Salvo Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antoloji.com

  • cahil

    31.08.2003 - 02:25

    cesaret cahilliktendir

  • Hakan Arslanbenzer

    31.08.2003 - 02:24

    ey demeyi seven şair

  • Hakan Arslanbenzer

    31.08.2003 - 02:23

    koşu bittikten sonra da koşan at

  • bob dylan

    29.08.2003 - 20:47

    Oh Sister

    Oh, sister, when I come to lie in your arms
    You should not treat me like a stranger.
    Our Father would not like the way that you act
    And you must realize the danger.

    Oh, sister, am I not a brother to you
    And one deserving of affection?
    And is our purpose not the same on this earth,
    To love and follow his direction?

    We grew up together
    From the cradle to the grave
    We died and were reborn
    And then mysteriously saved.

    Oh, sister, when I come to knock on your door,
    Don't turn away, you'll create sorrow.
    Time is an ocean but it ends at the shore
    You may not see me tomorrow.

  • bob dylan

    29.08.2003 - 20:45

    ONE MORE CUP OF COFFEE
    Your breath is sweet
    Your eyes are like two jewels in the sky.
    Your back is straight, your hair is smooth
    On the pillow where you lie.
    But I don`t sense affection
    No gratitude or love
    Your loyalty is not to me
    But to the stars above.
    One more cup of coffee for the road,
    One more cup of coffee `fore I go
    To the valley below.
    Your daddy he`s an outlaw
    And a wanderer by trade
    He`ll teach you how to pick and choose
    And how to throw the blade.
    He oversees his kingdom
    So no stranger does intrude
    His voice it trembles as he calls out
    For another plate of food.
    One more cup of coffee for the road,
    One more cup of coffee `fore I go
    To the valley below.
    Your sister sees the future
    Like your mama and yourself.
    You`ve never learned to read or write
    There`s no books upon your shelf.
    And your pleasure knows no limits
    Your voice is like a meadowlark
    But your heart is like an ocean
    Mysterious and dark.
    One more cup of coffee for the road,
    One more cup of coffee `fore I go
    To the valley below.

  • turgut uyar

    29.08.2003 - 20:36

    TURGUT UYAR’IN GİRİŞİMİ
    Şöyle deyince daha çok yaklaşıyorum onun şiirine: Turgut Uyar özellikle son yıllarda büyük bir şiirin ortasını yazıyor. Büyük bir gövdedir onun şiiri. Kımıldadıkça kendine benzer yeni gövdeler hazırlar, çoğaltır. Bir anıttan çok bir dirim belirtisidir. Bu yüzden kolay kolay tanımlanmaya gelmez: görülür, tanık olunur. Blok halinde bir izlenimler bütünüyle gireriz ona. Şiirsel işlevini bütünüyle ve sürekli bir şekilde hareket ederek sürdürür. Tek tek şiirler yok, şiiri vardır. Bölerek, parça parça düşünmek silahsızlandırmaktadır onu biraz. Parça parça en güzel şeyleri söylediği halde böyle konuşuyorum.
    Asıl Turgut Uyar daha yukarı bir kesimden sonra başlar. Ayrıntılar ayrıntılı olarak değil, bütünün küçük organları olarak önem kazanırlar. Tekrarlar, yığıntılar o bütüne göre anlamlanırlar. Tarih içinde değil, küçük olayların öyküsü, daha doğrusu o olayların “ben”le ilişkisinden doğan bir mitoloji içindedir. “Ben” kendisiyle samimi ilişkiler kurmuştur. Bu da, dünyayı ilkel çizgileriyle kabul etmekten çıkıyor galiba.
    İnsan doğar ve kendi gerçeklerini yaratmaya başlar. Ama tek insan için bunlar bir veriler yığınından başka bir şey değildir.
    Turgut Uyar’da cinsel istek eşyaya damgasını bastırır. Cinsel isteği saf ve aptal odalardan çıkararak şehrin gürültüsünden geçirir.
    Şehir, fetişlerdir. Şiirin altında ayrı bir akıntı vardır: yaşamayı sevmek, insanın haklı çıkması. O bütün bu verileri kucaklar, sayar, köşelere diker. Büyük bir hoşlanma duygusuyla karmaşıktır; ürkek yürek bütün geçmişi kabullenmektedir. Duyarlık, yüreğinde de omuriliğinde de aynı hızla yükselir.
    Turgut Uyar’ın bu şiirsel gövdeye uygun olarak kurduğu söz süzeni sanatımızın ne ilginç girişimlerinden biridir.
    “Ve Allahı arardım serçe yuvalarında”. Turgut Uyar’ın 1947’de yayımlanan ilk şiirinden aldığım bu mısra da gösteriyor ki o, şiir serüvenine adımını atarken bile değişik bir duyarlığın adamı olacaktır. Yine aynı şiirde büyük bir anlatım rahatlığı göze çarpıyor. Turgut Uyar’ın şiirimize getirdiği yeniliklerden biri de sözünü ettiğim şiirsel gövdeye uygun gelen anlatımı yakalamasıdır.
    Şiirimiz, vezinden serbest söyleşiye geçerken kendini bir ritm yaratma zorunda görmüştür. Anonim kalıpların alışılmış düzenini aratmayan bir başka biçim özelliği, Orhan Veli’nin, Oktay Rıfat’ın, Melih Cevdet’in halk deyimlerine fazla yer vermelerinin bir nedeni de budur belki. İkinci Yeni’yi ise dilde “iç uyum” arayan bir girişim olarak nitelendirebiliriz: İkinci Yeni dilin iç olanaklarını araştırırken böyle bir zorundan hareket ediyordu.
    Turgut Uyar yalnız bir ritm kurmamış, aynı zamanda o ritmi kendi şiirinin kadrosu içinde özgünleştirmiştir. Ondaki iç ritm sese ilişkin bir nitelikte değil. Daha çok şiirsel yükün gövdede rahatlıklar aramasıyla ilgili. Bir de dışardan uygulanan biçim öğeleri var ki bunlar ayrı.
    Turgut Uyar’ı şiirimizin ön sırasına getiren bir özellik de görüntü kavramına kattığı yeni olanaklardır. Çok boyutlu ve gerçeğin asalağı olmayan görüntülerle çalışır. Sözgelimi başka şairler akşam’ı bir yanıtla anlatırken, akşamdaki bir şeyi anlatırken, Turgut Uyar akşam’ı bütünüyle kavrama eğilimindedir.
    Düzyazıdan korkmaz, ondan şiir devşirir boyuna. Bu arada konuşma diline yeni kullanma değerleri getirir, uçları eski şairlerin kıyılarına vuran “parodi”ler kurar.
    Dünyanın En Güzel Arabistanı’nda, Tütünler Islak’da ve daha sonra dergilerde yayımladığı şiirlerin çoğunda onun insani değerlerden çok insani durumlarla ilgilendiği bir gerçektir.Yalnız ben son birkaç şiirinde onun insani değerlere yöneldiğini sezinliyorum. Bu geçici mi olacaktır, yoksa sürekli bir değişmenin belirtisi midir? Erken konuşmuyorsam, bir ikidir yeni bir yolu deniyor. Ağırlık noktasına bir kayma göze çarpıyor.
    Şiirindeki “Dünyadan hoşlanma” duygusu bir “mutluluk dileği duygusu” ile yer değiştiriyor. Eskiden omurilikle yürek birlikte çalışırken, şimdi omurilik yüreğin yedeğine giriyor. “Hızla Gelişecek Kalbimiz”i bu yeni yörünsemeye örnek alabiliriz. “Kadırga” ve “Açıklamalar” adlı şiirlerinde de aynı değişikliği görmemeye imkân yok. Bu şiirlerde söz düzeni de daha berrak. Akıl daha çok karışıyor işe. Görüntü yavaşça geriye çekiliyor. Birtakım yan kavramlar ortaya çıkıyor.
    Böyle bir evreye girerken Turgut Uyar’ın şiirinde oluşan bir başka yeni özellik “ben”in “biz”e dönüşür gibi olmasıdır. Birey artık eşyayı egosantrik bir şekilde üstlenmiyor.
    Dünyanın En Güzel Arabistanı’nda, Tütünler Islak’da olağan ve küçük durumların genel yapı içinde “uyumsuz”u destekleyen, saydamlaştıran bir işlevleri vardır. Son bir iki şiirde ise yalın bir söz düzeninin canlılığını korumak söz konusu. Öte yandan zamanda da bir kayma var. Turgut Uyar’ın şiirlerinde şimdiki zamana alışmıştık daha çok. Bir şimdiki zaman içinde geçmişin ve geniş bir zaman verimlerini yaşıyordu. Şimdilerde gelecek zamanı kullanmaya başladığını görüyoruz. Umudun şiirini yazmaya geçmesinden mi bu? Bu zaman kaymasına umudun bir değişkeni olarak mı rastlıyoruz şiirlerinde?
    Bu sözlerimden Turgut Uyar’ın şiirinde bir kimlik değişmesi bulduğum sanılmasın. Aynı kimliğin yeni bir çağ tanımasıdır söz konusu olan. Turgut Uyar şiir üstüne çok düşünmüş bir şair. Şiirinin işlerliğindeki bazı öğelerin tutarlı bir şekilde yer değiştirmesi, onun kendi sanatının özel sorunlarını nice bildiğini gösteriyor.
    Söylenenlerin aksine İkinci Yeni şairleri başlangıçta ayrı ayrı şiirsel noktalardan hareket etmişlerdir. Orhan Veli şiiri tıkanmıştı. Bu şiirin dışında bir şiir oluşmaya başlamıştı. Ancak İkinci Yeni için yapılan tanımlamalar hem biraz erken, hem de çoğu doğru olmayan öğelere göre yapılmıştır. Daha ilk günlerde tanımlanmaya geçilmiştir. O sırada İkinci Yeni ne olduğuyla değil, ne olmadığıyla beliren bir şiirdi. Oysa birçok genç şair, şiirin kendisinden değil, yapılan tanımlamalardan çıkarak yazmaya başladı. Üstelik yeni şiir tutumunu getiren bütün öncülerin ortak etkileri de bunların üstünde kurulmuş bulunuyordu.
    Bu arada öncüler arasında da elbet etkiler, karşı etkiler oldu. Ama İkinci Yeni’yle ilgilenen yazarlar bu hareketi anlatırken o ortak özellikleri şemalarına döken ikinci sınıf şairlerden birtakım kurallar çıkarmayı daha kolay gördüler. Bu durum, şiirimizi dikkatle izleyen kimselerin İkinci Yeni’nin ortaklaşa ve kişiliklerini ayırmamış bir şiir olduğunu sanmalarına yol açmıştır.
    Nedir ki zaman geçtikçe gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Turgut Uyar, İkinci Yeni’nin merkezinde olmuştur. Şiirimiz onunla gizlileri yoklama yeteneği kazanıyor. Hatta daha ileri giderek şunu söyleyeceğim: onun deneyinin şiirimizdeki işlevi şiirinden de önemlidir.
    Ahmet Muhip Dranas, Ahmet Hamdi Tanpınar ortaya çok güzel yapıtlar koymuş sanatçılardır, ama ne kendi günlerinde ne de daha sonra bir işlevleri olmuştur. Buna karşılık Orhan Veli’nin büyük bir yapıtı yoktur, ama büyük bir işlevi vardır.
    Turgut Uyar’da ise iki özelliği bir arada görüyoruz: büyük bir yapıt ve büyük bir işlev.
    Sanatta girişimdir asıl olan.
    Sanat sorunlarının kendi doğrultularında insan sorunlarına dönüşebilmesi, daha doğrusu bazı insan sorunlarını yüklenebilmesi ancak köklü girişimlerin sonucu olarak doğuyor. Ne yönde olursa olsun, köklü bir sanat girişimi eninde sonunda bir insan girişimidir.
    Turgut Uyar, şiir girişimiyle Akdenizli bir şair olarak çağdaş sanatta kendi yerini ayırmıştır.
    1966
    Cemal Süreya
    (Şapkam Dolu Çiçekle, İst.,1991, s.155-159)

  • david fincher

    29.08.2003 - 01:45

    başka bir söylentiye göre de fincher palahniuk'un survivor'ının çekim hazırlıklarına başladı.

  • david fincher

    29.08.2003 - 01:44

    bir söylentiye göre fincher 8 yaşından itibaren film yönetmeni olmayı kafasına koyan David Fincher, 'The Empire Strikes Back'i izledikten sonra kararını verdi ve yaşam rotasını bu yolda çizdi.

  • david fincher

    29.08.2003 - 01:43

    David Fincher, bir animasyon şirketinde kamera taşımacılığı yaptı.18 yaşındayken Lucas International Light and Magic isimli şirkette tam dört yıl çalıştı ve “Return of the Jedi”, “Indiana Jones and the Temple of the Doom” filmlerinin ekiplerinde çalıştı. Daha sonra televizyon reklamları ve videoklipler çeken Fincher “Alien 3”(1992) ile eleştirmenlerin nefretini topladı ancak ikinci filmi “Seven”(1995 Brad Pitt, Morgan Freeman) onun dünya çapında baştacı edilmesine yol açtı.1997 de Micheal Douglas ve Sean Penn'in oynadığı the game filmiyle adını unutulmaz yönetmenler arasına koyan eleştirmenler olduğu gibi 90'ların en iyi 10 filmi arasında seven ve the game'i gösteren eleştirmenler de oldu. fight club'la yaptığı sistem eleştiri yüzünden yoğun bir biiçimde eleştirildi. ayrıca kimi eleştirmenler onu son fetişistliği ile de suçladı. bu eleştirilere yanıt 2001 yılında gösterime giren panic room'la (judie foster) oldu. yeni filmi merakla beklenmekte.

  • fight club / Dövüş Kulübü

    29.08.2003 - 01:24

    kitap türkiyede ayrıntı yayınlarından çıktı. ayrıca gene ayrıntı yayınlarından palahniuk'un diğer kitapları (gösteri peygamberi, tıkanma) okunabilir. hatta okunmalıdır. bir internet sitesinde okuduğub bir rivayete göre david fincher türkçeye gösteri peygamberi adıyla çevrilen (ingilizcesi survivor) kitabı da beyaz perdeye aktaracakmış.

  • ossiloskop

    29.08.2003 - 01:20

    Elektriksel işaretlerin ölçülüp değerlendirilmesinde kullanılan aletler içinde en geniş ölçüm olanaklarına sahip olan, işaretin dalga şeklinin, frekansının ve genliğinin aynı anda belirlenebilmesini sağlayan alet.

  • fight club / Dövüş Kulübü

    28.08.2003 - 23:24

    chuck palahniuk'un romanı ama türkiye'de filmden (yön. david fincher oyun: brad pitt ve edward norton) daha az ilgi gördü. en az filmi kadar önemli bir kitap

  • edip cansever

    25.08.2003 - 03:48

    Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
    Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
    Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.
    NE GELİR ELİMİZDEN
    İNSAN OLMAKTAN BAŞKA isimle şiirinden.

Toplam 38 mesaj bulundu