Seda Çakır - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

Sessiz Çığlık



Tepeden tırnağa tertemiz
Ve en insancıl yanımla.
Vakit dağların bakır rengiydi
Şaşırdılar...
Parkamı, palaskamı ve postalımı
Çıkarıp bırakınca nehrin kıyısına
Üzüldü...
Dost üveyikler, kanaryalar ve ağaçlar
Demek gitti dediler
Bilge yol başçı.
Bu üzüntüye fazla dayanamadı anam
Ve toprağa düştü usulca gözyaşları babamın
Dedim ki onlara...
İçimden kopup giden öncünün
Geri dönmeyeceğini biliyorum
Sırf bu yüzden
İğrenç şairlerin çaldığı şiirlerimi de
Bıraktım anaforuna doğurgan bir öfkenin
İlişmen bana...
Birde beyaz takım elbiseme
Ben Vefe Sultan Hazretlerinin
Daima bahsettiği
Bir dil, bir dilek, bir kültür aynasından
Bir başbuğ gönderdim
Güneşin geldiği yerden gittiği yöne doğru.
Tanrı Türk'ü asıl şimdi korusun.
Dinle beni Harun
Parkamdan, Palaskamdan; postalımdan
Birde o nehirden sana sır vereceğim
Zebaniler Üsküdarı basmadan üç gece evvel
Şeyh Yahya heybeme
Biraz azık, biraz telaş, sayısız düş tohumu
Doldurup gökyüzüne gönderdi.
Buğdaya, kuru üzüme, tütüne
İncire, erik ve kaysıya kıtlık düşmeden
Koyuna, yaşlı öküzlere, bil cümle hayvanlara
Hastalık bulaşmadan
Kervansaray, Bedirkale, Arap Köyü topraklarına
Kuraklık düşmeden
Gece ile gündüz çekilmeden
Yerle göğün arasında
Erkekler dölsüz kalmasın
Anasından emdiğini yavrusuna emdirsin diye
Dişi gençliğim
Hürriyet yıldızları yurdumun yeryüzüne
Dökülsün emrini verdi.
Vird-i evrad ile
Sırlara ermiş erenler gece sarhoştular
Yıldızların arasında doğrulup
Tuğ kaldıranda Bilge Kağan
Ey Türk! ..
Üstte mavi gök çökmedikçe
Altta yağız yer delinmedikçe
Senin ilini ve töreni kim bozabilir
Haykırışıyla ezilirken zebaniler
Uğurladık kutlu törenin son mümessilini
Ey yiğitler Sultanı Alparslan
Seni görüpte baştan çıkmayan bir aklın başını
Ezmek yaraşır
Çünkü çirkin bir yılandır o.
Toprak yağmura doymadı dedim
Sus dedi
Güneşe anlatsaydın, doğmayı unuturdu
Kahrolayım Şeyh Yahya'dan
Vefa Sultan Hazretlerinden
Başbuğumdan
Birde Üsküdardan ayrılamadım.
İlkokul çağlarımdan 29 aşıma kadar
Varlığım Türk varlığına armağan olsun

Osman Öztunç










Bu şehrin geçmişinde..
Bu şehrin evvelinde..
Bıraktım seni çocukken!

Hiç görmedin
Zamane halimi
Adın kadar..
Uzakken..

Gurbet..isyan!
Hasret figan..
Yani Sultan
Senden arta kalan! ..

İstanbul...
Ve sen..
Beynimde dövülen..
Cevheri özümden
Bir hançerdin!

Katilim miydin?
Bilemedim...

(hayal meyal) sordum
Bütün iskele.durak ve garlarda
Buğuşu sabaha..
O...
Yolunun neşesine
N’oldu diye...
Hani, ilk sızıma..
Mecnunluğuma..
İstanbul’a..

Çocuk kalbimde...firardın!
Görmedin sultan!

Duydum: saçların ağarmış
Gördüm: kahrolası felekte
Ağlıyordun! ..

Ben..
Hiç ağlamadın Sultan?

İşte..
Adın... gecelerde...
Mansur ve Manzum hecelerde
Sen bir hikayatsın
Sararmış sayfalarda
Kadere mahut yazgılarda...

Ben... ne diyeyim Sultan!
Neler söylemek isterdim..
Neler anlatmak sana..!

Ey bahtı karam!
Kan damlayan yaram!

(...lakin gelmiyor ardı...)
Sultan...
Bir ah u zardı! ..

Gün karardı mı? Sultan!
Kayboldu Aşk-ı hazanda
Vay! Ömrü ziyanım
Olmaz visale yandığım
.... ve ben, gözlerinde ağladım...

Benden sana kalan
Şiirimsi bir yalan!
Bahtımdaki hicran..
Adı... Sultan! ..