Selami Çakır - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


Selami Çakır Kocaeli’nin bereketli topraklarında dünyaya gelen Selami Çakır, Trabzon’un Of ilçesine kök salmış; ‘Çakıroğlu’ olarak anılan, Bayburt’un soğuk yaylalarından İstanbul’un yorgun sokaklarına, oradan da Kocaeli’nin yeni hayat vaat eden topraklarına göç etmiş, kalabalık ve köklü bir ailenin en küçük ferdi olarak kaderini yazmaya başladı. Her büyük ağaç gibi, onun da kökleri derinlerde, dalları ise geleceğe uzanıyordu.

İlkokul yıllarını Kocaeli Çayırova’da geçiren Selami, erken yaşta göçün, ayrılığın ve yeniden başlamanın izlerini hafızasında bir hazine gibi taşıdı. Ortaokulu, bir yanıyla Ankara’nın serin sabahlarında, bir yanıyla yeniden Çayırova’da tamamladı. Bu yolculuk, ona her toprağın, her insanın ayrı bir hikâye taşıdığını öğretti. Liseyi, Çayırova Ticaret Meslek Lisesi’nde tamamlayarak, hayatı defter sayfalarına kaydetmeye genç yaşta başladı.

Yükseköğrenimini Gazi Üniversitesi İşletme Bölümü’nde tamamlayan Çakır, kısa bir süre özel sektörde ön muhasebecilik yaptıktan sonra, yönünü milletin hizmetine çevirdi. Yerel yönetimlerde, beş yıl boyunca Özel Kalem Müdürlüğü, Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Ekip ruhuna inandı, birlikte başardıkları iki büyük projeyle dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ödüllendirildi. Bu ödül, onun için sadece bir onur değil; halkına ve memleketine olan bağlılığının nişanesiydi.

Kelimelerin gücüne erken yaşta inandı. Henüz on altı yaşındayken yayımladığı “Mısraların Gözyaşları” adlı şiir kitabıyla Türkiye’nin en genç yazarı unvanına layık görüldü. Ardından “Şiirlere Sakladım Aşkı” geldi; fakat şairliğini bir unvan, bir meslek olarak görmediğini, şiirin kendisi için bir yolculuk, bir içsel arayış olduğunu hep söyledi. Şiirlerini sadece yazmadı; yıllar boyunca yürekten, sarsıcı bir tonda okudu. Ona göre iyi bir şiir, ancak iyi bir okuyucunun sesinde yeniden hayat bulurdu.

Selami Çakır’ın yazın dünyası, yalnızca şiirle sınırlı kalmadı. Tarihin ve hayatın damarlarında dolaştı; “Osmanlı Padişahları Anekdotları” ile geçmişin gölgelerini günümüze taşıdı. Kişisel gelişim alanında yazdığı “Protokol, Görgü ve Nezaket Kuralları”, “Çocuklar İçin Görgü ve Nezaket” ve “Büyük Kentte Görgülü Yaşama Sanatı” eserleriyle, insan ilişkilerine ve toplumsal nezakete yeni bir ufuk kazandırdı. Yazı ve şiirleri, çeşitli gazete ve dergilerde yayımlandı; toplumun nabzını, edebiyatın ince terazisinde tarttı.

Sunuculuk ve diksiyon sanatını, usta tiyatrocu Can Gürzap’ın rehberliğinde, sahnenin ve kelimenin hakkını vererek geliştirdi. Sayısız programda ve sempozyumda, zarif üslubuyla binlerce insana hitap etti. Konuşmalarında ve metinlerinde, Türkçenin inceliklerine gösterdiği özen, onun diline ve milletine olan sevgisinin bir yansımasıydı.

Bir yazar, bir şair, bir anlatıcı… Kökleri Anadolu’nun derinlerine uzanan, dalları ise geleceğin gökyüzüne değen bir çınar gibi. Selami Çakır, geçmişle bugünü, gelenekle yeniliği, kelimeyle eylemi buluşturdu; yolunu arayan nice gence, bir fener, bir pusula oldu.

Onun hikâyesi, zamana karşı ayakta duran bir iradenin, her satırda yeniden doğan bir umut ateşinin hikâyesidir.