurdu. Büyük bir kale yapıldı. Bizans ordusuna saldırdı ve yendi. Sınırlarını genişletti. 863 yılında hakka yürüdü.
Yerine damadı komutan “Chrysocheir” geçti. Ankara’dan Ege’ye kadar bölgeyi topraklarına kattı ve Efes’e atıyla girdi.
Bizans İmparatoru I.Basil, Sicilyalı Peter’i elçi gönderdi. Anlaşma sağlanamadı. Ancak casusların kurduğu pusu sonucu “Chrysocheir” vuruldu ve 872 yılında hakka yürüdü. 873 yılında Divriği’de deprem oldu. Bunu fırsat bilen Bizans saldırdı ve Divriği Alevi Devleti yakıldı- yıkıldı. Çaltı Çayı günlerce kızıl aktı. Sağ kalanlar dağlara sığındı.
Carbeas’ın kabri Ankara yakınlarında Hüseyin Gazi Tepesi’ndedir.
Pir Chrysocheir kabri ise Eskişehir Seyit Suyu kenarında Battal Gazi Türbesi “Türkmen Tepesi”ndedir. Battal Gazi Dergahı onundur.Ve bu yüzden Battal Gazi olması kuvvetli ihtimaldir. Bin yılı aşkın bir süredir; Anadolu,Balkan,Kalenderi,Vefailer,Melamiler,Bektaşiler,Işıklar,Torlaklar, ve Babailer’in kutsal Mabedi oldu. Kutuplar Kutbu Battal Gazi Destanı’ndan öğreniyoruz.
ŞAHKULU
(3) ŞAHKULU
Ünlü komutan Pir Chrysocheir, VI.Konstantin’i İstanbul şimdiki Şahkulu denilen yerde yener. Bizans soluğu denizin öteki yakasında alır. Pir’in askerleri kendilerini “şahkulu “ olarak tanımlıyordu. Şahkulu, o zamandan bu zamana önemli Alevi Dergahı’dır.
HAK DOSTLARI
Ölmemek için yüzlerce yıl süren alevi göçleri sonucu bir kısmı Bulgaristan’a yerleşti.Anadolu’da kendilerine “hakdostu” denilen aleviler, 7.ve 10. cu yüz yılları arasında bizans baskısı sonucu Filibe’ye kadar gelip yerleştiler. Yerliler “Bogomoli” diyordu.
ANNA
Anna; I. Alexios’un kızıdır. Tuttuğu notlardan bazı alıntılar: İstanbul’da ocak alevileri ve “Bacıyan-ı Rum”(Rum Kardeşler) lar yaşıyordu. Bunlar tuzağa düşürülüp Pirleri Basil ve yandaşları ile birlikte yakıldılar.
BOSNA ALEVİLERİ
Bizans ve Osmanlı’nın zulmünden kaçan bir kısım aleviler 13. Y.Y. da hak dostları olarak Bosna, Corniela, Slovenya, Dalmaçya ve İstriya’ya kadar yerleştiler. 11.Y.Y. ile 14.Y.Y arasında alevilik Atlas Okyanusu’na kadar genişledi. Bu yayılmada:
1-Bosnalı Hak Dostları,
2-İstanbul’da alevilikle tanışan Dalmaçya ve Hırvat tüccarları,
3-Haçlı Seferlerine katılan Avrupalı askerlerin sempatisi,
Etkili oldu.
AVRUPA ALEVİ OCAKLARI
Bin yıl kadar süren aleviyi yok etme baskıları sonucu, yüzlerce yıl göçe zorlanan alevilerin bir kısmı Belçika’da “Liej” ve Almanya’da “Köln” şehrine kadar gelip yerleştiler. 1144 tte Avrupa’da ilk Alevi Ocakları buralarda ortaya çıktı.
ALBİGEN = IŞIK İNSANI
LUVİLER = ALEVİLER
Alevi sözcüğü –i eki alarak alev-i haline gelmiştir. Kapı- kapıcı, deniz- denizi, incir- inciri gibi. Yardılışın aslı “nur” dur. “Nur”, “ışık” demektir.Işık güneşten gelir. Güneş kutsaldır. Evlerde ocak vardır ve ısı ışık verir. Hem yemek pişirilir. Sivas, Tokat, Amasya ve Çorum alevilerine “siraç” denilir. Siraç = ışık demektir. Bundan 35-40 yıl öncesine kadar köydeki yaşlılarımız ve dedelerimiz sabahın ilk ışıklarıyla Güneş’e niyaz olurlardı. Alevilerde Güneş, ocak ve alev kutsaldır. Avrupa alevilerine Katolik Kilisesi “Albigen”(ışık insanı) diyordu. Anadolu’da yaşayan Hitit’ler çivi yazısı kullanıyordu. Günümüze kalan bazı Hitit tabletlerinde çivi yazısından farklı olarak “Hiyeroglif” denilen resimli anlatımlar bulunuyor. M.Ö.2000 –yıllarında(Hititler bu resmli anlatımı kullanan insanlara “Luvi”(ışık) veya “Luviler” (ışık insanı) diyordu. Latincede ışık=(Lux) demektir. Elektiriğin olmadığı 35-40 yıl öncesine kadar evlerimizi gazla ışık veren “Lux” denilen ocakla aydınlatırdık. Toparlarsak; Luviler, Albigen, Lux, Güneş, Ocak, Alev,nur anlamlarını özünde oluşturan bu kutsal kültürü inanç olarak yaşayan alevilerin kendisi ve atalarıdır. Neden ışık? Çünkü ışığın kaynağı Güneştir ve yaşamın kaynağıdır. Biliyoruzki canlıların oluşması için toprak, su, hava ve güneşe ihtiyaç vardır.Toprak,su,hava kutsaldır. Ancak bilim adamlarının açıklamasına göre evren “Big-Bang” denilen ışık patlaması ile milyarlarca yıl süren bir zamanda oluştu. Önce Güneş ve daha sonra ışık zerreciklerinin yoğunlaşması ile dünya ve gezegenler ile yıldızlar oluştu. O halde yaşamın ilk kaynağı güneşin oluşması ile başlamış oldu. Güneş alevi inancında her zaman var olmuştur.
OKSİDANYA
Katolik ve ortadoks kiliseleri, Avrupa’da yaşayan alevilere karşı haçlı seferleri başlattı. Aleviler ibadetlerini korku içinde gizli yapıyorlardı. Hıristiyanlar bunu “mum söndü” olarak iftira atarak Köln alevilerini diri diri yaktılar. Kuzey Avrupa’da işkence, zulüm ve katliamdan kaçan aleviler, güneye yöneldiler.Çoluk, çocuk yıllarca süren bir göçe zorlandılar. Sonunda Fransa’nın güneyinde “Oksidanya” denilen bölgeye yerleştiler. Burada Albigen’ler iyi karşılandı, sevildiler, sayıldılar. –(4) –
1167 TOULUS KURULTAYI
Albigen İnsan-ı Kamil’leri ile Hıristiyan din görevlileri zaman zaman bir araya gelerek demokratik ortamda tartışıyorlardı. Yüzlerce yıl kendilerini gizleyen aleviler bu durumdan memnun kalınca 1167 Toulus Kurultayı’nda kendilerini açıkladılar. Halkın bu insanlara sempatisi arttı. Kilise yerine “Ayin-i Cem” lere katıldılar. III. Papa haçlı ordusunu yeniden örgütledi ve saldırttı. Çok kan döküldü. Ünlü hıristiyan cellat baş Papaz Arnaut Amurai notlarından anlıyoruzki aleviler kılıçtan geçirildi. Komutan Monforit, Tolus kentini kuşattı. Kale, içindekilerle birlikte ateşe verildi. Bu arada bir alevi bacının mancılıkla fırlattığı taş komutan Monforit’i öldürdü.
ENGİZİSYON MAHKEMELERİ
Fransa’da engizisyon mahkemeleri ilk kez aleviler için kuruldu. 1230- 1240 yılları arasında bu mahkemeler binlerce aleviyi kesti.(İlk mahkeme başkanı Guillaume’nin notlarından.)
MONTSEGUR KALESİ
-(5) - MONTSEGUR KALESİ
Engizisyon zulmünden kurtulan aleviler Montsegur Kalesi’ni inşa ettiler ve sığındılar. Bu kalede köşeli dik altın oran ilk kez uygulandı. Buraya sığınan aleviler zamanla toparlandılar. Kendilerine pusu kuran mahkeme başkanı Guillame’yi bir gece baskınında adamları ile birlikte öldürdüler. Bu haber çabuk yayıldı. Katolik kilisesinin kışkırtması ile haçlı ordusu on bin kişilik ordu ile kaleyi kuşattı. Komutan Huges Des Arcis entrikalara başladı ve kuşatma bir yıl sürdü. Kaleyi terkeden alevilere inançlarını bırakmaları istendi.Ancak hiç bir buna yanaşmayınca diri diri yakıldılar.
FRANSA ALEVİLERİ
Bu vahşetten kurtulan ve kendilerini yeniden gizleyen alevilerin bir kısmı Fransa’nın Pirene dağı eteklerinde ve Toulus kenti yakınlarında hala yaşamaktalar. Çünkü:
1-Burada on iki sayısı kutsaldır.
2-İnsana sevgi ve saygıda kusur etmezler.
3-Köylerinde kilise yoktur.
4-Karşılaştıklarında üçer kez öpüşürler.
5-Din görevlileri “bir lokma bir hırka” anlayışına sahipler.
6-Ele, dile, bele, bağlıdırlar.
7-Ateş ve ocak kutsaldır.
NOT:Belçikada karşılaştığım alevi arkadaşlarımın (bende dahil) üçer kez öpüştüklerini farkettim.
TROBADOUR VEYA TRAVATORE
Avrupada alevi halk ozanlarına “trobadour” veya “travatore” deniliyordu. Kadın ozanlara da “ troboritz” Avrupa ilk halk ozanı Oksidanya’lı “Guilleim de Peitieus” dır. Sazı ve sözü ile kültürünü aktarmaya çalıştı. 12. ve 13.Y.Y. da ozanlar için halk şöyle diyordu. “Evvel baharda, susuz bozkırda açmış çiçekler gibiydiler. Erkenden soldular. Tohumlarıyla rüzgarın önüne düştüler.”
BABA RESUL = EVLAD-I RESUL
Avrupada baskı gören alevilerin bir kısmı, yeniden anavatanları Anadolu’ya göçe başladılar. Yıllarca süren bu göçler sonucunda bir kısmı Batı Anadolu, Bir kısmı Ege Bölgesi’ne yerleştiler. Bir kısmı da Orta Anadolu’ya yerleştiler. Ancak Osmanlı baskısı altında kaldılar. Kendilerini gizlediler. İslam baskısı altında yaşamak için kendilerini “Evlad-ı Resul” olduklarını ve peygamber soyundan geldiklerini söylemek zorunda kaldılar. Alevi pir ve dede ocakları için Padişahlar tarafından uydurma secereler hazırlandı. Zamanla aleviler; islam ve Hz. Ali ile ilgileri olmadığı halde, kendilerini Ali yandaşı ve islamın “ehli beyti” olarak inançlarını yorumlamaya başladılar.
-(6) - ŞEYH EDEBALİ
1240 ta Büyük Babai Hareketi içinde yer aldı. Baba İlyas’ın halefi oldu. Kızı Bala (Melhun) hatun, 19 yaşındaki Osman Bey’ le evlendi. 1277 de Bir alevi dede nikahlarını kıydı. 1299 da Osman Bey “Osmanlı Devleti”ni kurdu.Başkent Bilecik oldu.
Yerine geçen oğlu Orhan Gazi, Bursa’yı alarak topraklarını genişletti. Alevilerle çok yakınlık kurdu. Baba İlyas, Hacı Bektaşı Veli, Şeyh Edebali, Sarı Saltuk, Battal Gazi, Cogi Baba, Yunus Emre, Pir Silvanus gibi alevi pirleri saygı gördü. Ancak daha sonraları birçok bilgi ve belgenin yok edildiğini anlıyoruz.
DİMETOKYA
Tüm Balkanların, Bosna, Arnavutluk ve Batı Anadolu Degahlarının asıl merkezi Dimetokya oldu.
DESPİNA
Despina Hıristiyan kökenlidir. Fatih Sultan Memet’in annesidir. Yeni Çeri Ocağı’nı istemedi ve dağıttı. Alevilik şiiliğin etkisine girdi.
Daha sonra gelen Padişahlar Aleviliğe sıcak bakmadılar. Gelenek, görenek ve kültürleri yok sayıldı. Aleviler yine gizlendi ve ibadetlerini gizli yürüttüler.
Ancak ne varki günümüzde bile hala aleviler zaman zaman inançlarından dolayı baskı görmekteler. Biz diyoruzki; tüm inançlara saygılıyız. Bizimde inancımıza saygı duyulmasını istiyoruz. Vergisini ödediğimiz, askerlik yaptığımız ülkede vatandaş olarak bunu istemek en doğal hakkımız. Güneş balçıkla sıvanmaz.
Seyit Rıza Bakır
[email protected]
alevi
23.04.2008 - 17:39ALEVİ: Aleviliği dünya gündeminden ayırmadan yaşayan 'insanı kamil'dir.
ALEVİLİK: Alevilik bir yoldur. Varlığın birliğidir.Dil, din, ırk farkı gözetmeden insana sevgi ve saygıdır. Doğanın güzelliğine ve doğurganlığına inançtır. Alevilik; Hıristiyanlık ve İslamiyetten önce, kökleri kendisine giden, binlerce yıllık geçmişi olan, sözü, özü ve sazı ile kendini ifade eden kadim bir yoldur.
Seyit Rıza
ateist
18.06.2007 - 18:40İNANÇLI ATEİST
Ünlü bir üniversitede ateist öğrenciler bir sınıfta toplanır ve orada derslerini işlerler. Ünlü bir profesör bir gün derslerine girer. Öğrencileri üç guruba ayırır ve ayrı sınıflarda tutar.Yanında işlemeli kapalı kutular vardır.Bunların gizemli ve sırlı kutular olduğunu, uzak doğudan getirildiğini söyler.Birinci guruba kutularını dağıtır ve şöyle söyler.'Ellerinizi kutuya koyun ve bir dakka kadar bekleyin. Tanrıya inanmayanların ellerinde benekler oluşacak.'Öğrencilerin hepsi ellerini kutulara sokar, bir dakka sonra çıkardıklarında hiç bir şeyin değişmediğini farkederler.Profesör bu kez diğer sınıfa geçer ve onlarada kutuları dağıtır.'Şimdi ellerinizi bu gizemli kutuların içine bir dakka koyun. İnanmayanların parmak uçları sızlayacak ve kararacak ' der.Öğrencilerin bir kısmı terddüt eder, ama çoğunluk ellerini kutuya koyar.Bir dakka sonunda ellerini çıkardıklarında hiç bir şeyin değişmediğini farkederler.Profesör bu kez diğer sınıfa yani üçüncü guruba geçer.Yine gizemli kutuları dağıtır ve onlara derki'Ellerinizi bir dakkalığına bu tılsımlı kutuların içine koyun.İnanmayanların elleri ve parmakları yok olacaktır.' der.Herkes birbirinin gözüne bakar ve cesarat edemezler.Kutuları geri iade ederler.Profesör onlara şöyle der:Ellerinizi kutulara koysaydınız hiç bir şey olmayacaktı.İnancınızı denedim.Şunu anladımki, aramızda inanmayan kimse yotur. Zorluklar ve tehlike arttıkça insanlar sığınacak birini arar. İşte o Tanrıdır.İnsanlardaki sevme ve sevilme duygusu yok olmadıkça tanrı hep var olacaktır.
enteresan diyaloglar
18.06.2007 - 17:56ENTERESAN ADAM
Adam ormanda suyun kenarında baltasıyla ağaç kesiyormuş. Derken balta kayıyor ve suya düşüyor.Adam üzülmüş ve başlamış ağlamaya.Derken Kral çıkıp geliyor. Adamın haline acıyor.Suya dalıp elinde altın bir baltayla dönüyor.Adama ' senin baltan bu mu? ' Adam gayet nazik:'hayır' der. Kral yeniden suya dalar ve elinde gümüş bir baltayla döner.' senin balta bu mu? ' Adam yine 'hayır der.Kral bir kez daha dalar ve demir baltayla döner.Adam' evet benim baltam bu' der.Adamın dürüstlüğü Kralın hoşuna gider ve üç baltayıda adama verir.Adam sevinçle evin yolunu tutar.
Yine günlerden birgün aynı adam eşiyle suyun kenarında dolaşırken, bu kez eşi kayıp suya düşer.Adam ağlayıp sızlarken; yine Kral karşısına dikilir.'Niye ağlıyorsun? ' Adam:'karım suya düştü'der. kral hemen suya dalar ve biraz sonra yanında Jenifer Lopez'le döner.'Senin karın bu mu? ' der.Adam tereddüt etmeden 'EVET' der.Kral hayret eder ve canı sıkılır:'Yahu be adam sen baltanı kaybettiğinde böyle yapmamıştın.Neden fikrini değiştirdin? 'Adam bigiç bilgiç cevap vermiş:Sayın kralım bunu kabul etmesem, bu kez de Liza Minelli'yi getirecektin. Onuda kabul etmesem karımı getirecektin ve kabul edecektim.Bu kez üçünü birden bana verecektin. Ben emekli adamım, üçüne nasıl bakarım, bana bi karı yeter diye düşünmüştüm.'
kürt
18.06.2007 - 17:10KÜRT: 16.03.2007 tarihli 'kürt' konulu mesajda 'mikayil25 ' isimli arkadaş şöyle yazmış:'ayı derisinden post, kürtten dost olmaz.' Ben bu sözü daha önceleri farklı duymuştum'kurt derisinden post, türkten dost olmaz.' karşı çıkmıştım ve halada bu tür yakıştırmalara karşı çıkıyorum.Hiç hoş değil. Bütün dünya insanları kardeştir.Milyarlarca yıldır var olan bu evrende bizim ömrümüz zerre misali kısadır. Kavgalara, çekişmelere,savaşlara ayıracak vaktimiz yok.Öldürmek için harcadığımız paraları, yaşatmak için harcasaydık (yorum sizin) .Bakın Ömer Hayyam ne diyor:
'Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar hoştur hoş!
Bırak onu bunuda, gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende,
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş..'
kürt
18.06.2007 - 16:41Dünyaya gelen her insanın nefes alma ve yaşama hakkı vardır. Yunanistanda ve Bulgaristanda etnik kimlik ve kültürleri için ezilen Türkler yanında yer aldık ve savunduk. Aynı şekilde kendi ülkemde etnik kültürlerini yaşamak isteyen Kürtler ide savunmalı.Ülkemizin sınırlarını tartışmamak koşuluyla, insanlar kendilerini nasıl rahat ifade ediyorlarsa, bırakalım kültürlerini ve değerlerini yaşasınlar.Kendimizi bir defaya mahsus onların yerine koyalım. Onların adına hüküm vermeyelim.Saygı bekliyorsak, önce saygılı olmayı bilelim.Saygılar.
Toplam 6 mesaj bulundu