Yavuz Ersoy - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


Yavuz Ersoy




GÜVENMEK veya GÜVENMEMEK

Hayatımızın her aşamasında bir güvensizlik sorunu aldı başını gidiyor. Nedir bu güvensizlik neden kaynaklanır. Eşine güvensizlik çocuguna güvensizlik arkadaşına güvensizlik ticarette güvensizlik ve en önemlisi özgüvensizlik. Ama hayatta bu güvensizliklerle yaşanmıyor. Yoruyor insanı...

Güven kazanılması zor, kaybetmesi kolay bir duygudur. Zaman alır. Hem kazanılır hem verilir. Güven verilen sözlerin devam etmesiyle beslenen bir duygudur... Bir kere güven sarsıldımı bir daha imkansız onu sağlamlaştıramazsın.Karı koca ilişkimizde de bu aynı. Aldatan eş bir daha asla olmayacağını destanlar yazarak anlatsa güven sarsılmıştır bir kere.

En çok da güven sevgi aşk durumlarında mutlaka olması gereken birşey.

Çocuklar içinde bu durum daha tehlikeli.Bir iş verilir, yada ilk araba kullanacaktır, yada arkadaşlarıyla dışarı çıkacaktır.Binbir sözler taahhütler verilir..Yapılmayınca istenildiği gibi olmayınca bir daha cesaret edilmez verilmek için.Bu da çocukta özgüven eksikliği yaratır.Çocuklara olan güvensizlikte daha önyargısız ve anlayışla yaklaşabiliriz diye düşünüyorum.

İster kendimize karşı olsun ister karşımızdakine bu türlü güvensizlikle yaşanmaz.belli bir noktadan sonra karşımızdaki insana güvenmeden hayatı sürdürmek zordur.İstenilen bir durum değildir..Biz ne kadar güçlü azimli olursak olalım.

Hayatımızı idame ettirebilmemiz için çalışıp uğraşıyoruz bu dünyada yaşamımızı sürdürüyoruz. İnsanlara duyduğumuz güvenzilik bana göre hiçde nedensiz ve gereksiz değil. Çünkü hepimiz bir şekilde kendimizi koruma içindeyiz. İncinmemek, üzülmemek, kullanılmamak adına duyuluyor bu güvensizlik. Bazen koruyabiliyoruz kendimizi bazen koruyamıyoruz.


İNSANLAR ARASINDAKİ GÜVENSİZLİK VE ÇÖZÜMÜ


Bir fidan toprağa dikersiniz. Serpilir. Koca bir ağaç olur. Bir bakmışsınız ağaç çiçek açmış. Çiçekler solar ve peşlerinden küçücük meyveler çıkar. Meyveler büyür ve olgunlaşır.

Dikkat edin: Siz sâdece fidanı diktiniz.

Ona nasıl büyüyeceğini, nasıl çiçekler açacağını, nasıl meyve vereceğini siz mi öğrettiniz?

Bedeninizdeki kalbin nasıl çalışacağını, kanı nasıl pompalayıp geri toplayacağını ona siz mi öğrettiniz? Ya da başınızdaki saç tellerinin nasıl uzayacağını?

Yaşamda olup biten her şey bir zekâ ve denge ürünü.

Görünmez bir güç evrendeki her işi şaşmadan, mükemmel bir biçimde yerine getiriyor. Her şey kendiliğinden oluyor.

Dünya gezegeni Güneş etrafında belli bir yörüngeye oturmuş. Ve sürekli o yörüngeyi tâkip ediyor.

Her şey kendiliğinden oluyor. Herhangi bir yönlendirici göremeyiz. Aynı şekilde bedenimizin içinde ve dışında olup bitenler ile duygu ve düşünce dünyamızı tümüyle özgür bırakırsak hepsi de mükemmel bir düzene girecektir. Nasıl gezegenimizi kontrol etmeye çalışmıyor isek bedenimizi, düşüncelerimizi, duygularımızı ve bizim dışımızdaki diğer her şeyi kontrol etmeyi de terk etmeliyiz. İşte bu her şeyde kontrolü terk etmişlik hâli, tam farkındalık hâlidir. Bizim bedensel, düşünsel ve duygusal müdahalemiz olmadıkça o görünmez güç, her şeyi yoluna koyar, her konuda, her alanda düzeni ve dengeyi sağlar. Uyum, güzellik, mutluluk ve o doyumsuz aşk hâli o zaman ortaya çıkar.

Karmaşa, çelişki, mutsuzluk ve acı içindeki insanoğlunun kurtuluşu, kendini bu görünmez zekânın kollarına bırakması ile mümkün. Buna da tam farkındalık ile yaşam diyoruz. Böyle yaşayın. Böyle yaşadıkça aslında bir din dâhil hiçbir şeye ihtiyacınız olmadığını hayretler içinde göreceksiniz.